KARIŞIK

30 Temmuz 2018 Pazartesi

 MUHAMMET GANİ BABA  TÜRBESİ  sivas







Köyümüze adını veren Eğrisu Yaylası ile ilgili köy büyüklerince anlatılan hikayeyse şöyledir: Eğrisu'lu Bektaşi Babası Gani Baba, Hacı Bektaş'taki eğitimini tamamladıktan sonra köyüne döner. O döneme kadar akıl-fikir ve hastalarına dua almak için Divriği Müftüsüne giden insanlar, o bölgede çok sevilen Gani Baba'ya gitmeye başlarlar. Bundan çok rahatsız olan Divriği Müftüsü Gani Baba'yı halkın gözünden düşürmek için bir plan yapar. Bir adamını Gani Baba'ya gönderir. Adam itinin hasta olduğunu ve bir muska yazmasını rica eder. Gani Baba 3 koç getirirsen yazarim der. Müftü koçların parasını karşılar ve adamını tekrar Gani Baba'ya gönderir. Koçları alan Gani Baba muskayı yazar kimsenin okumaması gerektiğini söyler ve adamı gönderir. Bu duruma çok sevinen Müftü hemen Kadı'ya haber gönderir ve şöyle der; “Anzahar köyünde bir Bektaşi para karşılığında insanların manevi duygu ve değerlerini hayvanlara uyguluyor.” Derhal Kadı'nın adamları Gani Baba'yı alıp İstanbul'a götürür ve yargılarlar. Son sözü sorulan Gani Baba muskanın Kadı'nın huzurunda açılıp okunmasını ister. Kadı padişaha bu konudan söz eder ve davayı izlemek ister misiniz der. Mahkeme günü gelir padisahın huzurunda Kadı muskayı açar ve muskada yazanları okur;

Tamah ettim etine

Muska yazdim itine

Tutarsa da tutmazsa da

Ta oglumun s...ne.”

Hayretler içinde kalan padişah kim şikayet ettiyse onu bana getirin der ve Divriği Müftüsünü görevden alır. Bir süre misafir ettiği Gani Baba'ya köyüne döneceği zaman bir isteği olup olmadığını sorar. Gani Baba Osmanlı Hazinesine ait Eğrisu yaylasını ister. Bunu kabul eden Padişah fermanla Eğrisu yaylasını Gani Baba'ya verir.

