KARIŞIK

21 Temmuz 2016 Perşembe

KOÇALİ BABA  türbesi..urfa..siverek



Siverek ilçe merkezindedir. Sivri kemerlerle birbirine bağlanmış dört bazalt sütun üzerine oturan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülü olan türbenin içerisinde Koç Ali Baba’nın mezarı bulunmaktadır.
 
“Keşkül”  adlı el yazması eserde: Koç Ali Baba türbesinin Siverek kasabasının Havuz Bahçe mevkiindeki mezarlıkta kargir bir yapı olduğu, ancak bu alanın Maarif’e verilmesi nedeniyle bu türbenin içerisindeki tahta tabutlarda yatan Koç Ali Baba’nın hanımının, oğlunun ve kölesinin naaşlarının naklinin yapıldığı sırada Koç Ali Baba’nın cesedinin mumyasız olduğu halde çürümediği, sol memesi altındaki yaranın ve kölesinin kesik başlı oluşunun bunların şehit edildiklerine işaret sayıldığı ifade edilmektedir. Abdulcelilzade Zühtü Efendi, bu durum karşısında olayın vilayete bildirildiğini ve Ankara’dan alınan emirler 1927 tarihinde Urfa           valisi Fuat Bey Genel Müfettiş Tali Bey, Siverek Hükümet Tabibi Dr. Kamil Bey ve Sağlık Müdürü tarafından yapılan incelemede de “cesetlerin çürümediği tespit edildiğini, Ankara’ bildirildiğini ve Ankara’dan mezarların olduğu şekilde korunması emrini aldıklarını” belirtmektedir.
 
Bu bilgilere dayanarak, esas türbenin Siverek’in Havuz Bahçe mevkiindeki mezarlıkta bulunduğu, 1927 yılında bugünkü yerine nakledildiği ve üzerine günümüzdeki baldeken kümbetin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bugün kümbet içerisinde sadece Koç Ali Baba’nın mezarının bulunması, onun hanımı, oğlu ve kölesinin mezarlarının da nakledilip edilmediği hakkında bilgi vermemektedir.
 
Koç Ali Baba ve yine Siverek’te türbesi bulunan Cerrah Baba’nın 639’da bölgenin fethine gelen İslam Ordularının komutanı İyaz Bin Ganem’in yanında savaşan Cabir el-Ensar’ın çocukları olduğu, Siverek’i fetheden İyza bin Ganem’in, Koç Ali’yi vali, kardeşi Cerrah’ı da imam olarak Siverek’e tayin ettiği halk arasında anlatılmaktadır.
 
Yine her iki kardeşle ilgili olarak halk arasında şöyle bir olay anlatılmaktadır:
“Bir gün Cabir, peygamberimizi yemeğe davet eder, ve evdeki kuzuyu keser. Kuzunun kesildiğini gören küçük oğlu Cerrah, babasının kuzuyu nasıl kestiğini kardeşi Ali’ye tarif edeyim derken Ali’yi keserek öldürmüş olur. Korkusundan kaçarken damdan düşen Cerrah boynu kırılarak ölür.  Bunu duyan peygamberimiz her iki çocuğun cesedini yanına getirterek mesh eder ve çocuklar dirilir”


<iframe width="100%" height="500" src="http://mekan360.com/360fx_kocalibabaturbesisanliurfa,S.html"></iframe>
hz.zeynep türbesi ...Suriye-Şam


Hz. Zeyneb değerli yaşamını islamın gerçek emel ve değerlerini korumaya adadı. Allah"ın selamı, sözleriyle çağının adaletsizlik temellerini sarsan bu kadının üzerine olsun.

