KARIŞIK

18 Şubat 2016 Perşembe

Baba Sultan Türbesi..adana




Kitabeden anlaşıldığına göre 1358 yılında Hamidoğlu ılyas Bey zamanında ısa Bin Musa için yaptırılmıştır. Türbe içinde Baba Sultan’ın yanında Sureti Baba (Zorti Baba) ve Palaz Baba’nın mezarı bulunmaktadır. Türbe sekizgen yapıdadır ve üzeri konik bir çatı ile örtülmüştür. Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan türbe köyke taşından yapılmıştır. Türbenin her yüzünde yuvarlak kemerler ve bunların içerisine yerleştirilmiş birer pencere bulunmaktadır. Zorti Baba’nın, Eğirdir’i işgal eden Timur’a karşı geldiği ve ona “zort” çektiği için bu ismi aldığı söylenmektedir. Eğirdir’i bizzat Timur’un işgal etmediği, komutanlarının işgal ettiği daha olasıdır. Dolayısıyla Zorti Baba’nın kafa tuttuğu, Timur’un komutanı olabilir.

Çoban Dede Türbesi / ADANA -

Çoban Dede Türbesi / ADANA -

Çukurova -Karslı Mahallesi

Türbenin Yeri: Çoban Dede yatırı Adana İli Çukurova İlçesi’ne bağlı Karslı Mahallesinde, Seyhan Barajının yanındaki tepelik alandadır.
Çoban Dede Sandukası

Çoban Dede Kimdir: Hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız Çoban Dede’nin kardeşlerinin yaşadığı dönem nedeni ile 16.-17. Yüzyıl civarında yaşadığı sanılmaktadır. Gerçek ismi hakkında bilgi yoktur. Mezarının bulunduğu yerde çobanlık yaptığı söylenmektedir. 33 yaşında vefat ettiği belirtilmektedir.
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Değişik kaynaklara göre rivayet edilen kardeşleri Durhasan DedeBulut DedeAli Dede,Sadık DedeYoğurt DedeTosun DedeCabbar DedeMuhittin DedeZilli Dede, Ateş Dede, Bulamaç Dede ve Sultan Abladır.
Türbenin Durumu: Çoban Dede’nin türbesi 1970’li yıllarda onarım görmüş, fakat tekrar bakımsız bir durumdayken, 1981 yılında Ayşe Ökmen tarafından bugünkü haliyle yeniden yapılmıştır. Türbenin içinde Çoban Dede’nin betonla sıvanmış ve üzeri yeşil  bezlerle, bayraklarla süslenmiş mezarı bulunmaktadır.
Türbenin bulunduğu tepeye bir merdivenle ulaşılır. Tepeden süzülen yapay bir şelale yaratılmıştır. Türbenin bulunduğu yer ve çevresi belediye tarafından mesire yeri olarak düzenlenmiştir.
Ziyaret Nedeni: Çoban Dede’yi sevap kazanmak isteyenler, çeşitli dilekleri olanlar, sinir ve ruh hastaları, görme özürlüler, çocuğu olmayanlar, ev sahibi olmak isteyenler ve sınıf geçmek isteyenler ziyaret etmektedir. Ağaçlara çaput bağlamak, kilit asmak, mum yakarak adak adarlar. Adakları yerine gelen ziyaretçiler kurban keserler, mevlit okuturlar, lokum ve helva dağıtırlar.
Menkıbeler: 1-) Ali Dede, Adana’da yaşar, geçimini ayakkabı imalatı ile sağlarmış. Kardeşi Çoban Dede dağda yaşar geçimini hayvancılıkla sağlarmış. Bir gün Çoban Dede koyunlarını sağdıktan sonra, sütü bir mendilin içine koyup kardeşi Ali Dede’nin ziyaretine gider. Çoban Dede kardeşinin yanına gelince onun bir kadının ayakkabı ölçüsünü aldığını görür. Ali Dede kadınlarının çıplak topuklarına bakınca, kerameti sona ermiş ve mendildeki süt akmaya başlamış. Bu durumu gören Ali Dede kardeşine seslenmiş: “Sen git dağda çobanlık etmeye devam et! Dağda koyunların içinde keramet sahibi olmak kolay, zor olan insanların içinde keramet sahibi olmaktır."

2-) Çoban Dede geçimini bir ağanın yanında çobanlık yaparak sağlarmış. Çoban Dede’nin ağası hac ziyaretine gider ve Mekke’de iken canı köfte ister. Bu durum Çoban Baba’ya malum olur ve ağanın karısına köfte yapmasını söyler. Köfteleri yapan hanımdan alıp göz açıp kapayıncaya kadar köfteleri Mekke’ye ulaştırır. Ağa hacdan dönünce Çoban Dede’nin kerametine inanır.

