VARiDAT-i BEDREDDiN
Mutercimi: $eyhu'l-islam MUSA KAZIM EFENDl
Miiellifi:
SIMAVNA KADISI OGLU $EYH MAHMUD BEDREDDiN
kaddesellahii sirrahu'l aziz
Mutercimi:
Daru'l-Funun-i Sahane Muallimlerinden ve Sabik Seyhii'l-islam
MUSA KAZIM EFENDi
Ne§re Hazirlayan:
MEHMED SERHAN TAYSI
VARiDAT-i BEDREDDiN 1
Muellifi: 1
SiMAVNA KADISI OGLU SEYH MAHMUD BEDREDDiN 1
kaddesellahu sirrahu'l aziz 1
(1/B) AHiRET 4
HiKMET-i 'iBADAT 5
MA'AD-i CiSMANI 5
EVAMiR-i iLAHiYYE VE SA'iR BA'ZI ISTILAHAT-I KUR'ANiYYE 5
(3/B) ESYANIN YEKDiGERiNDE MEVCOD OLDUGU, BiNAENALEYH, "KUNTU KENZEN" HADIS-i
SERiFiNiN SIRRI ZUHUR EYLEDiGi 5
iNSANLARIN iBADETTE HATALARI 6
(4/B) ARZ VE SEMAYA 'ARZ OLUNAN EMANET 6
(5/A) MELAiKE 6
MELAiKE VASITASiYLE NUZUL-i MATAR 6
CENAB-I HAKKIN MERATiB-l MUTEBAYiNEDE ZUHURU 6
HAKK TE'ALA HAZRETLERiNiN BiZZAT ZUHURA MEYU 7
LA MEVCODE iLLA HU 7
HER MERTEBENiN ALEM-i ECSAMDA iNTiVASI 7
iNSAN DAiKiCiHET 7
iNSAN'DA iRADE VE iHTiYAR 8
KIDEM-i 'ALEM VE HAKK'DAN SUDClR-i EZDAD 8
EMR-i MUR$iDE iTA'ATiN LUZUMU 8
sNr 9
(11/A) MESALiK-i ENBiYA 9
(12/A) ISA ALEYHi'S-SELAM 9
HASR-I CiSMANI 10
CENNET VE NAR VE MELA'iKE'YE DA\R BAHS-i DiGER 10
HAKIKAT-I RU'YA 10
HiLKAT-l ALEM'E DAiR BiR KAZiYYENiN MA'NA-YI HAKIKISi 10
DUAVEZiKR 11
YiNE iRADE VE iHTiYAR 11
KELiME-iTEVHID il_E "EL-MELEKU LAYEDHULU i LA AHiR" HADIS-i §ERIFi'NiN MANALARI 11
"iNSAN LARIN MA'BClD-i MEVHOMEYE iBADETLERi" 11
ALLAH NEDiR? 11
(17/A) LEHV'iN MANASI 12
ASHAB-I SOlOKU SUNOF-I ADIDEYE TAKSIM 12
VAHDET-i VUCClD 12
VUCClD-U MUTLAK 13
VE DiGER iBARE 13
MESiYYETVE NEFH-i ROH 13
HAYAT 13
"BA'DE'L-VEFAT BEDENDEN iFTiRAK iDEN CEVHER" 13
(20/B) YiNE VUCOD-i MUTLAK 13
VUCClD-i MUTLAK' DA i Ki iTiBAR 14
(21/B) VUCOD'DA UC i'TiBAR DAHA 14
(22/A) HUViYYET-i iLAHiYYE 14
VUCUD-i MUTLAK' DA DiGER i Ki i'TiBAR 14
VEKAYi'-i NEVMiYYE 15
AKSAM-I TEVHTD 16
TASAVVUF'DANiFAK 16
AKSAM-I YAKIN 16
MUSAHEDAT-I KALBiYYE iLE KESF-i HAKAYIK 17
DiGER BiR MUSAHEDE 17
iNSAN MAZHAR-I KAMiLDiR 18
MELA'iKE 18
(30/B) TALiB-i HAKK'A LAY IK OLAN SEYLER 19
(31/A) ESMA VE SIFAT VE EF'AL-i iLAHiYYE'NiN ESYADA ZUHURU 19
YiNE CENNETVE ADEM 19
(31/B) ULEMA-i AHiRET'iN KiTAB [VE] SUNNET'DEN AHKAM-i UHREViYYEYi iSTiNBAT
EYLEMELERi 19
iDRAK "HAKK"IN TARIK-i ESLEMi 19
BiR KiMSENiN "ENA'LLAH" DEMESi SAHiH MiDiR? 19
KEVN U FESAD 20
HOR VE KUSUR VE CiNAN 20
"mOtO kable en temOtO" hadisIne dai'r BAZI MUTALA'AT 20
EBVAB-I CENNET 21
A'MAL-i ZAHiREDEN MAKSAD-I ASU 21
KIYAMET 21
SEMAVE ARZ 21
VELAYET 22
iHYA-i ULOM VE KiMYA-YI SA'ADET G i Bi BAZI KiTAPLAR 22
EL-CiNNET 22
ME' AD 22
VAHDET-i VUCODA DiGER BiR BURHAN DAHA 22
HAKAYIK-I E§YAYA KESB-i ITTILA 22
"MEN KALE 'LA iLAHE iLLALLAH' DAHALE'L-CENNETE" 22
DECCAL VE KIYAMET VE DABBETU'L-ARD 23
(42/A) ALLAH MUHIT-i ALEMDiR 24
ENBiYA VE EVLiYA 25
TAKSIM-i iBADAT 25
iNKITA' iLA'LLAH 26
SAVM-I ViSAL 26
RU'YETU'N-NEBT 26
YiNE VAHDET-i VOcOD'A DAiR BiR KESiF 27
BA'ZI HALATIN ZUHURiYLE VAHDET-i VOcOD'A iSTiDLAL 27
RUH 27
UMClR-i GAYBiYYE'NiN SUVER MAHSUSAT iLE TECELUSi 28
iNSAN'IN HEM BEDENi HEM DE RUHU iTiBARI iLE GIDAYA i HTiYACI 28
MESAYiH-i i'ZAM'A MEYL-i MUHABBETiN LUZUMU 28
SUFI iBNU'Z-ZAMAN'DIR 29
(53/A) SALiK-i TARiKAT OLANLARA ZUHUR iDEN BiR HALET-i MUDHiSE 29
SULUK'UN BA'ZI MUKTEZiYATI 29
iNSAN HER SEYDEN KAMiLDiR 29
HER SEY'iN VUCUD-i MUTLAK OLDUGU 29
RU'YETU'LLAH 30
EVUYA'ULLAH'DAN BA'ZI HAVARIKIN ZUHURU 30
AHVAL-i ENBiYA 30
SIFAT-I iLAHiYYE 31
KUVA-Yi iNSANiYYE HEP HAKK'DAN iBARETDiR 31
TE'SIR-j ME'ASI'DE iHTiLAF 31
CENAB-I HAKK iLE MUKALEME 31
iSTiDLALAT-l AKUYYE 31
(59/B)YiNE BiR RU'YA 32
AHiRETiN BiR MA' NASI DAHA 32
ALEM-i MANADA ZUHUR iDEN BAZI KESFiYAT 32
MENAFi-i ZiKRULLAH 32
ECZA-i ALEM'iN YEKDiGERiNE OLAN SiDDET-i iRTiBATI 33
HER SEYDE IKj CiHET 33
SEYH BEDREDDiN kaddesellahu sirrahu'l aziz HAKKINDA 33
Bismillahirrahmanirrahim
(1/B) AHiRET
Ey talib! Hak bil ki umur-i ahiret ciihelanm zu'm(yanli§ zann) ettikleri gibi degildir. Zira: Umur-i
ahiret alem-i emr, alem-i gayb, alem-i melekutdan, yani alem-i ervahdandir. Avamm zannettigi gibi
alem-i §ehadetden degildir.
Bu umura miiteallik olan kelam-i enbiya dogrudur, enbiya o sozlerinde sadikdir. Lakin i§ o sozleri
anlamaktadir. Hif §iiphe etme ki, asarda gelmi§ ve ahbarda varid ve §ayi' olmu§ olan cermet, hur(huri),
kusur(kasrlar), esmar, enhar, azab-i nar ve emsali §eyler meani-i zahiresine munhasir degildir.
Bunlann diger manalan dahi vardir ki, o manalan ancak asfiya ve evliya bilirler.
HiKMET-i iBADAT
ibadat-i vazi'dan maksad kulubiin o viicud-i a'zam ve baki-i akdeme (2/A) tevecciih ve incizab'dir,
binaen-aleyh umur-u diinya ile mesgul bir kalb ile bin sene namaz kilmis olsan bile bundan dolayi
hicbir ecr-i hiisn ve sevab-i cemileye na'il olamazsm!
MA'AD-i CiSMANI
Bu beden icin beka olmadigi gibi, ba'de'l-fena, eczasi iciin kema fi's-sabik bir daha terekkiib dahi
yokdur. Vaki'a Kur'an'da ihya-i mevta meselesi vardir. Fakat oradaki ihya-i mevtadan maksad, ecza-i
uzviyyenin ba'de'l-fena bir daha terekkiibii ve biaynihi evvelki haline ifragi degildir.
Ey gafil; sen nerede, Hakikat nerede! Diinya ile mesgul oldugun iciin Hakk'i idrak idemezsin,
mevhumati "kemalat" diye tahayyiil eylersin. Hakk'dan pek uzak oldugun ifvin Hakk'i idrak ve
kemalati tahsile tevecciih ve ikbal bile etmezsin. Eger hakikat-i hali bilirsen asil kemalatm neden
ibaret oldugunu anlarsin, siibhe yok ki kemal-i safvet ve halisiyetle Hakk'a meyl ve tevecciih eylersin.
Sen bir cocuk gibisin; cocuga, talimden (2/B) nefret itmeyiip belki ana(ona) ragbet itsiin diye, ulum ve
fiiniin fevakih ve sa'ir lezaiz-i mahsusa ile temsil olunur. Bu suretle cocuk tahsil-i kemalata alistinlur.
Iste enbiya da evliya-yi etfal gibi olub, sizi tahsil-i kemalata ahstirmak ifiin umur-i ahireti birtakim
lezaiz-i cismaniyye ve suver-i mahsusa ile temsil ve tasvir eylemislerdir. Sen bu gafil kalbin ile Allah'i
ve enbiyayi "bildim" veyahiid kira'at-i kiitiib ile "bildim" zanmnda mi bulunuyorsun. Hie siibhe yok ki
sen, ders ile istigal ettikce o nisbetde idrak-i Hakk'dan tebaiid idersin!
EVAMiR-i iLAHiYYE VE SAlR BA'ZI ISTILAHAT-I KUR'ANiYYE
Emr-i ilahi iktiza-yi zatdan ibaret, telaffuz ve huruf ve lisan-i Arab'dan miinezzehdir. Binaen-aleyh
"Allah su seyi emr etti" dimek, "Viicud-i Mutlak'm zati o seyi oyle iktiza eyledi" dimekdir. "Kalem"
de her seyin hakikatinden ya'ni Viicud-i Mutlak'dan ibaretdir. Her seyin hakikati etvarda, ezmanda,
kendisine cari olacak seyleri yazmakda ya'ni te'sir etmekde oldugu ifiin "Kalem" namim almisdir.
(3/A)Hiir, kusiir, enhar, escar, esmar ve emsali seylerin kaffesi de alem-i hisde degil, alem-i hayalde
tahakkuk ider; "cinn" de boyledir, nitekim "el-cinn" ismi dahi buna delalet eyler. Zira "ciinne ani'l
hissi'z-zahiri" denilir ki hiss-i zahiriden gaib oldu dimekdir. "Cinni miisahede ettik" diyenler am(onu)
hiss-i zahiriyle miisahede itmis olduklanm zann iderlerse de, hakikat-i hal oyle degildir. Anlar(Onlar)
cinni kuvve-i hayaliyyeleriyle miisahede etmislerdir. Zira eger hiss-i zahiriyeleriyle miisahede etmis
olsalar idi, hiss-i zahiride herkes miisterek olmasiyle herkesin dahi cinni miisahede itmeleri lazim
geliir idi!?
"La ya'lemii'l-gaybe illa'llah ve'r-rasihune fi'l-'ilmi vema ya'lemu te'vilehu illa'llahu ver-rasihiine fi-
l'ilm" ayetinin tevecciih ve tefsiri:
Cenab-i Hakk "La ya'lemii'l-gaybe illallah ver-rasihiine fi'l-ilm yekiiliine amenna bihi" "vema
ya'lemu te'vilehu illa'llahu ver-rasihiine fi-l'ilmi yekulune amenna bihi"(Al-i Imran-7) buyurdu. "El-
gayb"daki "Elif lam" istigrak ifindir. Her gaybi bilen de ancak O, vahid-i kahhardan 'ibaretdir.
Binaen-aleyh burada asla iskal yokdur!?
(3/B) E§YANIN YEKDiGERiNDE MEVCUD OLDUGU, BiNAENALEYH, "KUNTU KENZEN"
HADIS-i §ERiFiNiN SIRRI ZUHUR EYLEDiGi
Her seyde hatta her zerrede bile biitiin 'avalim mevciiddur. Goriilmez mi ki, bir habbede bir agacm
ciimlesi bi'l-kuvve mevcud ve miindemi? oldugu gibi habbe dahi bi-kiilliyetihi agacm her ciiz'iinde
bi'l-kuvve mevcud ve miindemicdir, fiinki agag habbeden, habbe de agacm meyvesinden, ve meyve
ise agacm bi'l-ciimle eczasmdan husule gelmekdedir. iste avalim de boyle olub, bi'l-ciimle eczasiyle
kendi aslmda ya'ni viicud-i mutlakda var ve ash dahi bi'l-kiilliye avalimden her birinde mevcud ve
miitehakkikdir.
Oyle ise biitiin avalimin her zerrede mevcud ve miindemic oldugu siibhesizdir. Burasi malum olunca,
Talib-i Hakk'a "kiintii kenzen mahfiyyen feahbebtii en u'rafe fehalaktu'l-halka li-u'rafe" hadis-i
kudsi'sinin sirri elbetde zuhur eyler, Cenabi Hakk "Bir kenz-i mahfi idi, bilinmek istedi, biliinsiin diye
bu mahlukati halk etti, halbuki ani(onu) bilen yine kendisidir, baskasi degil; kendisi her seyden
miinezzeh olmakla beraber her sey ile muttasifdir!
(4/ A) Beyt: Safa li nurun fitiluhu sahmu sine
Fekeyfe'l-kalbu mahfufun bi-elfi mes'ale
[Kalb'de mahfi olan sahmden (ic yagi) ibaret bir fitilin miicahede-i Hakk atesi ile erimesinden bana bir
nur-i musaffa (saflasmis) hasil oldu, bu nur nasil hasil olmasm ki kalb, bin mes'ale ile ihata edildi!]
"Ey salik! Me'yus olma ki kat'-i mehalik itdikten (tehlikeleri astiktan) soma senin de o nur ile
safayab olacagm me'muldur (umulur)."
iNSANLARIN iBADETTE HATALARI
Insanlar yekdigerine yahud derahim (dirhemler) veya denanir (dinarlar) veya izzet ii mefahire, meakil
(me'kele/yiyecekler) ve mesaribe (icecekler) ibadet ediyorlar da "ALLAH' a ibadet ediyoruz zanmnda
bulunuyorlar!
(4/B) ARZ VE SEMAYA ARZ OLUNAN EMANET
Cenab-i Hakk; "Inna arazne'l-emanete ala-s-semavati ve'l-ardi ve'l-cibali fe-ebeyne en yahmilneha ve
esfakne minha ve hameleha-1 insan(ii) innehu kane zalumen cehula(n)" (Bakara 283) buyurdu. Ehl-i
tahkik: "Buradaki emanetden maksad marifetullah'dir." dedi. Ben derim ki, bu emanetden maksad
"suret-i Hakk" olmak ihtimali daha kuvvet-lidir. Zira insan suret-i Hakk iizre halk olunmusdur. £unkii
suret-i "Hakk" suret-i kiill olub, bu ise baskasmda degil ancak insandadir, binaen-aleyh "es-semavati
ve'l-ard, ve'l-cibal", kavillerinde bir ehil lafzi takdirine hacet yokdur, su halde ma'na-yi nazm "Biz
bizzat semavata, arza, cibale, kendi suretimizi arz ettik, anlar o sureti haml ve kabulden
iba(5ekinme/tiksinme) itti, insan am hamil olub, kabul eyledi, halbuki insan suret-i Rahmaniyye'yi
kabulden evvel maddesi itibariyle zalum ve cehul idi, o sureti kabul idince adil ve alim oldu."
dimekdir.
(5 /A) MELAIKE
Seni Hakk'a tergib ve tesvik iden her sey bir "melek" ve Rahman, masivaya tevcih ve sevk eyleyen her
sey dahi Iblis ve §eytan'dir. Bu halde seni sebil-i Hakk ve irsada meyl ettiren ya'ni kalbinde o meyli
uyandiran kendi kuva-yi insaniyyen "Melaike" ve tarik-i fitne ve sebil-i fesada sevk eyliyen sehevat-i
hayvaniyyen ve kuva-yi vehmiyyen dahi seyatindir. Binaen-aleyh sende mela'ike ve seyatin dolu olup,
hiikm ise galibindir. "Cinn de bu iki kuva arasmda birtakim mu'tedil kuvvetlerden ibaretdir!
MELAIKE VASITASiYLE NUZUL-i MATAR
Katarat-i matar'dan (yagmur katreleri) her katrenin bir sebebi vardir. Bir katre ancak o sebeple ufk-i
arzdan bir mevkie diiser, bu sebebe "siikut-i katre"nin "illet-i tammesi" deniir. tste katreyi o mahalle
indiren melek o sebebden, o kuvvetden ibaretdir. Kezalik her katrenin ecza-i viicudiyyesinden yani
viicudunu teskil iden eczadan her bir ciiz'ii (5/B) ifiin dahi bir sebeb ve bir kuvvet vardir ki, o sebebler,
o kuvvetler vasitasiyle katre-i mezkure tesekkiil etmis ve katre haline girmisdir. Bu halde "Her katre
iciin bir melek vardir" ve "Her katre iciin birtakim mela'ike vardir" kaziyyeleri arasmda miinafat
aykinhk (miinafi/menfi/tenafi/nefy) yokdur. Zira bu iki kaziyyeden birincisi siikut-i katrenin illet-i
tammesi, ikincisi dahi esbab-i viicudiyyesi 'itibariyle bila-sekk sadikdir. Bunun boyle olmasi o
kuvvetin bir suretle temessiil etmesine ve o surete "Melek" tesmiye olunmasma da mani* degildir.
Ya'ni her kuvvet bir suretle temessiil idebiliyor ve o surete de "Melek" nami virilebiliyor!
CENAB-I HAKKIN MERATiB-I MUTEBAYiNEDE ZUHURU
'Ukubet, rahmet, elem, lezzet ve emsali seylerin ciimlesi "Hak Teala'dir. Bunlarm "Hakk Te'ala'dan
ibaret olmalarma hie mani dahi yokdur. £iinki bunlar Cenab-i Hakk'm (6/A) tenezziilati
mukteziyatmdan olub umur-i nisbiyye kabilindendir. Hakk Te'ala bunlarm ciimlesinden bizzat
miinezzehdir. Goriilmez mi ki insan ve yilandan her birinin agzmdaki liiab(salya) kendisine miilayim
ve miinasib oldugu halde digerine muzir ve zehrdir. Halbuki hakikat-i hayvaniyye hem her ikisinden
gayr-i hali ve hem de o zehr ii zarardan bi'l-kiilliye miinezzeh ve aridir. l§te Hakk Te'ala da boyle
olub, hem meratib-i mevcudat-i mukteziyatmdan biri ve hem de o mevcudatdan gayr-i halidir. £iinki
"Hakk Te'ala" "Kulli'l-kulliyyat" dir.
HAKK TE'ALA HAZRETLERININ BIZZAT ZUHURA MEYLI
Cenab-i Hakk'm zuhur'a meyl-i zatisi vardir. £iinki amn tahakkuku ancak ciiz'iyyata tebaiyyetledir.
"Kiintii Kenzen" hadisinde zikr olunan muhabbet de iste o meyl-i zati ve iktiza-yi zatiden ibaretdir.
Imdi hadis-i serifin manasi: "Ben bir kenz-i mahfi ya'ni her suretden ari bir viicud-i mutlak idim.
Fakat zuhura meyl-i zatim olmagla bu mahlukatla (6/B) taayyiin ve tahakkuk iderek zuhura geldim"
dimekdir. Bu ma'na ile ba'zi mesayihin o hadise virdikleri ve tahayyiil eyledikleri ma'na arasmda
mesafe-i ba'ide vardir. Tenebbiih ve teemmiil ile de o gibi cemaat-i cahile ve seyyi'eden ihtiraz it.
Hatib ve imam ve sa'ire gibi bir re'is-i cema'atm maksudi "Hakk" olmaz ise o cema'atdan uzlet itmek
lazimdir. Megerki anlan(onlan) irsad kasd oluna. £iinki, ibadetin riikn-i a'zami maksudun "Hakk"
olmasmdan 'ibaretdir. Bir cema'atda bu riikn fevt olunca anlann(onlarm) ibadetleri de fevt olur.
Yalmz su'-i cem'iyyetleri kalir. Su-i cem'iyyetden ihtiraz ise evladir!
LA MEVCUDE iLLA HU
"Hakk Te'ala" dan baska mevcud yokdur. Asil "maksud" dahi ancak O'dur. 'Urefamn "Ya maksude"
ve "ya mevcude" sozleri dahi buna delildir. Binaen-aleyh Hakk Te'ala" bi'l-ciimle esyaya samildir.
Velevki esyamn ba'zisi ba'zisma zid olsun. (7/A) £iinki hep esya "viicud" mefhumu tahtmda
miindericdir, ta'bir-i digerle her biri o asl-i vahid'in bir suret-i uhrasidir. Tezad ve tenafl ancak bu
suretler, bu mertebeler i'tibariyledir. Binaen-aleyh Hakk Te'ala bu mertebelerden miinezzeh olmakla
beraber anlardan(onlardan) hali de degildir. Oyle ise "Batil" "min haysi'l-viicud" "Hakk" olub butlam
ise emr-i nisbidir!
