KARIŞIK

21 Ocak 2016 Perşembe

KÜÇÜK ÇAMLICA TEKKESİ

KÜÇÜK ÇAMLICA TEKKESİ
Âyin günü bilinmeyen bu Bektâşî Tekkesi, Küçük Çamlıca Tepesi'nin güney eteklerinde ve bu isimle bilinen mesirenin sol tarafında ve yüksek bir mahalde idi. Hadîkatü'l-Cevâmi yazarı: "Eskiden bir tekke iken yerine Sultan IV. Mehmet Han bir saray-ı âli yaptırmıştır." demektedir.
Sultan IV. Mehmet, (1648-1687) bu sarayı, Küçük Çamlıca Çeşmesi ve camisi ile beraber 1064 (1654) tarihinde yaptırdığına göre, tekke bu sıralarda mevcut idi.

Alemdar Baba Türbesi

Alemdar Baba Türbesi



İsmini verdiği Alemdağı üzerinde ve bu dağın köye bakan yamaçlarında ve oldukça yüksek bir mevkidedir. Alemdağı-Şile Yolu'nun sol tarafında bulunan bu açık türbe, bugün askeri bölge içinde kalmış bulunduğundan çok bakımlıdır
Alemdar Baba Türbesi
İsmini verdiği Alemdağı üzerinde ve bu dağın köye bakan yamaçlarında ve oldukça yüksek bir mevkidedir. Alemdağı-Şile Yolu'nun sol tarafında bulunan bu açık türbe, bugün askeri bölge içinde kalmış bulunduğundan çok bakımlıdır. Türbeye, Kışla Otobüs Durağı'nda indikten sonra, önünüze çıkan asfalt yoldan gidilir. Yolun iki başında birer bakkal dükkânı vardır. Takriben kırk dakika yüründükten sonra varılır. Diğer bir yol da, Alemdağı Köyü içinden geçmektedir.
Alemdağı merkezinde otobüsten indikten sonra soldaki yola sapılır. Biraz ileride ve solda 1972 tarihinde yapılan yeni cami vardır. Daha sonra da dört yol ağzı mevkiindeki eski köy meydanına varılır. Burada set üzerinde bir kahve, Ermeni Kilisesi iken sonradan cami haline getirilen ve yeni cami yapıldıktan sonra terk edilen mabetle birlikte onun yan tarafında ve yol üzerinde de kitâbesiz bir çeşme vardır. Çeşmenin önündeki yoldan 40 dakika kadar yüründükten sonra türbenin önüne varılır. Etrafını alçak bir duvarın çevirdiği Alemdar Baba kabrinde kitâbeli bir taş yoktur. Üzerinde her zaman iki Türk Bayrağı dalgalanmaktadır.

Alemdar Baba Kimdir?
Türklerin Anadolu'ya yerleşmesinde büyük emeği geçen Alemdar Baba, ünlü bir Türk kumandanı olup asıl adı Tur-Hasan Bey'dir. Bundan bozma olarak Turasan veya Torasan isimleriyle de anılır. Battal Gazi Destanı'nın bir devamı olan Danişmendname'ye göre, merkezi Malatya'da bulunan Danişmendliler emaretinin kurucusu ve Sultan Melik Şah'ın (1072-1092) ümerası Emir Danişmend Ahmed Gazi (öl. 1104 Niksar) "Hazreti Peygamber'in bir işareti ile Rum (Anadolu) gazasına memur olur." Cihada başlamak için Bağdat'a Halife'ye adam gönderip izin ister, Halife de Danişmend Gazi'ye ve Turasan Bey'e ferman yazar, onlara hil'at ve sancak ile, Battal Gazi (öl. 740 Seyitgazi) ve Ebu Müslim'in (öl. 755) bayraklarını da gönderir.

Yedi Eminler Türbesi

Yedi Eminler Türbesi



Halk arasında "Yedi Emirler Türbesi" adıyla da bilinen türbe, İnadiye semtinde ve meşhur İnadiye Tekkesi'nin ön tarafında, Gündoğumu Caddesi ile İnadiye Mezarlık Sokağı'nın birleştiği yerde ve sokağın sol köşesine yakın bir yerde idi. Tam köşede ise Haşim Baba'nın türbesi vardır.

