KARIŞIK

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Kız Bacı Sultan Türbesi – Zeytinova – ( Bayındır )










Bayındır İlçesinin Zeytinova Beldesinin asri mezarlığının hemen üstünde olan türbe ‘de Kadın erenlerden Kız Bacı Sultan yatmaktadır. Ölümü 1416 ( H 816 )tarihindedir. Mezar alanı içinde pırnar ağaçları bulunmaktadır. Mezarın asli mi yoksa makam mezarı olduğu saptanamamıştır.
Anonim bilgilerden genellikle çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarımızın ziyaret ettikleri, dilek diledikleri, bazılarının ise isteklerini beşik şeklinde bezlerle ifade ettikleri görülmektedir.
Yerden yaklaşık bir metre yüksekliğinde bir platform üzerinde bulunan mezar 50-60 metrekarelik bir alan içerisindedir. Küçük bir bir tepe üzerine yapılmış, kapalı mekanlar hayır ve kurban dağıtım yerleri olarak düşünülmüştür.
Yörük Dede (Doğan Bey) Türbesi...ANKARA




Öksüzler Sokakta yer alan kümbetin, mimari elemanlarının değerlendirilmesiyle XIV. yüzyılda yapılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Beş kenarlı planı ile çok değişik ve ilgi çekici olan Yörük Dede Kümbeti'nin beden duvarları moloz taştan ve taşlar arası tuğla parçaları ile kasetli olarak yapılmıştır. Beden duvarları üzerindeki kasnak sekizgen kenarlı olup, kasnakta üç sıra halinde tuğla hatıllar kullanılmıştır. Binanın üzeri dıştan, sekiz kenarlı piramit şeklindeki bir külâhla örtülmüştür. En enteresan olan tarafı, külâhın alt sıralarında daha uzun kenarlı olan tuğlaların, yukarı doğru daraldıkça ebatlarının da küçülmesi ve mümkün olduğu kadar tuğla sayısının aynı tutulmaya çalışılmış olmasıdır.
 

 

Kümbetin iç planı da dışta olduğu gibi beş kenarlı olmakla beraber, kıble köşede yerleştirilmiş olan çok dar mihrap kenarı ile, plânın altı kenarlı hale getirilmiş olduğu hissini vermektedir. Batı yönündeki iki kenar ile doğudaki kenarları kırık sivri kemerli nişlerle genişletilmiştir. Türbenin giriş kapısının hemen solundaki köşeye küçük bir mihrap yapılmıştır.

Türbenin örtüsü, Selçuklu türbelerinin hemen hepsinde olduğu gibi konik çatı altında kubbeli olarak yapılmıştır. Beden duvarlarından kubbeye geçmeden evvel küçük mukarnaslı pandantifler yer alır. Türbe plânı beş kenarlı olmasına mukabil pandantiflerin altı tane oluşu dikkati çeker. Güney kenardaki kapının solundaki köşeye yerleştirilmiş olan mihrabın üst kenarları kubbe eteğine kadar çıkmakta ve böylece birbirine çok yakın olan altıncı kenar meydana gelmektedir. Kubbe içten kasnaksızdır.

Yörük Dede Türbesinin altında bir cenazeliği bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Fakat Selçuklu Türbelerinin hemen hepsinde cenazelik bulunduğuna göre, mutlaka burada da bulunması gerekmektedir. Yapılacak bir kazıyla ortaya çıkması muhtemeldir.
Cenabî Ahmed Paşa Türbesi... ANKARA / ALTINDAĞ