   Hz. Zeyneb"in şahsiyetini çeşitli boyutlardan ele alabiliriz. Kuşkusuz islam peygamberi, Hz. Ali ve Hz. Fatıma gibi büyük insanların elinde yetişen her insan en güzel ve değerli özelliklerden yararlanır. Bilindiği üzere Hz. Zeyneb"in yaşamının en önemli bölümü Kerbela kıyamı ile bütünleşti. Hz. Zeyneb zulüm, fesad ve Emevilerin tüm adaletsizliklerine karşı başlatılan kıyamın tüm aşamalarında kardeşi İmam Hüseyin"in (as) yanında yer aldı. Hz. Zeyneb kardeşi İmam Hüseyin"e özel bir ilgi ve sevgi besliyordu, öyle ki imamı gördüğü zaman huzur buluyordu. Ancak Hz. Zeyneb"in Allah"a duyduğu aşk ve sevgisi çok daha derindi ve bu aşk kendisini ilahî talimatı yerine getirmeye yönlendiriyordu. Bu yüzden Hz. Zeyneb refah içinde yaşamaktan vazgeçti ve tüm zorluklara karşın evlatlarıyla birlikte zulüm ve cehaletle savaşmayı yeğledi. Nitekim Kerbela olayında da Allah"ın rızasına teslim olmayı en iyi şekilde sergiledi.

   Aile bireylerini kaybetmek gibi en acı verici durumlarda Allah"ın merhametine sığındı ve böylece dertlerini hafifletmeye çalıştı. Hz. Zeyneb dua ve ibadet ile ayrı bir güç kazanırdı, öyle ki dünyanın tüm karanlıkları, içini aydınlatan ilahî nur karşısında bir hiç olurdu. Kardeşi Zeyneb"in ihlas ve kulluk derecesinin bilincinde olan İmam Hüseyin de son konuşmasında kardeşine şöyle buyurdu: Kardeşim, gece ibadetlerinde beni unutma ve benim için dua et.

   Sabır simgesiydi, nitekim Kerbela"da kardeşi ve yakınları şehit olurken bu acılara sabır gücü ile katlandı. Tabii Hz. Zeyneb sabretmekle acılarını hafifletmekten ziyade daha ileriki yüce emellerini gerçekleştirmek istiyordu. Hz. Zeyneb"in sabrı güdümlüydü, öyle ki dişine kadar silahlarla donanmış düşmanın haybetini bir anda yıkıverdi. Hz. Zeyneb öylesine açık ve kesin konuşuyordu ki sözlerinin tesiri halkı derinden etkiliyordu. Hz. Zeyneb evinde, camide, nerede fırsat bulursa halk için konuşuyor ve İmam Hüseyin hareketi ve kıyamının unutulmamasına çalışıyordu. Esir düştükten sonra Hz. Zeyneb diğer esirlerle birlikte Emevi hükümdarı Yezid"in sarayına götürüldü. Orada bile Hz. Zeyneb cesaret ve güçlü iradesini sergileyerek herkesi hayrete düşürdü.Bu büyük kadın Yezid sarayındı şöyle konuştu:

  Ey Yezid, gerçi kader beni buraya kadar getirdi ve esir düşürdü, nacak bilesin ki ben senin gücünü hor görüyorum. Allah"a yemin ederim ki O"ndan başka hiç kimseden korkman ve ancak O"na şikayet götürürüm. Ey Yezid, bize karşı düşmanlığında istediğin hileye başvurabilirsin, istediğin planı biz Ehl-i beyt fertlerine karşı uygulayabilirsin. Ancak Allah"a andolsun bizim adımızı, anımızı tarihten silemezsin ve vahiy ışığını söndüremezsin. Sen asla bizim şanımızı ve onurumuzu bozamazsın ve anlına yazılan bu aybı da ömür boyu taşıyacaksın. Allah"ın laneti siz zalimlerin üzerine olsun.

