KARIŞIK

18 Ocak 2016 Pazartesi

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI ARŞİVİNE GÖRE HORASANERI

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI ARŞİVİNE GÖRE HORASANERI
OLARAK BİLİNEN ANADOLU YATIRLARI -I
Dr. Yaşar KALAFAT
GİRİş
"Horasan Erleri"; muhtevalı bir çok ilmi çalışmanın yapıldığını biliyoruz.
ı Bizim de halk inançlan merkezli Horasan Erleri konulu iki denememiz
oldu.2 Bu mutevazi çalışmamızda "Horasan Erleri" olarak Diyanet
İşleri Başkanlığı Arşivine aksetmiş olan yatırlan aldık. Bu bilgileri, 1236
Türbe formu ile aksettikleri arşivden çıkanrken, tanıtımıarında sadece bu
formlardaki bilgilere sadık kalacağız. Bu bilgileri Müftülüklerimiz derlemiş
veya derletmişlerdir. Bildirimize esas olan seçme kotunu "Horasan
Eri" olarak almış olmamız, diğer forumlarda ismi geçen ulu kişilerden,
bir kısmının mahiyetleri, zihniyetIeri ve fonksiyonlan bu kapsama girmediklerini
göstermez. Biz daha evvel yaptığımız başka bir çalışmada da
keza halkın yaptığı tasnifi esas almıştık.3
Malzeme; Türbenin adresi, türbede kimlerin yattığı, ne zaman ve
kimler tarafından yapılıp onanldığı, mimari özelliği, müştemilatı, türbenin
niçin ve ne şakilde ziyaret edildiği, varsa rivayet ve efsanesi, kimin
tarafından bakımının yapıldığı yıllık ziyaretçi sayısı şeklinde tasnif edilmiştir.
4 Biz, halk inançları itibariyle çok kısa atıf ve açıklamalarda bulunacağız.
ı. Metin Akar, "Osmanlılarda Yesevilik" Yesevilik Bilgisi, M. Isen, c. Kurnaz, M.
Tatcı, Ankara 1998, Sh. 332-337; Yılmaz Kurt "Hoca Ahmet Yesevi'nin Rum Eyaletindeki
Taviye kurucuları üzerindeki Etkileri" M.lsen, C. Kurnaz, M. Tl!tCl, Ankara
1998 Sh., 379-396; H. Kamil Yılmaz, "anadolu ve Balkanlarda Yesevi Izleri" Yesevilik
Bilgisi, M. isen, c. Kurnaz, M. Tatcı, Ankara 1998, Sh. 397-417.
2. Yaşar Kalafat "Horasan Eri oıarak Bilinen Yatırlarla ilgili Halk inançları ve Dini
Pratikler" Yeni Form, Aralık 1994, S. 307. Sh. 43-48; Anadolu Türk Halk Sufizmi
"Ahmet Yesevi'den Hasan Dede'ye Erzurum Yöresi Gönül Erleri" Vamıf ve Killtür,
Ankara 1997; "Misyonerlik Halk Inançları Oryantalizm ve Genel Türkiyat" III.
Islam Şurası, 25-28 Mayıs 1998, Ankara.
3. Yaşar Kalafat "Anadolu Türk Halk Sufizmi-Zazalar-Kırm~nclar ve. Türkmenler (Erzurum
Ziyaret Yerlerinin Tasnifi ve Halk Bilimi Itibariyle Onemi) Istanbul 1997.
4. Diyanet İşleri Başkanlığı, "Türbeler 1996". Altı Klasörde Toplamlmış Çalışma