3-) Çoban Dede’nin zor durumda olanlara yardım ettiği hususunda bir çok hikaye vardır. Çoban Dede’nin rüyalarına girdiğini söylemektedirler. Örnek bir hikaye türbeyi bugünkü haliyle yaptıran Ayşe Ökmen’den aktarılmıştır. Ökmen eski haliyle olan türbeyi ziyaret etmiş ve Çoban Dede’den ev istemiştir. Eğer isteğine kavuşursa onun türbesini yeniden yapacağını söylemiştir. Kısa zamanda eve ve paraya kavuşan Ökmen adağını unutmuştur. Bir gece rüyasında Çoban Dede’yi görür. Rüyada Çoban Dede Ayşe Ökmen’e dileğini hatırlatır. Ayşe Ökmen’de yeni türbeyi hemen yaptırır.

4-) Adnan Menderes Bulvarı yapılırken yol Çoban Dede’nin bulunduğu tepeye kadar gelmiş. Mühendisler yolun düzgün olması için tepenin yıkılmasını söylemişler. Ne yapılmışsa tepe bir türlü yıkılamamış. Sonra Çoban Dede işçilerin, mühendislerin rüyasını girerek tepenin yıkılmasına mani olmuş.

5-) 1945’li yıllarda şehrin dışında kalan türbe etrafında balık tutmak ve avlanmak için türbe yakınına avcılar gelirmiş. Türbe yakınında avcılar ne yaparlarsa yapsınlar, ağaç üzerlerindeki kuşları vuramazlarmış.  
  
Kaynakça: Hatice Özcan – Halkın Çoban Dede’den Beklentilerinin Psikolojik Nedenleri (2007) / Kutlu Özen – Adana Yöresindeki Üç Adak Yeri / Yrd.Doç.Dr. Zekiye Çağımlar - Adana ve Çevresinde İnsana Bağlanan Umudun Yatırlar ve Ziyaretler Boyutu / Prof.Dr Erman Artun – Adana Halk Hekimliğinde Atalar Kültü / Prof.Dr. Erman Artun – Adana’da İnanç Merkezleri ve Bunlara Bağlı Kültür Değerleri

Taylan Köken

GÜLÇİÇEK HATUN TÜRBESİ..bursa







Bursa’da erken Osmanlı dönemine ait türbe.

Yıldırım Bayezid’in annesi Gülçiçek Hatun’a ait olup padişah anaları için yapıldığı bilinen türbelerin en eski örneğidir. Kitâbesi bulunmayan yapının, Gülçiçek Hatun adına düzenlenen 802 (1399-1400) tarihli vakfiyeden XIV. yüzyılın sonlarında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Yine vakfiyeden anlaşıldığına göre türbe imaret, zâviye ve bazı evlerden meydana gelen zengin bir külliyenin parçasıdır (Ayverdi, I, 462). Bu yapı topluluğunun diğer bir ünitesi de 1906 yılına kadar faal durumda olduğu başka bir belgeden öğrenilen bir medresedir (a.g.e., I, 441). 802 tarihli vakfiye, I. Murad’ın padişah silsilenâmelerinde ve vekāyi‘nâmelerde adına rastlanmayan beşinci bir oğlunun daha bulunduğunu bildirmesi bakımından büyük bir tarihî değer taşımaktadır. Burada kaydedildiğine göre I. Murad’ın tek eşi olan Gülçiçek Hatun vakıflarının idaresini oğlu Yahşi Bey’e bırakmıştır (geniş bilgi için bk. Baykal, s. 45; Ayverdi, I, 418-419). Külliyenin merkezine ayrıca Yahşi Bey tarafından bir mescid yaptırılmış ve bu mescid bânisinin ismiyle olduğu kadar bazı kayıtlarda geçtiği gibi annesine izâfeten Gülçiçek Hatun ismiyle de anılmıştır. Yapıların bulunduğu mahalleye ise Yahşi Bey mahallesi denildiği yine eski kayıtlardan öğrenilmektedir (a.g.e., I, 418).

1772 tarihli bir belgedeki, Gülçiçek Hatun Mescidi ve Türbesi’nin tamir edilmesine karar verildiğine ve bu iş için 23.400 akçe ayrıldığına ilişkin bilgiden (a.g.e., I, 419) XVIII. yüzyılda harap durumda olduğu anlaşılan türbe en son 1958 yılında onarılmıştır. Bugün de bakımsız, harap olmaya yüz tutmuş durumda bulunan yapı yeni bir onarıma ihtiyaç duymaktadır.

