KARIŞIK

10 Şubat 2016 Çarşamba

LEFKOŞA KIRKLAR TEKKESİ KİTABESİ

LEFKOŞA KIRKLAR TEKKESİ KİTABESİ

Lefkoşa'nın doğusunda, Ercan Havaalanı'nın hemen güneyinde Kırklar köyü 

yakınlarında geniş bir arazinin tam ortasında bulunmaktadır. 1963 öncesi karma 

vaziyette Türkler kadar Rumlar tarafından da kutsal sayılırmış. Çevredeki Türk 


köyleri burada yağmur duasına çıkarlarmış. Harabe haline gelmişken T.C. Yardım 

Heyeti tarafından tamir ettirilmiş ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kapıdan 

girdikten sonra bir mihraplı mescit halindedir. Arka tarafında alçak tavanlı yerlerde 

sayıları kırk olduğuna inanılan kabirler mevcut. Burada yatanların kimliği hakkında 

kesin malumat olmamakla birlikte, Arap akınlarında şehit düşenler, üçler, yediler, 

kırklar diye genellenen evliyaların yattığına dair spekülasyonlar yapılmaktadır. En 

doğrusu galiba buraların birer makam mezarı olduğuna inanmak.


BU KİTABE GÜNÜMÜZDE MEVCUT DEĞİLDİR. FOTOĞRAFINDAN KOPYASININ YAPILMASI VE YERİNE ASILMASI GEREKMEKTEDİR.

KKTC MİLLİ ARŞİV ve ARAŞTIRMA DAİRESİ
VAKIF DOSYALARI 91-1937-1-6 NUMARALI BELGEDEN ALINMIŞTIR

KIRKLAR TEKKESİ KİTABESİ

Vali-i Kıbrıs o zât-ı nüktedân-ı pür-himem
Nâm-ı sâmîsi Mehemmed mahlas-ı pâki Emîn

Belde-i Kıbrıs’da Kırklar ile şöhret-yâb olan
Hâb-gâh-ı evliyâ olmuşidi pür-gerd ü hazîn

Buk’a ve merkadlerin tecdîd ü ta’mîr eyleyüp
Eyledi ervâh-ı ehlullaha i’zâz-ı mübîn

Hakk Te’âlâ eyleye himmetleriyle feyz-yâb
Böyle hayrâta muvaffak ide Rabbü’l-Alemîn

Bir geçip Rûhü’l-Kuds târîhini sebt eyledi
Oldu ma’mûr u mutahhar Bâr-gâh-ı Erba’în

Fî sene 1228 gurre-i Zi (Zilkade veya Zilhicce)
Ketebehu es-Seyyid Feyzullah Şeyh-i Mevlevihane-i Lefkoşa


KIRKLAR TEKKESİ KİTABESİNİN GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE ANLAMI

Kıbrıs vâlîsi olan himmet sahibi o zarif kişinin
Yüce ismi Mehemmed, ikinci tertemiz ismi ise Emin'dir.
***
Kıbrıs beldesinde "Kırklar" ismi ile tanınmış bulunan,
Evliyalar barınağı toz toprak içinde hüzünlü bir halde iken.
***
Vali Mehmed Emin Paşa binalarını ve kabirlerini, sandukalarını yenileyip tamir ederek
Allah dostlarının ruhlarına apaçık bir ikramda bulundu.
***
Yüce Allah onun gayretlerini bereketlendirerek
Böyle hayır işlerinde onu daima başarılı kılsın
***
Ruhü’l-Kuds bir eksilterek tarihini tespit etti.
Kırklar makamı bakımlı ve tertemiz oldu.

1813 senesinde
Lefkoşa Mevlevîhânesi Şeyhi es-Seyyid Feyzullah Efendi tarafından yazılmıştır.








