KARIŞIK

15 Ocak 2016 Cuma

Buğday Dede


Buğday Dede Türbesi  İzmir









Buğday Dede Türbesi ; İzmir – Tire’de Kaplan köyü yolunda Buğday Dede ismi ile bilinen tepe üzerinde küçük bir mescit ve mezarlıktadır.
Tire’nin alınışı sırasında Sasa Bey ile Buğday Dede’nin birlikte hareket ettikleri, Sasa Bey’in öldüğü onun ise yaralı olarak kurtulduğu anlatılır. Menkıbeye göre, bölgede kıtlık olur ve Tire halkı Buğday Dede’den ötürü bu kıtlıktan etkilenmez. Buğday Dede ve eşi oturdukları tepeden yola bakarak, “bir aç gelse de onu doyursak”, diye beklermiş. Buğday Dede’nin evinde küpler dolusu buğday bulunmakta imiş. Bu buğday aç insanlara verildikçe daha da çoğalırmış. Buğday Dede buğdayını yalnızca erkeklere verir, kadınlara vermezmiş. Buğdayı alanlara da arkalarına bakmadan gitmelerini tembihlermiş.
Bir gün Selçuk’tan bir aile buğday almaya gelmişse de dede onlara buğday vermeyerek, “kadınsız geleceksin”, demiş. Bunun nedenini merak eden ailenin erkeği kadınsız gelmeye karar vermiş ancak, eşi “ben de erkek kılığına girip geleceğim”, demiş. Böylece karı koca Buğday Dede’nin evine gelmiş, heybeleri doldurmuşlar, yola koyulmuşlar. Ne var ki aile Kesikbaş denilen semte vardıklarında kadın dönüp tepeye bakmış ve o anda da fenalaşarak ölmüş.
Buğday Dede ile ilgili bir başka söylencede, Buğday Dede’nin mezarının bulunduğu yerdeki bir servi ağacında Türk bayrağı dalgalanırmış. Yörenin Yunan işgali sırasında Yunan birliğinin komutanı bu bayrağı indirerek yerine Yunan bayrağını asmış. Bir süre sonra kargalar bu bayrağı parçalamış, bayrak yeniden asılmış ve aynı şekilde kargalar tarafından parçalanmış. Bunun üzerine Yunan komutanı ağaca yeniden Türk bayrağını asmak zorunda kalmış. Dede’nin birlikte hareket ettikleri, Sasa Bey’in öldüğü onun ise yaralı olarak kurtulduğu anlatılır. Menkıbeye göre, bölgede kıtlık olur ve Tire halkı Buğday Dede’den ötürü bu kıtlıktan etkilenmez. Buğday Dede ve eşi oturdukları tepeden yola bakarak, “bir aç gelse de onu doyursak”, diye beklermiş. Buğday Dede’nin evinde küpler dolusu buğday bulunmakta imiş. Bu buğday aç insanlara verildikçe daha da çoğalırmış. Buğday Dede buğdayını yalnızca erkeklere verir, kadınlara vermezmiş. Buğdayı alanlara da arkalarına bakmadan gitmelerini tembihlermiş. Bir gün Selçuk’tan bir aile buğday almaya gelmişse de dede onlara buğday vermeyerek, “kadınsız geleceksin”, demiş. Bunun nedenini merak eden ailenin erkeği kadınsız gelmeye karar vermiş ancak, eşi “ben de erkek kılığına girip geleceğim”, demiş. Böylece karı koca Buğday Dede’nin evine gelmiş, heybeleri doldurmuşlar, yola koyulmuşlar. Ne var ki aile Kesikbaş denilen semte vardıklarında kadın dönüp tepeye bakmış ve o anda da fenalaşarak ölmüş. Buğday Dede ile ilgili bir başka söylencede, Buğday Dede’nin mezarının bulunduğu yerdeki bir servi ağacında Türk bayrağı dalgalanırmış. Yörenin Yunan işgali sırasında Yunan birliğinin komutanı bu bayrağı indirerek yerine Yunan bayrağını asmış. Bir süre sonra kargalar bu bayrağı parçalamış, bayrak yeniden asılmış ve aynı şekilde kargalar tarafından parçalanmış. Bunun üzerine Yunan komutanı ağaca yeniden Türk bayrağını asmak zorunda kalmış