Bu çalışmada; Ankara-Çubuk'dan Şah Kalender Veli, Ankara Kalecik'ten
Alişoğlu, Ankara Beypazarı'ndan Kaygusuz Abdul, Ankara Nallıhan'dan
Tabduk Emre, Ankara Kızılcahamam'dan Durasan Şah'a, Antalya
Akseki'den Hacı Doğrul, Antalya Alanya'dan Pirce Alaaddin, Aydın
Bozdağan' dan, Horasanlı Mehmet Efendi, Bilecik Bozüyük' den Kumral
Abdal, Bursa İnegöl'den Hasan Dede, Bursa Yenişehir'den Karacaahmet,
Burdur Yeşilova'dan Niyazi Baba, Çankın Ilgaz'dan Şaban Dede, Çankırı
Bayramören'den Balıbaba, Horasanı Abdulrezzak Sultan, Çankın Yapraklı'dan
Benli Muhittin Gurhi Hz., Çankırı Orta'dan Paşa Sultan, Çankırı
Ilgaz'dan Balören, Çankın Merkez'den Şeyh Kara Mustafa, Çorum
Merkez'de Horasanı Baba, Çorum Sungurlu'dan Demir Şeyh, Çorum
Oğuzlu'dan Karadonlu Canbaba, Çorum Osmancık'dan Koyunbab~, Erzurum
Horasan'dan Horasan Baba, Erzurum'da Hoca Vecih-id-din, Istanbul
Beykoz'dan Akbaba Sultan, İstanbul Tuzla'dan Bayrak Dede, Kastamonu
Merkez'den Deveci Sultan, Kayseri Develi'den Epce Sultan,
Kütahya Hisarcık 'tan Şehitler, Kütahya Hisarcık' dan Şehçakır Türbesi,
Muğla Milas'dan Buharalı Bedreddin, Ordu-Ulubey'den Şeyh Abdullah-ı
Veli, Uşak Merkez'den Ahmet Semerkandi, Sivas-Ulaş'dan Şeyh Mehmet
Dede, Sakarya Taraklı'dan Davut Dede, Bayrak Dede, Kavak Dede,
Samsun Merkezden İsababa, Sivas Yıldızelinden Kevgir Baba, Sivas Yıldızelinden
Şeyh Halil, Şanlıurfa Birecik'den Şeyh Hasan, Tokat Sulusaray'dan
Malüm Seyid Türbesi, Karabük-Eflani'den Çalışlar Türbesi, Karabük
Safranbolu'dan Kirkille Ergüllü türbeleri üzerinde durmaya
çalışacağız.
METİN
Şah Kalender Veli Türbesi: Ankara İli Çubuk İlçesi Bele köyündedir.
Velinin diğer ismi, bir rivayete göre Şeyh Seyid Abdulkadir Efendidir.
Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen türbenin Vakıflar Genel Müdürlüğü
yetkililerinin ifadesine göre Selçuklu dönemi eseridir. Taş ve
altıgen olan türbenin, müştemilatında cami ve mezarlık vardır. Türbe, ruh
hastaları, felçliler ve çocuğu olmayanlarca ziyaret edilmektedir. Ziyarete
gelenler kurban kesmektedirler. Velinin babası Şeyh Seyid Siyem Sultan
Horasan' dan gelmiştir. Kalender Veli ise Osmanlı zamanında alemdarlık
yapmıştır. Rivayete göre IV. Murat kendisinden su istemiş veli, su kabı
ile değil de suyu sele ile getirince, köyün adı sele olarak kalmıştır. Yıllık
ziyaretçi sayısı ı.000 civarında olan türbenin bakımını, köy muhtarlığı ve
Kemal Kalender isimli bir şahıs yapmaktadır.
Alişoğlu Türbesi: Ankara'nın Kalecik İlçesinde, Kale Mahallesi
cami altı semtindedir. Türbede Alişoğlu Ali Efendi, annesi ve kızı yatmaktadır.
Türbe ı23 ıyılında kendisi tarafından yaptırılmış ve vasiyeti
üzerine oraya defnedilmiştir. Türbe ahşap olup çatısı kiremitle kaplıdır.
Müstemilatında; bahçe, avlu, konaklama odası, çeşme ve tuvaleti mevcuttur.
Türbe her türlü hastalık için bilhassa bel, yel ve romatizma ağrıları
için ziyaret edilmektedir. Şifa için burada yatılıp uyunmakta ve şifa buluHORASAN
ERİ OLARAK BİLİNEN ANADOLU YATIRLARI - i 5 ı3
narak gidilmektedir. Eğitimini Horasan'da yaparak gelmiştir. Mesleği
askeri hakimlikmiş, Hacı Bayram Veliallah 'ın akrabalarından olup, Kayseri'de
hakim iken Hacı Bayram Veli tarafından Kalecik'de hakim olması
uygun görülmüştür. Burada vazife yapıp yerleşmiş ölünce de buraya
defnedilmiştir. Yılda 1.500 kadar ziyaretçisi olan türbenin bakım ve temizliği
Fevziye Yıldız isimli bir vatandaş tarafından yapılmaktadır.
Kaygusuz Abdal Türbesi: Ankara ili Beypazarı ilçesi Kabaca köyündedir.
Türbede Kaygusuz Abdal ve müridlerinden 10 yatır vardır. Kim tarafından
ve ne zaman yapıldığı bilinmeyen türbe kubbelidir. Türbede çok
sayıda örtü vardır. Türbe; şifa, saygı ve hayır için ziyaret edilmektedir.
Kesin olmamakla birlikte Kaygusuz Abdal'ın Alaiye (Alanya) Beyinin
oğlu olduğu Abdal Musa Dergahı'nda eğitim aldığı Horasan Evliyaları'ndan
olduğu ifade edilmektedir. Bazı kayıtlara göre, 1168 tarihinde
Kabaca Köyü civarında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Herhangi bir güvenlik
tedbiri olmayan türbenin bakımını, hayırseverler yaparlar. Yılda
takriben 1000 ziyaretçisi olmaktadır.
Kırmızı Ebe Türbesi: Ankara.'nın Kızılcahamam İlçesi Taşlıca köyündedir.
Oruç Sultan Gazi'nin annesidir. Türbenin kimin tarafından ve
ne zaman yaptırıldığı belli değildir. Türbe taş duvarlı kargir bir yapıdır.
Müstemilatı yoktur. Türbe, hürmet için ziyaret edilmektedir. Rivayete
göre, Alaaddin Keykubat'ın Ordularını bir kova ayranla doyurmuş
ay ran hala bitmemiştir. "Anadolu" kelimesi Kırmızı Ebe'nin askere "doldurayım"
demesinden çıkmıştır. Yılda 500 civarında ziyaretçisi olan
Türbe'nin bakımı Taşlıca köylülerince yapılmaktadır.
Tabduk Emre Türbesi: Ankara'nın Nallıhan İlçesi Emresultan köyündendir.
Halk Türbede yatanların Tabduk Emre ve aile efradı olduğuna
inanmaktadır. Türbeyi köy halkı tesbit edilemeyen bir tarihte yapmıştır.
Üzeri Kubbeli olan Türbe, kare planlı bir taş binadır. Müstemilatı yoktur.
Türbeyi çocuğu olmayan anne adayları ziyaret eder, adakta bulunur, nafile
namazı kılar, dua edip, k.urban keserler. Tapduk Emre'nin 1200'li yıllarda
Horasan tarafından Islama hizmet için gelip burada vefat ettiği
ifade edilmektedir. Türbedeki diğer mezarlar; hanımı, dört çocuğu ve hizmetkarlarına
aittir. Bakımı köy halkı tarafından yapılan türbeyi, yılda
2.000 kadar insan ziyaret etmektedir.
Durasan Şah Türbesi: Ankara'nın Kızılcahamam ilçesi Verimli
(Tekke) köyündedir. Müştemilatı olmayan taş yapı türbenin, ne zaman ve
kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Türbe hayır dualarla Fatiha
okunarak ziyaret edilmektedir. Durasan Şah Horasan'dan gelmiştir.
HalkJ eşkiya zulmünden koruyan ilme ve eğitime çok önem veren bir
kimse olduğu anlatılır. Gelininin çok zengin olduğu, servetini hayır işlerine
hasrettiği, Ankara'daki Suluhan'ın da buna örnek teşkil ettiği söylenilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün restora ettirdiği türbenin, bakımını
köylüler yapmaktadır. Yılda 10 kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
514 YAŞAR KALAFAT
Hacı Doğrul Türbesi: Antalya İli Akseki İlçesi Yarpuz köyündedir.
Hacı Doğrul'dan Mevlana Celaleddin Rumi'nin kardeşi olduğu ve Horasan'dan
geldiği rivayet edilmektedir. Türbesindeki Yusufi Dede ve torunu,
Yaıpuz kasabasının yerlisidirler. Türbe 1988 tarihinde Muzaffer
Çevik ve lçli Devrir tarafından yapılmıştır. Türbe taş duvar ve beton kubbelidir.
Müştemilatında bazı kilim, örtü ve dinılevhalar vardır. Ziyaretciler
dileklerde bulunurlar. Yöre halkı ve her yıl bir defa pilav günü yapar
ikramda bulunurlar. Rivayete göre; Antalya'nın Serik ilçesinde Cuma Selası
verilirken Serik'in ileri gelenlerine, "Bana bir at verin köyümde
Cuma namazını kıldırmam lazım. Köyümde Cuma namazı kıldıracak
hoca yok. Ben Cuma Namazını kıldırmam lazım" der. Altına bir at verirler
arkasından da iki atlı çıkarırlar. Ezan okunmasına 2-3 dakika kala
köye gelir ve cuma namazını kıldırır. Arkasından giden iki atlı ise aynı
köye iki gün sonra giderler. Köylüye sorduklarında köylüler cuma namazını
Yusufi Dede'nin kaldırıldığını söylerler. Tayii zaman olarak bilinen
bu olay birçok evliyada görülebilmektedir. Bakımı halk tarafından yapılan
türbenin yıllık ziyaretçi sayısı 25-30 bin civarındadır.
Pirce A.laaddin Türbesi: Antaly'a'nın Alanya ilçesi Şeyhler köyündedir.
Sucu ıbrahimoğlu Pirce Alaattin Horasan'dan gelmiştir. Türbesinde
torunları Hacı Abdulhalim Efendi ve Şeyh Abdul Kadir Efendi ile
birlikte yatmaktadır. Türbenin ne zaman yapıldığına dair sağlıklı bilgi 01-
mamakla birlikte Pirce Alaaddin 'in eşi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Taş ve tuğla ile yapılan kubbeli türbenin müştemilatında sadece 3
mezar vardır. Genellikle ruhsal rahatsızlıkları olanlar tarafından şifa niyetine
ziyaret edilir. Pirce lakabını küçük yaşta keramet gösterdiği için almıştır.
Cami görevlisi tarafından bakımı yapılan türbenin, yıllık ziyaretçisi
350-500 civarındadır.
Horasanlı Mehmet Efendi: Aydın ili Bozdoğan ilçesi ziyaretli köyündedir.
Horasanlı Mehmet Efendi Binbaşı rütbesinde şehit düşmüştür.
Ilk hali harçsız taş duvarlarla çevrili olan türbe 1956 yılında köy muhtarlığınca
yapılmıştır. Türbenin mimari bir özelliği olmayıp Taşduvar, akrep
kiremit örgülüdür. Müştemilatında geçmişte medrese varmış, medresenin
yerine 1954 yılında mescit ve cami yapılmıştır. Yağmur Duası yapılacağı
zaman önce bu türbe ziyaret edilir, hayır hasenat yapılır. Daha ziyade
kadınların ziyaret ettiği türbeye yılda 4-5 bin ziyaretçi gelmektedir.
Kumral Abdal Türbesi (Yediler Türbesi): Bilecik İli, Bozüyük ilçesi
Yediler Mahallesi Kovalıcayolu üzerinde 2 km. mesafededir. Kumral
Abdal veya Kumral Alp, Hoca Ahmet Yesevi talebesi ve Horasan Erlerindendir.
Tekke ve Zaviyesi 1270 yılında Osmangazi tarafından yapılmıştır.
1994 yılında ilçe kaymakamlığınca, kesme taş altıgen beton kubbe
ile.yeniden yaptırılmıştır. Müştemilatında Kumral Abdal ve Horasan Erleri
vardır. ı994 yılında bir de mescit yapılmıştır. Kumral Abdal, Şeyh
HORASAN ERt OLARAK BtLtNEN ANADOLU YATIRLARI- i 515
Edebali'nin Sancaktarı olup Osmangazi'nin rüyasını tabir edip kendisine
müjdeleyen bir mürit olarak bilinir. Ziyaretçilerin genellikle kendisine
dua hediyesi gönderdikleri bilinir. Bakımı müftülüğün koruyuculuğuyla
yapılmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 4 bin civarındadır.
Hasan Dede Türbesi: Bursa ili, İnegöl İlçesi Şehitler köyündedir.
Hoca Ahmet Yesevi'nin müritlerinden Horasan Erlerindendir. Hacı
Murad-. Veli evlatlarından Pir Hasan Dede olarak bilinir. Türbe 1984 yılında
Ankara'dan İsmail SARIDEMİR, Cemal AKÇA ve Nezir ERBİL'in
yardımları ile köy halkı tarafından yaptırılmıştır. i994 yılında da, Ankara'lı
Sarraf Avni tarafından kubbe kurşunu döktürülmüştür. Türbe altı köşeli
olup, ahşap duvarların genişliği 3 metredir. Çevre ve ön sahanlığı
mermer döşeli olup, profil muhafaza ile çevrilidir. Müştemilatı olmayan
türbede yatan Hasan Dede, Ehl-i Beytten olan 12 imamdan Musa Kazım
neslinden gelme bir seyyit olduğu inancı ile ziyaret edilir. Ziyaretçileri
daha ziyade alevi inançlı vatandaşlar olup, buraya adak adanır. 1300-
1400 yıllarında Çankırı 'nın Şabanözü yöresi alevileri daha huzurlu bir
yöre ararlar ve o dönemde bir Rum çiftliği olan bu yöreye; Akalar, Çonalar,
Rahyalar ve Nansuşlar aileleriyle birlikte yerleşirler. Türbenin
bakım ve onarımını, 1994 yılında Kurulan Hasan Dede Sosyal Kültür
Yardımlaşma Derneği yapmaktadır. Yılda 5-6 bin ziyaretçisi olmaktadır.
Karacaahmet Türbesi: Bursa İli Karacaahmet ilçesi Karacaahmet
köyündedir. Karacaahmet Sultan 1350 yılında dünyaya gelip, 1390 yılında
göçmüştür. Ahşep Türbesini köy halkı yapmıştır. Müştemilatında bir
şey yoktur. Türbe, Sultan'dan himmet beklemek, bir işin olması için dilekte
ve şifa bulmak için ziyaret edilir. Sultan'ın Horasan Erlerinden
mücahit ve iyi bir hekim olduğu bilinmektedir. Köy muhtarlığının koruduğu
Türbeyi, yılda 50 kişi ziyaret etmektedir.
Niyazi Baba Türbesi: Burdur İli Yeşilova ilçesi Niyazlar köyündedir.
Ne zaman yapıldığı bilinmeyen türbeyi köy halkı restore etmiştir.
Türbede Niyazi Baba'nın yanında bir çocuk mezarı vardır. Türbenin ilk
yapı şekli tuğla ve kubbeli olduğu için, onarım buna göre yapılmıştır.
Türbenin müştemilatında Niyazi Baba'nın Anadolu'ya gelirken getirdiği
kudümler, kalkan, davul ve topuz vardır. Ayrıca Asası ve bir de kabir
hanesi vardır. Veli olarak bilinen ve inanılan Niyazi Baba'nın türbesi dua
edilmek üzere ziyaret edilir. Niyazi Baba, türbesinin yapıldığı yerde şehit
olmuştur. Kuzu pınarı diye bilinen Wrbesinin yanındaki suyu Asasını yere
vurarak çıkarmıştır. Türbeyi ziyarete gelenler yardım olarak para bırakır,
köy halkının da yardımı ile türbenin bakımı bu para ile yapılır. Baba 'yı
yılda ı.000-2.000 kişi ziyaret eder.
Şaban Dede: Çankırı İli Ilgaz İlçesi Kese mahallesindedir. Geliş tarihi
bilinmemekle birlikte Şaban Dede Horasan'dan gelmiştir. Türbe' de
516 YAŞAR KALAF~T
Dede'den başka ayrıca Ulemadan Nakşibendi Şeyh! Hacı Hüseyin.Efendi,
Oğlu Ahmet Efendi, Halktan Ahmet Yavuz, ısmail Yavuz, ısmail
Akbak yatmaktadır. Türbe evvelce çakıl taşlarla çevrili iken 25 yıl kadar
önce Ilgaz Belediyesi tarafından biriketle çevrilmiştir. Türbe üzeri açık
bir yapıdır. Müstemilatı yoktur. Türbeye yağmur duaları için gelinir.
Ezelden beri türbe arefe ve bayram günleri ziyaret edilir. Yılda 250-300
kişi tarafından ziyaret edilen türbenin bakımını mahalle sakinleri yapmaktadırlar.
Horasan Erlerinden Balıbaba Türbesi: Çankırı ili Bayramören ilçesi
Akseki köyündedir. Horasan Eri olan Balıbaba'nın türbesi halk tarafından
yaptırılmıştır. Ahşap olup üzeri kiremitlidir. Müştemilatı yoktur.
Balıbaba'ya yağmur duası ve küçük çocukların göz rahatsızlıkları için
gidilir. Rivayete göre geçmek zorunda olduğu köprü paralı olduğu için
parası olmadığından geçememiş dua ederek akan suyu durdurup geçmiştir.
Bakımını halkın yaptığı türbeyi, yılda 100 kadar kişi ziyaret etmektedir.
Horasanı (Horasanlı) Abdu"ezzak Sultan Türbesi: Çepni Mahallesindedir.
Eski kayıtlara göre Çakır Mahallesindedir.
Karadonlu Canbaba Türbesi: Çorum ili Oğuzlar ilçesi Müftülük Sitesi
Müştemilatındandır. Bu türbede Karadonlu Canbaba ve eşi yatmaktadır.
Kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, 1994
y.ılında V. Genel Müdürlüğünün şubesi tarafından onarımı yapılmıştır.
Orme taştan kümbet şeklinde bir türbedir. Türbe; şifa bulma, daha ziyade
çocuk hastalıkları tedavisi, askere uğurlama merasimi ve turistik amaçlarla
ziyaret edilmektedir. Burada aş pişirilip ikram edilmektedir. Horasan'dan
geldiğine inanılan Karadonlu Canbaba, bir keşişle iddiaya girerek
fırına girer, keşiş, Canbaba'ya sadece elini verdiği için elinin dışında
kalan kesimler yanar. Bunun üzerine Canbaba "Bana elini verdi eğer gönlünü
verseydi hiçbirşeyolmazdı" demiştir. ilçe müftülüğünce bakımı yapılan
türbeyi, yılda 5.000 kişi ziyaret etmektedir.
Şah Ahmet Türbesi (Demir Şeyh): Sungurlu ilçesi Demirşeyh kasabasındadır.
Alperenlerden olan Denir Şeyh, Horasan'dan gelen ve kendisi
gibi Alperen olan Bahşeyh, Sarışeyh ve Alişeyh ile birlikte dört kardeştirler.
Türbenin kimin tarafından yaptırıldığı belli değildir. 1242
yılında yaptırılmıştır. Bu türbeye 60 pare köy bağlı olup geçmişte burada
mutfak kaynatıhrdı. Türbe, kevgir kubbeli olup kasaba mezarlığı içerisindedir.
Türbede eski yazılı taşlar ve namazlıklar vardır. Burası maneviyat
edinmek ve ruhi rahatsızlıklara şifa bulmak için ziyaret edilir. Türbenin
içinde, mezarın üzerinde demiri andıran bir taş vardır. Bu taşın başka
yere götürülmesi halinde geri geldiği ve üzerine vurulduğunda kan çıktığı
söylenilmektedir. Halk inançlarımızda mezar ve mezarlıklardan birşeyin
alınmayacağına bilhassa ulu mezardan birşeyin alınmayacağına inanılır.
__ LI
HORASAN ERİ OLARAK BİLİNEN ANADOLU YATIRLARı. i 5ı7
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan türbenin temizliğini belediye yapmaktadır.
Yılda 5.000 kadar ziyaretçisi olmaktadır.
Balören Köyü Türbesi: Çankırı İli, llgaz ilçesi Balören köyündedir.
Horasan'dan gelmiş bir er olduğu ifade edilen, erin ismi bilinmemektedir.
Taş duvarlı, ahşap, çatılı kiremitli türbenin ne zaman ve kimin tarafından
yapıldığı da bilinmemektedir. Müştemilatı yoktur. Düğünlerde
damat donatılır ve dua etmesi için buraya getirilir. Halk inançlanmızda,
Sünnet Alayı, Düğün Alayı, Askere gidecek gençlerin oluşturduğu Alaylar
Ulu Mezarlara gidip, dua edip, hayır dileklerde bulunurlar. Türbenin
bakımını Koç Ailesi yapmaktadır. Ziyaretçisi mahduttur.
Şeyh Kara Mustafa Bey Türbesi: Çankırı ili Merkez İlçesi Konak
Köyündedir. Türbe yığma taş olup, kubbeli bir mescidi va~dır. Türbe
Çankırı Ulularından kabul edildiği için ziyaret edilmektedir. Istanbul'un
Fethinden sonra Anadolu'ya yayılan din alimlerindendir. Dinin Anadolu'da
yayılmasında büyük emekleri geçmiştir. "Ahmet Yesevi Talebelerindendir"
(Ahmet Yesevinin din anlayışını benimsemiş Fatih dönemi
Horasan Erlerindendir. Y.K.) 1000 civarında yıllık ziyaretçisi olan Şeyh
Kara Mustafa Bey Türbesinin bakımı yakın çevre tarafından yapılmaktadır.
Benli Muhittin Gurhi Hz. Türbesi: Çankırı ili Yapraklı ilçesi Akyazı
köyündedir. Türbede ayrıca Benli Muhittin Gurhi Hz. nin Irşad ettiği
II hazret daha vardır. Türbeyi kimin ne zaman yaptırdığı bilinmiyor. Taş
duvar ahşap binanın müştemilatında tuvalet, ihata duvarı ve türbeler vardır.
Türbeyi şifa bulmak inancı ile, ruh hastaları ziyaret etmektedir. Benli
Muhittin Gürlü Hz. ve diğerlerinin Hoca Ahmet Yesevi talebeleri oldukları
"Horasan 'dan irşat hizmeti için görevlendirildikleri ifade edilmektedir.
Bakımı halk tarafından yapılan türbeyi, yılda 150-200 kişi ziyaret etmektedir.
Paşa Sultan Türbesi: Çankırı ili Orta ilçesinde Seni Yaylası Ağlarkaya
mevkiindedir. Ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Türbe 1993 yılında Orta Belediyesinde betonarme olarak yapılmıştır.
Müştemilatı olmayan Türbe; yağmur duası için ziyaret edilmektedir.
Ziyaretciler Adak Kurbanı keserler, hayvanlar bulaşıcı hastalıklardan korunmaları
için, türbenin etrafında dolaştırılırlar. Bu uygulama bir nevi
tavaf olup türbedeki zatın müsbet elektriğinden nasiplenmeyc dönüktür.
Paşa Sultan Horasan Eri olan ve Orta ile Kanlıca arasında türbesi bulunan
Hacı Osman Efendinin kardeşi olduğu rivayet edilir. Yılda 7-8.000
ziyaretçisi olan türbenin, bütün bakımı Belediyece yapılmaktadır.
Şehitler Türbesi: Kütahya İli Hisarcık ilçesi Merkez Köyü, Şehitler
Mahallesindedir. Horasan'dan gelmiş, burada şehit olmuş 19 yatıra aittir.
Geçmişte ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemekle birlik518
YAŞAR KALAFA1'
te 1972 yılında halk tarafından cami ile birlikte türbe de yapılmıştır. Betonarma
iki kubbeli bu türbe "yatırlara dua etmek" amacıyla ziyaret edilir.
19 Horasan Eri'nin savaş zamanlarında türbeden aynlarak Anadolu'nun
müslüman halkının saflunda savaştıklan ifade edilmektedir. Halk arasında
"Yeşil Sarıkblar" olarak bilinen Vlucanlann, savaş döneminde savaşa
katılmaları inancı eski bir Türk inancı olup "Ana Maygıl" olarak bilinir.
Halk tarafından yapılan türbeyi, yılda 1.500-2.000 vatandaş ziyaret
etmektedir.
Şehçakır Dede Türbesi: Kütahya İli Hisarcık İlçesi Şehçakır köyündedir.
Köy ismini Şeyhden almıştır. Dede Ahmet Yesevi tarafından Horasan'dan
islamı yaymak için Anadolu'ya gönderilmiş, din bilgini ve
Savaş Eri bir kimsedir. Din adamlığı ve savaşçılık yapmıştır. Türbe şu
anda harabe durumundadır. 1300 yılında yapılmış birkaç defa onarım görmüş,
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kayıtlı tarihi eserlerindendir. Ahmet
Yesevi talebesi oluşu, (onun misyonunu taşıması itibariyle) çevrede
büyük bir prestij i vardır. Bir dönem 6-7 Bektaşi köyü bu türbeye ~.ağlı
idi. Bu itibarla yılda 1-2.000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Vlke
savaş halinde olunca türbenin içinde bulunan savaş aletleri ve sancak
kaybolmaktadır. Bu savaş malzemesinin savaştan sonra tekrar yerlerine
geldiği, bunların kanlı olduklan ifade edilmektedir. 1974 yılı Kıbrıs Savaşında
bu uygulamaya tekrar şahit olunmuştur. Türbenin bakımı, gönüllü
kimselerce yapılmaktadır.
Buharalı Bedrettin Türbesi: Muğla İli Milas İlçesi Selimiye Kasabası
Şenköy'dedir. Türbe kapısındaki kitabede Buhara Halifelerinden
Seyyid Muhammed, Seyyid Burhanellin Efendiler yazılıdır. Muhtemelen
13-14. yy. larda beylikler döneminde yapılmıştır. Kare planlı türbenin
üzeri kubbeyle örtülmüştür. Kubbeye geniş sekizgen kasnak yapılmıştır.
Duvarlar kesme taş ve tuğla almaşık çerçeveli olarak yapılmıştır. Müştemilatında
mezarlık vardır. Türbe, "yatan zat ulu bir kimse olarak kabul
edildiği için" dua edip dilekte bulunmak için ziyaret edilir, mevlüt okutulduğu
da olur. Şeyh Bedrettin Hazretlerinin Yıldırım Beyazıt Hanın damadı
olduğu, burada askerleri ile birlikte şehit düştüğü ifade edilmektedir.
Şeyh Bedrettin için "Horasan Eri" tanımı Buhara'dan geldiği için
kullanılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Köy tüzel kişiliğine ait olan
türbenin fazla ziyaretçisi yoktur.
Ahmet Semerkanm Türbesi: Uşak İli, Merkez İlçesi Kabaklar köyündedir.
Mimari özelliği olmayan Türbe 1989 yılında ahşap ve harabe
halinde iken, Uşaki Tarikalı mensupları tarafından tadilat yapılarak iki
kubbeli betonarme olarak yapılmıştır. Türbe Semerkandi Hazretleri
"büyük bir zat olarak kabul edildiği" için ziyaret edilip dua ve niyazda
bulunulmaktadır. Ahmet Semerkandi kimsesiz olduğu için "Fakir Dede"
lakabıyla anılmıştır. (Horasan Eri tanımlaması Semerkant'dan gelmiş
oluşu itibariyle yapılmıştır. Halkın Ahmet Semerkandi ve Buharalı BedHORASAN
ERt OLARAK BİLiNEN ANADOLU YATIRLARI - i 5 ı9
rettin için böyle bir teşhisi yoktur. Y.K.) Bakımı köy halkı ve Uşsaki Tarikatı
mensuplarınca yapılan Ahmet Semerkandi hazretlerinin yıllık ziyaretçi
sayısı 300 kişi civarındadır.
Şeyh Abdullahveli Hauetleri Türbesi: Ordu İli Ulubey İlçesi Şeyhler
Köyündedir. Hazretin türbesi ilkin ahşap olarak yapılmış, daha sonra
1984 yılında şeyhler köyü halkı tarafından mescidi ile birlikte betonarme
olarak yapılmıştır. Burası "Veli Hz. nin ruhuna Kur'an okumak ve dua
etmek için ziyaret edilmektedir. Bakımını köy halkının yaptığı türbenin
yıllık ziyaretçi sayısı 30.000 civarındadır. II. Murat zamanında Horasan'dan
şeyhler köyüne gelmiştir. Vakıfları vardır. Muhtaçların yardımına
koşmuştur.
Şeyh Mehmet Dede Türbesi: Sivas İli Ulaş İlçesi Gümüşpınar köyünde
cami bahçesindedir. Dede'nin Horasan'dan gelen 7 evliyadan biri
olduğu söylenilmektedir. Etrafta "Şeyh Oede" olarak bilinmektedir. Herhangi
bir kitabesi olmayan Mehmet Dede Türbesinin, Yavuz Sultan
Selim zamanında; Türbe, medrese, ve çeşme olarak yapıldığı söylenilmektedir.
Bugün ise, medrese ve caminin enkazı bile kalmamış taşları ev
yapımında kullanılmıştır. Sadece etrafı taşlarla çevrili mezar şeklinde bir
türbe kalmıştır. Mezar'ın etrafı demirle çevrilidir. Betonla tamir edilmiştir.
Etrafında başka şahısların mezarları vardır. Eskiden etrafında ağaç oymadan
yapılmış bir mekan var iken, şimdi yoktur. Türbeye akli dengesi
bozuk olanlar, sara hastaları, felç geçirenler gelmektedir. Bu hastaların
şifa buldukları ifade edilmektedir. Abdest alınmasını müteakip iki rekat
namazdan sonra, dua edilip dilekte bulunulmaktadır. Hali vakti iyi olanlar,
burada koyun veya inek keserek fakirlere ve köy halkına dağıtmaktadırlar.
Halk arasında yaşayan rivayetlere göre; Yavuz Sultan Selim Mısır
ve Bağdat seferlerine giderken Ordusu, şimdi Yenikarahisar ve Gümüşpınar
köyleri arasındaki düz ovada dinlenmek istemiş ve orada otağ kurmuştur.
Kendisine Şeyh Mehmet Dede'den bahsedilince, 3 altın göndererek
Dede'yi huzuruna çağırmıştır. Elçi geldiğinde Dede bahçe
bellemekteymiş, bu esnada elçiye bahçedeki herşeyaltın gözükür. Elçi
utancından o üç altını veremez ve sadece "Padişah sizi çağırıyor" der.
Şeyh Mehmet Dede'de bahsetmediği üç altını çocukları için harcamasını
söyler. Elçi hayrete düşer. Dede, Elçi'ye "sen git ben de arkandan geliyorum"
der. Elçi padişahın yanına gelince Dede'yi orada görmüş ve hayret
etmiştir. Bu arada padişah ve Dede iki salatalık tohumu dikip başlarına
birer bekçi koyarlar. Beheri bir çekirdek dikmiştir. Padişah seferden dönerken
bakarlar ki, Dede'nin ektiği meyve verirken Padişahın ektiği
henüz çiçek açmaktadır. Bunun üzerine padişah bu köylerin öşürünün %
lO'nu bu köye bağlar, medrese cami ve çeşme yaptırır. Yılda 2.000-2.300
kişinin ziyaret ettiği türbenin kumbarasına atılan paralarla türbenin bakımını
köy ihtiyar heyeti yapmaktadır.
İçdedeler Köyü Türbesi: Sakarya ile Taraklı İlçesi İçdedeler köyündedir.
Türbedeki OavutOede ve Bayram Oede Horasan Eridirler.
520 YAŞAR KALAFAT
Kavak Dede ise Bilecik ili Gölpazar ilçesi Kavak köyünden gelmedir.
ilk yapıldığı zaman ve yaptıranı bilinmiyor. Bugünkü hali i988 yılında
köylüler tarafından yapılmıştır. Dört direk üzerinde bir kubbeden ibarettir.
Türbenin güneyindeki, türbe sahiplerinin kazarak çıkardığı suyun şifalı
olduğu ifade edilmektedir. Türbeyi çocuğu olmayan kadınlar ziyarete
gelip, türbede bir gece kalıp, adak kurbanı keserler. Şifalı olduğu söylenilen
su ile felçli çocuklar yıkanırlar. Köylüler burayı Hıdırellez de ve sair
toplantılannda ziyaret ederler. Menkıbelerine göre Müslüm-gayri müslüm
savaşlarında ülkenin islama açılması için savaşmışlardır. Köylüler,
darda kaldıklarında ismini andıkları bu zatların yardıma gelip burada kalanlara
yardımcı olduklarına inanmaktadırlar. Bakımını çiftçilerin yaptığı
türbeyi, yılda 500 kişi ziyaret etmektedir.
Ebce Sultan Türbesi: Kayseri'nin Develi ilçesi Ebce Köyündedir.
Sultan'ın cinsiyeti bilinmemektedir. Sultan zahiri anlamda erkekler ve kadınlar
için de kullanılabilirken, batını anlamda bir makam olan Sultanlık
mertebesi için de cinsiyet şartı yoktur. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı
bilinmeyen türbede, "Beşik" denilen tahtadan yapılmış bir mezar,
mezarın altında da bir mahzenin olduğu söylenilmektedir. Mezann üzerinde
basit ve küçük bir kubbe bulunmaktadır. Türbede halkın serdiği seccadeler
vardır. Halk, Ebce Sultan'ın, Horasan'dan geldiğine inanmaktadır.
Develinin Hava'dan köyündeki yatır ile amca çocukları olduğu ifade
edilmektedir. Ebce Sultan, amcasının oğlu ziyaret için Eğer Taşı diye bilinen
bir taşa binip gittiği rivayet edilir. Taşa, duvara, at gibi binerek kuş
gibi uçmak Orta ve Doğu Anadolu yatırlannda da rastlanılmaktadır. Yatınn
mezarının başında yuvarlak ve uzun silindirimsi bir taş bulunmaktadır.
Ziyarete gelen halk ağrıyan yerlerini şifa niyetine bu taşa sürmektedir.
Daha ziyade köy halkı tarafından 500-600 ziyaretçisi olan türbenin
bakımını, köy halkı yapmaktadır. Türbe, Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından
evvel buranın ayda 20 kuruş devlet tahsisatı vardı.
Bayram Dede Türbesi: istanbul'un Tuzla ilçesinde Aydınh camiindedir.
Kimin tarafından ne zaman yapıldığı bilinmeyen türbe, ahşap olup
müştemilatı yoktur. Halk dua yapmak için gelir. Horasan tarafından geldiği
rivayet edilen Bayram Baba'yı yılda 30-40 kişi ziyaret etmekte ve
türbe temizliğini mahalle sakinleri yapmaktadır.
Horasan; Baba Türbesi: çorum'un Merkez köylerinden Tahran köyünde
olduğuna dair müftülüğün eski kayıtlarında bir not vardır.
Deveci Sultan Türbesi: Kastamonu Merkez ilçede Deveciler mahallesindedir.
Deveci Sultan'ın gerçek ismi Yusuf Horasani'dir. Kendisi ile
birlikte, türbede Elyakut Hoca, Hacı Kadem Efendi, Miralay Mehmet
Ali Bey ve kimliği bilinmeyen 8 kişi yatmaktadır. Kimin tarafından ne
zaman yapıldığı bilinmeyen türbe, Deveci Sultan Camii harami dahilinde
ahşap bir binadır. Türbe, "Fatiha okumak ve tarihi bilgi edinmek" amaHORASAN
ERt OLARAK BİLİNEN ANADOLU YATIRLARI - i 521
cıyla ziyaret edilmektedir. Yusuf Horasani bölgenin fethinden önce deve
çobanı görünümü ile arkadaşlanyle birlikte Kastamonu'ya gelerek, bölge
halkını Islama ısındırmak amacıyla çalışmalar yapmış ve fetih sırasında
da büyük yararlılıklar göstermiştir. Bakımı cami görevlilerince yapılan
türbenin, yılda 1.000 kadar ziyaretçi si olmaktadır.
Koyunbaba Türbesi: çorum ili, Osmancık İlçesi Koyunbaba Mahallesindedir.
Ulu kişilerin çok kere bulundukları yöreye isimleri verilmiştir.
Koyunbaba mahallesi ismini Baba'dan almıştır. Koyun, uysallığı İtaatkar-
Iığı, uyumluIuğu ile çok kere güdücü oluşu temsil etmiş ve birçok ulucan
bu isimle anılmıştır. Horas~n'dan geldiği ifade edilen koyunbaba'nın asıl
ismin!n Seyyit Ali olduğu Imam-ı Ali (R.A.) ahvadından olduğu, sekizinci
Imam Rıza (Ali Rıza) onikinci oğlu olduğu, Osmancık'a gelip yerleştiği
ve burada vefat ettiği anlaşılmıştır. Türbe, bir tepenin üzerindedir.
Türbenin II. Beyazıt tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi
Seyahatnamesi'ne göre Baba 25 Muharrem 873 (M. 1467) yılında ölmüş
bir yıl sonra da türbenin Kubbesi yapılmıştır. Türbe sekizgen gövdeli
olup, üzeri pramidal bir gövde ile örtülüdür. Türbenin bahçe giriş kapısında
bir kitabe bulunmaktadır. Mermer kitabe Tekke'nin Koyunbaba'ya ait
olduğu yazılıdır. Türbe kapısı beyaz ve siyah mermerden yapılmıştır. Ak
ve Kara türk halk kültüründe simgedirler. Müştemilatında, türbe önünde
bir bahçe, ahşap iki odalı ve üzeri kiremitli bir bina, yanında kesme taştan
yapılmış misafirhane ve türbenin imaret kalıntılarından ibarettir. ~ivayet
edildiği ne göre; koyunbaba birçok yer dolaştıktan sonra Eynegöl (Inegöl)
Dağına gelir. Buradaki birkaç okka ağırlık beyaz taşı elinde top gibi oynatır.
Sonra "Yarabbi taşın düştüğü yeri beni defne müyesser eyle" diye
dua eder. Bu taşta Baba'nın parmak izleri vardı. Halen mevcut olmayan
bu taşı, parmak ağrısı olanlar ziyaret ederlerdi. Bir diğer anlatıma göre,
Osmancık'da Mantık Baba'nın yönetiminde hergece Kırk Evliya toplanarak
Zikri Süphan ile meşgulolurlardı. Zikr Meclisi'ne her evliya elinde
bir mum ile gelir. Yanar haldeki mumunu dikip otururdu. Koyunbaba'nın
Osmancık'a ayak bastığı gece toplantıda bulunan bütün mumlar sönerler.
Mantık Baba 'ya "Şeyhimiz bu neye alamettir" diye sorarlar. Mantık
Baba'da "Ey dostlarım bu memlekete ulu bir zat geldi" der. Koyunbaba
türbenin bakım ve onarımını Vakıflar Genel Müdürlüğü yapmaktadır. Temizliğini
ise, Sabri Kulkara ailesi üstlenmiştir. Daha ziyade Cumartesi
Pazar günleri ziyaret edilen babanın, yıllık ziyaretçi sayısı 18-20 bindir.
Horasqn Baba Türbesi: Erzurum'un Horasan İlçesindedir. Gerçek
ismi Şeyh ısmail Kemalettin olan Baba, Horasan'dan geldiği için bu
ismi almıştır. Türbeyi ilk yaptıran bilinmemekle beraber şimdiki halini
belediye yaptırmıştır. Müstemilatı olmayan taş duvarlı türbe, Horasan
Baba yöre halkı tarafından sevildiği için ziyaret edilmektedir. M. 1040 yılında
yapılan "Pasinler Meydan Muharebesine iştirak etmiş Anadolu'yu
İslam'a hazırlayan Gönül Erlerindendir. Bakımı torunları tarafından yapılmaktadır.
Baba'nın yıllık ziyaretçi sayısı 500 kadardır.
522 YAŞAR KALAFAT
Karanlık Kümbet Türbesi: Erzurum Merkez İlçesidir. Horasan-
Türkistan'da vali olan Hoca Vesihiddin isimli bir zat, Anadolunun Türkİslam
yurdu olması döneminde Erzurum'da bir savaşa katılmış, şehit
olup türbenin bulunduğu yere defnedilmiştir. Türbe, Tuğ Bey Vecihiddin'
in oğlu Sadrettin Türkbey ..tarafından H. 708 yılında yapılmıştır.
Kümbeti Kesiktaşla yapılmıştır. Uzeri muntazam kesme taşlarla kaplıdır.
Oniki yüzlü olup kabartma kitabesi vardır. Türbede bazı sergiler vardır.
Türbenin ziyaret sebebi, "Türbede yatan şahsın Allah katında makbul bir
insan olduğu düşüncesiyle bu zatın yüzü suyu hürmetine mcvladan bir
kısım isteklerde bulunmak" şeklinde ifade edilmektedir. Bakımı halk tarafından
yapılan türbenin, yılda 2.500 ziyaretçisi olmaktadır.
Akbaba Sultan Türbesi: İstanbul İli Beykoz İlçesi Akbaba köyünde
Canfeda Hatun Camii Avlusundadır. Akbaba (Ak Mehmet) Sultan Buhara'dan
kalkıp, İstanbul'a gelmiş, Fatih Sultan Mehmet Han'ın Ordularına
katılmıştır. Akşemsettin ile birlikte Fatih' in başmeşayıklarından
biri olmuştur. Fetihten sonra gelip buraya yerleşmiş ve burada vefat etmiştir.
Türbenn kimin tarafından ve ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir.
Türbenin mimari bir özelliği yoktur. Dört duvarla çevrili bir kabirdir.
Büyük kabir taşları vardır. Kabrin ortasında ince bir koridor vardır. Etrafı
demir parmaklıklarla çevrili olup, üzeri açıktır. Müştemilatı olmayan
Türbe "geçmişin büyük şahıslarından birisi olduğu için hürmeten ziyaret
esnasında bid'ad yapılmaksızın dua edilerek" ziyaret edilir. Rivayete göre
İstanbul muhasara edilmiş ve fakat düşmemektedir. Fatih üzüntü içerisindedir.
Rüya aleminde İstanbul'un fethini gören Ak Mehmet, Ak Şeyh
(Şemsettin) ile birlikte Fatih'e müjde verir. Türbenin bakım ve onarımını
halk, temizliğini Canfeda Hatun Camii görevlileri yapmaktadır. Yıllık
ziyaretçi sayısı 100-150.000 civarındadır.
İsabi!ba Türbesi: Sams~n İli Merkez İlçede Cedid Mahallesi İsababa
Caddesi, Isababa Mahallesi Isababa Camii avlusundadır. Burada Anadolu'nun
fethi uğrunda şehit düşmüş tsab~ba ve birçok Türk mücahidinin
kabri bulunmaktadır. Bunlardan sadece Isababa'nın türbesi vardir. Diğer
mücahit ve komutanların kimlikleri bilinmemektedir. Türbenin kimin tarafından
ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak 1895 yılında
Haznederzade Süleyman Paşa'nın torunu Memduh Bey tarafından
onartılmıştır. Türbenin 500 yıllık bir mazisi vardır. Kare şeklinde olup caminin
bahçesindedir. Caminin içerisinde iken, imar sonucu caminin dışında
kalmıştır. Halk türbeyi "Allah'ın rızasını kazanmak ve dileklerinin olması"
için ziyaret etmektedir. Yılda 10- 15 bin kişi tarafından ziyaret
edilen Türbeyi Samsun Belediyesi 1976 yılında onartıp çinilemiştir. Bakımını
yaptırmaktadır.
Kevgir Baba Türbesi: Sivas İli Yıldızeli İlçesi Yavu Kasabası Yolkaya
köyündedir. Kevgir Baba Horasan Erlerinden Şeyh Nesret Efendi'nin
talebelerinden iken şehit olmuş birisi olduğu sanılmaktadır. MefHORASAN
ERİ OLARAK BİLİNEN ANADOLU YATIRLARI - i 523
dun olduğu yer kevgir gibi çukur olduğundan bu ismi almıştır. Taş duvarlada
çevrili türbe, 1985 yılında betonarme yapılıp üzeri kapatılmıştır.
Türbenin müştemilatında ziyaret odası, mescid, çeşme, dinlenme ve
yemek yeme yerleri vardır. Türbe "vatan savunmasında hayatını şehit olarak
kaybeden bir kimse" olduğu için ziyaret edildiği ifade edilmektedir.
ZiyaretçHer adak kurban kesip, namaz kılıp, dua edip gitmektedirler. Şehitlerden
birisini gazi arkadaşı rüyasında görür, tesbit edilen yerden şehit
çıkarılıp türbesi yapılır. Bakımını köy halkının yaptığı türbeyi, yolda
2.000 kişi ziyaret etmektedir.
Şeyh Halil Türbesi: Sivas İli, Yıldızeli İlçesi Şeyhhalil köyündedir.
Köye ismini vermiştir. Türbede Şeyh Halil, ailesi ve üç çocuğu yatmaktadır.
Kubbeli bir türbedir. Türbe "şehitlik mertebesine ulaşmış bir veli olduğu
için" ziyaret edilmektedir. Ziyaretçiler Kur.'an okur dua ederler. Horasan'dan
gelip bu köyde şehit olmuş bir Türk Islam büyüğüdür. Bakımı
köy halkı tarafından yapılmakta olup, yıllık ziyaretçi sayısı 100 civarındadır.
Şeyh Hasan Türbesi: Şanlıurfa İli Birecik İlçesi Kurtuluş mahallesindedir.
"Horasan tarafından gelen bir tarikat büyüğü" olduğu için ziyaret
edilmektedir. Osmanlı mimari sitilinde, Hazine bölümü, avlu ve bahçesi
olan bir türbedir. Dilek ve temennilere cevap aranılan ve dileklerin
tuttuğu (kabul edildiği) ne inanılan bir Türbedir. Bakımını halkın yaptığı
türbenin, yıllık ziyaretçi sayısı 50 civarındadır.
Malum Seyid Türbesi: Tokat İli Sulusaray İlçesi Dutluca kasabası
Merkez Camiindedir. Türbede Horasan Erlerinden Malum Seyid, Hanımı
ve Kızı yatmaktadırlar. Türbenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı
bilinmemektedir. Osmanlı mimari tarzında yapılmıştır. Anma maksadıyla
ziyaret edilir. Bakımı İlçe Müftülüğünce yapılmakta olup, yıllık ziyaretçi
sayısı 300-400 kişi civarındadır.
Çalışıar Mahallesi Türbesi: Karabük İli Eflani İlçesi Merkez Kasabası
Çalışlar Mahallesindedir. Horasan'dan geldiği rivayet edilen ve
kimliği bilinmeyen zatın, 300-400 yıl kadar evvel Horasan'dan gelen iki
kişi oldukları ifade ediliyor. 1995 yılında betonarına kubbeli onarım görmüştür.
Bakımını köylülerin yaptığı türbeyi, yılda 500 kişi ziyaret etmektedir.
Kirkille Ergülle Türbesi: Karabük İli Safranbolu İlçesi Kirkille Mahallesinde
Karaman Çukuru semtindedir. Ergüllü Baba'nın Horasan'dan
geldiği türbenin 1988 yılında tamir edildiği mermer olduğu Mescid, hela
ve aşevinin bulunduğu bilinmektedir. Türbenin ziyaret sebebi; "Evliyadan
Ergüllü Baba'dan maddi ve manevi dilek ve temennide bulunmak"
olarak izah edilmektedir. Burada dualar yapılıp adaklar adanmaktadır. Tamiratını
İhsan Yenigün, Mehmet Çavuş ve Mustafa Aksoy'un yaptığı tür-
1
524 YAŞAR KALAFAT
beyi temizliğini halk yapmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 1.000-1.500 civarındadır.
SONUÇ:
Biz bu incelememizde, 60 civarında Horasan Eri olarak bilinen ulu
zat üzerinde durduk. Bunlardan 44 tanesine dair sınırlı da olsa bilgi verdik.
Evvelce yaptığımız bu kapsamdaki ulu kişilere dair çalışmamıza da
atıfta bulunduk. Evvelce yaptığımız çalışmada Horasan Eri olarak bilinen
nurlu kabirler sadece Anadolu coğrafyası ile sınırlı değildiler. O iki denememizden
birinde de, Horasan Erlerinin neden tezahür ettikleri, hangi
misyonıı taşıdıkları, kimin adına ve hangi hedefe yönelik olduklarını
"Halk Inançları"ndan hareketle yansıtmaya çalışmıştık. Diğerinde ise,
Anadolu dışında ışık saçanlar üzerinde durmuştuk.
Bu konuyu seçmemizin sebebi, Türk Dünyası'nın bir misyonerlik faaliyet
alanı seçilmiş olmasına karşılık çare aramak isteyişimdir. Türklük,
muhatap edildiği misyonerliği tahlil etmek zorundadır. Uzun zamandan
beri Türkiye Türklüğünü hedef alan bu faaliyet şimdi Türk Dünyasını
hedef almıştır. Türk aydını, karşı misyoner faaliyetini tanımaya çalışırken,
kendi misyonunu tayin etme ve daha önemlisi kendi misyonerliğini
oluşturması gerekmektedir.
Türklerin geçmişte misyonerlik teşkilatları olmuş mudur? Yesevilik
bir misyoner hareketi ise, Yesevı görevlilerinin dünü, bugünkü Türk misyonerlerinin
evsafının tayinine yardımcı olabilir mi? Bunun cevabı "evet"
değil ise, çağın şartlarına uydurarak günümüz sorunlarının çözümlemesinde
yararlı olamayacak kurumlarca neden ilgilenmiş olalım. Horasan
Erleri konusunu bu bakımdan seçtim. Onların otodinamizmini anlamak
istedim. Fikirlerini temsil ediş biçimlerini belirlemeye çalıştım. Yeni halkaların
ilavesi ile geliştirmeyi düşündüğüm bu zincirin bana gösterdiği;
Horasan Erlerinin, mütevazi, uyumlu, paylaşıcı, gayretli, tok gözlü, alanlarında
başarılı, din ve dil farkı gözetmeyen, feragat ve fazilet sahibi savaşı
zulm etmek için yapmayan adil kişiler oldukları şeklindedir.

