KARIŞIK

BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFÎ DAĞILIMI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFÎ DAĞILIMI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ocak 2016 Salı

BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFÎ DAĞILIMI

BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFÎ DAĞILIMI Geographical Distribution Of The Bektashi VOISJ HASLUCK ÇEVİRİ v e ÜZ.ENLEME TUSGUT KOCA A. NEZÎHİ EîtGÎNSOY İSTANBUL 1991
3 İsteme Adresi: Turgut KOCA Yeniyol, Ufuk Apartmanı Daire 16 Bostancı
4 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIMI Sayfa 5 içindekiler 9 Giriş 11 Anadolu daki Bektaşi Tekyeleri 19 İstanbul daki Bektaşi Tekyeleri 2.1 Dicle Fırat arası 22 Bulgaristan daki Bektaşi Tekyeleri 23 Romanya daki Bektaşi Tekyeleri 24 Sırbistan daki Bektaşi Tekyeleri 25 Yunanistan daki Bektaşi Tekyeleri 30 Girit teki Bektaşi Tekyeleri 31 Epir deki Bektaşi Tekyeleri 35 Arnavutluk taki Bektaşi Tekyeleri 38 Teselya daki Bektaşi Tekyeleri 39 iki taraflı ziyaret yerleri 42 Anadolu da Bektaşilik ve Hıristiyanlık 46 Avrupa da Bektaşilik ve Hıristiyanlık 51 Genel düşünceler 54 San Saltuk 57 Dip notları 78 Açıklamalar* 83 Haritalar 92 Bektaşi Tekye ve Türbeleri
6 Ö N S Ö Z 13. yüzyılın sonlarında ve 14. yüzyılın başlarında; Küçük Asya ya sığmayan Türk kültürü, özellikle batıya, yani Hıristiyan Avrupa ya ya
7 6 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM I manya, Rusya, Polonya ve İsveç'e giderek tekrar geri dönüp, biitün Balkanları, Arnavutluk'tı Korfu ya kadar dolaşıp durmuşlar (Tl). Kuzeydoğu Bulgaristan da bulunan Göçer evii Tiirkleri alarak, Batı Anadolu ya getirmişler ve Karesi Beyliğinin kurulmasına neden olmuşlardır. Hıristiyanlarca her yılbaşı günü, boy boy resimleri duvarlara asd&n ve canlı mankenleri ortalıkta- dolaşan NOEL, BABA dedikleri aziz, muslümanlığı şüphe götürmeyen Bektaşi azizlerinden olan SALTUK BABA dır. Asıl adı Mühammed tir. Peygamber soyundan olduğu için Şerif, her yere yetiştiği için de Hızır adını almıştır. Buji aralı olduğu için de Buhari sanı eklenmiş, böylece Şerif Hızır Muhammed Buhari veya. Sarı Sal tuk adıyla anılan bu aziz, başında Horasani Tac la, sırtında Türkistan feracesi olan kırmızı binişle ve belindeki kemerle temsil edilir. Acaba hangi Hıristiyan mezhebinde böyle bir papaz giysisi vardır? Bunu temsilen, canlı mankenler üç defa HO-HO-HO derler. Bu (HO) sözcüğü hangi dildendir? İncelenirse, bunu» KU-HU-HU olduğu anlaşılır. (HU), Tanrı nm adlar ladandır. Dervişler bunu sık sık tekrarlar. Seyyid Ali Sııitan ise, Orhan Bey isı oğlu Süleyman Paşa nm komutanlığı altında kırk arkadaşı ile birlikte Çanakkale den sallar üzerinde Gelibolu'ya geçmişler, Fütuhatın gerçek çekirdeğini oluşturmuşlardır. Sarı Saltuk un geçişi, bir kesif niteliğindedir. Seyyid. AJI Sultan m geçişi ise, fetih niteliği taşır. Bu olay bir askeri harekât değildir. Çünkü Hıristiyan Avrupa da Türk kültürünün yerleşmesini hedeflemiştir. Askeri fetih ise, bunun ardından gelmiştir. Menkabelere göre: Çanakkale den Gelibolu ya geçen bu 40 can a Kırklar denir. Süleyman Paşa da Kırklar m komutanıdır (8). Kırklar önce İpsala yı almış ve ilk selâ burada okunmuştur. O sıralarda İpsala, bataklık olduğu için, iplerle sallar bağlanıp geçilmiş adı İpsala kalmış. Sonra, ikinci hedef olan yere gelmişler. Fakat oradaki düşmanlar malların üzerine zehir dökmüşler. Kırklar da buraya, mal karalandı anlamına gelen Malkara demişler. Bu malı karalayanları yakaladıkları zaman Süleyman Paşa, Alp Erenlerinden birine Attan in, düşmanı ez demiş. Burası da İîiez veya Enez adım almıştır. Süleyman Paşa nın feracesini çalmışlar. Çalanları buldukları yere Ferecik adını takmışlar. Ergene ırmağını en taşkın anında geçen Seyyid Ali Sultan a Er gene geçti dedikleri için burası Ergene olmuş. Böylece hayrı bol demişler Hayrabolu, Gömül içine demişler Gümülcîne, bir çınar ağacı dikmişler Dedeağaç olmuş. Böylece Avrupa yı önce ismen, sonra da cismen Türkleştirmişlerdir (9). Avrupa nın ortalarına kadar dağmık yerlerde bulunan Bektaşi tekyeleri, fütuhat yönünde ve fütühatın akıncılarını barındıran birer öncü karakollardır (10). Bu koşula, Viyana fethine gidilirken uyulmadığı için, Viyana, Türlder tarafından düşürülememiştir. Hatayı Merzifonlu Kara Mustafa Paşada aramayalım.
