KARIŞIK

18 Eylül 2018 Salı

Hasan Baba Türbesi.  ...Eskişehir





Genel Bilgiler

Beylikova İlçesi İmikler Köyünde bulunan ve yöre halkı arasında "Hasan Baba Türbesi" olarak bilinen türbe Hasan Baba ile gelini ve Hasan Baba'nın hocası olarak bilinen Haydar Baba'nın makamları mevcuttur.

Ayrıntılı Tanım

Beylikova İlçesi İmikler Köyünde bulunan ve yöre halkı arasında "Hasan Baba Türbesi" olarak bilinen türbe Hasan Baba ile gelini ve Hasan Baba'nın hocası olarak bilinen Haydar Baba'nın makamları mevcuttur. Türbe daha önce Hacı Nizam isimli biri tarafından bilinmeyen bir tarihte yapılmış olup, 1994 yılında bilinen son tadilatı yapılıp şuan ki şekli verilmiştir. Türbe iki ayrı binadan oluşup beton şeklinde ve kubbeli yapılmıştır. Dış kısmında ise şadırvan bulunmaktadır. Türbede manevi olarak veli kimselerin gömülü olduğu tahmin edilip dua etmek maksadıyla yaklaşık yıllık 1000-1500 ziyaretçisi olmaktadır. Yöre halkına göre burada yatan veli zatlar sayesinde bu köy kurulmuş ve civarın ilk yerleşimlerinden biri olmuştur. Hasan Baba’nın oğlunun da mezarı köy içinde fakat türbe arazisi dışındadır. Hasan Baba, hocası Haydar Baba ve Hasan Baba’nın oğlu veli zatlardan kabul edilip halk arasında yaygın olup anlatılan kerametleri şöyledir. Yaşlı bir teyzenin ifadesine göre; Kıbrıs savaşı sırasında üç zatın bulunduğu yerden helikopter sesleri gibi bir ses gelmiş. Üç ışık yükselip, Kıbrıs yönüne doğru hareket etmiş. Kıbrıs savaşı esnasında bir savaş uçağında pilotun arka koltuk kısmında beliren bir zat pilota belirli noktalarda bombaları bırakmasını söylemiş. Pilot kendisine verilen bombalama koordinatlarının farklı olduğunu ve yakıtın bitmek üzere olduğunu ifade edince; “Korkma evladım, sen benim dediğimi yap” demiş ve pilot sıkıntısız şekilde havaalanına dönmüş. Pilot o zata kendisini tekrar görmek istediğini beyan edince ; “Eskişehir Sivrihisar yakınlarında İmikler köyüne gelirsen Hasan Baba diye sor, beni bulursun” der. Kıbrıs savaşı esnasında düşman tarafından 24 ayda geçilemeyeceği ifade edilen bir hat 24 saat içinde geçilmiş. Olay esnasında birkaç kişinin ölmelerinin kesin olduğu yerlere doğru hareket ettiklerini görünce komutanlarını beklemelerini, yoksa öleceklerini söyler. O kişiler ; “Ölüm bize bir şey yapmaz. Bizi takip etmeyin. Belli bir süre bekledikten sonra gelirsiniz.” Deyip düşman hattına dalarlar. Oranın geçilmesini sağlayıp ortadan kaybolurlar. Bu kişilerin de bahsedilen zatlar olduğu söylenegelmektedir. Türbedeki zatların her sene kefenleri yenilenmektedir. Bedenlerinin hala sağlam olduğu belirtilmektedir. Bosna savaşı sırasında Hacı Baba’nın kefeninde yeni vefat etmiş gibi taze kan olduğu gözlemlenmiştir. Yaşlı bir teyze türbenin bahçesinden yerdeki kuru odunları evinde yakmak için toplar. O gece rüyasında odunları geri götürmesi için uyarılır. Hasan Baba’nın oğlunun mezarının bulunduğu yerde okul yapılmak istenildiğinde dönemin yetkililerine orada veli bir zatın yattığı söylenir. Onlarda cenazeyi türbenin içine taşınmasını söylerler. O gece köyün muhtarı ve başka bir bayan rüyalarında aynı şeyi görürler ve mezara dokunmamaları için uyarılırlar. Türbenin son tadilatını yaptıran kişide rüyasında Hasan Baba’yı gördüğü ve bunun üzerine yaptırdığı söylenmektedir.

