Kutlu Özen
Muhammet Gani Baba
Muhammet Gani Baba yatırı, Divriği’ye 24 km. uzaklıktaki Anzağar (Kevendüzü) köyündedir. Türbe, köyün üst başındadır. Dikdörtgen planlı, tek odalı, ahşap yapılı ve kiremit örtülü bu türbe, 2001 yılında modern bir yapıya kavuşmuştur. 20 Ağustos 2001 tarihinde ilçe Kaymakamının da katıldığı açılış merasimine, Divriği ve Sivas kökenli ünlü halk ozanları da katılmıştır. Arguvan yöresinden gelen İsa köylüler, törene ayrı bir renk katmışlardır. Gani Baba’nın torunlarından Hüseyin Şahin dedenin türbenin bugünkü hale gelmesinde büyük çabaları olmuştur.
Gani Baba’nın Tarihi Kişiliği
Hayatı hakkında tarihi bilgilere sahip olduğumuz iki yatırdan birisi de Muhammet Gani Baba yatırıdır.
Muhammet Gani Baba, Divriği’nin Anzağar köyünde doğmuş (1826) ve yine bu köyde Hakk’a yürümüş (1889) ünlü bir Bektaşi babasıdır. Onun ünü, Divriği yöresinde ilk defa bir Bektaşi tekkesi tesis etmesinden ileri gelmektedir.[1]
Nitekim Hasluck da “Bektaşilik Tetkikleri” adlı eserinde bu tekke hakkında şu bilgileri verir:
“... Divriği’den üç saat mesafede Gani Baba isminde alim bir Bektaşi Şeyhi tarafından tesis edilen ve Anzağar Tekkesi namını taşıyan bir zaviye vardır.”[2]
Bugün (1997), Gani Baba’nın tesis ettiği bu tekkeden hiçbir iz kalmamıştır. Yalnızca, Gani Baba’nın sağlığında inşa edilen köy camisi kısmen ayaktadır.[3]
Gani Baba'nın Soyu
Gani Baba’nın soyu hakkındaki bilgiler tamamen mahalli rivayetlere dayanmaktadır. Rivayete göre, Gani Baba’nın ataları üç kardeş olarak Horasan’dan gelmiştir. Anadolu’ya gelen bu üç kardeşten birisi Gümülcine’ye, diğeri de Arnavutluk’a yerleşmiştir. Derviş Ağa adındaki üçüncü kardeş de Divriği’ye gelerek “Garip Musa Tekkesi”ne yerleşmiştir. Garip Musa yatırı bugün de önemli bir adak yeri olup Güneş köyünün üst tarafında yer alır. Yörede “Küçük Tekke” adıyla bilinir.[4]
Derviş Ağa, bu tekkeye uzun müddet hizmet etmiş ve burada evlenmiştir. Bu evlilikten Derviş Ağa’nın Haydar, Kamber ve Süleyman adlarında üç erkek evladı dünyaya gelmiştir.[5] Gani Baba’nın soyundan gelen Karataş’a göre Derviş Ağa’nın evlatları Haydar, Kamber ve Süleyman’dır. Bunlar, Garip Musa Ocağı’na bağlı dedelerdir. Kaynak şahıs, Anzağar köyü 1934 doğumlu Hüseyin Şahin ise, Derviş Ağanın evlatlarının Kamber, Haydar ve Sürmeli Dede olduğunu söylemektedir. Gani Babanın torunu olan Hüseyin Şahin’e göre Kamber Ağa, Anzağar doğumludur. Kamber Ağa, Anzağar’da evlenir, bu evlilikten Sürmeli Dede, Muhammet Gani Baba ve Haydar Dede olmak üzere üç evladı dünyaya gelir. Muhammed Gani Baba, Hacı Bektaş Dergahı’na gitmeden önce Garip Musa Ocağı’na bağlı bir Alevi dedesidir. Babalık unvanını sonradan almıştır.
Gani Baba’nın Doğumu
Derviş Ağa’nın oğullarından Süleyman Ağa, Divriği’nin Anzağar (Kevendüzü) köyüne yerleşir. Burada evlenir. Bu evlenmeden Sürmeli Dede, Muhammed Gani Baba ve Haydar Dede olmak üzere üç evladı dünyaya gelir.[6] Mezar taşı kitabesine göre Muhammet Gani Baba'nın doğumu 1826’dır.