Plan şeması, içten 6,40 X 6,40 m. boyutlarında bir kare olan yapıyı beden duvarları üzerine yüksek bir sekizgen kasnakla oturan kubbe örtmektedir; kubbeye geçiş Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Kasnağın alt kısma göre orantısız bir yüksekliğe sahip bulunması ilk bakışta dikkat çekmektedir. Kasnağın beden duvarlarından farklı biçimde tuğla kullanmadan yalnız kesme taşlarla örülmüş olması da yine dikkat çekicidir ve bu durumlar orijinalitesinin bozulduğunu, bugünkü görünümü sonraki bir değişiklikle aldığını göstermektedir. Genel oranlar göz önüne alındığında hemen farkedilen bu uyumsuzluğun, muhtemelen yapının bütünüyle yenilendiği 1958 onarımı sırasında, orijinalde on altı köşeli olması gereken kasnağın yerine bugün görülen sekizgen ve yüksek kasnağın yapılmasıyla meydana getirildiği söylenebilir.

Türbenin giriş cephesinin önünde yanları kapalı bir revak bölümü yer almaktadır. Bugün yalnızca yan duvarları ve zemin kısmıyla ayakta kalabilmiş olan revakın örtü sistemi yıkılmıştır. Tonoz veya kubbeye işaret edebilecek herhangi bir ize rastlanmamakta, duvarların üzerindeki








SULTAN ŞAH TÜRBESİ

SULTAN ŞAH TÜRBESİ
Türbe, Birgi’yi fetheden ve Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu olan Fatih Mehmet Bey’in kız kardeşi Hanzade Hatun’a aittir. Genel dolarak Sultan Şah denildiği gibi, Hatuniye Türbesi veya Hanzade Hatun Türbesi de denilmektedir.
Türbe Ulu Camii’nin güneyinde, bugün Birgi içinden geçmekte olan Gölcük ve Bozdağ köy yolu üzerinde yer almaktadır. Taş ve tuğla ile yapılmış, altıgen prizmal gövdeli türbeler grubuna dahil olan türbe, bu plan uygulaması ile Aydınoğulları devri türbe yapıları içersinde özel bir yere sahiptir. Çünkü bu beyliğin diğer türbelerinde kare ve sekizgen gövde yaygındır. Altıgen gövde yalnız bu yapıda karşımıza çıkmaktadır.Türbe içinde taşla örülmüş bir mezar ve başında parçalanmış mermer kitabesi bulunmaktadır.

İMAMI-I BİRGİVİ KABRİ

15. Yüzyılda Birgi’de yaşamış, hurafelere karşı savaş açmış, İslam âlimi İmamı-ı Birgivi Mehmet efendinin öğrencilerinin ve kendisinin mezarının Birgi’de bulunması Birgi’de inanç turizminin gelişmesinde de etken olmuştur.

ABDURRAHMAN GAZİ TÜRBESİ..istanbul..sancaktepe

ABDURRAHMAN GAZİ TÜRBESİ
Abdurrahman Gazi Osmanlı Devletinin kuruluşunda büyük hizmetleri geçmiş bir kumandan, Aydos kalesinin fatihidir. Doğum tarihi ve yeri bilinmemektedir. Ertuğrul Gazi zamanında başlayan devlet hizmetini Osman Gazi ve oğlu Orhan Gazi devirlerinde de devam ettirmiştir.  



Osmanlı beyliğinin diğer askeri şahsiyetleri olan Akça Koca, Samsa Çavuş ve Konur Alp, Akyazı, İznik ve İzmit ile meşgul olurken, Abdurrahman Gazi de İstanbul tarafındaki hisarlara akınlar düzenlemiştir. Bursa fethedilinceye kadar, Bizans sınırında uçbeyi olarak hizmetlerde bulundu. 

1328 senesinde Orhan Gazi, Abdurrahman Gazi ile Konur Alp’i Aydos Kalesinin fethi ile görevlendirdi. Bu kalenin istihkamları çok sağlam olduğundan, kalenin fethi uzadı. Bu arada kale tekfurunun kızının gördüğü rüyadan sonra yazdığı mektup üzerine yapılan uygulanan taktik neticesinde kale fethedildi. Orhan Gazi kale tekfurunun Müslüman olan kızını Abdurrahman Gazi ile evlendirdi. Abdurrahman Gazi bundan sonra İznik üzerine akınlarda bulundu.



