KARIŞIK

ışık saçan horasanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ışık saçan horasanlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2016 Pazar

ışık saçan horasanlı



Horasan’ın eşki başkenti Nişabur, bilgeleri, şairleri, yazarlarıyla ünlü. Dünya edebiyatının iki büyük ustası Ömer Hayyam ve Feridüddin Attar bu şehirde, Hacı Bektaşi Veli ise yakınlarında doğmuş. Okurumuz Mevlüt Maşalacı geçen yıl baharda gitti, izlenimlerini yazdı.

Nişabur İran’ın kuzeydoğusunda, Binalud Dağı’nın güney eteklerinde verimli, düz bir araziye kurulmuş. Ülkenin ikinci büyük şehri Meşhed’e 125 kilometre uzaklıkta. Tarım ve hayvancılıkta bölgede önde geliyor. Her gün taze süt ve her çeşit meyve buradan diğer şehirlere gidiyor. Fiyatlar, özellikle de et diğer şehirlere göre çok daha ucuz. Lüks bir restoranda beş kişi kebap yedik, yanında salata, ayran dahil toplam 17,5 TL ödedik! Üstelik bize eşlik eden şoför ve rehberimizden ücret almadılar...
Konya’nın kardeşi
Meşhed’den Nişabur’a giderken 20 kilometre mesafede Füsencan köyüne giriyoruz. Burası Hacı Bektaşi Veli’nin doğum yeri. Doğduğu evi arıyoruz. Bahçenin içindeki yeni bir yapı gösteriliyor. Kapısını çaldığımızda, içeri alınmamak hayal kırıklığı yaşatıyor. Köylülerle sohbet edip dalından ikram edilen kirazlardan yedikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Yol boyunca koyun sürülerine rastlıyoruz. Hepsinin başında bir çoban, en az beş köpek var.
Nişabur tarih boyunca Horasan bölgesinin kültür ve ticaret merkezi olmuş. İpek Yolu üzerinde. Sasaniler döneminde altın devrini yaşamış. Horasan bölgesinin Arapların eline geçmesinden sonra önemini kaybetmiş. Safaviler devrinde yine önemi artmış. Ardından Selçuklu sultanlarının ikamet yeri olmuş. Selçuklu’nun ilk hükümdarları Tuğrul ile Çağrı Bey, Nişabur’da hutbe okutturarak 1038’de bağımsızlıklarını ilan etmişler. 13’üncü yüzyılda ise deprem ve Moğolların saldırılarında şehir büyük yıkıma uğramış. 
Konya, Nişabur’un kardeş şehri. Özbekistan’ın Buhara, Türkmenistan’nın Merv şehri de.
Hayyam’ın yanı başında
Nişabur şairleri, mutasavvıflarıyla ünlü. Bizi şehre çeken de bu özelliği. Ömer Hayyam, Feridüddin Attar, Hacı Bektaşi Veli, Muhammed Gaffari burada doğan ünlü isimler.
Şair olarak tanıdığımız Ömer Hayyam, aynı zamanda evreni anlamaya çalışan meraklı bir matematikçi, astronom, filozof. Bu nedenle muhafazakarlıktan uzak durmuş. 1131’de, 82 yaşında öldüğünde geriye rubailerinin dışında astronomi, matematikkonusunda eserler ve Celali Takvimi’ni bırakmış. Miladi ve Hicri takvimlerden çok daha hassas bir takvim bu...
Hayyam’ın mezarı kent yakınlarında çok güzel, geniş bir parkta. Parka giden yolda yarım küre şeklindeki binasıyla Aflak Namaye adlı rasathane dikkat çekiyor. Ömer Hayyam’ın mezarına yakın yapılması bir vefa örneği olsa gerek...
Hayyam’ın mezarı park alanını İmamzade Mahruk Türbesi’yle paylaşıyor. Ağaçlar altına dinlenme yerleri, çocuklar için oyun alanları yapılmış. Park her daim kalabalık. İran’da iç turizm çok hareketli; benzinin litresi 30 kuruş, seyahat bu nedenle lüks değil. Parkta dinlenen, alışveriş eden, namaz kılan, yemek yiyenlere kuş cıvıltıları eşlik ediyor. Çevrede hediyelik satan pek çok mağaza var. Tezgahlarda kentte çıkan firuze taşından takılar ağırlıkta. Firuzenin barışı, huzuru temsil ettiğine, baş ağrısından sinir rahatsızlıklarına pek çok soruna iyi geldiğine inanılıyor.
Hayyam’ın mezarının üzeri ilginç ve güzel seramiklerle kaplanmış. Yüksekliği yaklaşık 10 metre.
Kuşların efendisi

