Acısu Sıraç Köyü Dokuz Evliyası
TOKAT.. ZİLE.
|
HORASANDA EREN ANADOLU’DA EVLİYA:
ACISU SIRAÇ KÖYÜ ÖRNEĞİNDE
KAHRAMAN ATALAR KÜLTÜ
Dr. Ali SELÇUK*
ÖZ
Kahraman atalar kültünü Acısu
Sıraç köyü evliya ziyareti örneğinde ele almayı kendisine konu edinen bu
çalışma, Alevi değerler sisteminin geleneksel Türk kültürü ile olan bağının
ziyaret fenomeni içinde kodlanarak varlığını sürdürüşünü anlayıcı bir eğilimle
açığa çıkartmayı hedeflemektedir. Başka bir deyişle, bu çalışma, Alevi değerler
sisteminin geleneksel Türk kültürü ile ilişkisini, Acısu Sıraç köyü evliya
ziyaretinin geleneksel Türk kültüründeki kahraman atalar kültünü temsil edişi
bağlamında ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın anlayıcı eğilimi
göstermiştir ki, Acısu Sıraç köyü evliya ziyareti geleneksel Türk kültüründeki
kahraman atalar kültünü temsil etmektedir. Bu çalışmanın bir diğer amacı ise
ziyaret ritüelinin sosyokültürel yaşamla etkileşiminin açığa çıkartılmasıdır.
Zira bir ritüeldeki işlev kaybı sosyokültürel yaşam ve değerler sistemindeki
dönüşümü haber vermektedir. Nitekim, Acısu Sıraç köyünde cem ritüelinin
yapılmayışı, Ali’nin tanrısal karakterindeki erimeyi, dolayısıyla değerler sistemindeki
dönüşümü işaret etmektedir. Sosyokültürel yaşama dair tüm bu değerlendirmeler
ise Tokat-Zile Acısu köyünde, 2009 yılında gerçekleştirilen nitel araştırma
verilerine dayanmaktadır. Veriler katılımlı gözlem ve derinlemesine
görüşmelerle toplanmıştır.
GİRİŞ
Toplumlar, sosyokültürel hayatlarını geleneksel
değerler sistemi ile bu değerler sisteminin şekillendirdiği bir toplumsal yapı
bağlamında sürdürmektedirler. Değerler sistemi ya da kültürel anlam dünyası,
sosyokültürel hayatın kök paradigmalarını sembolik olarak
bünyesinde taşımaktadır. Toplumların
kültürel anlam dünyası sembolik bir anlamlar ağından oluşmaktadır. Temel anahtar
değerlerin merkezde yer aldığı bu sembolik anlamlar ağı ise süreç içinde
teşekkül etmekte, sosyokültürel hayatın devamlılığı için gereken güçlü, zamana
dirençli bir toplumsal hafıza olarak varlığını sürdürmektedir. Söz konusu
değerler sistemi zamana direnen kalıcılıklarını sembolik karakterlerine
borçludur. Kültürel değerler sistemini temsil eden kimi kültürel eylem
biçimleri ise kültürün anlam dünyasına ulaşmak ve onu sosyal yapı ile
ilişkilendirmek için güçlü sembolik anahtarlardır. Bu sembolik anahtar eylemler
ile değerler sisteminin birbirine katışık halde bulunduğu en çarpıcı kültürel
fenomenler ise kültlerdir.
Kültler, değerler sistemini ve bu değerler sistemine
uygun sosyal yapıyı anahtar eylemler içinde kodlamaktadırlar. Bu kültürel
davranışların sembolik kodlarının derinliklerinde kültürel bir değerler sistemi
ve toplumsal bir yapı yatmaktadır. Hem bir değerler sistemi ve sosyal yapıyı
bünyesinde saklayan hem de sembolik kodları kırıldığında bir değerler sistemi
ve sosyal yapıya ulaşma imkânını tanıyan bu kültürel davranışların adı ise
ritüeldir. Kültlerin ortasında duran kimliği ile bir değerler sistemine işaret
eden ve sosyal yapının habercisi olan ziyaret fenomeni, bu güçlü anahtar
sembolik eylem biçimlerinden ilk akla gelendir. Ziyaret fenomeni pek çok kültün
olduğu gibi atalar kültü ve kahraman atalar kültünün de sembolik anahtar
eylemidir.
Bilindiği gibi atalar kültü, toplumların değerler
sistemi, kozmoloji ve dünya görüşlerinin yanı sıra, ruh ve öbür dünya
anlayışlarıyla da yakından ilgilidir. Atalar kültü temsil ettiği değerler
sistemi ile ilgili güçlü bir geleneği geliştirmektedir. Aynı zamanda da bir
hiyerarşi ve statü dağılımı ile belirli bir sosyal yapıyı oluşturmakta ve
toplumsal kontrolü sağlamaktadır. Külte konu olan ve değerler sistemince
kutsallaştırılan atalar, toplumsal hafızada tanrının kutsal otorite ve gücüne
denk bir konumu işgal etmektedir (Hardacre 1987:263).
Atalara izafe edilen kutsal konum,
ataların kimi zaman tapınma kimi zamanda kutsal ve korkuyla karışık bir tazime
konu olmalarını sağlamaktadır. Kahramanlar kültü ise ataların tapınma ya da
tazimle karşılanmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve yerel tanrıların
oluşum sürecine kaynaklık etmektedir (Hardacre, 1987:264). Ayrıca, kültürel
süreç içinde kimi zaman tanrıların konumu değişmekte, artık tapınılmayan eski
tanrılar hayatlarını insan kahramanlar kılığında sürdürebilmektedir. Bazen de
tarihsel şahsiyeti toplumsal hafızada silikleşen insan kahramanların tanrılara
dönüştüğü görülmektedir (Gaster 1987:302). Bu anlamda kahramanlık, bazı
toplumların sosyokültürel hayatında merkezî rol oynayan karizmatik
şahsiyetlerin en önemli özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir
deyişle sosyal hayatın temel otorite figürlerini kahramanlık belirlemekte,
kahramanlık giderek kutsal bir karaktere bürünmektedir. Toplumların
ebedileşmesine katkı sağlayan ve bu yönüyle kutsallaştırılan kahramanlar,
sosyokültürel hayatın her alanında çok önemli rolleri üstlenmektedirler.