HER MERTEBENiN ALEM-i ECSAMDA INTIVASI
Kaffe-i meratib-i alem hep ecsamda muntavi(durulmiis/tayy) ve miindemicdir. Hatta alem-i ecsam
bi'l-kiilliye mahv ii ma'dum olsa alem-i ervah ve alem-i miicerredat bile kalmaz. "Sahib-i Mirsad" bir
mesel irad eylemis ve o meselde ecsami seker kamislanna, ervahi da anlarm 'usaresine tesbih etmis ve
bu tesbihle ecsamsiz ervahm mevcud ve baki olabilecegini iham(vehme diisiirme) eylemis ise de
ecsamsiz ervahm viicud ve bekasi miimkin degildir. £iinki bu ikisi arasmdaki tegayur bir emr-i hakiki
degil belki emr-i i'tibaridir. Zrra hakikat ve nefsii'l-emrde ervah ile ecsam yekdigerinin aymdir. (7/B)
Ez ciimle beden-i insan fi'l-asl ruh idi. Ta'bir-i diger ile "Hak" idi. Ya'ni bir cevher-i gayr-i maddi ve
bir mevcud-i gayr-i suri idi. Terakiim ve teakub-u suver ile tekasiif ide ide bir kalibdan diger kaliba
gire gire nihayet beden-i insan oldu. Halbuki su tekasiif ve ictima'dan hasil olan suretler birer birer zail
olunca yine telattuf iderek(latifleserek) serik ve nazirden miinezzeh "Hakk" olur!
INSAN DA IKi CiHET
Insan, min haysi't-te'sir "Hakk" ve min haysi't-te'essiir "Abd, mahliik, mahkum, mecbur,
makhur"dur. Binaen-aleyh bi'l-ciimle ef 'al "Hakk"m olub suretler hep O'nun aletleridir. Ya'ni "Hakk"
suret-i insan'da tecelli itmis ve o suret ve o alet vasitasiyle faaliyetini icra eylemekde bulunmusdur.
Fakat insan bundan gaflet ederek kendisine mahsus irade, ihtiyar, fiil, viicud oldugunu tahayyiil ider.
insamn bu gaflet ve tahayyiilii bir diilgerin kendisinden (8/A) sudtir iden bir fi'ili yine varligi
kendisinden husule gelmis olan bir aletine isnad etmesine benzer. §urasmi ihtar iderim ki, insamn bu
tasavvuru bu tahayyiilii miicerred bir gaflete mebni oldugu ifiin mezmumdur. Amma eger kendisinin
"Hakk"dan ve "Hakk"m da kendisinden baska bir sey olmadigim biliyor da fi'ili, ihtiyan kendi
nefsine hakk oldugu cihetle isnad eyler ise tahayyiil ve tasavvur-i mezkur mezmum degildir. Zira abd
bu takdirce fiil-i mahsusun bir suret-i mahsusadan sudur etmis olacagim ve o suret-i mahsusamn sahibi
ise Hakk'dan baska bir sey olmadigim bilmis oldugundan tasawur ve tahayyiil-i mezkur vaki' ve
nefsu'l-emr'e mutabikdir. Bunun ifiindir ki "Ben yaptim" ve "Ben isledim" gibi sozlere arifler musib
olub cahiller ise muhtilerdir!(hatahlar)
INSAN'DA iRADE VE iHTiYAR
Insanda "irade" ve "ihtiyar" denilen sey kendisinden sudur iden bir fi'ili bir isi isdar ve icad ideni
bilmekden 'ibaretdir. Yoksa (8/B) diler ise islemek, dilerse terk etmek manasma degildir. ZM ef 'alin
suduru mesiyyetle olub, mesiyyetde esbab-i harice ve dahilenin ictima ile hasil birtakim suvar ve
meratib mukteziyatmdan bulunmakla, esbab-i mezkure ictima' itdikde mesiyyet bi'z-zarure ve bi'l-
viicub zuhur ider. Ve bunu miite'akib ef 'al dahi bi-tariki'l-viicub husule geliir. Fi'l-vaki 'insan
kendisinin ef 'al-i mezkureyi terke muktedir oldugunu zannider. Fakat bu zan bi'l-kiilliye yanlisdir.
Tavrun dahi ef 'al gibidir. Oyle ise 'inde't-tahkik bir fi'ili isdar ve icad idende o fiilin kendisinden
sudur ettigini bilmekden baska bir sey kalmamisdir. "Irade ve ihtiyar"m manasi ise bundan ibaretdir.
Bir hayvandan ef 'al-i mutezadenin(zid) sudur etmekde oldugu o hayvanda "diler ise islemek ve diler
ise terk itmek" manasma bir irade ve bir ihtiyar bulundugunu iham ediyorsa da hakikat-i hal benden
istedigin seydir.
Horozun mezbelede esinmesinde ve nisfi'l-leylde otmesinde bir nev'-i garabet (9/A) vardir. Avam
zann ider ki, horozun (diler ise islemek ve diler ise terk etmek) manasma irade ve ihtiyan vardir da
horoz o irade ve ihtiyar ile mezbelede esiniyor ve nisfu'l-leyPde otiiyor. Halbuki bu bir zann-i batil ve
kavl-i kazibdir. Iste kesf ve ilhamm bana i'ta eyledigi tahkik bundan ibaretdir. Fakat bu tahkik 'ukul-i
nakisa'ya muvafik gelmez!
KIDEM-i 'ALEM VE HAKK'DAN SUDUR-i EZDAD
Alem cinsiyle, nev'iyle sahs-i mutlakiyle kadim olmakla beraber hudus ile de muttasifdir. Fakat bu
hudus, hudus-i zemani degil hudus-i zati 'dir. Ya'ni alemin mukteza-yi viicud-i Hakk olmasma
"Hudus" nami verilmis ve fakat muktezi ile mukteza arasina bir an bile girmemisdir. Cenab-i
Hakk'dan ezdad(zidlar) sudur ile bunlarm ba'zisma razi olur, diger ba'zisma da razi olmaz. Hele esya-
yi miitezadenin Hakk'dan suduru miikteza-yi Zat oldugundan bunun vuku'u behemehal lazimdir.
£iinki miikteza-yi Zat'dan (9/B) tehalliif itmez.
Ba'zismm marazi ve digerinin gayr-i marazi olduguna gelince, bu da dogrudur. ^iinki bu esya ve ef 'al-
i miitezade iki kisma munkasimdir. Birisi nizam-i aleme aid ve digeri ise bu maksad-i ali'den haricdir.
Birincisine "marazi" ve ikincisine dahi "gayr-i marazi" nami virilmisdir. Cenab-i Hakk'dan boyle
gayr-i marazi esya ve ef 'alin suduru, bir sahsdan hal-i siikut ve zeman-i i'tidalde razi olmayacagi
birtakim ef al-i kabiha'nm hasebii'l-gazab bila-ihtiyar sudur itmesine benzer. Vaki'a sudur-i ef 'al ve
esya mesiyyetledir. Fakat o mesiyyet iktiza-yi zat manasmadir. Ehl-i zahirin zann ettigi manaya degil,
anlardan ba'zilan kabayih ve fevahisin Cenab-i Hakk'dan sudur ittigini i'tikad ile beraber bu sudurun
kendilerince muteber olan ma'naya gore irade ve ihtiyar ile husule geldigini iddi a etmisler ise de
Hakk Te'ala Hazretleri o misillu irade ve ihtiyardan miiteali ve o zalimlerin dedikleri seyden bi'l-
kiilliye beridir!
EMR-i MUR$iDE ITA'ATIN LUZUMU
(10/A) Talib-i Hak hastaya, kemalat-i mathibe de sihhate, cehl-ii nadani dahi maraza, miirsid ise tabib-
i hazika benzer, soyle ki bir hasta kendisini tabibe teslim ider. Tabib am iktiza itdigi vechile muayene
ve tedavi eyler. Enva-i edviyyeyi ita ve bir9ok mualecati(ilac tedavisi) icra ider. Hasta bu edviyye'nin
meraretine(acihk) ve mu'alecatm alam ve ekdarma sabr ii tahammiil eyler. Kesb-i sihhat ve i'ade-i
afiyet itmek iimidiyle tabibin her emrine imtisal eyler. Halbuki iimid ettigi sihhat ve afiyete ba'zan
na'il olur, ve ba'zan de olamaz.
Ma'a hazihi yine emr-i tabibe imtisal kendisine behemehal lazim gelir. Hatta "Beni sifayab itmeyince
senin emrine imtisal etmiyecegim, dedigin seyleri yapmiyacagim" dise, bu soz kat'iyyen ma'kul
goriilemez. Talib-i rah-i hakikat ve salik-i tarik-i hidayet olan kimse de boyle olub, 'ava'ik-
i(aika/engel) diinyeviyye ve ala'ik-i(alaka) nefsaniyyesini kat' iderek matlubuna vuslat iciin "seyh" ve
"miirsid"i tarafmdan ne gibi seyler tavsiye ve emr olunur ise o emirlere cidden imtisal ve heman anlar
ile ger9ekden istifade (10/B) eylemek kendisine lazim geliir. Binaen-aleyh miirsidine "matlubum hasil
olmaymca dedigin seyleri icra edemiyecegim" dise bu soz emare-i sefahet ve delil-i cehalet addedilir!
Si'iR
Beyt:
Velil meri en yes'a bitnafihi nefuhu
Veleyse aleyhi en yusaidehu eddehru
Fe innale bissayi el miina temme emruhu
Ve in aradal makduru kane lehul gadru
[Mealen: insan kendisine nafi 'olan sey'i tahsile sa'y etmeli ve ma'a haza dehrin de her hususda
kendisine miisa'ade etmeyecegini bilmelidir. Bina'enaleyh eger insan sa'yligi ile matlubuna na'il olur
ise temamen miirur ve eger bir mani-i makdur-i zuhur ise bila-sek ma'zurdur.]
Mesela diinya ile istigali terk Hakk'a vusul ve sa'ilinin a'zam-i usuliidiir. Is bu merkezde iken bircok
adamlar vardir ki, hasebii'z-zahir vuslat-i Hakk arzusunda bulunduklan halde kendilerine bu cihet yani
diinya ile istigali terk ciheti arz ve teklif olundukda: "Mat-lubuma na'il olmaymca diinya ile istigalimi
terk idemem" derler, bu soziin akl'dan ba'id bir soz oldugunu hie de dusiinmezler.
(11/A) MESALiK-i ENBiYA
Enbiya, evliya-yi etfale benzerler. Evliya-yi etfal cocuklanni nefsu'l-emrde mevcud olmayan birtakim
esya ile itma(tamah) veya ihafe(korkutma) iderek kesb-i kemalat'a tesvik ve tergib ettikleri gibi,
enbiya dahi meb'us olduklan akvami birtakim esya-i maddiyye ve suvar-i mahsuse ile i'tma veya
inzar eyliyerek anlan kemalat-i Hakk'a ve maarif-i ilahiyyeye tesvik ve tergib eylemislerdir.
§u kadar ki etfali kesb-i kemalata tesvik ifiin zikr olunan seyler ba'zan kizb-i mahz olabiliir. Fakat
enbiya-i i'zam hazerati sa'ibe-i kizb'den miinezzeh olduklarmdan anlar tarafmdan ummetlerinin
ahvaline miinasib olarak serd ve ityan edilen tebsirat ve tenziratm diger manalari dahi vardir. O
manalan ancak arifler bilirler. Mesela avamdan birisine "su isi isler isen sana nurdan iki kus
virilecekdir" denildigi zeman o kimse buradaki "nurdan iki kus" soziinii beyne'l-'avam ma'ruf (11/B)
ve meshur olan manaya haml ider. Halbuki kasd ve irade olunan mana bu degil belki beyne'l-enbiya
ve'l-evliya ma'ruf olan manadir ki, o da o iki kusun iki mes'ele-i 'ilmiyye'den ibaret olmasidir.
Rii'yada bunun naziri olub, andagoriilen suret-i zahiri iizere degildir. Lakin rii'ya herkes hakkmda
kesiru'l-vuku oldugundan amn zahiri iizere olmadigim biliirler. Ve binaen-aleyh ta'biri hususunda
teemmiil ve tefekkiir iderek delalet idecegi seyi anlarlar. Fakat mesalik-i(meslek/suluk) enbiya,
evliyaullah'dan baskalarma mesdud(sedd konmus) oldugu cihetle evliyadan ma' da biitiin nas o
yollarda a'ma olub, adeta nereye basdiklanm bilemezler. Amma evliyaullah nur-i kesif ve ziya-i ilham
ile bi-avni hiida mesalik-i mezkureyi pek giizel goriib anladiklarmdan, oralarda basiret iizre yiiriiyiib
giderler. Nas'm "siiluk" ettikleri turuku teemmiil ider isek bu tariklar fiinuna miinkasim ve ciimlesinin
ziinununa miibteni(bina edilmis) oldugunu goriirsiin. "Men lem yezuk la ya'rif (Tatmayan bilmez).
(12/A) 'ISA ALEYHI'S-SELAM
"Isa" aleyhi' s-selam riihu ile "Hayy" ve cesed-i unsurisiyle "Meyyif'dir. Fakat kendileri "Ruhu'llah"
oldugu ve binaen-aleyh riihaniyyet anda galib bulundugu ve mevt ise ruha degil ancak cesede te'alluk
ettigi iciin "isa olmedi" denildi. Ve bu soz "el-hiikmii li'l-galib" hikmetine bina edildi. Yoksa "isa
olmedi" soziinden "Isa cesed-i unsurisiyle olmedi" manasi kasd edilmedi, zira cesed-i 'unsurisinin
olmeyiib el-an "Hayy" olmasi kat'iyyen muhaldir, f efhem, sekizyiizsekiz senesinde bir Cuma
gicesinde alem-i manada serapa yesil elbiseye biiriinmus iki adem gordiim. Bunlar isa aleyhi's-
selam'm cesed-i meyyitini iki elleriyle tutarak bana arz ediyorlar. Ve bu vechle musarii'n-ileyh'in
vefat etmis olduguna beni ikaz ve irsad eyliyorlar idi!
HA§R-I CISMANI
Avamm zu'm itdigi gibi hasr-i ecsad mumkiin olamaz. Meger bir zeman gele ki, anda nev'-i insandan
bir sahs kalmiya ve ba'dehu peder ve madersiz olarak toprakdan insan tevelliid idub, (12/B) andan
sonra yine tenasiile baslaya.
["Hakka'l-yakin" mertebesine vasil olmayan erbab-i siiluk daima ruhaniyetle mesgul olub,
cismaniyata asla iltifat edemedikleri iciin hasr-i ecsad' 1 siddetle inkar iderler. Bunlara '"Urefa" denir.
Hazret-i §eyh'de bunlardan oldugundan hasr-i ecsadi inkar etmistir. (Miitercim)]
CENNET VE NAR VE MELA'IKE'YE DAIR BAHS-I DIGER
Cennete, nara ve bunlann tafsilatma aid lafizlar iciin manalar vardir. Fakat o manalar ukul-u ciihhale
yerlesmis olan manalann gayri'dir. Mela'ike de alem-i melekutdandir ve bu melek-i mahsus zimmnda
mevcudlardrr. £iinki alem-i melekut bu alem-i mahsus'un batmmdan baska bir sey degildir. El-hasil
beva'is-i hayra "mela'ike", beva'is-i serre de "seyatin" ve "ebalis" tesmiye olunmustur. Bazi insan y-i
mahsus surbu beva'isden birisini tahayyiil ve tasavvur ettikde am kendi isti'dadma gore bir seetinde
goriir. Ve bunun iizerine esya-yi sa'ire gibi amn da hakikaten haricde mevcud bir sey oldugunu zan ve
i'tikad ider, halbuki bu zan ve bu i'tikad hilaf-i vaki'dir. (13/A) ^iinki o sey haricde degil anm kuvve-i
hayaliyyesinde mevcuddur. Bu zan ve itikadm sebebi ise miisahede-i hayaliyye'nin miisahede-i
hissiyyeye ziyadesiyle benzemesidir. Hatta bir insan bir sey'e bir zeman dikkatle bakdiktan sonra
gozlerini yumdukda o seyi zahirde oldugu gibi hayalen miisahede ider, anm ne sekilde ne va'ziyyetde
ne keyfiyyetde oldugunu gozleriyle goriir gibi goriir.
"Hakk"dan i'raz iden bir reciil-i fasik'a ve bir sahs-i miitemerride dahi "§eytan" tesmiye olunur.
Evham ve ebatildan hali bir kalbe malik olan bir merd-i salih de ba'zan alem-i menamda istikbalde
zuhura gelecek seyleri aynen goriir!
HAKIKAT-I RU'YA
Hiikema, hakikat-i rii'yayi beyanda "Ruh-i insani alem-i miicerredata ittisal ider de suvar-i vekayi'
oradan kendisine miin'akis olur" dediler. Bunun boyle olmak ihtimali oldugu gibi, goriilen sey'in
na'imden(uyuyan) harif olmayib belki anm kendi hayalat-i dimagiyyesi ve tasavvurat-i zihniyyesi
olmak ihtimali dahi vardir. £unki insan esyayi (13/B) hal-i yakazada tasavur ettigi gibi hal-i nevm'de
de tasavvur ider. §u halde bir naimin hal-i nevm de miisahede eyledigi sey'in ruhan miicerredata kesb-
i ittisal itmesi ve anlara mukabele eylemesiyle hasil olmak bir suret, bir ma'na oldugu te'ayyiin itmez.
Ve binaen-aleyh hiikemamn rii'ya hakkmdaki sozleri kat'iyyet hiikmunii alamaz. Hatta me'mul iderim
ki hakk benim dedigim gibi olub hiikemamn dedigi gibi degildir. Zira na'im(uyuyan) ancak hal-i
yakazada bildigi veya gordiigii veyahut isittigi veya tasavvur eyledigi veyahud ana miinasib bir sey
gorebilir. Eger rii'ya hiikemamn dedigi gibi miicerredata mukabele ve ittisal ile hasil olmus bir sey
olmasa idi, na'imin alem-i ma'nada gordiigii seyler meyaninda gerek kendisini ve gerek cinsini evvelce
hie de gormedigi ve isitmedigi veya kalbine hutur eylemedigi bir sey dahi bulunabiliir idi. Halbuki
na'im boyle bir seyi asla goremiyor, alem-i menam(uyku)da gordiigii seyler hep hal-i yakazadaki
kendi tasavvurati ve tahayyulati da'iresinde deveran ediyor. Kalb ve dimag hal-i yakazada oldugu gibi
hal-i nevm'de de faaliyetini icra iderek tasavvurat ve tehayyiilatmdan (14/A) asla hali kalmaz. Safvet
ve halisiyyet nisbetinde bu tasavvurat ve tehayyiilatda isabet dahi eyler. El-hasil rii'ya denilen sey'
na'im'in birtakim siiretlere temessiil etmis kendi havatir-i zihniyyesinden baska bir sey degildir.
HiLKAT-I ALEM'E DAIR BIR KAZIYYENIN MA'NA-YI HAKIKISI
"Cenab-i Hakk evvela bir 'cevher' yaratdi. Ba'dehu o cevherden bu alemi halk ve icad itdi" kaziyesi
meshur-i enam(mahlukat/herkes)dir. Ben derim ki, bu "cevher"den maksad suret-i Hakk en evvel
kendisinde zuhur itmis olan birinci mazhardir. Binaen-aleyh "kaziye-i mezkure Cenab-i Hakk evvela
bir suret-i basita'da zuhur eyledi. Ba'de o suretden diger suretler tesa'iib(su'be) ederek nihayet su
miikevvenat husule geldi" demekdir!
DUA VE ZIKR
Du'alar zikirler, hep kalbin matluba ya'ni Hakk'a tevecciih itmesi iciindiir. Binaen-aleyh bunlar rabita
hiikmiinde olub, asil miiessir ise ancak tevecciihdiir. Bu meseleye esya-yi kesire teferru' ve bununla
ehl-i gaflete hafi olan seyler tebeyyiin eyler. Amelsiz ilm, imansiz amele veyahud(14/B) ruhsuz
bedene benzer!
YiNE iRADE VE iHTiYAR
Miitekellimin; "Cenab-i Hakk kadir-i muhtardir" didiler ve bu ihtiyara da "sihhatu'l-fi'il ve't-terk"
manasim virdiler. Binaen-aleyh anlarm bu sozleri Cenab-i Hakk'm kafir'in kufrunii ve zalim'in
zulmiinii irade ve ihtiyar itmis oldugunu ifade eder. Ebu 'Ali ve emsali de "Allah-u Te'ala mucib-i
bi'z-zat'dir, ya'ni anm viicudu alem'in viicuduna mugayir ve andabi-tarikil-icab muessirdir" reyinde
bulundular. Bu iki itikadm ikisi de batil olub, cehl-i mahzdan ve Hakk'a 'adem-i lttila'dan nes'et
eylemisdir. Birincisi batildir, zira Hakk'm iradesi, mesiyyet-i ihtiyari hep isti'dad-i alem iizre cari ve
ana tabidir. Bir seyde isti'dad olmaymca andabir eser zuhur itmek ihtimali yokdur. "Yef 'alullahu
mayesau ve yahkiimu mayiirid" kavlinin manasi "Cenab-i Hakk 'sey-i vahid'de her ne olursa olsun
isler' dimek degildir", belki bunun manasi "Cenab-i Hakk bir sey'in her neye isti'dadi var ise anda am
diler ve am isler" dimekdir. (^iinki mesiyyet-i ilahiyye istidada tabi' ve biitiin ka'inat bi-hasebi'l-
isti'dad (15/A) kendilerinden sadir ve hasildir. tste mesiyyet-i ilahiyye'nin taalluku ancak boyle olub,
bunun hilafma te'alluk mesiyyet gayr-i miimkindir.
Evet, "Allah" diledigi seyi isler ve fakat ancak isti'dadda olan seyi diler. Hakk Te'ala Hazretleri
diledigi seyi nasil islemez ki, dilemesi mukteza-yi Zat ve islemesi kendi zuhuruna mir'atdir. Insandaki
irade ve ihtiyar dahi "Sihhatii'l fiil ve't-terk" manasina degildir. "Irade ve ihtiyar" sihhatu'l-fiil ve't-
terk manasma nasil olabilir ki insan ba'zan bilmedigi bir sebebden nasi gam-nak olur. Halbuki eger o
sebebi bilse gam ve kederi derhal za'il olur. Am bilemedigi i9iin batmen kendisinde bir elem hisseder.
Ve bu elemle, bir miiddet magmfim olur gider. Iste bu gam batini ve elem de vicdani bir isdir. O insan
bunu da mi, "sihhatii'l-fiil ve't-terk" ma'nasmca kendi irade ve ihtiyariyle yapmisdir. Ikincisi, ya'ni
hukema'nm kavli de batildir. (^iinkii viicudda te'addiid yokdur!
