KARIŞIK

24 Şubat 2016 Çarşamba

PİR SULTAN ABDAL.banaz

PİR SULTAN ABDAL..
sivas yıldızeli..banaz




PİR SULTAN Sivas’ın Yıldızeli İlçesinin Çırçır bucağına bağlı Banaz köyünde yaşamıştır. Köy Yıldız Dağı eteklerinde, Çırçır’ 48km, uzakta olup denizden yüksekliği 1700 metredir. Evleri kerpiç, damları toprak, içi dışı ak toprakla sıvanmış, çoklukla tek katlı, soğuğa karşı birkaç metre yere gömülüdür.
İlk olarak köye araştırma yapmak üzere 1939 yılında Pertev Naili Boratav gitmiş, ondan yirmi yıl sonra öğretmen İbrahim Aslanoğlu, daha yakın yıllarda da Hüseyin buluz birer ziyaret yapmışlardır.
Bu kişilerin anlatıklarına göre; Pir Sultan’ın oturduğu ev şimdi de durmaktadır. Evin önünde, Pir Sultan’ın asasının ucuna takarak Horasan’dan getirdiği bir değirmen taşı, bir söğüt ağacı (Buluzun söylediğine göre çem ağacı)vardır. Bu ev, ağaç kutsal sayılır, ziyaret edilir. Pir Sultan yaz aylarında, havaların iyi olduğu günlerde , ağacın altındaki Horasan’dan getirdiği taşın üstüne oturup karısı ile sohbet etmeyi pek severmiş. Evinin yanında (bu günbakımsız bırakılmış) birde bahçesi varmış.
Buluz’un 1969’da yaptığı ziyaretten önce1966’da Akşam Gazetesi muhabiri Cengiz Tuncer de Banaz’a gitmiş, bilinen halk rivayetlerine dayanarak özellikle Hızır Paşa ile ilişkilerini hikaye etmiştir. B u dizi yazıların arasında ilk olarak köyle ilgili resimler çıkmıştır.
MEZARI
SİVAS’TA eskiden adı Keçibulan iken sonradan Pir SULTAN’IN ASILMASIYLA Darağacı denilen yerdir. Şimdi buraya Kepçeli denilmektedir. Bugün Sanayi Çarşısının tam karşısındadır. Şimdi Mal Pazarı olarak kullanılan bu alanın Gazhane bitişiğinde, sıra söğütlerin bitiminde hafif tümsek toprak yığını onun mezarıdır. Üstü moloz taşlarla örtülüdür. Mankıbeye göre taşlar asılma sırasında Hızır Paşa’nın emriyle Pir Sultan’ın taşlanmasında kullanılan taşlardır.
Gerçek mezarırnın burası olaması gerekir. Halk da burasını göstermektedir.. Her halde asaılmadan sonra ailesi ve müritleri hükümet korkusundan alıp köylerine götürmemiş olmalıdır. Eğer götürselerdi, bakımlı bir ziyaret yeri olurdu. Oysa, köyde böyle bir şey yokyur.
Yıllar sonra hakkında söylenenler geliştikçe efsanelere bürünmüş, bunun sonucunda bir söylentiye göre; Pir Sultan, Sivas’ta asılmış fakat darağacından inmiş, Erbil’e gitmiş orada gömülmüştür. Bir de S. Nüzhet’in Bektaşi geleneğine göre, Merzifon’da yattığını vardır ki, her iki rivayetin doğruluğu kabul edilemez.
Ayrıca Kemaliye (Eğin) ve Divriği ilçelerinin ortak yaylası olan Sarı Çiçek yaylasının bir bölgesinin adı <<Koca Haydar>>dır. Burada bir tepenin doruğunda bir kümbet vardır ki burada Koca Haydar adında bir veli yatmaktadır. Koca Haydar’ın sürüp gelen soyu ve oturdukları köy Kemaliye sınırları içindedir. Koca Haydar, Sivas ve Divriği bölgelerinde ünlü bir ocaktır.