Prof. Dr. Necati ÖNER,l\arman İlkokulu
(V. Sınıf İlkokul Öğretmenleri ve Öğrencileri İle)
526
Ortaokul i. Sınıf-1938
(Ortaokul'a kayıt edildiği gün)
Erzurum Lisesi
Öğrencisi İken
Ortaokul II. Sınıf Arkadaşları İle
~.
~- .. r=
Prof. Dr. Necati Öl"ER, Erzurum Lisesi ı. Slnıf-1942
527
Prof. Dr. Necati ÖNER,
Ank. Üniv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.
F~!sefe Böıu~ü Kütüphanesi
(Universite Oğrencisi tken)
Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
Felsefe ve Mantık Asistanı Y.I- i955
Prof. Dr. Neceti ÖNER,
A.Ü. Ilahiyat Fakültesi
Dekanı Yıl - i972
528
Ankara
Üniversitesi
Rektörü, Rektör
Yardımcıları ve
Dekanlar
Yıl-1973
Prof. Dr.
Necati ÖNER'in
Annesi-Babası ve
Kardeşleri
Yıl-1966
Ankara Üniversitesi Rektörü ve Yardımcılan ile Fakülte Dekanıarının Anıtkabiri Ziyareti (Ünivcrsitc'nin Açılışı: 3 Kasım 1973)
Prof. Dr. i\ccaıi ÖNER Eşi İle
Prof. Dr. Necati Ö;\ıER Kızı ve Oğlu iıc
531
Prof. Dr. Necati ÖNER Torunları İle
1i
Prof. Dr. Necati ÖNER
Ankara Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr.
Günal AKBA Y İle
Prof. Dr. Necati ÖNER'in
Emekli Olduğu Gün
Dekan Yardımcıları ve
Fakültesi Sekreteri Ile
Birlikte
532
Prof. Dr.
Necati ÖNER'in
Dekanlık Görevini
Yeni Dekan
Prof. Dr. M. Sait
YAZICIOGLU'na
devrettiği gün
Prof. Dr. Necati ÖNER
Felsefe Öğretim
Elemanları Ile, 1985
Prof. Dr. Necati ÖNER
Felsefe Asistanları İle,
1994
Rektör Sayın Prof. Dr. Günal AKBAY'ın iştirakleri iıc ilahiyat Fakültesi
Basketbol Sahasının Açılış Merasimi Yıl, 1993
Felsefe ve Bilim Tarihi Kongresine İştirak Edenler, 1987
Prof. Dr. Necati ÖNER'in Emekli Olarak İliihiyat Fakültesinden Ayrıldığı Gün 1.7.1994
---_._--_._------------_._--_._-----~