Gani Baba'nın Evlenmesi
Muhammet Gani Baba, Anzağar’da evlenir. Bu evlilikten üçü erkek, altısı kız olmak üzere dokuz evladı dünyaya gelir. Erkek evlatları Ahmet, İbrahim ve Abdullah’tır.
Bunlardan Ahmet ve Abdullah, Gani Baba’nın sağlığında vefat ederler. 25 yaşlarında vefat eden Ahmet’in mezarı Arguvan’da, Abdullah’ınki Divriği’nin Bahtiyar Venk (Gökçebel) köyündedir.[7]
Gani Baba’nın hayatta kalan tek oğlu İbrahim’dir. İbrahim, Gülbahar Hanım’la evlenir. Bu evlilikten Ahmet Baba doğar (1866). Gani Baba’dan sonra tarikatı oğlu İbrahim değil, torunu Ahmet Baba yürütür (1866-1929).[8]
Gani Baba'nın Hacı Bektaş Tekkesi'ne Gitmesi
Gani Baba, Anzağar halkı tarafından sevilip sayılan bir zattır. Dürüstlüğü, çalışkanlığı ve alçak gönüllü olmasıyla büyük küçük herkesin sevgisini kazanır.
İbo Baba (?) zamanında (?) Hacı Bektaş Tekkesi'ne gider. Oniki yıl tekkeye hizmet eder. Verilen her görevi yerine getirir. Onun bu dürüstlüğü ve çalışkanlığı diğer dervişleri kıskandırır. Dervişler, zaman zaman Gani Baba’nın gururuyla oynarlar. Hatta bir seferinde Gani Baba’ya helaların temizliğini verirler.
Bir gün İbo Baba’nın helaya gideceği sırada helayı kirletip, süpürgeyi saklarlar... Gani Baba, mendili ile -bir rivayete göre sakalı ile- kirletilen yerleri temizler. Bu durum İbo Baba’ya malum olur. Bu hadiseden sonra İbo Baba, Muhammet (Gani) Baba’yı yanına çağırır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:
― Oğlum, senin hizmetinden çok memnunum. Sen bu tekkeye Muhammet Dede olarak geldin; bundan sonra adın Muhammet Gani olacak, Gani Baba olarak gideceksin! Köyüne bir tekke açacaksın, dervişlerin olacak, halka hizmet edeceksin. Babalığın hayırlı uğurlu olsun...
Görüldüğü gibi Anzağar köylü Muhammet’e, Gani unvanı İbo Baba tarafından verilmiştir. İbo Baba tarafından Gani Baba’ya icazet verilir ve dervişlikten Babalığa yükseltilir.
Gani Baba'nın Anzağar Tekkesi'ni Açması
Muhammet Gani Baba, İbo Babanın helalliğini alarak, kendisine verilen kutsal eşyalarla birlikte Anzağar’a döner.
Köyüne dönen Gani Baba, ilk iş olarak muhteşem bir cami yaptırır. Daha sonra köy içindeki tekkenin yapımına geçer. O güne kadar köyde hela/tuvalet yokmuş; köylüler taharetlenmeyi bilmezmiş; köylülere hela yapmalarını ve taharetlenmeyi mecbur tutar. Ünü gittikçe artan Gani Baba’nın bu arada muhipleri/sevenleri ve dervişleri çoğalır.[9]
Çeşitli Yerlerin Gani Baba Tekkesi'ne Bağlanması
Gani Baba, çeşitli yerlerde nüfuz bölgeleri oluşturur. Divriği’nin Purunsur, Venk, Bahtiyar Venk, Susuzören, Göndüren, Karsı, Paynik, Ürük, Kilisecik, Sevir, Birestik, Karasar, Örenik; Şarkışla’nın Emlek yöresi köyleri ve bu arada Âşık Veysel’in doğum yeri olan Sivrialan; Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı birçok köy; Erzincan’ın Tercan yöresi, Kars’ın Selim ilçesine bağlı köyler Gani Baba Tekkesi'ne bağlanır. Bugün de bu bağlılık kısmen devam etmektedir.
