KARIŞIK

5 Ağustos 2016 Cuma

Hasan Dede Türbesi.osmaniye.kadirli





Türbe, İlbistanlı köyünün güneybatı uç noktasında, Savrun'la Balıklağa suyunun birleştiği çatta bulunmaktadır. Kadirli'nin 7 km kuzeyinde ve Savrun vadisinin batı yakasındadır. Zaten bu mıntıka, Hasan Dede olarak bilinir. Hasan Dede Köprüsü'nün ve Sulama Re-gülatörü'nün yamacındaki düzlük arazide yer alır.
Türbenin maki tipi çalılık olan çevresi, aynı zamanda bir mezarlıktır. Kuzeybatı dibinden bir yol geçer ve bu yolla türbeye ulaşılır. Türbe yanındaki çalılara, eski Türk inanışlarına göre iplik, çaput, bez, kumaş parçası bağlandığı, silindirik gövdenin dış kısmına ince iplikler dolandırıldığı görülür.
Türk-İslâm mimarisinde önemli bir yeri olan mezar anıtlar (anıt mezar), kümbet veya türbe olarak inşa edilmiştir.
Hasan Dede Türbesi, görünen kadarıyla türbe-kümbet karışımı bir özellik gösterir. Çünkü anıt mezarların dört duvar üzerine kubbe ile örtülü olanlarına "türbe", silindirik veya çokgen gövde üzerine konik veya piramit çatı ile örtülü olanlarına "kümbet" denir.
Bu tür mezar anıtlar, Selçuklulardan gelen bir dini mimarî çeşididir. Bu yapı türü , Beylikler ve Osmanlılarda da devam etmiştir. Bu türbe ve kümbetlerin biçimi, genellikle eski Türk çadırlarını andırır. Zaten bu yapı tarzı, çadırın mimariye yansımasının bir türevidir.
Hasan Dede Türbesi, silindirik gövde ve yarım küre şeklindeki çatı ile klâsik Selçuklu kümbetlerini hatırlatır. Zaten yapı, Selçuklu tarzının acemice yapılmış bir taklidi izlenimini vermektedir. Bu türbe, çevremizin kendi türündeki tek örneği olup primitif bir yapıdır.
Hasan Dede Türbesi silindirik, dairesel veya yuvarlak bir plân ve gövde üzerine oturtulmuştur. Örtü sistemi olarak kubbe kullanılan türbe, son derece sade, ilkel ve hatta kaba saba bir şekilde inşa edilmiştir. Yapının kaide veya temel durumu; yapılan kalın sıva, dökülen beton, duvar dibindeki toprak, taş ve çalılardan pek inceleneme-mektedir. Yarım küre şeklindeki mekân örtüsü kubbenin, dış yüzeyinin tepe veya üst noktasında hotozvari sivri bir tepelik vardır. Bu kubbe külahlı çatı, gövde duvarı üzerindeki korniş veya saçakvari dairesel bir kuşak üzerine oturtulmuştur. Bu kuşak, gövde ile kubbe arasında, dış cephede bir çıkıntı oluşturur.
101
Kubbede destek kasnaklarının olup olmadığı belli değildir. Kalın duvar; payanda, paye veya direk görevini de görmektedir. Yanında ek bir yapı ve eklenti yoktur.
Türbenin gövde kısmını oluşturan duvarın kalınlığı 1 metre 11 santim; yapı içinde ta-ban-tavan yüksekliği 3 metre 85 santim; taban çemberi dıştan 22 metre 50 santim, içten 16 metre 50 santim; taban çemberinin çapı 5 metre 20 santim; türbenin dikey kesiti dıştan 13 metredir. Kubbenin yatay alt kesit dairesi tabanla aynı olup dikey kesiti biraz yarım küremsi, biraz da ko-niksi olduğu için 8 metre 40 santim gelmektedir.
Köylüler tarafından yapılan restorasyonların, eserin orji-nal hâline uygun yapılıp yapılmadığı şüphelidir. Türbenin dış ve iç yüzeyi kalın bir sıva ile kaplıdır. Bu sıva, eserin bütün orijinalitesini örtmüştür. Sıvanın altında kalan yapı malzemelerinin çeşidi bilinmemekle beraber, kagir olduğu tahmin edilmektedir. Sıvanın üzeri, dışta koyu yeşille, içte açık yeşille badana edilmiştir.
Türbenin dış ve iç cephelerinde herhangi bir allegorik ve sembolik kabartma, süsleme, bezeme, minyatür, motif, nakış, rölyef ve friz gibi dekoratif bir iz yok, varsa da sıva tarafından kapatılmıştır.
İçeriye kuzeybatıdaki iki basamaklı bir merdivenden girilir. Türbenin kapısı ahşap ve yeşil boyalıdır. Duvarın iç yüzey kısmıyla silme olacak şekilde takılan bu tahta kapının eni 70 santim, boyu ise 1 metre 30 santimdir.