KELiME-i TEVHID iLE "EL-MELEKU LA YEDHULU iLA AHiR" HADIS-i §ERIFi'NiN MANALARI
(15/B) "La ilahe illallah" "Ma fi'l-kevni gayrullah" dimekdir. "el-melekii la yedhulu beyten fihi kelb"
hadis-i serifi de kendisinde sifat-i kelbiyyeden bir eser bulunan bir kimsenin kalbinde meratib-i
melekiyye'den bir mertebe ve evsaf-i kudsiyyeden bir vasif bulunamaz" mealindedir.
"INSANLARIN MA'BUD-I MEVHUMEYE IBADETLERi"
Insanlar zaman-i cehaletde sanem-i mahsusa ibadet ediyorlar idi, bu zamanda da sanem-i mevhuma
'ibadet ediyorlar. timid iderim ki, Allah Hakk'i izhar ider de nas ma'bud-i Hakk'a bi-hakkm ibadet
iderler!
ALLAH NEDiR?
Allah, Viicud-i mutlak'dan ibaretdir. Bi'l ciimle ef 'al o viicud'dan zuhur ettigi ve binaen-aleyh kaffe-i
kemalati miictemi' oldugu cihetle ana "Allah" tesmiye olunmusdur. §u kadar ki, ef 'alin, sifatm,
su'unun, kemalatm andan zuhuru ancak mezahir vasitasiyle ol-dugundan 'umumiyyeti itibariyle
mezahirin ciimlesi kemalat-i ilahiyye'yi itmam etmis ve anlarm (16/A) ihtilaflan hasebiyle her
birinden esya-yi muhtelife sudur ve zuhur eylemekde bulunmus ve bu sebeble kesret-i zahirde degil
belki mezahirde vuku'a gelmisdir.
Imdi Allah Te'ala Hazretleri bi'l-ciimle mezahirde tecelli etmis bir viicud-i asli ve bir cevher-i batini
olmagla mezahirden her biri digerine bi-hasebi's-suret mugayir ise de bi-hasebi'l-hakikat ciimlesi
birdir. Binaen-aleyh mezahirden birisi "Ben Allah'im" dise, bu soz bi-hasebi'l-hakika sahih ve
dogrudur. (^iinki fi'l-vaki' kaffe-i esya amn ya'ni o mazhann asl ve hakikatinden zuhur itmisdir.
Bundan te'addiid-ii ilah da lazim gelmez, zira kariben zikr olundugu vechile ta'addiid zahirde degil
mezahirdedir. Ta'bir-i digerle asilda degil suvardadir. Zahir ve asl hepsinde birdir. Kezalik mezahirden
birisi "Ben Hakk'im" dedikde bu soz dahi ale'l-itlak sahih ve gercekdir. Zira her seyde viicud olub,
viicud ise mutlakiyeti ya'ni birsey ile adem-i tekayyiidii i'tibariyle "Hakk" tesmiye olunmustur.
"Bu soz, ale'l-itlak sahihdir" dimek, "Ister o mazhardan hersey veyahud ba'zi sey' sudur itmis olsun ve
ister ise hicbir sey' sudur (16/B) itmemis bulunsun, kezalik ister her sey' ile ittisaf eylemis olsun ve
ister ise eylememis bulunsun" dimekdir. §u kadar var ki, bi-i'tibari's-suret her sey' kendilerinden
siidur itmemis bulundugundan "mezahirden her biri gayru'llah'dir" sozii dahi dogrudur.
Bunu biraz da soyle izah edelim; masadak i'tibariyle ciimle esya birdir. Mesela "Hahk" lafzmm sadik
oldugu sey ne ise "Rezzak" lafzmm sadik oldugu sey dahi odur. "Abd" ve "Hakk" ve sa'ireyi de buna
kiyas eyle. Binaen-aleyh "Bi-hasebi'z-zat kesret ve tegayiir olmayub bunlar hep hasebi'l-mefhumat ve
hasebi'l-i'tibaratdandir. Ta'bir-i vazih ile, kesret ve mugayeret hep evham-i hayalat kabilindendir.
Nitekim: "Kana'llahu ve lem yekun ma'ahu sey'iin ve Hiive'l-an ala makan" hadis-i serifiyle; "Kulli
sey'in halikun ilia vecheh" ayet-i kerimesi dahi buna delalet etmekdedir.
(17/A) LEHV'IN MANASI
Kur'an-i Kerim'de diinyaya "Lehv" ve "La'b" denildi. Buradaki el-lehv ve el-melha manasmadir ki,
insani Hakk'a tevecciih ve meyl'den men' iden sey dimekdir. Diinya dahi insam Hakk'a meyl ve
tevecciihden men' eyledigi igiin "Lehv" ve "La'ib" namlanm almisdir. Fakat bir sey iki ciheti cami'
olur ve bu iki cihetden birisiyle insani Hakk'a digerleriyle de masivaya sevk eyler ise anda hem "Hal"
ve "Ibahiyyet" hem de "Hiirmet" ve "Kerahiyyet" i'tibar olunmak lazim geliir. Iste diinyada boyle iki
ciheti cami' oldugundan anmla istigal "Hakk" ile istigal olmak itibanyla miibah, ve belki de ibadet ve
masiva ile istigal olmak cihetiyle dahi haram ve kerahetdir. "Sema" da bu kabildendir. Evkat-i
mahsusalan hasebiyle fukara-i muhlisin haklarmda helaldir. Zira esvat-i haseneyi isitdikleri vakit
anlarm kalbleri Cenab-i Hakk'a tayaran ider. Efkar-i diinyadan kalblerinde bir zerre bile kalmayub
kalbleri muhabbet-i (17/B) ilahiyye ile dolar. §imdi insaf idelim su suretle vuslat-i Hakk'a vesile olan
bir sey' tahrim itmek, ana haramdir, dimek bir miislime nasil helal olur!
ASHAB-I SULUKU SUNUF-I ADIDEYE TAKSIM
Ashab-i siiluk, odun gibi sunuf-i adide'ye miinkasimdir. Odun 119 smifdir. Birinci "sinif-i yabis"dir ki
onu bir ates ile isti'al ider(tutusturur/mes'ale) ve bir daha sonmeyub yana yana bil-kiilliye ates olur
gider. Bir fakir-i muhlis tekemmiil itdikte "Allah olur" diyenlerin maksadlan dahi bu manaya hami
olunur. Ikincisi dahi son derece smif-i ratb'dir ki, rutubeti biraz za'il olmadikfa am ihrakda ne kadar
ilhah ve ikdam olunsa isti'al etmesi mumkin olamaz.
Uciincusu de; simf-i mutavassitdir ki, ba'zi aksam-i onu mesakkatle isti'al ider. Ve ba'de'l-isti'al bir
daha sonmeyip bitinceye kadar yanar ise de diger ba'zi aksam-i ziyade mesakkatle yanar. (18A) Ve
bi'l-ciimle rutubeti za'il oluncaya veya biraz tenakus idiinceye degin ugrasmak ve cahsmak iktiza
eder, salikin de boyledir. Iste bu tesbih ile ahval-i talibin ve etvar-i salikini bil de bundan sonra halkm
adat ve harekatma akval ve ahvaline ve ef 'aline ehemmiyet virme!
VAHDET-i VUCUD
"Zat-i Hakk her seyden miinezzehdir. Bununla beraber her sey anda ve O her sey'dedir. Vacibdir.
Hicbir tavirda viicudun andan aynlmak ihtimali yoktur. "imkan" bi-hasebi's-suret ve binaen-aleyh
hayalidir. Hudus ve kidem, hep surete teakub ider. "Allah", suretden miinezzeh olmakla beraber yine
suretdedir. (^iinki 0 suretin ash, hakikati Andan(O'ndan) baska bir sey degildir. Bunun ifiin viicud-i
mumkin bi-hasebi'l-hakikat "Hakk" ve bi-i'tibari's-suret mahlukdur. "Siibhane men merece'l-bahreyni
yeltekiyan beynehiima berzahu'n-la yebgiyan". Buradaki "Bahreyn'den maksad "viicub" ile "imkan"
bahirleridir. Anlarm yekdigerine (18/B) miilaki olmasi da ikisinin viicudda istirak eylemesidir.
Beynlerindeki "berzah" da iste 0 viicud'dan ibarettir. "La yebgiyan' dan miistefad olan anlarm "adem-i
bagiyleri de birisinin digerine 'adem-i iltibasmdan kinayedir. Hem "viicud" hem de imkan i'tibariyle
ne "Hakk" bir sey-i mumkin olabiliir, ne de bir sey-i miimkinden "Hakk" olabiliir. Fakat "ayn-i
viicud" i'tibariyle ikisi de birdir. £iinki hakikatde vacibde olsun miimkinde olsun ayn ayn viicud
yokdur. Bazilan da "her birinin ayn ayn viicudu vardir" dimis ise de bu emr-i i'tibariden baska bir
sey degildir!
VUCUD-U MUTLAK
"Viicud-u Mutlak" fi'il ve tesir i'tibariyle "Allah, Ilah, Hahk" olub, teessiir ve infial cihetiyle de abd
ve mahlukdur!
VE DIGER IBARE
"Viicud-u Mutlak" mutlakiyyeti i'tibariyle bi'l-ciimle esyaya sirayet etmis ve hepsi aninla tezeyyiin
(19/A) etmisdiir. Halbuki bu Viicud-u a'zam yine mutlakiyyeti cihetiyle ciimlesinden miinezzeh olub,
"Hisset, serafet, zulmet, keduret," gibi seyler hep mezahirde zuhur etmekde ve bu tefaviit yine o
mezahire nisbetle husule gelmektedir. Yoksa Viicud-i Mutlak'a nisbetle hepsi bir olup hakikatde gayr
yokdur. O "viicud-u mutlak" bin suretde zuhur etse yine sey-i vahid' dir. Bu matlabi biraz da soyle izah
edelim!
"Viicud-u Mutlak", "Hakk"dir. "Hakk" her seyde ve her sey' dahi anda zuhur etmekdedir. Binaen-
aleyh hakikat ve nefsii'l-emr'de zahir ve mazhar sey-i vahid olub, beynlerindeki tegayiir ve tehaliif, bir
emr-i i'tibaridir. Hakk'm esyada zuhur etmesi de, kendi zati i'tibariyle degil belki mahallin kabiliyet
ve isti'dadi cihetiyledir.
ME§iYYET VE NEFH-i RUH
Hakk'in mesiyyet ve iradesi, iktiza-yi Zat'dan 'ibaretdir. Yoksa ciihhal ve ulema-i riisumun zu'm
etdikleri gibi degildir.(19/B) Cenab-i Hakk'in "Ve iza sevveytuhu ve nefehtu fihi min rvihi" kavli de
"esbabm iftimai ve isti'dadm husulii sebebiyle beden-i insan vech-i mahsus iizere tesviye olundukda
yani her azamzi kendi mahall-i layikda zuhur iderek bedenin kabul-u riiha olan isti'dad ve kabiliyyeti
tamam olundukda anda nefh ta'bir olunan riih zuhur eyler." mealini miiiddir. Riiha "nefh" ta'bir
olunmasi beynlerindeki bir miinasebet ve bir miisahebete mebnidir. Yoksa bu ta'bir bir ta'bir-i hakiki
degildir.
HAYAT
Bedende hasil olan hayat hasiyet-i terkib ve faaliyet-i ecza ile hasildir. Nutk, dihk gibi seyler de
boyledir.
Insan ile hayvan arasmdaki tefaviit de terkibden nasi olup hepsinin ash ise birdir. Bu asl-i vahid her
mertebede bir zuhur-i mahsus iktiza itmis ve o zuhiir-i mahsiisa mertebe-i hayvaniyyede ruh-i hayvani
ve mertebe-i insaniyede nefs-i natika unvam verilmisdir. Yoksa ruh-i hayvani baska, ruh-i insani de
baska bir sey degildir. (20/A) Mertebe-i hayvaniyye'de "hayvan" olan sey ne ise mertebe-i
insaniyyede "insan" olan sey dahi odur. Ikisi arasmdaki tefaviit ancak isti'dad hasebiyledir!
"BA'DE'L-VEFAT BEDENDEN IFTiRAK IDEN CEVHER"
Bir beden vefat ettikde andan iftirak iden "cevher" o bedende, o suretde zuhur etmis olan Viicud-i
Mutlak'dan ibarettir. Viicud-i Mutlak suretin fesadiyle fasid olmaz. Belki ile'l-ebed baki ve kendisine
suvar-i esya 'ala'd-devam miitevalidir. (^iinki bu cevherin kendi kendine taayyiinii olmadigmdan her
zeman kendisi ifiin bir suretin bulunmasi emr-i zariiri ve binaen-aleyh cevher-i mezkur la-a'letta'yin
bir suretden gayr-i halidir.
(Ez serima restenumuden ve bi dest ve o nest ez yaran kusiden alem-i dil hud bi payanest her zaman bi
hasabi vakt rahi bi numayed tacil nemi bayed kerd ki her meyvera vakitest veleykin der ciddi
miicahede tacil bayed kerd ki taksir.)
[Bizden ser-reste gosterib ele virmek yarandan da sa'y ve gayret itmekdir. 'alem-i dil ya'ni makamat-i
kalbiyye bi-payandir. Her zaman hasebii'l-vakt bir tecelli gosterir. ( zahid vardir. Hat miicahede
ve ta'cil eden taksir etmemelidir.)]
(20/B) YiNE VUCUD-i MUTLAK
"Viicud-i Mutlak" li-zatihi vacibdir. Miimteni' olmasi gayr-i kabildir. Zira viicud ile 'adem beyninde
miinafat(aykinlik) oldugunda birisi digeri ile ittisaf(vasiflanma) idemez. Ve hicbir sebeble viicud
ma'dum olamaz. Nerede kaldi ki viicud'un 'ademi vacib ola. Viicud-i Mutlak imkan-i has ile mumkiin
de olamaz.
[Imkan-i amm ile miimkin olmak viicube miinafi olmadigi iciin Hazret-i §eyh imkan-i hassi tahsis
bi'z-zikr etmisdir.]
Zira Viicud-i Mutlak imkan-i has ile miimkin olub, ya'ni varhgi da yoklugu da vacib ve lazim degil
belki her iki tarafi miisavi bulunur ise varhgi miikteseb olmak lazim geliir. Ve bu halde nefsine
nazaran fi'1-asl ma'dum bir sey' olmasi iktiza eder. Halbuki Viicud-i Mutlak fi'l-asl ma'dum olunca
zatma hakikatine nazaran adem ya'ni yokluk ile ittisaf etmis olmasi icab eyler. Viicud'un 'adem ile
ittisafi ise kariben beyan olundugu iizere bila- sekk muhaldir.
Bir de Viicud-i Mutlak imkan-i has ile mumkin oldugu takdirde varhgi iciin bir mucide muhtac olur.
Bu ise kat'iyyen batildir. Zira o mucid mevcud bir sey' ise, Viicud-i Mutlak'm (21 /A) behemehal anm
zimmnda tahakkuk etmis olmasi lazim ve labiid [siiphesiz, kesin] oldugundan viicud-i mutlak'm
nefsinden ol tahakkuku, ta'bir-i diger ile tahakkukdan ewel tahakkuku lazim geliir. Bu ise bir seyin
kendi nefsine takaddiimii dimek oldugundan kat'iyyen muhaldir. Yok, eger o mucid mevcud degil
belki ma'dum bir sey ise, bir sey ma'dumun diger bir seyi icad idemeyecegi der-kardrr. Oyle ise su iki
takdire gore dahi viicud-i mutlak'm imkan-i hass ile miimkiin bir sey olamayacagi taayyiin iderek
bi'zzat "vacibii'l-viicud" oldugu sabit olur.
"Viicud-i Mutlak" vacibii'l-viicud olunca anm "Allah" oldugu ve her sey'in viicudu ancak anmla
husule geldigi ve binaen-aleyh ciimle esya ana mazhar ve kendisi o esyada zahir oldugunu tahakkuk
eyler!..
VUCUD-I MUTLAK'DA IKI ITIBAR
Viicud-i Mutlak ayn-i Hakk'dir. Hakk, her mertebe'de iki i'tibardan hali degildir. Birisi te'sir, digeri
de teessiir ve infi'aldir. Hakk birinci i'tibar ile "Ilah" ve "Allah", ikinci i'tibar ile de "Alem, Halk,
Hadis" tesmiye olunmustur. Fefhem. . . !
(21/B) VUCUD'DAUC: i'TIBAR DAHA
Viicud'da diger iic i'tibar daha vardir. "Viicud-i srrf , "Viicud-i Mutlak", "Viicud-i Mukayyed". Itlak
ve takyidden hali olan viicud-i sirf "Hakk"dan ibaret oldugu gibi, itlak ve takyid ile ittisaf eyleyen
viicud dahi "Hak'dan ibarettir. "Hakk" itlak ve takyidden hali bir viicud-i srrf olmak i'tibariyle ne
kiilli ne ciiz'idir. (^iinki kiilliyet itlak ciiz'iyyet de takyid itibariledir.
Ya'ni kendisinin kaffe-i esyaya siimulii ve esyamn anda istiraki i'tibar olundukda ana "kiilli" unvam
viriliir. Esya-yi kesire'nin anda istirakinden kat-i nazar anm mezahirden bir mazhar-i muayyende
zuhuru i'tibar edildigi suretde ise "ciiz'i" nammi alur. Binaen-aleyh Hakikat-i sirfe-i ilahiyye min
haysi'z-zat kiilliyet ve ciiz'iyyet iizre sabik ve bunlar aninla mesbukdur. Her ne kadar itlak ve takyid
sifatlanyla ittisaf i'tibariyle istirak ve adem-i istirakden hali degil ise de!
(22/A) HUVIYYET-i iLAHIYYE
Min haysi'z-zat her seyden miicerred olan viicud-i srrf, Hiiviyyet-i Ilahiyye'dir. Anin fevkinde bir
mertebe daha yokdur. Viicud-i sirf, her sey'in fevkinde oldugu cihetle ciimle esya' andan sadir ve
ma'a haza kendisi ciimle esyada dahildir. Her sey O ve O her sey'dir. Bu mertebe-i sirfda evveliyet,
ahiriyyet, zahiriyyet, batmiyyet de yokdur. Evsaf ve usulde sa'ireyi de buna kiyas eyle: Zira bu
mertebede viicud, her sey'den miicerred olub evveliyet, ahiriyyet gibi seylerin tahakkuku ise viicudun
kaffe-i esya'ya umum ve siimulii ve anlarda duhulii cihetiyledir. Hatta o mertebe Zat-i sirfda ezel ve
ebed dahi yokdur. Anda ikisi de sey-i vahidden ibaretdir!
VtiCUD-i MUTLAK'DA DiGER iKI I'TiBAR
"Viicud-i Mutlak"da diger iki i'tibar daha vardir. Birisi "adem-i te'ayyiin" digeri de "te'ayyiin'diir.
Birinci i'tibar ile ana "Ehad" tesmiye olunur. Ve celal sifatiyle tavsif idiliir. Ikinci i'tibar ile de ana
"vahid" tesmiye olundugu ve celal sifatiyle tavsif (22/B) edildigi gibi cemal sifatiyle dahi tavsif idiliir.
Bu iki sifatdan "yedeyn" lafziyle de ta'bir idiliir. Kezalik "yedeyn" nami zahir, batm, kabiz, basit, gibi
sifat-i miitekabile'den her ikisine de ltlak olunur. Nitekim "Halaka Ademe bi-yedeyhi" hadis-i serifiyle
de zikr olunan sifat-i miitekabileden her iki sifata isaret olunmusdur. "Yedeyn" lafzi suret-i alem ile
suret-i "Hakk'a dahi ltlak olunur!
"inna'llahe halaka Ademe ala suretihi" hadisinin manasini Resul-i Ekrem: "Cenab-i Hakk, Hazreti
Adem'i kendi sureti iizre halk itdi" buyurdu. Tevrat'da dahi boylece vaki' oldu. Bunun manasi:
"Cenab-i Hakk Adem'i kendi suret-i kemaliyyesi iizre halk itdi" dimekdir. Binaen-aleyh bu suretden
maksad suret-i hissiyye degil suret-i ma'neviyyedir. £iinki Rububiyyet ve Uhihiyet mertebelerinde
"Hakk"m suret-i hissiyyesi yokdur.
Cenab-i Hak bu mertebelerde suret-i hissiyyenin kaffesinden miinezzehdir. Zira suret-i hissiyye
hakayik-i alemden olub suret-i Hak ise (23/A) o mertebelerde suret-i batmiyye'den ibaretdir. "Ma
mena'ake en tescude lima halektii bi-yedey"'(Sad-75) kavl-i serifindeki "yedi"den maksad dahi suret-i
hissiyye ile suret-i ma'neviyye ve batmiyye'dir. Hakk Tea'la mertebe-i Rububiyyet ve Uluhiyyetde
suret-i hissiyye'den degil, belki ma'neviyye'den ibaret oldugu iciindiir ki, bir hadis-i Kudsi'de: "Kiintii
sem'ahu ve basarahu" denildi; "Kiintii iiziinehu ve aynehu" denilmedi. "Inna arazna'l-
emanete"(Ahzab-72) kavl-i serifindeki "el-Emanete" lafzi da suret-i hissiyye ile suret-i
ma'neviyye'nin beynini cami' olan suret-i ilahiyye'ye isaretdir ki, "Adem" iste bu suret iizre halk
olunmus ve anmla ru-yi zeminde "Halifetu'llah" olmusdur.
VEKAYI'-i NEVMIYYE
Alem-i menamda goriilen vekayi' ve suvar hep derecat-i ma'rifet ve hakikat-i tevhid'e isaretdir, ciinki
bundaki hikmet salikini tarik-i Hakk'a irsad ve delaletdir. Ta ki salikin bu vekayi'i miisahede itsiin, bu
vasita ile maksad-i aksa'ya ya'ni tevhid-i hali-i zevki'ye vuslat (23/B) i5iin nefsiyle miicahedeye sa'y
ve gayret eylesiin. ^iinki tevhid-i hali-i zevki, alem-i menamdaki vekayi' ve suvar-i mer'iyye ile
kendisine isaret idilen tevhid'e mugayirdir. Bu iki tevhid arasmda mesafe-i ba'ide vardir. Bunu ancak
o mertebeye vasil olanlar bilirler.