Abdurrahman Gazi 1329 senesinde vefat etmiştir. İsmi Eskişehir yakınında kendi adı ile anılan köyde yaşamakta, mezarı da İstanbul Sancaktepe'ye bağlı Abdurrahman Gazi mahallesinde bulunmaktadır.

SARI KADIZADE ŞEYH MUSTAFA EFENDİ TÜRBESİ





Türbe Sarıgazi’de, Sarıgazi Köyü Camii diye bilinen caminin sağ tarafındadır. Mustafa Dede Sarı Kadı Mehmet Efendi’nin oğludur ve babası ile birlikte İstanbul’un fethinde bulunduğu rivayet edilmektedir. Fetih yıllarında Sarıgazi’ye yerleşen Mustafa Dede, 1482 yılında vefat etmiş ve türbenin şu anki bulunduğu yere defnedilmiştir. Sandukasında destarlı külah vardır ve türbenin dışında eşi ve çocukları medfundur. Türbe yığma taştan yapılmıştır ve ahşap çatısı vardır. Kuzeye açılan kapısı önünde bir revak, kapısı üzerinde de bir kitabe vardır.

GÜNDOĞDU TÜRBESİ ..nigde


    Niğde/Merkez, Yenice Mah. Türbe Sokak’ta ve Hüdavent Hatun Türbesi güney yönündedir. Türbenin inşa kitabesi yoktur. Fakat Safer 745H./Haziran 1344 M. tarihinde vefat eden Gündoğdu oğlu Ahi Bevvap adına yazılan mezar kitabesi sonradan taç kapıya yerleştirilmiştir.Buna istinaden türbe 1344 yılı civarı yapıldığı kabul görülmektedir. Yapan ve yaptıran bilinmemektedir.Bazı onarımlarla günümüze gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır.Yapı tek katlı ve kare planlı türbeler sınıfına girer. Yapının inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı giriş açıklığı sövelerinde mermer, basık kemerlerinde kırmızı ve sarımtırak renklerde kesme taş, pencerelerin söve ve lentolarında beyaz mermer kullanılmıştır.

Türbe inşasında oldukça temiz bir işçilik görülmektedir.Kare planlı türbe dıştan;6.50x6.50 m. ölçülerindedir. Yapının alt kısmı kare planlı, cephe duvarları zeminden 2.20 m. yükseklikten itibaren birbirine bitişik 2 üçgen oluşturacak şekilde pahlanarak üst kısımda 0nikigen planlı ensiz bir kasnak meydana getirir. Bu durum türbede dıştan piramidal külahla, içtende tromplu kubbeyle kapatılmasına sebeptir. Yapının doğu cephesinde taçkapı, kuzey ve batı cephelerinde ise birer pencere açılmıştır. Taç kapıya çift kollu ikişer basamaklı taş merdivenle çıkılır.

Türbe sade inşa edilmekle birlikte, taçkapı, mihrap ve pencerelerde bezemeler dikkati çeker.Taçkapı; genişlikleri farklı iki bordür ve dört silmeyle üç yönden kuşatılmıştır.Motifler alçak kabartma tekniğindedir.Taç kapı kavsarasızdır.İçteki iki bordür, üstten kemer şeklinde kuşatılarak tahfif kemerini oluşturmuştur.İçte mihrap oldukça sade tutulmuştur.

HÜDAVENT HATUN TÜRBESİ



Taç kapısı üzerindeki inşa kitabesine göre, 712H./ 1312–13 M. yılında yapılmıştır. Anadolu Selçuklu Hükümdarı IV. Rukneddin Kılıç Aslan’ın kızı Hüdavend Hatun yaptırmıştır. Günümüze bazı onarımlar görerek gelen türbe, orijinal özelliğini korumaktadır. Yapı, tek katlı ve sekizgen planlı türbeler grubuna girer. Yapı inşasında sarımtırak renkte ince yönü trakit taşı; kapı ve pencerelerin söve, kemer ve lentolar ile kasnaktaki kuşak ve kitabelerde beyaz mermer kullanılmıştır. Kasnaktaki sivri kemerli alınlıklardaki bezemelerle, pencerelerdeki figürlü süslemelerde ve pencere şebekelerinde daha ince dokulu ve sert olan kırmızımtırak renkte taş; iç mekânın kubbe kasnağında sağır sivri kemerlerde siyah kesme taş kullanılarak oldukça zengin malzemeye yer verilmiştir. Yapını inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür.
Türbe, sekiz kenarlı bir kaide üzerinde sekizgen gövde olarak yükselmekte ve üstte Onatlı kenarlı kasnağa dönüşerek içten kubbeye, dıştan da sekiz kenarlı piramidal külahla kapatılmıştır. Türbe yapı bakımından olduğu kadar, bitkisel, geometrik ve özellikle figürlü plastik bezemeleri bakımından özeldir.

