KARIŞIK

9 Haziran 2016 Perşembe

Malatya Korucuk (Hasan Basri) türbesi- Sultan Kılıç

Hz. Zeyneb (a.) Şam´ daki Türbesi

Bor Yayın-KCEV-Anadolu Türbeler Gez.-Hüseyin Doğan Dede Türbesi-Malatya

Seyyid Veli Baba Türbesi / Isparta/ Uluğbey Kasabası / Can METEDORAN

Köpüklü Dede Türbesi..bursa

Köpüklü Dede Türbesi..bursa



Bursa’da Timurtaş Paşa‘dan Tophane’ye doğru çıkışta yer alan Saltanat Kapısından yukarı çıkışta ilk soldan içeri girildiğinde bu tek mezar dikkati çekmektedir.Kitabesinde yazdığına göre halk arasında Köpüklü Sultan yadaKöpüklü Dede olarak anılan yüksek mezar taşları ve lahitten oluşan mermer bir kabirdir. Mezar taşında “Derviş Mehmed bin Hamdi Şehr Baba” yazılıdır. Yanında daha önce mevcut bulunan medrese ya da mescidin haziresi olması muhtemeldir.
Köpüklü Dede Türbesi, aynı Sinan dede mahallesinde bulunan Dürt Dede gibi hatta Sinan Dede gibi yalnız mezardan oluşan kapalı olmayan türbelerdendir.
Köpüklü Dede hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır.Hangi dönemde yaşadığı yada neyle meşgul olduğu yada Bu köpük ismini acaba hamam işletiyordu ordan mı aldı hiç bir fikrim yoktur.