Caminin kuzeyinde bir set üzerinde yer alan türbe, sekizgen gövdeli, kubbeli bir yapıdır. Türbenin çevresinde Mevlevilere ait hamuşan da denen hazire vardır. Hazirenin devamındaki parkın tamamı mezarlık idi. Haziredeki mezar taşlarının çoğu sade ve yazısızdır. Ulucanlar Caddesinden cami avlusuna girilirken, tür­benin yanından basamaklarla cami seviyesine inilir.
Türbe, beyaz düzgün kesme taşla yapılmıştır. Kemer örgüle­rinde kırmızı ve beyaz taşlar birlikte kullanılmıştır. Gövdenin son sırası ve penceresi de kırmızı taştır. Kubbesi kurşunla kaplıdır.
Alçak bir kaide üzerinde sekizgen bir kütle olarak yükselen türbenin her cephesini sınırlayan düz silmeler, bu görünüşü öne çıkarmaktadır. Türbenin kuzeydeki giriş cephesinin altında taç kapısı, üstünde sivri kemerli bir pencere vardır. Kuzey cephenin diğer cephelerden farkı, iki köşede yuvarlak birer sütuncenin yükselmesidir.
Türbenin taç kapı şeklindeki kapısına dört basamaklı bir mer­divenle ulaşılır. Dıştan geniş ve sade bir silmeyle sınırlanan taç kapının sivri kaş kemerli nişi içinde basık kemerli giriş kapısı yer alır. Kapının eşik ve söveleri tek pencere taşla yapılmıştır. Kapı kemeri üstündeki kitabelik boş bırakılmıştır. Üstte 1228 /1813 tarihi yazılıdır. Taç kapının üstünde sivri kemerli alçı pencere, diğer cephelerde de yer almaktadır. Güney cephede alt pencere
yoktur. Birbirinin aynısı olan alt cephede söve ve lentoları üstün­deki sivri kemerin demir parmaklıklı dikdörtgen pencerelerin kırmızı taştan aynalığı sadedir.
Türbenin içi beyaz badanalıdır. Kubbeye geçişte mukar­naslı bir süsleme kullanılmıştır. Kubbenin ortasında bir mührü Süleyman vardır. Alt pencerelerin üstünde alçı ile yapılmış kemer alınlığı ve güneyde Bursa kemerli bir mihrabiye görülür. Pencere üstlerine içi siyah ve kırmızı kalemle yapılan ince kıvrık dal motifleri ve yazı; mihrabiyede ise siyah kalemle rûmi motif­ler işlenmiştir. Türbenin üst pencerelerinden, güneydeki ve iki yanındakiler renkli cam işçiliğine sahip olup diğerleri sadedir.
İçerde bulunan tek mezarın kare gövdeli, serpûşlu mezar taşı üzerindeki yazılarda herhangi bir isim okunamamıştır. Türbede Cenabî Ahmed Paşa yatmaktadır. Türbenin kapısındaki 1228 / 1813 tarihi, onarıma ait olmalıdır.
Kaliteli bir işçiliğin eseri olan klasik Osmanlı üslubundaki türbenin, herhangi bir kayıt olmamasına rağmen, cami ile aynı anlayışı taşıması sebebi ile Mimar Sinan mektebinin bir ürünü­dür denebilir. Çünkü cami ile türbenin birbirlerine göre konumu bile bir ustalığın eseridir. Türbe, camiden yüksekçe ve ondan nispeten uzak bir yere yapılmak suretiyle, caminin gölgesinde ezdirilmemiştir. Türbeyi, Cenabî Ahmed Paşa'nın ölüm yılı olan 1565-6 yılına tarihlemek mümkündür.
FATMA BACI TÜRBESİ..ANKARA



Eskişehir Yolu Temelli bölgesindeki Bacı Köyü’nde bulunan Fatma Bacı Türbesi , Yunus Emre tarafından yaklaşık 700 yıl önce yaptırılmış
Bölgede islam dinini yaymak için dergah kurmuştur.Bu Dergahtaki öğrencilerden biride YUNUS EMRE'dir.Yunus Emrenin de bu köyde yaşadığı bilinmektedir.Ancak Yunus EMRE TABDUK EMRE’nin dergahında arkadaşlarıyla okurken kaçmaya karar vermişler ve kaçmışlar.Ancak YUNUS EMRE pişman olmuş ve geri dönmüş.Tabduk EMRE’nin eşi olan EZME hanıma YUNUS EMRE Hocama ben kendimi nasıl affettiririm demiş.Ezme hanım da TABDUK EMRE sabah namazına kalkar.O zaman kapının eşiğine yat. Bu kim diye sorar.Ben de Yunus derim demiş.Hangi Yunus derse arkana bakmadan çek git demiş.Bizim yunus mu derse kalk elini öp bil ki hocan seni affetmiştir der ve olay gerçekleşir. TABDUK EMRE Ezme hanıma burada burada yatan kim diye sorar.O da yunus der. TABDUK EMRE de bizim yunus mu der. YUNUS EMRE de hocam der elini öper ve affolur.Ancak YUNUS EMRE yle TABDUK EMRE nin kızı olan Fatma evlilik yapacaklarmış.Köy halkı tarafından dedikodu çıkarılmış. YUNUS EMRE de sen benim bacım ve sultanımsın demiş.onun için köyün adı BACI köyü olarak kalmıştır.Fatma bacı hiç evlilik yapmamıştır.fatma bacının vefatından sonra da türbeyi de YUNUS EMRE yaptırmıştır.TABDUK EMRE nin kabrinin Bacı köyü mezarlığında bulunmakta ve yeri tam olarak bilinmemektedir.
HELVACI BACI..BURSA