   Hz. Zeyneb"in yaşamı, Kerbela faciasından sonra pek uzun sürmedi, ancak bu kısa sürede bile halkı cehaletten kurtarıp onları gaflet uykusundan uyandırmaya ve aydınlatmaya çalıştı. Hz. Zeyneb ayrıca Ehl-i Beytin toplum için eksen konumunu ifade etti. Hz. Zeyneb insanlara resulullah efendimizin getirdiği dine karşı sorumluluklarını hatırlattı. İmam Hüseyin"in (as) şehadetinden sonra Hz. Zeyneb akıllı davranışı ile toplumun İmam Hüseyin kıyamını unutmamasını sağladı. İmam Hüseyin"in (as) şehadetinden yaklaşık bir küsür yıl sonra böyle bir günde hak rahmetine kavuştu.

   İslam aleminin bu büyük kadınının vefat yıldönümü münasebetiyle tüm islam alemine başsağlığı dileyerek, sözü ile ilgili islam aleminin ünlü tarihçisi İbni Cahız"dan bir açıklama ile noktalayalım.

   İbni Cahız şöyle diyor: Zeyneb (sa) sevgi ve şefkat bakımından annesi, ilim ve takva bakımından da babasına benziyordu. Zeyneb (sa) önemli bilimsel oturumlar düzenliyor ve ilim ve fıkıh öğrenmek isteyen kadınlar Zeyneb"in (sa) derslerine katılıyordu.

 Feyzullah Ensari Hazretleri türbesi..bitlis

İstanbul'da Medfun Bulunan Eyyüb El Ensari Hazretleri'nin Kardeşi

Eyüp Sultan ve Kardeşi Feyzullah Ensari Hazretleri'nin Türbeleri Doğu-batı Kardeşliğine Örnek


İstanbul'da medfun bulunan Eyyüb el Ensari Hazretleri'nin kardeşi Feyzullah Ensari Hazretleri'nin kabri Bitlis'te bulunuyor.

Feyzullah Ensari Hazretleri, 639 yılında Bitlis'i fethetmek için gelen İyaz bin Ganem komutasındaki ordunun alemdarı (sancaktarı) olarak Bitlis'e gelmiş. Savaşta yaralanan Feyzullah Ensari Hazretleri Bitlis'e getirilmiş. Şu anda mezarının bulunduğu ve türbe olarak kullanılan yer o tarihlerde sağlık ocağı olarak kullanılmış. Tedavi için sağlık ocağına getirilen Feyzullah Ensari Hazretleri, burada şehit düşünce, kendisi için yapılan türbeye defnedilmiş. Sağlık ocağı olarak kullanılan yere 'Alemdar Baba Türbesi adı verilmiş. Ensar Camii'nin alt katında bulunan türbe asırlardan beri Bitlis halkı ve diğer illerden gelenlerce en fazla ziyaret edilen yerlerden biri haline gelmiş.

Feyzullah Ensari Hazretleri'nin türbesi hakkında bilgi veren esnaf Ahmet Şimşek, "Bundan 100 yıl önce türbenin restorasyonunu ve mezarlığın bakımı yapılmak için o dönemlerde yaşayan diğer büyük zatlar tarafından mezarlık açılmıştır. Mezar açıldıktan sonra orada bulunan kişiler gördükleri manzara karşısında hayretler içinde kalmışlar. Olaya şahit olan kişilerin anlattığına göre Feyzullah Ensari Hazretleri şehit olduğu ilk günkü halinden bir şey kaybetmemiştir. Cenazesi sapasağlam bir şekilde duruyormuş. Sağ elinde kılıcı ve bastonu, sol elinin ise halen bükülmediği mezarın dışında açık bir vaziyette olduğu görülüyor. Mezarı açan zatlar sol kolunun halen dışarıda olduğunu görünce onlarda hiçbir şekilde müdahale etmeden aynı şekilde restore ediyor. Şu anda bile sol kolunun üstünde sadece ufak tahta bulunuyor." diye konuştu.

Feyzullah Ensari Hazretleri Türbesi'nin doğuda, Eyyüb el Ensari Hazretleri'nin türbesinin ise batıda olduğunu ifade eden Şimşek, bunun doğu batı kardeşliğine en büyük örnek olduğunu söyledi.

