YAŞAYAN EFSANE; ÇİÇEKBABA ERENİ…
Beyağaç İlçesi’nde her yıl ağustos ayının son perşembe günü “Çiçek Baba Eren Günü” etkinliği yapılıyor.
Beyağaç İlçesi’nin çektiği bvir birinden güzel güzel fotoğraflarla dünya tanıtan fotoğraf sanatçısı Zeki Akakça, Eren Günü’nü Denizli Gazetesi için yazdı.
EREN GÜNÜ; YILLAR ÖNCESİNDEN GELEN GELENEK
Yüzlerce yıl öteden süzülerek bu günlere ulaşan bir inancın, bir geleneğin hikayesi bu.…Öyle bir inanç, öyle bir gelenek ki bu ; yaşanan sürecin sığlığına inat, geçmişe dair bir çok değeri derinliğine bünyesinde barındırır.
Tıpkı başı dumanlı, sırtı ala karlı dağların vadilerinden fışkıran ak köpüklü kaynak suları gibi… Doğal, değerli, iz bırakan ve tat veren …
Ege ile Akdeniz bölgelerinin doğal sınırında, dağların zirvesine yakın bölgede yaşanan-yaşatılan “Eren Günü” etkinliğidir anlatılmak istenen.
Tıpkı başı dumanlı, sırtı ala karlı dağların vadilerinden fışkıran ak köpüklü kaynak suları gibi… Doğal, değerli, iz bırakan ve tat veren …
Ege ile Akdeniz bölgelerinin doğal sınırında, dağların zirvesine yakın bölgede yaşanan-yaşatılan “Eren Günü” etkinliğidir anlatılmak istenen.
Her yıl ağustos ayının son perşembe günü, kızıl kayalı, kırmızı topraklı, az sayıdaki kısa boylu bin küsur yaşlarındaki karaçam ağaçlarının tanık olduğu mistik bir törendir yaşanan. Yaşatanlarsa bu dağların her yönünde kurulu ilçe, belde ve köylerin insanları.
Bu bölgedeki insanların tenleri kara yanıktır, tıpkı dağların- tepelerin rengi gibi. Coğrafyanın rengi insanların tenine nakşedilmiştir sanki.
Haritalarda “Gölgeli Dağlar” olarak yazılan iki coğrafi bölgenin sınırındaki bu dağ kütlesi “Sandıras Dağları” olarak kayıtlarda yer alır. Sandıras Dağlarının en yüksek noktası ise“Çiçekbaba” zirvesidir. Çiçekbabanın zirvesine yakın (güneydoğu yamacındaki) bir düzlükte ise geçmişi tam olarak bilinmeyen bir tören yapılır yüzlerce, beklide binlerce yıldır.
Bu mistik tören kimilerine göre mitolojideki dağ tanrıları, çoban tanrıları ve gök tanrılarına kurban sunmanın günümüze uyarlanmasıdır. Kimilerine göre orta Asya’dan göç eden eski Türklerin Anadolu’ya taşıdıkları ve günümüz değerlerine uyarlanmış “eski bir Şaman töreni”. Kimilerine göre ise, İslamiyet sonrası insanların isteklerinin, dileklerinin gerçekleşmesi için burada yaşadığı ya da görüldüğüne inanılan bir şahsiyetten (evliya, ermiş yahut eren ) dileklerinin yerine gelmesi için yapılan “adak adama-kurban verme töreni” geleneğidir.
Onca söylenceye, inanışa, efsaneye rağmen hangisinin doğru olduğu bilinmemekte, ancak coğrafyanın bu gün yaşayanları geleneği, inancı yaşatma adına tüm zorlukları yenme çabası ve azmindedirler. Yakın geçmişte yörede yaşayanların kendi aralarında değişik şekillerde sağladıkları iletişimle günü saptanan etkinliğin hasat mevsimi sonrası olması dikkat çekicidir.
Sandıras Dağı’nın çevresindeki Denizli’ye bağlı yerleşim yerleriyle Muğla’ya bağlı yerlerden gelenler Ağustos ayının son çarşamba günü “Eren Yerine” en yakın konaklama alanında (genellikle su başlarında) buluşarak çarşambayı dinlenerek ve eğlenerek geçirirler. Perşembe sabahı ise “Eren’e” yürüyüş başlar. Dağın değişik noktalarından tören alanına bir akın vardır artık. Ellerde kurbanlar, mezara bırakılacak arpa, buğday, mısır gibi tahıllar, dileklere göre elbise parçaları, saç telleri, para ve diğerleri…
Eren başında dualar, en az üç kez kurbanla dönmeler, kurbanların burada pişirilmesi, kurban etinin pişerken kokusunun havaya savrulup kanının toprağa akıtılması ve kurban etlerinden konu-komşuya tattırmalar, gidemeyenlere getirip dağıtmalar ve Eren’in taşından alıp ambara koyma, toprağından alıp tarlaya serpmeler.(Bolluk ve bereket simgesi olarak değerlendirilir) Bunlar Eren’in vazgeçilmezleridir. Her katılımcı bunları yapar ya da yapmak için gider…
Eren’e yakın zamana kadar yol olmadığı için at, eşek gibi hayvanlarla yapılan yolculuklarla gidilirdi. Şimdilerde ulaşım motorlu araçlara bıraksa da yerini Denizli-Beyağaç çevresinden gelenler hâlâ “Kartal Gölü” konaklama alanından “Eren Yerine” yaya olarak gitmektedirler.
