KARIŞIK

5 Nisan 2019 Cuma



CİMCİME SULTAN TÜRBESİ  .ankara. haymana






Haymana’da ziyaretedilecek yerlerin başında Sultan Cimcime Hatun gelmektedir. Kaplıcaların şifa kaynağı olduğunu bulan ilk kişidir. Rivayete göre çocuğu olmayan bir aile Cimcime’yi saraydan evlat olarak almışlar. Cimcime Sultan’ı evlatları olarak büyütmeye başlamışlar. Cimcime Sultan gün geçtikçe gelişmiş büyümüş, aile Cimcime’yi öz evlatları gibi sevmiş bağırlarına basmışlardır. Bir müddet sonra aileninde bir kız çocukları dünyaya gelmiş. Saraydan aldıkları evlatlık ile öz kızları birlikte büyümüşler. Ailenin öz kızı evlatlık olan Cimcimeyi kıskanmaya başlamıştır. Annesiyle birlikte bu duyguya kapılarak Cimcime’yi evden uzaklaştırmaya karar vermişler. Evde huzuru bozulan baba çaresiz kalarak evlatlık Cimcime’yi evden çıkarıp bugünkü kaplıcanın sık orman ve ağaçlıktan ibaret olan sıcak    suyun
kaynağına getirmiş, uyutmuş, bırakmış ve hemen kaybolmuş. Korku içinde uyanan Cimcime Sultan’ı bir sıkıntı ve üzüntü almış. Cimcime Sultan’ın bütün vücudunu sivilceler kaplamış, kabuklu yaralar oluşmuş. Vücudunda oluşan sivilce yaraların ağrı ve sızılarına dayanamayan Cimcime yakınındaki yerde kaynayan sıcak suda yıkanmaya karar vermiş. birkaç defa yıkanınca sızıların geçtiğini görmüş. Yıkanmaya devam ettikçe yara, sızı ve sivilcelerin kaybolduğunu gören Cimcime Sultan, suyun yararına ve şifasına inanmış ve suyu  sahiplenmiş. Suyu etrafa tavsiye etmeye başlamış. Çok yararlı ve şifalı su olduğunu duyurmuş. Babası Cimcime’yi terk ettiği yere gelerek Cimcime’yi görmüş ve hayretler içinde kalmış. Cimcime’nin daha bir serpilmiş, eli yüzü nur içinde görmüş, bakakalmış, şaşırmış; ‘’ kızım ne olduki değişi verdin?’’ demiş. ’’Şu kaynak suyunda yıkandım böyle oldum, iyileştim.’’ demiş. o gün bu gündür suyun şifa kaynağı olduğu bilinmiş ve binlerce hastaya deva olmuştur. Günümüzde de Cimcime Sultan’a şifa olan bu sular hepimize şifa dağıtmaya devam etmektedir.