Koca Haydar’ın türbesini çevreleyen dağın doğu yönünde bulunan Bizmişen, Ağıl, Dilli köyleri aynı yamaç üzerinde olup halkın hepsi Alevi’dir. Ağıl köyü bu bölgede ocak tanınır. Kemaliye ve çevresinde Alevi bulunmadığına göre, adı geçen köyler halkının XVI. Yüzyılda hükümetin Alevi’leri sıkıştırması üzerine Sivas yöresinden buraya geldikleri düşünüle bilir. Burada yatan Koca Haydar’ın Pir Sultan olduğu söylenmektedir. Bilndiği gibi Pir Sultan’ın adı Koca Haydar’dır. Sarı Çiçek yaylasının, Banaz köyünün bağlı olduğu Yıldızeli ile sınır sınır ortaklığı da vardır. Adı geçen köylerin 918/1512 tarihli Diyarbekir defterinde adları geçmektedir. Bu Koca Haydar mezarı Pir Sultan için yapılmış makam olmalıdır. (Bk. : Mehmet Hilmi Gür, Pir Sultan Abdal’ın Mezarı; Türk Folklor Araştırmaları, sayı 255)
PİR SULTAN’IN SÖYLEDİĞİ
ŞAH İSMAİL, Akkoyunlu Devletini yıkıp Şah olduktan sonra Bağdat şehri de kendisine geçmişti. Ölümünde yerine oğlu Şah Tahmasb geçmiş, Kanuni Sultan Sülayman 1534 yılında doğuya yaptığı seferde Bağdat’ı almıştı. Tahmasb’ın saltanatı sırasına rastlayan bu olay Anadolu Alevilerini çok üzmüş, Pir Sultan bunun üzüerine yanık şiir söylemiştir. Bu şiir aşağıya alınmıştır:
9
Güzel Şah’ım çok yerlerden görünür
Aslı nedir, neye verdin Bağdad’ı
Akıl edemedim senin sırrına
Aslı nedir, neye verdin Bağdad’ı
Yazık değil mi müminle müslüme
Ne getirdin Yezid’i Bağdad üstüne
………………………………………..
Aslın nedir, meyve verdin Bağdad’
Yok mu bunda erenlerin yardımı
Ne çekersin cevrin derdini
Yiğide ar değil mi vermek yurdunu
Ah Hünkar’ım neye verdin Bağdad’
Çeksen de askerini gelsen idi
Hacı Bektaş Hanı’na konsan idi
Kırsan ol yezid’i olmaz mı idi
Ah Hünkar’ım neye verdin Bağdad’ı
Ah gidi yezit hendekler doldurdu
Kırdı Hurmail’i aldı Bağdad’ı
Çağrışıp geliyor yeşil ördeği
Aslı nedir, neye verdin Bağdad’ı
PİR SULTAN’ım der ki, üçler yediler
Kırklar da hazır idiler
Bağdad’ı Basra’yı verdi dediler
Aslı nedir, neye verdin Bağdad’ı
Şiiri S. Nüzhet biraz değişik olarak Hatayi adına yayınlamıştı (Bektaşi şairleri, 1930). Sonradan çıkardığı Hatayi Divanı’nda yanlışlığı kabul etmiştir. (s. 231). Boratav da yanlışlığa tokunmuş, şiirde geçen Şah’ın Tahmasb olacağını bildirmişti (s. 71, not: 2). İlk olarak gerçek sahibini ortaya koyduğumuz bu şiir iki bakımdan önemlidir. Birisi Pir Sultan’ın yaşadığı zamanı bildirmesi, öteki de Şah Tahmasb’la, daha doğrusu İran’la yakın ilgidir. Bu ilgi ve sevgi, yeniçeriler arasında da sürmüştür. Ama, onlar doğrudan eyleme geçmişlerdir. Ancak uzaktan bir sevgi göstermişlerdir. Nitekim doksan yıl sonra, 1623’de Şah Abbas, Bağdat’ı geri aldıktan sonra yeniçeri şairi Kul Mustafa şu şiiri söylemiştir:
10
Pirliğinde düşman sözüne uydun
Şah ne akıl ettin aldın Bağdad’ı
Malum oldu kendi kendine kıydın
Şah ne akıl ettin aldın Bağdad’ı
Tuğlar çıkıp sancağımız çekilir
Bir od düştü cihan yanar yıkılır
Yine ilin vilayetin yıkılır
Şah ne akıl ettin aldın Bağda’ı
Gaziler şemşirin alıp destine
Dökerler kanını Irak çölüne
Ser veririz İmamlar yoluna
Şah ne akıl ettin aldın Bağdad’ı
Askerle doludur dağ ile taşlar
Akar gözlerimden kan ile yaşlar
Al-i Osman serdarı Tebriz’de kışlar
Şah ne akıl ettin aldın Bağdad’ı
Mustafa eydür, gel etme inadın
Nice kere kendi kendin sınadın
Sultan Murat kırar kolun kanadın
Şah ne akıl ettin aldın Bağdad’ı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.