BİNBİR OKLU AHMET BABA TÜRBESİ

BİNBİR OKLU AHMET BABA TÜRBESİ
Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi Erenler Köyü'nün girişinde, Pınarhisar'ın 4 Km doğusunda bulunmaktadır.


TARİHÇESİ

Binbirokulu Ahmet Baba Osmanlının Balkanlar’a geçiş döneminde ilk akıncı kumandanlarındandır. 1369 yılında Pınarhisar’ın fethi sırasında şehit düşmüş türbeside buraya Erenler Köyüne, 14. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Türbe sekiz köşeli, her cephesinde sivri kemerleri bulunan, kapı büyüklüğünde yedi penceresi olan bir yapıdır. Duvarlar kalın, muntazam kesme köfeki taş kaplamalıdır. Kubbe sekiz köşeli tambur üzerine oturtulmuş, üzeri kurşun kaplıdır.
.Kırklareli Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden alınan bilgiler doğrultusunda hazırlanmıştır.

Şah Sultan Türbesi


Şah Sultan
[Resim: sah-sultan-turbesi-malatya.jpg]
Köyümüz Bozanda Türbesi bulunan Şah Sultanı elimizde bulunan bir Divan ve Sayın Ali İhsan Öztürk ün ulaştırdığı Halil Yazğan tarafından hazırlanmış bir inceleme araştırmadan yola çıkarak sunmaya çalısacagız.

Bozan Köyü'nün 100 m. doğusunda, Sazlıca deresinin köye bakan batı yamacında, Şah Sultan'ın türbesi bulunmaktadır. Yörede Sultan Hatun Türbesi diyenler çoğunluktadır. Yörede Hatun kelimesi Hatın olarak telaffuz edilmektedir. Dört bölümden oluşan türbenin 240 - 250 m2 kapalı alanı bulunmaktadır. Türbenin girişinde 100 m2'lik bir eyvan bulunmaktadır. Eyvanın bir tarafına gelen ziyaretçilerin getirdikleri adak kurbanların pişirilmesi için ocaklar yapılmış. Diğer alan gelen ziyaretçilerin getirdikleri lokmaların üzerinde yenilmesi için, masa ve tahta sıralarla donatılmıştır. 
Eyvanda sağa açılan kapının sağ tarafında, Şah Sultan'ın mezarının bulunduğu oda, sol tarafta mutfak ve karşı istikamette bulunan ikinci kapı yaklaşık 90 m2'lik geniş bir odaya açılmaktadır. Bu geniş odada sonbahar ve kış aylarında cem ayinleri yapılır... Gelen ziyaretçilerin çok olması halinde diğer zamanlarda da cem ayinleri yapılır. Bu odanın içi halılarla donatılmış, kanepeler yerleştirilmiştir. 
Türbenin mutfak bölümünde buzdolabı, ocak, tüp, yemek kazanları, tepsi, tabak, kaşık vs. gibi eşyalar bulunmaktadır. Türbenin tüm iç duvarları yarıya kadar fayanslarla kaplanmıþtır. Diğer kısımlar ise temiz bir şekilde boyanmıştır. Ve bakımlıdır. Ayrıca güneş enerjisi suyu mutfak'a alınmıştır. Ziyaretçiler için dere yatağına yakın yerde kasaphane ve tuvaletler yapılmıştır.Şebeke suyu buralarada bağlanmış ve ona göre de temizliği yapılmaktadır. 
Bozan Köyü'nde 90 yaşının üstünde yaşayan ve ömrünün son yıllarında Şah Sultan ziyaretine bakmakla meşgul olan Bessey oğlu Hüseyin Kaya'nın mezarı türbenin yanında bulunan ve kendi arazisi olan tarlaya konulmuştur. Bugün ise, Bozan Köyü'den Hüseyin Kızı Sevim Özdemir'e türbenin anahtarı teslim edilmiş olup, her türlü hizmetini eksiksiz olarak yerine getirmektedir.
(2006 tarihi itibarıyla düzeltme yapıyorum: Tekkeye şu anda Gubuzun oğlu Hüseyin Mansur bakmaktadır.)