Toplumsal yaşamı ebedileştirme faaliyetleri mitleştirilen ve böylece
kutsallaşan kahramanlar, atalar kültünün kutsallık kaynaklarından beslenmekte
ve kahraman atalara dönüşmektedirler. Bu sürecin sonunda kahraman atalar,
atalar kültünün bileşeni olan tapınma ya da tazim davranışlarına konu olmakta,
verimliliği arttırıp geliştirmeleri amacıyla kendileri için dinî törenler
düzenlenmektedir (Gaster 1987:302). Kahraman atalar kültü de nihayetinde atalar
kültünün kutsallıklarından beslenmektedir.
Gumilöv, Türklerdeki atalar kültünün kahraman atalar
kültüne tekâmül ettiğini ifade etmektedir (1999:124-125). O halde Türk
kültüründe merkezi bir değer olan ve bireylere karizmatik bir otorite ve güç
kazandıran “kahramanlığın” kültleştiği ve atalar kültünün zamanla kahraman
atalar kültüne dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu dönüşüm, Türklerin sahip olduğu
değerler sistemini göz önüne aldığımızda, doğal bir süreç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Zira Türk kültür sahasında toplum kahramanların öncülüğünde
şekillenmektedir. Ayrıca, kahramanların faaliyetlerinin kutsallaştırılışı ve mitleştirilişi
sosyokültürel hafızanın kahraman şahsiyetler fikrine yatkınlığını,
kahramanlığın bir değer olarak kolektif kabule konu olduğunu göstermektedir.
Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Manas vb. Türk destanlarında geçen kahramanların
toplumlarına yön verdikleri, buna bağlı olarak da kutsallaştırıldıkları ve
mitleştirildikleri anlaşılmaktadır. Toplumsal değerler sisteminin kahramanlara
atfettiği kutsallık ise kültleşmeyi beraberinde getirmiştir.
Bu çalışma, kahraman atalar kültünün Anadolu’ya
ulaşıncaya kadar geçirdiği form değişikliğini ve evliya kültü içinde varlığını
sürdürüşünü Acısu köyünde icra edilen evliya ziyareti örneğinde ele almayı
kendisine konu edinmiştir. Böylece zaman içinde sosyal yaşamda meydana gelen
tüm değişikliklere rağmen, kültürel değerler sisteminin kendi temel anahtar
bileşenlerini form ya da biçim değişiklikleriyle koruyarak sürdürüşünü,
kültürel bir fenomen örneğinde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada
ziyaret ritüeli değerler sistemini saklayan sembolik boyutu ile esas alınmakta
ve konunun çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada kullanılan veriler
Tokat-Zile’nin Acısu köyünde, 2009 yılında yürütülen nitel araştırmada,
katılımlı gözlem ve derinlemesine görüşmelerle toplanmış, anlayıcı bir eğilimle
değerlendirilmişlerdir.
AcısuSıraçları
Kendilerini “Sıraç” olarak tanımlayan köylüler,
Anadolu Alevi topluluğunun Sıraç grubuna mensuptur. Bir Türkmen aşireti olan
Sıraçlarla Türkiye’nin değişik bölgelerinde karşılaşmak mümkündür (Kenanoğlu
vd. 2003:161). Tamamı Alevi olan bu aşiret içerisinde Sıraç değerler sistemini
temsil eden ise Acısu köyüdür.
Acısu Sıraçları, Anşa Bacı ocağına bağlıdır. Anşa
Bacı, Anadolu Aleviliğindeki ilk kadın postnişin olarak karşımıza çıkmaktadır.
O, kocası Veli Baba’nın ölümü (1864) üzerine hem sosyal hem dinî liderliği
üstlenmiştir. Anşa Bacı’nın postnişinliğe geçmesi gelenekleşmiş, kendisinden
sonra da soyundan gelen “bacı”lar cem yürütmeye devam etmişlerdir. Esasında
önceleri Hubyar ocağına bağlı olan Acısu Sıraçları, Veli BabaAnşa Bacı’dan
itibaren Hubyar ocağı Dedelerinin Aleviliği Sünnileştirdiklerini gerekçe
göstererek söz konusu ocak ile bağlarını koparmış, yeni bir dinî merkez
oluşturmuşlardır. Bu ayrışma, terminolojilerini de etkilemiş, Alevilikte dinî
lider için kullanılan ‘Dede’ kavramının yerini ‘Baba’ kavramı almıştır.
Böylelikle Sıraç Alevi topluluğunda ‘Dedeciler’ ve ‘Babacılar’ olmak üzere iki
eğilim ortaya çıkmıştır. Acısu Sıraçları, Babacı gruba mensup olup, Babacılar
veya Anşa Bacıcılar olarak bilinmektedirler.
Köyde Anşa Bacı-Veli Baba’nın olduğu ifade edilen
eski bir cem evi mevcuttur. Ancak köy sakinleri, bu cem evinde son 40 yıldır
cem yapılamadığını ifade etmişlerdir. Bu yönüyle bir işlev kaybı söz konusudur.
Bahsi geçen işlev kaybı Geertz’i akla getirmektedir. Zira Geertz başarısız ya
da işlev kaybına uğrayan ritüelleri sosyal yapıda değerler sisteminden
farklılaşan bir değişimin yaşandığının işareti olarak görmektedir (Geertz
1957:52). Öyle anlaşılıyor ki sosyal yapı
içinde güçlü bir konuma sahip olan
Baba otoritesinin eksikliği, değerler sistemi ile ilişkili sosyokültürel bir
eylemin yani cem ritüelinin işlemeyişini beraberinde getirmiştir. Baba
otoritesinin eksikliği ve kaybı her ne kadar Alevi toplumunda çok büyük önem arz
eden ikrar alma ve musahiplik ritüellerinin yapılamayışını beraberinde getirse
de geleneksel Türk dindarlığında merkezi öneme sahip ziyaret ritüeli,
atalar/kahraman atalar kültünü işaret edecek biçimde güçlenerek toplumsal
yaşamda yerini almıştır. Bu durumu doğrular biçimde köyde sadece atalar kültü
bağlamında evliya ziyareti ritüeli içinde cem ritüeli icra edilmektedir. O
halde değerler sistemi, sosyal yapıda bir dönüşüm olsa da kendi öz varlığını
sürdürecek temel paradigmalarını kolaylıkla harekete geçirebilmektedir. Ziyaret
fenomeni, Sıraç değerler sisteminin genelini temsil etmenin ötesinde bu
değerler sisteminin bileşenlerini de bir araya getirerek bütünsel bir değerler
sistemini sunmaktadır. Ziyaret fenomeninin, söz konusu değerler sistemine uygun
bir sosyal yapıyı yaracak bir anahtar oluşu ise sosyokültürel yaşamdaki kültsel
örnekler dikkate alındığında bariz bir biçimde açığa çıkmaktadır.