Cimcime Sultan Kümbeti











Cimcime Sultan Kümbeti

Cimcime Sultan Kümbeti Erzurum, Cumhuriyet Caddesi’nde, Ulu Cami’nin kuzeyinde bulunur.  Cimcime Sultan Kümbeti’nin XIV.yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.  Yalnız Kümbetin tadilat görüp etrafının boşaltılmasıyla birlikte yeni bulgulara rastlanmıştır. Türbenin büyük bir kısmı yol seviyesinin yükselmesinden ötürü toprak altında kalmıştır.
Kümbet Erzurum’un yöresel Sivişli (Keverk) taşından yapılmış olup silindirik gövdeli taş konik külahlıdır. Kümbetin gövdesi birbirine bağlanmış yuvarlak kemerli sütunlarla bir revak konumuna getirilmiştir. Konik külahın altında dışa taşkın bir silmesi bulunmaktadır. Türbenin su basmanının yukarısındaki gövde, birbirine paralel, kalın çift kabartma çubuklarla daire şeklinde kemerler oluşturmuştur. Böylece dıştan 12 köşeli olmamasına rağmen böyle bir gövde görünümü vermektedir.
Cimcime Hatun Kümbeti ile ilgili son bulguları içeren haber aşağıda bulunmaktadır.

Müştak Baba Türbesi, Muş





Müştak Baba Türbesi, Muş

Müştak Baba mezarı Abdurrahim Yeşilbaş isimli şahsın evinin avlusunda bulunmaktadır.
Müştak Baba’nın Bitlis’te dünyaya geldiği, medresede okuduğu ve şiirler yazdığı kaynaklardan öğrenilmektedir.
Şemsi Bitlisi olarak bilinen amcası Hacı Mahmut Hoca’dan ders almış, daha sonra Hacı Hasan Şirvani’den eğitim görmüştür.
Erzurum, İstanbul, Ankara, Bağdat ve Hizan’a gitmiştir.
İstanbul’da Eyüp’te Selami Efendi Dergâhına postnişin olmuş, daha sonra memleketi olan Bitlis’e dönmüştür.
Bundan sonra Asar isimli bir eser yazmıştır.
Bu yazma eser İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesi Mahmut Efendi bölümünde 2421 numaraya kayıtlıdır.
Ayrıca Divan’ı 1838 yılında basılmıştır.