ALINTIDIR..TEŞEKKÜRLER..
http://www.eskisehirkulturenvanteri.gov.tr/anitdetay.aspx?ID=1811

SÜCAADİN VELİ TÜRBESİ.. ESKİŞEHİR..SEYİTGAZİ









Türbesi; Eskişehir – Seyitgazi İlçesine 6-7 km uzaklıktaki Aslanbeyli köyünde
Sultan Sücaaddin hakkında çok önemli bilgiler veren Velayetname-i Sultan Sücaaddin ‘e göre ; XIV. Yüzyılın ikinci yarısı ile XV. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış; Çelebi Mehmed, II. Murad dönemlerini görmüş, Rum abdalları zümresine mensup önemli karizmatik Türkmen dedelerindendir. Ancak bununla birlikte doğum ve ölüm tarihi, ailesi ve yaşamı ile ilgili birçok olgu bugün için açık değildir.
Türbe ve zaviyesi , Eskişehir’e bağlı Seyitgazi ilçesinin , Arslanbeyli köyünde yer alan Sücaaddin Veli, yaşadığı dönemde etkin faaliyetlerde bulunmuş tarihsel bir şahsiyettir. Sücaaddin Veli ile ilgili önemli bilgiler veren kaynakların başında ” Otman Baba Velayetnamesi ” gelir. Velayetname’nin ilgili bölümlerinde, Sücaaddin Veli’nin o dönemlerde balkanlarda etkin olan, Otman Baba ile yakın temas ve diyalogta olduğu, Otman Baba’nın kendisine bağlı derviş gruplarına Sücaaddin Veli’yi ”Pir” olarak tavsiye ettiği bildirilmektedir.
Geçmişten günümüze ulaşan Vakıf senetlerindeSücaaddin Veli, İmam rıza soyundan gelen bir seyyid olarak tanıtılmaktadır.
Velayetname’ye göre , Sücaaddin Veli’nin temasta bulunduğu önemli şahsiyetlerden biri de Hacı bayram Veli’dir. Ankara’dan kalkıp, Eskişehir yoluyla Sultan’a gelir. Sücaaddin Veli kendisini gayet iyi ağırlar . Üç gün üç gece beraber kalarak sohbet ederler. ..
Türbe ve Külliye
Seyitgazi ilçesi Arslanbeyli Köyü’nde yer alan Şeyh Sücaaddin Külliyesi , iki türbe, cami, minare ve içinde sosyal şlevli mekanların bulunduğu bir binadan oluşur. Külliyenin iki türbesi de Seyitgazi Külliyesi ile yine aynı ilçede bulunan Üryan Baba İmareti’nin türbeleriyle sekizgen prizma biçimli gövdeleri ve mimari kuruluşları itibariyle benzer kuruluştadır. Türbelerin cephe biçimlerindeki benzerlik, sözü edilen tüm yapıların tarikatlarla ilişkili oluşuna bağlanabilir. Battal gazi ve Mihaloğlu Türbeleri’nin, cephe yüzeylerini dört yandan çevreleyen düz, kalın şeritlerin Şeyh Sücaaddin ve Üryan baba Türbeleri’nin cephelerinde aynen uygulanmıştır.
Kaynak ; Sücaaddin veli Kültür ve Turzim Derneği.