AcısuSıraçKöyüDokuzEvliyası
Ziyaret fenomenine arkaik toplumlardan günümüz
toplumlarına kadar pek çok kültürde rastlanmakta, inanç ve uygulama düzeyinde
bazı farklılıklara rağmen ziyarete konu olan mekânların var olduğu
bilinmektedir (Eliade 1971:367371). Diğer taraftan ziyaret fenomenine İslâm
dünyasında da rastlanmakta, temelde Sami kökenli dinlerin söz konusu fenomene
karşı çıkmalarına karşın bu tür inanış ve uygulamaların varlıklarını
sürdürdükleri ifade edilmektedir (Günay vd. 1996:11, 115-116). Ziyaret, Türk
topluluklarının da yaygın uygulamala rından birisidir. Nitekim evliya ziyareti
ile ilgili inanış ve uygulamalar, Anadolu coğrafyasının geneline hâkimdir
(Tanyu 1967, Günay vd. 1996).
Daha çok Bektaşî teriminde kullanılan eren kelimesini
(Ocak 1992:16n) Acısu Sıraçları kullanmamaktadır. Onların, Anadolu’da yaygın
bir şekilde kullanılan evliya kelimesini (Ocak 1992:16n) tercih ettikleri
gözlemlenmiştir. Evliya ziyareti, evliya mezarlarının bulunduğuna inanılan
mekânlarda gerçekleştirilmektedir. Anlatılanlara bakılırsa, evliya ziyareti
köyün kuruluşuyla başlamış ve kuşaklar boyunca devam etmiştir. Araştırma sahamızdan
elde ettiğimiz veriler, evliya inancının temelinde Hacı Bektaş Veli’nin
Horasandan Anadolu’ya geliş mitinin yattığını göstermiştir. Söz konusu mitte
Ali ve Ahmet Yesevi de yer almaktadır.
Köylülere göre ziyarete konu olan evliyalar,
Anadolu’nun “yurt tutulmasını”
sağlayan kutsal kişilerdir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki sözü geçen mit
ile Vilâyet-nâmede geçen arasında farklılıklar mevcuttur. Vilâyet-nâme’ye göre
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya geliş mitinde Ali ve Ahmet Yesevi yer almamakta,
güvercin donuna girenin de Hacı Bektaş Veli olduğu belirtilmektedir
(Vilâyet-nâme 1995:14-20). Ayrıca, Hacı Bektaş Veli, tarihi şahsiyet olarak
Ahmet Yesevi ve Ali’den farklı dönemlerde yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda
Acısu köyünde anlatılan mitte bir anakronizmin söz konusu olduğu da
anlaşılmaktadır. Bu durum Sıraçların sözlü kültüre dayalı bir topluluk oluşu ve
inanç sisteminin sözlü kültürle taşınışı esnasında mitleşen karakteri ile
ilişkilidir. Başka bir deyişle sözü edilen anakronizm, Sıraçların inançlarını
sembolik bir karaktere büründürerek mitleştirdiklerini göstermektedir.
Anlaşılan o ki Acısu Sıraçları, Ali ve Ahmet Yesevi’yi Hacı Bektaşla birlikte
Anadolu’ya getirerek onları ve sembolik olarak temsil ettikleri değerler
sistemini mitleştirmektedirler.
İnanç sistemlerinin mitsel bir forma bürünüşü
Sıraçların diğer Alevi grupların da dâhil olduğu topluluklardan kendilerini
ayrıştırma amacını temsil etmektedir. Zira Ali ve Ahmet Yesevi sembolizmi ile
inanç sistemi Anadolu’ya gelmeden önceki orijinal kaynağa dayandırılmaktadır.
Böylece Sıraçlar, kendilerinin orijinal değerler sisteminden beslendikleri ve
geleneksel Türk kültürü ile bağlarını sürdürdüklerinin işaretlerini
vermektedirler. Hacı Bektaş, Ahmet Yesevi, Ali sembolizmi kültürel bir süreci
ima etmektedir. Acısu köy topluluğu, Ali, Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş Veli’yi
aynı mit içine yerleştirerek, onların temsil ettiği inanç sistemini kabul
ettiklerini belirtmek istemektedir. Diğer taraftan Ali, Ahmet Yesevi ve Hacı
Bektaş Veli artık tarihi şahsiyetler olmaktan çıkarılıp; inanç sisteminin özünü
oluşturan semboller haline gelmişlerdir. Böylece bir yandan Ali geleneksel Türk
kültürüne mal edilerek etnik ve kültürel olarak özümsenmekte, diğer yandan da
Ahmet Yesevi sembolizmi ile inanç sisteminin orijin kaynağı ile ilişkisi ikrar
edilmektedir.
Ayrıca, Ali ve Ahmet Yesevi’nin yan yana zikredilişi
bu iki karizmatik şahsiyetin ardındaki bir atalar kültünü ima etmektedir. Bu
noktada dikkat çeken bir diğer özellik de Ali’nin sembolik olarak kahraman
atalar kültünü işaret edişidir. Köylülerin Ali’yi Anadolu’ya gelen kahraman
atalar arasında sayışı da doğrudan doğruya kahraman atalar kültünü işaret
etmektedir. Türklerin, tarih boyunca toplumlarını kahramanların öncülüğünde
derleyip toparlayışı, bu kahramanların destan ve mitlere konu oluşu
hatırlandığında böylesi bir sembolizasyon ve mitleştirme şaşırtıcı
olmayacaktır. Kültürel hafızanın kah ramanlar kültüne bu yatkınlığı, Acısu
Sıraç köyünde Ali’de dâhil, Horasandan Anadolu’ya gelen doksan bin er ile bu
erlerle bağı kurulan köydeki evliyaların kahraman atalar olarak görülüşünde
çarpıcı bir biçimde açığa çıkmaktadır.
