KARIŞIK

alevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
alevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mart 2016 Pazar

Elvan Seydi Hazretleri..çankırı

Elvan Seydi Hazretleri..çankırı


Elvan Seydi Hazretleri

Elvan Seyyid Hazretlerinin ismi:
Elvan: Arapça levn isminin çoguludur. Renkler, çesitler anlamına gelir.
Levn: Arapça isimdir. Renk, boya anlamındadir. ikinci anlamı da nevi, çesittir.
Seyyid: Arapça isimdir.Birinci anlami bey, ağa, ileri gelen, baş, başkandır.ikinci anlamı ise Hz. Muhammedin torunu Hz. Hasan soyundan olan kimselere verilen isimdir.
Elvan Seyyid Hazretlerinin Dedesi: Elvan Seyyid Hazretlerinin dedesi Aliyülbükadir.Aliyülbüka Hazretleri Türkistanlıdır. 12. yüzyilda buradan Hicaza gelmiştir.Burada hac görevini yaptıktan sonra Sama, gitmiş oradan da Urfaya geçerek, muuhaddisin den (1). Abdüllatifin verdigi bilgiye göre uzun yillar buradaki Halilürrahmanda (2). kapıcılık yapmıştır. O günkü Anadoluyu Müslümanlastırmak politikasının bir parçası olarak buradan da Kastamonunun Tosya çevresine gelmiştir.Aliyülbükanin Tosya bölgesinde şöhret kazanan bir zat oldugu kendisinin Yer kuyu köyü civarına yerleştiği; annesi Hatice hanımında Ahlat köyü civarındaki Gürlek tepede medfun bulundugu tespit edilmiştir.(3).Aliyülbüka Türkistandaki alimlerden ders alarak yetismis ve bulundugu Sam, Urfa, Tosya çevresinde Islamiyetin yayilmasi için çalismis, arzu edenleri tenvir ve irsat etmistir.(4).

Son zamanlarda ele geçen ve Orta kazasinin Elmalik kasabasi esrafindan Himmetogllarindan Yusuf oglu Hasan Dogan adindaki kisi tarafindan kopyasi alinan bir secereye göre Aliyülbükanin sülalesinin Hz.Aliye mensubiyeti kaydedilmekte ise de yukaridaki tespitlere göre bu bilginin dogrulugu mümkün degildir.Böyle bir iddianin bizce iki sebebi vardir. Birincisi, Aliyülbükanin uzun müddet Hicazda kalmasi ve Halilürrahmanda kapicilik yapmasi sebebiyle Hz.Peygamberimize ve Hz.Aliye mensubiyetini ileri sürmüs olmasidir. Ikinci sebebi ise, Aliyülbüka Hazretlerinin Hz.Peygamberin su hadis-i serifinin tesirlerinde kalarak bu mensubiyeti ileri sürdügü tahmin olunabilir.Bu hadis-i serifte;bir kimse, kendisini bana yakin görürse ve mensubiyetine iddia ederse , ayni zamanda Hz.Aliyi severse , beni sevmis olur,böylece talim edesiniz.demistir.Aliyülbüka Hazretlerinin bu hadis-i serif uyarinca baba ve dedelerinin isimlerini Hz.Aliye baglamak suretiyle mevkiini daha yüksek göstermis olmak ve hadis-i serifi serefine nail olmak düsüncesiyle böyle hareket ettigi büyük bir ihtimal dahilindedir. Nitekim, konumuz olan ve Aliyülbükanin torunu bulunan Elvan Seyyid Hazretleri ayin zihniyet ve düsünce ile isminin sonuna Seyyid unvanini getirmistir ki, Seyyid kelimesinin sözlük anlaminin Hz.Muhammed in torunu Hz. Hasanin soyundan olan kimselere verilen isim oldugunu yazimiz giris bölümünde belirtmistik.

Elvan Seyyid Hazretlerinin Babasi: Elvan Seyyid Hazretlerinin babasi Haci Murad-i Velidir .Haci Murad-i Veli,yukarida tanitmaya çalistigimiz Aliyülbüka Hazretlerinin ogludur. 1117 yilinda dogmustur.

Haci Murad-i Veli, müçtehidinden imami Yusufa göre; Necmeddin Mahmud-u isfahaniden, Seyh Bedrettin Mahmuddan ve babasi Aliyülbüka Hazretlerinden dersler alarak yetismistir.1187 yilinda Çankirinin Eldiven ilçesine bagli Seydi köyüne yerlesmistir. Bu yörede Islamiyeti yaymaya çalisan alim ve fazil bir zattir. 1207yilinda burada vefat emis olup burada medfundur. Haci Murad-i Velinin Seydi köyündeki türbesi,civar halki tarafindan halen ziyaret edilmektedir.
Haci Murad-i Velinin Abdulgaffar,Pir Ali Çelebi, Elvan Seyyid isimli üç oglu vardir.Bunlar da babalarinin yolunu takip ederek Çankiri ve havalisin deki halki tenvir ederek Islamiyetin yayilmasi için çalismislardir.Elvan Seyyid,Orta kazasin Elmalik kasabasinda medfundur.Civar halki tarafindan bu gün dahi türbesi ziyaret edilmektedir.Abdulgaffar Çelebi,Seydi köyünde;babasi Haci Murad-i Veli Hazretlerİnin hemen yaninda medfundur.Pir Ali Çelebinin ise Eski Pazar kazasinin Sadeyaka köyü Sihlar mahallesinde bir tekke kurdugu ve oradan irsatta bulundugu daha sonra Ankaranin Çubuk kazasinin Selek(Sele) köyüne giderek orada vefat ettigi, türbesinin burada bulundugu bilinmektedir.(4).
Elvan Seyyid Hazretleri: Elvan Seyyid Hz.,Haci Murad-i Velinin üç oglunda biridir.Babasinin ikamet ettigi Seydi köyünden ne zaman ayrilip Elmalik kasabasina geldigi bilinmemektedir.Tarihi bilgilerimize göre;lü yillardan itibaren Çankiri ve Kastamonu bölgesinin Anadolu Selçuklu Emiri Hüsameddin Çoban Bey tarafindan fethedilmeye baslandigini biliyoruz.Bu tarihlerde fethedildigi kuvvetle muhtemel olan Elmalik civarinin Türklesmesini ve Islamlasmasini saglamak için Elvan Seyyid Hz.inin buraya yerlestigi ve tekkesini kurdugu sanilmaktadir.
Elmalik ta bugün ki Eski camii olarak bilinen caminin civarinda Salihler, alimler, fakir ve düskünler için bir zaviye, zaviyenin yaninda bir mescit ve hayvanlar için bir ahir yaptirmistir.Elvan Seyyid Hz.nin bu çalismalarini duyan Çobanogullari Beylerinden biri olan Mehmet Bey oglu Mahmut Bey, kendi mülk topragi olan Elmalik topragini Elvan Seyyid Vakfina bagislayarak bir vakfiye hazirlatmistir.Hicri 698, Miladi 1298 tarihinde yazilan ve Elmalik Seyyid-i bin-i Musallih Seyidi Vakfiyesi adini alan bu vakfiye halen Vakiflar Genel Müdürlügü Arsivin deki 1766 numarali defterin 396 nolu sayfasinda kayitli bulunmaktadir.