Maksadimizi biraz izah idelim! Ba'zan salik, hal-i yakaza'da serr bi-hasebi'l murakabe oldukda kendi
cisminin kesb-i inbisat ve ittisa' ittigini ve hatta biitiin mele-i a'la kendisinden ibaret bulundugunu
miisahede ider. Ve nefsinde cibal, enhar, escar, besatin ve sa'ir bi'l-ciimle esyayi gordiigii gibi
kendisinin bu seylere mugayir degil, belki hep o seylerin ayni oldugunu dahi goriir. Ve 6ylece hiikm
eyler. Basar-i basireti her hangisine ihale eder ise "O ben ve ben O'yunTder. Nefsinden baska bir sey
g(3rmez, hatta sems ile zerreyi yekdigerinden fark itmez. Zamamn dahi bir olub, anda evvel ve ahir
olmadigmda dahi asla tereddiid eylemez. "§u zaman-i Adem'dir, bu da zaman-i Muhammed'dir"
soziine ta'acciib eyler. El-hasil bu haletde evveliyyet ve ahiriyyet olmadigmi ve zamamn tebeddiil
itmeyiib hepsinin (24/A) "An-i vahid"den ibaret bulundugunu aynen goriir. Ba'dehu bu miisahedat ve
halatdan diger bir halete intikal eyler, bu haletde de amn kalbi ba'zan alemin mevcudiyyetine, ba'zan
de ma'dumiyyetine hiikmeyler! Sonra bi'l-ciimle esyayi hatta kendisini dahi hayret ifinde bulur. Ve
bunu miiteakiben kendisi dahi dahil oldugu halde bi'l-ciimle esyamn; adem-i sirfdan ibaret oldugunu
miisahede eyler bir halde ki am tavsife kendisi dahi muktedir olamaz. Ba'dehu alem-i kesret'e intikal
iderek, orada esyamn yekdigerine zarf ve mazruf ve sebeb ve miisebbib oldugunu goriir. Ve o alemde
dahi bir mikdar tevakkuf ettikden sonra artik Hakk-i zahirisine avdet ider.
Tasvir ettigim su halat, ba'zi muridlerimizin vekayi'inden olub, te'vil ve tavzihi de sudur: alemin,
esyamn, adem-i sirfdan ibaret olmasi "Mertebe-i Ehadiyyet'e; kalbin, anlarm ba'zan mevcudiyyetine
ve ba'zan de ma'dumiyyetine hiikm eylemesi de "Mertebe-i Vahidiyyet'e; kesret de "Tecelli-i
suhuda"; herhangi seye nazar itdikde "O ben ve ben O'yum" dimesi dahi "Tevhid'e isaretdir.
(24/B) Binaen-aleyh bunlarm hepsi "Hakk'dan Hakk'a" birtakim tenbihatdir. Halbuki tevhid-i hali-i
zevki bundan ibaret degildir. Belki tevhid-i hali-i zevki halat-i mezkurenin delalet eyledigi tevhidin
fevkinde diger bir tevhid olub, salik am ancak kendi zevki ile bulabilir. esyamn ciimlesi bu tevhide
merbut ve belki de ciimle esya' andan ibaret ise de bu mertebeyi lisan ile ta'bir ve tavsif mumkin
olamaz. Ve am zevk itmeyen bilemez!
AKSAM-I TEVHID
Tevhid tic kisimdir. Kism-i evvel tevhid-i ilmiyyedir ki, efvah-i rical ve kiitiibden me'huzdur. Kism-i
sani tevhid-i tenbihdir ki, vekayi-i nevmiyye ve ilhamat-i ilahiyye ile hasil ve evvelkine fa'ikdir. Kism-
1 salis tevhid-i hali-i zevkidir ki, ciimlesinden a'la olub, matlfib olan tevhid dahi odur!
TASAWUF'DA NiFAK
Tasavvuf tamam oldukda nifaka miinkalib olur. £tinkti sufi-i hakiki, gozlerin gormedigi, kulaklarm
isitemedigi, bir beserin kalbine gelmedigi birtakim ahval ve esrara muttali olur. (25/A) Halbuki ahval
ve esrar-i mezkurenin ekserisini halk'a soyliyemez. Belki 'uktil-i nasa miilayim geleni ve insanlarm
ahvaline mtinasib olam izhar ve olmiyani kalbinde izmar eyler. Zira her muttali oldugu seyi izhar
edecek olur ise nasm kendisini katl ideceklerini kat'iyyen biliir. Bu halde bir sufi-i hakiki miinafik
olmaz da ya ne olur!
"Seriyy-i Sakati'nin kavli dahi buna delalet ider. Zira mtisarti'n-ileyh: "sufi-i hakiki o kimsedir ki nur-
i marifetiyle nur-i takvasmi sondtirmez ve zahir-i kitaba mtinakiz olan 'ilm batmmi izhar itmez. Izhar
ittigi keramat kendisini estar-i meharim-i ilahiyyeyi hetk'e hamil ve ba'is olmaz" dimis ve bu
sozleriyle bizim didigimiz gibi tasavvuf hakikatin nifak olduguna isaret eylemisdir. Ma' a haza buna
"Bir sufi-i hakiki izhar ettigi sey i'tikad ettigi gibi, izhar eyledigi sey de i'tikad ider ve bu halde zahiri
batmma muvafik olarak miinafik olmaz" diye cevab virmek dahi mumkundiir. Bir sufi-i hakikinin
i'tikadda iki ziddini fasl-i cem' itdigine veya idebilecegine ta'acciib olunur ise de biraz
muteammikane(derinlemesine) muhakeme (25/B) idiiliir ise bunda ta'acciib olunacak bir sey olmadigi
goriiliir. £unkii bu iki i'tikaddan her biri kendi makammda, kendi mahal ve mertebesinde Hakk'drr!
aksAm-i yakin
Ey talib-i Hakk; Bil ki ehl-i Hakk, ilmi ug kisma taksim ettiler. Birincisine "ilme'l-yakin" ikincisine
"ayne'l-yakin", ufunciisiine de "hakka'l-yakin" dediler. Ehl-i Hakk bu sozlerini ibarat-i muhtelife ile
serh ve izah eylediler ise de bu babda sadra sifa virebilecek giizel bir ibare soyliyemediler. O ibareleri
nakl ve hikayeye mahal ve makam miisa'id olmadigmdan, bu hususda fakire zuhur ve inkisaf ideni
soyliyeyim.
Aksam-i mezkure tevhide mahsus degildir; secaat, sehavet gibi seylerde de caridir. Mesela bir kimse
bir adamin sahi veya seci' oldugunu bi't-tevatiir isitdikde kendisinde o adamm secaatine "ilme'l-
yakin" hasil olur. Ve o seca'at veya sehaveti bi'z-zat kendisi miisahede itdikde anda" Ayne'l-yakin"
viicude gelir. (26/A) Ve bu sifat-i fazila kendisinden siidur eyledikde ve am bi'z-zat kendisi ha'iz
oldukda anda "Hakka'l-yakin" denilen ilm mevcud olur. El-hasil "ilme'l-yakin" miisahedesiz ve fakat
delil-i kat'i ile hasil olan, "ayne'l-yakin" de miisahede ile husule gelen ilm olup, "Hakka'l-yakin" ise
nefsinin andan ibaret oldugunu ya'ni kendisiyle mesela secaatin baska baska seyler olmayub ikisinin
bir oldugunu idrakdir. §imdi bunlan tevhid'e tatbik ve anda tahkik idelim:
Bir salik viicud-i Hakk' dan baska fa'il ve miiessir olmadigim siibhesiz bir delil ile biliir ise bu bilise
"ilme'l-yakin" tesmiye olunur. Ve bunu bi'z-zat rii'yet ve miisahede ile idrak eyler ise ana da "ayne'l-
yakin" nam viriiliir. §unu ihtar idelim ki bu aradaki "rii'yet ve miisahede" ve sa'ire gibi elfazdan
maksad, rii'yet-i basariyye ve miisahede-i ayniyye degildir. Belki bu lafizlar kemal-i ilm ii ma'rifetden
kinayedir. £iinki Viicud-i Hakk misal ve emsalden miinezzehdir. Ve eger salike baskasi ifiin viicud
olmadigi ve viicud ancak(26/B) Hakk' dan ibaret bulundugu tahakkuk ider ise amn bu bilisine de
"Hakka'l- Yakin" unvam verilir. ^iinki salik bu mertebeye vasil oldukda kendisinin hatta hifbir seyin
ayn viicudu olmayub belki viicud mahiyetinin "Hakk' a miinhasir oldugu ve kendi viicudunun ayn-i
viicud-i Hakk'dan ibaret bulundugu kendisine bi-hakkm tahakkuk ve taayyun eyler. Sufiyye'nin "Zikr,
zakir, mezkur hep birdir" sozleri dahi viicudun Cenab-i Hakk'a miinhasir oldugunu ve binaen-aleyh,
sey'in hakikat-i viicud itibariyle "sey'-i vahid"den ibaret bulundugunu ifade eyler. Salik'in bunu kesf
ve miisahede eyleyebilisi de "Ayne'l-yakin" olub, buradaki "Hakka'l-yakin" ise, salikin su mana ile
tahakkuk itmesinden ya'ni o manamn ayni oldugunu bi-hakkm bilmesinden ibaretdir. Bu makamda
bana zuhur iden sey de ber-vech-i atidir(asagidaki gibidir):
Lisanda cereyan eden zikr-i zahir, zikr-i hakikatin suretidir. Zikr-i hakiki de kalbin sekl-i zikr ile
tesekkiiliinden ibaretdir. Bu i'tibar ile kalbe "Zikr" tesmiye olunmustur. Kalb ise "Hakk"dan {211 A)
ibaret oldugundan "Zikr, zakir, mezkur" hepsi birdir. Bunu bir misal ile izah idelim: Riizgar siddetle
esdigi zaman "su" bir sekl-i mahsus ile tesekkiil iderek, ana"dalga" tesmiye olunur. Halbuki dalganm o
sudan baska bir sey olmadigim her akil biliir. Iste kalb de tibki boyle olub, kendisini "zikr" 'ahz u istila
eyledikde bi'l-kiilliyye "zakir" olur; ve bu sekil zikr ile tesekkiil eylemesi i'tibariyle "Zikr-i hakiki
namim alur. Lisan iizre cari olan zikr-i zahiri'ye de amn sureti diniir. Vaki'a zikr-i hakiki sekilden
miinezzeh ise de tefhim-i meram iciin bi'l-kiilliye kalbi istilasmdan "sekl" ile ta'bir olunur; su
beyammizdan iki hatiranm kalbde defaaten ictima idemiyecegi dahi biliniir. £iinki her hangi bir hatira
kalbe hutur ve viirud ider ise o anda kalb bi'l-kiilliye andan ibaret olur, anmla mesgul bulunur ve bu
hal devam itdigi hengamda diger bir hatiranm ana duhul ve vurudu muhal hiikmiinii alur. Riizgann su
ile bi't-temevviic sekl-i mahsusu peyda itmis olan bir denizin o sekli haiz oldugu esnada diger bir
suret-i mevc ile temevviic etmesi ve baska bir sekle girmesi (27/B) muhal hukmiinii aldigi gibi
tesbihatima dikkat eyle! Zira bu bahs gayet dakik olub, bu babda beni kimse takaddiim itmemistir.
Allah-u a'lem!
MU§AHEDAT-I KALBIYYE ILE KE§F-I HAKAYIK
Ben bazen kendimi goriilmez ve hissolunmaz derecede kesb-i letafet itmis bir sey gibi goriiyor ve
binaen-aleyh su suret-i bedeniyyenin benim mer'i olmakligima sebebiyyetden baska bir sey
olmadigim biliyor ve bu sebeble hiikm ediyorum ki bu suret-i bedeniyye o latife-i insaniyye'nin suret-i
zahiresi olub, ana miibayin bir sey degildir. O latife-i insaniyye bu suret-i bedeniyye ile zuhura gelmis
ve bu sebeble his ve miisahede olunmusdur. Bunu bir misal ile izah idelim! Ma'lumdur ki ebhire-i
ma'iyye gayet latif oldugundan rii'yet olunmaz. Fakat bi't-tekasiif bulut suretine girdikde rii'yet
olunur. Binaen-aleyh bulutun suret-i zahire ve suret-i hissiyyesi suret-i batme-i latifesine miibayin
degil, belki amn ayni olub, beynlerindeki fark yalmz letafet ve kesafet cihetiyledir. Yoksa diger bir
viicud-i ebhire-i mezkureye munzam olarak bulut olmus degildir. Imdi bulutun suret-i mer'iyesi suret-i
latifesinin(28/A) ayni oldugu ve beynlerindeki fark yalmz letafet ve kesafetden ibaret kaldigi gibi,
insanm suret-i mer'iyesi de suret-i latifesinin ayni olub, miicerred letafet ve kesafet cihetleriyle
yekdigerinden fark olunmusdur. Ma'a haza bu bir temsil olub, bize zuhur iden su miisahedeyi bir
dereceye kadar tefhim i5iin irad edilmisdir. Yoksa buhar ile insan arasmda min kiilli'l-viicuh
miisabehet yokdur!
DiGER BiR MU§AHEDE
Ba'zen murakabe ile mesgul oldugum bir srrada birden bire kalbime birisinin sureti tulu ider. O halde
ki biitiin kalbimi istila iderek, adeta beni zikr ve murakabeden men' eyler, her ne kadar define
cahsryor isem de muktedir olamam, o sureti kalbimden bir diirlii cikaramam. Ferdasi ale's-sabah o
siiretin sahibi beni ziyaret iderek bana kendisini hissen dahi gosterir. Resul-i Ekrem "Niibiivvet'den
ancak miibessirat kalir" buyurmus. Ve bu hadisle miibessiratm niibiivvetden ciiz' olduguna isaret
eylemisdir. Binaen-aleyh talib-i rah-i (28/B) Hakk olan bir miirid miibessirat ve ta'birinden gaflet
itmemelidir. £iinki andan faide-i kesire vardir. Ez-ciimle mugayyebata ve sihhat ve fesad cihetiyle
ahval-i salike ve etvar-i talibe, ancak anmla vukuf hasil olur. Zira halat-i mezkure envar-i Hakk'dan
bir nur olub, sahibini piir-ziya eyler. Bir gice bu nurunu ahz eyledi. Ziyayi hayret efzasi her tarafimi
istila itdi, tarif olunmaz bir hal-i vecde geldim. Kendimi bi'l-kiilliye ga'ib itdim. O sirada nice
mugayyebat-i ilahiyye ve lezzat-i azimeye mazhar olarak su beytleri min gayri ihtiyarin soyledim!
Beyt:
"Ya nefsi seci ebeden
Ya nefsi mevta kemeden
Vela temenni ehaden
ilia celilan sameden"
[Manasi: Ey nefs, agyardan ebediyyen miifarekat it. Ey nefs, zarar ve kederden kebirde
[buyukliikliikte] celil ve samed'den baska kimseye arz-i ihtiyac itme!]
0 gice yanimda fukahadan bir cema'at dahi hazir idiler. Anlar benim bu halimden miiteessir olmuslar!
Bu siddet-i lztirab ve kesret-i hayretimden havfa diismiisler! Bunlar icinde Misir'da Berkukiyye
medresesinin miiderrisi Mevlana Seyfuddin dahi bulunuyor idi.
(29/A) Sahve geldigim zaman evvela am gordiim. Fakat kendi suretinde degil, belki "Seyhuniyye"
medresesinin miiderrisi Mevlanazade suretinde gordiim. Ikinci bir nazarda musariin ileyhi kendi suret-
1 asliyyesinde miisahede ettim. Bu tebeddiil-i suret meselesi ya'ni bir sahsm ba'zan bir sahs-i ahar
suretinde goriinmesi dahi garib bir seydir. Ehlullaha gore bir sahsm sahs-i ahar suretinde goriinmesi o
sahsm kendi degil belki o surete miinasib bir manamn maksud ve matlub olduguna ya'ni o iki sahs
arasmda min vechin miinasebet bulunduguna delalet itdigi gibi tevhide dahi delalet eyler!
iNSAN MAZHAR-I KAMiLDiR
Cenab-i Hakk "Ve alleme Adem el-esma'e kiilleha siimme aradahum ale'l-mela'ikeh" (Bakara-31)
buyurdu. Buradaki esma'dan maksad semi', basir, alim, ve sa'ire gibi esmaullah olmagla Cenab-i
Hakk bu kavl-i serifi ile mela'ikenin degil belki insamn esma-i mezkfireye mazhar-i kamil olduguna
isaret olundu. Binaen-aleyh kavl-i serifde "Cenab-i Hak ilm, kudret, semi', basar, irade, ihtiyar gibi
sifat-i kudsiyyesine (29/B) ve bunlardan miistak esma-i ilahiyyesine bi-temamiha mazhar olmak iizre
mela'ikeyi degil belki insam halk itdi" dimekdir ki, asd seref de budur, yoksa miicerred hacer ii secer
gibi birtakim miisemmeyat hizasma mevzu olan elfaz-i masrufu bilmek degil. (^iinki elfaz ve huriif-i
mezkureyi bilmek insan iciin mucib-i mefharet olamaz.
MELA'iKE
Semaya, arza, anasir'a ve sa'ireye mii'vekkel olan mela'ike anlardaki kuva-yi tabi'iyyedir. O kuva-yi
tabi'iyye ki anlardan daima asar zuhur itmekdedir. Mela'ikenin ta'at-i Hakk'dan bir an hali
kalmamalan, ezeli ve ebedi tesbihleri dahi asarm kendiilerinden ale'd-devam sudur ve zuhur
itmesinden ibaret ve "Ve in min sey'in ilia yiisebbihu bi-hamdih"(Isra-44) kavl-i serifi de buna
isaretdir. Kezalik insamn damarlarma hulul iden seyatin de insam mesihiyat-i hayvaniyyeye sevk iden
ve ser'a, Hakk'a da'ima muhalefet eyliyen kuva-yi hayvaniyye ve kuva-yi vehmiyyeden ibaret ve
Resul-i Ekrem'in "Es-seytanu yecri mecra'd-dem""innes-seytane yecri min ibn-i ademe mecred-dem"
kavl-ihadis-i serifi de buna isaretdir.
(30/A) Ey ciihela, ey ulema-i riisum, siz lisan-i Hakk'i anlamadigimz gibi, lisan-i enbiya ve lisan-i
evliyayi da anlamazsimz. Aklmizm killeti ile, kalbinizin keduretiyle,[ Gam, tasa, keder. ] ahiretden
gafletiniz ile, diinyaya fark-i muhabbetiniz ile, anlarm kelamlarmdan anladigimz seylerin hif birisi
vaki' ve nefsii'l emre mutabik degildir. Siz bu babda dalalettesiniz. Lakin sizden hidayetiniz
dalalinizdedir. Halinize merhameten sari'-i Te'ala o seyleri ya'ni maneviyat ve ahval-i ahireti size o
yollarla tasvir itmis ve sizi cehaletde birakmistir. Ciinki hidayetiniz cehaletinizdedir. Nitekim
mes'ele-i kaderde cehaletiniz sizi Hakk'a hidayet ve irsad eylemis ve halbuki cehliniz sebebiyle kasr-i
basiretiniz o meselenin hakikatini gormekden mahrum kalmisdir. Yoksa enbiya ve evliya hakikati
bilmiyor degillerdir. Anlar hakayik-i ahvali sems ile kameri bildikleri gibi biliirler. Ve anlan
gordiikleri gibi goriirler. Fakat siz sefele kibr ii hinden ve ukul-i za'ife erbabmdan oldugunuz igiin o
hakayiki size izhar itmezler. Siz de biraz tasfiyye-i batm iderseniz o zaman belki anlarm sozlerini biraz
anlarsimz!
(30/B) TALIB-i HAKK'A LAYIK OLAN §EYLER
Talib-i Hakk'a layik olan sey ibadat-i kesiresini kalil ve kemalat-i azimesini sagir, ziinub ve uyub-i
sagiresini de kebir gormelidir. Eger boyle yapmaz ise anda maksuda vuslat iimidinin yokluguna hiikm
idilir. Keza talib-i Hakk Kur'an'a bakarak diinyaya miiteallik ayetler ile ahirete da'ir ayetleri bi'l-
mukayese beynlerindeki nisbeti bilme ve ana gore evkat-i omriinii §u'un ve fiinun-i diinyeviyye ile
ulum ve umur-i uhreviyyeye bi't-taksim ol vechile sarf-i makderet eylemelidir.
Kur'an otuz ciizden ibaretdir, halbuki bu otuz ciizden ancak bir ciiz mikdan diinyaya a'id, miitebakisi
hep ahirete mii'teallikdir. Kur'an'm bu nisbet iizre niizulii de avamm diinya ve ahiretle, ulemamn dahi
ulum-i diinya ve ulum-i ahiretle o nisbet iizre istigal itmeleri lazim ve vacib olduguna tenbih ve irsad
iciindiir. Niizul-i Kur'an hakkmdaki tefekkiir, bu miitalaa dahi varidat-i Hakk' dan bir varide olub,
hakikat-i hali daha ziyade bilen ise ancak Allah'dir!
(31/A) ESMA VE SIFAT VE EF'AL-i iLAHiYYE'NiN E§YADA ZUHURU
Esma ve sifat ve ef 'al hepsi isti'dadata tabi'dir. Yani ilm, kudret, irade, semi', basar gibi sifatlar ve
halk, tekvin, terzlk, ihya, imate gibi fi'iller ve bunlardan miistak kilman isimler esya' ve mezahirde
zuhur itmekde ve fakat bunlarm zuhuru kendi kendilerine degil bu mezahirdeki isti'dadat sebebiyle
husule gelmektedir. Eger isti'dadat olmasa idi, bunlarm birisi zuhur etmez idi. Sirr-i kader de buna
miibtenidir. Hamd olsun Cenab-i Hakk'a ki, beni su umur-i dakikaya muttali' eyledi. ^iinki bu
dekayikm bana zuhuru ne bir kitab miitala'asiyle, ne de bir muallim suriden ahz suretiyledir!
YiNE CENNET VE ADEM
Cermet, alem-i melekutden ibaret oldugu gibi, Adem aleyhi's-selam'm andan hurucu da bi't-tedric
tekasiif iderek, nihayet su sureti ihraz eylemesinden ibaretdir!