Nalıncı Mehmet Türbesi

kasımpaşa...istanbul





unkapanı’nda, eski Cibali Tütün Fabrikası’nın arkasında, Haraçzade Camii karşısındadır. Nalıncı Baba’nın asıl adı, Muhammed Mimi Efendi’dir. Bergamalıdır. 1592’de vefat etti. Cenaze hizmetlerini bizzat padişah gördü ve onu evine defnetti. Kabri üzerine bir kubbe, önüne bir çeşme koydurdu. Bir tekke ile adını yaşattı…
Bir gazetede Nalıncı Mehmet Türbesi ile ilgili hikayeleştirilmiş şu metine rastladım.
Murat Han (3. Murat) o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra
vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
– Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
– Akşam garip bir rüya gördüm.
– Hayırdır inşallah.
– Hayır mı, şer mi öğreneceğiz.
– Nasıl yani?
– Hazırlan dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri ve kararlı adımlarla Beyazıd’a çıkar, döner Vefaya. Zeyrekten aşağılara sallanır. Unkapanı civarlarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatli bakınır. İşte tam o sıra, orta yerde yatan bir ceset gözlerine batar. Sorarlar ‘Kimdir bu?’ Ahali Aman hocam hiç bulaşma.’ derler, Ayyaşın, meyhur’un biri işte!’- Nereden biliyorsunuz?- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz. Bir başkası tafsilata girer. ‘Biliyor musunuz?’ der, Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır, nalının hasını yapar. Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem nerede namlı mimli kadın varsa takar peşine.’ Hele yaşlının biri çok öfkelidir: ‘İsterseniz komşulara sorun.’ der, ‘Sorun bakalım, onu bir kere olsun cemaatte gören olmuş mu?’ Hasılı mahalleli döner ardını gider. Bizim tebdil-i kıyafet mollalar kalırlar mı ortada. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah önünü keser.
– Nereye?
– Bilmem. Bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
– Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem. Ama biz gidemeyiz. Öyle veya böyle tebaamızdır. Defnini tamamlasak gerek.
– İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
– Olmaz. Rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
– Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
– Mollalığa devam. Naaşı kaldırmalıyız en azından.
– Aman efendim. Nasıl kaldırırız?
– Basbayağı kaldırırız işte.
– Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini…
– Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
– Şurada bir mahalle mescidi var ama…
– Olmaz. Vefat eden sen olaydın nereden kalkmak isterdin?
– Ne bileyim Ayasofya’dan, Süleymaniye’den. En azından Fatih Camii’nden.
– Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi
dedin. Haydi yüklenelim.Ve gelirler camiye. Siyavuş Paşa sağa sola koşturur kefen, tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa. Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin ona keza. Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine hayli vardır daha. Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır
‘Sultanım’ der, Yanlış yapıyoruz galiba’.
– Nasıl yani?
– Heyecana kapıldık, cenazeyi sorup araştırmadan getirdik buraya, Kimbilir hanımı vardı belki,
belki de yetimleri?
– Doğru. Öyle ya. Neyse, sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.
Vezir cüzüne, tesbihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar
soruşturur, nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler, sanki bu vefatı bekler gibidir. ‘Hakkını helal et evladım.’ der, ‘Belli ki çok yorulmuşsun.’ Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar.ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, belki hatıralara dalar. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından. ‘Biliyor musun oğlum?’ diye dertli dertli söylenir, ‘Bizim efendi bir âlemdi vesselâm. Akşamlara kadar nalın yapar, ama birinin elinde şarap şişesi görmesin, elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya.’
– Niye?
– Ümmet-i Muhammed içmesin, diye.
– Hayret.
Sonra malum kadınların ücretini öder eve getirirdi. ‘Ben sizin zamanınızı satın aldım mı, aldım.’ derdi. Öyleyse şimdi dinleseniz gerek…’ O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara. Mızraklı İlmihal, Hüccet-ül İslâm okurdum.
– Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki.
– Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. ‘Öyle bir imamın
arkasında durmalı ki…’ derdi, ‘Tekbir alırken Kâbe’yi görmeli.’
– Öyle imam kaç tane kaldı şimdi.- İşte bu yüzden Nişanca’ya, Sofular’a uzanırdı ya. Hatta bir gün ‘Bakasın Efendi!’ dedim, ‘Sen böyle böyle yapıyorsun; ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada’.
– Doğru öyle ya?
– ‘Kimseye zahmetim olmasın!’ deyip mezarını kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. ‘İş mezarla bitiyor mu?’ dedim. ‘Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?’
– Peki o ne dedi?
– Önce uzun uzun güldü, sonra Allah büyüktür hatun.’ dedi, ‘Hem padişahın işi ne?’

Hüseyin Abdal Ocağı ..sivas








Hüseyin Abdal Ocağı
Seyyid Hüseyin’in türbesi Çamşıhı Köyü’ndedir. Çamşeyhı Dedeleri bu ocağabağlıdır. Bu ocak mensuplarının soyu Mengücekliler’e dayanır. Bu soyun ulusu Ahmet Mengücek Gazi, Alp Aslan’ın komutanlarındandır. Seyyid Abdulaziz’in oğludur. Seyyid Abdulaziz, Büyük Selçuklu ailesinin danişmendi ve Şahzedelerin öğretmenidir. Seyyid Abdulaziz de Seyyid Abdulgani’nin oğludur. O da Nişabur Dergahı Piri Seyyid Ubeydullah’ın oğludur.


Seyyid Mengücek Gazi, 1072 yılında Erzincan Kemah merkezi Mengücek Beyliği’ni kurdu. 1115 yılında ölünce yerine oğlu Seyyid İshak geçti. Seyyid İshak da 1142 yılında ölünce yerine oğlu I.Davud Şahgeçti.diğer oğlu Seyyid Süleyman da Divriği Beyi oldu. Davut Şah’tan sonra yerine Mengüçek beyi olan oğlu Behram Şah’dır. 62 yıl beylik yaptı. Behram Şah ölmeden önce büyük oğlu II.Davut Şah’ı veliaht gösterdi. Küçük oğlu Muzaferettin Muhammed Şah’ı da Şebinkarahisar (Köğonya) beyliğine atadı.