Bu vakfiyeden anlasildigina göre Elvan Seyyid Hz.1298 tarihinden çok önce Elmalik kasabasina gelmis ve zaviyesini açmistir.1298 tarihinden 19.yüzyilin sonlarina kadar Elvan Seyyid soyundan gelenler sözü edilen zaviyenin Seyhligini yürütmüslerdir.

Doç Dr. Ethem Cebecioglu,Türkiye Diyanet Vakfi Dünyamizi Aydinlatanlar Dizisinin ikinci kitabi olan Haci Bayram Veli isimli kitabinin 36.sayfasinda Elvan Seyyid Hz.hakkinda çok yeni ve çok önemli bir bilgi veriyor.Sayin Cebecioglu nun bu tespitini buraya aynen aliyorum.Haci Bayram Veli Hz.nin her, fani beser gibi evlendigini çoluk çocuga karistigini görüyoruz.Daha önce bahsettigimiz kardeslerinden Abdal Murad a Abdal Murad-i Veli denilmektedir.Bu muhterem zat, agabeyi Haci Bayram Veli kadar meshur olmasa da onun gibi bir Allahin erenidir. Bu zatin mezarinin nerde oldugunu bilmiyoruz ama, oglu Elvan Seyyid Hz.nin Elmalik köyünde medfun bulundugunu, soyunun günümüze kadar geldigini biliyoruz.Safiyüddin, ortanca kardesi olup mezari,nerede yerlestigi ve soyunun devam edip etmedigi konusunda herhangi bir malumata sahip degiliz.

Sayin Cebecioglu nun verdigi bu bilgilere göre;Elvan Seyyid Hz.nin babasi Abdal Murad-i Veli yani bizim yukarida tespit ettigimiz Haci Murad-i Velidir. Haci Murad-i Veli de Haci Bayram Velinin en küçük kardesidir. Buna göre Elvan Seyyid Hz. Haci Bayram Velinin küçük kardesi Haci Murad-i Velinin oglu yani Haci Bayram Velinin yegenidir.
Buradan hareketle Haci Bayram Veli Safiyüddin ve Haci Murad-i Velinin babasi da yukarida belirttigimiz Elvan Seyyid Hz.nin dedesi bölümünde tanittigimiz Aliyülbüka Hazretleridir.
Sayin Cebecioglu,Elvan Seyyid Hz. nin babasi olan Haci Murad-i Velinin mezarinin nerede oldugunu bildigimizi belirtiyor ise bu dogru degildir.Çünkü Haci Murad-i Veli Hz.mezarinin Eldiven kazasinin Seydi köyünde oldugunu yukarida Elvan Seyyid Hz.nin babasi bölümünde belirtmistik.Ve bundan tereddüt de yoktur.
19. yüzyilin sonlarinda Elvan Seyyid zaviyesinin yavas yavas dagilmaya basladigin, vakfa ait arazilerin bölge halki tarafindan kendi üzerlerine kayit edildigini 1988baslayan tapulama çalismalariyla Elvan Seyyid Vakfinin tamamen ortadan kalktigini görüyoruz.

Elvan Seyyid Hz.nin ne zaman öldügü tam olarak bilinmemekle birlikte yukarda adi geçen vakfiye tarihinin 1298 olmasindan hareket ederek 14. yüzyilin ilk yarisi içinde vefat ettigi tahmin edilmektedir. Elvan Seyyid Hz.nin türbesi, diger Anadolu erenlerinin çogunda görüldügü gibi zaviyesinin ve camisinin bulundugu yerde degil;belki bir halk adami olarak yasamis olmasinin ifadesi bugünkü kasaba mezarliginin tam orta yerindedir. Bu türbe,1970li yillara kadar tas duvarli,ahsap çatili,oluklu kiremit döseli,tahminen 5x5 ebadinda eski tip bir yapi idi.Türbenin içinde tam orta yerinde merhumun tahta sandukasi bulunurdu.sandukanin bas tarafinda oymali bir mezar tasi mevcuttu. Sandukanin üzerinde de asirlardir kullanilmaktan ötürü cilali bir mermere benzeyen Sivama Tasi vardir.Türbenin bir kösesinde de çatalli bir geyik boynuzu bulunurdu.Bu boynuza dilek bezlerinin baglandigini,sivama tasi ile de türbeye ziyarete gelenlerin vücutlarinin sivandigini hatirliyorum.

Elvan Seyyid Hz.nin bu eski yapi türbesi 1970 yilinda kasabamizin eski Belediye Baskanlarindan merhum Hasan AKDEMIR in baskani bulundugu bir dernek tarafindan yaptirilarak bu günkü betonarme,altigen yapi insa edilmistir.Yeni türbe de sandukanin yeri hiç degistirilmemis olup yalniz ahsap sanduka yerine mermer kabir yapilmistir .Eski sandukanin basindaki oymali mezar yine yerinde muhafaza edilmistir. Yukarida sözünü ettigimiz sivama tasi da halen eski islevini devam ettirmektedir.

Elvan Seyyid Hz.nin türbesi bu günde yogun bir ziyaretçi trafigine sahiptir.Bu ziyaretçilin ziyaretlerini huzur içinde yapabilmeleri ve adaklarini kesip pisirebilmelerini saglamak amaciyla türbenin yanina bir pilavlik ve diger ihtiyaçlarini karsilayabilecekleri bölümler yine betonarme olarak yapilmistir.

Belediyemiz imkanlari ölçüsünde, türbenin bakim ve onarim hizmetleri sürdürülmektedir.

Çünkü Elvan Seyyid Hz. 7 yüzyildir yöremizde manevi bir lider olarak yasatilmistir.Bölgemizin her türlü sikintisinda manevi bir siginak ve dayanak ve olmustur.Nun manevi vesilesi ile birlik, dirlik, düzenlik, esenlik ve huzur içinde yasanilmistir.Bundan sonrada Elvan Seyyid Hz.nin manevi liderliginde bu topraklarda hosgörü, birlik,ve kardeslik duygulari içinde daha nice yillar yasayacağız.

