KARIŞIK

21 Nisan 2016 Perşembe

KABE DE DOĞAN MİHRAP TA ŞEHİD OLAN HZ.ALİYYUL MURTEZA NIN DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN..

KABE DE DOĞAN  MİHRAP TA ŞEHİD OLAN HZ.ALİYYUL  MURTEZA NIN DOĞUM GÜNÜ  KUTLU OLSUN..


HZ.ALİ KİMDİR?

Hz. Ali (as) hicretten 23 yıl önce Receb ayının onüçüncü gününde Mekke´de Kaabe´nin içinde dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat Kızı Fatime´dir. 6 yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. Hz. Ali (as) Peygambere ilk iman getiren kimsedir. O her zaman Hz. Peygamber (saav) ile beraberdi.
Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettigi gece Kafirler Peygamberin evine gelipte onu öldürmek istediklerinde Hz. Ali (as) yatağına yatmıştı. Hz. Ali (as) Peygamberin kızı Hz. Fatime (as) nin eşi idi. Hz. Muhammed (saav) Medineye hicret ettiginde müminler arasında kardeşlik bağı icad etti ve Hz. Ali (as) mı kendi kardeşi olarak seçti.

Hz. Ali’nin Söylediği Özlü Sözler ve Özdeyişler

Resulullah döneminde gerçekleşen savaşların çoğunda, müslümanların zaferi, Hz. Ali (as) nin kılıcıyla gerçekleşmiş, bu savaşlardaki fetihleri yüzünden  Hz. Muhammed (saav)  ´´Ali´den yigit ve Zülfikar´ dan başka kılıç yoktur,, diyen Hadis´i Kudsî de Hz. Ali (as) yi övmüştür. Yine Hendek savaşında, İslam ordusuna korku ve dehşetin hakim olduğu bir sırada, müşriklerin en büyük kahramanı olan Amr bin Abdeved´i yere seren Hz. Ali (as) nin kiliç vuruşu, hadislere göre bütün insan ve cinlerin ibadetinden daha faziletli bilinmiştir.
Caferi inancına göre, Hz. Ali (as) ilahi emir geregi Hz. Peygamber (saav) rin halifesi olan 12 masum İmamların ilkidir. Maide Suresinin 67. Ayetine göre Hz. Muhammed Mustafa (saav) son veda Hac´cında Hz. Ali (as) yi kendi yerine Halife seçmistir. Ama Hz. Peygamberden sonra bazı sebeblerden dolayı ilk 3 halife döneminde Hz. Ali (as) hilafet zahiriyesi tahakkuk etmemiştir.
Hz. Ali (as) Üçüncü Halife´den sonra Hicretin 35. yılında müslümanların halifesi oldu. Hz. Ali (as) her şeyden önce geçmişteki valilerin çoğunun iş başında olmalarını uygun görmeyince, onları azledip layık gördügü kimseleri tayin etti. Bu arada bir takım insanlar şahsi çıkarlari için ona muhalefet edip Cemel, Siffin ve Nehrevan savaşlarında ona karşı savaştılar.
Hz. Ali (as) Takvada, hakka ibadet etmekte, cesarette, yigitlikte ashap arasında tekti.  Hz. Ali (as) hakkı ve ilahi kanunu icra ediyor, her zaman için Hz. Ali (as) adaleti icra etmekte hiç bir kimseye bir ayrıcalık tanımaz, yakınlarına bile müsamahalı davranmaz, herkese bir gözle bakardı.
Hz. Ali (as) İlimde ashabın en bilgilisi idi. Hz. Muhammed Mustafa (saav) ´´ Ben ilmin şehriyim, Ali´de kapısıdır,, buyurmuştur. Üç halife döneminde şer´i meselelerin çözümü için ona müracaat edilirdi. Nehcül Belaga kitabı onun hutbe, mektub ve sözlerinden bir kısmını içermektedir.
Hz. Ali (as) hicretin 40. yılında Ramazan ayının 19. gününün sabahı Kufe camiinde sabah namazını kılarken İbn-i Mülcem’in zehirli kılıcıyla aldığı darbe sonucu Ramazan´ın 21. günü şehit olmuştur. Hz. Ali (as) nin Türbesi Irak´ın Necef Şehrindedir.
İmâm Ali (a.s) hicretten 23 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Ebû Tâlib ®, annesi Esed kızı Fâtıma ®’dır. Küçük yaşlardan itibaren, peygamberimiz onu kendi evine alarak, terbiye ve himâyesini bizzat kendisi üslendi. O, peygamberimize ilk îmân getiren kimseydi ve her zaman O’nunla beraberdi. Peygamberimizin biricik kızı Fâtıma (sa), O’nun eşi idi.
O; Putperestlerin, peygamber efendimizi öldürmek istedikleri o hicret gecesinde, canını ortaya koyarak Resûlullâh’ın yatağına yatan, hem Mekke’de ve hem de Medîne’ye hicret gerçekleştikten sonra ashâb ® arasındaki kardeşlik (musâhiplik) eşleşmesinde Hz. Peygambere kardeş olan, Resûlullâh’ın (s.a.a) hayatta olduğu dönemde yapılan savaşların çoğunda Allâh’ın izni ile Müslüman’ların muzaffer olmalarında olağanüstü emekleri geçen ve hakkında kudsî hadîs ile; “Lâ fetâ illâ Ali, Lâ seyfe illâ zülfikâr-Ali’den yiğit er Zülfikâr’dan üstün kılıç yoktur.” buyrulan, hendek savaşında Müslüman’larda korku ve gevşekliğin hâkim olduğu bir sırada, kimsenin karşısına çıkmaya cesâret edemediği elebaşı bir müşrîki, dillere destan kılıç darbesi ile cehenneme yuvarlayarak, Hz Peygamber’in (s.a.a); “Ali’nin bu kılıç darbesi diğer bütün insanlar ve cinlerin ibâdetlerinden daha üstündür/faziletlidir.” kelâm-ı şerîflerine mazhâr olan… kimsedir.