OĞLUM VE KIZIM YAZILI MEZARTAŞLARI

OĞLUM VE KIZIM YAZILI MEZARTAŞLARI

Eski devirlerde bulaşıcı hastalıklar bir yere girdiğinde zengin, fakir, sultan, şehzade demeden önüne gelenin vadesini dolduruyordu. Saray hareminde bile bunun önüne geçilemiyordu. Salgınlardaki can kayıplarının miktarı hakkında çeşitli rakamlar dolaşıyor. Spekülatif rakamlar olsa da bazen bir şehrin yarıya yakın nüfusu yok olabiliyordu. Küçük yerleşim birimlerinden köy ve mezraalar ise nüfuslarını tamamen kaybedebiliyordu.
Kabataş'ta Mehmed Emin Ağa Sebil ve Haziresi vardır. Burada yan yana yatan iki çocuk mezarı beni çok hüzünlendirdi. Muhtemelen yine bir salgında Mehmed Emin Ağa'nın torunlarından Adile ve Mehmed Refi'i vefat ederek yan yana defnedilmişler. 1170 Aralık-1171-Ocak ayına tekabül eden 1184 Ramazan ayında İstanbul'da ne salgını oldu acaba? Mehmed Emin Ağa'nın Hüseyin ve Sadık isminde iki oğlu olmuş. Bunlardan birinin çocukları ama tespit edemedim. O devirde kitabelerde pek kullanılmayan oğlum ve kızım kelimeleri burada rahatlıkla kullanılmış. "Kızım Adile Hanım" ve "Oğlum Mehmed Refi'i Bey" yazılı iki mezarın fotoğraflarını nazarlarınıza tevdi ediyorum.



HİNDİLER TEKKESİ

HİNDİLER TEKKESİ

İstanbul Aksaray’da Horhor denilen semtin bugünkü sakinleri her ne kadar buraya Hindular Tekkesi deseler de Hindîler Tekkesi olarak söylenmelidir. “Nisbet Yâ’sı” denilen “Y” harfi bir ismin sonuna geldiğinde o kelimeyi mefhumuna mensup eder. Burada da “Hint ülkesine mensup” mânâsına Hindî denilmiştir. Türkî, Azerî, Kırımî ve benzeri kelimeler gibi. Hani halk böyle adlandırıyor diyelim, neyse de burayı restore edeceğine inanan kurum ve şahıslardan da bu hatanın sadır olmasını nereye bağlayacağız. Yoksa onlar gerçekten bu mekânı İstanbul’un eski Hindu "gurularının" sakin olduğu bir yer olarak mı biliyorlar?





VANLI MEHMED EFENDİ

VANLI MEHMED EFENDİ



Sultan Dördüncü Mehmed devrinin en önemli din adamlarından olup sürgüne yollandığı Bursa-Kestel’de 1685 yılında vefat eden Vânî Mehmed Efendi’nin kendi inşa ettirdiği camideki kabridir. Sekiz-on sene önce bu fotoğrafı çektiğim vakit türbesinde ve haziredeki kitabeler kara boyalı bir el tarafından çalakalem boyanmıştı. İnşallah bu zaman zarfında elden geçirilip yapılan tahribatın izleri silinmiştir. Vani Mehmed Efendi “Türk Tarihi”nde tartışmalı bir kişiliktir. Meziyetleri ile zaaflarının muhasebesini yapmak benim açımdan mümkün değildir. Şu kadarını söylemeliyim ki bu ülkede ulema sınıfında Türk lafını telaffuz ederek Oğuz Kağan’dan bahseden nadir kişilerdendir. Sırf bu özelliği bile başka bir gözle incelenmesini gerektiriyor. Mezar kitabesinin okunuşu şöyledir.
SÜBHANALLAH
Kıdvetü ulemâi’s-sâlihîn
Zübdetü fuzalâi’l-kâmilîn
en-Nâtıku bi’l-Hakk
el-Vâizu li’l-halk
ed-Dâ’î-i ilallah
el-Mültecî-i ilâ civârullah
Muhammedü’l-Vânî Revvahallahü Rûhahu


Fî yevmi’l-Cum’ati
es-Sâlisü aşer
min Zilka’deti’ş-Şerîfe fî
şühûri sittetün
ve tis’ûne ve elf
senetün
1096
[11 Ekim 1685]

Enihan Baba Türbesi Bulgaristan

ENİHAN BABA TÜRBESİ








Erguniye Türbesi - Kütahya

Erguniye Türbesi - Kütahya




Celalettin Ergun Çelebi, Mevlana Celalettin Rumi hazretlerinin oğlu Sultan Veled'in kızı Abide Mutahhare Hatun ile Germiyan beyi Süleyman Şah'tan doğma İlyas Paşa'nın oğlu Çelebi Burhanettin'in oğludur. Hazreti Ergun Kütahya Mevleviliğinin ulularından ve olgunlarından büyük bir zat olup ömrünün ortasında hilafet tacını giyerek Kütahya Mevlevi dergahının postnişini olmuştur.Ergun Çelebinin ölümünde vasiyeti üzerine buraya gömülmüş ve burası Erguniye Türbesi olmuştur. Mevlana torunlarından ve postnişinlerinden 13 kişi gömülmüştür

GELİNCİKANA TÜRBESİ


GELİNCİK ANA

Gelincik Ana / Selçik Köyü

GELİNCİK ANA


   Erenler muhabbet eyler, Anadolu'nun dört bir yanında. Karış karış toprakların sahipleridir onlar. Yaşayan, inanan insanlardır. Kayıp Erenleridir... Horasan Pirleridir... Rum Erenleridir... Evliyalardır, pirler, mürşitlerdir. "Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde" onların. Muhabbet ehlidir, canlarla muhabbetin bağıdır erenler.