(31/B) ULEMA-i AHiRETlN KiTAB [VE] SUNNET'DEN AHKAM-i UHREViYYEYi iSTiNBAT
EYLEMELERi
Fukaha su'unat ve muamelat-i diinyeviyyeye miiteallik mesa'il-i fikhiyye'yi kitab ve siinnet'den
istinbat eyledikleri gibi, ulema-i ahiret de ahirete miiteallik umur ve vekayii kitab [ve] siinnetden ahz ii
istinbat eylemislerdir. Binaen-aleyh tarik-i ahiret ve tefasiline muttali' olmak ve ahval-i ahireti bi-
hakkm bilmek arzusunda olan bir kimseye ehl-i ahiretin musannefat ve miiellefatim miitalaa
behemehal lazimdir. Mesa'il-i fikhiyyeyi bilmek talebinde bulunan bir kimseye her halde kiitub-i
fikhiyyeyi miitalaa lazim olub "Ben de anlar gibi bir insamm, anlar kitab ve siinnetden ahkam istinbat
ettikleri gibi ben dahi iderim, anlarm kitablanm miitalaaya hig de mecbur degilim" dimek layik
olmadigi gibi, ahkam ve ahval-i ahireti bilmek arzusunda bulunan bir adem de ehl-i ahiretin
musannafat ve miiellefatim miitalaa lazim olub, (32/A) "Hiimu'r-rical nahnu'r-rical" [onlar da adam
biz de adamiz] da'iyyesine diismek layik degildir. Ciinkii ba'zi kiimmelin miistesna oldugu halde bu
fikr tazyi'-i omrden ibaretdir?
iDRAK "HAKK"IN TARIK-i ESLEMi
Zat-i Hakk-i hiiviyyet-i ilahiyyeyi goz ile idrak miimkiin degildir. Vaki'a muhabbet-i ilahiyye ile aliide
olmakla bir arife bazen Cenab-i Hakk gayr-i ma'ruf olan bir suretle tecelli ider. Fakat bu pek nadirdir.
Binaen-aleyh bu babda i'timad olunacak sey tasfiyye-i kalbdir. Ciinki kalb safi oldukda hasil eyledigi
nur-i marifet sayesinde kendisine "Hakk" suret-i mahsusa ile degil belki suret-i hakikiyyesi ile tecelli
eyler. Ve bu halde hakikat zahir ve reyb ve sekk bi'l-kiilliye za'il olur gider!
BiR KiMSENiN "ENA'LLAH" DEMESi SAHiH MiDiR?
§ecer'in "Inni ena'llah" dimesi, bir insan bu sozii soyledikde istib'ar olunmayacagma bir tenbih ve
belki de bu soziin insandan kabulu evla bi't-tarik olacagma bir delildir. (32/B) Mademki biitiin alem
suret-i Hakk' dan ibaretdir, bu halde her kim ve hangi sey "ben O'yum" der ise bu soz bila-sekk
sadikdir. Ciinkii buradaki "ben" lafzi ciiz'-i alem olan ve mazhar-i nutk-i insani bulunan sahsa, zata
degil belki suret-i alemin sahibi olan "Hakk'a isaretdir. Bunu bir misal ile tavzih idelim. Zeyd tekelliim
idiib "Ben Zeyd'im" dedigi zaman bu soz sadikdir. Halbuki buradaki "ben" lafzi bir kit'a lahmden
ibaret bulunan lisana degil, belki zat-i hiiviyyet-i Zeyd'e isaretdir. I§te bir insanm, bir sey'in "ena'llah"
demesi dahi bu kabildendir. Ya'ni bu soz dahi bila-sekk sadikdir. Zira buradaki "ene" lafzi secere
veyahud o insana degil belki o suretlerin sahibi olan Cenab-i Hakk'a isaretdir. tste bu i'tibar ile
secerin, insanm degil hatta her zerrenin bile "ena'llah" dimesi bila-sekk sadikdir. §urasmi da ihtar
idelim ki lisan "Ben Zeyd'im" cumlesini tekelliim etdikde bu soz sadik oldugu halde, baska bir
kimsenin "bu lisan-i Zeyd'dir" veyahud "Zeyd o lisan-dir" dimesi sahih olmadigi gibi, bir secer
veyahud bir insan (33/A) veya baska bir sey dahi "Ena'llah" dedikde bu soz dahi sadik oldugu halde
diger bir kimsenin o insana ve yahud o agaca veyahud o sey'e "Iste O Allah' dir" ve yahud "Allah
odur" demesi dahi sahih olmaz. Resul-i Ekrem'in: "Kana'llahii ve lemyekun ma'ahu sey'iin"
ilah. . . [devamiyla] kavli de mertebe-i vahidiyyet'e "Allah" ltlak olunacagma delalet ider. Zira bi'l-
ciimle esya' o mertebeden i'tibar olunabiliir!
KEVN U FESAD
Kevn ii fesad maddeden bir suretin zevaliyle yerine diger bir suretin hudus ve arazmdan ibaret olub bu
da ezeli ve ebedidir. Binaen-aleyh diinya ve ahiret bir emr-i i'tibari olub siiver-i zahire diinya-i
faniyye, siiver-i batma da ahiret ve ukbadir. Diinya ve ahiret ikisi de ezelen ve ebeden mevcuddur.
Fakat i'tibar-i galibe oldugundan diinyaya faniyye ahirete de bakiyye nami virilmisdir?
HUR VE KUSUR VE CINAN
(33/B) Kiimmeline [kamillere] hasil olan leza'iz-i akliyye ve kemaliyye lezzat-i hur ve kusur-u cinan'a
tesbih olunarak bunlarm isimleri leza'iz-i mezkure ifvin isti'are idilmis ve bu da miicerred ol lezzetleri
fehm ve idrakden kasir olan ukul-i nakisa-i cahiliyyeye bir dereceye kadar tefhim-i hikmete bina
kilmmistir. Zira eger bu leza'iz dogrudan dogruya tasrih idilse idi, ukul-i kasira erbabi anlardan i'raz
iderek leza'iz-i diinyeviyyeyi tahsile koyulacaklar ve bu hallerle o ma'bud-i a'zami bi'l-kiilliye
unutacaklar idi. imdi leza'iz-i kemaliyyeden hur ve kusur ve cinan ile ta'brr buyuruldu. Ta ki ukul-i
kasira ashabi anlara istiyak itsiinler de Hakk'a vuslat iciin balig hiikmiine girince ya'ni hakikati
anlaymcaya kadar ibadat ve ta'at ile istigal iderek bu tarikle "Hakk"i idrak eylesiinler. Eger boyle
yapilmamis olsa idi tarik-i Hak ihmal idilmis olur idi. Fi'l-vaki' Hak vuslat igiin evvelemirde bundan
baska bir sebeb ve bir delil yokdur. Zira ukul-i kasira erbabi ancak leza'iz-i hissiyeyi idrak
idebildiklerinden ibadat ve ta'ata terettiib eyleyecek (34/A) olan leza'iz-i akliyyeden hur ve kusur gibi
seyler ile ta'bir olunur ise anlar ol leza'iz-i hissiyeye neyl-i timid ile ibadat ve miicahedat ile ugrasa
ugrasa bi't-tedric kesb-i kemalat iderek nihayet min gayr-i kasdin Hakk'a vasil olurlar!
Cenab-i Hakk hakki soyler ve halki tarik-i Hakk'a hidayet eyler. Resul-i Ekrem'in "Insanlarm malik
olduklan seyden ictinab it ki inde'n-nas makbul olasm ve Allah'a mahsus olan kibriya ve azamet
sifatlarmdan ihraz eyle ki inda'llah mahbub olasm" diye buyurduklan hadis-i serifleri de beyan-i
hidayete isaretdir.
El-hasil taraf-i ilahiden beyan olunan va'd ve va'idin ciimlesi hakdir. Fakat is, anlan anlamakdadir.
"MUTU KABLE EN TEMUTU" HADISiNE DAiR BAZI MUTALA'AT
"Olmezden evvel 61 ki ebedi hayy olasm" buyuruldu. Bu kelam ber-vech-i ati viicuh ile tefsir ve tevcih
olunur. Evvelen: olmezden evvel olmekden maksad, leza'iz-i diinyeviyye ve sehevat-i hayvaniyyeden
ictinab olub hadis-i serif "Leza'iz-i diinyeviyye ve sehevat-i hayvaniyyenden (34/B) ictinab it ki
ezelen ve ebeden viicud-i hakiki mevcud ve hayat-i ebediyye ile Hayy olasm" mealindedir. Lakin
insanlar hayat-i diinyeviyyeyi ziyade sevdikleri iciin o misiil-lii hayata nza ve ragbet gostermezler.
Saniyen: "Olmezden evvel 61 dimek" Ahlak-i Ilahiyye ile tehalluk it" dimekdir. Bu halde hadis-i serif
"Ahlak-i Ilahiyye ile tehalluk it ki ba'de'l-mevt evsaf-i cemilen ile'l-ebed yad olunarak Hayy-i daimi
hiikmiinde olasin" mealini miifiddir(ifade eder). Salisen: Olmezden evvel olmekden maksud "Fena
fi'llah" mertebesine vasil olmak ve Allah'dan baska bir seye viicud isnad itmemekdir. Binaen-aleyh
hadis-i serif "Kendi varhgim selb idiib senin yenabi-i viicud-i ilahi'den bir yenbu' oldugunu bil ve
Hakk'a bila-isneyniyet kesb-i ittisal eyliye ki ebediyyen hayy olasin" miifadmdadir. Fi'l-hakika bu
mertebeye vasil olan bir salik nazarmda ancak bir viicud kulub bu viicudun adem ile ittisafi ise
muhaldir!
EBVAB-I CENNET
Cennetin sekiz kapisi olduguna da'ir ba'zi ahbar varid olmus (35/A) ve bunun vechi dahi bize su yolda
zuhur eylemisdir. Ars-i Cennet felek-i sevabitde zemin-i Cennetdir. Felek-i sevabitin makadi da sakf-i
nardir. Binaen-aleyh ikisinin tahtmda bulunan eflakdan her biri bir babdir. Bu halde cennetin sekiz ve
cehennemin yedi kapusu oldugu siibhesizdir. £unkii felek-i atlasm ya'ni arsin tahtmda sekiz felek
vardir ki felek-i sevabit, felek-i zuhal, felek-i miisteri, felek-i merih, felek-i sems, felek-i ziihre, felek-i
utarid, felek-i kamer'dir. Imdi felek-i sevabitin: makadi sakf-i nar olunca amn tahtmda yedi felek baki
kahr ve binaen-aleyh her felek bir bab i'tibar olunur. Ve bu halde cennetin sekiz, nann da yedi kapusu
oldugu tezahiir ider.
Bu bahsi yazdigim sirada tefe'ul iciin mushaf-i serifi elime aldim, keyfe m'ettefak acdim: "Inne'llezine
kezzebu bi-ayatina v'estekberii anha la tufettahu lehiim ebvabii's-sema'i ve la yedhulune'l-
cenneteh"(A'raf-40) ayet-i kerimesi zuhur eyledi. Bu ayet "ayetlerimizi tekzib ve anlar ile amel ii
i'tikadda istikbar idenlere, ebvab-i cennet olan semavat acil-maz" me'alini (35/B) miifid oldugundan
bizim dedigimiz seye dahi bi'l-isare delalet ider;
A'MAL-i ZAHiREDEN MAKSAD-I ASLI
Tertib-i feva'id hakkmda muhtelif suretde birtakim ahbar varid oldu. Bunlarin bazilan tertib-i
mezkurun viicubuna, bazilan da adem-i viicubuna delalet itdi. Birinciye Ebu Hanife, ikinciye de §afi'i
zahib oldu. Kezalik tesehhiid duasi hakkinda da muhtelif eserler viimd eyledi. Bu eserlerin tesehhiidde
kelam-i nasa miisabih sozler ile duamn cevazma bazilan da adem-i cevazma delalet itdi. Ve bu burada
da birinciye §afi'i, ikinciye de Hanefi ka'il oldu. Iste bu minval iizre sa'ir birtakim a'mal-i zahire
hakkinda dahi bircok asar-i muhtelife viirud eyledi.
Boyle birtakim a'mal-i zahire hakkinda asar ve ahbar-i muhte-lifenin sudur eylemesi ise asil matlub ve
maksudun a'mal-i zahire degil belki anlar vasitasiyle husule gelecek olan tasfiyye-i batm ve tehzib-i
ahlak olduguna ve bu babda asil dikkat ve ihtimamm ancak bunlara ma'tuf olmasi lazim geldigine
delalet ider.
(36/A) ^iinku a'mal-i zahire maksud bi'z-zat olsa idi, amel-i vahid hakkinda muhtelif suretde eserler
viirud itmez idi. Fakat asil maksad tasfiyye-yi batin ve tehzib-i ahlak olub, bunlar ise her ne suretle
olur ise olsun ale'l-itlak ibadet-i bedeniyye ve a'mal-i zahire ile husule geleceginden tertib-i feva'id ve
sa'ire gibi bircok ibadat ve a'mal-i zahire hakkinda muhtelif suretde asar ve ahbar seref-vurud ve
seref-siinuh eylemisdir. Lakin ulema-yi zahir "aslaha umuru'llahi Te'ala", batmi terk idiib kisra itimad
itdiler. Hatta ekserisinin batmlan sakk edilse hubb-i diinya ve hubb-i riyasetden baska bir sey
bulunmaz. Hazzelehumu'llah!
KIYAMET
"Ve yes'eluneke ani'l-cibali fekul yensifuha Rabbi nesfen feyezeruha ka'an safsafan la tera fiha
'ivecen vela emta"(Ta-Ha 105,6,7) kavl-i serifi ahir zamanda "Hakk" zahir olub, tevhid siiyu'
bulacagma ve bina'en-aleyh andan sonra hiikm ancak zat-i vahid i9iin(36/B) olacagma isaretdir. ^iinki
Resul-ii Ekrem halki tevhid-i sirf a davet itdi. Sirr-i tevhidde ahkam-i sifata hacet birakmadi. Ibadat ve
ta'at ise "Allah" ve "Rahman" isimleriyle miisemma olan zatm ahkamim kabule isti'dad hasil itmek
hikmetine mebni idi, halbuki enbiya-yi salife'nin serayi'i ahkam-i sifatdan hali degiller idi. El-hasil bu
ayet-i kerime ahir zamanda ahkam-i sifat artik batil olub, yerine ahkami-i Zat ka'im olacagma tenbih
ve isaretdir ki, kiyamet-i kiibramn manasi dahi budur. Hakk Te'ala bu ayette ahkam-i sifati cibale,
anlarm mahv ve izalede cibalin kum gibi olarak savurulmasma tesbih itmis ve ba'dehu miisebbehiin
bihe mevzu' olan elfaz-i miisebbihete isti'mal eylemisdir!
SEMA VE ARZ
Hakk Te'ala Hazretleri sure-i Enbiya'da: "Evelem yera-llezine keferu enne's-semavati ve'l-ardi kaneta
retkan fe fetaknahiima"(Enbiya-30) buyurdu. Miifessirin bunu tefsirde "Evvelce sema ile arz bitisik
idi.(37/A) Ba'dehu biz anlan yekdigerinden ayirdik" diye tefsir eylediler. Ben derim ki semavat Alem-
i Melekut'a, arz da Alem-i miilke isaret olub, insanlar ise bu ikisini dahi cami' oldugundan bu ayetdeki
sema ile arzdan maksad insandir. Bina'en-aleyh ayet-i kerime nutfede, rahimde alem-i melekut ile
alem-i miilkte muttasil idi. Ba'dehu biz o mazhara nefh-i ruh iderek anlan yekdigerinden tefrik ve o
mazharda asar-i Miilk ve melekuti izhar eyledik" mealini miifiddir!
VELA YET
Velayet, muhabbet-i Ilahiyyenin kalbe cidden hululiyle kalbin hubb-i diinyadan bi'l-kiilliye hali
olmasmdan ibaretdir!
IHYA-i ULUM VE KIMYA-YI SA'ADET gibi bazi kitaplar
"Ihya-i Ulum" ve "Kimya-yi Sa'adet" gibi bazi kitablar ilm-i tahkiki ile ilm-i taklidi arasmda birer
berzahdir. Bu tarik-i berzah irsad-i alem iciin giizel bir tarikdir. Zira halkm ibtida-yi emirde tahkik-i
mahza kabiliyyeti yoktur. Bina'en-aleyh eger ibtida anlara (37/B) hakayik tasrih idiliir ise tabiatlan
kabul-u Hakk'dan imtina iderek ya dalaletde kahrlar veyahud bu hakayik erbabini tekfire kadar
vanrlar. Halbuki bu tarik-i berzah miimtezic bir tarik olub, min vechin muvafik min vechin de muhalif
oldugundan ibtida-yi emr'de bu tarike siiluk iderler ise bu sayede kesb-i isti'dad iderek, yavas yavas
Hakk'i kabul iderler. Ve o zaman tarik-i mezkurun bir alet-i sayd(av) oldugunu anlarlar!
EL-CiNNET
"El-cinnet"ii ta'bir-i Kur'anisi mela'ikeye, seyatin ve iblise samil bir ta'birdir. Bunlann kaffesi de
alem-i ecsamdan degil, alem-i ervahdan olub, alem-i ervah ise ecsamdaki kuva-yi kiilliyye ve kuva-yi
ciiz'iyyeden ibaretdir. Insam Allah'u Te'ala'ya takrib eden kuvaya Mela'ike ve Allah'dan teb'id ve
diinyaya takrib eyleyen kuvaya da seyatin tesmiye olunmusdur. Bizim "el-cinnet" lafzi mela'ike ve
seyatine samildir" s(3zumiize delil ise "Ve ce'alu beynehu ve beyne'l-cinneti neseba"(Saffat-158) kavl-
i serifidir. ^iinkii bu ayet "kiiffar, Allah ile cinn arasmda neseb isbat ettiler(38/A), cinler Allah'm
kizlan olduklarma kail oldular" dimek olub, kiiffar ise "Allah'm kizlan" namim cinn ve seyatine degil
belki mela'ikeye virdiklerinden, su ayet "el-cinnet" lafzrnm mela'ikeye dahi ltlak olundugunu, ta'bir-i
digerle Mela'ikenin "el-cinnet" lafzrnm medlfilati ciimlesinden bulundugunu kat'iyyen ifade ider!
MEAD
"Me'ad" hakkmda seref-niizul iden "Feenzelna bihi'l ma'e ve ahrecna bihi min kiilli's-semerati
kezalike nahrucu'l-mevta le'allekiim tezzekkerun"(A'raf-57) ayet-i kerimesi, semerat-i zahire ve
keennehu semerat-i faniyye'nin misli olub aym olmadigi gibi, ebdan-i hadise'de ebdan-i faside'nin
misl ii miisabihi olub, aym olmadigina delalet itmekdedir!"
VAHDET-i VUCUDA DiGER BiR BURHAN DAHA
"Ma halkukiim ve la ba'siikiim ilia kenefsin vahide(tin)"(Lokman-28) kavl-i serifi, a'lasiyle, ednasiyle,
gaybiyle, sehadetiyle, el-hasil her isiyle biitiin alemin sahs-i vahid gibi olduguna ve bina'en-aleyh
te'addiid-i esya' te'addiid-i a'za gibi olub, a'zanm te'addiidii sahsm vahdetine (38/B) gayri mani'
oldugu misillii, esyamn taaddiidii de Hakk'm vahdetine gayr-i miinafi bulunduguna isaretdir.
HAKAYIK-I E§YAYA KESB-i ITTILA
Hakayik-i esyaya vukuf ve riyazat-i bedeniyye ve miicahede-i mutlakiyye ile hasil olur. Ve fakat
ezminenin, emkinenin ihtilafi hasebiyle enva'-i miicahedatm tesiri dahi ihtilaf ider. Iste bunun iciin
serayi'de ihtilaf goriiliir. Enbiya ve riisiil-i kiram hazeratmm ahval-i seniyyeleri de buna delalet ider.
£iinki anlarm seri'atleri furu' cihetiyle yekdigerinden muhalif oldugu halde, usul cihetiyle beynlerinde
asla fark yokdur! Bina'en-aleyh ciimlesi "Hakk"dan Hakk iizerine ba's ve irsal buyurulmuslardir!
"MEN KALE 'LA iLAHE iLLALLAH' DAHALE'L-CENNETE"
Resulii Ekrem (sallalahu aleyhi ve sellem)'in ("La ilahe illa'llah" diyen cennete girer.) kavli viicuh-i
ati ile tevcih ve tefsir olunur. Evvelan: Buradaki (39/A) 'cennet'den maksad hur ve kusur ve sa'ire ile
miizeyyen olan Darii's-sevab'dir ki, cennetin ma'na-yi meshuru dahi budur. Saniyen: Buradaki cennet
hisn-i eman haletden kinayedir; kiiffar, katl ve esaret ve nehb ve garat ve darb ve mukatelat ile ta'zib
olunduklan ve islam olanlar ise bu azabdan halas bulduklan iciin Resiil-i Ekrem (sallallahu aleyhi
vesellem) "Men kale ilah...." buyurub, kelime-i tevhidi ityan eyliyenin bu azabdan bi't-tahalliis hisn-i
eman cennete dahil olacagma ima ve bagce dimek olan "cennef'i o hisn haletinden kinaye kilmistir.
Salisen: Buradaki cennet "setr ii seyr" manasma olub Hadis-i §erif: "Kelime-i Tevhid'i ityan
iden(getiren) kimse kendisini bi'l-ciimle gava'il ve mesaibden himayet ve siyanet itmis olur," me'alini
miiflddir. Rabi'an: Buradaki "cennet", cennet-i vechiyye, yani "Zatiyye"den ibaret olub, Hadis-i serif:
"Kevneyn-i alemeyn'de Allah' dan baska bir mevcud olmadigmi bilen kimse cennet vechiyye-i
Siibhaniyye ve Zat-i Ilahiyeye'ye dahil ve vasil olur" dimekdir. Hamisen; buradaki Cennet'den maksad
Viicud-i Baki-i Firdevsi (39/B) olub, Hadis-i serif: "Fenafi'llah mertebesine vasil olarak viicud-i
zulmani cehenneminden bi't-tahalliis Viicud-u Baki-i Firdevsi'ye dahil olur" mealindedir. Sadisen:
Buradaki cennet, meratib-i serife ve makamat-i Aliyye manasma olub, Hadis-i mezkur: "Kelime-i
Tevhid'i ityan iden kimse, kemalat-i serife ve meratib-i Aliyye'ye nail olur" ma'nasim miifiddir. Zira
her halet-i hasise ve deniyye'ye "Cehennem" tesmiye olundugu gibi, her halet-i serife ve mertebe-i
aliyyeye dahi "Cennet" tesmiye olunur. Halet-i Tevhid bir halet-i serife ve halet-i israk'da bir halet-i
hasise ve deniyye oldugundan "La ilahe illa'llah" diyen bir adem bila-sekk halet-i hasiseden bi'l-
huruc, halet-i serifeye duhul itmis olur. El-hasil diinyada olsun ahiretde olsun, her halet-i serifeye
"Cennet" ltlaki sahih oldugu gibi her halet-i kerihe ve rezileye de "Cehennem" (nar) ltlaki sahihdir.
