İMAM NAKİ TÜRBESİ... IRAK
Irak – Samerra – Oğlu İmam Hasan askeri hazretlerinin yanında
Medine’nin 3 mil uzağında bulunan ve Mûsa b. Ca’fer tarafından kurulan Sureyya köyünde 214 (829) yılında doğdu. Babası Muhammed Cevâd et-Takî, annesi Semâne veya Sûsen adında Mağribli bir cariyedir. Annesinin Halife Me’mûn’un kızı Ümmü’1-Fazl olduğu da rivayet edilir. Künyesi Ebü’l-Hasan, en meşhur lakapları Hâdî ve Nakî’dir. Bunlardan başka Nâsih, Fettâh, Emîn, Murtazâ lakaplarıyla da anılır. Bağdat yakınlarındaki Sâmerrâ şehrinin Asker mahallesinde oturduğu için Askerî nisbesini almıştır.
Sâmerrâ’da altı yıl birlikte yaşadığı babası ölünce yaşının küçüklüğüne rağmen İsnâaşeriyye Şîası tarafından imam kabul edildi. Küçük bir grup ise kardeşi Mûsâ’yı imam olarak tanıdı. Avfî, Deylemî, Muhammed b. İsmâil es-Saymerî gibi şairler kendisini öven şiirler yazdılar. Hasan el-Askerî, Hüseyin, Muhammed, Ca’fer, Âişe (veya Al iyye) adlarında dört oğlu ve bir kızı olan Ali el-Hâdî’nin soyu sekizinci kuşakta Hz. Fâtıma ve Hz. Ali’ye ulaşır. Kendisinden sonra ise Hasan Askeri ile devam eder.
Aynı zamanda bir fıkıh âlimi olan Ali el-Hâdî, Halife Vâsik ve Mu’tasım devirlerinde Medine’de ömrünü zühd ve takvâ içinde ilimle uğraşarak, Kur’an, hadis, akaid ve fıkıh dersleri okutarak geçirmiştir. Ancak Mütevekkil döneminde birkaç defa halifeye şikâyet edildi. Medine Valisi Abdullah b. Muhammed de evinde silâh, devrin yöneticileri tarafından mahzurlu görülen bir kitap ve taraftarlarına ait eşya bulundurmakla suçlayarak onu halifeye ihbar etti. Ali Naki El hadi hazretleri , halifeye kendisini savunan bir mektup yazdı. Bunun üzerine Mütevekkil Ali Naki El hadi hazretleri’ye inanarak valiyi değiştirdi. Fakat sonraları Şiîler’in halifeye hücum hazırlığı içinde bulundukları haberi gelince, Mütevekkil, Ali’yi Bağdat’a getirmek üzere Yahyâ b. Herseme’yi Medine’ye gönderdi. Halifenin emriyle gelen Türk asıllı görevliler, onu tek başına kıbleye yönelmiş olarak Kur’an’daki va’d ve vaîd âyetlerini okurken buldular ve alıp Sâmerrâ’ya götürdüler (848).
Hayatının geri kalan kısmını burada gözetim altında geçiren Ali el-Hâdî, bununla birlikte şehir içinde serbest dolaşıp üst seviyedeki kimselerle görüşebiliyor, halifeden yardım görüyor ve taraftarlarıyla temas kurabiliyordu. Sâmerrâ’da vefat eden Ali Naki El Hadi hazretleri ikamet ettiği eve defnedildi. Şiîler onun, Halife Mu’tez veya Mu’temid tarafından zehirlendiğini iddia ederler ve genç yaşta ölmesini buna delil gösterirler.
Âlim, müttaki, cömert ve zâhid bir kişi olan Ali el-Hâdiye Şiî rivayetlerde, çok sayıda yabancı dil bilmesi, beklenmedik fırtınaları ve bazı insanların vefatını önceden haber vermesi, avucuna aldığı taş parçalarının altına dönüşmesi gibi kerametler atfedilir.
Ali Naki El Hadi hazretleri’ne üç risâle nisbet edilir:
1. Risâle fi’r-red “alâ ehli’l-cebı ve’t-tefviz. Cebriyye ile Kaderiyye’nin tenkit edildiği bu risâle İbn Şu’be’nin Tuhafü’l-cukîıl adlı eseri içinde yayımlanmıştır (Beyrut 1969).
2. Kıt’a min ahkâmi’d-dîn. Fıkha dair olan bu risaleyi Şehrâşûb, Mükâtebetü’r-ricâl canil-‘Askeriyyîn adlı eserinde nakletmiştir.
3. Mübâhasâtü Yahyâ b. Ekşem. Bu risâle de İbn Şu’be’nin Tuhafü’l-‘ ukül’ünde mevcuttur.
1. Risâle fi’r-red “alâ ehli’l-cebı ve’t-tefviz. Cebriyye ile Kaderiyye’nin tenkit edildiği bu risâle İbn Şu’be’nin Tuhafü’l-cukîıl adlı eseri içinde yayımlanmıştır (Beyrut 1969).
2. Kıt’a min ahkâmi’d-dîn. Fıkha dair olan bu risaleyi Şehrâşûb, Mükâtebetü’r-ricâl canil-‘Askeriyyîn adlı eserinde nakletmiştir.
3. Mübâhasâtü Yahyâ b. Ekşem. Bu risâle de İbn Şu’be’nin Tuhafü’l-‘ ukül’ünde mevcuttur.