Muzaferettin Muhammed, Sarı Saltık, Ağuiçen ve Hacı Bektaş Veli
 ile birlikte Ahmet Yeseviüniversitesinde okudu. Moğol istilasından sonra Anadolu’ya dönünce, babası Behram Şah onu Şebinkarahisar beyliğine atadı. Alaattin Keykubat, 1228 yılında Mengücek Beyliği’ni ortadan kaldırınca, Muzaferettin Muhammed’i Kırşehir’e; ağabeyi II.Davud Şah’ı da Akşehir’e sürdü. Divriği merkezli Mengücekler ise, 1252 yılında ortadan kaldırıldılar.


Divriği Merkezli Mengücekli Seyyidler’in bir bölümü Osmanlı döneminde mezhep değiştirerek Sünnileştiler. Bunlardan Seyyid Hasan Madı ve oğlu Osman Ağa, IV.Murat döneminde valilik yaptılar. 


İşte Divrigili Mengücekler’den gelen Seyyid Hüseyin, Çamşıhı Köyü’ne yerleşerek orada gelenek ve inançlarını sürdürdü. Orada vefat etti.


Ağuiçenli Dedeler, Hüseyin Abdallılar’a “vekil dedelik”
 görevini verdiklerini iddia ederler ki, bu doğru değil. Ağuiçenli dedeler, onlar Mürşit’leri olabilirler.


Vekil dedelik sistemi, Alevilik’te yaygın olarak vardır ve tarih boyunca uygulanmıştır. Dede, uzak bir bölgede oturuyorsa, taliplere sık sık gidemiyorsa, talipler arasında yolu-erkanı en iyi bilen “Kamil” bir talibi “Vekil”olarak tayin eder. Dede’nin gidemediği, bulunamadığı zamanlarda, onun görevlerini Vekil Dede yürütür. Bu biraz da zorunluluktu.


Şöyle ki: devlet, eğemen Sünni mezhebin şeriat yargısıyla yargılandığı için, Aleviler de kendi içinde kendi yargı sistemini kurmuşlardı. Onların yargıçlığını da Dedeler ve cemaati yapıyordu. Uyuşmazlığı çözen kurum Dedelik Kurumu olduğu için, dede’nin hazır bulunmadığı zamanda Vekil dede bu işlevi görüyordu.


O günün savaş koşulları, Boy’ların bir yerden bir yere göç etmesi veya devlet tarafından sürgün edilmesi, herhangi bir bölgeye zorunlu ikamet edilmesi sonucunda, Asıl Dede ile talipler arasında kopukluklar yaşanmasına neden oluyordu. Asıl dede, taliplerine bir kaç kuşak gidemez, hatta bir daha hiç bağ da kuramıyabilirdi. Böyle bir durumda, Vekil Dede, bir kaç kuşak dedelik yapınca, Asıl Dede’nin yerine geçiyor. Kendisi veya kendisinden sonra gelen soyu hakiki “Dede” olduklarını, “Ocakzade” olduklarını ileri sürüyorlar. Çoğu zaman uyduruk bir Soyağacı (secere) de elde ediyorlardı.


Zorulu göçler veya sürgünler sonucu, yer değiştiren kimi Türkmen boyları da Ocak değiştirmişlerdir. Eski ocakları ile, (eski dedeleri ile) bağ kurmayınca, yeni bir ocağa bağlanmışlar.


Ama Hüseyin Abdal Ocağı, gerçek bir ocaktır. Hüseyin Abdallılar da Vekil dede değiller. Kimileri onların Karakesiciler’den geldiklerini, Karakesiciler’in de Karadonlu Can Baba’dan geldiklerini iddia ederler ki, bu da doğru değildir. 


Onların bilinen soy ağacı şöyledir:

1-Hz.Ali

2-İmam Hüseyin

3-İmam Zeynel Abbidin

4-İmam Muhammed Bakır

5-İmam cafer-i sadık

6-İmam Musa-i Kazım

7-İmam Ali-ül Rıza 

8-İmam Muhammed Taki

9-Seyyid Musa Araç

10-Seyyid Muhammed (874 yılında Nişabur Dergahı Piridir.)