celaleddin ergun çelebi

               celaleddin ergun çelebi











Kütahya – Merkez’de Dönenler camii içerisinde
Mevleviliğin yayılmasını sağlayan ilk şeyhlerden. Hayatı hakkındaki bilgiler kendisinden çok sonra yazılan Sefine-i nefise-i Mevleviyan adlı esere dayanır. Kütahya’da doğdu. Babasi Burhaneddin llyas, dedesi Germiyanoğlu Süleyman Paşa’dır. Süleyman Paşa ,Sultan Veledin kızıyla evlendiği için Celaleddin Ergun’a da Çelebi unvanı verildi. Ulu Arif Çelebi, Emir Alim Çelebi, Emir Vacid Çelebi’den feyiz aldı. Bir ara Bursa’ya giderek Geyikli Baba’nın da sohbetlerine katıldı. Konya’da hilafet aldıktan sonra, Kütahya’ya gelerek Imadüddin Mezar tarafindan yaptirilan Kütahya Mevlevihanesinin ilk postnişini, şeyhi oldu. Uzun seneler halka Mevlevi yolunu anlattı. 1373 (H. 775)’de burada vefat etti. Türbesi dergahın haziresindedir. Yerine oğlu Burhaneddin İlyas Çelebi geçti.Erguniyye Dergahı da denilen Kütahya Mevlevihanesi o tarihte Konya ve Afyon Mevlevihanesinden sonra üçüncü büyük Mevlevihane oldu.
Gençname, İşaret-ül beşare, adlı eserler ona nisbet edilmiş ise de kesinlik kazanmamıştır. Hem zahir ilimlerde alim hem tasavvufta mahir ve edebiyatta da zirve id

Cimcime Sultan

Cimcime Sultan











İlçe merkezinde türbesi bulunan, gelen yerli ve yabancı turistlerin ruhuna Fatiha okuduğu ve şifa bulabilmesi için dilekte bulunduğu Cimcime Sultan mensup olduğu, saraydan alınan bir çocukmuş. Cimcime Sultan’ ın öyküsünü rahmetli Tacettin Yener Usta’ nın annesi olan Hacı Saraylı Hanım Teyzenin bizzat ağzından buraya siz Haymana severlere aktarılmaktadır. Anlatıldığına göre çocuğu olmayan yani evlat edinemeyen bir ailenin Cimcime’ yi ( Saraydan evladı maneviyi ) olarak almışlar. Cimcime Sultan’ ı evlatları olarak büyütmeye başlamışlar. Cimcime Sultan gün geçtikçe gelişmiş büyümüş. Ailede öz evlatları gibi sevmişler, bağırlarına basmışlar. Bir müddet sonra ailenin de bir kız çocukları dünyaya gelmiş. Biri saraydan aldıkları evlatlık, diğeri de öz kızları birlikte büyütmüşler. Ailenin öz kızı evladı maneviye olan Cimcime Sultan’ ı kıskanmaya başlamıştır. Annesiyle birlikte bu duyguya kapılarak Cimcime’ yi evden uzaklaştırmaya karar vermişler. Evde huzuru bozulan baba Bizar kalarak evlatlık olan Cimcime Sultan’ ı uzaklaştırmayı kabul etmiştir. Bir gece evden çıkarılıp, bugünkü kaplıcanın sık ormanlık ve ağaçlıktan ibaret olan sıcak suyun kaynağı bulunan yere getirilmiş, oyalanmış, uyutmuş hemen kaybolmuş. Korku içinde uyanan Cimcime Sultan’ ı bir sıkıntı ve üzüntü almış. Bu durumda Cimcime Sultan’ ın bütün vücudunu sivilceler kaplamış, kabuklu yaralar oluşmuş. Vücudunda oluşan sivilce ve yaraların ağrı ve sızılarına dayanamayan Cimcime yakınındaki yerden sıcak suda yıkanmaya karar vermiş. Bir kaç defa yıkanınca sızılarının ve ağrılarının geçtiğini görmüş. Yıkanmaya devam ettikçe yara, sızı ve sivilcelerin kaybolduğunu gören Cimcime Sultan suyun yararına ve şifasına inanmış ve suyu sahiplenmiş. Suyu etrafa tavsiye etmeye başlamış. Çok yararlı ve şifalı su olduğunu duyurmuş. Babalığı olan kişi bir müddet sonra merak etmeye başlamış. Bıraktığı yere gelerek Cimcime’ yi görmüş ve hayretler içinde kalmış. Evlatları daha da serpilmiş el yüz nur içinde bakakalmış şaşırmış.
” Kızım sana ne oldu ki değişiverdin? ”
Cimcime uyandığı zaman her tarafının ağrı ve sızılar içinde olduğunu ve çok rahatsız olup yaralandığını söyler.
” Şu kaynayan suda yıkandım böyle oldum iyileştim. Baba ben öldüğüm zaman beni buraya gömün bana bir türbe yaptırın adını da Cimcime Sultan koyun.”
O gün bugündür suyun şifa kaynağı olduğu bilinmiş ve binlerce hastaya deva olmuştur.

Seyyit Hacı Mehmet Cemalettin Akça Türbesi


Seyyit Hacı Mehmet Cemalettin Akça Türbesi





Türbe Durumu: Türbe Dağkalfat Köyünün kalkındırma Derneği tarafından mermer bir mezar şeklinde yaptırılmıştır. Mezarın etrafı bir kale gibi çevrelenmiştir.

Ziyaret Nedeni: Kale Dede, köy derneğinin organize ettiği Kale etkinliklerinde ziyaret edilmektedir