KARIŞIK

Hicabi Baba Türbesi / AMASYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hicabi Baba Türbesi / AMASYA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Şubat 2016 Cumartesi

Hicabi Baba Türbesi / AMASYA

Hicabi Baba Türbesi / AMASYA

 –Amasya – Ziyaret Beldesi

 Hicabi Baba türbesi, Amasya İli Merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Ziyaret Beldesinin merkezinde bulunan Hicabi Baba Camisinin yanındadır.
Hicabi Baba Türbesi
Hicabi Baba Kimdir: Gerçek adı Hicabül Abdülbaki Efendi’dir. 1777-78 yıllarında Kırım’ın Bahçesaray kasabasından Amasya’ya gelmiş, burada Ürgüplü Hacı Ahmet Efendi adındaki bir medrese hocasından dersler almıştır. Tasavvuf eğitimini ise Turhallı Şeyh Mustafa Efendi’den almıştır. Şeyhinin ölümü üzerine Amasya’da Nakşibendi Tarikatının şeyhi olmuş ve manevi hastalıkları iyileştirmesiyle ünlenmiştir. 1815-16 yıllarında eski adı Ziyere olan Ziyaret Kasabasında vefat etmiştir.

Türbenin Durumu: Türbe dikdörtgen formda olup 8,5x6,10mt ölçülerindedir. Çatısı kubbelidir. İçerisinde biri bayan beş sanduka bulunmaktadır. Türbe 1991 yılında Anıt olarak tescil edilmiştir. Türbe 1974 yılında restore edilmiştir.

Ziyaret Nedeni: Hicabi Baba’ya her türlü dilek, akıl hastaları ve hacca giden Ziyaretliler gelmektedir. Hacca giden hacı adayları Hicabi Baba türbesini toplu ziyaret edip, dualar okurlar ve türbede bulunan sancağın altından geçerler. Diğer ziyaretler için gelenlerse dualarını okurlar.

Menkıbeler: 1-) Türbede Hicabi Baba’ya ait olan iki sancak bulunmaktadır. Savaş zamanında türbeden kaybolan sancaklar, savaş bitince geri gelir ve üzerinde kan ve kılıç izleri gözlenmiştir.
2-) Hicabi Baba camisinin imamı Hicabi Baba’ya ait bir ibriği her gün doldurmasına rağmen sabahları ibriğin boşaldığı görülmektedir. Bu yıllardır böyledir.
3-) Hicabi Baba Şeyh Mustafa Efendi’ye intisap etmek için birkaç kez Ziyaret’e gelir. Fakat bir türlü yolu bulup dergaha ulaşamaz. Bu durum Mustafa Efendi’ye malum olur ve müritlerini göndererek Hicabi Baba’yı yanına alır. Gün gelir Mustafa Efendi vefat eder. Vasiyet olarak “Kim kavuğumu yerden kaldırırsa yerime o geçsin der.” Bütün müridler denemesine rağmen kavuğu yerden kaldıramaz. Bu işe yalnız Hicabi Baba kalkışmamıştır. Dergahta huzursuzluklar çıkınca kavuğu kaldırdığı gibi başına geçirir ve şeyhinin yerine göreve başlar.
4-) Hicabi Baba uzun boylu ve heybetli görünüşe sahiptir. Zaman zaman tarlaya çalışmaya giden köylüler şadırvanın orada Hicabi Baba’yı abdest alırken görmektedirler.
5-) Başka bir menkıbeyi ise değerli araştırmacı Abdulhalim Durma’dan olduğu gibi aktarıyorum:  Hicabi’nin diğer müridlerinden farklı olan davranışları, sohbetlere iştirak etmesi şeyhinin dikkatini çeker. Aralarında meydana gelen manevi yakınlaşma, diğer müridlerin de gözlerinden kaçmaz. Ne var ki, müridler bu sevgiyi kıskanırlar. Dedikodular şeyhin kulağına kadar gider. Bunun üzerine şeyh, müridlerini toplar ve onların birer demet çiçek getirmelerini ister. Şeyhin bu isteğini yerine getirmek için, müridler Ziyere Köyü’nün arazisine ve dağlara çıkarlar. Amaç en güzel çiçeklerden bir demet hazırlayıp, şeyhlerine sunmaktır. Bütün müridler, Ziyere Köyü’nün dağlarından envai cins çiçeklerden birer demet yapıp Şeyhlerinin huzuruna girerler. Şeyhin odası bir çiçek bahçesine dönüşmüştür. Fakat Hicabi nice zaman sonra ağlaya ağlaya elleri boş döner. Şeyh, ‚ Ya Hicabi!.. Sen çiçek toplamadın mı ?‛ deyince, Hicabi büyük bir mahcubiyet içinde, ‛ Sultanım, çiçekler hep Allah’ın adını zikrediyorlar, kıyıp koparamadım‛, cevabını verir. Şeyh o zaman müridlerine döner;  “İşte Hicabi’yi bunun için sizden fazla seviyorum. Siz ne anlarsınız çiçeğin fikrinden, zikrinden”  der.