Yedi Eminler Türbesi
Halk arasında "Yedi Emirler Türbesi" adıyla da bilinen türbe, İnadiye semtinde ve meşhur İnadiye Tekkesi'nin ön tarafında, Gündoğumu Caddesi ile İnadiye Mezarlık Sokağı'nın birleştiği yerde ve sokağın sol köşesine yakın bir yerde idi. Tam köşede ise Haşim Baba'nın türbesi vardır.
Hadîka yazarı bu türbe hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Şeyh Yusuf Efendi, 1166 (1752) senesi vefat etmiş ve Bandırmalı Tekkesi Türbesi'nde medfundur. Türbesi kadim (eskiden kalma) olup içinde medfun bulunanlardan biri, İstanbul'un fethinde ilk defa cuma namazı kılıp hutbe okuyan zattır. Ve etrafında medfun olanlar dahi o zatın akraba ve müteallikasındandır." Hüseyin Efendi'nin bu açıklamasından türbenin, İstanbul'un fetih yılı olan 1453 tarihinden bir müddet sonra yapılmış olduğu ve Üsküdar'ın en eski türbelerinden bulunduğunu anlamaktayız. Fetih günü, ilk defa cuma namazı kılıp hutbe okuyan bu zatın adı, Hadîka yazarı'nın diğer eseri Mecmua-yı Tevarih'e göre İbrahim Efendi'dir. Kendisi, Hatibzâde ailesinin başı idi. Ahşap olan türbe, Şeyh Yusuf Efendi hayatta iken, Kâmil Ahmet Paşa tarafından "bina ve ihya" edilmiş ve bu arada da mescit olarak kullanılan "Zaviye-i reŞasını tamir ve tevsi" ettirmiştir. Bu tamir sırasında türbe içinde bulunan "Meşayih-i sairenin sandukaları da" elden geçirilmiştir.
Kâmil Ahmet Paşa, muhtelif valiliklerde hizmet görmüş, reisü'l-küttab, başdefterdar ve sadaret kethüdalığı gibi yüksek görevlerde bulunmuş değerli bir devlet adamı idi. 1177 senesi Cemaziyelevvelinde (Kasım 1763) vazife ile bulunduğu Girit Adası'ndaki Hanya Kalesi'nde vefat etmiştir. İsmi cismine mutabık, fukaraya merhametli idi. 1930 tarihlerinde harap olan ve bugün yeri arsa halinde bulunan türbede, Hatipzâdeler'den ve Şeyh Yusuf Efendi'den başka, Yusuf Efendi'nin büyük oğlu ve Selâmi Ali Efendi adına yaptırılan Acıbadem Tekkesi şeyhi Ömer Efendi ve Sadrazam Koca Yusuf Paşa'nın (öl. Medine 1800) torunu ve ulemadan Mahmut Bey'in oğlu olup 1300 (1882) tarihinde vefat eden, Mollabey lâkabıyla ünlü bulunan Şeyhülislâm Mir Ahmet Muhtar Beyefendi'nin ve Muhsin Bey'in sandukaları vardır. Şeyhülislâm Ahmet Muhtar Beyefendi, oğullarından birine bu tekkenin şeyhi Haşim Baba'nın, diğerine de Ali Haydar'ın ismini vermiştir.
Şeyhülislâm Ahmet Muhtar Beyefendi'nin oğlu, Mustafa Haşim Beyefendi, medrese eğitimi gördüğü halde sonradan ilmiye rütbesini mülkiyeye çevirerek vezir yani paşa ve 21 Temmuz 1908'de de, Küçük Said Paşa kabinesinde Maarif Nazırı olmuştur. 1920 tarihinde vefat etmiş ve bu türbeye gömülmüştür. Üsküdar'da, Salacak Semti'ndeki köşkünde vefat ettiği söylenir. Haşim Paşa, 17 Rebiyülevvel 1298 (17 Şubat 1881)'de, Temyiz Mahkemesi Ceza dairesi azası olduğundan, Mithat Paşa'nın Yıldız Mahkemesi sırasında bu görevde bulunmuştur.

ABDURRAHMAN GAZİ TÜRBESİ

ABDURRAHMAN GAZİ TÜRBESİ



Türbe, Samandra Köyü'ndedir. Dört yol ağzı olan köy meydanında Yakacık, Kurtköy ve Sarıgazi taraşarından gelen yollar birleşmektedir. Türbeye dördüncü yoldan girilir.