Mevcut kapı yerinin portal (anıt kapı) bir niteliği yok gibidir. Ka-pıüstü, dışta beşik kemer biçimindedir. Kapı yeri, duvar içinin devamında ve kemer seviyesinden itibaren dikdörtgen biçimindedir. Kapının arkasında yarım ay şeklinde bir iç alınlık vardır. Burada eski rakamlarla 1325 yazılıdır. Gövde duvarı ile kubbe arasındaki dışa çıkıntılı dairesel kuşak, kapı üstünün yan taraflarında aşağı kıvrılarak kapı boşluğunda biter ve nisbeten simetrik bir şekil oluşturur. Kemer üzeri ve üst yan kısımlarda ilkel tarzda yapılmış oyuklu ve kabartmalı kapı üstü şekilleri vardır.
Kapı üstündeki mermer levha 199O'lı yılların başında konmuş, üzerinde "Hasan Dede Türbesi 1365-1440" ibaresi vardır. Bu kitabenin hangi kaynağa dayanılarak yazıldığı ve kim tarafından konulduğu bilinmemektedir. Kemerin arka tarafındaki iç alınlıkta bulunan eski tarih yanlış okunmuştur. Doğrusu 1365 değil, 1325'tir. Eski rakam-lardaki iki'nin iki şekilde yazılması ve bunlardan birinin 6'ya benzemesinin, bu yanlışlığı doğurduğu kanaatindeyiz.
Türbe, 15.02.1960 tarihinde Hüseyin Pınartaşı tarafından onartılmıştır.
Türbenin, içte silindirik bir mekân üzerine kubbeli bir mimarisi vardır. İç duvar ve kubbe yine kalın bir sıva ile örtülmüştür. Silindirik türbe duvarının kıble (güney) yönünde "günah deliği" denen bir pencere vardır. Penceresi içte 35-73 santim, dışta 25-57 santim açılımlıdır. İç yükseklik 68 santim, dış yükseklik ise 85 santimdir. Pencere içten dışa doğru daralmakta ve içe meyillidir. Mazgalvari olan
pencerede kasa, çerçeve ve koruyucu demir gibi elemanlar yoktur.
Doğu-batı doğrultusundaki sanduka, ahşap yapılı olup türbenin biraz güney kısmındadır. Tahta sandukanın boyu 2 metre 35 santim, eni 1 metre 4 santim, tabut kısmının açısı ise 1 metre 62 santimdir. Baş ve ayak uçlarında hece taşları olup hece taşlarının baş kısmına birer emanet taş konmuştur. Hasan Dede'nin kemikleri, rivayete göre sandukanın altındadır. Anlatılan efsaneye göre ise yoktur. Mezarın bulunduğu mahzen kısım ise bilinmektedir.
Türbenin tabanı tahta ile kaplı olup üstü değişik türde sergilerle örtülüdür. İçeride namazlağa-lar, abdest almaya ve yemek yapmaya yarayan eşyalar vardır. Ayrıca Kuran-ı Kerim, değişik surelerin yazılı olduğu kitapçıklar ve Kuran sehpası vardır. Aydınlatma amacıyla konulmuş sehpaya ise çeşitli ip ve çaputlar bağlanmıştır.
Türbeye adı verilen Hasan Dede ile ilgili tarihî bilgilere sahip değiliz. Ancak yöre halkı türbenin bin yıllık olduğunu belirtmekte ve Hasan Dede'yi Hoca Ahmet Yese-vi'nin Anadolu'ya gönderdiğine inanmaktadır.
Anlatılan efsanelere göre Hasan Dede çobanlık yapmaktay-mış. Halk, çevredeki bir değirmene uzakça bir yerden değirmen taşı getirmek istemiş, fakat taşı bir türlü yerinden oynatamamış. Bu durumu gören Hasan Dede, değir-
men taşını götürebileceğini söyler. Yirmi otuz kişilik köylü grubu ise Hasan Dede'nin bu teklifiyle alay ederek evlerine dağılır. Hasan Dede ise bunlara aldırmaz ve "Gel taşım, gel taşım." diyerek yola düşer. Taş arkasından yuvarlanarak gelir.
Köylüler tekrar taşı bıraktıkları yere geldiklerinde onu yerinde bulamazlar. Araştırdıklarında taşın Hasan Dede tarafından değirmene getirildiğini anlarlar. Sırrı ortaya çıkan Hasan Dede ise, hırkasını taşın başına bırakarak kayıplara karışır. Hırkasının bulunduğu yere ise çevre halkı tarafından bir mekân türbesi yapılır.
Yöre halkı yağmur duası, çeşitli hastalıklara şifa, dilek ve isteklerinin kabulü için namaz kılar, kurban keser, Kur'an ve mevlüt okur, istek ve dileklerinin kabulü için dua eder. Türbenin çevresindeki çalılara da bez, ip ve çapuî bağlandığı görülmektedir.
Yine rivayetlere göre Hasan Dede, Akkoca, Kalfa Dede, Mölhe Dede, Avluk Dede gibi çevremizde ermiş olarak bilinen kişiler, Te-keçöğü dağının tepesindeki ziyaret yerinde buluşur, bir araya gelirlermiş.
Alibeyli (Natır), Armağanlıı (Şeyh Sami) ve Kadirli'deki ((Çu-kobirlik civarı) türbe veya kubbeler yıkıldığı için, bunlar hakkında bir araştırma yapılamamıştır. Ancak, bunların Selçuklu mirası ve kümbet tarzında oldukları söylenmektedir.