   "Bacıyan-ı Rum" erenleri, Anadolu'nun (Rum Elinin) muhabbet ehli kadınlarıdır. Anadolu'da yüzyıllardır var olan, bu toprakları irşad eden erenler, bin bir dondan baş gösterdiler. Sevgiyi, barışı yaydılar yeryüzüne. Güvercin donunda süzülüp geldiler. Aslanları ve ceylanları bir kucakta tuttular bu gönül erenleri.


   Horasan erenlerinden bir "Bacıyan-ı Rum" gelincik donunda gelir mekan tutar, Afyonkarahisar'ın Sandıklı yöresini. Sandıklı'nın şimdi dağılmış, yok olmuş köylerinden olan Sarıcık denilen bir yerde kurmuş dergahını. Sarıcık Köyü, şimdi Selçik Köyü sınırları içerisinde Karadeli denilen bir mevkinin yakınlarında yer almaktadır.


   Gelincik Ana yatırı, Sarıcık'ta kurak bir tarlanın köşe başında, bir yol kenarında, üstünde bir alıç ağacının gölgesinde sessiz sedasız beklemektedir canların niyazını. Gelincik Ana, eski bir Alevi yerleşim yeri olan Sarıcık'ın, Babadağlar denilen erenlerin mekanıyla birlikte, önemli ziyaret yerlerindendir.


   Gelincik AnaSarıcık yöresinde yaşamış bir erendir. Alevi-Bektaşi inancında önemli bir yere sahip olan, ulu kadınlar denilen "Bacıyan-ı Rum" erenlerindendir. Yöre halkının  Gelincik Ana adıyla tanıdığı ve adlandırdığı kişi, Gelincik denilen bir hayvanın kılığında göründüğü hakkında söylenceler vardır. Efsaneden gerçeğe uzanan bu rivayetler halkın dilinde yüzyıllardır söylenmekte, hikayeleri anlatılmaktadır. Günümüze kadar anlatılarak gelmiş olan bu menkıbeler yöre insanının inancından, kültüründen, geleneklerinden izler taşımaktadır.


   Bir ağaç gölgesinde erenler meclisi kurulmuş, üç can hak muhabbeti etmektelermiş. Gelincik Ana burada muhabbet edildiğini sezince birden ağacın üzerinde belirmiş, muhabbetleri dinlemeye koyulmuş. Gelincik Ana, nerede, ne zaman canların toplanıp muhabbet ettiğini hissetse hemen orada belirir, muhabbete katılırmış, orada canların dost meclislerinde bulunurmuş. Kimi anlatanlara göre de Gelincik Ana'nın acı dolu, dertli bir gelin olduğu söylenir. Nerede iç yakan, üzüntülü bir olay olsa allı gelin suretine bürünen Gelincik Ana'nın ah'ı dertlilerin acı ve figan dolu seslerine karışırmış.


   O allı duvaklı dertli gelinde, bir ağacın dalından muhabbetleri dinleyen gelincikte sır içinde sırdır. O sırra erebilenler bu yurtlardan çoktan göçtüler. Yalnız onların bu sırrını bilen, inançlarını yaşatan insanlar varlıklarını sürdürüyorlar. İnançlarını, kültürlerini yaşatmaya devam ediyorlar. Bu inanca sahip çıkan tek bir kişi kalana kadarda yaşatmaya devam edecekler.


   Gelincik Ana'nın sesine kulak verenlerin yüreği hak sevgisiyle dolar. Kırklar meydanındaki muhabbetleri, yüzyıllardır bu topraklarda yapılan cemlerde okunan gülbenkleri, gönülden okunan nefesleri, duvazları, aşkla dönülen semahları gönül gözüyle duyarlar ve görürler. Bu sesi duyarak, bu gerçeği görenlerin, Gelincik donuna bürünen Gelincik Ana'nın yaydığı aydınlığın yürekleri aydınlatmasıdır bizim dileğimiz.



Metin ÖZDEMİR
Serçeşme Dergisi, Ağustos 2014, 12.Sayı



***

Gelincik Ana / Selçik Köyü

Gelincik Ana Ziyareti -I / AFYONKARAHİSAR -Sandıklı -Bekteş-Selçik Köyleri


   Gelincik Ana Türbesinin Yeri: Afyonkarahisar İli, Sandıklı İlçesi Bekteş Köyü ile Selçik Köyü arasında bulunan Karadeli mevkiinde türbesi vardır.