Acısu Sıraçları arasında Ali’nin kahraman ata kültü
ile ilişkilendirilişine dair bir başka mite daha rastlanmıştır. Buna göre Ali,
Zal oğlu Rüstem ile savaşmış ve onu mağlup etmiştir. Oysa tarihi gerçeklik
alanına bakıldığında Rüstem ile savaşan kahraman Türk hükümdarı Afrasyab’dır
(Firdevsi, 1967:33-40, 216-222, 226-232).
Bilindiği üzere Firdevsi’nin Afrasyab olarak bahsettiği kişi Türk kahramanlık
destanlarının başlıca şahsiyetlerinden olan Alp Er Tunga’dır. Yine inanç
sistemini mitleştirme ve sembolize etme girişiminin bir parçası olmak üzere
burada da bir yer değiştirmeyle karşılaşmaktayız. Acısu Sıraçları arasındaki
her iki mitsel anlatıdan da anlaşılan o ki, Türklerin Anadolu’ya gelişleriyle
birlikte Orta Asya’daki tarihi kahramanlar Ali donuna girmiş, yerlerini Ali’ye
bırakmış, Ali karizmatik şahsiyeti kahramanlığın sembolik taşıyıcısı haline
gelmiştir (Selçuk 2008:48, 87). Ali’nin Türk kültür sahasına ve kahraman atalar
zincirine dâhil edildiğinin sembolik bir diğer göstergesi de Zülfîkâr’dır.
Ali’nin olduğuna inanılan söz konusu kılıç, yapısı itibarıyla Arap kılıcından
ayrılmakta, tamamen Türk kılıcı özelliğini taşımaktadır. Ayrıca kılıç,
Türklerde kahramanlığın simgelerinden birisidir (Esin 2001:127).
Ali’nin kahraman atalar kültünün temel anahtar
sembolü haline gelişinde Sıraç Alevilerinin orijin değerler sistemine
bağlılıklarını güçlendirme çabalarının izlerini sürmek mümkündür. Kendilerini
ayrıştırmak, diğer değer sistemlerinin etkilerinden korunmak, grup varoluşunu
sürdürmek amaçları, kahraman atalar kültünü temsil edecek biçimde Ali
sembolünün sivrilmesini beraberinde getirmiştir. Böylece Ali, Türk kültür
sahası içerisine yerleştirilmiş; atalardan biri haline getirilmiştir. Alevi
Dede şecerelerinin Ali’ye bağlanmak istenmesi, Ali’nin sembolik olarak orijin
değerler sistemi ile ilişkilendirilişinin, kahraman atalar kültünün temel
anahtar sembolü olarak görülüşünün aşikâr göstergesidir. Sözü edilen
evliyaların Ali ile ilişkilendirilip ziyarete konu edilmeleri ise bir kahraman
atalar kültünün somut işaretleridir.
Acısu Sıraç köyünde ziyarete konu olan dokuz evliya
mekânı bulunmaktadır: Kara dede, Bakacak evliya, Nişan evliya, Küçük evliya,
Narlı evliya, Kızgın evliya, Kıtlım ana, Veli baba ve Anşa bacı. Evliyadan
üçünün mekânı (Kıltım ana, Veli baba, Anşa bacı) köyün içindedir. Kıtlım ana
ziyaret yeri, köyün eski mezarlığının sınırları içinde bulunan büyük bir meşe
ağacının altındadır. Köylülerin ifadesine göre eski mezarlık, Kıltım ana
ziyaret yeri doğrultusunda belirlenmiştir. Veli baba ve Anşa bacının ziyaret
yerleri ise köyün yeni mezarlığının içinde, köylüler tarafından tekke olarak
adlandırılan yapıda yer almaktadır. Eski mezarlığın oluşumunda olduğu gibi,
yeni mezarlığın oluşumunda da Veli baba-Anşa bacının mezarlarının etkisi
olmuştur. Mezarların evliya olduğuna inanılan şahsiyetlerin bulunduğu mekân
çevresinde oluşmasının, doğrudan atalar kültüyle bağlantılı olduğu düşüncesindeyiz.
Zira değerler dünyasının sembolik olarak yaşam alanına aktarıldığını göz önünde
bulundurduğumuzda, ataların merkeze alınarak hayatın organize edildiği sonucuna
ulaşmamız mümkündür.
Diğer ziyaret yerleri köyün çevresindeki dağların
zirvesinde ve dağ ile aynı adla anılmaktadır. Köylülerin an lattıklarına göre,
Veli baba-Anşa bacı haricindeki evliya ziyaretleri köyün kuruluşuyla birlikte
başlamıştır. Anlatılanlara göre evliya ziyaret yerlerinin çoğunluğunun
tespitini köyün kurucusu ve Veli babanın dedesi olan Kurt Hasan lakaplı şahıs
yapmıştır. Bunun yanı sıra, Veli baba ve Anşa bacı Nişan evliyanın yerini
tespit etmiştir. Tüm bu ziyarete konu olan evliyanın yerlerinin aranışı ya da
mekânsal olarak yerlerinin tespiti çabaları değerler sistemine orijin kaynakları
belirleme girişiminin sembolik bir göstergesidir. Orijin kaynaklarının
tespitinin ardından evliya mezarlarının ziyarete konu oluşu ise yeni kurulan
toplumsal hayatı bu merkezî değerler sistemi ile ilişkilendirme ve buna göre
sosyal hayatı organize etme girişiminin sembolik olarak ziyaret ritüelinde
somutlaştığının habercisidir. Veli baba-Anşa bacı evliyalarının ziyarete konu
olmaları, onların ölümüyle birlikte başlamıştır. Onları ayrıcalıklı kılan ise
orijin değerler sistemi ile yani atalar ile bağlantıyı kurmalarıdır. Veli
baba-Anşa bacı haricindeki diğer evliya ziyaret yerleri taş yığınından mezar
şekline getirilmiş, çevresi taşla çevrilmiş durumdadır.