Ehl-i Beyt Anlayışına Göre İmam Ali

Ehl-i Beyt’in anlayışı ve yoluna göre, İmâm Ali (as), ilâhî emir gereği Hazreti Resûlullâh’ın (s.a.a.) hak halifeleri olan Oniki masum İmâm’ın ilkidir. Resûlullâh, İslâm davetini teblîğe başladığı günden itibaren, çeşitli münâsebetlerle, Hz. Ali’nin bu ilâhî hilâfet makâmının sâhibi olduğunu açıklamıştır. Özellikle de “Ğadir-i Hum” denilen mevkide vedâ haccı dönüşünde Hazreti Ali’yi hilâfet-İmâmet-Velâyet makâmına ilâhî bir emirle atamışlar, sahâbeden bir çok ileri gelenler de orada Hz. Ali’yi bu makâma atanmalarından dolayı tebrîk etmiş, kutlamışlardır. Ehl-i Beyt mektebinde bu münâsebetle “Ğadir-i Hum” olayının cereyân ettiği 18 Zilhicce günü “Ğadîr-i Hum bayramı” olarak kutlanır ki, bu günde, günün önemini belirten konuşmalar yapılır, İmâm’ın (a.s) kişiliği, hayâtı, mücâdelesi hakkında bilgiler verilir, ümmete, örnek bir “İnsan-ı Kâmil”  tanıtılmaya çalışılır.[39]
Ancak; Resûlullâh’ın vefâtından sonra bazı sebeplerden ötürü ilk üç halîfe ® döneminde İmâm-ı Ali’nin zâhirî hilâfeti gerçekleşmemiştir. Üçüncü Halîfe’den sonra Müslüman’larca halîfelik makâmına getirilen İmâm (as), kendisinden önceki halîfelerin atamış oldukları bir çok vâli ve devlet görevlilerini bulundukları makâma layık görmediğinden, onları azledip, yerlerine lâyık gördüğü kimseleri tayîn etti. Bu dönemde, çeşitli nedenlerden ötürü oluşan iç muhâlefet netîcesinde, İmâm (as), Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarını yapmak zorunda kaldı.
Hz. Ali ®; takvâda, Allâh’a ibâdette, cesârette, yiğitlikte, emînlikte, Hz. Resûlullâh’tan (s.a.a) sonra gelen ilk insandı. O, her zaman hakkı, adâleti, Allâh’ın şerîatını icrâ ediyor, mazlûmlara yardımcı, dost, zâlimlere ise düşmân idi. O’nun adâlet anlayışında, hiç kimse için bir ayrıcalık söz konusu olmayıp, Hakk’a âşık, adâlet timsâli bir zât idi.
İmâm Ali; ilimde ashâbın ® arasında en bilgini idi. Resûlullâh (s.a.a); “Ben ilmin şehriyim, Ali’de onun kapısıdır, şehre girmek isteyen kapıdan gelsin.”buyurarak, Hz. Ali’nin bu derin ilmini beyân etmişlerdir.