Yağmur Dede Türbesi . suriye . Afrin ..Mabeta 







Afri’nin Mabeta kasabası Alevi inancına mensup insanların yoğunlukta yaşadığı bir yerleşke. Kürt Alevi yurttaşlar yüz yıllar öncesinden Maraş, Adıyaman, Malatya  kentlerinden göç ederek buraya yerleşmişler. Göçle beraber kutsal değerlerini de beraberinde taşımışlar.
Türkiye ile Suriye sınırının uzun zaman önce kapanması ile beraber akrabalarından uzaklaşmışlar. İnançlarından da uzaklaşmış olsalar da Alevi değerlerini korumaya, onu yaşatmaya devam ediyorlar. Bu kutsal değerlerinden biri de Yağmur Dede inanışı ve Türbesi.
TÜRBE 30 YIL ÖNCE MABETA’DA YAŞAYAN ALEVİLER TARAFINDAN İNŞA EDİLMİŞ
Yağmur Dede tepe üzerine kurulu Mabeta kasabasının hemen batı ucunda bulunuyor. Yağmur Dede Türbesi  yaklaşık 30 yıl önce Mabetalı Alevilerin kendi imkanları ile inşa edilmiş. Mezarın üzerini örten iki odalı bir yapı bulunuyor. Bir kısmı mutfak olarak kullanılırken, bir kısmı da türbenin üzerini kaplıyor. Türbenin üzerinde küçük bir kubbe bulunuyor. Türbeyi kaplayan odanın dış duvarları dilek taşı olarak bırakılmış. Duvardaki küçük oyuklara insanlar dilek tutarak taşlarını tutturmaya çalışıyorlar. Taş tutarsa dileklerinin yerine geleceğine inanıyorlar.
KUTSAL MEŞE AĞAÇLARINI KESENLERİN İFLAH OLMAYACAKLARINA İNANILIYOR
Kapıdan içeri girerken orada bulunan meşe ve zeytin ağaçlarından yapılan küçük kazık haline getirdikleri dal parçaları yere çakılıyor. Bu da dileklerin tutması için yapılan bir ritüel. Türbenin etrafında üç dört tane yüz yıllık meşe ağaçları  bulunuyor. Ağaçlardan biri türbenin üzerini tamamen dalları ile kaplamış durumda. Bir ağacın dalları dilek çaputları ile donatılmış. Bu ağaçları kesmek ise yasak. Zira ağaç kesen kişinin iflah olmayacağına inanılıyor. Bu meşe ağaçlarının dikkat çeken bir yanıda yörede sadece tek türbe etrafında bulunması. Bu yerleşkede başka bir alanda meşe ağacı bulunmuyor. Binanın hemen önünde çok eski zamanlarda yapılmış bir su kuyusu bulunuyor. Bu kuyudan hem içmek, hemde yemek yapmak için su ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
KESİLEN KURBANLARLA YAĞMUR VE SAĞLIK NİYAZ EDİLİYOR
Türbenin içerisinde bir mezar bulunuyor. Bu mezarın Yağmur Dede’ye ait olduğuna inanılıyor. Yağmur Dede’nin kim olduğuna ve nereden geldiğine yönelik bir bilgileri bulunmasada, yörede yaşayan halk yağmur dedenin kerametine inanıyorlar.
Türbenin içerisinde mezarla birlikte Alevi inancının temelleri olan Hz.Ali ve diğer Alevi kutsallarının resim ve tasvirleri bulunuyor. Bu resimler arasında  Hz. Ali ve 12 imamlar, Hacı Bektaş-ı Veli,  Hz. Ali’nin Hayber önlerinde olduğunu tasvir eden resim, ayrıca  Arapça bir bez üzerine yazılmış  Hz. Hüseyin yazısı ve Zülfikar  resmi bulunuyor.
Türbe hakkında bilgi veren Mabeta Alevilerinden Muhammet Ali Çoli, Yağmur Dede Türbesi’ni şöyle anlatıyor:
” Yağmur Dede köyün hemen yan tarafında. Mabeta genel olarak Aleviliği ile bilinir. Yağmur Dede’ye  genel olarak  her yıl gelinir, onun dışında da mevsim kurak geçerse Yağmur Dede ziyaret edilir. Allahın ve Yağmur Dede’nin izni ile kestiğimiz kurbanlarla  yağmur niyaz ederiz. Yağmur Dede’ye yağmur istemeye gelmeden önce tüm köylü ve kasabalı kendi aralarında para, bulgur, yağ, tuz biriktirerek kurban alır. Bu yardımda herkes eşit değildir, herkes kendi imkanına göre katılır. Kurban kesildikten sonra Yağmur Dede’den ricada bulunuruz “Bize yağmur yağdır” diye. Kesilen kurban ve yapılan yemek burada yenilir. Yağmur duasının dışında her cuma da gelinir. Hastası olanlar şifa dilemeye, çocukları olmayanlar çocuk dilemeye gelirler. Bu niyazda bulunanlar kurbanlarını keserler. Hem burada, hemde isterlerse köyde dağıtırlar. Ama kurbanlar illa burda Yağmur Dede huzurunda kesilir”

VAYLOĞ DEDE.. türbesi malatya



VAYLOĞ DEDE..  türbesi    malatya



Babası Şah Veli Dede’nin torunu Deli Mürteza Dede’dir. Anası aynı soydan Cenefer dedelerden İnsaf Anadır. Vayloğ Dede 1895 tarihinde Mezirme Köyü’nde doğmuş. Babası, dedesinin adı olan Mustafa adını koymuş. Osmanlı Devleti’nin son yıllarıdır. Halk harplerden bıkmış, usanmış. Erkeklerini harpte kayıp ettiği için insan gücü kalmamış. Ülke kıtlık ve yoksulluğa düşmüş. Böyle bir zamanda çocukluğu ve gençliği geçen Mustafa okumamış. Tarla ve bahçe işlerinde babasına yardımcı olmuş.
Vayloğ Dede ile ilgili anlatımlar şunlardır:

Denizli'de bir kadının rüyasına girer. "Adım Vayloğ. Hekimhan'ın Mezirme Köyü'ndenim. Ocağıma geleceksin." der. Çocuksuz olan kadın kocasıyla birlikte Hekimhan'a gelir. Mezirme'yi ve Vayloğ Dede'yi sorarken, çarşıda bizzat dedenin kendisiyle karşılaşır. Kadın "işte rüyamda gördüğüm adam bu" diyerek Vayloğ Dede 'nin elini öper. Birlikte köye giderler. Bir kurban alıp keserler. Kadın kocasıyla Denizli'ye döner ve ileride bir çocuk sahibi olduğu öğrenilir.
Vayloğ adı ile şu söylence anlatılmaktadır:

Vayloğ Dede, Arguvan'ın Dolaylı Köyü'nde sohbette bulunmaktadır. Arapkirli boyacı Karabet de o sırada aynı köydedir ve Abidin adlı birinin misafiridir. Karabet Abidin Efendi'ye " bizi de (görgüye) sohbet toplantısına kabul ederler mi ? " diye sorar. Abidin " bırakmazlar " der. Ermeni Karabet o akşam rüyasında üç kişinin semah döndüğünü görür. Sabahleyin Abidin'e gördüğü rüyayı anlatır. Abidin " bir çuval buğdayı al Vayloğ Dede'nin yanına git " der. Karabet buğdayı alır, Vayloğ Dede'nin kaldığı eve gider. Dedeyi kahvaltı ederken bulur.

Karabet, "Vayloğ Dede bir Allah Allah de " ricasında bulunur. Vayloğ Dede dua eder, bir lokma ekmeği Karbaet'e uzatır ve " al bu da semah dönen üç sofunun olsun " der. Karabet, Vayloğ Dede'nin elini bir kez daha öper.

İğdir Köyü’nden Cılış’ın Hürü kadının oğlu İsmail asker kaçağıdır, yakalanmış Keban’a götürülmektedir. İsmail, Jandarmalar arasında giderken anası arkalarında döşünü yumruklayarak ağlayıp sızlanmak-tadır. Keban yolu Mezirme’den Deli Mürteza’ların kapısının önünden geçmektedir. Anası Hürü kadın arkalarından türkü ile karışık Vay …. Loğ …. Vay …. Loğ… İsmairim yeni ev yaptırdın. Kapısı kurulmadı, tarlan sürülmedi, Benim hallerim ne olacak Vay………………….. Log………………….. Vay …. Log… diyerek döşünü yumruklayıp ağlamaktadır. Bunu gören Küçük Mustafa Hürü Ana’nın peşine takılmış. Onunla beraber Vay …. Loğ …. Vay … Loğ …. diyerek döşünü yumruklayıp peşi sıra gitmektedir. Bu olaydan sonra döşünü yumruklayarak Vay …. Loğ …. Vay …. Loğ … kelimesini dilinden düşürmemiş. Halk Küçük Mustafa’yı döşünü yumruklayarak Vay …. Loğ …. Vay ……………. Loğ … diyerek söylemeye başlamış. Vayloğ örede yaygın bir ad haline gelmiş.

Bir taraftan da Karadirek tekkesinde Görüm ve Cemi ayinlere katilarak deyişler ve mersiyeler söylenmesini Cem birleyip görüm yap-masmi öğrenmiş. Dedeliğe başlamış. Halk kendisine Vayloğ Dede demeye başlamış. Kendi köyünden Hasi’nin Kızı Emine Hanim’la evlenmiş. Bu evlilikten Zeynep, İlyas, Fatma, Zöhre ve İnsaf adlı çocukları olmuş.

Geçim zorlaşınca Hasan Çelebi tarafından Karagüney köyüne göçer. Orada tarla edinir, yerleşir. Vayloğ Dede saf okur-yazar olmayan deli dolu bir insandır. Karagüney köyünde istediği yaşamı bulamaymca 1952 yılında Mezirme köyüne geri döner.