Acısu Sıraçlarının evliya ziyaretlerine gidilme
zamanları farklılık arz etmektedir. Veli baba-Anşa bacının ziyaretine her
Perşembe ikindi üzeri kadınlar topluca giderler. Burada bir kült değişikliğiyle
karşı karşıyayız. Önceden köyün kadın ve erkekleri topluca giderken günümüzde
erkekler bireysel olarak ziyaret etmektedirler. Köylüler bu ziyareti Cuma
akşamı ziyareti olarak adlandırmaktadırlar. Ayrıca söz konusu ziyarete adağın
yerine getirilmesi için gidilmektedir. Diğer evliya ziyaretlerine gidilme
nedenleri farklılık arz eder. Öyle ki köylülere göre çocuğu olmayan kadınlar,
hastalar, geçim sıkıntısı çekenler, işsizler vs. evliyalara niyaz edip, ibadet
ederlerse, o, kendisinden istenilen her şeyi yerine getirir. Önemli bir husus
da Kara dede ve Bakacak evliyasına mayıshaziran aylarında yapılan toplu
ziyaretlerdir. Ancak ziyaretin nedeni ne olursa olsun, orada kanlı kurban
ritüeli yapılması şarttır. Söz konusu ziyaret nedenlerinin temelini adak
oluşturmaktadır. Onlara göre evliyadan her türlü dilek adak karşılığında
yapılır. Burada kurbanlık hayvan koç veya cebraildir; bunların dışında herhangi
bir hayvan veya nesneden adakta bulunulamaz. Aynı zamanda adanan adakların
evliyanın mezarı başında kesilmesi gerekmektedir. Ancak, Veli baba-Anşa bacı
ziyaretinde adak tekkenin giriş kapısında kesilir. Bazı evliyaların güçlerinin
belirli alanlara tahsis edildiği de görülmektedir. Öyle ki, Kıltım ana
yürümeyen çocukların yürümesini; Kara dede ve Bakacak evliyası, yağmur
yağmasını sağlamaktadır. Ayrıca köylüler arasında, evliyaların köyü koruduğu
inancı mevcuttur. Evliyaya karşı yapılan saygısızlık en büyük günahlardan
sayılmaktadır. Ayrıca, mezarlarının bulunduğu dağların sahipleri de bu
evliyalardır. Evliyanın dağla ilişkilendirilmesi, dahası bulundukları yerlerin
ve özellikle de bu dağların sahipleri olarak görülmeleri geleneksel Türk
dinindeki atalar kültü ve yer-su inançlarını çağrıştırmaktadır.
O halde hastaları iyileştiren; kurban örneğinde
olduğu üzere bir çeşit tapınmayı, tazim ve saygıyı talep eden; saygısızlığı hoş
görmeyip cezalandıran, köyü koruyan ve kendi yattıkları yerleri sahiplenen bu
evliyalar bir atalar kültünü haber vermektedir. Zira Acısu Sıraç köyündeki
evliyaya dair tüm bu inanış ve uygulamalar atalar kültünün Anadolu’da yeni bir
form altında ancak orijin değerler sitemine dayalı bir biçimde varlığını
sürdürdüğünü göstermektedir. Evliya ziyaretinin atalar kültüne ilişkin değerler
sistemini temsil edişi, zi yarete biraz daha yakından bakıldığında iyice açığa
çıkmaktadır.
AcısuSıraçKöyüErenleri
Acısu Sıraç köyündeki evliyalar soy ve nesep
itibariyle Horasan Erenleri’ne bağlanmakta ve böylece kahraman atalar kültü
içinde anılmaktadırlar. Bu evliyanın mezarlarının şeklinden, kendilerine
yönelik olarak uygulanan tüm ritüeller de bu kahraman atalar kültü ile
ilişkilidir.
Köydeki tekke içerisindeki mezarlar hariç, diğer
evliya mezarlarının sonradan oluşturulması bu mekânlarda belirli bir şahsa ait
bir mezarın olmadığını göstermektedir. Bu durum ise değerler sistemine bir kök
atfetme ve orijinal değerler sistemi ile bağlantı kurma girişimini temsil
etmektedir. Böylece aynı zamanda anonimleşen bu yedi evliyanın yurtları olarak
dağların belirlenişi, geleneksel Türk dinindeki ata ruhunun dağa gitmesi, dağı
mekân tutması inancının devamı niteliğindedir (Esin 2001: 37-38). Kültürün
kendi değerler sistemini kültleştirme girişiminin bir parçası olmak üzere ziyaret
ritüelinin icra edilebilmesi, kültle ilgili inançların köyde ritüeller
bağlamında kolektif bir paylaşımın konusu olması amacıyla, dağda yatan evliya
atalar için mezar oluşturulmuştur.
Evliyanın adını alan dağlar, aynı zamanda dağın
zirvesinde yattığına inanılan evliyanın ruhunu temsil etmektedir. Köyde evliya
mezarları yoğun bir ziyarete konu olmaktadır. Evliya ziyaretinin böylesi yoğun
uygulanışını köylüler köyde şimdilik cem
yapılmadığı için sadece evliyalara gidiyoruz tarzında izah etmişlerdir. Elbette
ki evliya ziyaretinin böylesi yoğun icra edilişinin salt cem ritüelinin
uygulanmayışına bağlı boşluğu doldurma girişimi olarak okumak mümkün değildir.
Cem ritüelinin uygulan-
mayışı değerler sisteminin
devamlılığını sağlamak üzere evliya ziyaretlerinin artışını belirli ölçüde
etkilemişse de, evliya ziyaretleri esasında merkezi değerler sistemi ile
ilişkililiği itibariyle böylesi yoğun bir katılıma konu olmaktadır.
Köyde evliya üzerine yemin etme uygulamasının da son
derece yaygın olduğu, özellikle üç evliya üzerine yemin edildiği görülmüştür.
Bunlar; Kara dede, Veli baba ve Anşa bacıdır. Kara dedenin köyün ilk evliyası
olma ihtimali yüksektir. Zira köylüler, ölülerinin mezardaki yönünü, Kara dede
dağına göre ayarladıklarını ifade etmektedir. Yani, köyde ölüler mezara yüzü
Kara dede dağına bakacak şekilde konulmaktadır. Veli Baba ile Anşa Bacı’nın ise
köyün kurucusu, dip ata kabul edilen Kurt Hasanın torunları olduklarına,
Horasan erlerinin soyundan geldiklerine inanılmaktadır. Köyde birisi
karşısındakine söz verirken “Kara dedenin/Veli Baba’nın/Anşa bacının üzerine
yemin ederim ki…” veya “sözümü tutmazsam Kara dede/Veli Baba/ Anşa Bacı beni
kessin, beni çarpsın” şeklinde yemin etmektedir. Bu durum, söz konusu kutsal
şahsiyetlerin Acısu Sıraçlarının ortak atası olarak görüldüğü ihtimalini
güçlendirmektedir. Çünkü ölen her aile büyüğü veya ata, atalar kültüne konu
olmamaktadır. Ayrıca, sözü edilen bu evliyanın ziyareti esnasında yapılan
ritüeller sıradan bir insanın mezarına yapılan tazim ve saygının çok
ötesindedir. O halde bahsi geçen mezarlarda yattığına inanılan kişiler sıradan
şahsiyetler değildir. Evliyanın karizmatik hüviyetini gösterecek ve onları sıradan
kişilerden ayrıştıracak biçimde evliya ziyareti belirli bir ritüel formda
gerçekleşmektedir.