8 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM I 7 Bütün bunlara efsane diyecek olanlara şöyle yanıt veririz: Bu menkabeler olmasa, acaba tarih olur muydu. Tarih., resmi kayıtlara geçmiş olan, sıra sıra dizilmiş yazılar değildir. Gerçek tarih, halk ın bilincinde olan, belleğinde yaşayan tarihtir M, buna kültür denir. İşte bu nedenlerle San Saltuk un Avrupa da dağınık olan yedi yerde ve hatta kırk yerde mezarı vardır (11). Seyyid Ali Sultan adı ile anılan Kızıl Deli Sultan, biri Kırcali de ve biri de Dimetoka da olmak üzere iki yerde yatır (12). Bu konularla ilgili olarak, İngiliz gezgini ve yazarı Von Hasluck 1914 yılında bir dizi makale yayınladı. Bu yapıtı topla olarak, bir kitap halinde, 1925 yılında Sağıp Hulusi, Türkçe ye çevirdi. Ne var ki bu kitap, o zaman yeni yası devrimi olmadığı için, eski harflerimizle ve ağdalı bir dille yayınlanmıştı. Bu kitabın mevcudu yoktur. Ancak Milli Kitaplıklarda veya özel kişilerin ellerinde bulunmaktadır. S alı af malı olmuştur. Kardeşimiz Abdurrahman Nezihi Erginsoy ile birlikte bu kitabı yeniden Türkçe ye çevirip, yayınlanmasına karar verdik. Fakat Yon Hasluck, kitabında bu olaylara ön yargılı olarak bakıyor, hatta kiliselerin, günlük kokan dumanlan arasında bocalayıp duruyor.- Bir yerde onayladığını, diğer bir yerde yadsıyor. Bu yüzden gereksiz tekrarlarla ve bulanık sözlerle kitabı sıkıcı bir duruma getirmiş. Bu böyle yayınlanırsa, okuyucuya usanç verecekti. Bu nedenle, kitaptaki tekrarları özetledik, bazı bölümleri çıkardık. Tek taraflı ithamlarına açıklamalar yaptık. Dil olarak halkın bugün konuştuğu dili seçtik. Kitabı, zevkle okunacak ılıman bir duruma getirdik. Bövlece Türk kültürüne kazandırmış olduk. İnsanız, hata yapabiliriz. Fakat niyetimiz temiz ve berraktır. Turgut KOCA 1991 Bostancı (1) Prof. Dr. M. F. Köprülü. Türk Edebiyatında ilk M utasavvıflar, sayfa 253. Hammer Tarihi c. 1, s. 172. (2) Z. Danişman, OsmanlI imp. Tarihi s. 68. Prof. Dr. M. F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk M utasavvıflar s. 197. (3) Ham m er Tar. c. 1, s. 8. Neşri s. 34, A li s. 44. M. Z. Pakalın, Tarih deyim leri ve terim leri, s. 766. (4) Hammer Tar. c. 1, s. 167-196. (5) Z. Danışman. OsmanlI İmp. Tar. c. 1, s. 113. (6) Z. Danışman. OsmanlI imp. Tar. c. 1, s. 116-122. (7) Prof. Dr, Michael Kiel. B ildiriler, s. 16. (8) Z. Danışman. Osmanlı İmp. Tar. c. 1, s. 126. (9) Z. Danışman. Osmanlı im p. Tar. c. 1, s. 128-135. Hammer Tar. c. 1, s. 195. (10) Enver Behman Şapolyo. Mezhepler Tar. s. 525. (11) Saltukname ve Seyyid A li Sultan vslayetnameleri. Yazma nüshalar. (12) Turgut Koca. Bektaşi Nefesleri ve Şairleri. 9. 21.
