KARIŞIK

22 Mayıs 2016 Pazar

Tahir ile Zühre Mescidi ve Türbesi..konya

Tahir ile Zühre Mescidi ve Türbesi..konya


Zafer’de, Gazi Lisesi’nin kuzey arka sokağında gözlerden uzak bir köşede yer alan bir zamanlar halk arasında iki aşığın kucak kucağa yattığı şeklinde efsaneleşen Tahir ile Zühre Mescidi bu efsanelerden biri. Bir zamanlar sevgilisine kavuşamayanlar, Kara Sevda’ya tutulanlar tarafından ziyaret edilerek adaklar adanan bir yer. Bu ziyaretlerde bazen İslam dışı geleneklerden kaynaklanan ritüellerin uygulanmasından çevre insanı rahatsız. Şamanizm’den gelen “çaput bağlama”, ilkel dönemlerde ateş kült’üne tapan Fenikeliler ve Hristiyanlık’tan gelen “mum yakma” bu ritüellerden bazıları.
Bu mescit ve türbe, Konya (Gazi) Lisesi’nin kuzeyinde, Konya Dış Kalesi’nin Çeşme Kapısı önünde yer almakta. Taş ve tuğla ile yapılan Selçuklu Mimari tarzının güzel örneklerinden biridir. Mescidin doğusundaki tuğla mozaiklerle süslü küçük bir portalden Mescit’e çok benzer. Türbede kısmında iki kabir olduğu bazı kaynaklarda vurgulanıyor. (taç kapı) önce bir antreye sonra da iç kapı ile mescide girilir. Plan itibariyle Sırçalı Mescid’e çok benzer. Gerek giriş kısmında gerek se iç kubbede kullanılan Selçuklu tarzı tuğla örgüler çoğu eserde görülmeyen incelik ve zarafette. Mescidin portalinde ve mihrabın çevresindeki ruha dinginlik veren Turkuvaz çiniler, Selçuklu’nun zevkini simgeliyor.
Mevlânâ ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Kültür Bakanlığı eski Müsteşarları’ndan Dr. Mehmet Önder, “Tuğla örgü bir kubbenin örttüğü türbe, halk hikâyelerinin tanınmış kahramanlarından Tahir ile Zühre’ye izafe edilmektdir” derken, tanınmış Konya tarihçisi İbrahim Hakkı Konyalı da bu adın halk tarafından buraya yakıştırıldığını, sonradan başka birinin taktığını, aslında mescidin ve türbenin Sahip Ata tarafından yaptırıldığını, burada yatan zatların da onun torunları olabileceğini söyler. Yine İ. Hakkı Konyalı, buraya Dönbaba Tekkesi denildiği gibi, Tahir ile Zühre ve Arzu ile Kanber Türbesi de denildiğini zikreder.
Ayrıca bu semtin, Selçuklular devrinden günümüze kadar Konya’nın en eski semti olduğunu, Kapı çeşmesinin arkasında askeri mektep idaresi bulunduğunu, yapılan bir kazı sırasında 594 tarihli bir mezar taşının çıktığını anlatır aynı eserinde İ.Hakkı Konyalı. Onun tarihi belgelerden alıntıladığını sürdüğü görüşünde bu mescit ve türbenin, Sahip Ata Fahrettin Ali’nin Dâr-ül Huffazı (Hafızlık Okulu) ve mescidi olduğunu, evinin burada olduğunu, kale kapısındaki Kırk Çeşme olarak anılan çeşmenin Sahip Ata tarafından yaptırıldığını nakleder. Buradan hareketle şehre su teşkilatını kazandıran bu büyük devlet adamının Konya’ya kırk çeşme yaptırdığının anlaşıldığını, türbede de tahminen Sahip Ata’nın torunlarının medfun olduğunu yazar. Halk arasında Tahir ile Zühre Türbesi’nin efsanesi de şöyle; “Zühre bir sultan kızı, Tahir bir vezir oğludur. İkisi de anne ve babalarının yedikleri sihirli bir elmadan dünyaya gelmişler, birlikte oynamış, birlikte büyümüşlerdi. Önceleri, bir hocanın rahlesi önünde diz çöküp okurlarken, sonra yaşlı bir Pir’in elinden içtikleri “Aşk Badesi” ile sarhoş olur, yüreklerini aşkın acımasızca yakan ateşine bırakırlar. Artık,  sazla- sözle deyişler söylemekte, birbirlerine olan aşklarını dile getirmektedirler. Bu böyle gitmeyecek, bir engel ortaya çıkacak, daha beşikteyken sözleri kesilen bu iki sevgiliyi birbirinden ayıracaktır. Çünkü, Hak âşıklarının alın yazısı böyledir. Bu çizgide kaderleri birliktir. Gün gelip çatmış, kader ağlarını örmüş, Tahir Konya’dan Mardin zindanına sürülmüş, Zühre de sarayın bir odasına kapatılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.