Köyde evliya ziyareti, evliyaya ibadet olarak tanımlanmaktadır. Böylesi bir tanım, atalar
kültünün atalara tapınma esasını çağrıştırmaktadır. Evliya ziya retine köydeki
kadın ve erkekler toplu ca gidecekse, katılımcıların tamamının sorgu/görgüden
geçmesi gerekmektedir. Zira ziyaret ibadetinden sonra cem yapılmaktadır. Sadece
evliya ziyaretleri bağlamında icra edilen, bunun dışında uygulanmayan ceme ise
sorgu/görgüden geçmeyenler girememektedir. Evliya ziyaretinden önce yapılan
sorgu/görgü, bir arınma ritüelidir. Herkes evliyaya ibadet edememekte, ancak
söz konusu topluluğun temiz kabul
ettiği kişiler evliyanın huzuruna çıkabilmektedir. Evliyanın mezarına gelindiğinde,
mekânın girişinde yaş sırasına göre sıralanılmakta, erkeklerden sonra kadınlar
sıraya girmektedir. Herkes ayakkabısını ve çorabını çıkarmaktadır. Mezar,
taşlarla çevrili durumda olduğu için onun girişinde eşik görevini yapan taş
bulunmakta, bu taşa ya Allah! Ya
Muhammed! Ya Ali! diyerek niyaz edilmektedir. Tekke ziyaretinde ise mekânın
kapısına niyaz edilir. Daha sonra evliyanın ayakucu taşına varılır; Ya Allah! Ya Muhammed! Ya Ali! diyerek
evliyanın ayakucu taşına üç defa niyaz edilir. Burada kişi evliyaya yalvararak
dileğini söyler: Kara dedem/ Veli
babam/Anşa bacım, bana çocuk ver; bana sağlık ver; bana rızkımı ver vb.
Aynı zamanda ziyaret eden kişi ayet biliyorsa, niyaz sonrası ayet okur.
Bu durum, evliyanın canlı veya ölümsüz, insanüstü bir
varlık olarak tasavvur edildiğini göstermektedir. Zira köylüler, evliya
ziyaretini biz ölüye değil, diriye
gideriz cümlesiyle ifade etmektedirler. Diriden kasıt varlıklarını süreç
içinde zincirleme bir biçimde devam ettiren atalardır. Acısu Sıraç köyünde iki
de kadın evliya mevcuttur. Kadınların kahraman atalar kültüne konu oluşu
Sıraçların kozmoloji anlayışlarıyla ilişkilidir. Sıraçlar, yaratılışta cinsiyet
ayırımının olmadığını, kadın ve erkeğin kişi
(insan) olarak aynı olduğunu, dolayısıyla keramet sahibi atalarının hepsini
kadın ya da erkek ayırmaksızın evliya statüsünde değerlendirdiklerini ifade
etmektedirler. Bu durum, kahraman atalar kültünde kadın-erkek ayırımının söz
konusu olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
Ziyaretin devamında evliya mezarının toprağından
yalandıktan sonra ona sırt çevirmeden geri geri gidilir, girişten dışarı
çıkılır. Tekke’de ise cöferden yalanır. Evliyaya niyaz etme uygulaması sona
erdikten sonra kurban ritüeli başlamaktadır ki, kurban atalar kültünün ayrılmaz
bileşenlerindendir. Kurbanlık hayvan mezarın etrafında üç defa döndürülür, her
dönüş öncesi evliyaya niyaz edilir. Eğer kurban adanmış ise kurbanlık hayvanı,
adak sahiplerinin döndürmesi gerekir. Ancak adak amaçlı ziyaretler dışında
kurban hayvanı mezarın etrafında yaşça büyük bir kişi döndürür. Kurban
evliyanın etrafında döndürüldükten sonra, kulağı biraz kesilir ve evliyanın
üzerine üç damla kan damlatılır. Tekkede ise kurbanın evliya etrafında döndürme
uygulaması yapılmamaktadır. Kurban, tekke haricindeki evliya ziyaretlerinde
mezarın başucunda kurbancı tarafından kesilir. Tekke ziyaretinde ise tekkenin
giriş kapısında kesilir. Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere bu kurban artık
tamamen evliyaya aittir ve doğrudan evliyaya sunulmaktadır. Bu nedenle ister
kurban eti olsun, isterse de evden getirilen diğer yiyecekler olsun hiç birisi
geri götürülmez. Kurban etinden yapılan yemek tabaklara konulduktan sonra Sofu
tarafından dualanır, bu uygulamadan sonra yemeğe başlanır. Evden getirilen
yiyeceklerden ve kurban etinden evliyanın üzerine bırakıldığı da görülmüştür.
Kurban eti artmışsa; kurbanın derisi, kemikleri, tüyü vb. gibi kurbanın
artıkları, ziyaretin içine gömülmektedir.
Ziyaret ritüelinin devamında
kur-
ban kesiminin ardından, herkes meza
rın etrafında halka şeklinde toplanarak diz üstü oturmakta; Ya Allah! Ya Muhammed! Ya Ali! diyerek
üç defa secde etmektedirler. Eğer yağmur duası için ziyaret yerine gelinmiş ise
(Kara dede veya Bakacak evliyasına), oradaki yaşlı bir kişi evliya mezarının
üstüne üç defa su damlatır. Buradaki mezara su damlatma uygulaması, benzer
benzeri doğurur ilkesiyle ilişkili olup, meydana gelmesi istenen olayın taklit
edilmesinden ibaret büyüsel bir tekniktir. Bu ritteki yaşlı kişi sembolik
olarak atalar kültünü işaret etmektedir. Zira yaşlılar atalara kategorik olarak
en yakın kişi olarak görülür, bu nedenle sosyal yapıda belirgin bir otorite
işgal eder ve saygıyla karşılanırlar.