Parka bir kilometre uzaklıkta bir başka önemli yazar son uykusuna yatmış: Hayyam’ın çağdaşı Feridüddin Attar. 1119’de bir attarın oğlu olarak dünyaya gelmiş yazar. Çocukluğunda babasının yanında ilaç, esans, parfüm satmış, medresede eğitim görmüş. Rivayete göre başına gelen bir olay tüm yaşamını değiştirmiş...
Bir gün bir derviş dükkanın kapısından geçerken içeri bakıp iç çeker. Attar nedenini sorduğunda “Yüküm hafif, hırkamdan başka bir şeyim yok. Dünya pazarından kolayca geçerim. Sen bu yükle ne yaparsın” diye cevap verir. Geçip gitmenin anlamı sorulduğunda hırkasını çıkarıp başının altına koyar, orada son nefesini verir. İşte bu olaydan sonra Attar kendisini Tanrı’ya ulaşmaya adar. Servetini dağıtır. Arayışını kuşların Kaf Dağı’na yolculuğunu anlattığı Mantıku’t Tayr / Kuşların Dili’nde ölümsüzleştirir. Batı ve Doğu dünyasından pek çok yazarı etkiler eserleriyle. 10 yaşında babasıyla kapısını çalan Mevlana’nın yeteneğini ilk keşfeden de odur. Üstadın kendisine ithaf ettiği kitap Esrarname’yi hayatı boyunca yanından ayırmaz Mevlana. Bu büyük yazar 70 yaşında, Moğol işgali sırasında kılıçla can verir, öldüğü yere gömülür. 
Sabar kasabası yakınındaki mezar güzel bir yeşillik bir alan içinde. Mayıs ortasındaki ziyaretimizde türbeyi çevreleyen ağaçlardaki dutlar olmuştu. Çimlerin üzerine dökülen dutların tadı hâlâ damağımda.
Anıta girişte hemen sağda, İran’nın çok bilinen ressamlarından Muhammed Gaffari‘nin anıt mezarı var. 1845’te Kaşan’a bağlı bir köyde doğmuş Gaffari. Dönemin ünlü ressamlarından amcası Samiul-Mulk ile Tahran’a gelip medrese eğitimi görmüş. Resme devam edip kısa sürede Şah Nasuruddin Kaçar’ın dikkatini çekmiş. Başyapıtlarından her biri için saraydan yüklü parayla ödüllendirilmiş. Bir süre sonra Avrupa’nın yolunu tutmuş. Dönüşünde Irak’a yerleşen ressem “Uyuyan Arap”, “Kerbela Meydanı” gibi meşhur eserlerden sonra 1940’ta, 95 yaşında öldüğünde Attar’ın yanına gömüldü.
İmam Rıza fenomeni
Kademgah köyü, Nişabur - Meşhed otoyolunun 25’inci kilometresinde. Özelliği 12 ehlibeyt imamından sekizincisi İmam Rıza’nın bu köye uğrayıp konaklamış olması. Köy bu sayede çok sayıda ziyaretçi çekiyor. İmam Rıza, köye 100 kilometre uzaklıktaki Meşhed’de gömülü. Türbesi çok büyük, bakımlı, korunaklı bir alanda. Meşhed’in ülkenin ikinci büyük şehri olmasında bu türbenin önemli payı var. Her gün farklı kentlerden binlerce İranlı, Şii kökenli Ortadoğulu şehre geliyor, Meşhedi lakabı alıyor. İşte bu yolculukta önemli bir durak Kademgah. Geniş, güzel bir bahçede İmam Rıza’nın konakladığı yer bulunuyor. Çahar Bağ (Dört Bahçe) aynı zamanda İmam Rıza’nın ayakizi olduğuna inanılan siyah bir taşa ev sahipliği yapıyor. Elini yere sürüp su çıkardığı, içtiği pınara uğruyor gelenler. Pazardan satın aldıkları bidonu doldurup abdest alıyor. Pınarın suyundan içiyor.