KARIŞIK

24 Haziran 2021 Perşembe

 NUH PEYGAMBERİN TÜRBESİ / NAHÇIVAN.AZERBAYCAN



Nuh Tufanı yolculuğu Nahçıvan’a yakın bölgelerde nihayetlenmiştir. Nahçıvan’daki coğrafik yer adlarının Nuh Peygamber tarafından konulduğu, Nahçıvan kelimesinin “Nuh çıhan” la alakalı olduğu, söylenmektedir. Rivayete göre “Nuh çıkan” Nahçıvan’ın en kadim adıdır.
Nahçıvan’da Nevruz sözünün Nuhruz varyantına da rastlanır. Eski yerli sakinler (yerli halk) Nuhruz Nuh Peygamberle onun rızkını verdiği yeni günle arasında bağlantı kurmuşlardır. Nuh’un, tufandan kurtulup karaya çıktığı ve yeni bir hayata kavuştuğu Yeni yıl günü, Nuh’la beraber olanların yeni günü denilmiştir. Nuh’un, Nahçıvan’la olan bağlantısını tasdik eden bazı gerçekler de vardır. İlk önce Nahçıvan sözünün manasına bakmak gerekir. Bu söz üç terkipten ibarettir: Nuh / çı / van. Sözün kökü olan Nah, Nax, Nuh-Peygamber adıdır. Çı, söz düzenleyici,şekillendiricidir. Nuhcu, Nuh taifesinden olan demektir. “van” ise yer, mekân bildiren şekillendiricidir. Nahçıvan ise tamamıyla Nuhçuların (Nuh’la beraber bulunanların) meskûn olduğu yerdir, Nuh’un, Nuhçuların vatanı demektir. Sonuçta Nuhçıvan sözü Nahçıvan şekline dönüşmüştür.
Nuh peygamberin türbesi Nahçivan’da bulunmaktadır. Türbe, şehrin en eski kalesi olan ve “Köhne kala” diye isimlendirilen yerdedir. Türbenin duvarlarında Nuh Tufanı hakkında Kuran’dan alıntılar ve Haça Dağı’nda bulunanların fotoğrafları sergileniyor. Türbe, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti yüksek meclisinin başkanı Vasıf Talibov tarafından restore ettirilmiştir. Meşhur ressam Behruz Kenkerli Nuh’un, Nahçıvan’daki mezarının yağlı boya ile tablosunu yapmış ve şu anda bu tablo Nahçıvan Tarih Müzesi’nde bulunmaktadır.
1836 yılında Nahçıvan’a gelen bazı Rus âlimleri Nuh’un mezarının Nahçıvan’ın kuzey tarafında bulunduğunu yazmışlar. Nahçıvan’da yaşayan Azerbaycan Türkleri ve onların ecdatlarının ise beş bin yıldan fazla bir süredir bu coğrafyanın en kadim sahipleri olduğu anlaşılmaktadır.
 İDRİS BABA TÜRBESİ -MACARİSTAN
MACARİSTAN’IN PÉCS ŞEHRİNİN, RÓKUSDOMB TEPESİNDE.






