KARIŞIK

18 Ocak 2016 Pazartesi

ZİNDAN HAN BABA CAFER TÜRBESİ

ZİNDAN HAN BABA CAFER TÜRBESİ
Zindan Han. Bir zamanlar İstanbul’un en meşhur ziyaretgâhlarından biri idi.
Halen uzak yakın demeden bu mekanda medfun olan mübarek zatları ziyarete gelenler var.

Kaynaklarda “Baba Cafer, Seyyîd Baba Cafer, Cafer-i Ensârî, Cafer-i Sâdık” gibi isimlerle anılmıştır.
Baba Cafer hakkındaki rivayetlerin kaynağı Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sidir.
İmam-ı Hüseyin (r.a.) soyundan olup Abbasi halifelerinden Harunü’r-Reşid döneminde (786-809) Şeyh Maksud ile birlikte elçilik vazifesiyle Bizans’a gönderilmiştir.

Baba Cafer ve Şeyh Maksud, Bizans İmparatoru I.Nikeforos tarafından kabul edilmişlerdir.
O sırada Bizanslılarla Müslümanlar arasında bir çatışma çıkmış, çok sayıda Müslüman öldürülmüş ve cesetleri de meydanda bırakılmıştı. İmparatorla görüşme sırasında bunun hesabını sormak isteyen Seyyid Baba Cafer, bugün mezarının bulunduğu yerin yanındaki zindana hapsedilir ve daha sonra da zehirlenerek şehid edilir.




Önce şâhid, sonra şehit
Burada medfun olanlardan bir diğeri de Muhtedi Alî Efendi, Baba Alî, Çoban Alî Dede, Zindancı Alî
Baba isimleri ile yad edilen bir zattır. Baba Ali, zindanda bulunduğu sırada Baba Cafer’in kerametlerine
şahid olmuş ve akabinde Müslüman olarak Ali ismini almıştır. Vaziyete sinirlenen Bizans İmparatoru, Baba
Cafer ile birlikte Ali Baba’yı da öldürtmüş ve aynı yere defnettirmiştir.
Evliya Çelebi’nin rivayetlerini bazı bilgiler ekleyerek Mecmuâ-i Tevârih adlı eserinde tekrar eden Hafız Hüseyin Ayvansarayi, Hayri adlı bir şairin Baba Cafer menakıbını manzum bir hale getirdiğini belirterek yirmi sekiz beyitten oluşan manzumeyi de kaydetmiştir.

Kara Zindan
Eski İstanbul Ticaret Odası ile Galata köprüsü arasındaki Haliç kıyısında yüksekce bina... Evet burası “Baba Cafer Zindanı”. Baba Cafer'in türbesinin üst kısmında bulunan hapishaneye bu ad verilmiş.
Vaktiyle buraya sivil ve bazen de asker, özellikle yeniçeri zümresinden katil, hırsız, borç ve zina hükümlüleri gibi âdi suçlular hapsedilirmiş.

Türbedar Abdurrauf Samedani
Zindan Han’ı biraz geçtikten sonra, Ahi Çelebi Cami’nin hemen yanında küçücük bir türbe göze
çarpmaktadır. Sonradan inşa edilen türbede Şeyh Seyyid Abdurrauf Samedani medfundur. Rivayete göre
Hazret-i Peygamberin (s.a.v.) soyundan, Seyyid Baba Cafer’in evladlarındandır. Dedesi Seyyid Baba
Cafer’in Zindan Kapısı dahilinde defnedilmiş olduğunu bildiği için Fatih Sultan Mehmed Han ile Edirne’den
üçbin müridi ile gelip aman vermeyerek zindan içinde medfun bulunan dedesi Baba Cafer’in kabrini ziyaret
etmiştir. Kendi yeşil tacını Baba Cafer Hazretlerinin mübarek başı yerine koymuştur. İstanbul şehrinin
fethinden sonra da yetmiş sene kadar Baba Cafer türbesinde türbedarlık vazifesini ifa etmiştir. Şeyh
Abdurrauf Samedani Hazretleri vefat ettiği zaman Fatih Sultan Mehmed Han’ın oğlu Sultan Bayezid-i Veli
onun ruhu için bütün zindanda olanları serbest bıraktırdı. Şeyhin cenazesine bizzat padişah Sultan II.Bayezid
da katılmıştır. Türbede, Abdurrauf Samedani’nin yanı sıra Bekri Mustafa’nın da kabri bulunmaktadır.


Eminönü’nde, bir zamanlar tarihi yarımadayı kuşatan surlardan geriye  sadece Zindankapı ve Zindan Han’ın arkasındaki kule kalmıştır. Kule, Baba Cafer Kulesi adıyla bilinir. Baba Cafer (Peygamber soyundandır), Harun-el Reşid’in Bizans imparatoruna gönderdiği elçiydi. Diplomasi saygısı olmayan imparator onu bu kulede hapsetmiş ve Baba Cafer burada vefat etmiştir. Fetihten çok sonra mezarı kulenin ikinci katında bulunmuştur. Mezarın verdiği kutsal havaya rağmen Osmanlılar da kuleyi uzun zaman hapishane olarak kullandılar. Burası bir zaman kadınlar hapishanesi, daha uzun zaman da borçlular hapishanesi olarak kullanıldı. Borçlular pencerelerden bağırıp yalvarır, arada bir hayırsever biri de borçlarını ödeyip içlerinden birini kurtarırmış. Bu bölge hâlâ Zindankapı adıyla anılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.