UZUN HAYREDDİN BABA TÜRBESİ
SARAYKÖY İLÇESİ, KABAAĞAÇ KÖYÜ MEZARLIĞI
UZUN HAYREDDİN BABA TÜRBESİ
SARAYKÖY İLÇESİ, KABAAĞAÇ KÖYÜ MEZARLIĞI
SERVER GAZİ SULTAN TÜRBESİ
MERKEZEFENDİ İLÇESİ, SERVERGAZİ MAHALLESİ
NİYAZİ BABA TÜRBESİ, BURDUR-YEŞİLOVA,
NİYAZLAR KÖYÜ
ŞEYH KEMAL TÜRBESİ,
KARACASU İLÇESİ, ATAKÖY MAHALLESİ, AYDIN
HASİP BABA DERGÂHI ... İSKEÇE
SERVER GAZİ SULTAN, MERKEZEFENDİ İLÇESİ, SERVERGAZİ MAHALLESİ
KAMİL DEDE TÜRBESİ, ACIPAYAM İLÇESİ, SIRÇALI KÖYÜ
Şeyh Şami Türbesi..kırıkkale
ŞEHİTLİK TÜRBESİ ..MUŞ VARTO..DAĞCILAR
Varto Caneseren (Dağcılar) köyünün yaylasında yer alan bir şehitliktir. Şehitlik etrafının büyük taşlarla çevrilerek koruma altına alınması ile oluşan ziyaret, yöre insanı tarafından “marew” denilmektedir (Asna, 2016: 320). Özellikle Varto Alevileri tarafından kutsal kabul edilmekte ve yaz aylarında kurbanlar kesilmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar burayı ziyaret eder ayrıca her türlü hastalığa iyi geldiğine inanılan torağından az miktarda tadına bakılarak şifa umulur. Başta Alevi inancına mensup kişiler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden ziyaret edenler olmaktadır
CAFER DEDE TÜRBESİ..AFYON BOLVADİN
Hacı Halife mahallesindeki Cafer Dede Türbesi, evlerin arasında kalmıştır. Ön kısmı ise bahçe duvarı ve kapı ile tamamlanmıştır. Hemen önünde sonradan yapılmış bir çeşme bulunmaktadır. Mevlevi olduğu rivayet edilen bu zatın türbe ziyaretine özellikle çocuğu olmayan kadınlar gelmektedir..
ŞERBETÇİ BABA TÜRBESİ.GELİBOLU.ÇANAKKALE
Kalender Baba, Kum baba gibi Gelibolu’nun fethine katılan dervişan gazilerindendir. Türbesi Yazıcızade camii bahçesinde bakımlı durumdadır. Doğum ve ölüm tarihleri bilnmemektedir. fetih sırasında askerle birlikte savaşan manevi gücünü arttıran gazi dervişanlardandır. İsminden de anlaşılacağı üzere askere ve çevresinde maddi ve manevi şerbet dğıtarak gönülleri nurlandırma işi ona verilmiştir.
Şerbetçi baba ; Günün birinde Bursa’ya gezmeye gitmek ister. Yola çıkmadan önce Yazıcızade kardeşlerin bursa’dan bir istekleri olup olmadığını sorar. Bir isteğimiz yoktur. sultana selamımızı söyleyesin derler. Şerbetçi baba bursa ya varır. sultan Murat’a uğrar ”gelibolu da ne var ne yok sualinden sonra yazıcızadelerin selamını da iletir.sende onlara selamımı söyle sonra şu iki tesbihi de al. Onlara hediyem olarak götür ”der.
Şerbetçi baba bir süre sonra gelibolu ya döner. Mehmet ve Ahmed i bican hzleri bursa da ne var ne yok diye sual ederler.Şerbetçi baba Sultan Murat ın selamını iletir. fakat tesbihlerdenbirini gizleyip diğerini mehmet Bican hzlerine verir.mehmet bican hz leri Sultan bizim iki kişi olduğumuzu bildiği halde niye bir tesbih yolladı ki dye sorar. Şerbetçi baba bilmem ki der.
Yazıcızade Mehmet efendi yantarafına dönerek sanki sultan Muratla konuşuyor gibi ; sultanım bir tesbih mi verdin yoksa 2 mi diye sorar. Sultan yanlarındaymış gibi gaipten bir ses gelir ve iki tesbih yollamıştım der.Şerbetçi Baba bu işe şaşırmaz çünkü onun ne denli büyük bir allah dostu olduğunu bilir. Bilir de O’nun manevi makamının bir defa daha ortaya çıkması için bu yola başvurmuştur. Hemen cebinden ikinci tesbihi çıkarıp takdim eder ve ellerine kapanarak o maneviyat sultanından feyiz almaya devam eder.