11-Seyyid Yahya

12-Seyyid Cafer

13-Seyyid Hüseyin

14-Seyyid Ubeydullah

15-Seyyid Abdulgani
           ↓                                           
16-Seyyid Muhammed Buhari                 16-Seyyid Abdulaziz
                                                                                  
                                                                       17-Mengücek Gazi (1072-1115)
                                                                                  
                                                                       18-Seyyid İshak (1115-1142)
                                                                                 
(Divri)                                                          (Kemah)

I.Seyyid Süleyman (1142-1181)              19-I.Seyyid Davut (1142-1162)
           ↓                                           
Muzaffer Şah (1181-1197)                                   20-Behram Şah (1162-1225)
                                                                              
II.Süleyman Şah (1197-1231)                   Kemah              Şebinkarahisar
                                                                   II.Davut Şah      Muhammed Şah
Ahmet Şah (1231-1245)
           
Melik Şah (1245-1252)

=Seyyid Hakkı=

Kaynak: Veli Saltık-Alevi ocakları 
KOCA LEŞKER  TÜRBESİ ....ERZİNCAN .BAĞIŞTAŞ
KOCA LEŞKER OCAĞI


Koca Leşker’in ziyaretgahı Erzincan’ın Bağıştas İstasyonu yakınlarında ve Fırat’ın yakınındadır. Türbenin yakınında oldukça eski mezarların bulunduğu bir mezarlık bulunmaktadır. Ayrıca buraya kurban ve lokma hizmetlerini görmek üzere bir yer yaptırılmıştır. Koca Leşker ile Koca Seyyid’in aynı evliya olduğunu ifade eden dedesoylular vardır. Ancak bu iki yerde yani hem Sün Köyü’nde Koca Seyyid’in türbesinin ve hem de Bağıştaş yakınında Koca Leşker’in türbesinin olması bu durumu karmaşık hale getirmektedir.
 
 
 
Koca Leşker Tekkesi Erzincan ilinin en ünlü ve en önemli tekkesi olarak yüzyıllardır ününü günümüze kadar sürdürmektedir. Ayrıca Koca Leşker Bağıştaş Köyüne de ayrı bir şahsiyet kazanmıştır.Soyu imam Zeynel evladı Muhammed Asgar ın oğlu olup doğum tarihi henüz belli değildir.
Koca Leşker yatırı Bağıştaş köy merkezine 2 km uzaklıkta bulunan merzarlıktadır.Ayrıca Koca Leşker HORASAN ERENLERİ ndendir.Hoca Ahmed Yesevi den nasip alan derviş lere HORASAN ERENLERİ denir.Bir diğer Horasan Erenleri ve yerleştikleri yerler ise şöyledir.
KOCA LEŞKER Erzincan İliç Bağıştaş ta ,HÜNKAR HACI BEKTAŞ VELİ→ Kırşehir de
 BABA İLYAS →Amasya da,SEYİD BABA →Divriği Ziniski de,TAPTUK EMRE→Eskişehir de.ABDAL MUSA→önce Bursa da sonra Antalya Elmalı Tekke köyünde,
AHİ EDEBALİ→Kırşehir ve Eskişehir de
KARACA AHMET SULTAN→ önce Manisa Akhisar Aydında daha sonra Afyon İhsaniye Karaahmet köyünde son olarak Üsküdar İstanbul da
BURAK BABA→Bigadiç de ,HIZIR SAMUT→Bozork ta,SULTAN SUCAATTİN VELİ →eskişehir de ,HACI SULUTAN →Uşak ta ve KARADOLULU CAN BABA → Divriği de yerleşim kurmuştur.
Bu baba erenler bir süre Dersimde kalırlar ayrıca bu zatlar la o bolgede sarıoğulları askerleri denilmektedir.
Seyit baba savaşarak ziniski ye gelir ve burada şehir düşer aynı şekilde Koca Leşker de savaşarak Bağıştaş a kadar ilerler ve burada şehit düşer Seyit Baba ve Koca Leşker aynı soydandır Erikli köyde yatırı bulunan Koca Saçlı ailesinin en büyüğü Seyit baba ortancası ve Ağar köyünde yatırı bulunan Ağar Baba ise ailenin en küçüğüdür ayrıca Koca Leşker seyit baba Koca Saçlı ve ağar baba Hünkar Hacı Bektaş Veli nin Halifelerinden dir.Bu ocağa bağlı dedelerin Sivas Kangal Minare kaya köyünde ,Çorum da amcazadeleri bulunur Koca Leşker köyü şimdiki ismi Minarekaya dır ve Sivas ın Kangal ilçesine bağlıdır.
Koca Leşker Bağıştaşı Seyit Baba Ziniski yi fethetmek için yola çıkarlar.ve tarafları yenerler ama şehit düşerler Koca Leşker ve Seyit Baba yatırları bölgenin en çok adak ve kurban verdikleri yerlerdir. Ayrıca Koca Leşker Peygamberi mizin soyundan gelmektedir Hz. Hüseyin in soyundan gelenler
“Seyyit” denir Koca Leşker bu nedenle Seyittir Dededir ve evliya dır.
Koca Leşker Bir Alp erendir Derviş tir Kemah Dersim bölgelerini Rumlardan kurtarmıştır .Kendisi gibi şehit olanlar etrafına gömülmüştür. Koca Leşker in torunu da dedesi gibi şehit düşmüştür.ve mezarı dedesi nin ynaındadır.bunlar imam Zeynel Abidin soyundan .İmam Zeynel Abidin in oğlu İmam Hasan Asger in oğulları Bunlar dost 4 kardeşler 1- Koca Seyyit.2-Mirşehit,3-Seyit Merçek,4- Köse Seyit olmak üzere kardeşler Koca Seit in oğlu olup esas adı Muhammed Koca Leşker. Bunların oğulları Muhammed Koca Leşker in üç oğlu var.İsmail,Teko Ağa,Tayfur Ağa olarak geçer Kangaldakiler. Cafar ve Gekko nun soyundan gelir Bağıştaştaki. Çorumdaki İsmail ağa nın soyundan gelir . Bunlar kardeş çocukları idi.
Ozan Fakir Edna’dan
 