İdris Baba Güney Macaristan’ın Sancak merkezi olan Pécs şehrinde XVI. Yüzyılda yaşamıştır. Macaristan’a ilk gelen yerleşimci kafilelerin arasında olduğu sanılmaktadır. Neyle ilgilendiği, mesleğinin ne olduğu konusunda rivayet muhteliftir. Bazı tarihçilere göre tabip, bazılarına göre ise müneccimdir. Ölümünün ardından şehir sakinleri onu bir evliya olarak görmüşlerdir. Zamanla onun anısına yapılan türbe de sürekli ziyaret edilen bir merkez haline gelmiştir.
Ünlü tarih yazarı Peçuylu İbrahim Efendi İdris Babayı “Peçuy’da büdeladan İdris Baba denen bir meczüb-ı ilahi vardı. O nice keramet ve velayeti zahir bir aziz idi. Şimdi mezarının üzerine yüksek bir kubbe yapılmış olan baba o vakitler yaşıyordu, kendisine rastladım” cümleleriyle tanıtmak­tadır. Peçuylu ;onunla 1000 (1591) yılında Bosna Beylerbeyi Hasan Paşa’nın yanına giderken karşılaştığına göre İdris Baba XVI. yüzyılın sonlarında veya XVII. yüzyılın ilk yıllarında ölmüş ve kabri üstüne kubbeli bir türbe yapılmıştır.
Gerçekten yaşadığı bu bilgiden öğreni­len İdris Baba’nın sonradan kemikleri de bulunmuştur. Evliya Çelebi 1073 yılı Zilkadesinde (Haziran 1663) Peçuy’a da uğramış ve şehirdeki cami, medrese, tekke ve hamam gibi vakıf eserlerden bahsederken İdris Baba’yı “1000 tarihinde hayatta olup nice kerametleri nakledilir” cümlesiyle anmıştır. Evliya Çelebi, Peçuy’daki yatır ziyaretgahları arasında Sigetvar Kapısı dı­şında güneye meyilli yolun sağ tarafında dağlık yerde bir alim hekimden de söz eder. Kabri üzerinde kubbe olmayan bu kişi burada yaşamış ve mezarı üstüne çeşitli dillerde yazılar bulunan bir mermer levha konulmuştur. Evliya Çelebi’nin tarif ettiği bu yer. İdris Baba Türbesi’nin olduğu araziye topografya bakımından uygun düşmekteyse de ikisinin ayrı anılma­sı bunların değişik kişiler olduğunu belli etmektedir. Evliya Çelebi’nin İdris Baba’ya dair daha geniş açıklama yapmaması şaşırtıcıdır. Fakat 1000 yılında henüz hayatta olduğunu bildirmesi Peçuylu İbra­him’in verdiği bilgiyle tam uyum sağlar. Bu hususta akla gelen başka bir nokta da . Evliya Çelebi’nin İdrisBaba Türbesi’ni ciddi olarak incelememesi ve onunla ilgili bilgiyi Peçuylu’nun tarihinden aktarmış olmasıdır. Aksi halde adını belirtmediği hekime o kadar yer ayınrken İdris Baba’nın tek satırla geçiştirilmesine bir anlam vermek mümkün değildir.
İdris Baba Türbesi, Macaristan’ın elden çıkmasının ardından 1693’ten sonra Cizvit tarikatı tarafından şapele dönüştürül­müş , pencerelerinden biri bozularak buraya yarım yuvarlak çıkıntı halinde bir ap-sis eklenmiştir. Ancak yapının hristiyan­ların ibadetine tahsisi fazla sürmemiş. Macar yazarlarının ifadesine göre XVIII. ve XIX. yüzyıllarda baruthane olarak kullanılmıştır. 1912-1913 yıllarında Istvan Möller tarafından bir dereceye kadar restore edilmiş bu sırada apsis de kaldırıl­mış, fakat tepesindeki haç bırakılmıştır. 1917’de Budapeşte Yüksek Mimarlık Okulu çalışmaları arasında bu ülkedeki Türk yapılarının rölövelerini çizdirerek bir albüm halinde yayım­ladığında İdris Baba Türbesi’nin de plan ve kesitleri çıkarılmıştır. Bu çizimlerin teknik bakımdan mükemmel olduğu söy- lenemezse de yine o yıllardaki durumu gösteren birer belge olarak değerlidir.
İd­ris Baba Türbesi 1961-1963’te tekrar restorasyon görmüş, bu sırada evvelce sandukanın bulunduğu yerde bir kazı yapıl­dığında İdris Baba’nın iskeletine oldukça tamam bir halde rastlanmıştır. 1980’li yıllarda görüldüğünde bu küçük yapı, o sırada bir hastahanenin hemen yanında ağaçlık bir arazi ortasında bakımlı olup içi bir türbe görünümünde düzenlenmişti.
Rumeli’de birçok benzeri gibi daha önce belki bir tekkenin yanında bulunan türbe bugün tek başınadır. Burada eskiden bir tekkenin varlığını gösteren bir iz yoktur. Türbenin etrafındaki arazinin Osmanlı döneminde oldukça yoğun müslüman yerleşmesine sahne olan Peç’in Türk mezarlığı olduğuna ihtimal verilebilir. Türbe sekizgen bir plana göre yapılmış ve inşasında kaba moloz taşlar kullanılmıştır. Pencerelerden biri burası şapel yapıl­dığında sivri gotik kemerli bir kapıya dönüştürülmüş, diğer Türk dönemi pencereleriyle kapısı örülmüş, bir pencerede yarılarak büyütülmüştü. Son onarımda bunlardan bazıları düzeltilmiş, üst dizide olan yuvarlak pencerelerden bozulan bir tanesi eski şekline getirilmiş, gotik biçimli sövelere sahip kapıya ise dokunulmamıştır. Taştan örülmüş kasnaksız kubbe de kiremitle örtülmüştür. Türbenin içiyle duvarlarında hiçbir süsleme veya yazı izi bulunamamıştır. Herhalde Peç’te Türk idaresi sona erinçeye kadar duvarların iç yüzleri süslemesiz değildi. Bugün İdris Baba’nın ağaç parmaklıkla ayrılmış kabri üstünde bir sanduka, bunun da başında bir Kadiri tacı vardır. Ayrıca şamdan, seccade gibi mefruşatı da mevcuttur.