10 G İ E î Ş BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIMI (1) Bektaşi tarikatının coğrafi dağılımını anlatan, yayınlanmış kaynaklarda dağınık bir düzendeki bilgilerden yararlandım. Eski ve yeni tekyelerin yerlerini gösteren bu makaleyi hazırlamaya çalıştım (2). Aynea, bu konu.ile ilgili 1914-15 yıllarında Bektaşiler arasında gezilerimden ve araştırmalarımdan çıkardığım bilgileri de kattım. Bütün bu bilgiler, Bektaşi kaynaklarından veya Bektaşilerden alınmıştır. Böylece Bektaşiliğin en önemli yerleşme ve çalışma alanı olan Arnavutluk taki kuruluşlarının eksiksiz denebilecek bir listesini yaptım. Bununla birlikte, bugün elimde bulunan, fakat kaynakları yeterince doyurucu olmayan Anadolu bölümü istisna edilirse, bu tarikatın bulunduğu öteki yerlerde de araştırmaya devam edilmesi için sağlam bir temel oluşturduğum umudundayım.. Bektaşi.kuruluşları, elimizdeki belgelere göre, Kızılbaş diye adlandırılan Şii-Batmi Müslüman bölgelerinde.yoğun olarak bulunur. Özellikle Ankara ve Sivas illerinde, ayrıca Tahtacı, adı verilen Şii aşiretlerin bulunduğu Anadolu nun güneybatı yöresindeki Liki ada olmak üzere iki gurupta toplanabilir. Anadolu Şii lerinin toplu bulundukları yer olan Harput, Erzurum ve güneydoğu Anadolu illerindeki Bektaşi tekyeleri hakkında bir bilgi bulamadım. Aslında Kızılbaşlar ile Bektaşiler arasındaki bağ ve ilginin niteliği henüz bilinmiyor. Biz sadece bunların, İsiâmm Şii- Batmi kolunu oluşturduklarını biliyoruz. Anadolu da geniş bir alana yayılmış olan Alevi aşiretlerinin bir çoğu, Hacı Bektaş Çelebilerinin manevi egemenliğini kabul etmişlerdir. Avrupa da, oldukça yakın zamanlarda Müslümanlığa girmiş olan Hıristiyan halkları ile güney Arnavutluk, Bektaşilerin çoklukta bulundukları tek memlekettir. Son zamanlara kadar, sayılarının bir hayli yoğun bulunduğu' Girit ile Makedonya nın Kesriye yöresi, bir bakıma Hıristiyan halklara aşılanmış bir Bektaşilik olayını göstermektedir. Bundan başka daha birçok yerlerde, örneğin: Bektaşiliğin Avrupa da ilk kez görüldüğünde, Asya dan göç etmiş olan yarı cahil göçerevli halk katmanları arasında başarılı propaganda izleri olduğu sanılmaktadır. Güney Makedon
11 10 BEKTAŞİLİĞ'İN COĞRAFİ DAĞILIM I ya nm, Teselya Konyarileri, Rodop Yürükleri, Dobruca Tatarları hep bu guruptandır. Özeliikie Edirne yöresinde yerleri belirlenmiş tekyelerin sayıları göz önüne alınınca, yüzyıllarca Pirdaşlık ettikleri Yeniçerilerle Bektaşiler arasındaki sıkı bağa dayanarak bir takım askeri merkezlerin misyoner ocaklarını oluşturduğunu düşünmek, kabul edilebilir. Anadolu, Rumeli ve Arnavutluktaki Eektaşi eviiyalarmm tiplerinde herbirine özgü olmak üzere özel değişiklikler görülebilir (3). Anadolu da Evliya adı ile anılan azizler, Hacı Bektaş-i Veli ile ilgili bir yönü bulunan birer mürşiddirler. Yaşamları efsaneleştirilmiştir. Balkanlardaki evliyalar da, Türk egemenliği dönemine ait olmaları nedeniyle, mürşid olmaktan çok, savaşçı sayılırlar. Bu durum: 16. yüzyıl ve daha sonraki yıllardaki Yeniçeri-Bektaşi karışımı birliğin altındaki memleketlerde, Bektaşiliğin gelişmesini göstermektedir. Arnavutluktaki Bektaşi propagandası, kabul edildiği gibi 18. yüzyılda başlar. Evliyaları da tarihi kişilerdir. Bektaşi tekyelerinin yerleşme yerlerini incelersek : Bektaşiliğin dışındaki sofu tarikatların tekyeleri genellikle büyük oturma merkezleri içinde veya çevresinde bulunur. Bektaşilerinki kural olarak, ya tüm sapa yerlerde veya köylerin kenarında bulunurlar. Bunun nedeni kuşkusuz biraz propaganda etkilerinin köylüyü hedeflemiş olması, biraz da Sünni hocaların tarafından haklarında çekernemezlik duyguları bulunmasıdır. Pek haklı olarak kabul edebiliriz ki: 1590 da Bektaşilerin, Yeniçeriliği ele geçirdiği tarih ile ve bunların 1826 da ortadan kaldırıldıkları zaman içinde, gerek İstanbul içi ve gerek diğer illerdeki Yeniçeri birliklerinin kışlalarında bir Bektaşi şeyhi ve Bektaşi tekyesi bulunurdu. Türk iç kalelerinin içinde veya dışında Bektaşi azizlerinin türbelerinin bulunması, Yeniçerilerle bağlantılı Bektaşi kuruluşlarından arta kalan eserler olması büyük bir olasılık taşır. Bu başlangıçtan sonra, artık tekyelerin. sıralanmasına geçebiliriz.