Seyyit Baba TÜRBESİ..Sivas Divriği

Seyyit Baba TÜRBESİ..Sivas Divriği 







Seyyit Baba, Selçuklular döneminde yaşamış ve bu yörede şehit düşmüş bir Alp-Erendir. Seyyit Baba yatırı,Divriğiye 24 km. uzaklıktaki Akmeşe (Ziniski) köyündedir.Divriği yönündeki en önemli ziyaret yerlerinden biridir.Her Divriğili ömründe en az bir defa olsun burasını ziyaret etmiştir. Seyyit Baba türbesi kare planlı olup üzeri piramit külahla örtülüdür.Türbe etrafını başka yapılat çevirmiştir. Türbe içerisinde beş kabir bulunmaktadır.İlk kabir Seyyit Babaya aittir.İkinci kabir Seyyit babanın hanımına,üçüncü kabir oğlu Abdurrahmana dördüncü kabir kızı Sakineye ve beşinci kabirde hizmetçisi Arapa ait bulunmaktadır.Bunlar tahta sandukalar olup üzerleri renkli kumaşlarla örtülüdür. Necdet Sakaoğlu,Seyyit Baba türbesi ve tekkesi hakkında şu bilgiyi vermektedir. Ziniskideki Seyyit Baba tekkesi,çevrenin en ünlü tekkesi olarak yüzyıllardır üne sahiptir.Bulunduğu Ziniski köyüne ayrı bir şahsiyet kazandırmıştır.Geniş bir mezarlık alanı içinde yer alan tekke ve türbenin etrafında kocamış dut ağaçları dikkati çeker.Fakat artık tekke ve bitişik türbe eski görüntüsünü kaybetmiştir.Yakın yıllarda harabiyeti nedeniyle köylüler ve bu tekkeye özel bağlılık gösterenler işbirliği yaparak kaba fakat sağlam tarzda bölmeleri,bu arada kümbet biçimli türbeyi yenileme çabasına girmişler ve tabii eskiyi bütün bütün ortadan kaldırmışlardır.Yalnız,tekkenin giriş kısmındaki örtme ve kurban yeri kerpiç özelliği ile bozulmamıştır. Mezar taşı kitabesi bulunmayan Seyyit Babanın tarihi kişiliği hakkında yeterli bilgilere sahip değiliz.Çevre halkı arasında yaygın söylenti Seyyit Babanın Mengücekler döneminde źahların sancaktarı olduğu ve buradaki bir savaşta şehit düştüğüdür.Bu nedenle ona şehit gözüyle bakılır.Büyük saygı gösterilir. Ersin Gülsoy,1519 tarihli evkaf defterinde Ziniski köyünde bulunan zaviyenin źeyh Osman Zaviyesi olarak geçtiğini kaydeder.Necdet Sakaoğlu ise źeyh Osman zaviyesi hakkında şu bilgileri verir.Tahrir kayıtları arasında Seyyit Babayı tereddüde (şüpheye) açık yön kalmaksızın źeyh Osman adı ile buluyoruz.źu kadar ki yaşadığı zaman konusunda tam bir kararlama yapmaksızın Tarihsiz olan ve Kanuni devrinde Divriğide yapılan tahrirlerin ilki olduğu sanılan defterde Zaviye-i źeyh Osman başlığı ile ilginç not yer almaktadır. Karye-i Ziniski,tabii nahiye-i Ziniski,cemaat-ı dervişan Zaviye-i źeyh Osman hizmetkarlarıdır.Denilmekte ve dervişan sayısı verilmektedir.Aynı asırda Erikli köyü için ise Karye-i Erüklü,tabii nahiye-i Ziniski,tamam vakfiyesi Zaviye-i źeyh Osman denilmekte,ayrıca türbeye bitişik mescit için de Karye-i Ovacık,tabii nahiye-i Ziniski,tamam malikhanesi Mescid-i Ziniski olarak belirtilmektedir. Burada dikkati çeken husus,Ziniskide Kanuni devrinde tekkeye bağlı olarak yaşayan ve ömürlerini buranın azad kabul etmez hizmetkarları olarak geçiren kalabalık bir derviş grubunun bulunduğudur.Ayrıca,türbe ve mescid için ayrı ayrı vakıflar tesis edilmiştir. Yine Kanuni devrine ait H.937 (1530) tarihli Mufassal tahrir defterinde ise Vakf-ı Medrese-i Ziniski haliya harab olub amelden kalduğu ecilden karye-i mezbura mescidi evkafına ilhak olunmuş ana tasarruf olunur imiş denilmekte,Ziniskideki eski medresenin daha o tarihlerde tatil olması sebebiyle vakfının ilgili mescide devredildiği işaret edilmektedir.Bu başlık altında,Ovacık-ı Süflanın tamam malikhanesi ile Ziniskideki üç tarlanın ve mahiyeti bildirilmemiş diğer bir mülkün Mescid vakfı olduğu anlaşılmaktadır. Alttaki hadisede ise Mescid-i mezburenin tevliyetine Mehmet Bin Abdülkerim berat-ı padişahı ile mutasarrıf gösterilmiştir. Bu tahrir defterinde, zaviye için ise ayrı bir başlık altında vakfedilen köy,mezra,tarla ve bostanlar yazılmıştır: Ziniskiye bağlı Belmen(?),Yuvalar mezraları,Erüklü köyü,Ziniski köyündeki Mamaşlu,Kutbağı,Osman Bağı,Yahya Danişmend Bağı,Kara Balabansı,Hacı Hasan Vakfı,Garip Tarla adlarını taşıyan,bazıları isimsiz bırakılmış ceman 10 tarla (Garip Tarla,Yağlıca mezrasında) ile harap bir bostandan ibaret oldukça zengin bir vakıf tesis edilmiştir.Ancak alttaki haşiyede vakfiyesinin görülmediği,yalnız vakıflığının tespit edildiği bildirilmektedir. Bu durum ise źeyh Osmanın yaşadığı takribi dönem konusunda bir yorumda bulunmamızı engeller.Yalnız onun XVI.yüzyıldan önceye ait bir sima olduğunda şüphe yoktur.Herhalde daha önce de belirttiğimiz gibi Anadolunun Türkleşmesi döneminde çevrede etkin olmuş bir Türkmen źeyhidir.Kişiliği konusunda saygı göstermektedirler.Fakat belgelerde,şimdi rastlanmayan şeyh lakabının yerine günümüzde adı ve şeyhliği unutularak bu Seyyit ve Baba ismi geçerli olmuştur.İbrahim Aslanoğlu,Seyyit Babanın menkibevi kişiliğini anlatan Menakıb-ı Seyyit Baba adlı bir eserinin olduğunu;fakat bu eserin I.Dünya savaşı yıllarında kaybolduğunu söylemektedir. SEYYİT BABA Sabah erdim vardım Seyyid Baba’ya Yüzüm sürdüm şehitlerin taşına Dolandım tecella kıldım dergah Vardım düştüm sancağının başına Bir ismi Hayder’dir,bir ismi ALİ Sancağı Cennet’te geldi bu veli Hak nazar eyledi doldu bu dolu Canım kurban kadeh sunan eline Ol Sultan Saçlı’yı yanına aldı İsteyen kulların muradın verdi Kızıl Elma’ya dek kafiri kırdı Yüz sürerek kümbedinin taşına Laşker-i Abdal’a çıkıyor eli Kimsenin kalmadı kendiye dili İmam Hüseyin ile Bektaş-ı Veli Canım kurban beratına,işine Kara Pirbat Al-i Aba yarıdır, Koca Leşker günahları arıtır Sultan Ağu’çen cümlenin piridir Yüz sürelim eşiğine başına Fakir Edna’m der ki babına varsam Yeşil sancağına yüzümü sürsem Ölmeden açsam da görsem Gör üstadım Hatayi’nin işi ne…