Bulgaristan’ın Filibe Kasabasından Bursa’ya geldiği rivayet edilen Helvacı Bacı, keramet gösteren “Bursa Evliyaları” arasında zikredilmektedir. Hakkında çok az bilgi vardır. Tahtakale Semti, Veziri Caddesinde, Pınarbaşı Mezarlığına doğru çıkarken, sol tarafta Helvacıoğlu Mescidi önünde bulunan kabir, Helvacı Bacı’ya aittir. Bu mezar bilhassa kadınlar tarafından zaman zaman ziyaret edilerek, helva adağı yapılmaktadır. Söylentiye göre, Helvacı Bacı bir fabrikatörün hizmetçisi idi. Fabrikatör hacca gitmişti. Evde hanımı helva pişiriyordu. Bu sırada hizmetçi kıza: “Efendim helvayı çok severdi” dediği zaman, hizmetçi kız eline bir tabak alıp içine bir miktar helva koyduktan sonra: “Ağız tadıyla bu helvayı yesin” demiştir. Bu durumu gören kadın şaşırmış ve hizmetçi kıza ne yaptığını sormuştur. Fabrikatörün hacdan dönüşünde tabak eşyaları arasından
çıkmıştır. Bu durum, bacının kerameti olarak kabul edilmiştir. Bu olaydan sonra kendisini “Helvacı Bacı” olarak çağırmışlar, hürmet ve sevgi beslemişlerdir. Vefat ettiğinde mescidin önüne defnedilmiştir.81 Helva vaat edilmesi halinde isteklerin derhal yerine geleceği inancı gereği82 Helvacı Bacı’ya helva adağının yapıldığı, evde yapılan helvaların mezarın üzerine konulduğu veya mezar çevresinde bulunan kimselere verildiği, oradan gelip geçenlerin veya yakında bekleşen çocukların bu helvaları alıp yedikleri ve sonra dua ettikleri söylenmektedir.83 Bursa’da eskiden her Ramazan’da, her gün bir kişinin helva yapıp bir köşede Helvacı Bacı hayrına dağıtma âdeti günümüzde kalkmıştır.

21 Temmuz 2016 Perşembe

KOÇALİ BABA  türbesi..urfa..siverek



Siverek ilçe merkezindedir. Sivri kemerlerle birbirine bağlanmış dört bazalt sütun üzerine oturan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülü olan türbenin içerisinde Koç Ali Baba’nın mezarı bulunmaktadır.
 
“Keşkül”  adlı el yazması eserde: Koç Ali Baba türbesinin Siverek kasabasının Havuz Bahçe mevkiindeki mezarlıkta kargir bir yapı olduğu, ancak bu alanın Maarif’e verilmesi nedeniyle bu türbenin içerisindeki tahta tabutlarda yatan Koç Ali Baba’nın hanımının, oğlunun ve kölesinin naaşlarının naklinin yapıldığı sırada Koç Ali Baba’nın cesedinin mumyasız olduğu halde çürümediği, sol memesi altındaki yaranın ve kölesinin kesik başlı oluşunun bunların şehit edildiklerine işaret sayıldığı ifade edilmektedir. Abdulcelilzade Zühtü Efendi, bu durum karşısında olayın vilayete bildirildiğini ve Ankara’dan alınan emirler 1927 tarihinde Urfa           valisi Fuat Bey Genel Müfettiş Tali Bey, Siverek Hükümet Tabibi Dr. Kamil Bey ve Sağlık Müdürü tarafından yapılan incelemede de “cesetlerin çürümediği tespit edildiğini, Ankara’ bildirildiğini ve Ankara’dan mezarların olduğu şekilde korunması emrini aldıklarını” belirtmektedir.
 