İmam Ali’nin Kitabı

“NEHCÜ’L BELÂĞA” kitâbı da, ilim deryâsı olan İmâm’ın (as), hutbe, mektûp, öğüt ve nasîhatlerinden bir kısmını içeren kıymetlibir eserdir.
İmâm Ali, bir sabah namâzı esnâsında dâhilî hâinlerden İbn-i Mülcem (l.a.) tarafından bir kılıç-hançer darbesi ile vurulmuş ve aldığı yaralar neticesinde şehâdet şerbetini içmiştir.[41]
Selâm sana, Ey ilim şehrinin kapısı!
Selâm sana, Ey Resûlullâh’ın kardeşi!
Selâm sana, Ey müminlerin velîsi
Selâm sana, Ey hakkında; “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allâh’a sövmüş olur.”, “Ali ile savaşan benimle savaşmıştır, benimle savaşan da Allâh ile savaşmış gibi olur.”, Ey Ali! Ben Kur’ân’ın tenzîli için savaştım, sen de te’vîli için savaşacaksın.”, “Ali’yi sevmek îmândan, O’na buğzetmek ise münâfıklıktandır…” buyrulan İslâm Askeri!
Selâm sana, Ey Hizbullâh’ın İmâmı!
Hz. İmâm Ali (as) buyuruyor; “İyilerle kötüler senin yanında aynı değerde olmasın. Çünkü, bu iyileri iyilik yapmaktan soğutur, kötüleri de kötülük yapmak da cüretli kılar.”[42]
“Son veda haccı idi peygamberin.
Onsekizinci günü Zilhicce’nin.
Çıktı yüksek bir yere ol Mustafâ,
Yanına aldı Ali’yi, bâsafâ.
Dinleyiniz ey garib ümmetlerim,
Anlatayım size vasiyetlerim.
Aranızdan ayrılığım çok yakın,
Hak yoldan çıkmayın, aman, sakın.
Bana îmânı olanlar, dinleyin,
Allâh’ın fermânını siz belleyin.
İki muhkem şey bırakırım size,
Haşr’e dek rehber olur bunlar size.
Birisi, Allâh’ın Kur’ân’ıdır,
Diğeri, Ehl-i Beyt’in irfânıdır.
İşte aldım ben Ali’yi yanıma,
Son sözü tekrarlarım ihvânıma.
Canla, başla siz Ali’ye sarılın,
Böylelikle Hak yoluna doğrulun.
Ben, kimin mevlâsı olduysam heman,
Ali’de mevlâsıdır, onun her zaman.
Kim beni severse, sever Ali’yi,
Ayrı bilmez, Peygamberle, velîyi.
Kim, Ali’ye düşman olursa heman,
O, benim de düşmanımdır her zaman.
Sonra dedi, ol Muhammed Mustafâ,
Ey ashâbım eyleyin ahde vefâ.
Sonra kaldırdı elini Fahr-ı Cihân,
Dedi: Yâ Rab! Şâhit ol sen de hemân.
Allâh’ım sen de sev Ali’yi seveni,
Sen de sevme Ali’yi sevmeyeni.
Düşman ol! sen de Ali’nin düşmanına,
Yardım eyle! Ali’nin yârânına.
Her kim Ali’den kaçarsa ey Hüdâ!,
O’nu benden dâima eyle cüdâ.
Kim hakâret eylese bu Ali’ye,
Ya, husûmet eylese ol velîye.
Sen iki cihânda onu kıl hakir,
Bu duâmı müstecâb et yâ Kadîr!
İşitince hep sahâbe bu sözü,
Vecde geldi, güldü hepsinin yüzü.”
İmâm Ali (a.s) İslâm’ın onurudur.