ABDURRAHMAN GAZİ TÜRBESİ
Türbe, Samandra Köyü'ndedir. Dört yol ağzı olan köy meydanında Yakacık, Kurtköy ve Sarıgazi taraşarından gelen yollar birleşmektedir. Türbeye dördüncü yoldan girilir. Bu yol, Yakacık yolunun karşısında olup sağ tarafta bir kasap dükkânı, sol tarafta ve set üzerinde ise, bir kahve vardır. Bu toprak yoldan, biraz ilerideki 'Dede Bayırı' adı ile anılan tepeye çıkılır. Tepenin eteklerinde ve yol kenarında kitâbesiz bir çoban çeşmesi vardır. Abdurrahman Gazi'nin türbesi bu tepe üzerindedir. Türbe yüksek bir yerde bulunduğundan Aydos ve Alemdağı taraşarını gören geniş ve güzel bir manzarası vardır. Açık türbenin etrafını alçak bir duvar ve demir parmaklık çevirmiştir. Üç taş basamakla türbeye girilir. Burada ulu ağaçların altında biri küçük diğeri büyük iki kabir vardır. Baş ve ayak taraşarına kısa, yuvarlak şâhideler dikilmiştir. Üzerlerinde ve türbenin diğer bir yerinde yazı ve tarih yoktur.
Abdurrahman Gazi kabrinin baş tarafında zemini taş döşeli bir namazgâh mahalli vardır. Büyük bir fenerde daima mum yakılmaktadır. Köyün arkasındaki Büyükbakkalköy, Samandra ve Aydos mevkileri Orhan Gazi zamanında, Abdurrahman Gazi tarafından feth edildiğine göre, bu havali de, bu kahraman Türk kumandanı idaresindeki atlı birliklerce ele geçirilmiştir. Merdivenköy Tekkesi de bu sırada kurulmuştur. Bektâşî inancına göre bu harplerde şehit düşenler 40 erenlerdir ki, bunlardan biri Dâver Baba, diğeri Başıbüyük Köyü içinde Çiğdem Suyu Çemesi'nin karşısında son yıllarda kabir taşı kaybolmuş bulunan Ahmet Baba'dır. Hammer'e göre, Orhan Gazi'nin silâh arkadaşları bulunan Akçakoca, Konuralp, Abdurrahman Gazi, Kara Cebes, kuzeyde Karadeniz, güneyde İzmit Körfezi, batıda İstanbul Boğazı ile sınırlı yarımadaya girdiler, ancak Boğaziçi kıyılarında durdular...
Boğaziçi kıyılarında ve birincisi Üsküdar'dan 4, ikincisi 3 fersah (45 km.) uzaklıkta bulunan Aydos ve Semendre (Samandra) kalelerine doğru ilerlediler. Dâver Baba ile Ahmet Baba, Abdurrahman Gazi kumandasındaki küçük ordunun sadece iki cengâveri idi.

NAKKAŞ BABA TÜRBESİ



Türbe, Nakkaş Baba Mezarlığı'nın caddeye açılan üç kapısından, Beylerbeyi tarafındaki merdivenli kapıdan girildiğinde, merdivenler bitmeden sol tarafta asırdîde bir servinin gölgesindedir.