12 Mart 2016 Cumartesi

AHMET DEDE TÜRBESİ...samsun

AHMET DEDE TÜRBESİ

SALIPAZARI  YEŞİL KÖYÜ KAYADİBİ MAHALLESi





YERİ:Türbe, Salıpazarı ilçesine 6 kilometre güney doğusundaki Yeşil Köyü’nün Kayadibi Mahallesinde bulunmaktadır.
TARİHÇE :Halk arasında “Ahmet Dede” şeklinde anılan türbenin, kitabesi bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Tarihi ve mimari özelliği olmamakla birlikte Türbe;  Karadeniz’e özgü ahşap yapı şeklinde inşaa edilmiştir. Türbenin çatısı kiremit ile kaplı olup, içerisinde ahşaptan sanduka bulunmaktadır.
RİVAYET :Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Samsama Türbesi hakkında çok fazla rivayet bulunmamaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

.TOPAL HACI TÜRBESİ, TÜRBE,

 TOPAL HACI TÜRBESİ









SALIPAZARI  YEŞİL KÖYÜ KAYADİBİ MAHALLESİ




YERİ:Türbe, Salıpazarı ilçesine 6 kilometre güney doğusundaki Yeşil Köyü’nün Kayadibi Mahallesi köy ormanı içerisinde bulunmaktadır.
TARİHÇE :Halk arasında “Topal Hacı” şeklinde anılan türbenin, kitabesi bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Tarihi ve mimari özelliği olmamakla birlikte Türbe; orijinali Karadeniz’e özgü ahşap yapı şeklinde iken son yıllarda betonarme olarak yeniden inşaa edilmiştir. Türbenin çatısı saç ile kaplı olup, içi ve dışı sıva üzeri boyadır. İçerisinde 2 adet kabir bulunmaktadır.

RİVAYET :Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Samsama Türbesi hakkında çok fazla rivayet bulunmamaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

5 Şubat 2016 Cuma

Cüneyd-i Bağdadi Türbesi / TERME

Cüneyd-i Bağdadi Türbesi / TERME




Cüneyd-i Bağdadi Türbesi(Cinibadat) - Dibekli köyü, Terme / SAMSUN

Cini Bağdad adı ile de tanınır. Dibekli köyündedir. Biri yukarıda, diğeri aşağı düzlükte iki adet türbe vardır. Yapı olarak basittir. Sanatsal değeri yoktur. Türbe ile ilgili söylenti şöyledir;

İslam ordularıyla Samsun önlerine gelen Cüneyd adlı yiğit, düzlükte savaşırken kolunun yitirir. Savaşa savaşa bir tepede şehit düşer. Kolunun ve bedeninin düştüğü yerlere birer türbe yapılır. Daha sonra kol gövdenin yanına gömülür ama ertesi gün kolun eski yerine döndüğü görülür.

Türbede yatan şahıs hakkında değişik görüşler vardır. Bunlardan önemlisi, Cüneyd-i Bağdadi Hazretleridir ki, bu şahsın mezarının Irak’ta olduğu bilinmektedir. Bir görüş de, Bağdadi Haydar adlı bir emir olduğudur ki, Cüneyd-i Bağdadi’nin kelime anlamının Bağdatlı asker olduğu, askerin adının ise Haydar olduğu diğer ve türbe ve mezarlardaki şahısların Haydar’ın askerleri olduğu bir savaş esnasında şehit oldukları yolundadır.

En uygun görüş ise bu şahsın Canik Emiri Cüneyd Bey olduğudur. Cüneyd Bey Selçuklu soyundan olup, Kubadoğlu sülalesindendir ve dönemin Samsun hakimidir. Şehzade Çelebi Mehmet’in tekrar Osmanlı hükümdarlığını kurduğu sırada Cüneyd Bey’in serbest kalmasına izin vermiş fakat daha sonra Amasya Valisi Hamza Bey üzerine gönderilerek büyük mücadeleler yaşanmış, Cüneyd Bey sığındığı Terme dağlarında öldürülmüş ve oraya gömülmüştür. Diğer mezarlar ise Cüneyd Bey’in askerleridir. Türbede dokuz metre uzunluğunda sanduka vardır.

Türbe bugün bir adak ve ziyaret yeridir. İnanışa göre dileği olanlar türbeyi bir kez daha ziyaret etmek zorundadırlar.


Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri  Kimdir?
IX. asırda Bağdat; Bizans, İran ve Hint medeniyetlerinin kaynaştığı bir mozaik görünümündedir. Aynı zamanda, sosyal çalkantıların, isyanların fikir çatışmalarının da beşiğidir. Dönüşüm, her alanda kendini hissettirir.

Bu ortamda, Bağdat Okulu adını alan mistik bir hareket öne geçer ve asırlarca etkisini sürdürecek düşünce sisteminin temelleri atılır. Diğer tasavvuf okullarından çok farklıdır. En belirgin vasfı da, Allah ve insan meselesini ele alırken, delillere değil, tecrübeye ile amellere ağırlık verilmesidir. Ana konu Tevhid 'dir, o yüzden mensuplarına Tevhid Erbabı denir.

Sembolik ifadeler ve sufinin tasavvufi durumu üzerindeki tartışmalarla da yüzlerce yıl devam edecek  fikri oluşumun tohumları atılır. İşte, Cüneyd-i Bağdadi, Nuri ve Şibli gibi isimlerin yanında, bu okulun en önemli temsilcisi olarak karşımıza çıkar.

Bağdat 'ta doğup yetişen İbn Muhammed Ebu'l Al- Cüneyd Kasım'ın soyu, İran 'da çok eski bir kasaba olan Nehavend'den gelir. Yakın kuşak dedelerinin Irak'a ticaret nedeniyle gelen tüccarlar olduğu, kendisinin de İpek tüccarı anlamına gelen "hazzaz" lakabıyla anıldığı bilinmektedir. Dayısı, aynı zamanda da yetiştiricisi Seri de baharat ve tuz ticareti yapmaktadır.

Küçük yaşlarından itibaren ilim çevrelerinin içindedir Cüneyd. İmam şafii 'nin öğrencisi olan Ebu Sevr'den fıkıh dersleri alır, Hasan ibn Arefe'den ve başkalarından Hadis dinler, şeri ilimlerde iyice yetiştikten sonra tasavvufa yönelip dayısı Serî  as Sakatî 'nin , Haris al- Muhasibî'nin, ve Ebu Hamza al- Muhasibî'nin sohbetlerine katılır. Tasavvufla ilk teması, Seri'nin meclisinde olur. Şükür üzerine sohbet eden topluluğun önünde oyun oynadığı sırada birden bire Seri ona;

- Ey, çocuk, Şükür nedir diye sorar.O da,
- "Allah'ın nimetleriyle Allah 'a isyan etmemektir." diye cevap verince, Seri,
"Korkarım ki, senin Allah 'tan nasibin dilin olacaktır." der.