Şah Sultanın dönemini anlatırken sadece Şah Sultanı işlemek o dönemi anlatmaya yetmeyecegi için Devrüş Muhammedi tanıtma zorunlulugumuz bulunmaktadir. Bu temelde Şah Sultanı iki başlık altında ele alacağız. Bunlar Devrüş Muhammed ve Şah Sultanın kısa özgeçmişleri ve kendilerine ait olan nefeslerden oluşacaktır. Devrüş Muhammede ait 156 ve Şah Sultana ait 20 Nefes günümüze dek ulaşmıstır. O dönemde yaşamış diğer bir Ozan Aşık-i Ahmed´in ise 73 nefesi günümüze ulaşmıstır.

Elimizdeki Divanın Meydana geliş Şekli:

Malatyanın Arguvan İlçesine bağlı Karahöyük Köyünden Mehmet oğlu Mustafa Bal(H:1329 doğumlu), küçük yastan başlamak üzere Devrüş Muhammedin, Aşiki Ahmetin ve Şah Sultanın nefeslerini, el yazısı, eski yazı, Mecmualardan ve de bazı sahip olan kişilerden toplamıştır. Topladıgı Şahıslar şunlardır: İsa Köyünden Bekir efendinin mecmuasından, Halpuz Köyünden Ahmet efendinin mecmuasından, Kuşu köyünden Geldigin mecmuasindan, Divrigi´nden Hasan Hüseyin Asil ve Yusuf Hocanın mecmuasından elde etmiştir.
Nefeslerin öz halini korudugu noktasında kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber sitemizde yayınlayacagız. 

Devrüş Muhammed Kimdir?

Devrüş Muhammed Kerkütlü Seyit Hüseyin isminde bir zatın oğludur. Seyit Hüseyin Kerbelayı ziyaret eder oradan Hac-ı Bektaş Dergahına gider hizmet eder tekrar Kerbelaya gider İmam Hüseyin Dergahındada hizmettede bulunurmuş. Bu yolculuk sırasinda her defasında Arguvanın İsaköyüne uğrar, misafir olurmuş. Bu seyahatlardan birisinde Köylülerin ısrarını kırmayıp İsaköyüne yerleşmiş ve Fatime isimli bir kızla evlenmiş.
1755 tarihinde Devrüş Muhammed dünyaya gelmiş ve küçük yaslardayken babası ölmüş. Annesiyle beraber fakirlik ve zaruret içerisinde büyümüş ve daha genç yaşında ilahi bir aşka tutulmustur.
Hac-ı Bektaş Dergahında hizmetlerde bulunmuş birçok kez ve Devrüşlük makamına ulasmış, yaşamı süresince 3 defa Kerbalayı ziyaret etmiş, hizmette bulunmuş sonra Divriginin Anzahar köyüne yerleşmiş ve Devrüşlük sorumluluğunu oradada uygulamıştır. Karahöyük köyündeki muhuplarını devamlı ziyaret edermiş ve hayata gözlerini Hicri (1244) tarihinde kapatmış ve şimdiki Anzahar´daki türbesinde meftundur.

Sah Sultan kimdir?

Şah Sultanda Devrüş Muhammed ve Aşık-i gibi İsaköyünde doğmuştur. Babasının adı Babo Ahmet isminde fakir bir çiftcidir. 
Sah Sultanin dogum tarihi 1755 dir.
Şah Sultan genç yaşında Devrüş Muhammede bağlanarak kendini ilahi bir yola adamıştır.
Devrüs Muhammedi, Aşık-i Ahmeti gibi köyünden ayrıldıktan sonra Devrüş Muhammedin yaşadığı Anzaharda kısa bir dönem ikamet etmiş ve ardından Devrüş Muhammedin vefatından sonra kısa bir dönem İsaköyünde yaşamış ve daha sonra D.Muhammedin müritleleri "taliplerin" ve kendisini de seven Bozanlıların ısrarı üzerine Bozana gider ve hayatının sonuna dek Bozanda kalmış ve Hicri 1264 de hayata gözlerini kapatmıştır.