Deli gönül gussalanub gam yeme
İnşallah dumanım yer Koca Leşker
Gönül intizardır her dem yoluna
Bize hayırlısın ver Koca Leşker
 
Koca Leşker sen Kırkların birisin
Kırkların birine neşter urursun
Selman Faris’dedir kanın görürsün
Bir damla kan geldi al Koca Leşker
 
Selman geldi Şeydallah’dan yarsalar
Şeydallahın bir araya koysalar
Bir üzüm danesi vardır ezseler
Ezen el senindir er yüce Leşker
 
Engür ezdi ol Kırklara içirdi
Kanad verdi pervaneye uçurdu
Üryan biryan ettü dara geçürdü
Anlara bir himmet kıl Koca Leşker
 
Koca Leşker seher yerde oturur
Fırat suyu badei saha getürür
Gönüle erenlere…..yetürür
Gün…..           Koca Leşker
 
SultanAğu cana çıkışır başı
Nice erler vardır yareni eşi
Seyid İsmail, Seyid Halil sırdaşı
Taze fidan bitti gül Koca Leşker
 
Fakir Edna’m eder çağlasam aksam
Furat suyu gibi yüzüne baksam
Üstadım Hatayi2den çıksam
Dilerim muradım ver Koca Leşker
 
 
Kaynak: Bektaşi Şairleri s: 40 - 41

Koca Saçlı Resul Baba...divriği erikli köyü





Horasan Erenlerinden Koca Saçlı Resul Baba 
Divriği’nin Erikli Köyünde bulunan Horasan erenlerinden Koca Saçlı Resul Baba kerameti açık olan bir velidir. Halen tasarrufu devam eden Resul Baba’nın türbesine ziyaretçi akını devam ediyor.
Gidilmesi görülmesi gereken bir yer…
Köyün üst tarafında bulunan içmece ise bir şifa kaynağı.
Böyle önemli bir velinin türbesinin olduğu köy ise sorunlarını çözememiş görünüyor. Köyün içinden türbeye gidiliyor. Araç ile bu yolu kat etmek oldukça zor.
Yolun bozukluğu ve engebeli oluşu gözden kaçmıyor.
İçmeceler ise yetkililer tarafından fazla ilgi görmemiş.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Resul Baba’nın makamında huzur bulmak mümkün.