Müştak Baba Bitlis’ten İstanbul’a giderken bir söylentiye göre 81 yaşında iken boğdurulmuştur.
Bir başka söylentiye göre de Alâeddin Bey tarafından Muş’a davet edilerek boğdurulmuştur.
Bir başka söylentiye göre ise, Onun tutumundan hoşlanmayan Yezidiler tarafından boğdurulmuştur.

Müştak Baba’nın mezarı cami avlusunda zeminden 30 cm yüksekliktedir.
Yakın tarihlerde, 1983 yılında Taha Yeşilbaş tarafından yenilenmiş ve etrafı demir bir kafes içerisine alınmıştır

Kesik Baş Türbesi, Muş




Kesik Baş Türbesi, Muş

Muş il merkezindeki Hacı Şeref Camisi’nin haziresinde bulunan Kesik Baş Türbesi’nden günümüze yalnızca cami duvarına bitişik iki mezar gelebilmiştir.
Bu mezarlar yakın tarihte onarılmıştır.
Kesik Baş Türbesi caminin doğu duvarına bitişiktir.
Mezarların şahideleri günümüze gelememiş, son onarım sırasında mozaikli beton ile mezarlar yenilenmiştir.
Günümüzde bu türbe dikdörtgen şekilde olup, yerden 80-120 cm. yüksekliğinde bir kaide üzerine demir kafesle çevrilmiş, cephesi Ahlat taşı ile örülmüştür.
Söylentiye göre bu kişi savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen, kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur.

ADIYAMAN ÜRYAN BABA EFSANES i




Çıplak Baba Türbesi / ADIYAMAN -Merkez -Sarıharman Köyü

Çıplak Baba Türbesinin Yeri: Adıyaman İli Merkeze bağlı olan ve 18 km uzaklıktaki Sarıharman Köyü’ndedir. Adıyaman –Kahta karayolundaki havalimanının güneyindedir.

Çıplak Baba Kimdir: Çıplak DedeÜryan Baba ve  Üryan Dede olarak da söylenenMehmet Uryan yörede bulunan bir ağanın çobanlığını yapıyormuş. Hacca giden ağasına içli köfte götürünce ermiş olduğu anlaşılmış. Keramet sahibidir ve sahabedendir.   

Türbenin Durumu: Kerpiç duvarlı, kiremit çatılı bir türbedir. 1830 yılında yapılmıştır.
Ziyaret Nedeni: Türbeye hırsızlık yapanlar getirilir ve mezarı başında yemin ettirilir. Bir daha hırsızlık yapmayacağına inanılır. Yalanı da bir şekilde işaret ederek çıkartırmış. Ayrıca, boğmaca, üşütme ve romatizma gibi hastalarına şifa bulmak amacıyla ziyaret edilir.
Adak olarak kurban kesilir ve yemek dağıtılır.

Menkıbeler: 1-) Köyün ağası hacca gitmiş. Hanımı içli köfte yapmış ve ağasını “çok severdi” diye anınca, çoban Mehmet “ver ben götüreyim” demiş. Şaka yapıyor sanmışlar, fakat eline verdikleri içli köftenin askerden dönen ağa tarafından anlattığına göre çoban Mehmet tarafından ona getirildiği söylenince ermiş olduğuna kanaat getirmişler.

2-) Hayvanlarını otlatmadan önce soyunup otların arasına diken var mı diye kontrol için yatarmış Üryan Baba. Üryan (Çıplak) adı buradan takılmıştır. 

3-) Çıplak Baba’nın ağaca zarar verilmemesini sağladığına inanılır. Türbesinin bulunduğu yerden isteyen istediğini götürebilir, ama bir ağaca zarar verirse başına büyük işler açılacağına inanılır.

Kaynakça: Ayşe Özcamus -Adıyaman Merkez ve Çevrelerindeki Adak Yerleri ve Uygulamaları -2007 / Nihat Aytürk – Bayram Altan – Türkiye’de Dini Ziyaret Yerleri- Altanoğlu – 1992

Taylan Köken












**********************************

Selçuk Üniversitesi/Seljuk University

ADIYAMAN ÜRYAN BABA EFSANES i’N N YÖREYE TOPLUMSAL
YANSIMALARI VE ÜÇ YEN ES METN
Yrd. Doç. Dr. Necdet TOZLU
Erzincan Üniversitesi Egitim Fakültesi

Özet
Bu makalede, Adıyaman’ın Anadolu cografyası ve tarihî bütünlügü içindeki yeri ve
önemi belirtilerek kadim dinî inanç ve kültürel zenginliklerine dikkat çekilmistir.
Adıyaman’ın Üryan Baba efsanesi ele alınmıs ve bu efsanenin yöre halkının genel yasam
biçimine yansıması üzerinde durulmaya çalısılmıstır. Ardından Üryan Baba efsanesinin
tahlil denemesi yapılarak yöre insanı üzerindeki etkileri yorumlanmıstır. Adı geçen
efsanenin yöreden derledigimiz üç yeni es metni efsane dünyamıza kazandırılmıstır. Söz
konusu efsanelerin yayılma alanları belirtilerek tip ve motif açısından Anadolu’daki diger es
metinleri ile karsılastırılmıs, bunların birçok yönden benzer özellik tasıdıgı görülmüstür.
Anadolu efsanelerindeki bu ortak motiflerin Anadolu kültürünün olusmasına katkısı da
anlatılmaya çalısılmıstır.
___________________________________
164 Necdet TOZLU

