KARIŞIK

Yeşil Türbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeşil Türbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2016 Cumartesi

Yeşil Türbe

Yeşil Türbe

Yeşil Türbe
Şehir yaşamının insanın duygularını örselediği zamanımızda, kimi vakit soluklanacak bir liman, bazı vakit de sürprizleri ile efkarımızı dağıtacak sihirli olan bir mekan aranır. Böyle zamanlarda, geçmişin puslu yapraklarından gelen ve kendine özgü olan yapısı ile yaşamın bütün neşvesini sergileyen yeşil, bir sükünet koyu olarak kendini gösterir. Bursa'nın güzel bir semti olan Yeşil, şöhretini tabi yapısının iç açıcı renkli dokusuyla beraber, Osmanlı tarihinde benzeri yer almayan yeşil Külliye’sinden alır.

Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu olarak kabul edilen Çelebi Sultan Mehmet’in, yaşarken yapımına başlanan külliyenin günümüze kadar kalabilen bölümleri cami, türbe, medrese, hamam ve imarettir. Eşsiz firuze çinileriyle cazibesini günümüzde hala devam ettiren Yeşil Türbe, bu külliye içerisinde asli vazifesini devam ettirerek ön plana çıkmaktadır. Türbenin mimarı, Fetret Devri'nde Osmanlıların toparlanmasında büyük yararlılıklar gösteren başarılı asker Hacı İvaz Paşa’dır. Çini ve öbür süsleme işlerini yapan ustalar ise Üstadan-ı Tebriz adıyla anılan Hacı Ahmet Tebrizi, Muhammed Mecnün ve Ali bin İlyas Ali’dir.

Müceddid-i Devlet Çelebi Mehmet, yeşil Türbe’nin tarihimizde yer alan haklı şöhretinin nedenlerini, sanat üstünlüğüyle beraber, yapıldığı zamanının siyasi koşullarında ve banisi Çelebi Mehmet’in ruh dünyasında bulunan önceliklerde aramak gerekir. Sultan, Osmanlı Devleti’nin kaos ortamına sürüklendiği Fetret Devri’nin bitiminde tahta geçmiştir. Mağlubiyetle sonuçlanan Ankara Savaşı'nın ardından Yıldırım’ın oğullarından Süleyman, İsa, Musa ve Mehmet Çelebiler, amansız olan bir taht kavgası yaparlar. Zira Timur, Anadolu’dan ayrılırken arkasında buhranlı bir ülke bırakmak gayesi ile bu dört şehzadeye de hükümdarlık beratı vermiştir. 

Şehzadeler arasında 11 sene devam eden bu yorucu mücadeleyi stratejik olan dehası ile Çelebi Mehmet kazanır. Kazanır, fakat hükümdarsız geçen seneler de Osmanlı toplumunda derin yaralar açmıştır. Genç padişahı zor günler beklemektedir. Otorite boşluğundan faydalanan iç ve dış düşmanlar devleti yıkamamış, ancak ona büyük zararlar vermişlerdir. İşte böyle bir zamanda Anadolu’da ve Balkanlarda hakimiyeti yeniden tesis eden Çelebi Mehmet, devleti yeniden ayağa kaldırır, halkın ümit kaynağı olur. 

Sekiz senelik saltanatı boyunca karşılaştığı tüm gaileleri azimli ve soğukkanlı idaresi ile aşar. Bu arada siyasi olan başarılarını sanat eserleri ile taçlandırarak milletinin burkulan kalbini tamir etmeyi ihmal etmez. Devletini sil baştan inşa etmesi, milletini bir baba şefkatiyle kucaklaması, Çelebi Sultan ve Mehmet Bey ünvanıyla da anılan Birinci Mehmet’e, Müceddid-i Devlet unvanını kazandırır. Kendi devletini fırtınalı okyanuslardan sakin olan limanlara yanaştırmayı başaran yüce hünkar, kendi hayat seyahatinin son limanına ise 1421’de kavuşur. Edirne’de bir av esnasında felç olup atından düşer. Ölüm zamanı paşalarını çağırıp, hemen oğlum Murat’ı getirtin. Ben bu yataktan kalkamam. Murat gelmeden ölürsem fitne çıkar. Tedarik görün, ölümümü gizleyin, diyerek vasiyet etmiştir.