NAKKAŞ BABA TÜRBESİ
Türbe, Nakkaş Baba Mezarlığı'nın caddeye açılan üç kapısından, Beylerbeyi tarafındaki merdivenli kapıdan girildiğinde, merdivenler bitmeden sol tarafta asırdîde bir servinin gölgesindedir. Bu açık türbenin etrafını alçak bir duvar çevirmiştir. İnce, silindir şeklindeki baş ve ayak şâhidelerinde yazı yoktur. Baş taşı üzerine altı parçalı bir sikke yerleştirilmiştir ki, bu tip serpuş başka hiç bir yerde mevcut değildir.
Duvar üzerindeki demir korkuluğa: "Yavuz Sultan Selim ricalinden Nakkaş Baba İstanbul Belediyesi 1953" diye bir levha asılmıştır. Bu tarihte yol genişletilmiş ve merdivenler yapıldığı gibi mezarlık duvarı da geri alınmıştır. Mir'at-i İstanbul adlı eserin sahibi Mehmet Raif Bey: "Bu mevkiin bu nam ile anılmasına sebeb üst tarafındaki makberede 'Nakkaş Baba' namındaki bir zatın türbesi bulunduğundan ileri gelmiştir." demekte ve "Nakkaş Baba, Cennetmekân Sultan Selim Han-ı Kadîm'in Çaldıran muzafferiyetini müteakib Tebriz şehrini feth ve istilâ ile Dersaâdet'e avdet buyurdukları esnada Tebriz ahalisinden Dersaâdet'e getirdikleri erbab-ı san'at ve maarif arasında Şeyh Nakkaş Baba dahi mevcut idi. O asırda meşhur bulunan Habib-i Karamanî'den inabet birle kesbi kemalet ederek ismine mensup köyde zıraatla meşgul olurdu." demektedir. Bugün Cemil Molla ismiyle yad edilen eski Nakkaş Baba mevkii hiç bir zaman bir köy olmadığına göre bu köyü başka yerde aramak icap eder.
Baba Nakkaş Kimdir?
Üstünde Fatih Sultan Mehmet'in altınlı ve etrafı yazılı tuğrası olan Safer 880 (Haziran 1475) tarihli Arapça bir vakŞyeden öğrendiğimize göre, Baba Nakkaş, Fatih devri (1446- 1481) sanatkarlarından bir zat olup "üstad-ı muazzam, Hazreti padişahın yakınlarından" idi. İsmi, "Mehemmed ibni Şeyh Bayezidü'şşehir bi-Baba Nakkaş" yani Baba Nakkaş diye anılan ve Şeyh Bayezid'in oğlu olan Mehmed'dir. Yine aynı vakŞyeye göre Fatih, 'Kutlubey' denen ve Çatalca yakınlarında bulunan bir köyü arpalık olarak 870 (1465-66) tarihinde bu zata vermiştir.
Bundan on sene sonra Baba Nakkaş bu köye bir cami yaptırarak burasını vakfetmiş ve köy bundan sonra onun adı ile anılmaya başlamıştır. Bu köy bugün de mevcut olup Büyük Çekmece Gölü ile Terkos Gölü arasında ve Hadımköy'ün kuzey batısındadır. Peçevî İbrahim Efendi (1574-1650), tarihinde: "Derviş Mehmed, Şeyh Baba Nakkaş'ın oğlu idi. Ve bölük ulûfesine mutasarrıf idi.
Babası namına olan karyede ziraat ve harasetle meşgul olurdu, merhum ve mağfurün-leh Sultan Süleyman Han sayd ü şikâr bahanesiyle ol semtlerde seyran ettikçe Baba Taamı diyu mahazar ihsar iderdi. Saadetlu padişah kendüde kabiliyyet müşahede itmeğle riyasete nasbedüb ba'dehu Defter Emini oldu...." demektedir. Bu açıklamadan Baba Nakkaş'ın Derviş Mehmet ismindeki bir oğlunun Kanunî devrinde (1520-1566) defterdar olduğunu öğreniyoruz.
Derviş Mehmet Çelebi ismiyle bilinen bu zat 1561-62 tarihleri arasında ve 1569-1573 tarihleri arasında olmak üzere iki kere baş defterdarlı k görevinde bulunmuştur. VakŞyeye göre Mehmet Baba Nakkaş'ın oğlu "Mahmudü'l-Defterî"dir.
Bunun oğlu "İbn Baba Nakkaş" namıyla maruf Defterdar-ı esbak Derviş Mehmet Çelebi'dir. İşte Sultan Süleyman'a 'Baba taamı' ikram eden bu zattır. Derviş Mehmet Çelebi'nin 'Şeyh Mustafa' adlı bir kardeşi vardır. Her ikisi de Baba Nakkaş diye ünlü idi. Şeyh Mustafa dedesi gibi nakkaş olup "eski saray kapısı üzerinde o sihr-asar münakkaş saçağı ve Saray-ı Cedîd'de Divanhanei Bayezid Han'ın kubbelerini" işlemiştir. "Nukûş-ı bukalemun sanat ve halini Diyar-ı Rum'da ilk defa kendileri şâyi etmiştir."
Evliya Çelebi'ye göre, Şeyh Mustafa Baba Nakkaş "Bayezid-i Velî musahibidir. Özbekiyyü'l- asl olub ilm-i nakşda gûya Mani ve Bihzad imiş."