Gani Baba, yalnızca Divriği’nin Alevi köylerini tekkeye bağlamakla kalmamış, Sünni Divriği eşrafından bazılarını da tekkenin muhibi yapmıştır.[10]
Gani Baba'nın İkinci Bir Tekke Açması
Köyün merkezinde açmış olduğu tekkede beş-altı yıl kalan Gani Baba, müritleri ve muhipleri çoğalınca köyün üst tarafına çekilerek yeni bir tekke inşasına başlar. Bu, mimari şekil olarak Hacı Bektaş'taki tekkenin benzeridir. Çok büyük bir ayin odası, mescit, mutfak, kiler; derviş ve misafirler için odalar yapılır. Yeni bina artık müritlerine, muhiplerine ve misafirlerine yetecek büyüklüktedir.
Gani Baba, diğeri Bektaşi tekkelerinde olduğu gibi bedeni hizmete çok büyük önem verir. İlk önce tekke yakınlarında küçük bir meyve bahçesi kurar. Buraya her çeşit meyve fidesi getirtip diktirir. Bu hareketiyle köylülere örnek olur. Ayrıca, tekkenin odun ve yakacak ihtiyaçlarını karşılamak için muhtelif yerlere binlerce söğüt, kavak, keçi, inek, tavuk.. besler. Bunun yanı sıra bir kısım dervişler de çiftçilik yaparlar, ekin ekip, tarla biçerler... Hayvanların yaylım yeri Eğriçimen Yaylası'dır.[11]
Görüldüğü gibi Gani Baba Tekkesi, hem din, hem de dünya işlerinin birlikte yürütüldüğü bir yer, bir okuldur. Dervişler, köylerine bütün bu bilgileri almış olarak dönerlerdi.
Gani Baba'nın Hakk'a Yürümesi
Gani Baba, bütün bu hizmetler arasında Kerbela’ya da gider. Birkaç yıl kaldıktan sonra hacı olarak döner.
Muhammet Gani Baba, 63 yaşında iken 1305 (1889)’de Hakk’a yürür. Tekke civarındaki bugünkü türbesine gömülür.[12]
Gani Baba'nın Menkıbevi Hayatından Örnekler
· Menkıbe: Gani Baba’nın Toprağı Tohum Etmesi
Gani Baba, zaman zaman çok sevdiği ve Eğriçimen Yaylası’na hudut olan Arguvan’daki müritlerinin yanına gidip gelirmiş. Gene bir gün Arguvan’a giderken, yol kenarında çift sürmekte olan bir muhibine rastlar. Babanın geçtiği sırada çiftçi, tohumu bittiği için işi bırakmış ve öküzleri de salmıştır. Köyüne gidip tohum getirmek düşüncesindedir.
Gani Baba, çiftçiye selam verir. Sonra aralarında şu konuşma geçer:
― Tohum saçmayı niçin bıraktın?
― Tohumum bitti... Köye gidip tohum alıp geleceğim.
Baba, atından iner ve çiftçinin önlüğünü yerden aldığı toprakla doldurur. Sonra çiftçiye hitaben:
― Haydi, öküzleri çifte koş! Önlüğüne koyduğum toprağı, tohum niyetine tarlaya saç... Erenlerin himmetiyle çok ekin olacak, der.
Çiftçi, denileni yapar. Gerçekten de o yıl tarladan bol miktarda kunduru cinsi buğday elde eder.[13]
· Menkıbe: Gani Baba'nın Kendisini Cezalandırması
Gani Baba, bir gün köyün dışına çıkar. Gezinti sırasında birbirleriyle sevişen bir çift görür. Onların hareketlerini görmemek için başını çevirip sessizce uzaklaşır. Biraz uzaklaştıktan sonra, elinde olmayarak bir daha dönüp bakar. Tekkeye gelince düşünmeye başlar. Yaptığı ikinci hareketin doğru olmadığını; çünkü nefsine uyduğunu, nefse uymanın günah olduğunu düşünür. Kendisini günahkar hisseder. Çile çekmek, nefsini cezalandırmak için köyden ayrılır. Bir müddet Hacı Bektaş Tekkesi’nde kalır, çile çeker... Ruhen huzura kavuştuktan sonra tekrar Anzağar’a döner.[14]
· Menkıbe: Gani Baba’nın Elindeki Asa ile Su Çıkarması
Gani Baba, köylülerin saygısızlığından yılıp köyün üst tarafında yeni bir tekke inşa etmeye karar verince, dervişler su sıkıntısı çekmeye başlamışlar. Su almak için ya eski tekkenin yerine ya da yakın mahallelere gidiyorlarmış. Köylüler de dervişlere kızıp hakaret ediyorlarmış.