G R S
Efsanelerin temelinde yer alan inanç ve buna iliskin olgular, anlatıldıgı
toplumun niteligiyle ve o bölgenin ekonomik yapısıyla iç içe oldugu gibi; bireyin
kisisel gelisimini de yakından ilgilendirmektedir (Malinowski, 1998: 88). Herhangi
bir efsanenin dokusunda yer alan deger ve kavramlar genel nitelige sahip oldugu
oranda, uzak çevrelerde de yankı bulmakta ya da benzer anlatılar ortaya
çıkmaktadır. Zaman olarak ne kadar geriye gidilirse, efsanelerin özünde önemli
ölçüde ortak/evrensel vurguların bulundugu görülebilmektedir (Commelin,
1956:V, Aberle, 1961:382). Efsaneler arasındaki ortak temaların bulunmuslugu
pek çok bilim adamını sasırtacak kadar zengindir. Efsaneler, farklı toplumların dinî
inanç ve geleneksel yapıları arasındaki birlikteligi ortaya koyarken, bu anlatıların
bilim adına hiçbir kaygı tasımaksızın bilimsel niteligi haizligi kendiliginden
olusmaktadır. W.A. Haviland’ın deyimiyle “..efsane, bilimsel kavramlar içermeyen
kültür bilimidir” (Haviland, 2002:445) ve insanların hayat anlayıslarını ortaya
koymaktadır.
Yeryüzünün ilk uygarlık alanları içerisinde bulunan Anadolu, ilk çaglardan
günümüze sayısız efsanenin olustugu bir ülkedir. Bu ülke Asya, Orta Dogu ve
Avrupa arasındaki konumu itibariyle yeryüzü ortak anlatımlarının yaygınlasması
açısından önemli bir yere sahiptir (Begenç, 1974:3).
Adıyaman yöresi de, bulundugu konum itibarıyla Anadolu cografyası ve
tarihî bütünlügü içinde degerlendirildiginde; kadim dinî inanç alanları arasında bir
mekân üzerinde bulunmaktadır. Geleneksel tarım ve hayvancılıgın hâlâ agırlıkta
oldugu kent ve çevresinde, halkın genel yasam biçimi, insanların dinî kaynaklı
deger yargılarını da biçimlendirmistir. Bir baska ifadeyle, dinî deger olarak öne
çıkan “dogruluk”, “dürüstlük” gibi ahlakî olgular, bu kent ve çevresindeki
insanların sözlü anlatım ürünleriyle, özellikle efsaneleriyle bütünleserek yasatıla
gelmistir. Üryan Baba efsanesi de bunlardan biridir ve birçok deger içermektedir.
A. ÜRYAN BABA EFSANES ’N N TAHL L
Üryan Baba, eski devirlerde Adıyaman’da yasamıs bir hizmetkârdır. O,
tarım ve hayvancılıgın ana geçim kaynagı oldugu bir devirde, bir aganın yanında
hayvanların bakımından sorumludur. Jsine ve hayvanlara gösterdigi özen, farkında
olmadan onu veli mertebesine yükseltmistir. Açıga çıkmaması gereken bu sır, aga
tarafından ögrenilip ifsa edilince Üryan Baba da bu dünyadan göçmüstür.
Üryan’ın olaganüstü hallerine tanık olan ve ermisligini gören halk onun
kabrini kutsal mekân haline getirmistir. Üzerine bir türbe yaparak ziyaretgâha
dönüstürdükleri bu mekân, Adıyaman’ın Sarıharman köyündedir.
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_6_5
Bu efsane, bir inanıs efsanesidir ve aynı zamanda özünde bir
olaganüstülügü barındırmaktadır. Kahramanın göz açıp kapama süresi içinde
hacca gidip gelme eyleminde olaganüstülük oldugu gibi, kahramanın ölümü de
olagan dısıdır. Hayatın normal akısı içindeki sebeplerle degil de, ermisligi açıga
çıkınca Üryan ruhunu teslim etmistir (Ek:1.A). Bu ölüm sekli de kahramana, halk
inanısında kutsallık kazandırmıstır.
Bir hizmetkâr, yasantısındaki dogruluguyla üstün bir mertebeye eriserek
öldükten sonra da halk nezdinde kutsallasmıstır. Agalık ve hizmetkârlık algısı,
insanlar arasındaki sınıf farkı bakımından bir uçurumdur. Ölüm bu farkı ortadan
kaldırmakta ve âdeta her seyi esitlemektedir. Yasantısında canlıları incitmeme
duyarlılıgı gösteren bir hizmetkâr, bir agadan daha üstün bir mertebeye
ulasabilmistir.
Bu efsanenin en önemli özelligi, “tayy-i zaman ve tayy-i mekân” denilen
en kısa zaman birimi içinde efsane kahramanının yer degistirmesidir (Devellioglu,
1980:1247, Cebecioglu, 2004:636). Bir baska ifadeyle; yerin ayakaltında
dürülmesi suretiyle uzak bir yere gayet hızlı gitme (Pala, 1995:526) olayıdır.
Burada sembolik anlatımın ve anlam kurgusunun çok basarılı bir örnegi ile karsı
karsıya kalınmaktadır. Kurgu, günümüz bilimkurgu anlatılarında ve
gösterimlerinde örnegi görülen bir tarzı andırmakla birlikte, muhteva ve mana
bakımından tamamen farklı bir zeminde gerçeklesmektedir. Günümüz bilimkurgu
anlatıları, bilimsel bulgularla yer ve zaman degisikligini senaryolastırır. Temelde
pozitivist bir bakıs açısı vardır. Esyanın basarılı kullanımı ve gösterimi, modern
bilimkurguların temel motifini olusturmaktadır. Oysa bu efsane anlatısında hiçbir
maddî araca ihtiyaç duymadan yalnızca nefis terbiyesi yoluyla olay
gerçeklesebilmektedir.
B. ÜRYAN BABA EFSANES ’N N MOT F YAPISI VE ES
MET NLER N KARSILASTIRILMASI
Anadolu’da ve baska cografyalarda da rastlanan ortak motifli anlatılar
içinde efsane türünün sayısız örnegiyle karsılasılmaktadır. Adıyaman’da anlatılan
efsanelere bu açıdan bakıldıgında; bazı efsanelerin yalnızca yöresiyle sınırlı kaldıgı
halde, bazılarının ülkenin çesitli yerlerinde, benzer anlatımlar içerisinde karsımıza
çıktıgını söylemek mümkündür. Ortak motifli bu efsanelerin çogunda sadece
kahramanın adı degismekte ama efsanenin dokusu ve ana motifi aynen
korunmaktadır.
Tayy-i zaman ve tayy-i mekân ortak motifli efsaneler bunların en yaygın
örnekleridir. Üryan Baba efsanesi de bunlardan biridir ve genis bir sahaya
yayılmıstır. Küçük farklılıklarla Anadolu’nun pek çok yerinde anlatılmakta olan bu
_________________________________________________________ 166 Necdet TOZLU
efsanenin yirmi kadar es metnini Gülensoy ve Sakaoglu yayımlamıstır (Gülensoy,
1992:103-104; Sakaoglu, 1997:181-183). Elbistan, Kahramanmaras ve Konya-
Lâdik’den derlenmis es metinlerini de Gönen’den ögrenmekteyiz (Gönen,
2007:173-175). Bu konuya iliskin kapsamlı bir bildiri sunan Simsek, kendi
tespitleriyle efsanenin yayılma alanlarını daha da zenginlestirmis ve bu efsanelerin
anlatıldıgı yerleri söyle sıralamıstır: Malatya, Adıyaman, Elazıg, Tunceli, Kayseri,
Sivas, Gaziantep, Erzurum, Kars, Bergama, Tokat, Mudurnu, Yozgat, Bursa, Agrı,
Konya, Usak, Mugla, Karaman, Hatay, Kadirli, Kozan, Adana, Diyarbakır,
Balıkesir, Kagızman, Sungurlu ve Koçarlı (Simsek, 2008:5). Bu Anadolu
kentlerinin yanı sıra Polonya gibi Dogu Avrupa’nın bir ülkesinde de bu efsanenin
aynen anlatıldıgı tespit edilmistir (Simsek, 2008:5, Sakaoglu, 2009:321-322).
Bu çesitlenmelerde efsanenin ana motifi sabit kalırken sadece hacdaki
kisiye götürülen yiyecegin türü degismektedir. Yiyecegin, yöresel bilinirlik yönüyle
yaygın olanlarından seçilmisligi de dikkat çekicidir. Bu yiyecekler yöreye göre
helva, köfte, içli köfte, güveç, bisi (yaglı çörek), mantı, süt, yogurt, pekmez, börek
ve sac böregi olabilmektedir. Hacı Musa efsanesindeki “teleme”(Ek:4) farklı bir
yemek çesidi olarak karsımıza çıkmaktadır. Polonya es metninde ise yemek
götürmek yerine, harçlıgı biten agaya “yol yardımı” yapmak seklindedir.
Dört Adıyaman efsanesinde de “hacca yemek götürme” motifi ortaktır.
Üryan Baba’nın ahıra girerek hayvanların incinmemesi için yapmıs oldugu
hizmetler ve agası ile bu vaziyette iken karsılasarak sırrının ifsa olması motifi diger
üç efsanede (Hacı Ali Baba, Mühürlü Tabak ve Hacı Musa) yer almamaktadır.
Hacı Ali Baba efsanesi ise “cenaze namazı” motifi ile diger üç efsaneden
ayrılmaktadır.
Bu efsanelerin hemen tamamında hacca giden kisi aga, yiyecek götüren kisi
de çoban veya hizmetkârdır. (bkz. Ek:1,2). Tarafımızdan derlenen Mühürlü Tabak
efsanesinde; oglu, hacdaki babasına (Ek:3), Hacı Musa efsanesinde ise; kardesi,
hacdaki agabeyine yiyecek götürmektedir (Ek:4). Bu durum, olayın isçi isveren
konumundan çıkartılıp aile fertlerinin baglılıgına geçmesi yönüyle bir farklılık arz
etmektedir. Benzer sekilde Kahramanmaras’taki Hafız Ali efsanesinde de eniste,
askerdeki kayınbiraderine köfte götürmektedir (Bozkurt, 2007:78).
Adıyaman’ın Üçgöz beldesinden “Hacı Ali Baba” halk arasındaki
söylenisiyle Haceli Baba (Ek:2), Belören kasabasından “Mühürlü Tabak” (Ek:3)
ve Olgunlar köyünden “Hacı Musa” (Ek:4) efsaneleri tarafımızdan derlenmis ve
bu alana üç yeni es metin kazandırılmıstır.
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_6_7
Tablo 1: Derlenen Efsanelerin Karsılastırması
Efsanedeki
Kisinin Adı
Anlatıldıgı
Yöre
Hacdaki Kisiye
Götürdügü Yiyecek
Götüren kisi
Hacı Ali Baba Adıyaman Jçli köfte Hizmetkâr
Hüsün Bala
(Mühürlü Tabak)
Adıyaman Jçli köfte Oglu
Hacı Musa Adıyaman Teleme Kardesi
“Mühürlü Tabak” efsanesindeki “tabak” ve Usak’tan derlenen “Gayri
Müslim Bir Kız Hizmetçi” (Gülensoy, 1992:104) efsanesindeki “sahan” motifi de
ortaktır. Yalnız tabagın Kâbe’de mühürlenmis olması önemli bir ayrıntı olarak
görünmektedir.
C. ÜRYAN BABA EFSANES ’N N TOPLUMDAK  YANSIMALARI
Bu efsanenin yasatıldıgı yöredeki yansımaları dikkate alınarak analiz
edildiginde su hususlar dikkati çekmektedir:
1. Üryan Baba efsanesinin önemli bir özelligi hayvan sevgisi üzerinde
durmasıdır. Bu efsanede günümüzün modern toplumunda ya çok ihmal edilen ya
da bazı dernekler tarafından vaveylâlar kopartılarak abartılan hayvan sevgisinin
aslında Türk halk kültürü ve inanıslarında ciddi bir öneme sahip oldugu
görülmektedir. Efsanede daha ileri gidilerek, bu konuda duyarlı davrananların
velilik makamına yükselecegi vurgulanır. Hayvanın, sadece sömürülecek bir varlık
degil; aynı zamanda sevilmesi, oksanması ve incitilmemesi gereken bir canlı
oldugu hatırlatılır. Onun da bir can tasıdıgı, onun da rahatının düsünülmesi
gerektigi ögütlenir. Bu anlayısın topluma benimsetilmesi ve bu konuda duyarlılıgın
uyandırılması amaçlanmıstır.
2. Efsane, insanlara kendi mesleginde samimi olmayı, emanete ihanet
etmemeyi, güvenilir olmayı ve dürüst çalısmayı ögütlemektedir. Efsanedeki
hizmetkâr, herkesin güvenini kazanmıs birisidir. Jnsanların velayet makamına
çıkabilmesi ve anıtlasması bir manada ise baglılık, vazife bilinci ve hayvan
sevgisine baglanmaktadır. Agasının hizmetinde samimi bir duyguyla çalısan Üryan
Baba, bu davranısı ile manevî bir yükselmenin örnegini olusturmustur.
3. Alçakgönüllülügün erdem oldugu vurgulanmıs, Mevlana’nın “Tevazuda
toprak gibi ol” sözüyle örtüsen bir anlayıs islenmistir. Üryan’ın sahsından hareketle
alçakgönüllülügün içsellestirilmesi sezdirilmistir. Günümüzün iyi yasamak için her
_________________________________________________________ 168 Necdet TOZLU
yolu mubah sayan kaba, hoyrat anlayısı örtülü bir biçimde yerilerek; ince, nazik,
kırmayan, dökmeyen, kendisiyle ve toplumla barısık yasama bilinci özendirilmistir.
4. Efsanede, nitelik sorunu üzerinde düsünülmesi geregi de hatırlatılmıstır.
Jnsanın saygınlıgı ve mutlulugu önemli ölçüde özverili çalısma temeline
baglanmıstır. Üryan, karın tokluguna çalısmakta ama isini en iyi seviyede yapma
titizligini göstermektedir.
5. Manevî yükselme ile maddî yükselme arasındaki fark bu efsanede açık
bir sekilde ortaya konmustur. Üryan Baba, yaptıgı hizmeti ve verdigi emegi gizli
tutmustur. Gösteristen uzak yasamıs, meshur olma çabası içerisine girmemistir.
“Hizmet Allah içindir” ilkesine sonuna kadar baglı kalmıstır. Efsanede; basarısı,
manevî gücü ve vazife askı baska insanlar tarafından fark edilen, sırrı ögrenilen
Üryan Baba, bu dünyadan göçüp gitmektedir. Efsane, bu imajı sembolik bir dille
anlatmaktadır.
6. Dogruluk konusunda sembol haline gelmis Mehmet Üryan (Üryan
Baba) yörede manevî çekim merkezlerinden biri olmustur. Zira bu ziyaret, halk
arasında bir aklanma merkezi, anlasmazlıklarda çözüm yeri olarak görülmektedir.
Üryan Baba ziyareti, iftiraya ugrayanların, haksız yere suçlananların adeta umut
kapısıdır. Onun manevî huzurunda yemin etmekle gerçegin ortaya çıkacagına
inanılmaktadır. “Götürelim mi seni Üryan Baba’ya?”, “Üryan Baba’da yemin eder
misin?” sözleri toplumda sıkça duyulan tehdit algılı, gerçege davet içerikli ve
dogruluga zorlayan yaklasımlardır. Günümüzde de dogruluk ve dürüstlük adına
geçerliligini sürdüren bu tutum, yalan söylemenin, iftira etmenin, suçu gizlemenin
önünde korkulu bir engel olarak görülmektedir. Özellikle Adıyaman’ın köylerinde
bir kisi, herhangi bir konuda suçlanırsa, (hırsızlık, yalan, kundakçılık vs.) Üryan
Baba Türbesi’nde yemin etmeye davet edilir. Suç isleyen kisi, Üryan Baba
Türbesi’nde yemin etme cesareti gösteremez. Zira Üryan Baba’nın; iftira atanları,
suç isleyenleri, suçlarını gizleyenleri çarptıgına inanılır. Suçlular, daha ziyaret
yerinden ayrılmadan baslarına bir felaket geleceginden korkarlar.
7. Üryan Baba ziyaretinin etrafındaki agaçların kutsal olduguna inanılır.
Zira Üryan Baba, (Ek:1.B. anlatısında) son görüldügü yerde asasını yere vurup
kaybolmustur ve bu asa da agaca dönüsmüstür. “Küçük bir filizden gün geçtikçe
büyüyerek irilesen ve nihayet bir sebeple kuruyup çürüyen agaçla kendi hayatının
tabiî seyri arasında bir benzerlik ve paralellik gören insan, kutlu tanıdıgı her
mekânla agaç arasında münasebet kurmustur” (Ocak, 1983: 84). Bu ziyarette de
böyle bir anlayısın verdigi inançla, hiçbir agaç kesilmez ve zarar görmez.
Görüldügü gibi efsanenin de etkisiyle bölgede çevreci, dogayı koruyan ve seven
bir anlayısın gelismesi saglanmıstır.
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_6_9
8. Bu efsanenin yörede bir baska tesiri kisi adlarına yansımasıdır. Üryan,
Adıyaman’da öylesine sevilmistir ki, günümüzde bile erkek çocuklara ad olarak
konulmaktadır. Bu bazen yalın halde ‘Üryan’ (Halk arasında “Öryan” olarak
telaffuz edilmektedir.) biçiminde, bazen de ikinci ad olarak “ brahim Üryan”, “
Mehmet Üryan” seklindedir. Böylece efsane kahramanı adlarda yasatılmaktadır.
9. Üryan Baba ziyaretinin iyilestirici özelligi de inançlar arasındadır. Çesitli
bedensel agrısı olan kisiler dertlerine derman bulma amacıyla kabri ziyaret eder ve
Üryan’ın manevî gücünden yardım dilerler. Ziyarete gelenler namaz kılar, dua
eder, dilek diler, adak adar ve kurban keserler.
D. SONUÇ
Bu çalısmada Üryan Baba esas olmak üzere dört Adıyaman efsanesi ele
alınmıs ve diger es metinleriyle birlikte degerlendirilmeye çalısılmıstır. Anadolu’nun
pek çok yerinde rastlanılan bu tip efsanelerde, kahramanın ermislik özelligi gizli
kaldıgı sürece yasadıgı, sırrının açıga çıkması durumunda ise ortadan kayboldugu
ya da öldügü görülmektedir. Bu durum derledigimiz efsanelerde de aynen tekrar
edilmis ve gelenek bozulmamıstır.
Efsaneler, ortak özellik olarak insanları dogruluga, dürüstlüge, alçak
gönüllülüge ve sevgiye davet ederler. Bunun yanında efsanelerin toplumun
inançlarına, âdetlerine ve törelerine onay saglayan itici bir güç oldugunu da
söyleyebiliriz. Bu anlamda Üryan Baba efsanesinin yöredeki etkileri irdelenmis;
hayvan hakkına saygı, yalan, iftira gibi kötü fiiller karsısında duyarlı olma ve
toplum barısını telkin etme yönünden faydaları belirtilmistir.
Günümüzde hayvan sevgisinin özellikle kedi-köpek baglamında asırıya
kaçtıgı düsünülebilir. Ancak, gerçek hayvan sevgisinin kültürümüzdeki köklü varlıgı
Üryan Baba efsanesinin derinliklerinde görülmektedir. Bu gibi efsaneler ile
topluma, asırlardan beri gelen “Yaratılanı hos gör Yaratan’dan ötürü” anlayısı
verilmek istenmistir.
Millî birlik, kültür birligiyle perçinlenir. Adıyaman efsanelerinin millî kültürün
parçaları oldugu tespitinden hareketle, ortak zihniyet dünyamızın olusmasına
katkıları üzerinde durulmustur.
_________________________________________________________ 170 Necdet TOZLU
Ortak motifli bu efsanelerin baskahramanları dürüstlük, çalıskanlık,
yardımseverlik ve alçakgönüllülük konularında erdemlerle donatılmıs kisilerdir.
Kültürümüzün dinamiklerinden olan veli mertebesindeki bu sahsiyetler hiçbir grup,
mezhep ve tarikat farkı göstermeksizin toplumun üzerinde birlestigi manevî
kaynaklardır. Toplumsal birlikteligin saglanmasında ortak deger olan Üryan Baba,
Haceli Baba ve Hacı Musa gibi sahsiyetlerin, yörelerinde bu birligin devamına
katkıları üzerinde durulmustur.
Bu efsanelerde görülen tip ve motif birligi, milletimizin ortak hafıza ve gönül
birligine isaret etmektedir. “Milletler, kültürel degerlerine sahip çıkıp birlik ve
beraberliklerini korudukları sürece ayakta dururlar. Birlik ve beraberligin
korunması da; geçmise saygı göstermekle; ortak dile, dine ve bayraga sahip
çıkmakla; örf, âdet, gelenek ve göreneklere baglı kalmakla ve bunları yasatmakla
mümkündür” (Simsek, 2008:9).
Çalısmanın sonunda efsane dünyamıza Üryan Baba efsanesi ile aynı tip ve
motifte simdiye kadar yayımlanmamıs üç yeni es metin kazandırılmıstır.
EKLER
Derlenen efsane metinleri:
EK 1.A. ÜRYAN BABA EFSANES
Adıyaman’ın merkeze baglı Sarıharman köyünde zenginligiyle bilinen bir
köy agası ve onun tarlalarını sürüp eken, hayvanlarını otlatıp bakımını yapan
hizmetkârları vardır. Bu hizmetkârlardan biri de Mehmet Üryan’dır. Mehmet
Üryan, diger hizmetkârlardan çok farklıdır; çünkü dogrulugu, dürüstlügü ve sözüne
güvenilirligi herkesçe bilinmektedir.
Üryan, ilgilendigi hayvanları âdeta insan gibi görmekte, onlarla dertlesip
konusmakta ve onların dertlerine derman olmaya çalısmaktadır. Aksamları
hayvanları köye getirdiginde ahıra giren Üryan, gizlice kıyafetlerini çıkarır, üryan
(çıplak) bir sekilde, zayıf bedeniyle boydan boya yuvarlanarak ahırın zeminini
yoklar. Eger vücudunu inciten bir tümsek yahut bir engel varsa orayı derhal
temizler ve düzeltir. Çıplak vücudu zeminde yuvarlanırken herhangi bir acı
duymazsa hayvanlar da rahat eder diye düsünür ve hayvanları ahıra alır.
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_7_1
Köyün agası, hayvanları meradan getirdigi her aksam, onlardan önce ahıra
girip uzun süre çıkmayan azabın durumundan süphelenir. Hiçbir sebep yokken
hayvanlardan önce ahıra girmesinin ve uzun süre dısarı çıkmamasının nedenini
anlamak için azabı takibe baslar.
Hizmetkâr, yine bir aksamüstü ahıra girer ve her aksam yaptıgı isi
tekrarlamaya baslar. Arkasından aga ahıra girer ve azabın yerde üryan bir sekilde
yuvarlandıgını görür. Üryan Baba, yapmıs oldugu isin aga tarafından ögrenildigini
anlayınca oracıkta ruhunu teslim eder. Türbesi Sarıharman’dadır.
EK 1.B. ÜRYAN BABA’YA A T B R D GER EFSANE DE SÖYLED R:
Üryan Baba, Sarıharman köyünde bir aganın yanında hizmetkârdır. O,
isinde gösterdigi titizlik ve dikkat yanında çevreye olan saygısı ve dürüstlügüyle
tanınır, sevilir.
Zaman gelir, aga hacca gider. Geride kalanlar gündelik isleriyle
ugrasmaktadırlar. Bir gün aganın hanımı içli köfte yapar. Sofrada yemek
yenmekteyken, aganın hanımı: “Aga içli köfteyi çok severdi, burada olsa simdi nasıl
yerdi,” der. Üryan Baba da: “Hanımım doldur bir tabak, götüreyim agama,” der.
Aganın hanımı, azabın doymadıgını ancak utandıgı için yemek
isteyemedigini düsünür. Bir tabagı içli köfte doldurur ve azaba verir.
Aga, bu sırada Kâbe’de namaz kılmaktadır. Namazı bitirip çıktıgında bir de
ne görsün; Üryan Baba karsısında durmaktadır. Aga, bu duruma pek sasırır. Hele
bir de Üryan Baba’nın elinde bir tabak dumanı üstünde sıcak içli köfteyi görünce,
daha da artar saskınlıgı. Aga, afiyetle karnını doyurur, tabagı Üryan Baba’ya verir
ve vedalasırlar.
Aganın hanımı, Üryan Baba’dan bos tabagı aldıgında tebessümle sorar:
“Aga begendi mi içli köfteyi?”
Günler sonra Aga hacdan döner. Allah kabul etsine gelen misafirlere: “Beni
degil, Üryan Baba’yı kutlayın, asıl hacı odur,” diyerek basından geçeni anlatır.
Sırrı ögrenilen Üryan Baba, köyün yakınlarındaki bir yerde elindeki asasını yere
vurarak birden bire ortalıktan yok olur. Asası da koca bir çınara dönüsür.
Sarıharman köyünün batı cephesinde türbesi bulunan Üryan Baba, yogun
bir sekilde ziyaret edilmektedir ( B.P.).
_________________________________________________________ 172 Necdet TOZLU
EK 2. HACI AL  BABA EFSANES
Ali Baba (Haceli Baba), Besni’nin Üçgöz (Sofraz) beldesinde bir aganın
yanında kâhyadır. Mevsime göre her isi görmekte, her zorlugun üstesinden
gelmektedir. O, herkes tarafından sevilen; mertligine, sözüne güven duyulan
birisidir. Agasının gözünde de Ali Baba’nın yeri bir baskadır.
Vakit gelir aga, hacca gider. Aradan bir hayli zaman geçer. Bu günlerden
birinde aganın hanımı içli köfte yapar. Sofra kurulur ve yemek yenme esnasında
hanım: “Ah! Aga da pek severdi içli köfteyi. Keske o da burada olsaydı da,
yeseydi,” der. Ali Baba, derhal ayaga kalkar: “Hanımım doldur bir tabak, ben
agama verip de geleyim,”der.
Hanım, kâhyanın doymadıgını, utancından yemek isteyemedigini ve bu
yolu seçtigini düsünse de tabagı içli köfte doldurup verir. Ali Baba bir solukta
agasının yanına varır ve henüz dumanı üstündeki içli köfteyi ikam eder. Tabagın
altı hâlâ sıcaktır. Aga, bir güzel karnını doyurur ve hem pisirene hem de getirene
dualar eder.
Zaman geçer, hac görevi tamamlanır ve herkes memleketine döner. Aga da
evindedir. Kendisine, “Allah kabul etsin, hayırlı olsun,” demeye gelen
komsularına: “Beni degil komsular, Ali Baba’yı tebrik edin, gerçek hacı odur,”
diyerek durumu anlatır. O, artık Hacı Ali Baba’dır.
Aradan zaman geçer ve köy halkı Hacı Ali Baba’yı sınamak ister. Saglıklı bir
adamı tabut içine koyarlar ve Hacı Ali Baba’dan cenaze namazını kıldırmasını
isterler. Hacı Ali Baba, olmaz molmaz derse de kurtulamaz köylünün elinden.
Geçer tabutun basına, cemaate dönerek: “Komsular, ölü niyetine mi kıldıralım,
diri niyetine mi?” diye sorar. Köylüler hep bir agızdan: “Hacı Ali Babaya bak;
diriye cenaze namazı olur mu? Ölü niyetine kıldıracaksın,” derler. O da: “Günah
benden gitti,” der ve cenaze namazı için kaldırır ellerini tekbire: “Er kisi niyetine,
Allahuekber!…”
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_7_3
Namaz bittikten sonra köylüler tabutu açarlar, bir de ne görsünler; tabutun
içindeki adam ölmüs. Köy halkı, Hacı Ali Baba’nın arkasına düser ve kovalamaya
baslar. Son gördükleri ve tam ona yetisecekleri yerde yer yarılır, Hacı Ali Baba
yerin içine geçip sırrolur. Yalnızca bir terligi dısarıda kalmıs ki, bu terligin hâlâ
durdugu söylenir. Hacı Ali Baba’nın son görüldügü yere, aynı halk bu defa
türbesini yaptırmıstır ( B.D.).
Bugün Hacı Ali Baba Türbesi, insanlar tarafından yogun bir sekilde ziyaret
edilmektedir. Hastalıklara sifa umulan, beklentiler için niyet tutulan, topragından
alınarak çok az miktarda çignenen ve isteklerin gerçeklesecegine inanılan önemli
bir ziyarettir.
EK 3. MÜHÜRLÜ TABAK EFSANES
Bundan yaklasık 200 yıl önce Belören beldesinde oturan Ahmet Efendi
hacca gitmeye karar vermis, o günün zor sartlarında esegiyle yola koyulmus ve
nihayet Kâbe’ye ulasmıstır.
Bu arada Ahmet Efendi’nin karısı ve oglu Hüsün Bala, kasabada gündelik
yasamlarını sürdürmektedir. Bir gün aksam yemeginde içli köfte yapılmıs ki, bu
yemegi Ahmet Efendi çok severmis. Hüsün Bala, annesinin içli köfte yaptıgını
görünce: “Ana bir tabaga köfte koy da babama verip geleyim,” demis.
Annesi, onun dalga geçtigini sanarak oralı bile olmamıs, hatta biraz da
kızmıs Hüsün Bala’ya.
Annesinin kendisine aldırmadan namaza durdugunu gören Hüsün Bala,
eline aldıgı tabaga köfte doldurup Kâbe’de namaz kılan babasının önüne bırakıp
geri dönmüs. Yaptıgını da bir güzel anlatmıs annesine, ama annesi ona
inanmamıs.
Hüsün Bala’nın babasına gelince; o, içli köfte dolu tabagı ve Hüsün Bala’yı
karsısında görünce pek sasırmıs. Karnını doyurmus, fakat bu olaya köylülerin
inanmayacagını düsünerek tabagı Mekke’de götürüp mühürletmis.
_________________________________________________________ 174 Necdet TOZLU
Günler sonra Ahmet Efendi, köye döndügünde kendisini karsılamaya gelen
köylülere: “Beni degil, oglum Hüsün Bala’yı karsılayın,”demis ve tabagı gösterip
olup biteni anlatmıs, ama ona da kimse inanmamıs. Bu arada Hüsün Bala da
birdenbire ortadan kaybolmus, onu bir daha ne gören ne de bilen olmus.
Ahmet Efendi’nin getirdigi “mühürlü tabak” hâlâ ailenin fertlerinde
bulunmaktadır (H.Y.).
EK 4. HACI MUSA EFSANES
Hacı Musa, Adıyaman merkeze baglı Olgunlar köyünde bir tepenin
üzerindeki yesil boyalı iki odadan olusan küçük bir türbede yatmaktadır. Köyün
mezarlıgı bu türbenin yanındadır. Hacı Musa, vaktiyle bu köyde yasamıs, çiftçilik
ve hayvancılıkla ugrasmıs, herkesin de güvenini kazanmıs biridir. Jsinde dürüst,
alısverisinde hilesiz, iyi yürekli bir adamdır. Onun asıl farklı yanı gönlünü Hakk’a
baglamıs olmasıdır. Musa’nın, kendi gibi degerli bir de agabeyi vardır. Vakit gelir
agabey hacca gider. Orada canı “teleme”1 çeker. “Ah! Olsa da yesem,” diye
içinden geçirdigi anda karsısında kardesi Musa’yı görür. Musa, elindeki bir tas
telemeyi agabeyine ikram etmis ve ortadan kaybolmustur.
Aradan günler haftalar geçer, hacılar memleketlerine dönmege baslar.
Agabey de köyüne döner ve âdet oldugu üzere köylü tarafından karsılanır.
Kendisini kutlamak isteyenlere agabey: “Beni degil Musa’yı görün, onun elini
sıkın, gerçek hacı odur,” der ve olayı anlatır. Sırrı ifsa olan Musa, o gün ruhunu
teslim eder ve köy yakınındaki bu küçük tepeye defnedilir (E.G.).
Hacı Musa’nın türbesi çesitli dilekler yanında hastalıklara sifa niyetiyle de
ziyaret edilir. Türbeden alınan ve adına “ziyaret tası” denilen küçük taslar,
bulundugu yeri veya tasıyan kisiyi korudugu inancıyla saklanır.
__________
1 Teleme, Adıyaman’da yöresel bir yemek adıdır. lkbaharda incir agacının filizi kesilerek sıcak
keçi sütünün içine atılır. Otuz dakika kadar beklemeye bırakılır. Süt, mayalanarak katılasır.
Farklı bir tadı vardır.
Adıyaman Üryan Baba Efsanesi’nin Yöreye Toplumsal Yansımaları ve Üç Yeni Es Metni ____1_7_5
KAYNAKLAR
ABERLE, David F., (1961), “Culture and Socialization,” in Psychological
Anthropology: Aproaches to Culture and Personality, (edited by F. Hsu.
Homewood): Dorsey Pres.
BEGENÇ, Cahit, (1974), Anadolu Mitolojisi, Jstanbul: MEB.
BOZKURT, Seyfi, (2007), Kahramanmaras Efsaneleri, Konya: Selçuk Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamıs yüksek lisans tezi).
CEBECJOGLU, Ethem, (2004), Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlügü,
Jstanbul: Anka Yay.
COMMELJN, P., (1956 ), Mithologie / Grecque et Romaine, Paris: Classıques Garnier.
DEVELLJOGLU, Ferit, (1980), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük, Ankara:
Dogus Matbaası.
GÖNEN, Sinan, (2007), “Tayyimekân ve Tayyizaman Baglamında Lâdikli Ahmet
Aga Jle Jlgili Efsanelerin Çözümlenmesi”, Millî Folklor, S.76.
GÜLENSOY, Tuncer, (1992), “Tunceli Efsanelerinin Tip-Motif Yapısı Jle ‘Munzur
Efsanesi’nin Anadolu Varyantları”, 4. Milletlerarası Türk Halk Kültürü
Kongresi Bildirileri, C.2, Ankara.
JNÖNÜ ÜNJVERSJTESJ, (1990), Efsanelerimiz / 4nönü Ünv. Efsane Yarısması,
(hzl. Cahit Kavcar- Mehmet Yardımcı), Malatya: Jnönü Ünv. Basımevi.
MALJNOWSKJ, Bronulaw, (1998), 4lkel Toplum, (çev. Hüseyin Portakal), Ankara:
Öteki Yay.
HAVJLAND, William A., (2002), Kültürel Antropoloji, (Çev. H. Jnaç – S. Çiftçi),
Jstanbul: Kaknüs Yay.
OCAK, Ahmet Yasar, (1983), Bektasî Menâkıbnâmelerinde 4slam Öncesi 4nanç
Motifleri, Jstanbul: Bayrak Yayımcılık.
PALA, Jskender, (1995), Ansiklopedik Divan Siiri Sözlügü, Anlara: Akçag Yay.
SAKAOGLU, Saim, (1989), 101 Anadolu Efsanesi, Ankara: Kültür Bakanlıgı Yay.
SAKAOGLU, Saim, (1997), “Bir Efsane, Jki Tip, Bir Motif: Seyh Bilecan ve Memik
Dede Efsaneleri”, Selçuk Ünv. Türkiyat Arastırmaları Dergisi, S.4.
SAKAOGLU, Saim, (2009), “Polonya Türklerinden Bir Efsane” Efsane
Arastırmaları, Konya: Kömen Yayınevi.
SJMSEK, Esma, (2008), “Munzur’dan Amanoslara / Çoban Menkabelerine
Yansıyan Birliktelik”, Vll. Hatay Tarih ve Kültür Sempozyumu,
Yayımlanmamıs Bildiri, Hatay.
_________________________________________________________ 176 Necdet TOZLU
SÖZLÜ KAYNAKLAR
Kaynak Kisiler
Adıc- Soyadı Kimden Derledigi Dogum Yeri Yas Meslegi
Ögrenim
Durumu
Bahri PEKTAS (B.P.) Zeliha BERK Adıyaman 75 Ev Hanımı Jlkokul
Bilal DEVRAN (B.D.) Mehmet DEMJR Adıyaman 58 Çiftçi Jlkokul
Halit YILDIRIM (H.Y.) Sultan YILDIZ Adıyaman 65 Ev Hanımı Jlkokul
Emine GÜLTEKJN (E.G.) M.Emin GÜLTEKJN Adıyaman 3 Emekli Jsçi Jlkokul