Bağdat okulunun kurucu sayılan  Seri'nin öğretim yöntemi, Sokrat'a benzetilmektedir. O da diyalog yoluyla, tasavvuf üzerine düşüncelerini dile getirmiş, tartışmalar ve soru-cevap yöntemiyle çevresindekilerin gerekli sonucu bulmalarına yardımcı olmuştur. Yeğeni ile arasındaki ilişki de Sokrates ile Eflatun'un ilişkisi gibidir. Herhangi bir yazılı eser bırakmamış, sözlerinin çoğu Cüneyd yoluyla bizlere ulaşmıştır.

Seri as- Sakatî'nin metoduyla yetişip olgunlaşan ve daha yirmi yaşındayken Ebu Sevr'in ders halkasında fetvalar vermeye başlayan Cüneyd-i Bağdadi'nin devrinin otoritelerinden ders almasının yanı sıra, yaşça kendisinden büyüklerde bile görülmeyen bir zekâ ve ilmî sorulara doğru cevaplar verme yeteneği, kısa zamanda ilerlemesine vesile olmuştur.
(…)

Allah'tan başka her şeyin ortadan kalktığı, kendisi dahil bütün eşyanın Kadim varlık karşısında yok olduğu şeklinde açıkladığı Tevhid anlayışını çok derinlere götürmüş, insanın ancak Tevhid hâlinin getirdiği sarhoşluktan (sekr) sonraki sahv (uyanıklık) hâline geçmekle tam kemâline erişeceğini söyleyerek birçok taşkınlığın önüne geçmiştir.".

Bunun tam tersini kabul eden, yani sekri, sahv'dan daha üstün bulan Beyazıd-ı  Bistami için:
"Ebu Yezid, hâlinin büyüklüğüne ve işaretinin yüceliğine rağmen, başlangıç hâlinden çıkamamıştır. Ondan kemâle ve nihayete delâlet edecek hiçbir söz işitmedim" der. Ama yine de ruhi yüceliğini takdir ederek  "Onun bizim aramızdaki durumu Cebrail'in diğer melekler arasındaki durumu gibidir" ifadesini kullanır.

Halk arasında çok sevilen ve popüler bir zat olan Ebu Yezid, tasavvufi bir teolojik sistem meydana getirmemiş, dini yaşayışı ve sezgisi ona, kendi duyular alemini, Allah'ın Vahdaniyeti şeklinde göstermiştir. Zira "en yüksek hâlinde bu dünya Uluhiyet kazanır; halbuki Cüneyd'in en yüksek hâlinde fâni dünya yok olmaktadır..."

Uyanıklığın cemiyete dönüp irşâd vazifesi için gerekli olduğunu düşünen Cüneyd, kendini öğretime ve eserlerine vermiş, birçok da talebe yetiştirmiştir. Bunların arasında, Curayri, Şibli, Hallac-ı Mansur, Ebû Saîd el Arabi, Ca'fer al-Huldi gibi önemli şahsiyetleri sayabiliriz.

Yazılı öğretimden çok, sözlü olanı tercih ettiğinden yazıları da dağınık risaleler halindedir, aynı zamanda derin fikirlerinin avam arasında yayılmasından hoşlanmadığı için, fazla eser vermekten kaçınmıştır.

Söylediği sözler, yaptığı tasavvufi tefsirler, klasik tasavvuf kitaplarında toplanmıştır. Kendisine atfedilen çok sayıda eserden bugün elimizde kalan, sadece Rasail ( mektuplar) dir. Bu mektuplar, İslam tasavvufu terminolojisinin gelişmesindeki seyri göstermesi bakımından da önemlidir.

Genellikle yazılarında kapalı bir uslup kullanması, fikrinin kelimelerle ifade edilemeyecek bir özellik taşımasındandır. Ayrıca,okuyucunun  durumunu da göz önüne aldığı için ihtiyatı elden bırakmaz,

"Lisanını zaptet, zamanının insanlarını iyi bil ve onlara bildiklerini söyle; bilmediklerini,anlamayacakları şeyleri söyleme. Zira bilmediğine düşman olmayan çok azdır" diyerek bunu başkalarına da tavsiye eder.

İtidal ve sadeliği hayatının her alanında sezilebilir. Ne yaşamdan kaçıp koyu bir zühde dalmış, ne de hayli yüklü olan servetinin yoluna engel olmasına izin vermiştir. Bazı sufilerin taşkın hallerine de sıcak bakmamış, ehli olmayanların eline sırların geçmesine razı olmamıştır.

Bütün dikkâtine,ılımlı  davranışlarına  rağmen,"küfür, dinsizlik ve zındıklık"la suçlanan Bağdat Okulunun diğer mensupları gibi, birçok defa suçlanır, karalanır,  iftiralara uğrar, hatta tutuklanır...

Bu da bilmediğine düşman olanların her devirde hiç değişmeden, görevlerini yerine getirdiğini gösteriyor.

Ne var ki, onlar tarihin karanlığına gömülüp unutulurken, fikir semamızın yıldızları kendiliğinden ışık vermeye devam ediyor.

Ne mutlu o ışıktan bir zerre alanlara ...


