KARIŞIK

5 Ekim 2016 Çarşamba

Taç-ül Vezir Türbesi ve Dede Bahçesi konya

Taç-ül Vezir Türbesi ve Dede Bahçesi
konya


Günümüz Konya Fuarı'nın içinde eskiden Dede Bahçesi olarak bilinen yerde bir Selçuklu vezirinin türbesi bulunuyor. (Dede Bahçesi bir ahşap konağı, havuzu ve ağaçlı parkıyla Osmanlı'nın son ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında şehir halkı için bir gezi ve eğlence yeriymiş.) 

Taç-ül Vezir Seyid (ya da Taceddin Ahmed) Anadulu Selçuklu Sultanları I. Alaeddin Keykubad (1220-1237) ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) dönemlerinde emirlik yapmış. Dönemin diğer vezirleri gibi o da kendi adına 1239-1240 tarihlerinde bir külliye inşa ettirmiş. Medrese, hanigâh ve bir mescitten oluşan külliye günümüze ulaşamamış. Açık avlulu, revaklı ve girişin karşısında ana eyvanlı olan medresenin ana eyvanının sağında bulunan türbe günümüzde ayakta kalan tek parçası. Bu türbede Taç-ül Vezir ve torunları Celaleddin Kasım Bey ve Şeyh Sureti yatmakta. 

 

Türbe taş temeller üzerine, sekiz köşeli yapıda tuğla gövdelidir. Üzeri piramit bir külah ile örtülmüştür. Piramit külahın altındaki kubbe kasnağında yarım daire şeklinde, sekizgen nişler bulunmaktadır. 

Dede Bahçesi 

 


Dede Bahçesi Konya’nin tarihî bahçelerinden biridir. Alaeddin Tepesi’nin kuzey-doğusunda mahalle arasında yer alan Dede Bahçesi, bu isimle tanınmadan önce 17. yüzyılın ortalarında Konya zenginlerinden Şeyh Hasan Efendi tarafından satın alınarak bahçenin ilk düzenlemesi yapılmış, Mevlana Dergâhı Şeyhi II. Bostan Çelebi’ye armağan edilmiş. Dede Bahçesi uzun yıllar Mevlevî Dedeleri tarafından yazlık bahçe olarak kullanılmış ve Konya’ya gelen yabanci misafirler burada ağırlanmış. 19. yüzyılın sonlarına doğru Dede Bahçesi’ne Abdülvahit Çelebi tarafından bir köşk ve havuz yaptırılmış. Köşk daha sonraları yıktırılmış, havuz ise günümüze kadar gelebilmiştir. Mevlana Dergâhı’na bağlı kişilerin, uzun yıllar boyunca havuzun etrafında meclisler kurduğu, sema gösterileri tertip ettiği Dede Bahçesi, Cumhuriyetin ilânından sonra 1926 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla önceleri hazineye daha sonraları belediyenin mülkiyetine geçmiş. Belediye bahçeyi yeniden düzenlemiş, 200-250 yaşindaki anıt ağaçların yanına yeni fidanlar dikmiş, ayrıca Konya park ve bahçelerinin fidan gereksinimini karşılamak üzere fidanlıklar kurmuş. Bahçeye kuş türlerinden bazılarını içine alan küçük bir hayvanat bahçesi, tenis kortları ve dans pisti yaptırmış. (S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi, Serpil ÖNDER ve Filiz AKLANOĞLU) 



kaynak: İbrahim Hakkı Konyalı'nın Konya Tarihi adlı kitabından alınmıştır



DEDE BAHÇESİ TARİHÇESİ 

1239 miladî yılı Selçuklu Devleti ricâlinden Taç-ül Vezir denilmekle maruf Taceddin Ahmed, Alaeddin Tepesi'nin kuzey-batı yönüne tahminen bir kilometre uzağında kale surları dışında yaptırdığı hanigâh, medrese, zaviye ve bugün ancak ayakta kalabilen türbesinin güney yönü tamamen tarla halinde olup yaylım ve ekim yeri olarak kullanılmaktaydı. 1650 miladâ yılında ise Konya'nın nakibül eşrafından ve zamanının zenginlerinden Şeyh Hasan Efendi Mevlevî tarikatına mensup olup o vaktin postnişin İkinci Bostan Çelebi ile de ahbaplık hususiyetleri fazlaydı. Hasan Efendi Taç-ül Vezir külliyesinin bir parçası olduğunu tahmin ettiğimiz güney yöndeki tarlayı satın alarak etrafını duvarla çevirttirdi ve bahçe haline getirtti. 