Bu bilgilere dayanarak, esas türbenin Siverek’in Havuz Bahçe mevkiindeki mezarlıkta bulunduğu, 1927 yılında bugünkü yerine nakledildiği ve üzerine günümüzdeki baldeken kümbetin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bugün kümbet içerisinde sadece Koç Ali Baba’nın mezarının bulunması, onun hanımı, oğlu ve kölesinin mezarlarının da nakledilip edilmediği hakkında bilgi vermemektedir.
 
Koç Ali Baba ve yine Siverek’te türbesi bulunan Cerrah Baba’nın 639’da bölgenin fethine gelen İslam Ordularının komutanı İyaz Bin Ganem’in yanında savaşan Cabir el-Ensar’ın çocukları olduğu, Siverek’i fetheden İyza bin Ganem’in, Koç Ali’yi vali, kardeşi Cerrah’ı da imam olarak Siverek’e tayin ettiği halk arasında anlatılmaktadır.
 
Yine her iki kardeşle ilgili olarak halk arasında şöyle bir olay anlatılmaktadır:
“Bir gün Cabir, peygamberimizi yemeğe davet eder, ve evdeki kuzuyu keser. Kuzunun kesildiğini gören küçük oğlu Cerrah, babasının kuzuyu nasıl kestiğini kardeşi Ali’ye tarif edeyim derken Ali’yi keserek öldürmüş olur. Korkusundan kaçarken damdan düşen Cerrah boynu kırılarak ölür.  Bunu duyan peygamberimiz her iki çocuğun cesedini yanına getirterek mesh eder ve çocuklar dirilir”


<iframe width="100%" height="500" src="http://mekan360.com/360fx_kocalibabaturbesisanliurfa,S.html"></iframe>
hz.zeynep türbesi ...Suriye-Şam


Hz. Zeyneb değerli yaşamını islamın gerçek emel ve değerlerini korumaya adadı. Allah"ın selamı, sözleriyle çağının adaletsizlik temellerini sarsan bu kadının üzerine olsun.

   Hz. Zeyneb"in şahsiyetini çeşitli boyutlardan ele alabiliriz. Kuşkusuz islam peygamberi, Hz. Ali ve Hz. Fatıma gibi büyük insanların elinde yetişen her insan en güzel ve değerli özelliklerden yararlanır. Bilindiği üzere Hz. Zeyneb"in yaşamının en önemli bölümü Kerbela kıyamı ile bütünleşti. Hz. Zeyneb zulüm, fesad ve Emevilerin tüm adaletsizliklerine karşı başlatılan kıyamın tüm aşamalarında kardeşi İmam Hüseyin"in (as) yanında yer aldı. Hz. Zeyneb kardeşi İmam Hüseyin"e özel bir ilgi ve sevgi besliyordu, öyle ki imamı gördüğü zaman huzur buluyordu. Ancak Hz. Zeyneb"in Allah"a duyduğu aşk ve sevgisi çok daha derindi ve bu aşk kendisini ilahî talimatı yerine getirmeye yönlendiriyordu. Bu yüzden Hz. Zeyneb refah içinde yaşamaktan vazgeçti ve tüm zorluklara karşın evlatlarıyla birlikte zulüm ve cehaletle savaşmayı yeğledi. Nitekim Kerbela olayında da Allah"ın rızasına teslim olmayı en iyi şekilde sergiledi.

   Aile bireylerini kaybetmek gibi en acı verici durumlarda Allah"ın merhametine sığındı ve böylece dertlerini hafifletmeye çalıştı. Hz. Zeyneb dua ve ibadet ile ayrı bir güç kazanırdı, öyle ki dünyanın tüm karanlıkları, içini aydınlatan ilahî nur karşısında bir hiç olurdu. Kardeşi Zeyneb"in ihlas ve kulluk derecesinin bilincinde olan İmam Hüseyin de son konuşmasında kardeşine şöyle buyurdu: Kardeşim, gece ibadetlerinde beni unutma ve benim için dua et.