Nefesleri: 

Tasavvufla ilgili Şiirlerinde,

" Şerh edip Kuran'ın manasın seçen
İkiliği atıp birliği geçen
Tavus kuşlarıyla seyrana çıkan
Bin çerağın söyle sırdır efendim"
ve
"Musa'yı Kazım'ın şavkı Veli'den
Meskeni anlattı aşkın elinden
İmam-ı Rıza'nın sesi Ali'den
Öter dertli dertli gülşana düştük
vede
"İmam Cafer hatmeyledi ilmini
Sahibine bağlamıştır belini"
***
"Yolumuz Muhammed Ali yoludur"
***
"Hak'ta hidayettir bize bu saadet
Muhammed Mustafa Ali'den himmet
Ceset kalır burda can çeker zahmet
Can-ı kurtarmağa sahip bulmalı"

Diyen Şah Sultan Allah, Muhammed, Ali, Oniki İmam, Hacı Bektaş-ı Veli, Devriş Muhammed ve Erenlerin sevgisinin yanında onların meziyetlerini belirtmekte, dara düştüğünde sığınmakta ve yardım beklemektedir.

Tasavvufla ilgili bu tür şiirlerinin yanında çeşitli toplumsal ve bireysel konularda yazdığı şiirleri bulunmaktadır. 

"Zalim kast eyledin girdin haneme
Yağma ettin ondan malım sana ne
Seni şevke ederim bari hüdama
Zahmeti zarınan kalsın zalim"

"Ne kadar zahmet edersen bana 
Niyazım Hakka'dır kıblem kabeye
İlacım bulmazsam gitmem uzağa
Zahmettin zarınan kalsın zalim"

Bir şiirinde kendisine zulm edenleri Firavun'a benzetmekte ve akibetlerininde firavun'ların akibetine uğramasını dilemektedir.

"Firavun Musa'ya gör neler etti
Aşrı küsrü lehü kalem zar etti
Ahirinde onu deryada yuttu
Bunu da etsende görse gözümüz"

Şah Sultan kendisi hakkında çıkartılan dedikodulardan usandığını belirttiği bir şiirinde;

"Yalancının menzilinde usandım
İnanmayın şu çürüğün sözüne
Sofuyum der gelir cem'e oturur
İrağbeti daim kendi özüne" 

ve

"Büyük küçük bir araya geldiler
İleri gelenler geri durdular
şurda garip kaldığımız bildiler
Ne gördünüz bizden nedir adamlar."

vede

"Nice yıldır ayibini gizledim
İnşallah imana gelir gözledim"

diyen Şah Sultan bir şiirinde,

"Yüzü kara hak cemine varamaz
Kör olmuştur hak didarın göremez
Yüzyıl kalsa ali nesli türemez
Muaviye oğlu ile kızından

Şah Sultan dünyada ve ahiretinde umudu gördüğü Devriş Muhammed için yazdığı bir şiirinde,

"Vatan tutmuş Anzahar'ın dağını
Divriği'nin bahçesini bağını
Gelene gösterin yolun sağını
Dünya ahret umudumsun efendim"

Şah Sultan çoğu şiirlerinde kendi mahlazı ile birlikte Devriş Muhammed'in mahlasını kullanmaktadır. 
Kendi mahlasından önce devriş Muhammed'in mahlasının kullanması Devriş Muhammed'e olan saygısı, sevgisi nezaketi, onun üstünlüğünü, büyüklüğünü, alimliğini, pirliğini ve açılan yaralara melhem olabileceğini vurgulamasından kaynaklanmaktadır.

"Devriş Muhammed'im El aman mürvet
Umarım ahirette çektirme zahmet
Şah Sultan kapında diler ırahmet
Irahmet dileyen sadık olmalı" 

ve

"Devriş Muhammed'im Hünkar'ın canı
Pervane olmuşum yandırma beni
Şah Sultan kapında delidir deli
Ya Ali sen gönder senden isterim"

vede

"Devriş Muhammed'im bu nasıl töre
Devi yarattınki bizi mi yeye
Şah Sultan'ım derki şekavemdır sana
Alemler elinde giriftar oluptur:"

Bazı şiirlerinde yanlız devriş Muhammed'in mahlazını kullandığıda olmuştur.

"Devriş Muhammed'im pınarın gözü
Seni bilmeyenin karadır yüzü
Yarın mahşer günü sen kurtar bizi
Dünya ahret umudumsun efendim."

diyen Şah Sultan Aşıki'ye (Aşık Ahmet Ağa) de oldukça bağlıdır.Kimilerine göre Aşıki'yi manevi kardeş olarak görmektedir.

Aşıki (Aşık Ahmet Ağa) için yazdığı bir şiirinde;

"Urum ellerine bir can gönderdim
Ya Ali sen gönder senden isterim
Bakmazmısın kebap oldum kavruldum
Ya Ali sen gönder senden isterim.