12 A N A D O.L U GBTA ANADOLU - Kapadokya (Şekil: 1) HACI BEKTAŞ-Î VELİ - Pir evi. Tarikatın ünlü kurucusu olan-hacı Bektaş, Anadolu da, Nevşehir ile Kırşehir arasmda adını taşıyan yerde (bugün ilçe) yatır (5). Mezarın bitişiğinde Pir Evi denilen bir tekye vardır. Bektaşi tarikatının ve tarikat mensuplarının genel karargâhı kabul edilir (6). Burada kurucu^ sunun mezarından başka, Balım Sultan adı ile anılan ve tarikatın bölünmüş olduğu 4 koldan (Bu 4 k ol: Rum Gazileri, Rum Ahileri - Rum Abdalları - Rum Bacıları) birinin kurucusu olan bir Bektaşi azizinin mezarı da bulunmaktadır. Bu mezar tekyenin mücerret adıyla anılan Kutsal Bekâr dervişlere ayrılmış olan bölümdedir. Ayrıca mühim olmak üzere (Acaba niye mühim) Sünni tarikatlarından Nakşibendi tarikatına mensup bir şeyh'in imamlık ettiği minareli bir cami de vardır. II. Mafımud zamanında Hacı Bektaş ı, Nakşibendi Şeyhi olarak gösterme çabasiyle ortaya çıkmış bir yeniliktir (7). Tekye vaktiyle, 362 Bektaşi köyünün geliriyle geçinirdi. Bu sayı o zamanki Osmaıilı idaresince, 24 e indirilmiştir. Tekyenin 60 bin lira (Altın para) olarak tahmin olunan geliri: Ruhani başkanı olan Dede - Baba ile mütevelli başkanı Çelebi arasmda bölüşülürdü. Dede-Baba, Hacı Bektaş-i Veli nin manevi İrşad Halifesi olduğu iddiasındadır. Hacı Bektaş tekyesinde oturur. Bektaşi organizasyonunun üzerinde egemenliğini sürdürür. Örnek olarak : Arnavutluk ve Girit Bektaşileri. Dede-Baba:yı en yüksek ruhani başkan olarak tanırlar. Şeyhlerinin atanması bunun tarafından-onaylanması gerekir. Tarikatın bu bölümü Arnavutların elinde olduğu sanılmaktadır. Son Şeyh Feyzi Baba, Arnavut olduğu gibi henüz açık olan makamlar için gösterilen adaylar da Arnavut tur (8). Dede-Baba nm buyruğu altında daha 8 baba vardır. Herbirinin ayrı konağı olup, tekyede görülen işlerin çeşitli bölümlerine bakarlar. Bundan başka genç Bektaşi, muhiblerinin eğitim işlerini yönetirler.
13 12 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM I Bölümler sırasiyle : Kiler işlerini Kilerci Baba, fırın işlerini Ekmekçi Baba, mutfak işlerini Aşçı Baba, ahır işlerini Atçı Baba, konuk işlerini Mihmandar Baba, Balım Sultan türbedarlığı ve Balım evi ve bağ islerini, Dede Bağı ve Han Dağı Babaları görürler. Çelebiler: Cemalettiıı Çelebi, Haci Bektaş m soyundan geldiğini ve bu nedenle hukuk açısından tarikatın en büyük başkanı olduğunu iddia eder. Bu-görev irsi ise de, veraset, babadan oğula olmayıp, ölen bir çelebinin yerine, kardeşi hayatta ise, kardeşi geçer. Kardeşi yoksa, ölenin oğlu bu görevi yüklenir. Çelebi tekye dışında oturur. Ve tekyenin mütevelli işlerine bakar. Çelebiler, Dede-Baba yandaşlarınca itiraza uğramaktadır. Bunlar, Hacı Bektag m evli olmadığını ve dolayısiyle çocuğunun da olamıyacağmı söyleyerek, Çelebileri sahtekâr sayarlar. Çelebiler ise, soyunun atası olan kişinin, Hacı Bektaş m burun kanını içerek gebe kalan bir kadından mucize olarak doğduğunu bir efsane ile açıklarlar (9). Meşrutiyetin ilân edildiği 1909 yıllarında, Çelebi, yeni hükümete bir dilekçe vererek, Çelebiliğin tarikatın en yüksek başkanı olarak tanınmasını ve eski haklarının geri verilmesini istemiştir. Şimdi yalnız Anadolu Kızılbaş halkları tarafından tanınmaktadır. Ve kendilerine bağlı Alevi Dedeleri, Çelebilerin onayını gerekli sayarlar. Soydan gelme olduğu anlaşılan (10) bu şeyhler (Alevi Dedeleri) ile kendilerine bağlı topluluk, Bektaşi Babalar tarafından az çok hafife alınmakta, bunları Sofu Süreği adıyla anmaktadırlar. Organizasyonlarını gevşek, yol ve yöntemlerini batıl saymaktadırlar. Rumeli Hisarı tekyesi şeyhinin oğlu, arala.rındaki farkı şöyle açıklamıştı: Kızılbaşlarm bir nevi İslâm Katolikliğine, hakiki Bektaşilerin ise, Islâm Protestanlığına benzediğini söylemişti. Robert Kolej in eski öğretmenlerinden biri tarafından ortaya konan bu tanıklığa göre: Bektaşilerin bir tür devrimci ve yenilikçiliği temsil ettiklerini, diğerlerinin ise, ilkel bir yolda olduklarını anlatmak istemiştir. Dede-Baba ile Çelebi arasındaki bağ, hiç şüphesiz' gergindir. Fakat Kutsal Bekâr Dervişler, evli şeyhler tarafından saygıyla karşılanır. Bektagiler, Kızılbaşlarm zıddına, mezheplerinin kurucusunun altıncı İmam Cafer-i Sadık olduğunu, Kızılbaşlar ise, beşinci imam Muhammed Bakır mezhebine bağlı olduklarını savunurlar. İmam Bakır dan el adıklarmı ileri sürerler. Bektaşilerde ruhban sınıfını oluşturan dervişlerin çoğu mücerret yani kutsal bekârdırlar (11). Kızılbaşlarm soydan gelen bir ruhban sınıfı da vardır. Yolları soydan gelme olduğu için zorunlu olarak evlidirler. Çelebiler hakkında en eski belge, 1526-27 de ortaya çıkan Derviş ve Türkmen baş kaldınsiyle ilgili- görünüyor (12). Bu baş kaldırmanın çıkışı ve yayıldığı alan, Ankara yöresidir (13). Baş kaldıranın elebaşısı
14 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ. DAĞILIM I 13 Kalenderin Çelebi namını taşıdığı bazı yazarlar tarafından söylenmektedir. Fakat bunun neslen Hacı Bektaş-i Veli ye çıktığı yolunda hepsi birleşmez. Bektaşilerle Yeniçeriler arasındaki bağ göz önüne alınırsa, bu olayda Yeniçerilerin, Çelebi üzerine kesinlikle tereddüt göstermemiş olduklarını söylemek uygun olur. Nevşehir çevresi : Burada Seyyid Nureddin (A l) adında bir azizin mezarının bulunduğu söyleniyor. Kırşehir çev resi: Bana, bu bölgede Ahi Evren denilen bir azizin tekyesinin bulunduğunu bir derviş söylemişti (14). Sultan Osman ın silah arkadaşları arasında aynı adı taşıyan bir azizin de Kırşehir de yatmakta olduğunu Hacı Kalfa bildirmektedir (15). Evliya Çelebi ise, Ahi Evreni Kesriyeli Ahi Baba adı ile Denizli de yatmakta olduğundan söz ediyor. Bu üçüncü azizin Türk tabağlarının piri olduğunu söylüyor. Bu menkabe biraz karışık görünüyor. Bu kişi, adını (yabani hayvan) anlamına gelen (Evren)den (A2) almış olduğu anlaşılıyor (16). Ankara da bir yerde Ak Evren tekyesi vardır. Bu sözcük, halk yakıştırması ile (ahi), (ak) olmuştur. Aslı, Ahi Evren veya Ahi Eren olsa gerektir. Eren, aziz demektir. Ahi ise, Arapçada (kardeş) anlamında bir sözcüktür. İbn-i Ba~ tuta, Selçuklular devrinde Ahiliğin Anadolu Türkmenleri arasında çok yaygın bir sosyal birlik (17), oldukça'önemli bir organizasyon (18) olduğunu bildiriyor. Ahiliğin fütüvvet kurallarıyla sıkı sıkıya bağlı olduğunu anlatıyor. Bektaşiler arasında Ahi sözcüğünün Hacı Bektaş tekyesinin şeyhi anlamına geldiğini sanıyorum. Bektaşilerin eskiden Ahiyan-ı Rum yani, Anadolu Kardeşleri denilen (19) ikinci bir kolu vardı. Büyük bir olasılıkla söyleyebilirim ki, Bektaşiler eski tarihlerde Türkmen fütüvvet mensuplariyle kaynaşmış veya bunları özümseyerek temsil etmişlerdir. Mucur : Burada, bir Bektaşi dervişi tarafından beklenen kutsal bir taş vardır (20). Yatuk Sultan: Bu aziz Kırşehir yöresinde bir köy tekyesinde yatır. Yozgat : Bu yörede, Mucur denilen yerde bir tekyenin bulunduğu söyleniyor. Haritamızda gösterilmiştir. Ancak, Kırşehir deki aynı adlı yerden başkadır. Ankara : Ankara'nın doğusunda, Hüseyin Dağ ı üzerinde, Bektaşiler tarafından savaşçı bir veli olarak kabul edilen ve Arap soyundan gelen Hüseyin Gazi nin mezarı vardır. Evliya Çelebi zamanında burada, 100 dervişin bulunduğu bir tekye vardı. Her yıl burada, kalabalıkla bir kutsal tören ya-