Bugünkü meşe ve çınar ağaçlarını diktirtti. Bakımlı hale getirdikten sonra İkinci Bostan Çelebi'ye hediye etti. Bostan Çelebi (1644-1700) de bu bahçeyi dergaha bağlatarak gelirinden dergah mensuplarının istifadesine bırakmayı düşündü ve o suretle bahçe her yıl ekilip bakıldı; meyve sebze ve sair hububat yetiştikçe dergaha mal edildi. Bu tarihten sonra bahçenin adı da Dede Bahçesi oldu. Aradan üç buçuk asır geçmiştir. Dede Bahçesi aynı minval üzerine her yıl bakılmak sureti ile tamamen dergahın hizmetindedir. 1900 yılında Postnişin olan Abdülvahit Çelebi (1858 -1907) ehli keyf ve hüsnü tabiat bir zat olup, zamanımızda Meram'da Tavus Baba Türbesi güneyindeki Yıldız Köşkü'nü yaptırmış, Meram Yolu üzerindeki Dutlu Bahçesi'nde ipekçilik için dut yetiştirip buraya ufak bir çardak ilave ettirmiştir. Yaka yöresinde Dahiller Mevkii'nde Alaeddin Keykubad zamanından kalma Dahiller Bağı'nı ve evini kısmen inşa ve kısmen tamir ettirmiştir. Karahüyük Köyü'nün güney-batısında meyvelik yetiştirerek içerisine ufak çapta köşk yaptırmış ve Dede Bahçesi'ni de ele alarak buraya o tarihlerde Konya'nın en büyük havuzu bilinen ken taşından ve horasandan yapılan büyük bir havuz ile bu havuzun hemen 3 metre güneyine altta 2, üzerinde 1 ve bu üst odanın 4 tarafı balkon olan yakın zamanda yıktırılan köşkü inşa ettirmiştir. Abdülvahit Çelebi ehli keyf sahibi olup yaz günleri bu mesire yerlerinde eğlence ile vakit geçirdiği gibi bazı günler Dede Bahçesi Köşkü'nde kurdurduğu sofrasında da yer, içer, bazı günler de meşe ağaçlarının altındaki çayırlıkta semah ayinleri tertiplerdi. Esasen o zamandan kalma Konya'da bir yerli atasözü vardır. "Çelebilik Abdülvahit Çelebi ile, valilik Ferit Paşa ile Konya'da öldü" derlerdi. 

İkisi de aynı devri yaşamış olmakla beraber birbirleri ile geçinemezlerdi. Birinci Dünya Savaşından yeni çıkılmak üzeredir ve halk savaşın açtığı maddi ve manevi yaraların acısı içerisinde, fakat gönül fırsat buldukça dinlendirmek ister. Postnişin Abdülhalim Çelebi Efendi Dede Bahçesi'nin o tarihe kadar yalnız dergah mensuplarının istifadesine açık bulundurulma ananesini kaldırmış halkında bahçeden yaralanmasını emretmişti. Bahçede piyasanın tanınmış saz heyetleri her gün ikindiden sonra geç vakitlere kadar meşk eder, İstanbul piyasalarının en son şarkı ve türküleri meşk olunurdu. Bahçenin mahsulü meyve ve sebzeler ufak bedeli mukabili gelen ziyaretçilere satılır ve hiçbir surette alkollü içki kullanılmazdı. Akşam ezanı vaktinde ışıklandırma olmadığı için bahçe kapanırdı. Cuma günleri ikindiden sonra yaz günlerinden perde ile bölünmüş kısma bazı memur ve yerli ricâl aileleri gelerek saz dinler çay ve kahve içerlerdi. Tekke türbe ve zaviyelerin 1926 yılı mart ayında kapatılmasıyla Dede Bahçesi'ni Belediye ufak bir ücret mukabili hükümetten, Baltacıoğlu'nun Bahçesi ile birlikte satın alarak yollara ve parklara ağaç dikme gayesi ile fidanlık haline getirmeye teşebbüs etti. Ve yıkık vaziyete olan etraf duvarlarını tamir ettirdi. 


 