Ahmet F. Yüksel, Güliz Ok

9 Ocak 2016 Cumartesi

SİVAS’TA YATIRLAR Doğan KAYA


SİVAS’TA YATIRLAR
Doğan KAYA
Manevî üstünlüklere sahip bu kişilere ait yatırlar Anadolu'nun dört bir tarafına
yayılmış durumdadır. Sivas da yatırların fazla olduğu yörelerimizden biridir. Yüzölçümü
itibariyle Türkiye’nin ikinci büyük ili olan Sivas’ın ilçe ve köylerinde araştırılmayı
bekleyen onlarca türbe ve makam bulunmaktadır. doğudan batıya, kuzeyden güneye
uzanan istikametlerin güzergâhında bulunmasından, buna bağlı olarak, üzerinde tarih
boyu birçok hadise ve faaliyetlerin yer almasından dolayı bu sonucu tabii karşılamamız
gerekir.
Bugünkü tespitlerimize göre, sadece Sivas merkez ilçedeki yatır sayısı 35’tir.
Bunlardan bazıları hakkında bildiklerimiz efsane şeklindedir. Bazılarını ise tarihi
bilgilerle ortaya koyabiliyoruz.
İnsanlar, yatırları yalnız hacet ve dileklerinin Allah tarafından kabul edilmesi için
değil, aynı zamanda çeşitli hastalıklardan kurtulmak maksadıyla da ziyaret ederler.
Türbede yatan zatın özelliğini kerametleri, yaşayışı, yaşadığı devir, tarikati
belirtmekle beraber halkın ziyaret amacı da onun diğer ulu kişilerden farklı yönünü
ortaya koyar. Biz de Sivas’taki yatırları bu çerçevede gruplandırmaya çalışacağız.
Tespit ettiğimiz yatırların başlıcaları şunlardır:
1. Abdülvahhab Gazi
Kimliği : VIII. yüzyılda yaşamıştır. Asıl adı Abdülvehhab bin Buht-üs-Sünevî
olan Arap’tır. Peygamberimizin sancaktarı ve Battal Gazi’nin silah arkadaşıdır. Ahmet
Turan Gazi ile birlikte şehit olduğu, akarsuyun cesetini şimdiki mevkie getirdiği, bir rüya
sonrası yerinin tespit edildiği anlatılır. Türbesi Yukarıtekke mevkiindedir. Sivas’tan
başka İznik, Elazığ’ın Kale köyü, Bayburt, Akşehir gibi beldelerde kabir veya makamları
vardır.
Kerametleri : 1939 Erzincan depreminde türbesinden çıkıp gökyüzündeki kırmızı
bulutları eliyle uzaklaştırarak, Sivas’ı zelzeleden korur.
93 Harbinde (1877/1878) diğer erenlerle birlikte uzun cübbesi ve yeşil sarığıyla,
Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyen Rusların karşısına çıkarak onları durdurur.
Cami imamının rüyasına girerek, camiden eşya çalan hırsızı ihbar eder ve
yakalanmasını sağlar.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Her türlü dileği olanlar, ev sahibi olmak
isteyenler, sünnet olacak çocuklar.
2. Ahi Emir Ahmet
Kimliği : XIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır.
Ailesi, Horasan’dan gelip Bayburt’a yerleşmiştir. Sivas’ta Ahi teşkilatının en önemli
temsilcilerindendir. Mevlevî’dir. Türbesi Paşabey Mahallesindedir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : İşlerinin iyi gitmesini isteyen esnaf, çeşitli
dileği olanlar, hasta ve huysuz çocuğunu yedi tekke dolaştıranlar.
2
3. Ahmet Turan Gazi
Kimliği : Asıl adı Ahmeri Terran’dır. Kabri, Soğuk Çermik’in tepesindedir. Bir
çarpışma sırasında bu mevkide şehit olduğu için, buraya defnedilmiştir. Battal Gazi’ye
yenilince, Müslüman olmuş ve onun silah arkadaşlığını yapmıştır.
Kerametleri: Çarpışma sırasında atı, karşıki tepeden yaklaşık 350-400 metrelik
mesafeye sıçrar ve nal izleri hâlâ durmaktadır.
Şehit düşerken kayalardan sular fışkırır ve bugünkü ılıca suyu ortaya çıkar. Ilıca
suyunun şifalı oluşunun sebebi bundandır.
Yukarıdaki tepeden aşağıdaki çermiğe (ılıcaya) kolunu uzatarak abdest alır.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Çocuğu olmayanlar veya olup da
yaşamayanlar (Çocuk olursa adı Ahmet Turan / Ahmet Duran konulur.), ev sahibi olmak
isteyenler.
4. Akarcullah Baba
Kimliği : Ne zaman yaşadığı ve hayatı hakkında kesin bilgi yoktur. Mezarı
Sabahattin Öztürk Spor Salonunun kuzey batısında idi. Şimdi arazi düzenlemesi
sebebiyle ortadan kaldırılmıştır.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Akarcası (sulu yarası) veya kapanmayan
yarası olan hastalar.
5. Ali Baba
Kimliği : XVI. yüzyılda yaşamıştır. Mezarı, Ali Baba Mahallesindeki kendi
adıyla bilinen camidedir. Soyca, Horasan erenlerinden olduğu söylenir. Ali Baba-i Kebir
olarak bilinir.
Kerametleri : Padişahın “Dünyanın en iyi üç nesnesi nedir ?” sorusuna Ali Baba;
“Yemek, içmek, yellenmek” der. Öfkelenen padişah önce onu hapse attırır ancak ilerleyen
birkaç gün içinde ona haklı bulur ve birkaç köyü kendisine bağışlar.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Başı ağrıyanlar, ağzı çarpılanlar, korkanlar,
yedi tekke dolaşanlar.
6. Arap Evliyası /Uyku Evliyası
Kimliği : Türbesi Ece mahallesindedir. Hayatı hakkında bilgi yoktur. Bağdatlı
olduğu, Abdülkadir Geylanî’nin soyundan olduğu söylenir.
Kerametleri : Cesetinin toprak altında kaldığı yer, zamanla çöplük olarak
kullanılmış, mahalleli bir miralayın rüyasına girerek kendisini oradan çıkarttırmıştır.
Türbesinden çıkarak zaman zaman mahalle sakinlerinin gözüne görünüp hayır dualar
etmiştir.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Uyuyamayanlar, ağlaması durmayan
çocuklar, yedi tekke gezenler,
7. Arap Evliyası
Kimliği : Hakkında bilinenler azdır. Bir savaş sırasında şehit düştüğü, Sivas’taki
diğer Arap Evliyası ile akraba olduğu söylenir. Türbesi, Gürsel Paşa Caddesindedir.
Kerametleri : Dilek dilemeye gelenler, mezarın yanında yeni pişmiş ekmek bulur.
3
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Çeşitli dileği olanlar.
8. Arap Şeyhi
Kimliği : Mezarı Paşabey Mahallesindedir. Asıl adı Şeyh Abdullah el-Haşimî el-
Mekkî’dir. Hz. Muhammed soyundan olup rifaî şeyhidir. Sivas Kongresine katılmıştır.
1922’de öldüğünde 100 yaşından fazladır.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Aile geçimsizliği olanlar, felçliler, diğer
hastalar ve yedi tekke gezenler.
9. Aziz Baba
Kimliği : Geçemini çubukçulukla sürdürdüğü için çevrede; “Çubukçu Aziz
Baba” olarak tanınmıştır. Evlenmemiştir. 1944’te ölmüştür. Mezarı Halifelik
Mezarlığındadır.
Kerametleri : Hazine bulunduğu yere gidenler, orada Aziz Baba’nın bastonunun
ucuyla altınları tek tek çıkarttığını görür.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri :-
10. Bun Baba
Kimliği : Türbesi Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinin bahçesindedir. Mezarın