Bina'en-aleyh kiitub-ii semaviyyede vasf olunan "hur", "kusur" ve sa'ire hep bu dedigimiz seylerin
suretlerine haml idiliir. Buna rii'ya-yi sadika dahi delalet ider. (40/A) Bir adem alem-i manada
kendisinin miizeyyen bir bag9ede yahud ali bir koskde bulundugunu goriir ve bu hal anm bir mertebe-i
aliyye ve bir halet-i serife'ye vasil olduguna delalet ider. Ve fi'l-vaki' biraz zaman soma o adem
mutlaka bir halet-i serifeye ve mertebe-i aliyyeye vasil olur. O zaman mukaddemen gormiis oldugu
bagcenin veya koskiin iste bu haletden bu mertebeden ibaret bulundugunu anlar. "Nevm" denilen sey
de bir "Mevt-i sagir"den ibaret oldugundan miisahedat-i nevmiyyenin, miisahedat-i uhreviyye
cinsinden olmasim iktiza ider. Imdi makamat ve halat-i mezkureye miitenasib olan suver-i nevmiyye
siiver-i uhreviyye cinsinden oldugu sabit olunca kiitiib-ii semaviyyede zikr ve vasf olunan cennet, hur,
kusur, nar, azab ve sa'ire gibi seylerin herbiri kendisine miinasib bir makam ve bir halete isaret oldugu
bila-sekk taayyiin ider. Bu didigim seyden tenebbiih it de ahiretin, cennetin, nann, hurun, kusurun
neden ibaret olduklanm bil, gaflet itme,(40/B) fakat bu hakayiki bi'l-miitala'a vakif-i esrar-i hakikat
ve mu'tekid-i Hakk-i hakkaniyyet oldugun zaman dahi zinhar ibadat ve ta'ati terk eyleme, zira maarif-
i hakikiyyenin miikasefat-i yakiniyyenin kemalat-i aliyyenin makamat-i serifenin mense'i ancak
riyazet ve ancak ibadetdir. Oyle ise sakm aldanub da "Diinya ve ahiret ve huri ve cennet bunlardan
ibaret olunca ibadat ve riyazata hacet yokdur" dime, zira bu sozleri soyliyen bir adem hem dal hem de
mudil olub, katli miibahdir. Sabi'an: Buradaki "Cennet" mestur manasma olub, hadis-i mezkur
"Kelime-i tevhidi ityan iden kimse mahsusdan bi'l-huruc, gayr-i mahsusa duhul eyler. Ya'ni hiss-i
zahiri ile hiss olunan asnama ibadetden farig olarak hissen idrak olunmiyan Zat-i Hakk'a ibadetle
mesgul olur" mealindedir. §ol zikr olunan viicuh ile Resul-i Ekrem'in "Inne li'l-Kur'ane zahren ve
batnan ve libatnihi batnan ila seb'ati ebtunin" kavl-i hadis-i serifiyle bey an buyurdugu biitun-i seb'a
tamam oldu.
Ciinki Resulii Ekrem "Biitun-i Seb'a'nin Kur'an hakkmda cari oldugunu"(41/A) ihbar buyurmus ise de
kendileri mazhar-i cevami'iil-kelim olduklanndan anm her kelami hikmet nisabmda ve ale'l-husus
kendilerine vahy olunan ve bina'en-aleyh Kur'an hiik-miinde bulunan su hadis-i serifde butun-i
mezkurenin tahakkuku siibhesizdir. Hatta bu hadis-i serif "Cevami'u'l-kelim"den oldugu iciindir ki
avam andan vuku'u miimkiin olmayan birtakim seyler anlamis ve bu da "Allah" ile "Rasihune fi'l-
'ilm"den ma'ada kimsenin bilemiyecegi bir hikmete bina kilmmistir ki, biitiin umuma karsi seref varid
olan bir seri'atin de boyle olmasi mukteza'-yi maslahatdir. Ba'zi kimseler vahiyde, seri'atde
i'vicac(ivec/egrilme) goriiyorlar ise de bu i'vicac vahiyde, seri'atde degil kendi his ve idraklerindedir.
Her nebiye gelen vahiy bi'l-ciimle muhtemilatiyle zahiriyle batimyla maksuddur.
DECCAL VE KIYAMET VE DABBETU'L-ARD
Zaman-i Resul aleyh'is-selamda ba'zi nas, Kur'an'dan hadisden anlamis olduklan "Deccal",
"Kiyamet", "Dabbetii'l-arz" ve sa'ire gibi seylerin kendi zamanlarmda zuhuruna muntazir (41/B)
oluyorlar idi. Nitekim anlarm bu intizarlan meshur ve kiitiib-i mufassalada mesturdur.
Sonra miite'ahhirin dahi kendi zamanlarmda bunlarm zuhuruna muntazir oldular, hatta bu babda
bircok kitablar dahi tasnif ve te'lif eylediler. Bunlardan bazilan o seylerin hicretin iicyiiz senesinde
bazilan da zaman-i Mehdi de zuhur idecegini ve zuhur-i Mehdi'nin de yediyiiz ile sekizyiiz arasmda
vuku'a gelecegini tevkit ve ta'yin itdiler.
Halbuki hicret-i seniyye'nin sekizinci asrmm msfma dogru tekarriib etmis oldugumuz halde anlarm
tahayyiil etmis bulunduklan seylerden hie birisi zuhur etmedigi gibi bundan soma daha nice bin
seneler dahi miirur idecek ve yine o seylerden hie birisi zuhur eylemiyecek. Kezalik anlarm zu'm
itdikleri gibi hasr-i ecsad dahi asla vuku'a gelmiyecekdir!
Beyt:
Sevfe tera iza incelel-gubaru
Eferesi tuhibbuke em himaru
[Toz duman ortadan kalkmca, altmdakinin at mi yoksa esek mi oldugunu anlayacaksm.]
Ya Rab, kelimat-i tammen ve niifus-i kamilen hiirmetine nar-i cehennemden sana sigmiyorum.
(42/A) ALLAH MUHIT-i ALEMDIR
"Va'llahu min veraihim muhit"(Buruc-20) kavl-i serifi Hakk Te'ala'nm bi'z-zat biitiin ka'inati muhit
oldugunu ifade etmis ve hakikat ve nefsii'l-emr de bundan 'ibaret bulunmusdur!
Cenab-i Hakk'm bu alemi muhit olmasi Zeyd'in kendi a'zasim muhit olmasma benzer. Imdi a'za-yi
Zeyd'den bir uzuv hareket itdikde veya bir is yapdikda o hareketin o fi'ilin fa'ili o uzuv degil belki o
uzvun sahibi olan Zeyd oldugu ve binaen-aleyh a'za mezahir-i asar ve ef 'alden ibaret kaldigi gibi ecza
ve efrad alemden bir ciiz ve bir ferd dahi hareket itdikde veya bir is yapdikda o hareketin o fi'ilin fa'ili
dahi o ciiz veya o ferd degil belki Allah olub, ecza ve efrad hep mezahir-i asardan ibaret kalmisdir.
Kezalik a'zamn taaddiidii ile taaddiid-i Zeyd lazim gelmedigi gibi ecza ve efradm taaddiidii ile de
Allah'm ta'addiidii lazim gelmez ve bu halde Allah'dan baska fa'il-i sami miiteharrike
olmadigmdan(42/B) hif siibhe edilmez; bunu biraz da soyle izah idelim. Zeyd a'zasmdan ibaret
degildir. Belki a'za Zeyd'in mezahiridir. Zeyd her uzuvda o uzvun isti'dadma gore zuhur ider. Ve
anda(onda) bir eser izhar eyler. Mesela elde "bats" bir sey'i siddet ve kuvvetle ahz itmek ayakda mesy,
lisanda tekelliim, kulakda sem' zuhura gelir. Bina'en-aleyh masi, sami' ne ise miitekellim-i bats dahi
odur. Yoksa bunlan beyan kendilerinin mahall-i zuhurlan olan a'zalar degillerdir. Goriilmez mi ki
Zeyd bir sahsi darb ettigi vakit o sahs-i madrub "beni Zeyd darb itdi" der. "Zeyd'in eli" ve yahud
"ayagi darb etti" dimez. Binaen-aleyh asil Zeyd tecezzi ve inkisami gayr-i kabil bir sey olub, tecezzi
ve inkisami kabul iden sey ancak beden ve a'zadir. Fakat tecezzi ve inkisami kabul iden beden-i
mahsusda zuhur etmis ve halbuki hissen beynlerinde fark olmadigi iciin o bedene "Zeyd" denilmisdir.
Yoksa hakikat ve nefsii'l-emr'de Zeyd beden degil bel-ki bizim dedigimiz seyden ibaretdir,
bunun(43/A) ifiin der ki bir uzuv tekelliim veya birisini darb yahud bir sada istima' eyledikde veya bir
mahalden diger mahalle gitdikde bunlarm hepsi sey'-i vahid olan hakikat-i Zeyd'e isnad olunur.
Herhangi bir uzuv tekelliim idiib "Ene Zeyd" dise bu soz sadik olur. Ve bundan "Zeyd"in taaddiidii
lazim gelmez.
Iste Hakk Te'ala dahi mahlukata nisbetle boyle olub o mezahirde zuhur itmis ve her mazhardan sudur
iden eserin miiessiri dahi o mazhar degil belki anda hasebii'l-isti'dad zuhur itmis bulunan Hakk Celle
ve Ala Hazretlerinden ibaret bulunmus ve mezahirin taaddiidii ile Cenab-i Hakk'm taaddiidii lazim
gelmiyecegi dahi kat'iyyet hukmiinii almisdrr. Oyle ise bu alemde Allah'dan baska ka'il, fa'il, sani',
masi, yokdur. Benim bu hakayika vukufumu istib'ad itme. Zira Hakk Te'ala "Velev enne ehle'l-kura
amenu vettekav le-fetahna aleyhim berekatin mine's-sema-i ve'l-ard"(A'raf-96) buyurmus ve buradaki
(43/B) "Sema" alem-i melekute, "arz" alem-i miilke isaret olmagla nazm-i kerim viicud-i hakiki erbabi
riyazet ve ibadetle bize tevecciih eyler ise kendilerine alem-i miilk ve melekut yollanm feth ider. Ve
iki alem'in hakayikim kasif olan ilhamat-i ilahiyye ve varidat-i kalbiyye'yi miiyesser kilariz" mealini
ifade etmistir.
ENBiYA VE EVLiYA
Bir "Nebi" veya "Veli"ye kendi zamanmda pek az kimseler meyl ii muhabbet ider ve vefatmdan sonra
ise nasm ana meyl ii muhabbeti yavas yavas artmaga baslar. Nihayet herkes amn nebi veya veli
oldugunu tasdik eyler bu da ber-vech-i ati esbabdan neset ider. Evvelen bir nebi veya velinin kendi
zamanmda hasudlan bulunur. Ve ekseriya bu hasudlar erbab-i niifuzdan olur. Bunlar amn hakkmda
surada burada ana mukabele iderler. Halkm andan nefretini mucib birtakim sozler soylerler. Halk da
bunlarm sozlerine inanarak o nebi veyahud o veliye layik oldugu ehemmiyeti virmezler.(44/A)
Halbuki o nebi veya veli vefat edince bi't-tabii hasudlar dahi birer birer vefat iderek amn hakkmda
mucib-i nefret olan sozler dahi tedricen ortadan za'il ve anlarm yerine menakib-i sirfa [Sadece,
yalmzca] kaim olur. Iste bunun iizerine nas dahi ana muhabbet ve i'tikad itmege bashyarak nihayet
ciimlesi amn nebi veya veli oldugunu tasdik eyler. Saniyyen: kesret-i miilakat taklil-i muhabbete badi
oldugundan bir nebi veya veli ile kavminin daima yekdigerini miisahede etmesi ve birbiriyle muhadara
ve muhavere eylemesi amn hakkmda muhabbet ve i'tikadi taklil ider. Ve bu cihetle zaman-i hayatmda
kendisine pek az kimseler ittiba' eyler, vefatmdan soma ise bu hal za'il olarak gittikce kavminin ana
muhabbeti, hiisn-i zanm tezayiid eyler.
Salisen: Bir nebi veya velinin meziyyet ve fazileti tedricen zahir olur. Rabi'an: Avam-i nas
niibiivvetde, velayetde vaki' ve nefsii'l-emre muhalif bircok seyler tevehhiim eyler. Nitekim Kitab-i
Miibin'in delalet ettigi iizre miinkirler Peygamber olan (44/B) Zatm ekl ii siirb itmiyecegini ve
sokaklarda mesy ii hareket eyliyemeyecegini ve insandan degil meleklerden olacagmi, vuku'u muhal
olan birtakim havanki(harikalar) izhar ve icada muktedir olabilecegini tevehhiim eylemisler ve Resulii
Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) ise bunlarm zu'm ettikleri gibi olmadigmdan "Muhammed de
bizim gibi bir insandir, yiyib iciyor, sokaklarda geziyor, bununla beraber istedigimiz havariki de izhar
idemiyor, halbuki Enbiya-i salife boyle degil idiler. Bizim andan taleb ettigimiz seylerin emsalini anlar
ityan ve izhar ediyorlar idi. Bina'en-aleyh Muhammed nebi degildir" diye ta'n itmisler idi. Iste avam-i
nas Enbiya'mn bu gibi evsaf-i muhaliyyeyi ha'iz olmalanm tevehhiim ve tahayyiil itdikleri cihetiyle
iflerinden zuhur iden bir nebi veya bir velinin evsaf-i mezkureyi ha'iz olmadigim goriince "Enbiya-i
salife soyle idi boyle idi. Bu ise anlar gibi degil" diye hemen am inkara musara'at(siir'at) iderler de
Enbiya-i salife 'nin dahi o nebi gibi olduklanm bilmezler ve hatta o ciheti hatir ii hayallerine bile
getirmezler.
(45/A)Halbuki bu miinkirler Enbiya-i salife zamanlarmda gelmis olsalar idi bila-sekk anlan da inkar
idecekler idi. Nitekim ol zamanlar mevcud olan avam dahi bunlar gibi olub, su zu'm-u faside binaen
iflerinden zuhur iden Enbiya-i izam Hazaratmi inkar etmisler idi, el-hasil her kamilin zamam miirur
ettikde ukul-i nakisa erbabi anlara birtakim kemalat-i muhaliyye isnad ve anlarm o evsaf-i
muhaliyyeyi ha'iz olduklanm i'tikad itmekde olduklarmdan, asirlarmda zuhur iden kamillerde evsaf-i
mezkureyi bulamaymca heman anlan inkara miisara'at iderler. Ma' a haza eger anlar kamilin-i salifeyi
gormiis olsalar idi, anlan dahi inkar idecekler idi.
£iinki zu'mlarmca enbiya ve evliyada bulunmasi lazim gelen kemalatm ekserisini anlarda
bulamayacaklar idi. Nasil bulabiliyorlar ki bu gibi kemalat o zamanlarda vaki' olmadigi gibi gerek
simdi ve gerek ileriide dahi vaki' olmak samnda degildir. Iste ekseriya avam-i nasm kamilin-i hazirayi
inkar (45/B) ettikleri halde kamilin-i maziyyeyi i'tikad eylemeleri bu zikr olunan sebebden nasidir.
Allahu a'lem!
TAKSIM-I IBADAT
Avam'm ibadati adete, ehl-i siilukden olan miibtedilerin ibadati da havf ii recaya, mutavassitinin
ibadati da meyl-i makamat ve vuslat-i keramata, miintehilerinki ise hudud-i ser'iyyeyi hifz ii siyanete
mebnidir. Fakat riyazet-i ciddiyye ve miicahede-i hakikiyyenin nihayeti yokdur. £unki riyazet ve
miicahede maarif-i ilahiyyeyi ve "seyr-i fi'llah'i tahsil iciin olub, bunlar ise namiitenahi oldugundan
riyazet ve miicahede dahi namiitenahidir. Binaen-aleyh kelam ve taksim-i sabikimiz ibadat-i mahsusa
ve ta'at-i mukannene(kanunlu) hakkmda olub, miicahede hakkmda degildir!
INKITA' ILA'LLAH
"Inkita ila'llah" ta'biri istilah-i ehl-i tasavvufda tefekkiir ve teyakkuz manasmda miista'meldir. Bunun
da hasili tahsil-i ma'rifetu'llah iciin ala'ik-i diinyeviyyeden bi'l-inkita' garik-i liicce-i (46/A) tefekkiirat
ve teyakkuzat olmakdan ibaretdir. Vaki'a ma'rifetu'llah ancak bu yolda tahsil olunabiliir. Su kadar ki
insanlar Allah'i bi-hakkm bilecek olurlar ise iclerinden pek az kimseler ibadat ve ta'at ile istigal idiib
ekserisi ise bunlardan azade kalacaklarmdan Hakk Te'ala Hazretleri anlarm kalblerini miihiirleyerek
kendisini anlara bildirmemis ve heva ve heveslerini kendilerine ilah ittihaz itdirerek ululara anlan ta'at
ve ibadete sevk eylemisdir ki bundaki hikmet ve menfaati ancak arifin takdir iderler.
SAVM-I VISAL
"Savm-i Visal" mekruh degildir. Vaki'a amn hakkmda bir nehiy varid olmusdur. Fakat bu nehiy bizim
aleyhimize degil lehimizedir. Bu gibi nehiy ise tahrim ve kerahet iciin olmayub belki terfih ve sefkat
iciindiir. Nitekim usul-i fikihda dahi boylece tasrih idilmisdir. Binaen-aleyh savm-i visali terk ca'iz
oldugu gibi (46/B) bila-kerahet fi'il dahi ca'izdir. Eshad hakkmda nazil olan "Ve eshidu zevey 'adlin
minkum"(Talak-2) kavl-i serifindeki "Ve eshidu" emri viicub iciin olmayub, belki terfih ve sefkat iciin
oldugu ve binaen-aleyh terk-i ishad ile ism ve kerahet lazim gelmedigi gibi savm-i visal hakkmda
varid olan nehiy de tahrim veya kerahet iciin degil belki terfih ve sefkat iciin olub, gerek fi'iliyle ve
gerek terkiyle ism ve kerahet lazim gelmez.
Imam Miislim'in silsile-i rivayetini Enes ibn Malik Radiyallahu anh'e isal eyledigi "Vasale'n-Nebi
Aleyhi's-selam fi ahiri sehr-i Ramazan fevasala nasun mine'l-miislimin febelagahu zalike. Fekale lev-
muddelena es-sehru levasalna visalen hatta yede'ul-mute'ammikiine te'ammukahum." hadis-i serifi de
su miiddeamizm hakikatine delalet ider. Zrra bu hadis-i serif mantukunca Hazret-i Resul aleyhi's-
selam bir Ramazamn ahirinde savm-i visal itmis ya'ni iftar etmeksizin ertesi giiniin orucuna niyyet
eylemisler, miisliimanlardan birtakim kimseler de bu hususda kendilerine pey-rev olmuslardir. Bu hal
Cenab-i (47/A) Resulii Ekrem'e balig oldukda Resulii Ekrem anlarm bu fi'illerini takbih itmeyiib belki
ekser sehr-i Ramazanda bizim iciin biraz daha uzadilmis olsa idi "Miite'ammikiin" terk-i visal
idinceye kadar biz visalimizde devam ider idik" demisdir. Eger savm-i visal haram olsa idi, Hazret-i
Resul anlarm bu visallerini takbih ider ve "Bir daha boyle sey yapmayimz" diye anlan o fi'ilden men'
eyler idi.
Imdi iste bu hadis delaletiyle anlasildi ki mukaddemen taraf-i Risaletpenahi'den "Savm-i Visal"
hakkmda varid olan nehiy, nehy-i tahrim degil belki ehl-i iman ve islam'm dii?ar-i kiilfet olmamalan
iciin varid olmus bir nehy-i terfih ve sefkatdir.
Oyle ise bugiinkii orucunu iftar itmeksizin yarmki orucuna vasi itmek isteyen bir kimse iciin savm-i
visal haram degildir, belki mendubdur. Hazret-i Siddik'in alti gun, Abdullah bin Ziibeyr'in yedi gun,
ba'zi selefin de iicer gun savm-i visal eylemis olduklan dahi mervidir ki, (47/B) bunlar hep o gibi
savmin mendub olduguna delalet ider. Ba'zi muttakilerin de "kirk giin savm-i visal" ettigi rivayet
olunmus ve hatta suleha "Her kim giceli giindiizlii kirk giin sa'im olur ise ana alem-i melekut'dan bir
nev'i kudret zuhur iderek, o kimse ba'zi esrar-i ilahiyye'ye vakif olur" dimislerdir!
RU'YETU'N-NEBi
Ba'zi kimseler alem-i menamda Resulii Ekrem'i goriirler ve gordiikleri suretin hakikaten Resulii
Ekrem'in sureti oldugunu zann iderler. Fakat bu zann batildir. Sahib-i rii'ya'nm gordiigii sey' yine
kendisidir. O giinlerde Resulii Ekrem'e peyda itmis oldugu bir miinasebet iizre kendi ruhu Resulii
Ekrem'in suretine temessiil iderek alem-i menamda kendisine goriinmiisdiir.
Na'imin alem-i rii'yada gordiigii sair suretler dahi hep bu kabildendir. Bir adam hal-i yakaza'da her
kime miinasebet peyda ider veya hangi sey ile istigal eyler ise hal-i nevm'de amn ruhu (48/A) o kimse
veya o sey suretine temessiil iderek kendisine goriiniir. Alem-i manada ba'zan sahib-i rii'yamn ba'zan
da sahib-i suretin hali sahib-i rii'yaya miinkesif olur. Ve bu babda arif ile gayr-i arif arasmda min
viicuhin fark bulunur. Ez-ciimle arif "Ba'de'r-Rab" gayr-i arif ise "Kable'r Rab"dir. Ya'ni arif olanlar
bir fi' ill evvela ve bi'z-zat kendilerine isnad ettikleri halde arif olmayanlar her fi'ili evvelen bi'z-zat
Rablerine ve ba'de kendilerine isnad nisbet iderler!
YiNE VAHDET-I VUCUD'A DAiR BiR KE$IF
Bir giin hiicremde oturmus ve ser-be-ceyb murakabe olmus idim. Bu sirada kendimi muztarib bir
halde gordiim. Nefsimin hal-i ihtirak ve istialde bulunan bir odun parcasmda zuhur iden alevin
sadasma miisabih bir sada virdigini isitdim bunu miiteakib karsimda kirmiziya mail bir levn-i ebyaz
miisahede itdim. Ba'dehu hiss-i zahiriye avdet ile karsimdaki ocakda (48/B) bir odun parcasmm istial
etmekde ve muztarib olmakda ve kendisinden kirmiziya ma'il beyaz renkde bir 'alev cikmakda
bulundugunu ve o alevin rii'yada g(3rdugiim alev gibi bir alev oldugunu ve isittigim sada gibi bir sada
virdigini gordiim. Bunun iizerine hal-i murakabede nefsimde vaki' olan sey'in iste bundan ibaret
bulundugunu bildim ve hiikm ittim ki ocaktaki odun benden ve ben de andan ibaret olub, anm savti
benim ve benim savtim da amndir. Kezalik anm istial ve rztirabi benim, ve benim istial ve lztirabim da
amndir. O gordiigum iizre iste bu odundan zuhur iden alevin levni olub, baska bir levn degildir.