Kaynak: http://www.estanbul.com/sivas-divrigi-seyyit-baba-75726.html#.V1pWk9KLTIU



ALİ MANSUR ÇELİK
RESİMLER ...

OKÇU BABA TÜRBESİ..BURSA

OKÇU BABA TÜRBESİ..BURSA





Bursa’da Kızılayın karşısında Timurtaş Paşa Türbesi vardır, Timurtaş Paşa Tophane yokuşunun başlangıcını oluşturur ve az yukarısında Okçu Baba Türbesi vardır.
Okçu Baba Türbesi aslen Nasreddin Bey yada Nusret Paşa adlı bir zaata aittir.Asker olduğu bilinen zatın şuanda restore edilip işletilmeye verilen Balıbey hanının da olduğu alanın ayrıca bir kaç dükkan ve evinde Nusret Paşa vakfına ait olduğu bilinmektedir.
Okçu Baba arşivlere göre 16 yy. da yaşamış olduğu bilinmektedir.Okçu isminin asker olması ve okçulukta iyi olmasından geldiği öngörülmektedir.
Nusret Paşanın Karacabey de cami han ve çeşmeden oluşan bir külliyesi de vardır.
Türbe kare planlıdır, 3.45×3.45 metre ölçülerindedir.Türbe fotoğraflarına bakarsanız zaten sizde ne kadar küçük olduğu anlıyacaksınız.Benim gibi 2 metrelik birisi için oldukça zor bir yerdi, fotoğraf çekiyorsunuz ama tüm alanı gösterecek kadar yeterli alan yoktu.
Türbeyle ilgili birçok rivayet var, ben küçükken hatırlıyorum, okçu babanın türbesine dolu ibrik bıraktığında sabahında ibriklerin boşaldığı ve abdest aldığıdır.Gerçek yalan bilemiyorum, efsane işte…
Okçu Baba Efsanesi olarak bir de ölümü üzerine efsane vardır.Okçu ve yay yapımı dışarıdan basit gibi gözükse de derler ki bir okun tam bir ok olması için 50 sene geçmesi gerekirmiş, bu Okçu Baba da o derece yetenekli bir okçuymuş, artık ölecek son can havliyle Uludağın zirvesine çıkıyor ve diyor ki okumu fırlatacağım ve düştüğe yere gömülmek istiyorum der, okunu fırlatır ve canını oracıkta teslim eder.Vasiyeti üzerine okunun düştüğü yere türbesini yaparlar fakat 1860 Bursa Depremi yüzünden Okçu Baba Türbesi eski yerinden biraz uzakta şimdiki yerine tekrar inşa edilir.Okçu Baba efsanesi de böyledir.