baş ve ayak kısmında XIII-XIV. yüzyıla ait iki şahide bulunmaktadır. Kim olduğu
hakkında bilgimiz yoktur. Halk, Bun Baba söyleyişinin yanında Mum Baba, Bum Baba
Bön Baba ve Dön Baba da demektedir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Sıkıntısı ve dilekleri olanlar.
11. Çeltek Baba’nın Kardeşi
Kimliği : Türbesi Eski Paşa Hamamının yanındadır. Halkın ifadesine göre Çeltek
köyündeki Çeltek babanın ağabeyidir. Burada şehit düşmüştür.
Kerametleri : Komşuların rüyasına girerek, türbenin temiz tutulmasını istemiştir.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Felç ve sara hasatları, başı ağrıyanlar.
12. Fettah Dede
Kimliği : Akdeğirmen Mahallesinde yatmaktadır. Yanında dört mezar daha vardır
ve bunlara “Fettahlar” denilmektedir. Nakşibendî tarikatinin önde gelenlerindendir.
1863’te vefat etmiştir. Sabırlı ve sakin yaradılışlıdır. Silsilename adlı bir manzum eseri
vardır.
Kerametleri : Şeyh İsmail Hakkı Toprak’ın rüyasına girerek, oldukça hor
kullanılan türbesini mezbelelikten kurtarmasını istemiştir.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri :Sivas’tan Hacc’a gidenler.
13. Göz Evliyası
Kimliği : Hakkında bilgi yoktur. Mezarı, Küçükminare Mahallesindeyken ev
yapımı sırasında kaldırılmıştır. Şimdi yeri belli değildir.
Kerametleri : -
4
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Göz hastaları.
14. Güdük Minare
Kimliği : Türbe Küçükminare Mahallesindedir. İçinde, genç yaşta ölen Eratna
Devletinin kurucusu Alaaddin Eratna’nın oğlu Hasan Bey yatmaktadır (XIV. yüzyıl).
Hasan Bey zeki ve yakışıklı biridir. Sivas Valiliği yapmıştır. Mardin Artuklu beyi Melik
salih Şemseddin’in kızı ile evleneceği sıra Dabaz (Ürtiker / kaşıntı) hastalığından
ölmüştür.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Vücudunda ürtiker / kaşıntı / dabaz olan
kimseler.
15. İhramcızade İsmail Hakkı Toprak
Kimliği : Nakşibendi şeyhidir. 1881-1969 yıllarında yaşamıştır. Mezarı Ulucami
avlusundadır. Yare Yadıgâr adlı bir mevlit kitabı vardır.
Kerametleri : Sivas’ta iken Tokat-Amasya yolunda olan trafik kazasını bilmiştir.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri :-
16. İncili Hanım
Kimliği : Türbesi Atatürk Sağlık Meslek Lisesi içindedir. XVII.-XVIII. yüzyılda
yaşadığı tahmin edilmektedir. söylentiye göre Sokullu Mehmet Paşa’nın kızıdır. Sivas’a
Sarıhatipler (Sarısözen)’e gelin gelirken, cehizinde inci ile işlenmiş yorgan da getirdiği
için İncili Hanım olarak anılmıştır.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
17. I. İzzettin Keykavus
Kimliği : Sultan I. Gıyaseddin Keyhusrev’in büyük oğludur. 1219’da akciğer
vereminden vefat etmiştir. Türbesi Sivas Darüşşifası içindedir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
18. Kadı Burhaneddin
Kimliği : Kadı burhaneddin devletinin kurucusudur. 1345-1398 yıllarında
yaşamıştır. On iki yaşındayken sarf, nahiv, lügat, mantık, hesap, aruz ve hat dersleri
almış, bu alanlarda önemli mesafeler katetmiştir. Bunların dışında ok atma, kılıç
kullanma ve ata binmede hünerini sergilemiştir. On dokuz yaşında Hacc’a gitmiş, yirmi
bir yaşında kadı olmuştur.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Hastalar, dilek sahipleri, geçimsiz eşler
19. Karakaş Baba
Kimliği : Gülyurt Mahallesindedir. Yanında dört mezar daha bulunmaktadır.
Hakkında bilgi yoktur. “Uyku Tekkesi” veya “Çat Baba” adıyla da bilinir.
Kerametleri : -
5
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Sinir hastaları, dilek sahipleri, korkan
çocuklar.
20. Kılavuz Baba
Kimliği : Mezarı Kılavuz Camii girişinde soldadır. Yanında birkaç mezar daha
vardır. Abdülvahhabi Gazi’nin yanında yer aldığı, birliklere kılavuzluk ettiği, yapılan
savaşta şehit düştüğü söylenir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
21. Kırkkızlar
Kimliği : Türbe, Abdülvahhabi Gazi türbesinin güney batısındadır. XVIII.
yüzyılda inşa edilmiştir. Türbede yatanın kim olduğu hakkında bilgi yoktur.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Evde kalmış kızlar, çeşitli dilekleri olanlar
22. Kırklar
Kimliği : Eskiden Çayırağzı Mahallesinde olduğu söylenir. İnanca göre, “kırk
papaz”ın burada bataklığa gömülüp ölmüş yahut “kırk kız”ın burada taş kesilmiştir.
Kırklar adı da buradan gelmektedir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Başında yedi cin dolaşan gelinler.
23. Mur Ali Baba
Kimliği : 1805-1882 yılları arasında yaşamıştır. Asıl Adı Mehmet’tir ve
Kerkük’te doğmuştur. Kadirî şeyhlerinden Şeyh Halis’in yanında yetişmiştir.
Çalışkanlığından dolayı “Mur” (karınca) lakabıyla anılmıştır. Bu söz halk arasında
“Mor” olarak telaffuz edilir. Şeyhinin emri üzerine Sivas’a gelmiş ve buraya yerleşmiştir,
burada vefat etmiştir. Türbesi Kızılırmak Sağlık Ocağının karşısındadır. Tenbihü’s-
Salikin adlı bir eseri olan Mur Ali Baba aynı zamanda şairdir.
Kerametleri : Hastalığına şifa bulamayan Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa’ya
mektup gönderir ve mektup eline geçince iyileşeğini yazar ve dediği gerçekleşir.
Türbedeki ona ait tesbihi çalanın eli-kolu tutulmuş, tesbih kendiliğinden tekrar
tekkede görülmüş.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
24. Numan Sabit
Kimliği : 1692’de Sivas’ta doğmuş, 1764 yılında yine burada vefat etmiştir.
Uluanak Mahallesindeki aile kabrinde yatmaktadır. Şeyh Ahmet Efendi’nin oğludur.
Müderrislik yapan Numan Sabit aynı zamanda âlim ve şairdir. Bir divanı vardır.. Buraya
“Yılancık Evliyası” da denir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Yılancık hastalığına tutulanlar.
25. Nur Baba
6
Kimliği : Mezarı Selçuk İlköğretim Okulu bahçesindedir. Divane derviş
olduğu,pişmiş ekmeğe rağbet etmeyip karnını fırınlardan aldığı hamurlarla doyurduğu
söylenir. Hakkın bilgi bulunmamaktadır.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
26. Sarılık Tekkesi (Emir Arif)
Kimliği : Pulur mahallesindedir. Türbede Ahi Emir Arif yatmaktadır. Bir savaş
sırasında sarılık hastalığına yakalanan Emir Arif ölürken; “Sarılık olanlar mezarımı