MALKOÇ BABA TÜRBESİ...Bulgaristan
Sevlievo bölgesi Burya köyü
Sevlievo Bölgesi Bourya köyünde bulunan Malkoç Baba Türbesi, yine Sevlievo bölgesinde Ryahovtsite köyü yakınındaki Gazi (Ali) Baba Türbesi, Pavel Bölgesi Skobelevo köyündeki Tahir Baba ve Ayvaz Baba türbesi ve son olarak da Arda Bölgesinde bulunan Mustafa Efendi Türbesi. Yazarın yorumlarının yanı sıra, bu dört türbe ve onların erenleri hakkındaki sunulan veriler aşağıda gösterilen temel sonuçları ortaya koymaktadır: Bunlardan birincisi, üzerinde çalışılan türbeler Bulgaristan’daki tasavvuf mimarisinin sonlarına ait olan kült binaların ağlarını genişletmektedirler, çünkü onlar 19. ve 20. yüzyılda inşa edilmişlerdir. O türbelerden ikisi, Malkoç ve Gazi Baba Türbesi yedi açılı modeli temsil etmektedir ve bu model Bulgaristan’daki tasavvuf mimarisinin tarihi gelişiminin devamlılığının bir örneğini temsil etmektedir. İkinci olarak, bu türbeler Bektaşi türbeleridir. Ayrıca Bektaşi kökenine ve Bektaşi geçmişine dayanır ki bu türbenin erenleri hakkındaki yazılı ve sözlü verilerin yanı sıra türbelerin mimarileriyle olan benzerliklerle kanıtlanmıştır. Bu özellik ayrıca Skobelevo köyündeki türbede de bulunmaktadır çünkü bu türbe Kızılbaşlarca (Bektaşi tarikatının iki kolundan birini temsil eden bir toplum) kurulmuştur. Bu nedenle, Kızılbaş toplumu büyük ölçüde bu ideolojiyi, felsefeyi ve dini pratikleri sürdürürler. Üçüncü olarak, türbedeki erenlerin doğaüstü yetenekleriyle alakalı efsaneler, inançlar ve fi kirler günümüze kadar Türk halk tasavvufu tarafından korunan Bulgaristan’daki Şii-Sufi geleneğinin mucizevi kayıtlarını zenginleştirmektedir
NUH PEYGAMBERİN TÜRBESİ / NAHÇIVAN.AZERBAYCAN
İdris Baba Güney Macaristan’ın Sancak merkezi olan Pécs şehrinde XVI. Yüzyılda yaşamıştır. Macaristan’a ilk gelen yerleşimci kafilelerin arasında olduğu sanılmaktadır. Neyle ilgilendiği, mesleğinin ne olduğu konusunda rivayet muhteliftir. Bazı tarihçilere göre tabip, bazılarına göre ise müneccimdir. Ölümünün ardından şehir sakinleri onu bir evliya olarak görmüşlerdir. Zamanla onun anısına yapılan türbe de sürekli ziyaret edilen bir merkez haline gelmiştir.
Ünlü tarih yazarı Peçuylu İbrahim Efendi İdris Babayı “Peçuy’da büdeladan İdris Baba denen bir meczüb-ı ilahi vardı. O nice keramet ve velayeti zahir bir aziz idi. Şimdi mezarının üzerine yüksek bir kubbe yapılmış olan baba o vakitler yaşıyordu, kendisine rastladım” cümleleriyle tanıtmaktadır. Peçuylu ;onunla 1000 (1591) yılında Bosna Beylerbeyi Hasan Paşa’nın yanına giderken karşılaştığına göre İdris Baba XVI. yüzyılın sonlarında veya XVII. yüzyılın ilk yıllarında ölmüş ve kabri üstüne kubbeli bir türbe yapılmıştır.
