KARIŞIK

AYNALI ALİ DEDE ( AYN-I ALİ ) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AYNALI ALİ DEDE ( AYN-I ALİ ) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2016 Cuma

AYNALI ALİ DEDE ( AYN-I ALİ )


AYNALI ALİ DEDE ( AYN-I ALİ )



Manisa'da, Karaköy semti, Kumlu dere caddesinde, Halil Yurtseven ilk okulunun güney tarafında Ayn-ı Ali olarak isimlendirilen bir türbe vardır.Duvarları beyaz taştan, tek kubbeli olarak yapılmış. Ayn-ı Ali Osmanlı İmparatorluğu döneminde, muhasebe-i umumiye de görevli olarak gittiği, Mısır'dan Manisa'ya dönünce bu günkü Ali Bey Camisini ve Türbesini yaptırmış olduğu söyleniyor. Kayıtlara geçmeyen Aynalı Ali Dede, bahçedeki büyük çitlembik ağacının altında, Ahmet Raci adlı müridinin yaptırdığı kabirde, ebedi yolculuğuna çıkmış.Ayn-Ali Mezarlığı park haline getirilirken, O da kaybolmuş. Aynalı Ali Dede, şapkasının ve paltosunun etrafına aynalar nakşetmiş. İnsanlara " Benim varlığımda, kendi öz benliğinizi seyredin" mesajını vermiş.Meczup görüntüsü ve yalnız yaşaması insanları güldürmüş, Ona deli denilmiş.Gönlü ve kafası dolu olan Aynalı Ali Dede, boş bir mezarlığı ve Manisa'nın kimsesiz sokaklarını kendine mesken seçmiş, günlerini bu kentte dolaşarak geçirmiş. "Tasavvuf edebiyatında, Allah ve Alem ayna olduğu gibi, Alemin hulasası ve Allah'ın mahzarı olan < insanı kamil > de bir aynadır.Şahadet aleminde insandan daha mükemmel bir ayna yoktur.O halde alem, Ademin vücudu ile parlak bir ayna olduğundan, mutlak olan Allah, bu ayna da kendi suretini kemali ile müşahede eder. Mevlana'nın < Canın aynası ancak O diyardan olan Kamil insanın yüzüdür.Ey gönül külli olan aynayı iste, deryaya git, ırmaktan iş çıkmaz. > der. Şemsi ise; Gönül Ayinesin sofi Eğer ider isen safi Açılır sana kapu İyan olur Cemalullah. " diye okur. (1) " Mısırlılar tarafından güneş sembolü olarak kabul edilen aynalar dinsel törenlerde kullanılmış.Miken uygarlığında da aynı amaçla kullanıldığı sanılmaktadır." (2) Aynalı Ali Dede Manisa'da hayat bulmuş, Mikenler ise binlerce sene önce yaşadığı Manisa Syplos dağından Pelepones (Yunanistan) yarım adsına gitmiş.Miken inanç sistemi ile Aynalı Ali Dede arasındaki benzerlikler bir araştırma ve inceleme konusu olabilir.İnsanlar madde ötesinde yaşadığı olayları ve inançları kendi varlıklarında hisseder. Ahmet Raci iyi tahsil görmüş, genç ve çevresinde sevilen bir insanmış.şehrin ortasındaki evinde otururmuş.Aynalı Ali Dede ise şehrin dışındaki mezarlıkta, bir kulübede yaşamış. Mezarlığın etrafı duvarla çevrili, tahta bir kapısı varmış. Kabristanlığın içinde bulunan taşların çoğu Kybele tapınağından kalan eski taşlarmış.Tetkike değer bu sütunlar, daha sonraki yıllarda çay başı deresinin duvarları yapılırken temel taşı olarak kullanılmış.Milli Eğitim Müfettişi Hikmet Bozkurt ve öğretmen Nazmi Bayçın 1932 senesinde hazırladıkları ve basılamayan kitaplarında sokak aralarının sütun ve faluslarla dolu olduğunu yazmış. Şehrin dışında olan bu mezarlık, kentin büyümesiyle orta yerde varlığını sürdürmüş. Ahmet Raci maddi ve manevi ilimlerde; bilgisi arttıkça çelişkiye düşmüş.Kendisini içkiye ve eğlenceye vermiş.Raci perişanlık yolundan çabuk ayrılır, kendisini toplar, şöhret sahibi kişilerle tanışarak onlarla dolaşmaya başlar.Arkadaşlarının saygı duyduğu bir delikanlı olur. Günlerini çay başındaki kahvelerde, sohbet meclislerinde geçirir. Bir gün yolunu değiştirmiş, mezarlığın yanından geçmişti.Derinden gelen ney sesi ve hissettiği bir duygu onu içeriye doğru çekmiş.Çitlembik ağaçlarına doğru yürüyordu, yarısı hasırdan, yarısı ağaçtan yapılmış bir kulübe dikkatini çekmişti.Kapıda eski giysiler içinde, nur yüzlü bir piri fani gözükür.Başındaki yeşil takkenin etrafı aynalarla çevriliydi.Renk cümbüşü içinde, yamalarla dolu olan cüppesinin eteklerine aynalar ve parlak teneke parçaları nakşedilmiş ve yapıştırılmış bir haldeydi.