   Sabır simgesiydi, nitekim Kerbela"da kardeşi ve yakınları şehit olurken bu acılara sabır gücü ile katlandı. Tabii Hz. Zeyneb sabretmekle acılarını hafifletmekten ziyade daha ileriki yüce emellerini gerçekleştirmek istiyordu. Hz. Zeyneb"in sabrı güdümlüydü, öyle ki dişine kadar silahlarla donanmış düşmanın haybetini bir anda yıkıverdi. Hz. Zeyneb öylesine açık ve kesin konuşuyordu ki sözlerinin tesiri halkı derinden etkiliyordu. Hz. Zeyneb evinde, camide, nerede fırsat bulursa halk için konuşuyor ve İmam Hüseyin hareketi ve kıyamının unutulmamasına çalışıyordu. Esir düştükten sonra Hz. Zeyneb diğer esirlerle birlikte Emevi hükümdarı Yezid"in sarayına götürüldü. Orada bile Hz. Zeyneb cesaret ve güçlü iradesini sergileyerek herkesi hayrete düşürdü.Bu büyük kadın Yezid sarayındı şöyle konuştu:

  Ey Yezid, gerçi kader beni buraya kadar getirdi ve esir düşürdü, nacak bilesin ki ben senin gücünü hor görüyorum. Allah"a yemin ederim ki O"ndan başka hiç kimseden korkman ve ancak O"na şikayet götürürüm. Ey Yezid, bize karşı düşmanlığında istediğin hileye başvurabilirsin, istediğin planı biz Ehl-i beyt fertlerine karşı uygulayabilirsin. Ancak Allah"a andolsun bizim adımızı, anımızı tarihten silemezsin ve vahiy ışığını söndüremezsin. Sen asla bizim şanımızı ve onurumuzu bozamazsın ve anlına yazılan bu aybı da ömür boyu taşıyacaksın. Allah"ın laneti siz zalimlerin üzerine olsun.

   Hz. Zeyneb"in yaşamı, Kerbela faciasından sonra pek uzun sürmedi, ancak bu kısa sürede bile halkı cehaletten kurtarıp onları gaflet uykusundan uyandırmaya ve aydınlatmaya çalıştı. Hz. Zeyneb ayrıca Ehl-i Beytin toplum için eksen konumunu ifade etti. Hz. Zeyneb insanlara resulullah efendimizin getirdiği dine karşı sorumluluklarını hatırlattı. İmam Hüseyin"in (as) şehadetinden sonra Hz. Zeyneb akıllı davranışı ile toplumun İmam Hüseyin kıyamını unutmamasını sağladı. İmam Hüseyin"in (as) şehadetinden yaklaşık bir küsür yıl sonra böyle bir günde hak rahmetine kavuştu.

   İslam aleminin bu büyük kadınının vefat yıldönümü münasebetiyle tüm islam alemine başsağlığı dileyerek, sözü ile ilgili islam aleminin ünlü tarihçisi İbni Cahız"dan bir açıklama ile noktalayalım.

   İbni Cahız şöyle diyor: Zeyneb (sa) sevgi ve şefkat bakımından annesi, ilim ve takva bakımından da babasına benziyordu. Zeyneb (sa) önemli bilimsel oturumlar düzenliyor ve ilim ve fıkıh öğrenmek isteyen kadınlar Zeyneb"in (sa) derslerine katılıyordu.

 Feyzullah Ensari Hazretleri türbesi..bitlis

İstanbul'da Medfun Bulunan Eyyüb El Ensari Hazretleri'nin Kardeşi

Eyüp Sultan ve Kardeşi Feyzullah Ensari Hazretleri'nin Türbeleri Doğu-batı Kardeşliğine Örnek


İstanbul'da medfun bulunan Eyyüb el Ensari Hazretleri'nin kardeşi Feyzullah Ensari Hazretleri'nin kabri Bitlis'te bulunuyor.