Koca saçlı menkıbeye göre Hünkâr tarafından Divriği’ye gönderilen ulu bir zattır. Yatırı, Divriği’ye 28 km uzaklıktaki Erikli Köyü’ndedir. Türbe, köyün kuzeyinde ve Erikli İçmesi’ ne giden yolun üzerindedir.
Koca Saçlı Türbesi, her yıl ilkbahar ve sonbaharda Erikli, Kekliktepe, Sincan, Akmeşe, Karakale, Yazıköy, Ekinbaşı, Kozlu, Ovacık, Apsal, Gönülgören, İzümlük, Mekke… köylüleri tarafından toplu olarak ziyaret edilir. Bu ziyaretler sırasında kurbanlar kesilir, yemekler dağıtılır, dualar edilir. Ayrıca Erikli İçmesi’ne gelenler de Koca Saçlı/Resul Baba’yı ziyaret ederek dertleri için şifa dilerler. 1986 yılında onarım gören türbede Koca Saçlı ile birlikte üç kabir daha bulunmaktadır.
Divriği’nin Erikli köyünde, “Erikli içmesi” vardır. Menkıbeye göre Horasan’dan yola çıkan Koca Saçlı (Resul Baba), ziyaret için Kerbela’ ya uğrar. Ziyaret sırasında bir rüya görür. Rüyasında Hz. Hüseyin, Koca Saçlı ’ya hitaben “Sana bir hediye vereyim. Divriği’nin Erikli köyünde bir su gözesi var. Benim verdiğim suyu şerbet niyetine bu suya kat. Bu sudan içen şifa bulsun. Sonra gelip seni ziyaret etsin” der. Koca Saçlı uyanınca Kerbela’nın suyunu bir kaba koyup Geyik donunda Erikli’ ye gelir. Derviş donuna girip halkı Müslüman eder. Daha sonra Erikli gözesine bu sudan döker. O günden sonra içmenin çıktığı gözenin kenarı kırmızı bir renk alır. İçenler de şifa bulur.
Fıdıl Dağı

