KARIŞIK

Sultan Melik Gazi..erzincan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sultan Melik Gazi..erzincan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Şubat 2016 Pazar

Sultan Melik Gazi

Sultan Melik Gazi

Sultan Melik Alparslan’ın, Anadolu’nun fethine memur ettiği önemli komutanlarından birisidir. Kendisine verilen bu kutsal vazife çerçevesinde Erzincan, Kemah,Divriği,Şarki Karahisar şehir ve bölgelerini 1070-1080 seneleri arasında fethetmiş ve Mengücik Beyliğini kurmuştur. Kendi adına beğliğin kurulmasında O’nun önceki geçmişi ve savaşlardaki rolü,liderlik yeteneği ve idarecilik vasıfları önem kazanmış olmalıdır.Fethine memur edildiği yerleri 1080’e kadar almış ve yerleşme merkezlerine kendi toplumunu getirip yerleştirmiştir. Bunlar daha ziyade Oğuz boylarından Kayı, Salur, Dodurga, Karaevlekli ve Öregiri gibi öztürk boylarıdır.
Sultan Melik Gazi
Mengücek Ahmed Gazi’nin (ve ona bağlı aile efradının) mümtaz bir yerlerinin oluşu ve kişiliklerinin ehemmiyeti Divriği-Sitte Melik (Şahin-Şah) Türbesi’nin 590 tarihli kitabesindeki “...zalimlerden hesap soran, Anadolu, Suriye ve Ermenistan’ı dize getiren,Alp Kutluğ,Uluğ Hümayun, Ceboğa,Tuğrul-Tekin,Mengücik soyunun ...” terimlerinden anlamak mümkündür.Bu tür arı-Türkçe ünvanlar Mengücek Oğullarının, Oğuz Beğleri’nden önemli bir aile mensubu olduklarını teyid etmesi bir yana; bizzat Mengücek Gazi’nin şahsına kullanılan kutsi sözler ve sıfatlarda, toplumun o asırlarda kendisine verdiği değeri ve O’nun Türk-İslam davası yolundaki çabaları ortaya koymaktadır.
Yine, söz konusu Türbenin aynı kitabesinde “...Elmerhum,es said, eş-şehid, el gazi “ (Rahmetli,kutlu,şehit ve gazi) denilmektedir. Mengücik Gazi adına ve onun bazı sıfatlarını (Adaletli,feth edici vs.) ve yazılı olarak almış bulunduğu yerleri gösteren en mühim belgelerden biri de, Kemah Sultan Melik Gazi Türbesi’nin,Mengücik Gazi’nin yerleşmiş olduğu merkez, beğliğin ilk zaman payitahtı Kemah’dır.Gerek O’nun ve efradının türbelerinin burada oluşu,gerekse kayıp vakfiye suretindeki “...ben emr-i Hak ile sultan-ı amil oldum, layik bil adil tuttum ve Erzurum, Erzincan,Kemah ve Diyarbekir vilayetleriyle kalelerini fetheyledim ve kafirlerin ciğerlerini yaktım ve kılıç vuran padişahtır ki (Mengücik ) Gazidir: Cenab-ı Hak ruhunu şad ve kabrini pürnur eylesin. Bundan sonra ben Kemah Kalesi civarına yerleştim ki o civar Fırat nehri kenarındadır ve hududu şu vecih iledir ki nehri mezkur kale ile mesken arasında geçer ...” İbareler ve gerekse çağdaş müelliklerin ifadeleri bunu teyid ederler.
Mengücek Gazi’nin ölüm tarihini kaydeden hiçbir vesika olmamakla birlikte,ondan sonra Beyliğin başına geçen oğlu Emir İshak’ın hükümdarlığının başlangıç yılı 1118 dir.Bu tarih,aynı zamanda muhtemelen Melik Mengücek Ahmed Gazi’nin vefat yılı olmalıdır.Bu durumda da Mengücek Ahmed Gazi’nin Malazgirt öncesi komutanlığında hayli genç olduğu ortaya çıkar.
Mengücek Gazi de, diğer ilk Anadolu fatihleri gibi evliya mertebesine çıkarılan Türk büyüklerindendir.Asırlardır türbe ve mumyalı cenazesi bilhassa çevre halkın mühim ziyaretgahlarından olmuştur. Lafzı geçtiğinde “mübarek” eklenmeksizin yadedilmez.Evliya Çelebi’nin kaydettiği,yakınındaki köyün “Mübarek” adı alması, Mengücik Gazi ile ilişkili olmalıdır.
Kemah’ın 500m.kadar kuzeyinde,Fırat’ın sağ kıyısındaki kayalık zemin üzerinde;eski bir mezarlığın içindedir.Burası daha evvelden Kemah’ın kenar mahallelerinden biri iken,şimdi terkedilmiştir.Gerçi 1960’lara kadar burada oturan 3 hane varmış.Bunlar da “Türbedarlık”görevini icra ve ifa ederlermiş.Ama şimdi o üç hanenin sadece yıkıntıları kalmış.