Bu hem geleneğin özüne uygun olan bir davranış, hem de“ I. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı” olan bölgenin doğal dokusuna sahip çıkmak olarak algılanır.
Geleneğe sahip çıkıp bu günlere getirme konusunda Beyağaç yöresi yaşayanlarının çok ciddi çalışmaları olmuştur. Öyle ki bu yörede gelenek çok ciddiye alınarak organizasyon yapılır günler öncesinden hazırlıklar tamamlanarak Muğla-Köyceğiz ve civarına duyurulurdu.
Ancak son birkaç yıldır bu ilginin yok edilmesi tehlikesi yaşanmaktadır. Beyağaç Belediyesi eski yıllarda olduğu gibi konuya sıcak yaklaşmamakta sadece lojistik destek sağlamakla yetinmektedir. Ancak dağın diğer yüzünde buluna Köyceğiz yöresi geleneğe sahip çıkmakta canlılığın devamını sağlamaktadır. İki bölgenin doğal ve iki komşu ilin fiziki, idari sınırındaki bu değer izleyenleri alıp çok gerilere götürmeye devam etmektedir.
Çok şeyler yazılıp çizilen, hakkında çok konuşulan bu etkinlik bu yıl da yine aynı yerde ve belirlenen zamanda gerçekleşecek. (29-30 Ağustos 2007)
Denizli den katılmak isteyenler Beyağaç üzerinden 29 Ağustos Çarşamba günü Sandıras Dağının kuzey doğusunda bulunan ve krater gölü ya da buzul çağı oluşumu olarak tanımlanan “Kartal Gölü”kenarında buluşup “30 Ağustos Perşembe sabahı şafak vakti” yaya olarak Eren yerine ulaşacaklar. Beyağaç belediyesi talebe göre ulaşım ve konaklama konusunda yardımcı olacaktır. Muğla tarafından gelecek olanlar ise Köyceğiz Belediyesi ile iletişim kurarak törenlere katılabileceklerdir.
Bu mistik törene tanıklık edip yüzlerce yıl öncesinin görüntüleriyle buluşmak isterseniz eğer “Efsanelerin harman yeri Sandıras Dağı” sizi bekler.
Eğer merakınız doğa ise ve “ağaçlar ayakta ölür” ne demektir?, görmek isterseniz yolunuz buraya düşmelidir. Kartal Gölüne çıkarken içinden geçeceğiniz Anıt Karaçam Ormanları sizi bin küsur yıl öncesine yolculuğa çıkaracak, sizi bin yılın büyüsüyle buluşturacaktır.
Bu bölge Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Tabiat varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1994 yılında“ I. DERECE DOĞAL VE ARKEOLOJİK SİT ALANI” ilan edilmiş, yine Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “ Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı“ adıyla tescil görmüştür.
Bu iki statüyü taşımak zorunda olan bölgenin flora ve faunası da başka bir değer olarak araştırmalara, değerlendirmelere konu olmaktadır.
Uzun söze gerek yok aslında batı Anadolu’nun hâlâ canlı bu kültürel ve doğal değerlerine merakınız varsa, tabi kendinize de güveniyorsanız eğer, yollar sizi önce Beyağaç’a oradan da alıp“ Anıt Karaçam Ormanlarına, Kartal Gölüne, son olarak Eren Günü Törenlerine” götürecektir.
Yolunuz açık, dilekleriniz gerçek olsun…
NASIL GİDİLİR VE KISA BİLGİLER:
Kendi özel aracınızla gitmeniz önerilir. Ya da Beyağaç’a kadar gidip sonrasında Belediye araçlarından da yararlanabilirsiniz. Beyağaç Kartal Gölü arası 27 Km. orman yoludur.
Denizli den Beyağaç’a her gün sabah 07.15 den itibaren saat başı dolmuş bulunmaktadır.
Konaklama için kişisel çadır önerilir.
Yemek konusunda katılımcıların kendi yiyeceklerini temin etmeleri önerilir. Ancak yöre insanı da herkese sofra kurmakta yiyecek - içeceğini paylaşmaktadır.
Kendi özel aracınızla gitmeniz önerilir. Ya da Beyağaç’a kadar gidip sonrasında Belediye araçlarından da yararlanabilirsiniz. Beyağaç Kartal Gölü arası 27 Km. orman yoludur.
Denizli den Beyağaç’a her gün sabah 07.15 den itibaren saat başı dolmuş bulunmaktadır.
Konaklama için kişisel çadır önerilir.
Yemek konusunda katılımcıların kendi yiyeceklerini temin etmeleri önerilir. Ancak yöre insanı da herkese sofra kurmakta yiyecek - içeceğini paylaşmaktadır.