15 14 BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM I parlardı (21). Şimdi, yalnız Bayrami Dervişleri tarafından yönetilen bir türbe vardır (22). Beypazarı : Bu kasabanın batı tarafında, Sakarya boyunda Emrem Sultan türbesi vardır. Burasını cahil bir köylünün sözlerine dayanarak, kızı ve iki oğlu ile birlikte yatan Konyari Sultan olarak, Lejean bildirmektedir (23). Gerçekte, Emrem Yunus, Bektaşilerce kendi tarikatından saydıkları' bir azizdir. Halk tarafından ziyaret edildiği halde, burada bir kuruluş olmadığı sanılmaktadır (24). Kalecik : Evliya Çelebi, bu ilçe içinde Koçu Baba adında bir ziyaretgâhtan söz etmektedir. Hacı Bektaş m müridlerinden olan bu kişi, adım taşıyan tekyede yatmaktadır. Tekvede başka bina yoktur. Türbede, süslü kandil ve şamdanlar vardır. Azizin davulu, bayrağı, giysileri v e. kılıncı, hayatta olduğu gibi durmaktadır. Türkmenlerin bu veliye büyük inançları vardır (25). Çankırı : Bu ilde, Kızılırmağ'ın kuzeyinde, Ayrak köyünde, Muhammed Şah Dede nin türbesi ve tekyesi vardır. Evliya Çelebi, içinde 100 Dervişin bulunduğunu, konuksever olduklarını bildiriyor. Evliya Çelebi ye göre bu aziz, Horasan dan Hacı Bektaş ile birlikte gelmiş, Yıldırım Beyazıd ın sarayına konuk edilmiştir (26). Çorum : Çorum un 10 Km. batısında, yerli bir kaynaktan alınmış, Kipertek haritasında yeri belirlenen Şeydim Sultan türbesi gösterilmektedir. E v liya Çelebi ise, burayı yalın ayak, baş açık Bektaşi dervişlerinin tekyesi olarak tanımlamaktadır (27). Alaca (Çorum ili) : Arap savaşçılarından Hüseyin Gazi nin mezarının bulunduğu Şamaspur tekyesi de bu tarikata aittir. Şimdi terk edilmiş ve yıkık durumdadır (28). Osmancık (Çorum ili) : Burada, Hacı. Bektaş ile birlikte Horasan dan gelen Koyun Baba mn mezarı bulunmaktadır. Evliya Çelebi ye göre, bu kentin bütün halkı Bektaşi idi (29). Bu tekye şimdi başka ellere geçmiş ve aziz isim değiştirerek, Pamuk Baba olmuştur. Amasya : Burada, Piri Baba nın kabrinin bulunduğu bir tekye vardır. Merzifon (Amasya ili) : Hacı Bektaş ın yaranından Piri Baba nm mezarı buradadır. Evliya Çelebi, zamanında burada 300 derviş bulunuyor, 368 köyün geliri ile
16 BEKTAŞİLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIMI 15 geçiniyorlardı. Sonra buraya yeni bir hayat geldi. Bunda, Kafkasya göçmenlerinin büyük bir rolü vardır. Şebinkarahisar : Barikunde (Giresun) : Burada bulunan tekyede, Behlül Semerkandi ile Alçoban ın (30) mezarları vardır. Kipertek haritasında, Şebinkarahisar ın hayli güneyinde, Erzincan yolunda gösterilen tekye, Emon olduğu sanılmaktadır. Bundan başka Evliya Çelebi de, Açmijraz ın yöresinde, Mehmed Şah veya Muhammed Şah adında bir Bektaşi tekyesinden söz etmekte-, dir (31). Sivas : Kentte, sonradan Berut valisi olan Halil Paşa nın yaptırdığı, Masumlar tekyesi denilen yeni bir bina vardır. Burada yatan iki masumun mezarım bir dervişin rüya yolu ile bulduğu söylenmektedir. Söylentiye göre, bu masumlardan biri, beşinci imam Muhammed Bakır m oğlu Ali Ekber, öteki masum ise, yedinci imam Musa Kâzım m oğlu Salih olduğu anlaşılıyor. Bu masum çocuklar şehid edilmişlerdir (32), (33). Ayrıca Halil Paşa nın bir masum çocuğu da burada gömülüdür. Divriği (Sivas ili) : Divriği den üç saat uzakta Gani Baba adında bilgin bir Bektaşi tarafından yaptırılan ve îndihar tekyesi diye anılan bir zaviye vardır. Yoğun Şii halklarla dolu olan bu il içinde, daha üç tekyenin varlığını (34) Evliya Çelebi söylemektedir. Bunların ilk ikisi her halde Merzifon ve Osmancık tekyeleridir. Şimahi : Bektaşîliğin doğuya doğru genişleyip yayılmasının son noktasıdır. Evliya Çelebi nin Baku yöresindeki ziyaret ettiği tekye, Şimahi tekyesi olmalıdır. Burada Pir Mirzat m kabri bulunmaktadır. 300 köyün geliri ile geçinmektedir (35). Dersim (Tunceli) : Bu yörede de Hacı Bektaş ı tanıyanlarca, bir Bektaşi tekyesi olduğu söylenmektedir (36). Hiç bir Bektaşi tekyesi olmayan Anadolu merkezlerinin, eksik de olsa, bir listesinin yapılması, gelecekteki araştırmacılar için yararlı olacaktır. Bektaşilerden aldığım bilgilere dayanarak, Bektaşi kuruluşu olmayan illeri şöyle sıralayabiliriz: Adana, Gaziantep, Beyşehir, Bursa, Kayseri, -Çanakkale, İsparta, Karaman, Konya, Manisa, Maraş (37), Mersin, Nazilli, Birgi, Tarsus, Trabzon. Bektaşilerin Ankara da bulunmayışı, Bayrami tarikatının üstünlüğü''ile, Konya, Karaman (38) ve Manisa daki yoklukları - Mevlevi