Hazret-i Siddik Radiya'llahu anhii "Her neye bakar isem evvela Allah'i goriirum. Hatta kalbimin
nefsimin dahi mezahir-i ilahiyyeden birer mazhar olduklanm yakinen biluriim" dimis ve bu soziiyle
her gordiigi seyde evvelen nefsini miisahede itmekde oldugunu ve anm da AlMh'dan ibaret
bulundugunu i'tiraf eylemisdir.
(49/A) Zira kuvve-i basira ve kuva-yi sa'ire hep andan ibaret olmagla kendisi de bila-sekk anin
aynidir. Fakat Hazret-i Osman Radiya'llahu anhu her ne seye nazar ider ise evvelen o seyi ba'dehu
Allah'i miisahede itmekde oldugunu soylemisdir!
BA'ZI HALATIN ZUHURiYLE VAHDET-i VUCUD'A ISTiDLAL
Hava gayet bulutlu oldugu ve sems o kesif bulutlar altmda kalmis bulundugu bir giin hiicremde
oturuyor ve vaktini bir diirlii ta'yin idemiyor idim. Birdenbire kalbime "§imdi ikindi ezam okunacak"
hatirasi tulii' itdi. Ve bu hatira birkac kerre tekerriir iderek zihnimde karargir oldu. O an'da vakt-i asnn
hulul itmis oldugunu bildim. Ve hemen ezan sadasim dahi isitdim, gaybi bilis ise ancak o ya'ni
"Allah" oldugundan kendimin Allah'dan baska bir sey' olmadigim iste bu hadise ile de bi'l-istidlal
anladim bir de ahyanen nefsimde vaki' oluyormus gibi bir hareket-i kaviyye (49/B) ve bir mesiyyet-i
seri'a hissederim, hem de bunu yalmz kuvve-i sami'am ile degil bi'l-ciimle kuvvetlerim ile duyanm,
iste bu da vahdet-i viicud'un hakikatine delalet ider.
[Not:§eyh'e aidiyeti meskuk; bu kadar zayif bir vakayi delil gostermis olamaz!..]
Bu esrann tarafimdan dermiyan idilmesi bir fi'il-i ilahi'den baska bir sey' degildir. Zira Hakk Te'ala
"Mayeftehi'llahu li'n-nasi min rahmetin fela mumsike leha vema yumsik fela miirsile lehu min ba'dihi
min rahmetin vehuve-l'azizu'l hakim"(Fatir-2) buyurmusdur ki, bunun ciimleten meanisinden biri de
Hakk Te'ala bir nebi veya veli vasitasiyle nasm hidayetini irade itdikte anm men'ine kimse kadir
olamayub anm behemehal vuku'a geleceginden ibaretdir. "Va'llahu mutimmu nurihi velev kerihe'l-
kafirun"(Saff-8)
RUH
Ecza-i ferdiyet-i bedeniyye'nin te'essiiratiyle bedende zahir ve alat-i bedeniyye vasitasiyle ef 'al ve
harekat-i mahsusamn bedenden suduruna bais olan keyfiyet "Ruh" ltlak olunur. Bazi hiikema ve
miitekelliminin didikleri gibi "ruh" ba'de'l-beden hadisdir. Kezalik alem-i misal vasitasiyle beden
(50/A) suretine temessiil etmis olan seye de — ki bir cevher-i nuranidir— ruh ltlak olunur. Ruh bu
cevherden ibaret olduguna gore hudus-i bedene iki mertebe takaddiim etmis olur.
Zira alem-i misal bedenden bir mertebe, alem-i ervah da alem-i misalden bir mertebe mukaddem
oldugundan cevher-i nuraniden ibaret olan ruhun bedenden iki mertebe mukaddem olmasi iktiza ider.
Resulii Ekrem Efendimizin "Hulika'l ervahu kable'l-ecsadi bi elfey amin" hadis-i serifleri dahi buna
isaretdir. Zira buradaki "elfey" lafzi "mertebeteyn" manasma olub, hadis-i serif "Ervah, ecsaddan iki
mertebe evvel halk olundu" me'alini miifiddir. Bundan ervahm hudus-i zamani ile hadis olmasi da
lazim gelmez.
Resulii Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize su iki mertebeden her biri bin yil suretine
temessiil itmis oldugundan kendisine zuhur ve inkisaf eyledigi gibi haber vermis, ta'biri ve tavzihi ise
bizim dedigimiz seyden ibaret bulunmusdur.
(50/B) Bu ta'birden gaflet itme zira bu ta'bir ile Resulii Ekrem'e zuhur idiib, ciihelanm ta'birinden aciz
ve gafil kalarak zahiri iizre hami itdikleri pek 90k seyler sana miinkesif olur. Ma' a haza hikmet ve
maslahat yine anlan zahirleri iizre terkdedir. Ehlu'llahdan "kummelin" (kamiller) bunu da pek a'la
biliirler. El-hasil Resul-i Ekrem'e zuhur iden manalar hep suver-i mahsusatda zuhur itmis ve halbuki
boyle suver-i mahsusatda zuhur iden manalar ekseriya ta'bir ve tevile muhtac bulunmusdur. Resul-i
Ekrem bunlan niciin ta'bir ve te'vil itmedi de zahirleri iizre birakdi" diye sual olunur ise diriz ki
hasebii'z-zaman bir nev'i hikmete binaen Resul-ii Ekrem anlan ta'bir ve tevile me'zun degil idi. Bir
ma'zeret-i mesru'aya binaen 0 zaman Resul-i Ekrem anlan ta'bir ve tevil itmedi. Bu zamanda ise 0
mazeret mevcud olmadigmdan artik simdi anlan ta'bir ve te'vilde hicbir mahzur yokdur. Bu
sozlerimizden Nusus-u Kur'aniyye ve Ehadis-i Nebeviyye'nin ma'ani-i zahiresi nefy ve inkar itmis
(51/A) oldugumuz anlasilmasm zira Resul-ii Ekrem "Inne li'l-Kur'ani zahran batnan ve li-batnihi
batnan ila seb'ati ebtunin" buyurmusdur. Binaen-aleyh biz bir ayetin ve yahud bir hadisin ma'na-yi
zahirisine mugayir bir ma'na-yi batmisi hakkmda bir sey soyler isek maksadimiz, zahiri nefy degildir.
Belki biz zahire de batma da hem de yedinci batna kadar batma da ka'il ve zahir ile batm beynini
cami'yiz. Indimizde Kur'an olsun, hadis olsun zahiren ve batmen Hakk'dir. Meger ki zahirden mani'
bir mecaz taayyiin itmis ola!
UMUR-I GAYBiYYE'NIN SUVER MAHSUSAT ILE TECELLISI
Bir gun beyne'n-nevm ve'l-yakaza halinde bulundugum bir sirada karsimda bir suret zuhur etti, bana
birfok sozler soyledi. Ezciimle birisi "Bana meyl ideni ve beni tahsil eyleyeni Allah'dan teb'id
iderim" kaziyyesi idi. G(3ziimii afub bunun rii'ya oldugunu anlaymca 0 gordiigiim sureti diinya ile
ta'bir ve te'vil eyledim. (51/B) Yine aym halde bulundugum bir zamanda ruhum bana tecelli itdi,
etrafima semsden daha ziyade nurlar ziyalar safiyor idi. Bir haldeki anm niiruna haddii payan
tasavvuru bile miimkin degil idi. Bunun iizerine bana na-kabil-i ta'rif bir vecd ve bir biika(aglama) anz
oldu. Ve bu sirada birisi bana "ahiret ile diinya arasmdaki tagayyiir ihtiyarhk ile genflik arasmdaki
tagayyiir gibidir" diye hitab eyledi. Ve yahiid bu soz kendi kendine kalbime tulu' itdi.
Yine bir gun bir yerde oturuyor idim. Bana bir nevm-i hafif anz oldu. Alem-i menamda biitiin
mevcudatm Allah'dan ibaret oldugunu miisahede itdim. Ve bu sirada Hakk Te'ala'mn benim lisamm
iizre "Ya Allah" diye nida eyledigini isitdim. ^iinkii biitiin alem andan ibaret ve lisamm da anm lisam
idi. Bu hengamda bende bir vecd husule geldi ki andan aldigim lezzet hala beni gasiy eylemekdedir!
INSAN'IN HEM BEDENI HEM DE RUHU ITIBARI ILE GIDAYA iHTIYACI
(52/A) Insan nefs-i natika ile bedenden ibaretdir. Halbuki bunlardan her ikisi iciin de, nzk, nfk, gida,
tena'um lazimdir. Binaen-aleyh insan agziyye-i(gida) bedeniyyesini tahsil iciin sa'y eyledigi gibi ag-
ziyye-i ruhiyyesini tedarik ifiin dahi sa'y itmelidir.
Hatta akil olan kimse agziyye-i ruhiyyesini tedarik ifiin daha ziyade gayret eylemelidir. (^iinki insan,
bedeniyle degil asil ruhiyle insan oldugundan agziyye-i bedeniyyesini tahsile sa'y idiib de agziyye-i
ruhiyyesini tedarike sa'y etmeyen ha'ib(mahrum/haybet) ve hasrr ve mevta a'dadma dahildir.
ME$AYIH-i I'ZAM'A MEYL-I MUHABBETIN LUZUMU
Resul-ii Ekrem Efendimiz "Inne lillahe fi eyyami dehrikum nefehatiin ela fete'eradu en-nefehate"
buyurmus ve buradaki "nefehat" lafziyle miirsidin-i kamiline isaret eylemis ve diger bir hadisinde de
"Men ehabbe kavmen fehiive minhiim" buyurmustur. Zira birseyi bir seye takrib eyledikde anm
hiikmiinii ahz ider. (52/B) Muhib de mahbuba kalben karib ve mukbil oldugundan mazmun-u hadis
bila-sekk Hakk ve savabdir. Hatta goriilmez mi ki gice ile giindiiz yekdigerine tekarriib itdikde
birbirinin hiikmiinii ahz idiyorlar. Ve bu cihetle "Ihvan" namim ahyorlar.
SUFI iBNU'Z-ZAMAN'DIR
Sufi ahval-i maziyeyi tefekkiir ve amn iciin teessiif etmedigi gibi ahval-i miistakbeleyi de teemmiil
itmez, belki vaktini tevecciihe, tasfiyyeye, hal-i hazirda kendisine layik olan seyleri tefekkiire sarf
eyler. Sufi bir tarik-i ibadet dahi iltizam itmez, her vakit Hakk'a tabi' olur. Hakk'dan baska bir seye
nazar eylemez. Ba'zan tatyib-i hatir iciin halk ile mesgul olur ise de bu sirada ve belki her nev'i
istigalinde ve her hal ii karmda Hakk'a mukarindir. Her ne kadar su iki istigal beyninde hasebe'z-zahir
tebayiin ve tezad bulunur ise de. Zira a'mal niyyat iledir. El-hasil sufi "ibnu'z-Zaman'dir.
(53/A) SALiK-I TARiKAT OLANLARA ZUHUR iDEN BiR HALET-i MUDHiSE
Bir salik mertebe-i kiifre vasil olub, o mertebeyi kat' itmeyince tarn musluman olamaz. Bu mertebe iki
islam arasmda bir berzah oldugundan orada tevakkuf iden salik tezanduk ider. Bu tevakkufdan Allah' a
sigmiriz. Ben dahi o mertebeye vasil oldum ve orada bircok zamanlar kaldim ise de lehii'l-hamd ve'l-
minne inayet-i ezeliyye imdadiyle oradan kat'-i mesafe iderek sahil-i selamete cikdim!
SULUK'UN BA'ZI MUKTEZIYATI
Miiridlerimizden bazilanm bizim bagm muhafazasma me'mur itmis idim. Bir gun anlardan birisi
yamma geliib ber-vech-i ati ifadede bulundu ve "gecenlerde bir cocugun bizim baga girdigini ve bir
agacdan meyve koparmak iizere bulundugunu gordiik. Arkadaslanmizdan filan derhal (53/B) 50cugun
yanma kosarak focuga bir tokat vurdu. Ben ise karsudan bu hali seyr idiyor idim. Gayet miite'essir
oldum. Hatta teessiiriimden ayakda duramayub, derhal yere dusdiim. Cocuk ise diismedi. Tokadi yiyen
o cocuk oldugu halde benim andan daha ziyade miite'essir olusuma ta'acciib ittim ve hala idiyorum".
Bizim miirid kendisine zuhur iden bu vaka-yi gara'ibden add eyledi ise de bu gibi seyler miintehilere
ve hatta mutavassitlara gore mukteziyat-i siilukden olub, anlarda asla garabet yokdur. Kezalik ara sira
bizi ziyaret iden ve muhibban-i siilehadan bulunan bir gen5 tiiccara zuhur itmis olan vak'a-i atiye dahi
bu kabildendir. Miima'ileyh bir giin yamma geliib su yolda ifadede bulundu:
"Bir gice odamda uyuyor idim. Birisi beni uyandirdi. Yatagimm iizerine oturdum, uyandiran adamin
yiiziine bakdim, yiiziinden leme'an iden nurlar derun-u hiicreyi (54/A) tenvir eyliyor ve bu nur gayet
latif ve gayet dilgarib (gonle yakm) bir nur olmagla bence ma'ruf ve ma' him olan nurlarm, ziyalarm
hicbirisine benzemiyor idi. Bu zat karsumda bir zaman durdu ise de bu miiddet zarfmda bana hicbir
sey soylemedigi gibi ben de ana hie bir sey soyleyemedim. Ba'dehu birden bire ga'ib olub gitti.
Zulmetde yine avdet iderek dervin-i hiicreyi istila eyledi. Ikinci, iifiincu giceleri dahi ayni hal vuku'
buldu. Fakat iifiincu gicede o zatm yanmda diger bir zat daha bulunuyor idi. O gice sabah oldukda bu
vakayi ehibbamdan ba'zilarma hikaye itdim. Ve bunun iizerine gerek o zati ve gerek refikini bir daha
goremedim. Birkag giin sonra siddetli bir hastahga tutuldum, az kaldi ki oliiyordum!"
iNSAN HER SEYDEN KAMiLDiR
Nev-i insanda olan idrakat, lttilaat, tasarrufat, gerek miicerredatda ve gerek anlarm mafevklerinde
bulunmak ihtimali yokdur. (54/B) Yani su mertebe-i nev'-i insani'de "Viicud-i Mutlak" iciin hasil olan
kemalat meratib-i sa'ire'nin hifbirisinde hasil olmak miimkin degildir. Ciinki Viicudun mir'at-i
miicella-yi uzmasi ancak insandir. Bunun i^iindur ki bir hadis-i kudsi'de "Levlake levlak lemma
halaktii'l-eflak" buyurulmus ve mela'ike dahi insana secde ve inkiyada me'mur olmusdur.
Akl-i kiill, Nefs-i kiill ve bunlarm fevkindeki meratib viicudu insanda zuhur itmedikfe insan gibi bir
seyi idrak ve ilm anlar igiln gayr-i kabildir. Ciinki nefsi viicud herseyden ari oldugundan viicud'un bir
seyi insan gibi idrak etmesi kendisine ancak mertebe-i insaniyyede miimkin olabiliir. Vaki'a alemde
zuhura gelmekde olan esya-yi acibe ve asar-i garibenin fa'ili, mutasarrifi, miidriki hep viicuddur. Fakat
meraya (aynalar) ve mezahir vasitasiyle viicud'dur. Eger bu tahkiki anlar isen riisde balig olarak
hidayeti kabul itmis olursun!
HER SEYlN VUCUD-i MUTLAK OLDUGU
(55/A) Bilmelisin ki, akil, nefis, ruh, kalb hep "Allah" ismiyle miisemma olan Viicud-i Mutlakdan
'ibaretdir. Bunlara "Viicud" nami virilmesi her birinin meratib-i viicud'dan bir mertebe ve
mezahirinden bir mazhar olmasi i'tibariyledir. "Viicud-i Mutlak" o seydir ki etvara sirayet eder. Ve bir
mertebeden diger bir mertebeye intikal eyler, ba'zan felek ba'zan melek, ba'zan unsur, ba'zan
me'adin, ba'zan nebat, ba'zan hayvan, ba'zan insan suretinde zuhur ider. Elhasil esfel-i safilin andan
ibaret oldugu gibi a'la-i illiyyin de andan ibaretdir.
"Viicud-i Mutlak" o seydir ki, evvela suret-i anasrrda zuhur itmis ba'dehu suret-i me'adinde zuhura
gelmis sonra andan suret-i nebatiyye'ye ve ba'dehu suret-i hayvaniyyeye, andan sonra dahi suret-i
insaniyyeye intikal eylemisdir.
Binaen-aleyh bu suretlerin sahibi hep o "Viicud-u Mutlak" olub, o da Hakk Te'ala Hazretlerinden
ibaretdir!(55/B) Hatta bu suretler za'il olsa viicuddan baska bir sey kalmaz. Nitekim bir koyun ekl
olundukda (yenildiginde) insan olur ve bu da nefsin bedende tedbiriyle husule gelir. £iinki bedende
hasil olan seylerin miidebbiri hep nefs olub, iktizasma gore orada enva'-i tedbirati icra ider.
Me'kulat-i sa'ireyi de buna kiyas eyle, iste Viicud-i Mutlak'm bir nev'inden diger nev'e ve bir
mertebeden diger mertebeye intikali buna benzer. Biitiin meratibde intikal iden viicud-i mutlak oldugu
iciindir ki, Hazret-i Ali (kerremallahu veche)'den "Ene'l-kalem", "Ene'l-levh", "Ene'l-ars", "Ene'l-
kiirsi" sozleri siidur itmisdir.
RU'YETU'LLAH
Cenab-i Hakk'm suver-i mahsiisatdan bir nev'-i surette kendisini evliya kullarma gostermesi ve bu
tarik ile anlarm Cenab-i Hakk'i gormesi miimkindir. Bu da anlara taraf-i Ilahiden bir nevi atifet ve bir
nevi keramet olmak hikmetine mebnidir. £iinki Hakk Te'ala bir abd-i muhlisine bu vechile goriinmege
kadirdir.
(56/A) "Risale-i Kuseyriyye"de bab-i keramet fasillarmda bu nev' riiyet hakkmda iki kavil zikr
olunmusdur.
EVLiYA'ULLAH'DAN BA'ZI HAVARIKIN ZUHURU
Bir gice hiicremde oturuyor idim, bir pervane geldi, siracin etrafmda U9maga basladi, kendisini birkac
kere siraca farpdi, nihayet yere diisdii. Vefat idiib itmedigini anlamak ifiin pervaneyi elime aldim,
cisminin her tarafim nazar-i tedkikden gecirdim Zavallida hayatdan bir eser kalmadigmi goriince artik
vefat itmis olduguna kat'iyyen hiikm itdim. Ba'dehu Bayezid-i Bistami Hazretlerinin vefat itmis bir
karmcaya nefh-i ruh iderek diriltmis oldugu meseleyi tahattur idiib ben de bu pervaneyi ol vech ile
diriltmek istedim ve heman safi bir kalb, halis bir yiirek ile iifiiriib bi-izni'llah am ihya eyledim.
Pervane dirildikden sonra kema fi's-sabik u^maga basladi. Giiya ki evvelce atese diismemis ve bi'l-
ihtirak vefat itmemis idi.
(56/B) Zinhar bunu inkar itme. Zira arifde Allah miitecelli olub, Allah ise her seye kadirdir. Nitekim
gaybi de ancak o bildigi halde ekmel-i mezahir olan insanda zuhur etmesi ve bu siiretle arifm andan
ibaret bulunmasi sebebine binaen arif dahi mugayyebata muttali olmakdadir. Iste bir arifin ihya-i
mevta itmesi de bu kabildendir!
AHVAL-I ENBIYA
Enbiya, hal-i nevmde (uykuda) oldugu gibi hal-i yakazada da bu alemden alem-i misale riihen intikal
iderek, orada birtakim esya' miisahede iderler. Bunun iciin anlarm miisahede ettikleri seylerin bazilan
te'vil ve ta'bire muhtac olurlar. Nitekim, Resulii Ekrem sallalahii aleyhi ve sellem Efendimiz
Hazretleri bir gun yakaza halinde iken alem-i misale riihen intikal itmis ve orada kadm suretinde bir
suret miisahede eylemis idi de ba'dehu o sureti diinya ile ta'bir buyurmuslar idi. Imdi alem-i misalde
goriinen o sureti diinya ile ta'bir itmek lazim gelince bir nebiye yine o alemde goriinen cennet, Mr,
kusur, (57/A) gibi esyamn suretlerini kendilerine miinasib birer mana ile ta'bir itmek ve anlarm
muhtemelatmdan olan me'ani-i uhraya haml itmek ve ol babda seref-niizul iden ayetleri de ol vechile
te'vil ve tefsir itmek dahi miimkin olur. Bunun iciindiir ki Resulii Ekrem "Inne li'l Kur'ani zahran ve
batnan ve li-batnihi batnan ila seb'ati ebtunin" buyurmusdur!
SIFAT-I iLAHiYYE
Cenab-i Hakk'in sem', basar, kudret, hayat, ve sa'ire gibi bircok sifatlan vardir. Bunlarm ciimlesi
mezahire zuhur itmekde bu vasita ile his ve idrak olunmakdadir. Mezahirden nazan kat' ile Cenab-i
Hak bi'z-zat kendisi dahi bu sifatlan ha'izdir. Ve bu i'tibar ile sifat-i mezkure sifat-i zahiriyyeye
tesbihden beri aklm, vehmin, hayalin id-rakinden miite'alidir. Sifat-i Hak ruhaniyye olsun, cismaniyye
olsun, hayvaniyye olsun, cemadiyye olsun, semaviyye olsun, arziyye olsun, nebatiyye olsun, hulasa
her ne olur ise olsun (57/B) bi'l-ciimle esyada sabit ve mevcuddur. Ezciimle hayat sifatiyle ciimle esya'
hayat bulmakda, kelam sifatiyla da her sey am tesbih ve takdis eylemekdedir!