İçinden Aynalı Ali Dedenin haline gülmek gelmiş.Karısındaki insan Ahmet Raci' ye yumuşak bir sesle : - "Sefa geldiniz nurum! Buyurunuz " diyerek, kulübeden çıkardığı hasır parçasını yere sermiş. -"Nasılsınız, hoşmuşsunuz nurum" derken, Aynalı Ali Dede karşısındaki bu yakışıklı genci süzüyordu. -" isminiz nedir" ? -" Ahmet Raci" -"Raci İnsan demektir" sözü dudaklarından dökülürken gülümsemişti. Onunla insanlık hakkında konuşurken, Aynalı dedenin filozof ve bilgin bir kişi olduğunu düşünmüştü Ahmet Raci. Aynalı Ali Dede paltosunun cebinden neyini çıkardı, boş kamıştan güzel sesler çıkıyordu, ney taksimi bittikten sonra, Racinin konuşmasına fırsat vermeden davudi sesiyle yazdığı bir şiirini okumuştu.Aynalı, kendi varlığına dalan Ahmet Raci'ye yokluk tepesini göstermişti.Raci arkadaşlarını unutmuş,her gün mezarlığa giderek sohbetlerden doyumsuz bir zevk almaya başlamıştı. Bir gün götürdüğü hediyeleri Aynalı kabul etmemişti.Onun müridi olmak istemişti, arzusu kabul edilmiş, Raci için kırk günlük bayram başlamıştı.Aynalı senelerdir kapısına gelecek nasibi beklemişti. Aynalı Ali Dede şapkasını çıkarmış, ona büyük bir ayna ilave etmiş, cüppesine de iki teneke eklemişti.Ahmet Raci artık öğrencisiydi. Raci çok şiddetli bir savaşa, cihada ve imtihana kendi varlığında girmişti.Aynalı: "Bu meydan adalet ve imtihan meydanıdır; nereye gidersen git ben seni orada da bilgilendirmeye devam edeceğim." Diye söylenmişti.Aynalı ortadan kaybolmuş, nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Ahmet Racinin ruhunda fırtınalar esiyordu.Sinirleri bozulmuş,davranışlarındaki bozukluk sağlığını etkilemişti, ailesi üzüntü içinde Raci'yi akıl hastanesine götürmüştü.Oradan çıkmak için bir istekte bulunmamış.Aradan haftalar ve aylar geçmişti.Bir gün hafif deliler, yeni gelen birisine aynalı, aynalı, aynalı diye bağırıyorlardı.Yeni gelen deli Ahmet Raci' nin kaybettiği ve bulmak ümidiyle tüm Anadolu'nun yarısını dolaştığı halde; izini bulamadığı, kaybettiği Aynalı Ali Dedeydi. Ellerine sarıldı, ağlamaya başlamıştı.Ayn-ı Ali Mezarlığında başlayan dostluk ve öğreti Manisa Akıl Hastanesinde de devam ediyordu. Aynalı neyini yanına almayı unutmamıştı.Onu üflüyor, davudi sesiyle de okuyordu. " Heplik birlik için, bak iki göz bir görüyor bir ise dirlik için Bak iki göz bir görüyor ! -------------------------------- Zahit bize tan eyleme Hak ismi okur dilimiz Sakın, efsane söyleme, Hazrede gider yolumuz Erenlerin çoktur yolu, Cümlesine dedik veli, Ko desinler bize deli, Usludan yeğdir delimiz. " (3) Bir müddet sonra ikisi de hastaneden çıkar evlerine döner.Bahar gelmiş, Çitlembiğin üzerindeki kuşlar öterken Aynalı, Raciye yine içinden geldiği gibi okuyordu. " Güneş yanar, Alem söner Bir gün gelir hepsi söner, Hey sahib-i ilmü hüner, Bilirmisin sebebi kim. " (3) Aynalı Ali Dede mesajını vermiş,ayrılık vakti gelip çatmış, dünyaya veda ediyordu. " Ey evlat, ben buradan göçüyorum, zahirden ayrılmamız lazım geldi.Allah yardımcın ve rehberin olsun! Sen yarın sabah zahmet et uğra ,beni gönülden çıkarma ki; her an seninle beraberim" deyince Raci ağlamaya başlar.Aynalı teselli eder der ki:"Ne yapalım evladım, gelip gitme bu aleme aittir.Dış görünüşe niçin bakmalı, Biz Allah'ın emrinin dışında olamayız." (3) Aynalı Ali Dede; ertesi gün sabaha karşı, misafir olarak geldiği bu dünyadan ayrılarak, yokluk alemindeki yerini tekrar almıştı.Koça Aynalı asırlık çınar ağacının altında nurani yüzüyle uzanmış, derin bir uykudaymış gibi yatıyordu.Ahmet Raci sevgi ve hasretle hocasına sarılır, bir müddet öyle kalır.Arkadaşlarından küçük bir grupla bedeni evinin yanındaki çitlembik ağacının altına gömülür. Arapça da; Ayn göz ve kaynak, Ayn-ı kaynakta ve gözde olan demektir. İki Ayn-ı Ali, Antik dönemde kutsal alan olan bu toprağın altında birleşti.İnsanlar onları ziyaret etmek için buraya geliyor ve dua okuyor. Ruhları şad olsun. Kaynakça: (1) Bektaşi şairleri,Sadettin Nüzhet,1930,Sayfa:453-454, İstanbul devlet Matbaası. (2) Büyük Ansiklopedi,S.E.C.A ve Milliyet yayınları,1991, Sayfa:118 (3) Filibeli Ahmet Hilmi, 1978, Amak-ı Hayal, Tercüman yayınları. AYN-I ALİ TÜRBESİNİN İÇİNDEKİ SANDUKA Sandukanın içi boştur.Boyanmış lahit parçaları üzerine konmuş, kapağını açınca İçinden toprak görülmektedir.Sandukanın içi hava almadığından, zeminden rutubet kokusu gelmektedir.
Yazar: A.Haydar Aksakal