17 16 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM I tarikatının etkinliği ile açıklanabilir. Adana (39), Aydın, Kayseri (40), Birgi (41) gibi kentler sünni halk ile doludur. Eskîşehir (Seyyid Gazi) : Eskişehir in güneyinde bir ilçe olan Seyyid Gazi, adını ilçeye veren ve tekyede yatan aziz, Arapiar döneminde tanınmış savaşçıların en ünlüsüdür. Mezarı Selçuklular döneminde bulunmuştur. Bu kuruluş 16. yüzyılda Bektaşi lerin. eline geçmiştir (42). Tekye hâlâ ayakta ise de vakıf bina harap durumdadır (43). Bunun yanında ve batı tarafında' Şücaaddin in tekyesi bulunmaktadır. Şücaaddin, Jakop tarafından önemli bir Bektaşi azizi olarak gösterilmektedir (44). Tekyenin korunmuş olduğu sanılmaktadır. Aynı ilçede Melek Baba, "üryan Baba tekyelerinden eser kalmamıştır. Dumlupmar (Kütahya ili) : - Dumlupmar istasyonunun yakınında ve yeniden onarılmış olan Cafer Baba tekyesi vardır. 1826 da yıkılmış Bektaşi tekyesinin bir bölümüdür (45). Balıkesir : B1! il Ssyyid. Csms,! Su.Its.zi y&ttnsirtsi-dır (4-0). Fâks/t tskys hakkında bir bilgi alınamamıştır. Çanakkale : Bugün burada hiç bir tekye yoksa da, burada bulunan Yeniçerilerin sayısı göz önüne alınırsa, 1826 dan önce bir Bektaşi merkezi olduğu açıkça görülür. Rodiuş vadisinde, Sır acık köyünün dışında bir tekye vardır. îçinde yatmakta olan azizin adı inci veya incir Baha dır (4 A ). Harap durumdadır. Bugün dahi ziyaret edilmektedir (47). Yüzyılımızın ilk yarılarında, Chevalier in tanıttığı tekye, büyük bir olasılıkla budur (48). Bursa : Bektaşilerin şimdi burada bir temelleri yoksa d i, önceleri, tarikatın büyük merkezlerinden biri olduğunu biliyoruz (49). Şimdi sayacağımız tekyeler, gerçek veya sanal olarak Bektaşi azizlerine aittir: Abdal Murad; bu azizin adına Sultan Orhan tarafından yaptırıldığı söylenen bir tekye vardır (50). 16. yüzyıl tarihçisi Sadeddin, o devri yaşayanlardan olduğunu söylemektedir. Fakat Abdal Murad m Bektaşilikle ilişkisinden söz etmemektedir. Belki bu Şeyh in- varlığı da şüphelidir. Evliya Çelebi ise, Abdal Murad m, Hacı Bektaş yaranından olduğunu bildiriyor (51). Bu tekye ile ilgili 17 ve 18. yüzyılda yazılmış belgeler vardır (52). Azizin mezarı da korunmuştur (53). Geyikli Baba : Abdal Murad m savaş arkadaşlarından kabul edilir. Hacı Bektaş yaranından ve Ahmed Yesevi halifelerinden sayıiır (54). Hacı Bektaş
18 BEKTAŞÎLİĞİN COĞRAFİ DAĞILIM! 17 ile ilişkisi, Abdal Musa da olduğu gibi sonradan ortaya atılmış bir şeydir (55). Bamazan Baba : Evliya Çelebi, Rama,zan Baba yı Bursa da lâtif bir çayır ortasında yapılmış bir Bektaşi tekyesinde yattığım bildiriyor (58). Fakat Esat bunu Nakşibendi lerden sayıyor (57), (5A). Şeyh Kili (Kayalı Baba) : Bu azizin mezarı bulunan tekyenin kurulusunu Evliya Çelebi, Sultan Orhan a bağlıyor (58), (6A). Akbıyık.Sultan : Bu aziz ise, aynı yazar tarafından hem Bayrami (59), hem de Bektaşi (60) olarak gösteriliyor. Uşak : Asıl adı Recep olan bu aziz, Hacı Bektaş ardalarından Kolu Açık Hacım Sultan dır. Uşak tan üç saat uzaklıkta yatmaktadır.(61)- Tekye şimdi işlememektedir. Fakat bir mütevelli -tarafından yönetilmektedir. Önemi yöresel kaldığı anlaşılıyor. Altıntaş ile ıhsaniye istasyonu arasında Hacı Bektaş ardalarından Resul Ali Sultan veya Resul Baba yatmaktadır (62), ('7A ). Denizli : Eskiden olduğu gibi, bugünde de Denizli bir Bektaşi merkezi olduğu anlaşılıyor. Î1 içinde üç tane Bektaşi tekyesi olduğu söyleniyor. İki saatlik bir çevre içinde Teslim Sultan ile Dede Sultan (8A) mezarları bulunmaktadır. Karaağaçta (63). Niyazi Baba veya Niyazi Sultan yatmaktadır (9 A ). Tavas : Burada Hacı Bektaşi Veli ardalarından Sarı İsmail Sultan yatmak-.,tadır. Antalya : Tarikatın burada bir tekyesi varsa da o kadar önemli olmadığı sanılmaktadır. Antalya çevresinde : Elmalı : Burada önceleri Haydar Baha nın (10A) mezarının bulunduğu bir tekye vardı. 1826 da yıkılan tekyelerden birisidir. Kasaba halkınca Abdal Muşa adındaki pek ünlü bir azizin yattığı yer olarak bilinmektedir (64). Kasabanın on iki kilometre güney batısında Tekye diye bilinen bir köy vardır. Elmalı; Tahtacıların yaşadığı bir merkezdir. Burada tarikatın tekye dışındaki üyeleri, Arnavutluk ta olduğu gibi, hali vakti yerinde, mal mülk sahipleridir (65). Forma: 2