ziyaret etsin.” diye vasiyette bulunmuştur. Söylentiye göre Emir Ahmed’in kardeşiymiş.
Kerametleri : Eskiden evin yanında bulunan evdeki tandırdan her sabah sıcak
ekmek çıkarmış ve bu ekmek gelenlere verilirmiş. Birgün hizmetçinin, ekmeklerin o
evden çıktığını söylemesi üzerine, tandır artık ekmek vermez olmuştur.
Tekkeyi ortadan kaldırmak isteyen kişi hemen oracıkta ölmüştür.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Sarılık hastaları.
27. Sıtma Tekkesi
Kimliği : Tekke, Çayyurt Mahallesindedir. Halk burada yatanı Şahap Dede olarak
bilir. Mevlevî şeyhi olduğu söylenir. Ne zaman yaşadığı bilinmemektedir. Mezarının
yerini kendisi tayin etmiştir.
Kerametleri : Beddua etmesi üzerine Pepe Ahmet adındaki bir çocuğu sıtma
tutmuştur, fakat Şahap Dede’nin okuması üzerine çocuk tekrar sağlığına kavuşmuştur.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Sıtma hastaları.
28. Süt Evliyası
Kimliği : Demircilerardı Mahallesindedir. Türbede toplam dört sanduka vardır.
Velinin kimliği hakkında bilgimiz yoktur.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Doğum sonrası göğsüne süt gelmeyen
hanımlar.
29. Şah Hüseyin
Kimliği : Mezar, Atatürk İlköğretim Okulunun bahçesindeyken yol yapımı
dolayısıyla ortadan kaldırılmıştır. Aslında evin sahibi olan kişi, ölünce evinin bahçesine
defnedilmek istemiş. Zamanla halk orada yatan kişiyi erenlerden biri olarak nitelemiş,
mezar yatır haline gelmiştir.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Hastalar ve dilek sahipleri.
30. Şehitler
Kimliği : Şehitler Camiinin karşısında beş mezar olarak bulunmaktadırlar.
Eskiden on mezar olduğu söylenir. Bir rivayete göre, Timur zamanında burada şehit
düşmüşlerdir.
7
Kerametleri : Kabirlerin bulunduğu yere dükkân yapmak isteyen adam, rüyasında
kendisine defalarca ikaz edilmesine rağmen isteğinden vazgeçmeyince, çalışırken düşüp
ölmüştür.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Dilek sahipleri.
31. Şemseddin Sivasî
Kimliği : 1520’de Zile’de doğmuş, 1597’de Sivas’ta vefat etmiştir. Asıl adı
Ebü’s-Sena Şeyh Şemseddin Ahmed Es-Sivasî’dir. Sivas’ta “Karaşems” olarak bilinir.
Babası Ebulbereket Mehmet Efendi, Halvetî tarikatindendir. Kendisi de Halvetiye
tarikatinin Şemsiye kolunu kurmuştur. Sivasî, Amasya, Tokat ve İstanbul’da ilim ve
tarikat yolunda mesafeler almış, müderrisliğe kadar yükselmiştir. Manzum ve mensur 30
eseri vardır.Meydan Camii avlusundaki bugünkü türbe 1600’de yapılmıştır. Türbede
diğer aile fertlerine ait yirmi sanduka bulunmaktadır. Sivas’ta yakın zamana kadar,
Hacc’a gidenler Şemseddin Sivasî’nin türbesi önünden uğurlanırdı.
Kerametleri : -
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Hasta çocuklar, dilek sahipleri.
32. Şeyh Akbaş Baba
Kimliği : Türbesi Demircilerardı Mahallesindedir. Türbenin XVIII. yüzyılda
yapıldığı tahmin edilmektedir. Hakkında bilgi yok denecek kadar azdır. Halkın inancına
göre Akbaş Baba , Peygamberimizin sancaktarıdır. Sivas’ta şehit olunca sancağı elinden
Abdülvahhabi Gazi almıştır. Akbaş Baba’ya “Küt Evliyası” da denilir. Türbede
kendisinin haricinde Akbaş Baba’nın yakınlarına ait olduğu tahmin edilen dört mezar
daha vardır.
Kerametleri : Türbenin yanındaki çeşmeden abdest alıp tekrar türbeye girermiş.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Üç-dört yaşına geldiği halde yürüyemeyen
çocuklar.
33. Şeyh Çoban
Kimliği : Türbesi Şeyh Çoban Mahallesindedir. Türbede Şeyh Çoban’ın
sandukasının haricinde bir sanduka daha vardır. XII. yüzyılda yaşadığı sanılan Şeyh
Çoban’ın asıl adı Şeyh Hüseyin Raî’dir. Babasının çok sayıdaki sığırını güttüğü için raî
“çoban” olarak tanınmıştır. Büyük mutasavvıf Ebü’l-Vefa’nın yedinci halifesidir. İslâmı
yaymak ve gönüller fethetmek için Horasan’dan Sivas’a gelen bir Alperen olduğu
söylenir.
Kerametleri : Mezarının başında bulunan tokmak, bir savaş çıktığından ortadan
kayboluyormuş. Bu tokmak Gökmedrese’ye götürülmüş daha sonra tamamen
kaybolmuştur.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Hastalar, çocuğu olmayanlar, felçliler,
işinde bereket umanlar.
34. Şeyh Erzurumî
Kimliği : Sivas Otogarının doğusunda bulunan türbenin XIII. yüzyılın sonlarında
inşa edildiği sanılmaktadır. Erzurumî, halkın ifadesine göre, din uğruna çarpışan cengaver
bir yiğittir. Türbenin yanında bulunan kuyu, bugün kapanmıştır.
8
Kerametleri : Erzurumî’nin 40-50 adamı muhtelif zamanlarda türbenin etrafına
çadır kurar ve onu yalnız bırakmazlarmış.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Gözü şaşı çocuklar, dilek sahipleri.
35. Yüğrük Şah
Kimliği : Türbe şimdiki PTT Başmüdürlüğünün bulunduğu yerde iken bugün
yoktur. Hakkında bilgi yoktur.
Kerametleri : Birgün hanımına helva yaptırıp bir anda, o sırada Hac’da bulunan
efendisine ulaştırır.
Ziyaret edenler ve ziyaret sebepleri : Yürümesi geciken çocuklar.
Bu zatların halkın gönlüne taht kurmalarında, onların hayattayken gösterdikleri
birtakım olağanüstülüklerin yani kerametlerin rolü büyüktür. Ne var ki hepsinin keramet
sahibi olduğunu söylememiz mümkün değildir. Nitekim yukarıda işaret ettiğimiz gibi,
Sivas’ta yatmakta olan zatlar sadece bir din adamı, bir mutasavvıf değil bunların dışında
bey, paşa, kadı, âlim, şair yahut sıradan insanlar da olabilmektedir. VII. yüzyıldan XX.
yüzyıla kadar muhtelif yüzyılllarda yaşamış olan bu kişilerin şöhreti, insani yaşayışı veya
talihsiz hayatı onların sevilmelerinde önemli rol oynamıştır. Bir kısmı hakkında bilgi
bulunmamakla beraber halk onun yattığı yeri kutsal, içinde yatanı aziz ve mübarek
bilmiş, hakkında menkabeler vücuda getirmiştir.
Tekkelerin ziyaret edilmeleri, onların vasıtasıyla Allah’tan şifa ummaları geleneği
Anadolu’da yüzylıllardır sürdürülen bir gelenektir. Ancak önceki yüzyıllara oranlar
günümüzde, tekkelerde yapılan bu ameliyeler pek azalmıştır. Buna rağmen yatırların
toplum üzerindeki etkileri hâlâ sürmektedir. Halk, gerek şehir merkezinde gerekse -
pekçok beldede olduğu gibi- yüksekçe bir tepede mekan tutmuş olan mübarek şahısların
o beldenin koruyucuları olduğuna, inancı tamdır.