Feyzullah Ensari Hazretleri, 639 yılında Bitlis'i fethetmek için gelen İyaz bin Ganem komutasındaki ordunun alemdarı (sancaktarı) olarak Bitlis'e gelmiş. Savaşta yaralanan Feyzullah Ensari Hazretleri Bitlis'e getirilmiş. Şu anda mezarının bulunduğu ve türbe olarak kullanılan yer o tarihlerde sağlık ocağı olarak kullanılmış. Tedavi için sağlık ocağına getirilen Feyzullah Ensari Hazretleri, burada şehit düşünce, kendisi için yapılan türbeye defnedilmiş. Sağlık ocağı olarak kullanılan yere 'Alemdar Baba Türbesi adı verilmiş. Ensar Camii'nin alt katında bulunan türbe asırlardan beri Bitlis halkı ve diğer illerden gelenlerce en fazla ziyaret edilen yerlerden biri haline gelmiş.

Feyzullah Ensari Hazretleri'nin türbesi hakkında bilgi veren esnaf Ahmet Şimşek, "Bundan 100 yıl önce türbenin restorasyonunu ve mezarlığın bakımı yapılmak için o dönemlerde yaşayan diğer büyük zatlar tarafından mezarlık açılmıştır. Mezar açıldıktan sonra orada bulunan kişiler gördükleri manzara karşısında hayretler içinde kalmışlar. Olaya şahit olan kişilerin anlattığına göre Feyzullah Ensari Hazretleri şehit olduğu ilk günkü halinden bir şey kaybetmemiştir. Cenazesi sapasağlam bir şekilde duruyormuş. Sağ elinde kılıcı ve bastonu, sol elinin ise halen bükülmediği mezarın dışında açık bir vaziyette olduğu görülüyor. Mezarı açan zatlar sol kolunun halen dışarıda olduğunu görünce onlarda hiçbir şekilde müdahale etmeden aynı şekilde restore ediyor. Şu anda bile sol kolunun üstünde sadece ufak tahta bulunuyor." diye konuştu.

Feyzullah Ensari Hazretleri Türbesi'nin doğuda, Eyyüb el Ensari Hazretleri'nin türbesinin ise batıda olduğunu ifade eden Şimşek, bunun doğu batı kardeşliğine en büyük örnek olduğunu söyledi.

Hz. Ebu Şeybe El – Hudri

..istanbul..eyüp
peygamber efendimiz

Hz. Muhammed'in süt kardeşi





YA vedud caminin karşısında Eyüpden Unkapanına giderken sağ tarafta Hz. Ka’b ve Hamidullah El-ensari hz nin türbesinin bulunduğu Toklu ibrahim dede mezarlığındadır