Her su damlatma uygulamasından önce mezara evliyam bize yağmur ver diye yalvararak
secde edilir. Görüldüğü üzere evliya ziyaretinde, istenilen şey, doğrudan
evliyadan istenmektedir. Evliyanın tanrıya aracılık etmesinin kesinlikle söz
konusu olmadığı, bireysel ve toplu secdeler yapılmasından da anlaşılmaktadır.
Bu yönüyle aslında evliya mezarı etrafında oluşan ritüeller, kahraman atalara
tapınmadan ibaret bir ritüeldir. Kahraman atalara tapınma ise geleneksel Türk
dininin ayırıcı özelliklerinden birisidir (Gumilöv 1999:123-125). Bu bakımdan
kahraman atalar kültünün Acısu Sıraçları arasında ziyaret fenomeninde sembolik
olarak kodlanarak varlığını sürdürdüğü, söz konusu kültün süreklilik arz ettiği
anlaşılmaktadır. Müteakiben mezarın bulunduğu mekânın dışında, cem yapılır.
Köyde evliya ziyaretinin bir parçası olmak üzere cem ritüelinin icra edilip
bunun dışında cemin yapılmayışı ise ayrıca dikkat çekicidir. Bu durum köyde cem
ritüelinin de atalar kültünün bir ritüeli haline geldiğini, doğrudan atalar
için düzenlendiğini, merkezî değerler sisteminin atalar kültünü işaret edecek
biçimde sivrildiğini göstermektedir. Ayrıca, cemin işlevindeki bu dönüşüm
Ali’nin konumunun deus otiosus’a dönüşmesi sonucunda evliyaların ön plana
çıkmasıyla da ilişkilidir. Bu nedenle Acısu Sıraç köyünde artık ibadet Ali’ye
değil, evliyalara yani ulu ruhlara, atalara yapılmaktadır.
Anlaşılan o ki Acısu Sıraçları, evliya ziyareti
bünyesinde kahraman atalar kültünün devamlılığını sağlayacak biçimde sembolik
olarak kodlamakta, bu kültün temsil ettiği değerler sistemiyle ilişki ziyaret
ritüeli vasıtasıyla kurulmaktadır. Değerler sisteminin Anadolu’ya taşınışı
sürecinde yaşanan sosyokültürel değişimlerin bir sonucunda kutsallık
kaynaklarının form değiştirdiği, kahraman atalar kültünün evliya kültü formuna
büründüğü görülmektedir. Ancak form değişikliğine rağmen temel anahtar
değerlerin aynı kaldığı da anlaşılmaktadır. Nitekim evliyanın üzerine yemin
edilişi, evliyanın köyü koruduğu inancı, kahraman atalar kültünü temsil edecek
biçimde evliyanın otoritesinin güçlendiğini göstermektedir. 3040 yıllık bir
geçmişi olan evliya üzerine yemin etme uygulaması kutsallığın formunda yaşanan
değişişime tipik bir örnektir. Zira daha önceleri köyde evliya üzerine değil
doğrudan Ali’nin üzerine yemin edildiği anlaşılmaktadır. Kahraman atalar
kültünün önemli sembolik bileşenlerinden olan Ali yerine evliya üzerine yemin
edilişi, kahraman atalar kültünün temel değer sistemi olarak onaylandığını
göstermektedir. Ancak bu değerler sisteminin sembolik kutsal karizmatik
unsurlarında dönüşüm ve yer değiştirmelerin meydana geldiğini, dolayısıyla da
biçimsel değişikliklerin olduğunu işaret etmektedir. Yemin ritüelindeki bu
dönüşüm sosyokültürel yaşamdaki değişimin de habercisidir.
Ali üzerine yemin etme ritüelinin yerini evliya
üzerine yemin etme ritüelinin alışında köyde yaşanan göç süreci, toplumsal
etkileşim, ekonomik dönüşümlerin, bunun da ötesine cem ritüelinin icra
edilemeyişinin etkin rol oynadığı anlaşılmaktadır. Ritüel uzmanı olan ve
ritüelleri yönetmek suretiyle değerler sistemini sosyal yapıyla ilişkilendiren Baba otoritesinin kaybı, onun sosyal
yapıdaki yerinin boşalmasına yol açmıştır. Söz konusu işlev kaybı ise değerler
sistemi ile ilişki kuracak sembolik bir unsurun yani evliya figürünün öne
çıkışını beraberinde getirmiştir. Yeşerdiği ortam yani kültsel bağlamı dikkate
alındığında yatırdaki evliya figürünün sembolik kodlarının kahraman atalar
kültü ile ilişkililiği açığa çıkmaktadır.
Acısu
köyünde cem ritüeli ile ilgili olarak dikkat çeken bir diğer husus da
mahiyetiyle ilişkilidir. Köyün değerler sisteminin önemli bir bileşeni olan
miraç mitine göre Muhammed miraca,
Ali’nin sırrını öğrenmek için çıkarılmıştır. Miraçta Muhammed, Allah ile
beraber pilav yemiş, fakat sadece perde arkasından uzanan yeşil bir el
görmüştür. Muhammed miraçtan indiğinde, Ali ona elini uzatmıştır. Ali’nin eli
Muhammed’in Miraçta gördüğü yeşil eldir. Tespit ettiğimiz miraç mitinin
başka bir versiyonun da ise Muhammed perdeyi açar ve Ali’yi görür.