Babası Deli Murtaza’nın ölümünden sonra Vayloğ Dede taliplerini görüp – sormak için dedeliğe başlar. Taliplerden aldığı hakullahın bir kısmını köyün fakir fukarasına dağıtırdı. Hekimhan – Hacılar Köyü’nde, Arguvan – Kızık Köyü’nde kaynayan Abdal Musa pilavına elini daldırarak, kazanı karıştırmasını, içerisinden bir lokma eti çıkarması ve elinin yanmaması. Çocuğu olmayan kadınlara dua ederek çocuk sahibi olmaları. Pekçok kadının onun duası ile çocuklarının olduğuna inanılır. Bunlar erkek olan çocuklarına Mustafa adını verirler. Bu çocuklardan Vayloğ Dede’nin sakat gözü, çalık parmağının izleri görülmektedir. Bazılarında ise divanelik özelliği vardır. Bu çocuklara “Vayloğ Nazarlaması” adı verilmektedir.

Başkalarının düşüncelerini okuma, gaipten haber verme, nefes evladı verme gibi konularda mucizeleri olduğuna inanılan Vayloğ Dede herkesle içli dışlı olması, babacan davranışları ve ünlü ‘İçindeki babayı çıkar” deyimini kullanması ile tanınır.

Soyunun Hz. Ali’ye dayandırılması nedeniyle “Ocakzade” olması evinin ve mezarının ziyaret edilmesi gelenekselleşmiştir. Ziyarete gelenler, genellikle kurbanla gelirler ve niyaz ederler. Ziyarete gelen hastaların **** bulması, taliplerin kalbinden geçenleri bilmesi ile Arguvan, Hekimhan, Malatya ve Sivas çevresinde büyük bir üne kavuşur.
Adı İstanbul, İzmir ve Hatay’a kadar yayılır. Vayloğ Dede artık derman arayanlann dermangâhı olmuştur Evi ziyarete gelenlerle dolup, taşmaya başlamıştır. Dede köy çeşmesinin yanına yeni bina yaptırarak ziyarete gelenleri rahat ettirmeye, daha çok ziyaretçiyi kabul etmeye çalışıyordu. Yurdun dört bir yanından Alevisi, sünnisi, felçli, ağrı çeken hastalarını, çocuğu olmayan kadınların çocuk istemeleri ile gelen ziyaretçilerle dolup taşmaya başlamıştır. Çocuksuz kadınlar çocuk sahıbi olmuş, adlarını Vayloğ koymuşlardır. Bu çocuklar yaşamaktadır. Vayloğ Dede’nin yaptıklarını gören yüzlerce insan vardır. Hepsi canlı bir tanıktır.

Artık Vayloğ dede köy köy gezmez, taliplerin istediği ve gelip götürmeleri ile gider. Görüm işlerini yapar, tekrar evine bırakırlar. Dede kendini dine adamış özünü Allah’a bağışlamıştı. Halk dedelere dolu dolu gelmeye başlamış, Dede’nin duasını almak için ziyaretlere gelmeye başlamışlar.Ayrıca Yusuf oğlu Muzuk Abidin ve Divane adı ile anılan Divane Dede Çorum – Sivas – Tokat ve Amasya taraflarında dedelik yapardı. Kızkardeşi Satı, aynı köyden Süleyman’la evlenmişti. 1971 tarihinde Ballıkaya Köyü’nde 76 yaşında vefat eden Vayloğ Dede Orta mezarlığa defnedilir.

Daha sonra Dede’nin sevenleri bir Türbe yaptırarak Vayloğ ailesini türbe içine aldılar Halk artık Vayloğ Dede’nin türbesine ziyarete gelmeye başladılar. Aşırı ziyaretçi kalabalığı karşısında türbe yetersiz kaldı. Bu durumu gören talipleri yeni köyün batısına adına yakışır adak kesim yeri, lokma pişirme ve yeme yeri, türbesi ve hasta yatırma yeri, erkek ve kadın tuvaletleri ile modern bir türbe yaptırdılar. 1998 tarihinde Dede’nin naaşı nakledildi. Halk gruplar halinde adaklan ile gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor.