PİRCE ALAADDİN TÜRBESİ--ANTALYA
Alanya'nın yaklaşık olarak 40km dışında olan Şıhlar
Köyünde bulunan türbe, köyün tarihi camisi ve
ilkokulun hemen yanındadır. Türbe, tek kubbeden
ibaret olup yanına sonradan küçük bir mescit ilave
edilmiştir. Kubbenin altında Evliyâ'nın sandukası ve
sandukanın etrafında da Evliyâ'nın yakınları olduğu
söylenen altı tane küçüklü büyüklü mezar yer
almaktadır. Sandukanın üzeri, yeşil bir örtü ile
örtülüdür ve yanında Evliyâ'nın olduğu söylenen bir
âsa, dayalı olarak durmaktadır. Evliya, Horasan'dan
gelen Sucu İbrahim'in tek oğlu olduğundan önceleri, Birce Alaaddin olarak bilinirmiş. Genç yaşta
kerametler göstermeye başlayınca, halk ona, Pirce
Alaaddin ismini vermiştir.
Pirce Alaaddin'in ne zaman yaşadığı kesin olarak
bilinmemektedir; ancak, 1085 yılında bu köyü ziyaret
eden Evliya Çelebi, Seyehatnâmesi'nde şöyle
yazmaktadır:
"Kariye-i Kadim-i Pirce Alâüddin Sultan, Selefke
hakinde Selinti kazasında bir gûhü bâlânın dameninde
ikiyüz mamur ve müzeyyen bağ ve bahçeli ibadetgâhı
kadim köydür ve Pirce Alâüddin Sultan kutb-u aktabı
zeman anda bir bağ-ı iremzat misalinde bir kubbe-i
âlide medfunlardır. Cami ve imareti ve medrese ve
tekkesi vardır..."4
Evliya Çelebi'nin yazısına göre,
Evliya, 1085 tarihinden daha önce yaşamıştır.
Yöre halkı arasında Evliyâ'nın, birçok kerametleri
anlatılmaktadır. Bunlardan Evliyâ'nın gençliğinde
geçen bir tanesi şöyledir:
Pirce Alaaddin'in annesi ekmek yapıyormuş.
Alaaddin, evin tek çocuğu olduğundan annesine
yardım edip, onun yaptığı ekmekleri pişiriyormuş.
Ekmek pişirirken, Koç Davut ( Koş Davut ) ismiyle
anılan yerde ( bu köye yirmi kilometre uzaklıkta )
tahtacının katırı dereye uçmuş ve tahtacı, "yetiş ya
Pirce Alaaddin!" diye bağırmış. Bunu hisseden Pirce
Alaaddin, gidip katırı kurtarmış. Geri döndüğünde
bıraktığı ekmek yanmak üzereymiş. Annesi kızıp
bağırınca, Pirce Alaaddin durumu anlatmış. Annesi
buna inanmayınca, Pirce Alaaddin sırtındaki, katırın
ayak izini annesine göstererek, söylediğinin
doğruluğunu ispat etmiş. Bunun üzerine annesi, "eğer
benden önce ölürsen, üstüne türbe yaptıracağım;
senin türbenin damlası hiç kurumasın" diye dua
etmiş. Gerçekten de şu anda türbenin tavanı yaz kış
daima damlamaktadır.
Pirce Alaaddin'in anlatılan diğer bir kerameti de
şöyledir:
Pirce Alaaddin'in gençliğinde babası Hac'ca gitmiş.
Bayram gününden bir gün önce köyde kalan Pirce
Alaaddin ile annesi helva yapmışlar. Helvayı
yerlerken annesi, "ah şimdi baban da şimdi burada
olsaydı, bu helvayı çok severdi" diye söylenmiş.
Bunu duyan Pirce, annesine helvada bir tasını
ayırmasını ve hemen babasına götüreceğini söylemiş.
Annesi karşı çıksa da, Pirce Alaaddin helvayı tasa
doldurtarak ortadan kaybolmuş. Akşama doğru eve
dönen Pirce Alaaddin, annesine, babasının helvayı
çok sevdiğini ve kendisine selam gönderdiğinisöylemiş. Annesi helva götürdüğü tasın nerede
olduğunu sorunca, oğlan; "onu babam dönüşte
getirecek, gelince sorarsın" demiş. Kadının kocası
Hac'dan dönünce tası eşine teslim etmiş ve
gönderdiği sıcak helva için de teşekkür etmiş.
Yöre halkının yaşlılarından olan ve türbe hakkında
bize bu malumatları veren Fatma Teyze, bu bilgilere
ilave olarak, şunları anlattı:
"Evliya, Horasan'dan gelen zatlardan birisidir. Çok
büyük bir âlim ve ermiştir. Ben, bu Evliyâ'nın bir çok
kerametini duydum. Size, gözlerimle gördüğüm bir
kerametini anlatayım. Evliyanın yanındaki âsa, Kıbrıs
Savaşı yıllarında üç gün ortadan kayboldu. Ben her
gün ziyarete geldiğim için yakından biliyorum.
Köyün bütün çocuklarına sorduk, her tarafı aradık,
ama asayı bir türlü bulamadık. Âsa, üç gün sonra
yerine geldi ve geldiğinde üzerinde kan lekeleri vardı.
Evliya, Kıbrıs'a gidip, savaşarak geri geldi."5
Evliya hakkında bilgisine başvurduğumuz bir diğer
yaşlı kişi de bize Evliya hakkında şunları anlattı:
"Pirce Alaaddin, köye ilk geldiğinde koyun sürüleri
varmış. Bugünkü çeşmenin olduğu yerde ( çeşme
türbenin çok yakınındadır) bir su sızıntısı görmüş. Bu
sızıntıyı, koyunlarını sulamak için âsasıyla eşelemiş
ve su patlamış. Şimdi hâlâ akan bu su, duahdır, hiçbir
zaman kurumaz. Çeşmenin önündeki havuza birkaç
defa çocuk düşmesine rağmen hiç birisi boğulmadı."6
Evliya, her rahatsızlık için ziyaret edilmektedir. İşi
ters gidenler, çocuğu olmayanlar, bir hastalığı veya
dileği olanlar ziyarete gelmektedirler. Çocuğu
olmayan bayanların, Evliyâ'nın asasının yukarısından
su döktükleri ve asanın aşağısından damlayan suyu
içtikleri taktirde, çocuğa kavuştukları inancı halk
arasında yaygındır.