Sözü edilen miraç mitinden anlaşılacağı üzere Acısu
köyü Sıraçları, Ali’nin Allah olduğuna inanmaktadır. Ali’nin Tanrılığının,
Anadolu’daki Alevi toplulukların geneline özgü bir inanç olduğu ifade
edilmektedir (Mélikoff 2005: 79-101). Acısu Sıraçları, Bism-i şah kelimesini
kullanmakta, bu kavramın besmele olduğunu; buradaki şah teriminin Ali’yi işaret
ettiğini vurgulamaktadırlar. Aslında bu mitte Ali’nin antropomorfik
Gök tanrı hüviyetine büründüğü
anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz Horasandan Anadolu’ya göç mitinde
zikredildiği üzere Ali, Anadolu’ya kahraman ata olarak gelmiş; Anadolu’da ise
süreç içinde antropomorfik Gök tanrı kimliğine bürünmüştür. Bu durum, Gaster’in
ifade ettiği üzere tarihsel kimliği hafızalardan silinen ya da anonimleşen
insan kahramanların tanrılara dönüşmesi olgusuyla alakalıdır (Gaster,
1987:302). Ancak süreç bununla sınırlı kalmamış köyde kahraman atalar kültünün
evliya kültü formuna bürünerek varlığını devam ettirdiği, değerler sistemi ile
bağını sürdürdüğü ikinci bir değersel yer değiştirme yaşanmıştır. Bu süreçte
ise Ali’nin deus otiosus haline dönüşümünün izlerine rastlanmaktadır. Değerler
sisteminde yaşanan tüm bu yer değiştirmeler ve sosyokültürel yaşamdaki
dönüşümler Sıraçların Sami kültürünün etkilerine karşı dirençlerini en yüksek
noktada tutma ve kendilerine kültürel genetiklerine uygun bir yol çizme
girişimlerini temsil etmektedir. Kendi kültür kaynaklarındaki iki anahtar
kutsal değeri yani Gök tanrı ile kahraman ata kültünü birleştirerek yeni bir
tanrı tasavvuru yarattıkları anlaşılmaktadır.
O halde Acısu Sıraçlarında cem, Ali’nin tanrılığına
bizzat Muhammed peygamberin şahitlik edişinin anlatıldığı miraç mitinde geçen
hadiseleri temsil eden ve Ali için icra edilen bir ritüeldir. Cemin toplumsal
yaşamda icra edilmeyişi Ali’nin antropomorfik Gök Tanrı imajının eridiğini ve
böylece deus otiosus haline dönüştüğünün işaretlerini vermektedir. Daha önceki
süreçte Ali’nin değerler sistemi içinde tanrı kimliği ile öne çıkışı ise
Gök-Tanrı’nın antropomorf telakkiler yönünde kişileştirildiğinin
göstergelerindendir (Günay vd. 1997:42). Buna karşın Ali’nin deus otiosus
haline dönüşümü ve tanrısal konumundaki erime Kutsal’ın tezahürü, başka bir
ifadeyle kutsalın gökten aşağılara inerek yaygınlaşıp ço ğalmasıyla ilgilidir.
Kutsalın tezahürleriyle Ali şahsındaki antropomorfik GökTanrı’nın deus otious
konumunu edindiği; atalar/kahraman atalar kültü veya bu kültlerin değersel
olarak yerini alan evliya kültü örneğinde olduğu üzere, kutsalın gökten
aşağılara inerek yaygınlaşıp çoğaldığı anlaşılmaktadır. Böylece sosyokültürel
yaşamdaki dönüşümlerle birlikte insana daha yakın ve somut varlıkların, kutsal
ruhani şahsiyetlerin ön plana çıktığı görülmektedir.
Başka bir ifadeyle Ali, Acısu köyü Sıraç değerler
sistemi içindeki kutsal merkezî konumunu başka kutsal formlara bırakmakta,
göksel varlıklar aşkınlıktan ve pasiflikten, daha dinamik, daha aktif ve daha
ulaşılabilir formlara doğru hareket etmektedirler. Daha doğrusu kutsalın somuta
doğru sürekli bir inişi söz konusu olmaktadır. Eliade’ın yedekleme değişim (2005:80) olarak tanımladığı bu durum, Acısu köyü
Sıraç değerler sistemi içinde Ali-kahraman atalar kültü yedekleme değişiminde
bariz bir biçimde görülmektedir. Değerler sistemindeki bu dönüşüm Eliade için
muhtemelen hiç de şaşırtıcı olmazdı. Zira Eliade’e göre GökTanrı inancının
hâkim olduğu topluluklarda, Gök-Tanrı inancının zayıflamasıyla birlikte atalara
tapınma artmaktadır (2005:71). Eliade’yi doğrulayacak biçimde antropomorfik
Ali’nin kutsal kimliğinin pasifleşmesiyle birlikte, Acısu Sıraçlarında kahraman
atalar kültü merkezî konuma yerleşmiştir. Şunu da unutmamak gerekir ki kahraman
atalar kültünün Türklerin geleneksel dinlerinin önemli bir unsuru oluşu da
kutsalın dönüşümünü tetiklemiş görünmektedir. Söz konusu kültün farklı
sosyokültürel çevrelerle etkileşime rağmen yüzyıllar boyunca özünü kaybetmeden
farklı formlar altında varlığını devam ettirebilmesi, onun Türk kültürünün
temel bileşenlerinden olduğunu göstermektedir.
SONUÇ
Öyle anlaşılıyor ki Acısu Sıraç köyü evliya ziyareti
bir çeşit yedekleme değişimi temsil etmekte, kahraman atalar kültünün değerler
sistemini bünyesinde barındırmaktadır. Acısu Sıraç köyü evliyasının kahraman
atalar kültü ile ilişkilendirilişi ise Horasan Erenleriyle aralarında kurulan
ünsiyet vasıtasıyla sağlanmaktadır. Horasan Erenlerinin torunları olan ve köyün
kurucuları olarak görülen bu evliya, ziyaret ritüeli bağlamında güçlü bir
bağlılık ve saygıya konu olmaktadır. Ziyaret fenomeni değerler sistemini özgün
geleneksel formuyla devam ettirmenin ötesinde değerler sistemi ve sosyal
yapıdaki dönüşümleri de işaret etmektedir. Nitekim ziyaret ritüeli bağlamında
evliya üzerine yemin edilişi, artık cemin evliya ziyaretlerinde yapılışı
değerler sistemi ve sosyal yapıdaki dönüşümün habercisidir. Dolayısıyla Sıraç
Alevileri değer sistemleri içinde bir yandan Ali’nin tanrısal karakterinin
eriyip yerini atalar kültü ve kahraman atalar kültünün aldığı yedekleme bir
değişimi yaşarken diğer yandan da benzer bir biçimde atalar kültü ve kahraman
atalar kültünün evliya kültü formunda devam ettiği bir süreci yaşamış
görünmektedirler. Sözü edilen tüm bu süreçler ise kültürün geleneksel değerler
sistemi ile ilişkiyi temel anahtar değer ve kutsallıklar düzeyinde devam
ettirtme özelliği ile ilişkilidir.
ALINTIDIR..
SAYIN HOCAMIZA TEŞEKKÜR EDERİZ..