Hızır Suyu
Rivayete göre, Ardıçalan köyüne bağlı olan Yeşilova (eski adı: Birestik) mezrasında Şehsüvaroğullarından Mahmut Beyin bir konağı varmış. Konak, Ardıçalan köyünün kuzeyindeki tepenin eteğinde imiş.
Anlatıldığına göre, Mahmut Bey’in beyliği zamanında, Birestik’teki konağında misafirleriyle yemek yerken kapıya bir atlı gelir. Mahmut Bey, atlıyı sofraya buyur eder ve hizmetçisine de atı yemlemesini söyler. Hizmetçi kendisine söyleneni yaptıktan bir süre sonra atın önüne koyduğu yemin at yedikçe arttığını fark eder. Diğer taraftan, misafirlerle birlikte yemek yiyen atlı, aniden yerinden kalkıp ‘Şehsüvaroğlu Hüseyin Bey şu anda çok darda ona yardım etmem gerekir’ diyerek izin ister ve atına atlayıp oradan ayrılır. Çevredekiler bu şahsın Hızır olduğuna inanırlar. O andan itibaren onun suyundan içtiği çeşmenin önemi artar ve kutsal görülmeye başlanır.[18]
Bölge insanı tarafından Çorakdere Suyu diye de bilinen Hızır Suyu’ndan içilme nedenlerini şu şekilde sıralamamız mümkündür:
-Onlara göre bu su, çeşitli hastalıklar için şifadır.
-Hamile bir bayan doğumunun kolay olması için banyo yaptığı suya bu sudan katarak yıkanır.
-Yeni doğan çocuklar, iyi huylu olsun diye buradan getirilen su ile yıkanır.
-Ardıçalan ve Gelintarla köylülerinden cilt hastalıkları, özellikle de egzama için bu suya gidildiği, bu suda banyo yapıldığı, suyun kaynadığı yerde yetişen iğde ağacına çaput bağlandığı, dilek tutulduğu ve buradan alınan çamurun yaranın olduğu yere sürüldüğü anlatılmaktadır. Bütün bunlar, şifa niyetiyle yapılmaktadır.