Büyük havuzu çimento ile derz yaptırdı. Yanındaki metruk kuyuyu temizleterek motopomp getirdi Ayrıca Çayırbağı su yollarını tamir ettirdiği gibi havuzun güney-batısı ve güney-doğusu yönlerine üzeri kiremit örtülü 4 adet kafesli kamelya yaptırdı. Köşkü tamir ederek boyattı. 1927 senesi baharında köşk önüne tünel ve kayalı fıskiyeyi ilave etti. Ayrıca pelitleri koyu serin gölgesi altına oldukça geniş bir dans pisti ekledi. Aynı sene içerisinde bahçenin güneydoğu kapısından girince sağ tarafa ufak çapta hayvanat bahçesi ilave etti. Tavus kuşları, ceylan, kurt ve tilkiden başka çeşitli güvercinler getirtti. Hayvanat bahçesi ile havuz arasındaki başlangıçta zamanın en modern tenis kortu inşa olunarak bahçeye giriş 10 kuruş, tenis oynamak isteyenlere ise saati 50 kuruştan kiraya verildi. Havuzda ayrıca ufak bir sandal konularak, halk saati 25 kuruştan gezebiliyordu. 1935 yılında belediye bahçeyi bir süre kapattı. Fakat yaz aylarında tekrar halkın hizmetine açıldı. Bu defa bahçeyi çiçek sergisi ilave etti. Hayvanat Bahçesi ile Tenis kortlarını kaldırarak fidanlık haline getirtti Çiçek sergi kısmı Belediyede kalmak üzere havuz, köşk ve pelitlerin altını kiraya verdi. Bu şekilde uzun bir süre sürdü ve nihayet 1968 senesinde Belediye başkanı Ahmet Hilmi Nalçacı Dede Bahçesini Şehrin kültür Parkı haline getirtti. 

M. SABRİ DOĞAN 
Koyunoğlu Müzesi, Müze Araştırmacısı, Konya-2005

Ankuzu Baba Türbesi.......Elazığ

                 Ankuzu Baba Türbesi.......Elazığ 


Bu Türbeye 12-13 yaşlarında Ailemle gitmiştik.Türbe küçük bir Tepenin tam üzerinde.Türbeye çıkarken gördüğüm At nalı İzleri İnsanı hayrete düşürüecek cinsten...Kayalıklardaki Kan İzleri bile Kaybolmamış.Elazığ a giden herkesin görebileceği bir Türbe....Yakınlarında bulunan dereleri ve Doğal güzelliğiyle Ankuzu Baba gezilip görelebilecek bir yer.. 

Aşağıda Ankuzu Babanın hayatı yla ilgili bir makale var.Aynen aktarıyorum. 

Alıntı:
Harput'un beş kilometre doğusunda kendi ismiyle anılan "Ankuzu Tepesi"nin üzerinde medfundur. Kayalarla kaplı bulunan bu tepe Harput çevresinin en yüksek yeridir. Türbe bu tepenin en üst kısmında bulunan bir düzlük üzerindedir. Duvarları taşlarla ve betonla örülerek İnşa edilmiş, tavanı ise eğimli bir beton tabiiye ile ka­patılmıştır. Oldukça küçük olan Ankuzu Baba Türbesi tek mekânh olup, elektriği ve suyu yoktur. Ayrıca türbeye herhangi bir şekilde taşıt yolu yapılmamıştır. 


 

Fotoğraflar Alıntıdır. 


 



 




ANKUZU BABA KİMDİR? 



Harput'ta tarihi bilinmeyen türbelerden birisi de "Ankuzu Baba" türbesidir. 16. Yüzyılda türbenin hemen yanıbaşmda bir zaviye olduğu çeşitli kayıtlarda geçer. Bugün bu zaviyeden hiç bir eser kal­mamıştır. Evliya Çelebi meşhur "Seyahatname"sinde bu zaviye ve türbeden bahseder. Burası Osmanlı Dönemine ait çeşitli kayıtlarda değişik isimlerle anılmıştır. Başvekalet Arşivi tapu defterinde "Ey Kuzu" denildiği gibi Hicri 1115 tarihli bir başka vesikada da "Aynül Kuzat" olarak isimlendirilmiştir. Bazı rivayetlere göre onun 8. ve 9. yüzydlarda Arap-Bizans savaşları esnasında Arap ordu­larına katılan bir asker olduğu ve burada şehit düştüğü belirtilir, kuzu Baba Dağı'nın yamacında bulunan bir kaya üzerindeki at nalına benzeyen çukurluğun Ankuzu Baba'nın atının izi ve taşlar üzerinde bulunan kırmızı lekelerin de Ankuzu Baha'nın yaralarından damlayan kan izleri olduğu yolunda bazı efsaneler anlatılır. 



Harput çevresinde Ankuzu Babayla ilgili anlatılan bazı keramet­ler halkın buraya karşı gösterdiği ilginin boş olmadığına işarettir. Ishak Sunguroğlu'nun "Harput Yollarında" isimli eserinde bu­rasının çok eski yıllarda daha çok ziyaret edildiği, burada halkın piknik yapıp, kurbanlar kestiği anlatılır. Bugün bu ziyaretgâha araba yolunun olmaması, ayrıca ziyaret çevresinde içme suyunun bulunmaması bu ziyaretçi sayısını oldukça düşürmüştür

Kayanak:Harput.net.com