ZİNDAN HAN BABA CAFER TÜRBESİ

ZİNDAN HAN BABA CAFER TÜRBESİ
Zindan Han. Bir zamanlar İstanbul’un en meşhur ziyaretgâhlarından biri idi.
Halen uzak yakın demeden bu mekanda medfun olan mübarek zatları ziyarete gelenler var.

Kaynaklarda “Baba Cafer, Seyyîd Baba Cafer, Cafer-i Ensârî, Cafer-i Sâdık” gibi isimlerle anılmıştır.
Baba Cafer hakkındaki rivayetlerin kaynağı Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sidir.
İmam-ı Hüseyin (r.a.) soyundan olup Abbasi halifelerinden Harunü’r-Reşid döneminde (786-809) Şeyh Maksud ile birlikte elçilik vazifesiyle Bizans’a gönderilmiştir.

Baba Cafer ve Şeyh Maksud, Bizans İmparatoru I.Nikeforos tarafından kabul edilmişlerdir.
O sırada Bizanslılarla Müslümanlar arasında bir çatışma çıkmış, çok sayıda Müslüman öldürülmüş ve cesetleri de meydanda bırakılmıştı. İmparatorla görüşme sırasında bunun hesabını sormak isteyen Seyyid Baba Cafer, bugün mezarının bulunduğu yerin yanındaki zindana hapsedilir ve daha sonra da zehirlenerek şehid edilir.