KUVA-YI INSANiYYE HEP HAKK'DAN IBARETDiR
insanm sem'i, basan ve sa'ir kuva-yi zahiriyye ve batmiyyesi hep "Hakk'dan ibaretdir. Bunu nevafil
ile kesb-i kurbet idenlere tahfife sebeb ise ma'rifet-i kamilenin anlarda husuliidiir. Ya'ni enva'-i
nevafil ile bi'l-istigal Cenab-i Hakk'a tekarriib idenler kendi kuva-yi zahire ve batmalarmm hep
Hakk'dan ibaret olduklarma ilm ve ma'rifet hasil ettikleri ve nevafil ile istigal itmiyenlar ise bu
hakikatden gafil bulunduklan iciin hadis-i kudside: "Enva'-i nevafil ile bana takarriib idenin sem'i,
basan, eli, hep ben olurum" buyurulmus ve baskalari bu hiikiimden istisna idilmisdir. 'Ilmiyle amil
olmayan, cahil addolunarak ziimre-i ciihelaya ilhak olundugu gibi!
TE'SIR-i ME'ASI'DE iHTiLAF
I'tikadm ihtilafiyle te'sir-i me'asi dahi ihtilaf iderek (58/A) bir asi kendi itikadma gore muamele
olunur. Nitekim "Ene inde zanne abdi bi" hadis-i kudsisi dahi buna delalet ider. tste elem, tena'um,
azab, derekat, lezzat, derecat hep bu asla teferru' eyler.
Binaen-aleyh ba'zi sahsm mu'azzeb ve mute ellim olmasma sebeb olan bir fiil diger sahsin miitena'im
ve miitelezziz olmasma sebeb olur. Kezalik te'srr-i rii'ya dahi bi-hasebi'l-i'tikad tefaviit ve ihtilaf
eyler. Ayni rii'ya hasebe'l-i'tikad bir miislim hakkmda su-i te'sir itdigi halde bir Nasrani hakkmda
hiisn-i te'sir ider. Aks-i kaziyye de bunu icab eyler!
CENAB-I HAKK iLE MUKALEME
"Sekizyiizon" senesinde saferii'l-hayr'in bir gicesinde idi. §iddetli bir hastaliga du?ar oldum. O derece
ki hayatumdan kat-i timid itdim. Ve heman masivadan bi'l-kiilliye sarf-i nazar iderek Hakk'a tevecciih
eyledim. Derun-i dilden: "Ya Rab! Bu hastaliklanni alacak mism?" deyii niyaz itdim. Bunun iizerine
hifbir suret miisahede itmeksizin Hakk Teala'nm: (58/B) "Ben seni bu hastalikdan halas idecegim"
dedigini isitdim. Ve heman kendime geliib viicudumda alam ve lztirabdan eser kalmadigim
hisseyledim, derhal kemal-i besasetle kalkub oturdum! Allah safi-i hakikidir.
iSTiDLALAT-I AKLIYYE
Akil ve nazar tarikiyle istigal, insan ifiin bir ikal(bag) ve bir hicabdir. Zira kuvve-i miifekkire vehim
ve hayal ile mahlut ve memzuc oldugundan bir insan fikir ve nazar tarikiyle ugrasdikca bu iki kuvvetin
kendisine tasallutundan halas olamaz. Ve binaen-aleyh bu tank ile esyayi bi-hakkm bilemez.
Miitekelliminin mesailden bir meseleye fikir ve nazar tarikiyle ilim hasil ve anin iizerine karar
verdikden bir miiddet sonra kendisine o meselenin hilafi zuhur iderek andan riicu itmeleri dahi
miidde'amizi isbat ider! Hasih, nazar ve fikr ile istigal i'tibariyle akla i'timad yokdur. (^iinki
karibandan beyan olundugu vechile vehim ve hayal ana tasallut (59/A) itdiginden bu hal am idrakat-i
safiyye'den ve bir seyin hakikatini layikiyle kesf ve izhardan men ider. Bu maksadi biraz da soyle izah
idelim.
Akilda iki cihet vardir: Birisi "Fikir" ve "Nazar" tarikiyle esyayi idrak; digeri de "Tasfiy-ye-i batm" ile
bir seyi "kesf ve "izhar"dir. Aklm bi-tariki'l-kesf bir seyi idraki, etemm ve hatadan eb'ad (uzak) olub,
bi-tariki'n-nazar idraki ise hayalat-i vefire (90k) ve hataya-yi kesire ile mahlut (kansik -halt) ve
memzucdur. Halbuki tarik-i kesf ancak tasfiyye ve tevecciih ve enbiyaya ittiba ile hasildir. Binaen-
aleyh bunlardan hali olan fikir ve nazar tariki, insan iciin mucib-i hacalet ve dalaletdir.
Oyle ise riyazetde miicahedede hep enbiyaya ittiba itmek, fikir ve nazar ile istigali i'tibariyle akla
ittiba'i terk eylemek her akile ve her salike evla ve elyakdir. Ta ki hakikat kendisine tecelli eylesiin de
hakayik-i esyayi hakkiyle bi'l-idrak, akh kediirat ve evham ve hayalatdan masun ve mahfuz kalub
Cenab-i Hakk'i layik oldugu vechile bilsiin!
(59/B)YiNE BiR RU'YA
Birgiin alem-i manada semadan bir iki yildizi elimle mess(temas) ederek anlarm ecza-i semadan birer
ciiz gibi olub bash baslarma birer sey olmadiklanm miisahede itdim. O anda hatinma su geldi; tavus
kusunun kanadmdaki altun gibi seyler bash basma birer ciiz olmayub belki o kanad eczasmdan
olduklari ve su kadar ki, bu cihetle bunlarm ecza-i saireye mugayir bulunduklan gibi bu kevkebler de
ayn ayn birer sey degil belki ecza-i semadan olub yalmz beyazhk gibi kirmizilik gibi birtakim elvan-i
muhtelife ile ecza-i sa'ireden temeyyuz etmislerdir. Kevakibin hadd-i zatmda boyle olmalan da
muhtemeldir. Bu hal bazi elmalarda dahi miisahede olunur. Zira bir elmamn bazi mahalleri kirmizi ve
diger mahalleri ise bu renkden hali oldugu kesirii'l-vuku'dur. Halbuki kirmizi rengi ha'iz olan ciiz
bash basma bir sey degil belki ecza-i sa'ire gibi o elmadan bir ciizdiir. §u kadarki haiz oldugu kirmizi
renk ile ecza-i sa'ireden temeyyuz eylemisdir. Iste kevakibin de (60/A) semaya nisbetle boyle
olmasma hicbir ma'ni yokdur!
AHiRETiN BiR MA'NASI DAHA
Her sey'in eweline "diinya" ve akibetine de "ahiret" tesmiye olunur. Mesela zina, sarab ve hamr gibi
seyler ile evvela bir nev-i lezzet husule gelir ba'dehu bu lezzet ve meserreti bir fezahat, bir nedamet
ta'kib ider ki iste o lezzete "Diinya" ve o nedamet ve fezahata da "Ahiret" nami viriliir. Halbuki
bunlarm her ikisi de su alemde vaki' olur. Bi'l-ciimle ef ali ve anlan ta'kib iden asar ve netayic-i
sa'ireyi de buna kiyas eyle!
ALEM-I MANADA ZUHUR iDEN BAZI KE§FiYAT
"Sekizyiiz onsekiz" senesinde cemaziye'l-ahir'in asr-i evvelinde Persembe gicesinde alem-i manada
Muhyiddin-i Arabi'yi gordiim Bana didi ki; "§eytam bu alemden atmak istedim ve atdim. §imdi bu
alemde seytan kalmadi (60/B) yalmz ba'zi asan kaldi." Ba'dehu bu rii'yayi ashabimdan bazilarma
hikaye itdim ve bunu hifz idiib sual ettigim zaman bana hikaye eylemelerini kendilerine
ekiden(kesinlikle) tenbih eyledim. Allah'ii a'lem bunun te'vili sudur. §eytan insandaki kuvve-i
vahimeye; Muhyiddin'in am bu alemden atmis olmasi da tesanif ve te'lifat-i kesiresiyle o kuvvetin
heman bi'l-kiilliye denilecek kadar hiikmiinii izale ve yerine tevhid-i sirfi ikame eylemis olmasma ve
andan bazi asarm bekasi da o kuvvetin bazi kimselerde hala hiikiim-ferma olmasma isaretdir.
Bu rii'yamn bana zuhuru da o giinlerde "Fusus" miizakeresiyle mesgul bulunduguma mebni'dir. Yine
bir gun alem-i manada birisinin bir bagcede zikrullah ile mesgul oldugunu gordiim. Uykudan uyaninca
yammda bir miiridin Allah'i zikr eyledigini miisahede itdim ve bunun iizerine: "Men ehabbe en
yertada riyada'l-cenneti fel yiiksur zikrullahi Te'ala" hadis-i serifmin hakikatine kat'iyyen hiikm
eyledim. ^iinki bu hadisin meali Allah'i 50k zikr iden bir kimsenin (61/A) cermet bagcelerinden bir
bagceye malik olacagim ifadeden ibaret olub, zuhur iden su vak'a-i nevmiyye ise bu hakikati bana ay-
nen gosterdi!
MENAFi-i ZiKRULLAH
Allah Teala Hazretlerini 50k zikr itmek miftah-i ciimle-i kemalatdir. Zira bi'l-ciimle kemalat
Allah' dan olub ana takarriib ise ancak devam-i zikr ile hasildir. (^iinki "Men ehabbe sey'en eksere
zikra" hadis-i serifi mantuk-i alisince zikr-i kesir muhabbeti, muhabbet de kurbeti iras(irs) ider. Fi'l-
vaki muhabbetu'llah zikirden baska bir seyle hasil olmaz. Zira Hak Te'ala rii'yet-i basar ile idrak
idilemez ki goziimiiz ile am gorelim de 0 vasita ile ana muhabbet idelim, batmda baska bir sey ile
mesgul olur ise bu halde ayn-i basiret ile de idrak idilemez. Ve binaen-aleyh artik ana muhabbete
imkan bulunamaz. Bunun i^undiir ki ibtida-yi emr de salik ile Allah arasmda iilfet ve miinasibet gayet
suubetlidir (zordur). Celb-i iilfet ve tahsil-i miinasebet (61/B) iciin Allah'i tezekkiir ve tahayyiil lazim
geliir. Ve bu da ancak "Zikr-i da'imi" ile husul-pezir olur. Iste buna binaen Hakk Te'ala Hazretleri
"Uzkiiru'llahe zikran kesira"(Ahzab-41) ve "kezikrikiim aba'ukum"(Bakara-200) ayetleriyle ibadette
tarik-i zikri talim itmis ve bununla dahi anlara re'fet ve sefkatini izhar eylemisdir.
Fi'l-vaki' bir salik zikre devam ettikde bu zikr amn batmma sirayet eyler. Ba'dehu kalbe vasil olur. Ve
iste o zaman matlub olan muhabbetullah dahi husule gelerek aninla telezziiz itmege baslar, andan
sonra da isti'dadma gore kendisine ebvab-i rahmet feth olunur.
Zikr-i da'imi ile telezziiz muhabbetullah' in husuliine alamet ve bu da cemietin infitahma ve seadet-i
ma'neviyyenin husuliine bir emaredir. Nitekim "Mektubun ala babii'l-cenneh la ilahe illa'llah" hadis-i
serifi dahi zikirsiz Allah idrak olunamayacagma ve ebvab-i Cennetin feth idilemeyecegine isaretdir!
ECZA-I ALEMlN YEKDiGERiNE OLAN §iDDET-i iRTiBATI
(62/A) Biitiin alem a'lasiyle esfeliyle sahihu'l mizac bir insan gibi olub, cevf-i alemde ve su feza-yi
na-miitenahide bulunan bilciimle esya ve ecsamm yekdigerine siddet-i irtibat ve te'siri vardir. Iste bu
alemin nizamma sebeb olan sey amn su evza' iizerine bulunmasidir. Ve bunun iciin "Eflak
bulunduklan hayizlerden biraz irtifa veyahud bir mikdar inhitat itseler nizam-i alem bila-sekk
muhtell(ihlal) olur" dimisler!
HER §EYDE iKi CiHET
Bu alemde her seyde iki cihet vardir. Birisi cihet-i hiisn digeri de cihet-i kubhdur. Imdi Hakk Te'ala
bir kuluna bir isi isletmek ister ise ana o isin o fi'ilin cihet-i hiisniinii ira'e ider. Ve bunun iizerine o
kullar da o isi isler. Kezalik eger Hakk Te'ala bir kuluna bir sey terk ittirmek diler ise ana da o sey'in
cihet-i kubhunu ira'e eyler. O kul da o isi terk eyler. Iste bu hal esbab-i kemalatda dahi can
oldugundan Hakk Te'ala bir insam derece-i kemale isal itmek (62/B) ister ise ana esbab-i kemaldeki
cihet-i hiisnii ve ezdadmdaki cihet-i kubhu ira'e ider. Ve bunun iizerine o insan dahi esbab-i mezkiire
ile istigal ve ezdadim terk iderek maksiiduna nail olur. Mesela Zikr-i da'imi esbab-i kemalat
ciimlesindendir.
Imdi Hakk Te'ala herhangi bir kimseyi kemalat-i ekabir ve derecat-i ebrara isal itmek ister ise zikr-i
da'imideki cihet-i hiisnii ve terkindeki cihet-i kubhu ana gostererek bu zikri kendisine sevdirir. Bunun
iizerine o da zikr-i da'imi'ye miilazemet ide ide nihayet bi-mennihi'l-kerim matlubuna vasil olur.
Vesail-i sa'ireyi dahi buna kiyas eyle, herseyin boyle iki ciheti cami' olmasi hie de istib'ad(uzaksama)
olunamaz. £iinki Allah buna kadir bu da biiyiik bir asl'a miisteniddir ki o da zerrat-i alemden her
zerrenin cami'ii-ezdad olmasidir. Zira Hakk Te'ala Cemal ve Celal sifatlanyla her zerrede tecelli itmis
ve binaen-aleyh her zerre ve her sey bu iki sifatin eserini haiz olmusdur. Measir ve seyyiat dahi boyle
olub, anlardaki cihet-i hiisnii gorenler anlan fi'ile ve cihet-i kubhu gorenler dahi anlari terke miisara at
eylerler.
intiha.
§EYH BEDREDDiN kaddesellahii sirrahu'l aziz HAKKINDA
§eyh Bedreddin birtakim kaynaklara gore Edirne civannda eski bir kaza merkezi olan Simavna'da
diinyaya gelmistir. Babasi Selfuklu kadilarmdan Israil b. Abdiilaziz'dir. Dedesi Abdiilaziz Sel?uklu
Sultam III. Ala'addin Keykubat'm kardesinin oglu ve aym zamanda veziridir.
Babasi Simavna'da kadi iken h. 760 / m. 1359 yilmda Bedreddin Mahmud diinyaya gelir. Ilk derslerini
babasmdan alan Seyh Bedreddin, babasimn yamnda hafiz olur. Daha sonra babasmm izniyle Edirne'ye
gidip Kaplica Medresesinde tedrisatma devam eder. Mevlana Yusuf tan sarf, nahiv; Sahidi'den fikih
dersleri ahr. Bu iki zattan bir siire ders aldiktan sonra tahsile devam etmek icin Misir'a gitmek iizere
yola cikar. Bir siire Konya'da kahr. Mevlana Feyzullah'tan sarf, nahiv ve ilm-i niiciim dersleri ahr. Bu
zat vefat edince Halep ve Sam iizerinden Kudus' e gider. Memliikliilerin Kudus emiri Ebu Ali el-
Kesmiri ile karsilasir. Bedreddin' in zekasma ve ilmine hayran kalan emir, ona 90k iltifat eder. Bir
miiddet burada kalan Bedreddin, Mescid-i Aksa'daki alimlerin ders halkalarma katihr.
Bundan sonra Misir'a gecer. O devirde Ezher en sasaali donemlerini yasamaktadir. Seyyid Serif
Ciircani, Kutbuddin Razi, Bedreddin-i Ayni gibi alimler orada bulunmaktadrr.
Seyh Bedreddin orada ilim tahsiline devam ile Seyyid Serif-i Ciircani ve Miibareksah Mantikiden
mantik tahsil eder. Bu esnada Hacca gider. Mekke'de Zeylai'den fikih dersleri alir. Burada el-Kesmiri
ile bulusur ve Kudiis'e giderler. Tekrar Misir'a doner. Misir'da Haci Pasa ile bulusur ve Seyh
Ekmeleddin ile tanisir.
Zekasi ve ilimlerdeki ustaligi dolayisiyla Sultan Berkok'un ogluna ogretmen tayin edilir. Bu donemde
Bedreddin kitap telifine baslar. UkuduT-Cevahir adh esere serh yazar. Letaifu'l-Isarat isimli fikih
kitabmi kaleme alir. Bu sirada tasavvufa temayiil gosterir ve Seyh Hiiseyin Ahlati ile tanisir.
Onun oliimii iizerine posta gecer; ancak itirazlarla karsilasmca Misir'i terk eder. Kudus, Halep ve Sam
yoluyla Konya'ya gelir. Burada Somuncu Baba lakabiyla meshur olan Hamidiiddin Aksarayi onu
ziyaret eder. Oradan Germiyan iilkesine, ardmdan Aydm ve Tire'ye gecer. izmir'e gelince Sakiz'dan
bircok papaz gelir, elinden miisliiman olur.
Seyh Bedreddin, Aydm ve Tire yolu Edirne'ye donmek ister. Ancak beyler arasmdaki catismalardan
dolayi Kiitahya'ya ve Domanic'e gider. Bursa'dan Gelibolu yoluyla Malkara'ya gelir, oradan
Edirne'ye gecer.
Fetret devrinde Musa Celebi Edirne'de sultanligmi ilan edip, Seyh Bedreddin'i kazaskerlige getirir.
Bedreddin, Camiii'l-Fusuleyn adh eserini burada kaleme alir. tic bucuk yil boyunca vazifesini
siirdiiren Seyh bu esnada Teshil'i yazmaya baslar.
Musa Celebi yenilip hayatim kaybedince, Mehmet Celebi, Seyh Bedreddin'e ayhk baglayarak Izmir'e
siirgiine gonderir. Teshil'i burada tamamlar. Padisaha sunar ve Hacca gitmek icin izin ister.
Sultan buna miisaade etmez. Bunun iizerine Seyh gizlice Iznik'ten ka^ar, Isfendiyar Beyi'ne gider.
Ancak Bey, Celebi Mehmed'den korktugu igin iilkeyi terk etmesini ister ve Zagra'ya gonderir.
Iran tarafma gitmek isteyen Seyh Bedreddin'in bu istegi reddedilir. Bey razi olmaz. Kirim Hanma
gemiyle yollar. Seyh gemiye binerek Kinm'a dogru yol alir. Ancak oradaki deniz yolu Cenevizliler
tarafmdan tutuldugu icin, kaptan gemiyi Eflak sahillerine yanastinr. Seyh'i burada birakarak, gemiyi
hareket ettirir.
Seyh Bedreddin, karaya cikmca bazi Eflakhlarca sehre gotiiruliir.
Padisah Seyh'in geldigini isitince, Elvan Bey ve adamlanm, iizerine gonderir. Onlar da Seyh'i ahp
Serez'e getirirler ve bir eve hapsederler.
Selanik iizerine sefer icin yola cikan, Sultan, haberi isitince Serez'e gelir.
Serez'de Sultamn karsisma cikanlan Seyhe saltanat ve nebilik davasmda bulundugu seklinde ithamlar
vardi. Seyh bunlan reddeder.
Seyhin torunu Hafiz Halil, Sultamn, Seyh'in faziletini bilmesine ragmen, onun etrafma 90k miirit
toplanmasmdan iirktiigiinden, Seyhi ortadan kaldirma kararmda oldugunu yazar.
Bir kisim tarihciler, Seyh'in kendi fetvasim kendisi vererek kendi idamma fetvayi verdigini, diger bir
kisim tarihfiler ise, diger alimlerin Seyh Bedreddin'in ilim ve tasavvuftaki ululugu karsismda aciz
kalip onun hakkmda fetva vermekten cekindikleri ve Haydar-i Acemi adh bilginden fetva aldigmi
soylerler. Ancak verilen ceza ser'i olmaktan ziyade orfi olmahdir. Hafiz Halil de ser'an Haydar-i
Acemi'nin fetva vermedigini, bu sebeple insaf sahibi biri oldugunu yazmaktadir.
Neticede h. 818'de idam edilmistir.
Eserleri:
1. Letaifii'l-isarat
2. Teshil
3. CamhlT-Fusuleyn
4. Varidat
5. Ukudiil-Cevahir §erhi
§eyhe en fazla hiicum, Varidat adli eserden dolayidir. Ancak eldeki mevcut Varidat nushalarmm
§eyhe aidiyeti son derece tartismalidir. Zira eldeki Varidat niishalan diizenli ve tertipli olarak kaleme
alliums bir eser manzarasim gostermemektedir. Ders notlan ve sifahi olarak soylenmis birtakim
sozlerin birileri tarafmdan rastgele, diizensizce yaziya gecirilmesi tarzmdadir, birbirinden kopuk
musahabeler seklindedir. Soylenen sozlerde konu butiinliigu olmadigi gibi, celiskileri de
barmdirmaktadir. Daha 90k vecize tarzmdadir. Zaten mevcut Varidat' m ortaya cikisi 16. yy baslandir.
Sohbetler seklinde olup mukaddime ve hatimesi yoktur. Bazi kimselerce notlar seklinde derlenip tasnif
edilmis oldugu goriilmektedir. Mevcut niishamn onun kaleminden cikmadigi anlasilmaktadir. Belki de
farkli bir Varidat niishasi bile olabilir. (M. Yuksel, s. 104)
Varidat gozoniine alimrsa, §eyh'in ibahilige a?ik mesrepli hatta batini oldugu iddialan vardir. Bu
goriisii, Aziz Mahmud Hudayi ve Sofyali Bali dile getirmislerdir. Ancak bu goriisler §eriata aykin
inan^lardir. Camiu'l-Fusuleyn ve Teshil gibi eserlerin sahibinin, kazaskerlik yapmis birisinin bunlara
inanmasi beklenemez.
Varidat'm birfok serhi vardir. Muslihiddin Yavsi ve Muhammed Nuru'l-Arabi §erhleri,
meshurlarmdandir.
Elimizdeki eser de son Osmanli §eyhiilislamlarmdan Musa Kazim Efendi'nin serhidir. Dini
makamlarm en iist derecesine 9ikmis bir zatm serhinin okuyuculara ufuk afacak bir eser oldugunu
diisiinmekteyiz.
M. Serhan Taysi
(Not: Yazinin internete aktarimda tashih: Umut NAYMAN)
vARiDAT-i BEDREDDiN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vARiDAT-i BEDREDDiN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Haziran 2016 Çarşamba
vARiDAT-i BEDREDDiN
Labels:
vARiDAT-i BEDREDDiN
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)