Fıdıl(2119m); Ovacık, Kozlu, Çamurcu…köylerini de içine alan kutsal bir dağdır. Fıdıl dağına adını veren Fıdıl Baba’nın sembolik mezarı dağın zirvesindedir. Yöre halkı onun, Erikli köyünde yatırı olan Koca Saçlı(Seyyit Resul Baba) ile arkadaş olduğuna inanır. Burayı çocuk sahibi olmak isteyenler ziyaret ederler. Halk inanışı: Çamurcu köyünde bir kadının hiç çocuğu olmuyormuş. Kadın bir gün dağa çıkıp, “Fıdıl Baba, bana bir evlat verde tek sağır dilsiz olsun” demiş. Şimdi o kadının Çamurcu köyünde yaşayan sağır dilsiz bir oğlu varnmış(1982). Efsane: Efsaneye göre Fıdıl dağındaki Fidan Baba ile Erkli köyündeki Koca Saçlı birbirlerine kudret topu ile haber gönderirlermiş. Bu toplardan bir tanesi Fıdıl dağınde, diğeri de Erikjli köyünde Rıza Dede’nin evi önündedir. 200kg kadar ağırlıktaki yuvarlak bir taştır. 1983 yılında yaptığımız derleme sırasında bu taş evin önünde duruyordu. Şimdi bu taş yerinden alınmıştır(1999). Yine inanışa göre Fıdıl Baba ile, Yazıköy’deki Hıdırellez ziyareti kutsal günlerde kudret topu ile selamlanırmış.
Menkıbevi hayatı: Koca Saçlı hakkında tarihi bilgilere sahip değiliz. Yöre halkının inancına göre, Koca Saçlı ‘nın asıl adı Resul Babadır. Horasan erenlerinden olan Resul Baba Hünkâr’dan izin aldıktan sonra Erikli Köyü arazisi içindeki Fıdıl Baba / fidan baba dağına düştü. Dağ o tarihlerde çok ormanlıktı. Resul Baba Fıdıl dağına düşünce geyik donuna girdi. Boynuzları altın yaldızlı idi. Güneş vurdukça parıl parıl parlıyordu.
Erikli Köyünde, beş karış adında yaman bir avcı vardı. Attığını vururdu. Gene avlanmaya çıkmıştı. Bir geyiği gördü ve hayret etti. Gözler görmedik bir geyik idi. tutmak istedi tutamadı; vurmak istedi vuramadı…
Geyik önde, avcı arkada bir hayli yol gittiler. Gölcük adlı bir mevkiye gelince geyik yattı; silkinip doğruldu, ulu bir kuş donuna girdi. Avcı hayret etti…
Kuş erikli köyüne doğru uçtu. Beş karış da arkasından gitti. Sonra uçtu, kilisenin damına kondu. Köylüler kilisede ayin yapıyorlardı. Varıp keşişe haber verdiler.
‘ bir ulu kuş, kilisenin damına kondu… Bugüne kadar böyle bir kuş görmedik.’’ Dediler. Kilisedekiler ayini bırakıp dışarı çıktılar. Kuşa bakıp ‘’ inşallah hayra gelmiştir’’ dediler.
Onlar bu halde iken kuş uçtu, silkindi, sakallı pir donuna girdi. Kilisenin ileri gelenleri ‘’ bir soralım ‘’ dediler. ’baba, sen kimsin. İn misin, cin misin, nereden geliyorsun? ‘’ diye sordular.
Pir de: ‘’ Ben, Horasan ilinden gelmekteyim. Beni bu yere Hünkâr Hacı Bektaş’ı Veli tayin etti; burayı yurt verdi. Sizin kiliseniz bundan sonra benim yatağım olsa gerektir.’’ dedi. Onları imana davet etti.
Başta keşiş olmak üzere hepsi kelime-i şahadet getirip Müslüman oldular. ’gelmişliğin mübarek olsun’’ deyip Koca Saçlı ’nın eteğine yüz sürdüler.1

Menkıbe
Ziniski Köyü’ndeki seyit baba batın gözüyle Koca Saçlı’nın Erikli Köyü’ne indiğini gördü. Ona ‘’ gelişin mübarek olsun ‘’ dedi. Koca Saçlı da Seyit Babanın selamını aldı.
Seyit baba, Erikli Köyüne gitti. Koca Saçlı’yı yemeğe davet edip, köyüne döndü. Koca saçlı bu davete sevindi; fakat çok yaşlı olduğunu söyleyerek Seyit Baba’dan yemekleri Erekli’ye getirmesini söyledi.
Seyit Baba da pişirdiği yemekle birlikte Erekli’ye gitti… Bu böyle devam etti. Seyit Baba, pişirdiği yemekleri Erekli’ye götürür ve beraberce yerlerdi.2
Koca Saçlı’ya ait bu menkıbe Vilayetname de Resul Baba’nın etrafında geçer… Erikli Köyü’nde anlatılanlarla Vilayetname’de geçenler arasında büyük bir benzerlik bulunmaktadır.3
Menkıbe
Koca Leşker, Seyit Baba ve Koca Saçlı sancaklarını çekerek Şah İsmail’in emriyle Anadolu’ya gelirler. Koca Leşker bunların kumandanıdır. Ellerindeki icazetler Erdebil Tekkesi’nden olduğu için, Hacı Bektaş Tekkesi’nden bunlara haber gönderip ‘’gelin icazetlerinizi tazeleyiniz ‘’ diyorlar. Koca Leşker ve arkadaşları da ‘’ Biz Sultanız, Abdallardan değiliz…’’ diyorlar ve talebi reddediyorlar.

1 Zeynel Özcan ( Kırmızı Dede)  , Ziniski ( Akmeşe) ,1912-1986
2 vEyis Yılmaz , Ziniski ( Akmeşe ) ,1913
3 Vilayetname , Abdulbaki Gölpınarlı, inkılap Kitabevi, İstanbul, 1958, s88-89 ve ayrıca Hacı Bektaşı Veli Villayetnamesi ( ilk vilayetname ) Doç. Dr. Bedri Noyan , Aydın, 1986,s419-425