Baba, dervişlerin çektiği sıkıntıyı bildiğinden bir gün çok sevdiği dervişi Memo’yu yanına alarak tekkenin yukarılarına doğru çıkar. Sonra elindeki asa ile toprağın bir yerini işaretler. Memo’ya hitaben:
― Yarın dervişler burayı eşsinler. Erenler bir su nasibi gönderecektir, der.
Dervişler, işaret edilen bir yeri iki gün eşerler. Üçüncü gün, eşilen yerden bacak kalınlığında bir su çıkar. Bu suyu kanal kazarak tekkenin önüne kadar getirirler, bir de çeşme yaparlar.[15] Ölümünün üzerinden bir asır geçmesine rağmen bugün bile Gani Baba'ya olan sevgi ve saygı bütün canlılığı ile devam etmektedir. Her yıl Divriği’nin Purunsur (Demirdağ), Venk (Oyuktepe), Bahtiyar Venk (Gökçebel), Karsı (Uzunbağ), Susuzören, Göndüren, Paynik, Ürük, Kilisecik (Ekinbaşı), Sevir (Beyköy), Birestik (Danişment), Karasar, Örenik (Aydoğan); Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı bir çok köyler, bu arada İsa Köy, Sülmenli, Tahir Köyü; Erzincan’ın Tercan yöresi; Kars’ın Selim ilçesine bağlı köyler Gani Baba’ya gelirler. Türbesini ziyaret ederek çeşitli dileklerde bulunurlar. Kurbanlar keserler, pişirilen yemekleri hep birlikte yerler, dini toplantılar yaparlar... Kısaca her yıl bu geleneği sürdürürler.
Bkz. Kutlu Özen: "Muhammet Gani Baba Yatırı" Cem 35 (2002) 117: 9-10.
[1] E. Behnan Şapolyo: Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi. İstanbul 1964: 323-324.
[2] F. V. Hasluck: Bektaşilik Tetkikleri. Çev. Ragıp Hulusi, İstanbul 1928: 15.
[3] Anzağar (Kevendüzü) köyündeki 14.8.1985 tarihli alan çalışmamız.
[4] Necdet Sakaoğlu: "Seyyid Garip Musa Ocağı" Tarih ve Toplum 61 (1989): 25.
[5] Kemal Karataş, Divriği Anzağar köyü, 1929 doğumlu.
[6] Hüseyin Şahin Dede, Anzağar köyü 1934 doğumlu.
[7] Hüseyin Şahin.
[8] Hüseyin Şahin ve Kemal Karakuş.
[9] Alevilik de bir dedeye bağlı olana talip denir. Talibe göre dede mürşittir. Her dedenin belirli köylerde talipleri vardır. Bektaşilik ve Mevlevilik de tarikata giren kişiye muhip denir. Muhibin derviş olabilmesi için soyunması; yani dergâha gidip ikrar vermesi, ben derviş olacağım, bu tekkeye hizmet edeceğim demesi lazımdır. Bektaşilikte bu hizmetin zamanı muayyen değildir. Mevlevilikte ise binbir gündür. Divriği ilçesinde muhip, tekkeye yakınlık duyan anlamında kullanılmaktadır. Bkz. Abdülbaki Gölpınarlı.
[10] Muhammet Şahin Baba’nın verdiği bilgi.
[11] Muhammet Şahin Baba’nın verdiği bilgi. Bektaşi tekkelerinde genellikle vakıf olmadığı için müritler tarla, bahçe, bostan... işlerinde çalışmak zorundadırlar. Bektaşi tekkelerinde bedensel hizmet ön plandadır. Diğer tekkelerde bu durum pek görülmez. Bkz. A. Gölpınarlı: Tasavvuftan Dilimize...
[12] Muhammet Şahin Baba’nın verdiği bilgi.
[13] Hüseyin Şahin, 14.8.1985 tarihli derleme.
[14] Hüseyin Şahin, 14.8.1985 tarihli derleme.
[15] Kemal Karataş ve Hüseyin Şahin’den yaptığımız derleme.