19 18 BEKTAŞİLİGİN COĞRAFİ DAĞILIM I Cilveci : Elmalı nm üç saat kuzeyinde bulunmaktadır. Abdal Musa nın müridlerinden Kilerci Baba mn mezarı ve tekyesi buradadır (66). Finike : Elmalı nın limanıdır.. Kâfi Baba mn mezarının bulunduğu bir tekye vardır. Burası, Peters ve Le Ghamp tarafından gösterilen Limiyra daki tekye olsa gerektir. 1884 de burada iki derviş vardı (67). Güîhisar : Tefenni nin otuz kilometre güney doğusunda bulunan bir ilgenin kuzeyinde Yaman Ali Baba nm mezarının bulunduğu bir tekye vardır. Muğla (Yatağan) : Kentin iğinde Kara Oyuk yöresinde, 18. yüzyılın ilk yıllarında Paul Lukas m ziyaret ettiği (Jatogunde) Yatağan Baba mn mezarının bulunduğu zengin ve önemli bir tekyedir (68). Bu tekye, 1826 yılında yıkılan Bektaşi kuruluşlarından biri idi. Bugün tekye az çok onarılmış görülüyor. Yatağan Baba, bir söylentiye göre, Abdal Musa nın piri olduğu sanılır. Ayni yerde Abdi Bey Sultan m mezarı ve tekyesi vardır (11A). İzmir : Kentin kenarında Kâtipoğlu mahaiiesüıde Haşan Baba nın mezarının bulunduğu küçük bir Bektaşi tekyesi vardır. Kalenin bulunduğu tepedeki Polycamp m mezarının etrafındaki küçük kabristanda da Bektaşi mezar taşları görülmektedir (69). Tire : Burada iki tekye vardır. Birinde Horasanlı Ali Baba nm türbesi bulunmaktadır. Menemen : Buradaki tekyede Bekri Baba nın mezarı bulunmaktadır. Manisa : Bektaşilerin 1826 dan beri burada bir tekyesi yoktur. Ancak buradaki Bektaşiler, Aynî Ali Baba ile Niyazi Baba nm kendi tarikatlarına ait olduğunu söylüyorlar.
20 İSTANBUL Bu kentteki tekyelerin listeai bana Rumeli yakasında bulunan Şehidler tekyesinde verilmiştir (70). Anadolu yakası : Merdivenköy dergâhı Bektaşiierin en önemli bir tekyesidir. Kostantin ile savaş eden ve burada mezarı bulunan eski savaş erlerinden Şah Kulu nun (Asıl adı Şuca ) mezarının bulunduğu bir yer olduğu söylenir (12A). Tekyenin son kurucusunun adı Mehmed Ali Baba ve şimdiki şeyhin adı ise, Hacı; Ahmed Baha dır (13A).-Tekyede aynı zamanda Azbi Çavuş un mezarı da bulunmaktadır. Bir söylentiye göre bu kişi Mışri Efendiyi sürgüne götüren görevli imiş. Yolda Mısri Efendi tarafından irşad edilmiştir (71). 1826 da tarikatın kaldırılmasında (72) on dört tekyenin dokuzu yıkılmıştı (73). Yıkılan tekyeler şunlardır: Yedikule, Eyüp, Sütlüce, Karaağaç, Şehitlik (74), Çamlıca, Merdivenköy, Öküzlimanı (75), Üsküdar (76), tekyeleridir. Bununla birlikte Bektaşiler, 1826 dan sonra, bu tekyelerin yedisini tekrar kurmayı başarmışlar (77), ayrıca Tcpkapı da da bir tekye uyandırmışlardır. İstanbul'daki Bektaşi tekyelerini şöyle sıralayabiliriz: A Anadolu yakası, Merdivenköy tekyesi. B Rumeli yakası, Yedikule - Kazlıçeşme, Şeyh Abdullah, Karaaydın (Eyüp sırtları) Şeyh Hafız Baba, Sütlüce, Şeyh Hüseyin Baba, Karaağaç (Kâğıthane) Şeyh Münir Baba, Rümelihisarı Şehidler, Yedikule ve Topkapı tekyeleri mücerret yani kutsal bekâr dervişler tarafından yönetilir. Rumelihisar dergahı şeyhleri ise, Anadoluludurlar. Makamları babadan oğula geçer. Rumelihisarınm deniz kenarında, hisar burnuna yakın bir yerde bulunan Birinci Ahmed devrinde ölmüş, bir gemici aziz olan Durmuş Baba nm tekyesi de vardır (78). Şimdi Halvetilerin elindedir. Ayrıca İstanbul un kuzeydoğu tepelerinde Istranca tekyesi de varmış. Trakya nın (Şekil: 2) bu yöresinde, özellikle Edirne, dolaylarında (79) daha bir çok tekye vardır ki, bunların çoğu, 1826 da yıkılmıştır.