Önce şâhid, sonra şehit
Burada medfun olanlardan bir diğeri de Muhtedi Alî Efendi, Baba Alî, Çoban Alî Dede, Zindancı Alî
Baba isimleri ile yad edilen bir zattır. Baba Ali, zindanda bulunduğu sırada Baba Cafer’in kerametlerine
şahid olmuş ve akabinde Müslüman olarak Ali ismini almıştır. Vaziyete sinirlenen Bizans İmparatoru, Baba
Cafer ile birlikte Ali Baba’yı da öldürtmüş ve aynı yere defnettirmiştir.
Evliya Çelebi’nin rivayetlerini bazı bilgiler ekleyerek Mecmuâ-i Tevârih adlı eserinde tekrar eden Hafız Hüseyin Ayvansarayi, Hayri adlı bir şairin Baba Cafer menakıbını manzum bir hale getirdiğini belirterek yirmi sekiz beyitten oluşan manzumeyi de kaydetmiştir.

Kara Zindan
Eski İstanbul Ticaret Odası ile Galata köprüsü arasındaki Haliç kıyısında yüksekce bina... Evet burası “Baba Cafer Zindanı”. Baba Cafer'in türbesinin üst kısmında bulunan hapishaneye bu ad verilmiş.
Vaktiyle buraya sivil ve bazen de asker, özellikle yeniçeri zümresinden katil, hırsız, borç ve zina hükümlüleri gibi âdi suçlular hapsedilirmiş.

Türbedar Abdurrauf Samedani
Zindan Han’ı biraz geçtikten sonra, Ahi Çelebi Cami’nin hemen yanında küçücük bir türbe göze
çarpmaktadır. Sonradan inşa edilen türbede Şeyh Seyyid Abdurrauf Samedani medfundur. Rivayete göre
Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) soyundan, Seyyid Baba Cafer’in evladlarındandır. Dedesi Seyyid Baba
Cafer’in Zindan Kapısı dahilinde defnedilmiş olduğunu bildiği için Fatih Sultan Mehmed Han ile Edirne’den
üçbin müridi ile gelip aman vermeyerek zindan içinde medfun bulunan dedesi Baba Cafer’in kabrini ziyaret
etmiştir. Kendi yeşil tacını Baba Cafer Hazretlerinin mübarek başı yerine koymuştur. İstanbul şehrinin
fethinden sonra da yetmiş sene kadar Baba Cafer türbesinde türbedarlık vazifesini ifa etmiştir. Şeyh
Abdurrauf Samedani Hazretleri vefat ettiği zaman Fatih Sultan Mehmed Han’ın oğlu Sultan Bayezid-i Veli
onun ruhu için bütün zindanda olanları serbest bıraktırdı. Şeyhin cenazesine bizzat padişah Sultan II.Bayezid
da katılmıştır. Türbede, Abdurrauf Samedani’nin yanı sıra Bekri Mustafa’nın da kabri bulunmaktadır.


Eminönü’nde, bir zamanlar tarihi yarımadayı kuşatan surlardan geriye  sadece Zindankapı ve Zindan Han’ın arkasındaki kule kalmıştır. Kule, Baba Cafer Kulesi adıyla bilinir. Baba Cafer (Peygamber soyundandır), Harun-el Reşid’in Bizans imparatoruna gönderdiği elçiydi. Diplomasi saygısı olmayan imparator onu bu kulede hapsetmiş ve Baba Cafer burada vefat etmiştir. Fetihten çok sonra mezarı kulenin ikinci katında bulunmuştur. Mezarın verdiği kutsal havaya rağmen Osmanlılar da kuleyi uzun zaman hapishane olarak kullandılar. Burası bir zaman kadınlar hapishanesi, daha uzun zaman da borçlular hapishanesi olarak kullanıldı. Borçlular pencerelerden bağırıp yalvarır, arada bir hayırsever biri de borçlarını ödeyip içlerinden birini kurtarırmış. Bu bölge hâlâ Zindankapı adıyla anılır.

ali gazi baba türbesi

ali gazi baba türbesi

               içerenköy





AKBABA SULTAN





stanbul – Beykoz – Akbaba köyü beykoz ilçesine 7 km uzaktadır.İstanbul Avrupa yakasından gelirken FSM köprüsünden sonra ilk çıkış olan kavacık sapağından girdikten sonra beykoz yoluna doğru devam ediyoruz. Sonra Tokatköy tabeleasını takip ediyoruz.Sol tarafta akbaba hz.
Akbaba Sultan , Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinde yanında bulunan kişilerdendir. Daha sonra Akbaba Köyü ‘ne yerleşmiş ve burada yaşamıştır. Adına yaptırılan camide türbesi bulunmaktadır.Adı Ak Mehmed olup Buhara’lıdır.İstanbul’un fethi ile ilgili hadisten payına düşeni alabilmek için yaya olarak Buhara’dan yola çıkar Fatih’in yanına gelerek onun teveccühünü kazanarak hocaları arasına katılır.
İstanbul’un kuşatması uzayınca Fatih endişelenir ancak Hocası Akşemseddin ile Ak Mehmed’e Fetih mana aleminde müjdelenince durumu Fatih’e bildirirler.Fetihten sonra Fatih’ten izin alarak bugünkü bulunduğu vadide kendine bir ibadethane yaptırarak vefatına dek burada kalır ve buraya defnedilir.
Fatih sık sık halını hatırını sordurur,avlanma esnasında bulunduğu alanda Tokat kalesinin fethiyle Tokat adını verdiği köyle birbiribe çok yakındır.Ak Mehmed adını verdiği Beykoz Akbaba köyünde kendi yaptırdığı ibadethanenin yanında bulunmaktadır.

Deryâ-i Ali Baba




Deryâ Ali Baba

Anadolu velîlerinden. On beşinci yüzyılda yaşadı. İsmi Ali olup, İstanbul'un fethi sırasında orduda Sakabaşı olarak vazîfe yaptığı için SakaAli Baba veya Deryâ Ali Baba diye meşhur olmuştur. Doğum yeri, doğum ve vefât târihi bilinmemektedir. İstanbul'da vefât etti. Türbesi, İstanbul Kazlıçeşme'dedir.

Canını, malını Allahü teâlânın yüce dîni olan İslâmiyeti yaymak, insanların dünyâ ve âhirette saâdete, mutluluğa ermelerine vesîle olmak için fedâ etmeye hazır olan Deryâ Ali Baba'nın hayâtı hakkında fazla bilgi yoktur. Ancak Anadolu'da yetiştiği ve Fâtih Sultan Mehmed Hanın İstanbul fethi için hazırladığı ordunun Sakabaşısı yâni Sucubaşısı olduğu bilinmektedir.

Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul'u küffâr elinden kurtarmak üzere kuşatmıştı. Fetih ordusu İstanbul surlarına dayanmış, Fâtih Sultan Mehmed Han fethin gerçekleşeceği zamânı sabırsızlıkla bekliyordu. Leşker-i duâ adı verilen duâ ordusu âlimler ve velîler, fetih için gözyaşı dökerek duâ ediyorlardı. Kır atının üstünde heybet ve celâdetle duran genç hükümdâr, orduyu şevke getirici konuşmalar yapıyordu. Etrâfa dalga dalga yayılan ordu, Feth-i mübînin gerçekleşmesi için canla başla çarpışıyordu. Şehir düşmek üzere idi. İşte tam bu kritik zamanda ordunun arasında; "Ordu susuz kalmak tehlikesiyle karşı karşıya, kuyular boş, çeşmeler akmıyor." şeklinde bir söylenti yayılmaya başladı.

Bu kötü haber kısa zamanda her tarafta yayıldı. Ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılan bu söylenti nihâyet genç pâdişâhın kulağına kadar geldi. Bu haber üzerine genç pâdişâhın yüz hatları bir anda değişti. Etrâfında bulunan vazîfelilere hitâb ederek; "Tez gidin Sakabaşını bana getirin!.." dedi. Vazîfeliler hemen gidip Sakabaşı Ali Efendiyi genç pâdişâhın huzûruna getirdiler. Yüzünden nûr akan, hafif beli bükük Ali Efendi sırtında kırbası olduğu hâlde Fâtih Sultan Mehmed Hanın huzûruna girdi. Pâdişâh ne kadar telaşlı ve üzüntülüyse, Saka Ali Efendi de o kadar soğukkanlı ve sâkin duruyordu. En ufak bir endişe izi taşımıyor, her zamanki gibi tebessüm eder bir hâlde pâdişâhın yüzüne bakıyordu. Pâdişâh onun böyle kritik bir anda gâyet sâkin ve aldırmaz bir durumda olduğunu görünce iyice celâllendi ve şöyle seslendi:

"Olanlardan haberin yokmuş gibi duruyorsun Ali Efendi!.. Ordu susuz kalmış, asker susuzluktan kırılıyor. Neden gerekli tedbiri almazsın da bizi müşkil hâle düşürürsün? Şimdi ne olacak. Bu hâle nasıl çâre bulacağız?"

Sakabaşı Ali Efendi gâyet sâkin ve tebessüm ederek; "Devletlü pâdişâhım! Merak etmeyiniz. Su çok." diye cevap verdi. Onun bu hâli karşısında daha da hiddetlenen genç pâdişâh; "Su çok mu dersin? Alay mı edersin sen askerle? Ordu susuzluktan kırılırken ne biçim laf edersin?" Sultanın iyice öfkelendiğini ve üzüldüğünü gören Sakabaşı Ali Efendi, arkasını pâdişâha dönüp, sırtındaki su kırbasını pâdişâhtan tarafa çevirdi ve; "Ben yalan söylemem sultanım. Bakın isterseniz ne kadar çok suyumuz var." dedi.

Sakabaşı Ali Efendinin bu sözünden pek bir şey anlamayan Fâtih Sultan Mehmed Han, Ali Efendinin sırtındaki kırbanın içine baktı. Bir de ne görsün? Kırbanın içinde bir deryâ büyük bir okyanus görünmekte. Göz alabildiğine uzanan su, bir değil, binlerce orduyu doyuracak kadar çok. Gözlerine inanamayan genç pâdişâh, yanında bulunanlara da kırbanın içine bakmalarını emretti. Sırasıyla kırbanın içine eğilip bakan vezirler, kumandanlar ve diğer vazîfeliler de büyük bir şaşkınlık ve hayret içinde aynı manzarayı gördüler.

Olanların, Allahü teâlânın velî kullarına ihsân ettiği bir kerâmet olduğunu anlayan genç pâdişâh, su bulunmasına rağmen askerin susuz bırakılmasından maksadın ne olduğunu birden kestiremedi. Sakabaşı Ali Efendiye dönerek; "Su bulunmasına rağmen nedir senin bu yaptığın?" diye seslendi. Pâdişâhın daha fazla gazaplanmasından çekindiği için olanları tek tek anlatmaya başladı:

"Ey cihan pâdişâhı! İstediğin kadar su işte burada. Fakat ben askere suyu doyumluk veremiyorum. Çünkü onlar kahramanca savaşıyor, yorulup terliyorlar. Eğer istedikleri kadar suyu versem hepsi hastalanıp yatacaklar. Sonra da zaferimiz tehlikeye düşecek düşüncesiyle böyle yapıyorum." dedi.

Sakabaşı Ali Efendinin ârifâne sözleri ve kerâmeti karşısında söyleyecek söz bulamayan Fâtih Sultan Mehmed Han, saygı ve muhabbet dolu nazarlarla ona bakmaya başladı.

Kerâmet göstermekten kaçındığı halde, kerâmetinin ortaya çıktığını gören Sakabaşı Ali Efendi, sırtındaki kırbayı hızlıca yere bıraktı. Başta pâdişâh olmak üzere bütün vezirlerin ve âlimlerin hayret dolu bakışları arasında kırbanın düşüp parçalandığı yerde bir su kaynağı ortaya çıktı. Şırıl şırıl akan bu pınardan ordunun su ihtiyâcı giderildi. Bu hâdise üzerine Fâtih, Sakabaşı Ali Efendiye Deryâ Ali Baba ismini verdi.

Olanlardan son derece memnun olan Fâtih Sultan Mehmed Han, yüksek bir velî olduğunu anladığı Deryâ Ali Baba'ya; "Ne murâd edersin ey Deryâ Ali! İste ki verelim." dedi.

Deryâ Ali Baba'nın bu dünyâ ile ne alâkası olabilirdi. O, gönlünü yüce Rabbine bağlamış, Hakk'ın zikriyle ömrünü geçirmekteydi. O, görünen deryâlarda değil, ilâhî aşk deryâsında gark olmuştu.

Fâtih Sultan Mehmed Han, fetihten sonra büyük bir velî olan Sakabaşı Deryâ Ali Dede'yi unutmadı. Ona şimdi Kazlıçeşme'nin kurulu bulunduğu yerde geniş bir arâzi tahsis etti. Uzun yıllar burada yerleşen, İslâm dînine ve müslümanlara hizmet etmeyi tek gâye edinen Deryâ Ali Baba, Fâtih Sultan Mehmed Hanın saygı ve muhabbet duyduğu kimselerden oldu. Zaman zaman ziyâret eden Fâtih Sultan Mehmed Han ona ve sevenlerine iltifât ve ihsânlarda bulundu.

Uzun yıllar civârın en sevilen kişisi olarak yaşayan Deryâ Ali Baba; kendisine tahsis edilen arâziyi sağlığında vakfetti. Yakınlarına da; "Bunlardan fakir fukara sebeplensin." diye vasiyette bulunduktan sonra vefât etti. Bugünkü Kazlıçeşme otobüs durağının yanındaki türbeye defnedildi. Türbesi, sevenleri ve çarşı esnafı tarafından ziyâret edilmektedir

HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ..DİVRİĞİ

HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ
Hüseyin Gazi’nin mezarı, Divriği ilçesine hakim Iğımbat dağının zirvesinde olduğuna inanılır.. Divriği ilçesi bu dağın eteklerinde yer alır.
26243769.jpg
Hüseyin Gazi’nin mezar taşı kitabesine Latin alfabesiyle “Aslen Medineli olan Battal Gazi’nin babası Hüseyin Gazi burada yatar. Doğum yeri Malatya olup, harp ederken Divriği’de şehit olmuştur.” sözleri yazılmıştır.
turbe.jpg

Tuzak Köyü Türbesi / Akkuş - Ordu

Tuzak Köyü Türbesi / Akkuş - Ordu
İlimiz Akkuş ilçesi Tuzak Köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır.
 
Tuzak Köyü Türbesi İlimiz Akkuş ilçesi Tuzak köyünde bulunan 7,5x5 m. Ebadında dikdörtgen planlı türbedir. Derviş Mehmed adında bir zata ait olduğu bilinmektedir. Ahşap yapıda olup, iki kısımdan oluşmaktadır.