KARACA AHMET KARACA AYŞE TÜRBESİ ..İSKEÇE
KARACA AHMET KABRİ
KARACA AYŞE KABRİ
Karaca Ahmet ve Karaca Ayşe iki kardeştir. Emirler Köyü’ne vardıklarında misafir edilmek istemişler, onları kimse kabul etmemiş. Abdest alıp namaz kılmak için su istediklerinde köyümüz susuz diyerek su da vermemişler. Köyün dışına çıkmadan önce sormuşlar; “Kaç hanesiniz?”, “39 haneyiz” demeleri üzerine “40 hane olmayasınız” denmiştir. İlginçtir! Hala köyün nüfusunun 40 haneye ulaşmadığı söylenir… Daha sonra köyün dışına çıkmışlar ve inançla ellerindeki değneği vurduklarında su fışkırmış ve abdest almışlar ve namazlarını kıldıktan sonra yola koyulmuşlar. Bunun üzerine köy halkı çok pişman olmuş, fakat köyde kalmaları için onları ikna edememişlerdir. Ertesi gün Şahin Kasabası’na varmışlar. Kendilerine çok büyük misafirperverlik gösterilmiş. Bir çok aile onları evlerine misafir etmek istemiş, merkezde bir aileye misafir olmuşlar. Akşam yemek ikram edilmiş, sohbetler yapılmış. Yatsı namazından sonra ev sahibi ayrılırken onlara tasın içerisinde kalan pilav su ve ekmeği bırakmış. Belki gece vakti acıkır yerler diye. “Bu köyün bereketi hiç kalkmasın” diye dua etmişler. Sabah namazı sonrası ev sahibi onlara kahvaltı ikram etmek istemiş, ama onların orada olmadıklarını, ayrıldıklarını içinde pilavın bulunduğu tasa baktıklarında (önceden yarısı yenildiği halde) sanki pilava hiç dokunulmamış, akşamdan hiç yenilmemiş vaziyette olduğunu hayretle görürler. Ertesi gün birçok kişi onları rüyalarında gördüklerini söylemişler ve rüyalarında iki yer ve iki işaret gördüklerini söylemişler. O yere gittiklerinde Karaca Ahmet Camii’nde bir küçük kılıç, Karaca Ayşe’nin yerinde terlik çember ve ibrikle karşılaşmışlar. Kılıç Balkan savaşlarında Bulgarlar’dan saklanmış, bilinmeyen bir ailede saklandığı söylenmektedir.
Şahin Halkı bu işaretlerin bulunduğu yerde türbeler yapmışlardır.
Halktan yaşlı amcanın ifadesi de ilginç. Şöyle ki;
1941 yılında Almanya 2. Dünya Savaşı Cihanı titretti. Yunanistan’ı da almaya teşebbüs etti.O esnada kısa bir zaman içerisinde Şahin Kasabası hudutlarına dayandı. Bize de hemen dışarı çıkılması yönünde emir geldi. Çünkü Alman cepheyi vuracak. Öyle korkulu günler geçti ki, herkes kaçmak için çareler aramaya başladı. Bütün halk hayvanlara yüklerini yükleyerek dışarı çıkmaya başladılar. Evlerini bırakarak derelere tepelere sığınmaya başladılar. Yaklaşık 5 gün böyle geçirildi. Alman çok büyük zayiat gördü. Toplar yağmur yağar gibi atıldı ve özel olarak Karaca Ayşe’nin Türbesi hedef alındı. Türbe de bir kiremit parçasının bile zayi olmadığını gözlerimizle gördük. Daha sonra Bulgarlar geldi. Birkaç sene dağ bölgemizi Andartlar (Çeteler) işgal etti. Yunanistan’ın her yerine girip tahribat yaptılar. Şahin Kasabası’na hücum etmeye yanaşamadılar bile. Birgün Andartlar’dan bir grup yakaladık ve sorduk; siz iki akşam önce Şahin Kasabası’na gelecektiniz, neden gelmediniz?” Onların cevabı ise çok ilginç;” Nasıl gelelim? Sinikova Köyünden Şahin’e doğru giderken ihtişamlı bir orduyla karşılaştık. Ve bize “Buradan öteye gidemezsiniz! Geçit yok! “dediler. Biz de mecburen geri dönmek zorunda kaldık. ” Memleketimiz kısa zamanda onlardan arındı. Bütün kurulan tuzaklara rağmen ayakta kalışımız evliyamızın hürmetine olduğu inancındayız.
Yakın tarihte anlatılan bir olay da yine ilginç. Şöyle ki;
2000 yılında araştırma yapmak üzere bir arkeolog Şahin Kasabası’na gelir. Karaca Ayşe Türbesi’nin olduğu yere ziyaret maksadıyla değil, farklı gayelerle gelir. Anlatılanlara inanamayarak sabaha karşı bir vakitte türbeyi açma girişiminde bulunur. Türbeye girerken temiz halde girmesi gerektiğini bildiği halde, temizlenmeden girmek ister. O sırada pis bir su üzerine sıçrar. İşte o zaman temiz olarak girmek gerektiğini anlar. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde yıkanıp türbeyi açmak gayesiyle yine türbeye girmek ister. İçeri ayağını uzattığında kendisini kasabanın küçük çayında bulur.(Tepeden çaya bir anda fırlatılması anlaşılması güç bir olay .) Bu olayı bizzat yaşayan arkeoloğun, köyün iki gencine anlattığı bir olaydır.
2000 yılında araştırma yapmak üzere bir arkeolog Şahin Kasabası’na gelir. Karaca Ayşe Türbesi’nin olduğu yere ziyaret maksadıyla değil, farklı gayelerle gelir. Anlatılanlara inanamayarak sabaha karşı bir vakitte türbeyi açma girişiminde bulunur. Türbeye girerken temiz halde girmesi gerektiğini bildiği halde, temizlenmeden girmek ister. O sırada pis bir su üzerine sıçrar. İşte o zaman temiz olarak girmek gerektiğini anlar. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde yıkanıp türbeyi açmak gayesiyle yine türbeye girmek ister. İçeri ayağını uzattığında kendisini kasabanın küçük çayında bulur.(Tepeden çaya bir anda fırlatılması anlaşılması güç bir olay .) Bu olayı bizzat yaşayan arkeoloğun, köyün iki gencine anlattığı bir olaydır.