Kısaca Hz.Ali’nin Hayatı

  • Kimlik bilgisi Adı : ALİ
  • Künyesi: Ebul Hasan ve Ebu Turab
  • Lakabı: Emir ul Muminin
  • Baba adı : Ebu Talib
  • Anne adı:Fatıma Bint Esed
  • Doğum yeri:Mekke (Kabe)
  • Doğum tarihi: Amul filden 30 yıl sonra yani bisetten 10 yıl önce
  • Peygambere (saa) olan yakınlığı: Amcasının oğlu, Damadı, Kardeşi,Vasisi, Halifesi
  • Şehadet yılı : Hicretin 40.yılı Ramazan ayının 19.günü
  • Şehadet yeri :Kufe (cami mihrabında)
  • Şehadet sebebi :İbn Mülcemin secde esnasında zehirli kılıçla darbesi
  Çocukluk dönemi
Hz Ali altı yaşına kadar Hz Peygamberin büyüdüğü evde yani babası Hz.Ebutalib”in himayesi altında büyüdü. Ama Mekke”de kuraklık çıkması nedeni ile Hz Ebutalib çocuklarının çokluğu nedeni ile onları büyütmeleri için yakın akrabalarına vermek zorunda kaldı ve Hz. Peygamber çocuklar arasında Hz Ali”yi seçti bu da O Hazretin Ali(as)”a olan sevgisini ve Hz Ali”nin Peygambere olan yakınlığını gösterir. Hz Ali çocukluk dönemini şöyle nakleder: Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı;. beni koklardı; lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi. Ben de her an, devenin yavrusu”,nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; O her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hıra dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. Ortalama 4 yıl sonra Allah Resulü”ne ilk ayet nazil oldu ve Hz Ali Ona ilk tabi olan kimse idi.O zamanın en zor şartlarında Peygamber”in yanında ve Onun emrinde idi
Yine İnzar ayeti ismiyle meşhur olan En yakın aşiretini uyar(1) ayet-i kerimesi nazil olarak Peygamber-i Ekrem yakın akrabalarını uyarmakla görevlendirildiğinde, Hz. Resul akrablarını toplayarak onlara: Sizlerden kim, benim bu görevimde bana yardım etmeye hazırdır ki, benim kardeşim, vasim ve aranızda halifem olsun? buyurduğunda, onların arasından yalnızca Hz. Ali (a.s) ayağa kalkarak imanını ibraz etmiş, buna müteakip Peygamber-i Ekrem de mübarek elini Hz. Ali”nin omuzuna koyarak: Bu benim kardeşim, vasim ve sizin aranızdaki halifemdir; onu dinleyin, ona itaat edin buyurarak o Hazret”in iman etmesini kabul etmiş ve İslam dininin ilk başından itibaren kendinden sonra Hz. Ali”nin geldiğini vurgulamıştır. Böylece Ali (a.s) Müslümanlar arasında ilk iman getiren ve hayatı boyunca Allah”tan başkasına tapmayan ilk şahsiyet olmakla birlikte, Hz. Resulullah (s.a.a)”dan sonra İslam dininin ikinci şahsiyeti oluvermiştir. (2)
  İnzar ayeti ve Kureyşin islama daveti  Muhammed bin Cerir-i Taberi, Hz. Ali (a.s)”ın şöyle buyurduğunu naklediyor Resulullah (s.a.a) beni çağırdı ve şöyle buyurdu: Ya Ali! Allah-u Teala, kendi yakınlarımı inzar etmemi (uyarıp korkutmamı) emretmiştir. Sen bizim için bir yemek yap. Sonra Abdulmuttalib oğullarını, onlarla konuşmam için bir araya topla da iletmekle görevli olduğum şeyi onlara ileteyim.Ben de Resulullah”ın emri üzere onları bir araya topladım, Resulullah (s.a.a) onlara hitaben şöyle buyurdular: Allah-u Teala, sizi O”na davet etmekle beni görevlendirmiştir. Sizlerden hanginiz, aranızda benim kardeşim, vasim ve halifem olmak istiyor? Orada bulunanların hepsi sustular. Onların hepsinden yaşta küçük olmama rağmen; Ya Resulellah, ben senin yardımcın olmak istiyorum dedim. Resulullah (s.a.a) elini benim boynuma koyarak şöyle buyurdu: Bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; sözünü dinleyin ve emirlerine uyun.