Türbe sekizgen bir plan üzerinde altlı üstlü iki kat olarak inşa edilmiş olup,üst kesimin iç kısmında köşeler belirsizleşerek yuvarlak halde horasan sıva ile kaplanmış ve bir kubbe tarzını almıştır.Üst kat küçük bir mescidi andırır türde,ibadet yapılması için bölünmüş gibidir.Türbenin alt bölümü 5 eşit parçadan inşa edilmiştir.Ortada kiremit harcı ile yapılan bir sütun,bu altı eşit parçayı üzerinde tutmaktadır.Sultan Melik bir sanduka içindedir.Her ne kadar bu bölüm iki demir kapıdaki 8 adet asma kilitle muhafaza altına alınmıssa da,rica-minnet dileyen anahtarları temin edip içeri girebilmektedir.Ondan sonra da bilmem kaçıncı yüzyıldan kalma zatın naçiz vücudunu görme ve ondan ibret alma adına medfun Melik hazretlerini guşe-i kabrinde bile rahatsız etmek gibi,bir şenaat işlenmektedir.Rastgele sanduka açılıp,bazen meraklı gözlere,bazen de kameraların ışıklarına emanet edilip pervasızca cümle aleme gösterilmektedir.Tabi bu tür yerli yersiz tabut açıla kapana cesed hayli deforme olmuş ve zedelenmiş durumdadır.
Bundan başka tabutlar da vardır ki bunların içinde de insan kemikleri vardır.Zaman zaman satıhlarında tahribat olan türbe birkaç kez onarılmış ve en son 1991 yılında yapılan restorasyonla bugünkü durumuna gelmiştir.
Köşeleri,yapıda kullanılan aynı ebattaki tuğlalarla örülüp, prizmatik sütunceler halindedir.Sadece giriş diğer yedi köşegenden farklı ve çok daha prizmatik girinti-çıkıntılara sahiptir.Doğu cephesi üzerinde ve çerçevesi birbirini takip eden girinti-çıkıntılardan teşekkül olunan,üzeri tuğladan silme ile süslenen kapıdan içeri girilmektedir.Kapı üzerinde tuğladan yapılmış kufi bir kitabe vardır.
Rolyefli olarak geometrik motiflerle süslü olan alınlık ise,kitabenin üzerindedir. Kubbede,sonraki zamanlarda yapılan bir süs;duvarlarda ise siyah boya ile yazılmış biri farsça iki bölüm kitabe kalıntısı vardır.Girişin solunda uzun bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Alt cenazeliğe üst kapının altına gelen ikinci ve daha küçük,kubbeli (80x105) kapıdan girilir.Bu kapı,yeni ve soldan merdivenli yapı içine alınmıştır.Cenazelik kısmı basık ve ortasında yine sekizgen köşeli bir ayak bulunur.Bu merkezi ayakla duvarlar ortasındaki koridoru çepeçevre dolaşan bir beşik tonozla örtülüdür.Cenazelikte bir mumya beş kadar mezar vardır.Kuzeyden küçük ebatlı kare bir oyuk içeriye nisbi bir ışık sızdırmaktadır.Duvarlar 80 cm. kadar yükseklikte muhteşem taş örmedendir. Genel olarak türbe,inşa malzemesi ve cenazeliğin orijinal şekli ile dikkate şayan bir eserdir.Hatta Anadolu türbeleri içerisinde nadir bir yeri ve apayrı bir tipe haizdir.Kapı üzerinde bulunan kitabede,Kur’an’dan alınan “Küllü nefsin zaikat’ül-mevt= Her nefis ölümü tadıcıdır.” (III/185) Ayeti vardır. Yan cephe duvarının üst bölümüne yakın diğer kufi kitabe hayli haraptır.İhtimal ki,yapının mimarı zikredilmektedir.”Ömer bin İbrahim et Taberi’nin eseri “ Rikka karakterli kitabede ise;”Şeh el meşayih sehm eldin” olduğu sanılır.
Türbenin yapılışından sonra yazılan ve farsça kitabenin metni ve tercümesine değinmiştir.İki bölüm olan bu metinde Megücek Gazi’nin vasıfları bulunuyordu.İkinci ve alt kesimde bulunan kısımda ise: “Melik Alim,adil,teyid olunmuş,mansur,muzaffer;din ve dünyanın yardımcısı,islam ve müslümanların koruyucusu,selçuk oğulları ve Mengüciklerin iftiharı eb-ul Feth Seçuk Şah bin Behram-Şah bin Davut bin İshak.O mengücik idi.Allah onu nimetleri ve gufranıyla gark etsin”
Cenazeliğin girişi üzerinde uzayan mermer bir blok içine hakkolunmuş iki satırlık farsça bir başka kitabe bir kapıya lento vazifesi görüyordu.Şu yazılıdır.
“Dünya durdukça o Mengücik Gazi tarfından aydınlanacaktır.”
Bu metnin de sonraki asırlarda yazıldığı anlaşılmaktadır.Şii temayülüne bakılırsa, Safavilerin kısa süren hakimiyetleri esnasında bir girişim olması mümkün.Ayrıca Ali Kemali’nin tesadüf ettiği ve o zamanlar cenazeliğe geçilen yerde; “(Bu kadın) Rahmeti Rahmana 753 cemaziyel ahır ayında kavuştu.” yazılı bir kadın mezar taşı kitabesi bulunuyor

http://www.erzincan.gov.tr/..alıntıdır..