Gerçekten yaşadığı bu bilgiden öğrenilen İdris Baba’nın sonradan kemikleri de bulunmuştur. Evliya Çelebi 1073 yılı Zilkadesinde (Haziran 1663) Peçuy’a da uğramış ve şehirdeki cami, medrese, tekke ve hamam gibi vakıf eserlerden bahsederken İdris Baba’yı “1000 tarihinde hayatta olup nice kerametleri nakledilir” cümlesiyle anmıştır. Evliya Çelebi, Peçuy’daki yatır ziyaretgahları arasında Sigetvar Kapısı dışında güneye meyilli yolun sağ tarafında dağlık yerde bir alim hekimden de söz eder. Kabri üzerinde kubbe olmayan bu kişi burada yaşamış ve mezarı üstüne çeşitli dillerde yazılar bulunan bir mermer levha konulmuştur. Evliya Çelebi’nin tarif ettiği bu yer. İdris Baba Türbesi’nin olduğu araziye topografya bakımından uygun düşmekteyse de ikisinin ayrı anılması bunların değişik kişiler olduğunu belli etmektedir. Evliya Çelebi’nin İdris Baba’ya dair daha geniş açıklama yapmaması şaşırtıcıdır. Fakat 1000 yılında henüz hayatta olduğunu bildirmesi Peçuylu İbrahim’in verdiği bilgiyle tam uyum sağlar. Bu hususta akla gelen başka bir nokta da . Evliya Çelebi’nin İdrisBaba Türbesi’ni ciddi olarak incelememesi ve onunla ilgili bilgiyi Peçuylu’nun tarihinden aktarmış olmasıdır. Aksi halde adını belirtmediği hekime o kadar yer ayınrken İdris Baba’nın tek satırla geçiştirilmesine bir anlam vermek mümkün değildir.
İdris Baba Türbesi, Macaristan’ın elden çıkmasının ardından 1693’ten sonra Cizvit tarikatı tarafından şapele dönüştürülmüş , pencerelerinden biri bozularak buraya yarım yuvarlak çıkıntı halinde bir ap-sis eklenmiştir. Ancak yapının hristiyanların ibadetine tahsisi fazla sürmemiş. Macar yazarlarının ifadesine göre XVIII. ve XIX. yüzyıllarda baruthane olarak kullanılmıştır. 1912-1913 yıllarında Istvan Möller tarafından bir dereceye kadar restore edilmiş bu sırada apsis de kaldırılmış, fakat tepesindeki haç bırakılmıştır. 1917’de Budapeşte Yüksek Mimarlık Okulu çalışmaları arasında bu ülkedeki Türk yapılarının rölövelerini çizdirerek bir albüm halinde yayımladığında İdris Baba Türbesi’nin de plan ve kesitleri çıkarılmıştır. Bu çizimlerin teknik bakımdan mükemmel olduğu söy- lenemezse de yine o yıllardaki durumu gösteren birer belge olarak değerlidir.
İdris Baba Türbesi 1961-1963’te tekrar restorasyon görmüş, bu sırada evvelce sandukanın bulunduğu yerde bir kazı yapıldığında İdris Baba’nın iskeletine oldukça tamam bir halde rastlanmıştır. 1980’li yıllarda görüldüğünde bu küçük yapı, o sırada bir hastahanenin hemen yanında ağaçlık bir arazi ortasında bakımlı olup içi bir türbe görünümünde düzenlenmişti.
Rumeli’de birçok benzeri gibi daha önce belki bir tekkenin yanında bulunan türbe bugün tek başınadır. Burada eskiden bir tekkenin varlığını gösteren bir iz yoktur. Türbenin etrafındaki arazinin Osmanlı döneminde oldukça yoğun müslüman yerleşmesine sahne olan Peç’in Türk mezarlığı olduğuna ihtimal verilebilir. Türbe sekizgen bir plana göre yapılmış ve inşasında kaba moloz taşlar kullanılmıştır. Pencerelerden biri burası şapel yapıldığında sivri gotik kemerli bir kapıya dönüştürülmüş, diğer Türk dönemi pencereleriyle kapısı örülmüş, bir pencerede yarılarak büyütülmüştü. Son onarımda bunlardan bazıları düzeltilmiş, üst dizide olan yuvarlak pencerelerden bozulan bir tanesi eski şekline getirilmiş, gotik biçimli sövelere sahip kapıya ise dokunulmamıştır. Taştan örülmüş kasnaksız kubbe de kiremitle örtülmüştür. Türbenin içiyle duvarlarında hiçbir süsleme veya yazı izi bulunamamıştır. Herhalde Peç’te Türk idaresi sona erinçeye kadar duvarların iç yüzleri süslemesiz değildi. Bugün İdris Baba’nın ağaç parmaklıkla ayrılmış kabri üstünde bir sanduka, bunun da başında bir Kadiri tacı vardır. Ayrıca şamdan, seccade gibi mefruşatı da mevcuttur.