Ebu Şeybe El-Hudri hz’i hicaz ahalisinden olup sebze satmakla geçinirdi. Bir rivayete göre Hz. ebu said el hudri nin kardeşidir. Hasırcızade nin beyanına göre de HZ. peygamber’in süt kardeşidir.Hicri 49 yılında Sufyan bin Avf hz nin mahiyetindeki orduyla 85-90 yaşlarında İstanbulun fethine gelmiş, Ayvansaray tarafından hücum eden kolda bulunmuş ve o hücum da şehit olmuştur.
Yüksek makamları akşemsettin hz leri tarafında keşf edilmiştir.
İbn Haceri Askalani şunları demektedir:
”- Ebu Şeybe El-hudri (r.a.) sahabedendi. hazreti Muaviye devrinde İslam orduları ile İstanbul2un fethine katılmış ve sura yakın bir yerde kendisini tanıtarak Sahabilerden Ebu Şeybe olduğunu söylemiş , bir hadis-i şerif rivayet etmiştir :
”Her kim ihlas ile La ilahe İllallah derse cennete girer.Siz kendinize güvenmeyin çalışın.”
Ebu Şeybe bundan sonra Beka alemine göçtü.Ve onu orada bir yere gömdük.”
Ebu Şeybe hz’nin kabri şerifi Toklu dede mezarlığı diye meşhur olan Ayvansaray da Ya vedud cami nin karşısındadır. Osmanlı Kaynaklarında Bu hazirede İstanbul’un fethine gelen bir çok sahabinin bulunduğu kaydedilmektedir.Bundan dolayı buraya Sahabiler haziresi de denir.
Bu hazirede aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet han ‘ın mutlu askerlerinden medfun bulunanlarda vardır. Kanun mütercimi Tokatlı Hekim Mustafa Efendi ,Çavuş Sinan İbn İskender gibi ve bu kabri şerifin türbedarı Toklu ibrahim dede’nin kabri şerifi de buradadır.
Ebu Şeybe hz’nin kabrine ilk türbe Fatih Sultan mehmet Han tarafında yapılmıştır. Sultan II. Beyazıd Han türbesinin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi vakfından buraya tahsisat ayırmıştır. Türbe yine II. Mustafa zamanında 1696-1697 yıllarında tamir edilmiş tamir kitabesi de şöyledir
”Tamre yazdı tarih Vasıf görünce bi-pak
Bin yüz sekizde cana pak oldu ravza-i pak”
Daha sonra Çorlulu Ali Paşa 1711 yılında, Hafız Mustafa Efendi isiminde bir hayırseverde 1772 yılında türbe için tamir hayır işleri yapmıştır.
Bugünkü bina halini II. Mahmut Han tarafından 1835 yılında
edilmiştir.
Türbenin girişinde Sahaflar şeyhizade Esad <efendi’nin yazdığı ve Hattat Yeserizade Mustafa İzzet Efendi’nin kaleme aldığı şu dizeler vardır;
” Daver-i ashab-siret Şah Mahmüdü’ş-şiyem
Zatıdır girdar-ı hayr-asar ile her dem elif
Hazret-i Bu Şeybeti’l-Hudri’ye ta’zim eyledi
Türbesin tecdid ile ol şah-ı agah u arif
Gel hulus üzre dua kıl zira tebcilile
Merkad-i pak-i sahabidir bu ne’va-yı şerif
Tasliye zeylinde yad oldukça Ashab-ı Güzin
Nazm-ı ahdi ol şehinşahın ola nusret-redif
Oldu dildade melaik es’ada tarihine
Merkad-i Bu Şeybe’yi Şah-ı cihan yaptı latif
1251(1835) ”

Yedi Kardeşler Türbesi 

 ADANA -Seyhan -Mıdık Mahallesi


Yedi Kardeşler Türbesi

İki adet Yedi Kardeşler Ziyareti vardır. Bahsi geçen ziyaret Adana ili Seyhan ilçesi Mıdık Mahallesinde Akkapı Asri Mezarlığının yanındadır.   

 Yedi Kardeşler Ziyareti için kaynaklarda geçen isimlerden bazıları şöyledir; Şeyh Yusuf El-Hakim, Şeyh Abdurrahman El-Harabi, Şeyh-ül Kalia El-Hakim’dir.
Ziyarete ismini veren yedi kardeşin mezarı türbenin bahçesinde bulunmaktadır. Türbenin içinde iki tane sanduka vardır. Bu sandukalardan birinde, eskiden hekimlik yapan birinin yattığına inanılmaktadır.
Yedi Kardeşler Türbesi özellikle Arap Aleviler tarafından ziyaret edilmektedir. Türbeye gelenler çocuk sahibi olmak için ve çeşitli hastalıklardan şifa bulmak için ziyaret ederler. Hastalıklarından kurtulmak isteyenler, geceleyin ziyarette yatmaktadırlar. Ziyarette adak olarak kurban kesilmekte, günlük yakılmaktadır. 

Menkıbeler: 1-) Yedi Kardeşler Türbesinde ise yedi ermiş kardeşin bir gün uyurken üzerlerine nur iner. Kısa bir süre sonra aynı yerde aynı anda ölen kardeşlerin bulunduğu yere türbe yapılmıştır.

2-) Türbeye giden bir kadının çocuğunun yanan eli, dualar sonucu iyileşir.