   Gelincik Ana Kimdir: Saracık olarak da adlandırılan ve yöre halkı tarafından ziyaret edilen Gelincik Ana ulu bir kadın veya dertli bir gelin olarak tanımlanmaktadır.Gelincik Ana Gelincik denilen hayvanın kılığına girer ve nerede dini bir sohbet olsa, nereden dertli bir ses duysa uzaktan izlermiş.

   Türbenin Durumu: Üstü açık olan türbenin başında bir alıç ağacı mevcuttur.

   Ziyaret Nedeni: Yöre halkı tarafından ziyaret edilmektedir.

   Menkıbeler:

   1-) Bir gün üç dertli kişi bir alıç ağacının altında dertleşiyorlarmış. Gelincik Ana’da Gelincik donunda ağaca çıkmış bu şahısları dinliyormuş. Bu kişilerin sohbeti uzamış. Gelincik Ana’yı bu sohbet üzmüş ve ağzından kazayla yüksekçe bir “Ahhh!” çıkmış. Sohbettekiler bir bakmışlar alıç üzerinde bir Gelincik onları dinliyor. Şaşırmışlar ve uzun uzun konuşarak Gelinciği aşağı indirmişler. Gelinciğin sırrı ortaya çıkınca orada ölüvermiş.

   2-) Köylüler türbeden zaman zaman sesler geldiğini söylemektedir.     

Kaynakça: Ozan Çulsuz - www.sandikli.biz

Taylan Köken
***

Gelincik Ana / Selçik Köyü

Bambul Dede Türbesi AFYONKARAHİSAR -Çay -Elbiz Deresi

Bambul Dede Türbesi

AFYONKARAHİSAR -Çay -Elbiz Deresi

Bambul Böceği
 Afyonkarahisar İli Çay İlçesinin merkezinde Afyon Yolu üzerinde bulunan Elbiz Deresinin ağzında türbesi vardır.

 Bambul zararlısı yüzünden ziyaret edilen Bambul Dede hakkında elimizde herhangi bir bilgi yoktur.     
Elbiz Deresinin ağzında bulunan ahşap bina içinde iki türbe bulunmaktadır. Bina Bambul Tekkesi olarak anılmaktadır. 

Ziyaret Nedeni: Genellikle çevrede bulunan çiftçiler tarafından ziyaret edilmektedir. Tarlaları Bambul Böceği tarafından istila edilen çiftçiler türbeyi ziyaret ederler. Çiftçiler türbeden aldıkları toprağı tarlalarına serperler. Bu topraktan serpilmiş olan tarlaları Bambul böceğinin terk ettiği söylenmektedir.
Kaynakça: Abdulhalim Durma – Evliyalar Şehri Afyonkarahisar – Amasya -2009 /www.cayilcesi.com 

Tur Ali Türbesi , Çay , Afyonkarahisar

Tur Ali Türbesi 
Çay , Afyonkarahisar

Afyon’dan gelen şosenin ikiye ayrıldığı yerde aralık sokak içinde ahşap ve toprak damlı bir oda içerisinde halkın “Ali Baba”adıyla bildiği türbedir. Yapının mimari değeri yoktur. Odanın ortasındakimerkad üzerinde Selçuk tarzı mermer bir sandukadaki iki satırlık Arapçakitabe şöyledir. “Bismillahirrahmanirrahim”. Küllü men alıyla fan.Sahibi hazet-türbe Tur Ali Bin, “Yusuf nevvere Allahü mezcaahu fi gurrei şehriramazan el mübarek sene selase ve seb’ine ve siddemie”.
   Bu kiyabeden öğrendiğimize göre miladi 1275 yılı Mart ayı başında Yusufoğlu’dur Ali bu türbede gömülmüştür. Çaydaki külliyenin bazısıYusuf Bey’in oğlu pek tabii olan Tur Ali Bey, Cimri Vak’asından iki yılönce ölmüş olması ailenin burada görevli olduğu kanısını vermektedir.Yusuf Bey’in ve babası ve Yakup Bey’in Çay Kadılığı zaimi olduğu vealaybeyi derecesinde bir subaşı olduğu anlaşılmaktadır. İsim benzerliğibakımından Doğuda Akkoyunlu Devletinin kurucusu Karaosman Bey’in dedesi TurAli Bey’i hatıra getirmekte ise de zaman bakımından uzak görünmektedir