Hz. Ebu Şeybe El – Hudri

..istanbul..eyüp
peygamber efendimiz

Hz. Muhammed'in süt kardeşi





YA vedud caminin karşısında Eyüpden Unkapanına giderken sağ tarafta Hz. Ka’b ve Hamidullah El-ensari hz nin türbesinin bulunduğu Toklu ibrahim dede mezarlığındadır

Ebu Şeybe El-Hudri hz’i hicaz ahalisinden olup sebze satmakla geçinirdi. Bir rivayete göre Hz. ebu said el hudri nin kardeşidir. Hasırcızade nin beyanına göre de HZ. peygamber’in süt kardeşidir.Hicri 49 yılında Sufyan bin Avf hz nin mahiyetindeki orduyla 85-90 yaşlarında İstanbulun fethine gelmiş, Ayvansaray tarafından hücum eden kolda bulunmuş ve o hücum da şehit olmuştur.
Yüksek makamları akşemsettin hz leri tarafında keşf edilmiştir.
İbn Haceri Askalani şunları demektedir:
”- Ebu Şeybe El-hudri (r.a.) sahabedendi. hazreti Muaviye devrinde İslam orduları ile İstanbul2un fethine katılmış ve sura yakın bir yerde kendisini tanıtarak Sahabilerden Ebu Şeybe olduğunu söylemiş , bir hadis-i şerif rivayet etmiştir :
”Her kim ihlas ile La ilahe İllallah derse cennete girer.Siz kendinize güvenmeyin çalışın.”
Ebu Şeybe bundan sonra Beka alemine göçtü.Ve onu orada bir yere gömdük.”
Ebu Şeybe hz’nin kabri şerifi Toklu dede mezarlığı diye meşhur olan Ayvansaray da Ya vedud cami nin karşısındadır. Osmanlı Kaynaklarında Bu hazirede İstanbul’un fethine gelen bir çok sahabinin bulunduğu kaydedilmektedir.Bundan dolayı buraya Sahabiler haziresi de denir.
Bu hazirede aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet han ‘ın mutlu askerlerinden medfun bulunanlarda vardır. Kanun mütercimi Tokatlı Hekim Mustafa Efendi ,Çavuş Sinan İbn İskender gibi ve bu kabri şerifin türbedarı Toklu ibrahim dede’nin kabri şerifi de buradadır.
Ebu Şeybe hz’nin kabrine ilk türbe Fatih Sultan mehmet Han tarafında yapılmıştır. Sultan II. Beyazıd Han türbesinin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi vakfından buraya tahsisat ayırmıştır. Türbe yine II. Mustafa zamanında 1696-1697 yıllarında tamir edilmiş tamir kitabesi de şöyledir
”Tamre yazdı tarih Vasıf görünce bi-pak
Bin yüz sekizde cana pak oldu ravza-i pak”
Daha sonra Çorlulu Ali Paşa 1711 yılında, Hafız Mustafa Efendi isiminde bir hayırseverde 1772 yılında türbe için tamir hayır işleri yapmıştır.
Bugünkü bina halini II. Mahmut Han tarafından 1835 yılında
edilmiştir.
Türbenin girişinde Sahaflar şeyhizade Esad <efendi’nin yazdığı ve Hattat Yeserizade Mustafa İzzet Efendi’nin kaleme aldığı şu dizeler vardır;
” Daver-i ashab-siret Şah Mahmüdü’ş-şiyem
Zatıdır girdar-ı hayr-asar ile her dem elif
Hazret-i Bu Şeybeti’l-Hudri’ye ta’zim eyledi
Türbesin tecdid ile ol şah-ı agah u arif
Gel hulus üzre dua kıl zira tebcilile
Merkad-i pak-i sahabidir bu ne’va-yı şerif
Tasliye zeylinde yad oldukça Ashab-ı Güzin
Nazm-ı ahdi ol şehinşahın ola nusret-redif
Oldu dildade melaik es’ada tarihine
Merkad-i Bu Şeybe’yi Şah-ı cihan yaptı latif
1251(1835) ”