Kerem eyle aşırasın belleri
Çok gezdirmeyesin gurbet elleri
Gariptir bilmezsem uzak yolları
Ya Ali sen gönder senden isterim.

Ahmed'im çekmiştir mansur darını
Hakk'a teslim etti cümle varını
Hıdır arzuluyu hub cemalini
Ya Ali sen gönder senden isterim."

Bir şiirinde Aşıki'yi turnaya benzetmektedir.

"Güzel turnam pervaz edip gel gitmi
Gidip garip yerde bir mekan tutma
Garip kaldım gidip beni terk etme
Gel bizim ellere gez kerem eyle

Sefil turnam ben mahzunum gel gitmi
Ali'yi seversen beni terk etme
Şah Sultan yaralı göğsünden itme
Gel bizim ellere gez kerem eyle" 

Halk arasında Şah Sultan'ın hiç evlenmediği veya nişanlanmadığı her ne kadar söyleniyorsada: 
Eskiden nişanlı kızlar ve gelinler, kaynana ve kayınbabaları ile konuşmazlardı. El işaretleri ile anlaþırlardı. Buna gelinlik etme denir. Gelinlik etme nezaket ve saygı olsun diye yapılırdı.

Şah Sultan'ın dilden dile dolaşan biir şiirinde;

"Bir zaman Palhada kuzuyu güttüm
Bir zaman Hamız'a gelinlik ettim."
Yine de dediler Babo'nun kızı"

Dediğine göre evlenmemişse bile nişanlanmıştır.
Şah Sultan'ın İsa Köyü'ndeki Dedeler kabilesinde olduğu söylenir. Dedeler kabilesi Karaaslan soyadını taşımaktadır. Dedeler kabilesinde Mehmet Mustafa Karaaslan'ın yurt dışında olduğu bilinmektedir. Ayrıca İsa Köyü'nde Miçiler kabilesinin Şah Sultan'a bağlı olduğu söylenir.

KAYNAK KİŞİLER

1- HÜSEYİN KARAKUŞ: Hıdır ve Sultan oğlu 1924 doğumlu, Armutlu (Kuşu) Köyü Eski Muhtarı.
2- ALİ İHSAN ERDOĞAN: Hüseyin ve Hanım oğlu 1943 doğumlu, Emekli Öğretmen, Armutlu Köyü
3- ALİ RIZA UĞURLU: Hasan ve Fatma oğlu 1937 doğumlu, İsa Köyü,
4- GÜLSEREN YILDIZ: Hasan ve Hatice kızı 1964 doğumlu, Arguvan İlçesi
5- MUHARREM ÖZTÜRK: Hasan ve Hanım oğlu 1938 doğumlu, Bozan Köyü

KAYNAKÇA

1- İsmail ÖZMEN, Alevi Bektaşi şiirleri Antolojisi, Cilt. 4
2- Hamza AKSÜT, Anadolu Aleviliğinin Sosyal ve Coğrafi Kökenleri Tasarım Yayınları
3- Mehmet YARDIMCI, Arguvan Olgusu Dergisinin 7. sayısı.
4- 1560 tarihli Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri.
5- Halil YAZGAN'ın Özel Arşivi.
6- Divan

Ölmeden ölümü gördüm
Ben ulu divana vardım
Şafahatımı kazandım
Bozandaki Şah Sultanım.

Arguvan’ın Bozan köyünde yatan Şah Sultan Ana Eba Müslüm soyundan gelmektedir.
Şu Sultanım söyler çıkarım tepe
Suçum neydi acep giderim size
Arguvan köyünde Pirin elinde
Ağlıyor Şah Sultan Şah sende kaldı

Bildiren : Pir Zöhre Ana
Kaynak : Yukarıdaki bilgiler ve nefesler Pir Zöhre Ana'nın Mehtaptaki Erenler Kitabından alınmıştır.Sayfa: 183-188-189

Hoşebe türbesi

HOŞEBE TÜRBESİ 


Hoşebe türbesi,Nallıhan’a 3  km.uzaklıktaki Akdere köyünün yakınındaki ardıç koruluğunun içinde,yüksek bir tepenin yamacındadır.10 m. kadar aşağısında içilebilen bir su vardır.Hoşebe Türbesinin diğer türbelerden farklı bir özelliği vardır.Rivayete göre,Hoşebe ölmeden önce,mezarının etrafında gülünüp,oynanmasını,hoşça vakit geçirilmesini istemiş.Bu gün orası halka açık bir Mesire yeridir. 
Kaynak : Mesut Şener Nallıhan Kitabı