SELAMİ ALİ EFENDİ TÜRBESİ..ÜSKÜDAR .İSTANBUL 






İstanbul – Üsküdar – Kısıklı’da Büyük Çamlıca caddesinden İBB tesislerine çıkarken solda yer alan Selami Türbe sokaktaki kabristanda
Celveti şeyhlerinden olan Selami Ali Efendi, Menteşe’nin Kozyaka köyünde doğmuştur. Doğum tarihi belli değildir. Babasının adı İlyas’dır.
Selami Ali Efendi, kadı olup tahsilini tamamladıktan sonra, önce Kırkakça Medresesine müderris olmuş ardında İstanköy adasına müftü oldu. Burada manevî ilimlere ve tasavvufa olan meyli sebebiyle müftülük ve kadılık gibi resmi vazifeleri bırakarak Celvetî büyüklerinde Zakirzade Abdullah Efendi‘ye (v. 1068/ 1658) intisab etti. Seyr ü sülükunu tamamladıktan sonra Bursa’ya irşad vazifesiyle gönderildi. Orada bir zaviye yaptırıp insanlara din-i İslamı anlatmak, öğretmek ve yaşatmakla meşgûl oldu. 1679 (H.1090) senesinde Divitçizâde Şeyh Mehmed Efendinin vefatıyla boşalan İstanbul Üsküdar’daki Şeyh Aziz Mahmûd Dergâhının şeyhliğine getirildi.
Selami Ali Efendi ; sözünü esirgemeyen , meczub tabiatı ile karşısındaki etkileyen , nazar sahibi bir idi. Vahdet-i vücud neşvesini önere çıkaran mutasavvıflardandı. Bu sebeple diğer zühdi tasavvufu benimseyen Celvetilerce tenkid edilmiştir.
Hüseyin Vassaf Bey’in tesbitine göre, Hüdayî Tekkesi’ndeki görevinin üçüncü senesinde bazı garazkar insanların dedikoduları ve Vani Mehmet Efendi’nin arzusu doğrultusunda, Selamî Efendi’nin meşihati IV. Mehmet (1648-1687) tarafından kaldırmış, fakat 1683 Viyana bozgunundan sonra, Vani Mehmet Efendi’nin Bursa’nın Kestel köyüne sürülmesi üzerine 1684-5 tarihinde bir hatt-ı hümayun ile tekrar meşihate getirilmiştir. Hüseyin Vassaf Bey bu hadiseyi şu cümleleriyle anlatır: “Hazret-i Selamî hakkında isnadatın müfteriyatdan ibaret olduğu tahakkuk edince, def’e şane olarak 1095/1685’de Asitane-i Hz. Pîr’de şeyh oldu. Bu sırada Üsküdar’da Baglarbaşı’nda kain ve Selamsız denilmekle meşhur mahallede bir tekye ile mescidi şerife ve Bülbülderesi ile Acıbadem’de birer cami-i latif ve Bulgurlu (1101/ 1690) ve Kısıklı’ya birer zaviye inşa edip vazifeliler tertib eyledi.
Selami Efendi , varlıklı bir mutasavvıftır. Sağlığın bu servetinin tamamını hayır işlerinde kullanmış. Bursa’da namazgah’da bir zaviye; Üsküdar Bağlarbaşında bir tekke ve bir cami, Bülbülderesi’nde ve Kısıklı’da birer tekke -cami inşa etmiş , diğer taraftan Bağlarbaşı – Fıstıkağacı arasında adına kurulan Selami Ali mahallesini, bu cami ve dergahların hizmetleri için vakfetmiştir. Hüseyin Vassaf , şeyhin ayrıca ” inşa ve tamiren ihya eylediği çeşmelerin adedi kırka yakındır. Halen nam-ı alilerine nisbetle mahalle ve tekye ve cami ve çeşmeleri vardır.” denmektedir.
Selami Ali Efendi, Celvetiliğin dört büyük şubesinden birisi olan ve kendi adıyla anılan Selamiyye kolunun da Pîridir. Niksarlı Mehmet Efendi ile Bilecikli osman efendi önemli halifelerindendir.
Selamiyye’nin, ana kol Celvetiyye’den temel farkı zikir icra şekliyle alakalı olduğu gibi, mensuplarının başlarına giydikleri taclarının onyedi dilimli olmasıdır. Zira, Selami Ali Efendi, Celvetiyye’nin on üç terkli tacını yeni bir yorum getirerek on yedi terke çıkarmıştır. Üsküdar’daki Türbe-i şerifinin haziresinde dergahın şeyhlerinden Mustafa Şerafeddin Efendi’nin on yedi terkli mezar taşını görmek mümkündür.
Selamî Ali Efendi, Safer 1103/1691 tarihinde vefat etmiş ve Kısıklı’da yaptırdığı tekkenin haziresinde sırlanmıştır. Selami Ali Efendi’nin türbesi, Belediye tarafından 1957 senesinde tamir ettirilmiştir. Burada bulunan dergah 1912-1917 yıllarında yıkılmış, daha sonraları da ortadan kalkmıştır. Dergahın içindeki evler 1960′ yıllarda VakıOar idaresi tarafından satılmıştır.İbrahim Has Efendi’nin Tezkire-i Has isimli eserinde Selami Ali Efendi’nin dostlarından Seyyid Abdulkadir Efendi’den naklen şeyhin vefatıyla ilgili şu bilgileri verir; Şeyh Efendi vefat etmeden önce merkez asitanede bulunuyordu ki, ”Biz burda vefat etsek halk bizi omuzlarında götürmeye zahmet çekerler. Varalım merkadmızın yanında vefat edelim” deyip Kısıklı’ya, bugünkü türbesinin bulunduğu tekke ve türbeye gelmiştir. Burada keşkek yaptırıp gelene gidene üç gün yemek yedirmiş, her gelenin eline iki para vermiştir. Bu adet bilahere İstanbul ve Üsküdar’da meşhur olmuştur. Üç gün tamalandıktan sonra şeyh abdest almak istediğini bildirmiş, abdestini tazeledikten sonra tekrar oturduğu çadıra götürülmüş, dervişlerin hatm-i tevhide başlamalarından yarım saat sonra vefat etmiştir.
Şeyh Selami Ali Efendi’nin kabri’nin bulunduğu hazire’de şeyh Efendi’den başka ; Tekke’nin Şeyhlerinden ;
Niksarlı Şeyh el Hac Mehmed Efendi ( Etrafı demir parmaklıkla çevrili 17 terkli şahidesi var )
Şeyh Mustafa Şerafeddin Efendi ‘nin de kabirleri bulunmaktadır.