Yedi Kardeşler Türbesi 

 ADANA -Seyhan -Mıdık Mahallesi


Yedi Kardeşler Türbesi

İki adet Yedi Kardeşler Ziyareti vardır. Bahsi geçen ziyaret Adana ili Seyhan ilçesi Mıdık Mahallesinde Akkapı Asri Mezarlığının yanındadır.   

 Yedi Kardeşler Ziyareti için kaynaklarda geçen isimlerden bazıları şöyledir; Şeyh Yusuf El-Hakim, Şeyh Abdurrahman El-Harabi, Şeyh-ül Kalia El-Hakim’dir.
Ziyarete ismini veren yedi kardeşin mezarı türbenin bahçesinde bulunmaktadır. Türbenin içinde iki tane sanduka vardır. Bu sandukalardan birinde, eskiden hekimlik yapan birinin yattığına inanılmaktadır.
Yedi Kardeşler Türbesi özellikle Arap Aleviler tarafından ziyaret edilmektedir. Türbeye gelenler çocuk sahibi olmak için ve çeşitli hastalıklardan şifa bulmak için ziyaret ederler. Hastalıklarından kurtulmak isteyenler, geceleyin ziyarette yatmaktadırlar. Ziyarette adak olarak kurban kesilmekte, günlük yakılmaktadır. 

Menkıbeler: 1-) Yedi Kardeşler Türbesinde ise yedi ermiş kardeşin bir gün uyurken üzerlerine nur iner. Kısa bir süre sonra aynı yerde aynı anda ölen kardeşlerin bulunduğu yere türbe yapılmıştır.

2-) Türbeye giden bir kadının çocuğunun yanan eli, dualar sonucu iyileşir.

3-) Yedi Kardeş Ziyareti ile ilgili anlatılan bir efsaneye göre, ailesi ile birlikte yaşayan bir gurbetçi kadın kanser olmuş. Almanya'daki doktorları dâhil kendisini kimse tedavi edememiş ve kısa bir ömrü kaldığı düşünülerek memleketi olan Adana'ya gönderilmiş. Kadını yakınları son çare olarak hasta olan kişilerin iyileşmek için geldiği Yedi Kardeşler Ziyaretine getirmişlerdir. Üç hafta üst üste gelerek geceyi ziyarette geçirmişler. Üçüncü hafta gece uyurken kadının rüyasına veli gelmiş ve "Seni ameliyat edip sağlığına kavuşturacağım. Fakat buna çevrendeki kişilerin de inanması için ameliyat ipini üzerinde bırakacağım" demiş. Sabah kalktığında kadın yattığı yatağın kan içinde olduğunu görüp hemen bluzunu açıp göğsüne bakmış. Kadının göğsünde taze bir ameliyat izi varmış. Doktora götürülen kadının tedavi olduğu ve artık rahatsızlığının kalmadığı tespit edilmiş. O zamandan sonra kadın ve eşi her yıl Adana'ya geldiklerinde iki kurban birden kesiyorlarmış.

Kaynakça: Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çıblak – Çukurova’da Halk Hekimliği ve İlgili Uygulamalarda Eski Türk İnançlarının Etkileri / Yard. Doç. Dr.  Refiye Şenesen – Adana’da Ölüme ve Mezara Bağlı Efsaneler / Prof.Dr Erman Artun – Adana Halk Hekimliğinde Atalar Kültü / Yrd.Doç.Dr. Zekiye Çağımlar - Adana ve Çevresinde İnsana Bağlanan Umudun Yatırlar ve Ziyaretler Boyutu / http://www.kesfetmekicinbak.com/