Hicret  Ali (a.s), Peygamber-i Ekrem”in hicretine kadar devamlı onunla birlikte olmuş, düşmanlarına karşı onu savunmuş, kafirlerin Allah Resulü”nü katletme kararı aldıkları hicret gecesi de Ali (a.s), canını feda etmek pahasına, Peygamber efendimizin yatağında yatmış ve Resul-ü Ekrem bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine”ye doğru yola koyulabilmiştir.(3) Hz. Resulullah”ın emniyete kavuşmasından sonra da o Hazret”in vasiyeti üzerine, Peygamber-i Ekrem”in nezdinde emanet olan halkın emanetlerini sahiplerine iade ederek annesini, Resul-ü Ekrem”in sevgili kızı Fatime-i Zehra”yı başka iki kadınla birlikte alıp Medine”ye doğru hareket etmiştir.(4) Resulullah (s.a.a)”in Medine”ye hicretinin peşice, Hz. Ali (a.s) da o şehre gitti. Hicretin ikinci yılında Hz. Fatimet”üz- Zehra ile evlendi. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan İmam Hasan (a.s) dünyaya geldi. Ali (a.s) Peygamber”in vefatında otuz üç yaşındaydı. Tüm dini faziletlere sahip olup, sahabe içerisinde her açıdan en seçkin mevkide olmasına ve Hz. Resulullah (s.a.a)”ın ümmete açıkça: Ben kimin mevlası (efendisi) isem Ali de onun mevlasıdır ve Ali benden sonra her mü”min erkeğin ve mü”me kadının velisidir(5) buyurmasına rağmen o Hazret”in genç olması ve Peygamber”in savaşlarında kafirlerden bir çoğunu öldürüp, onlardan düşman kazanması bahane edilerek hilafetten kenara itildi. Böylece o Hazret”in eli tüm genel olaylardan kesildiğinde evinin bir köşesine çekilerek özel kişileri eğitmeye başladı. Peygamber”in vefatından sonra 25 yıl üç halifenin hilafet zamanı geçti. Üçüncü halife Osman öldürüldüğünde halk Hz. Ali”ye (a.s) biat ederek onu hilafete seçti.
Hilafet  Hz. Ali (a.s) dört yıl dokuz ay süren hilafeti müddetinde Peygamber”in siretine uyup, hilafet”e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu. Elbette bu ıslahlar, bir kısım çıkar peşinde koşanların zararına olduğu için sahabeden bazıları, Ümm-ül Mü”minin Ayşe Talha Zübeyr ve Muaviye liderliğinde üçüncü halifenin kanını bahane ederek halifeye karşı çıkıp, çeşitli çirkin olaylara sebebiyet verdiler. O hazret bu fitneleri yatıştırmak için Basra yakınlarında Ayşe, Talha ve Zübeyr ile savaştı ve bu savaş, Cemel savaşı adında maruf oldu. Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı; bu savaş Sıffın savaşı adını aldı ve bir buçuk yıl devam etti. Nehrevan adıyla maruf olan muharebesinde de Hariciler ile savaştı.
 Şehadet 
Böylelikle o hazretin hilafet müddetice gösterdiği çabaların bir çoğu iç kargaşaları gidermek yolunda geçti. Çok geçmeden Hicretin 40. yılı Ramazan ayının 19. günü Kufe mescidinde, sabah namazında, Hariciler tarafından yaralanıp iki gün sonra şehit oldu.(6)