Uzun Ali Dede










İzmir – Urla’da Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir.
İzmir’in Urla ilçesinde Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir.
Uzunali Dede kimliği hakkında bilgi yoktur. Bazı insanların Süt dede diye de andığı dedenin dilekleri yerine getirdiği inancıyla kabir başına mum dikip, adak adadığı görülmektedir.

Alihan Baba Türbesi ; İzmir – Tire









Alihan Baba Türbesi ; İzmir – Tire İlçesinde Yeni camiinin güneyinde Alihan sokak’da
Aydınoğulları ile Horasandan gelen Alihan Babaya aittir. Evliya Çelebiye göre Alihan Baba Tire ve çevresinde bazı yapılar ile vakıflar yapmıştır.
Alihan Zaviyesi, her ne kadar vakıf kayıtlarında ve sicillerde Beylik Döneminin erken isimlerinden olan Alihan Baba Sultan üzerine kayıtlı ise de büyük olasılıkla daha önceye uzanmaktadır. Zira, Alihan’ın babası Ahi Mehmet’in de bir zaviyesi vardır. Ve bu zaviye oğlu Alihan’a kalmıştır. Bu zaviye, Beylikler Devrinden günümüze ulaşmış en önemli ve en eski zaviyedir. İki katlı bir yapı olup Alihan Sokak’ta bulunan zaviyenin alt katı türbedir. Zaviye girişi güney cephedendir. Alt kat güney batı köşesine yerleştirilen beş basamaklı merdiven oldukça dardır. Merdivenden sonra ana mekan öncesi tonoz yapılı bir girişe ulaşılmaktadır. Girişin kuzey yönünde mihrabi görüntülü bir ocaklık vardır. Batı duvarında önceleri pencere olma olasılığı bulunan bir niş yer almaktadır. Giriş bölümünün doğusunda bir kemer vardır. Kemerin kuzey ve güney cephelerinde derinlikli, oldukça uzun ve dar birer ışıklık bulunmaktadır. Zaviye kare plana yakın bir şemaya sahiptir. Kuzey ve doğu cephesi evlerle çevrili olan zaviyenin batı ve güneyinden yol geçmektedir. Türbede Alihan’ın oğlu Hoca Hasan yatmakta, ancak halk bu türbeye Alihan Türbesi demektedir. Türbe kare planlı olmakla birlikte zaviyenin batıdan sokulmasıyla planı dikdörtgensel bir görüntüye dönüşmektedir. Türbe kapısı doğu yönündendir. Güney ve doğuda mazgal tipi birer pencere yer almaktadır. Bina, dış cepheden farkedilemeyen konut tipi bir görüntü içermektedir. Türbede 1330 yılında ölen Hoca Hasan’ın dışında kitabesiz bir mezar daha vardır ki, muhtemelen Hoca Hasan’ın eşine aittir. Alihan’ın Tire halkı içinde hala yaşayan inançlara kaynaklık ettiği söylenebilir. Mesela, eşyalarını kaybedenler,
Ali Dede, veli dede
Üç kulhüvallahi bir elham adağım olsun Kayıbımı buluver Alhan Dede
.”

diyerek, Alihan Dede’den yardım isterlerdi. Hatta, Tireliler, 1916 yangınının tüm Tire’yi yok etmesini onun önlediğine inanırlar.
Alihan’ın Tire’deki merkez zaviyesi dışında, Orta Medrese ile Kırtepe ve Yeğenli zaviyeleri de vardır. Şehri ikiye ayıran Tabakhane Deresinin önemli sayıdaki köprüleri Alihan adına 1334 tarihini taşımaktadır. Evliya Çelebiye göre Aydınoğulları ile Horasan’dan gelen Alihan Baba Sultan Tire ve Aydın’da birçok eser yaptırır. Aydın’daki külliye Alihan Camii, Alihan Medresesi ve oğlu İsmail için inşa ettirdiği türbeden oluşur. Aydın’da da Tire’de olduğu gibi Alihan Türbesi olarak bilinen yapıda diğer oğlu Şeyh İsmail yatmaktadır. 1391 tarihli kitabeye sahip olan bu türbe Alihan sokakta yer almaktadır.