KARIŞIK

ŞEYH MERZÜBÂN-I VELÎ..zara ..tödürge köyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ŞEYH MERZÜBÂN-I VELÎ..zara ..tödürge köyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Nisan 2018 Çarşamba

ŞEYH MERZÜBÂN-I VELÎ..zara ..tödürge köyü



On üçüncü yüzyılda yaşamış velîlerden. Asıl adı Mahmud'dur. Merzübân lakabı sınır muhâfızı, hâkim, pâdişâh anlamındadır. Peygamber efendimizin torunlarından olup seyyiddir. Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması döneminde şeyhi, Tac'ül-Arifîn Ebü'l-Vefâ hazretlerinin mânevî işaretleriyle on ikinci asır sonlarına doğru Buhara'dan Anadolu'ya gelmiştir. Sivas ili Zara ilçesi yakınlarındaki Tekke köyüne yerleşerek halkı irşâda başlamıştır. Pekçok kerâmetleri görülmüştür. Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad, doğuda bir sefere giderken, yolu üzerindeki Zara'ya uğramış ve Şeyh hazretleriyle görüşüp kerâmetine mazhar olmuştur. Zara ilçesinin bugünkü yerinde "Zaro" isimli bir Ermeninin çifliği vardır. Ağa, sultanı akşam yemeği yedirmek için çifliğine dâvet eder. Yemekten sonra, 3-4 km uzakta bir ışığın yandığını farkeden Sultan, Zaro Ağaya ışık yanan yerde köy olup olmadığını sorar. Ağa da; "Köy yok efendim, fakat orada bir sarhoş adam var, civar köylerden avane toplayıp âlem yapıyorlar. Bu yüzden zaman zaman bizi de rahatsız ediyorlar." der. Zekî bir insan olan Alâeddin Keykubad, Ağa'nın bu sözlerinden şüphelenip; "Ağa, öyleyse o sarhoşa içki göndermek gerek." der. Sabahleyin bir katır yükü içki yükletip askerleriyle Şeyhe gönderir. Katır, Şeyhin Dergâhına yaklaşınca, daha ileri gitmez. Bunun üzerine içkiyi götüren asker, Şeyhe gidip; "Sultanın kendisine içki gönderdiğini, fakat katır yorulduğu için getiremediğini, içkileri gelip kendisinin almasını söyler." Şeyh hazretleri askere;"Sultanına selam söyle, gönderdiği içkiler yağ bal olsun, askerine yedirsin." der. Asker geri döner, durumu Sultan'a anlatır. Katırdaki yükler indirilir, gerçekten de içkilerin yağ, bal olduğu görülür. Alâeddin Keykubad bu zâtın büyük bir velî olduğunu anlar, gidip elini öpüp hayır duasını ister. Kendisine istediği kadar arazi vakfeder. Şeyh de bu arazilerin gelirleriyle medrese kurdurup yüzlerce insan yetiştirir.
Kendisinden sonra, torunları da bu işe devam etmiş Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar hizmeti sürdürmüşlerdir. Bugün bu mübarek zâtın türbesi sıkıntıya düşen, derdi olan pekçok kişi tarafından ziyâret edilir, himmet beklenir.

KAYNAKLAR

1) Baki Ay ve Ömer Hocaoğlu şahsi arşivinden
2) Zara Folkloru
3) Dünden bugüne Zara
4) Yakup Bozalioğlu şahsi fotoğraf albümünden
5) Faruk Aburşu'nun şahsî arşivindeki "Şeyh Merzübân Vakfiyesi" örneğinden