3-) Yedi Kardeş Ziyareti ile ilgili anlatılan bir efsaneye göre, ailesi ile birlikte yaşayan bir gurbetçi kadın kanser olmuş. Almanya'daki doktorları dâhil kendisini kimse tedavi edememiş ve kısa bir ömrü kaldığı düşünülerek memleketi olan Adana'ya gönderilmiş. Kadını yakınları son çare olarak hasta olan kişilerin iyileşmek için geldiği Yedi Kardeşler Ziyaretine getirmişlerdir. Üç hafta üst üste gelerek geceyi ziyarette geçirmişler. Üçüncü hafta gece uyurken kadının rüyasına veli gelmiş ve "Seni ameliyat edip sağlığına kavuşturacağım. Fakat buna çevrendeki kişilerin de inanması için ameliyat ipini üzerinde bırakacağım" demiş. Sabah kalktığında kadın yattığı yatağın kan içinde olduğunu görüp hemen bluzunu açıp göğsüne bakmış. Kadının göğsünde taze bir ameliyat izi varmış. Doktora götürülen kadının tedavi olduğu ve artık rahatsızlığının kalmadığı tespit edilmiş. O zamandan sonra kadın ve eşi her yıl Adana'ya geldiklerinde iki kurban birden kesiyorlarmış.

Kaynakça: Yrd. Doç. Dr. Nilgün Çıblak – Çukurova’da Halk Hekimliği ve İlgili Uygulamalarda Eski Türk İnançlarının Etkileri / Yard. Doç. Dr.  Refiye Şenesen – Adana’da Ölüme ve Mezara Bağlı Efsaneler / Prof.Dr Erman Artun – Adana Halk Hekimliğinde Atalar Kültü / Yrd.Doç.Dr. Zekiye Çağımlar - Adana ve Çevresinde İnsana Bağlanan Umudun Yatırlar ve Ziyaretler Boyutu / http://www.kesfetmekicinbak.com/

16 Temmuz 2016 Cumartesi

SEYYİT VELİ BABA SULTAN..ULUĞBEY



Seyyİd Veli Baba`nın 10 göbek evveli Zeydi oğlu Hasan Gazidir Hüseyin Gazi Battal gazi`in babası olup Hasan Gazinin kardeşidir. 23 cü Göbek tende Zeynel Abidin`e ulaşılır. 

Veliyittin Gazinin Menakıbnamesi`nden alıntıdır. 

1 - Hüseyin Gazinin Hasan Gazi kardeşidir. 
2 - Hasan Gazinin oglu Hüseyin Gazi paşa 
3 - Hüseyin Gazi paşanın oğlu Ali Zahit 
4 - Ali Zahit`in oğlu Zeydi Şehit 
5 - Zeyt`i Şehit`in oğlu Caferi Sadık Alevi 
6 - Caferi sadık alevi`nin oğlu Uzun Er 
7 - Uzun Er`in oğlu Caferi Külli Battal 
8 - Caferi Külli Battalın oğlu Yalıncık Baba`dır. Kabri Arablar Mezarlığındadır. 
9 - Yalıncık Baba`nın oğlu Veliyittin Gazi dir türbe içindedir . 
10 - Veliyittin Gazinin oğlu Hüseyi Veli. Veli dededir Veli Baba Sultanın babasıdır. Cezair de şavaş ederken orada şehit olmuş ve türbesi oradadır. 
11 - Hüseyin Veli`nin oglu Seyyit Veli Babadır 

Veli Baba Sultan`ın dedesi Veliyyittin Gazin`nin 3 oğlu olan Cafer. Hüseyin ve Ali`dir 

Hüseyin Veli lâkabı ile Veli Dededir ve kendisi Veli Baba Sultanın Babasıdır. Veli Baba`nın Babası olan Hüseyin veli 1538`Kanuni Sultan Süleyman zamanında , Perveze deniz savaşında hiç kimsenin kaldıramadığı ve kullanamadığı gürz`üsü ile her vuruşta bir kadırgayı batırarak büyük kerametler göstermiş fakat bu muharebede şehit düşmüş ve cezairde denize yakın Seyyit Yakup tebesine türbesi yapılarak adına Veli dede türbesi konmuştur. 

Veliyittin Gazinin ikinci oğlu Cafer (lâkabı Gül Baba dır ) Veli Babanın amcası olur ve Türbe içierisindeki açık olan Makber de Gül Baba için yapılmıştır. 
Gül Baba Macaristanda savaşırken orada şehit düşmüş o zamanlar yurduna getirilmesi mümkün olmadığından Macaristan`ın Budapeşte sehrinde türbesi yapılarak GÜL BABA Türbesi adı verilmiş. 

Veliyittin Gazinin üçüncü oğlu Ali de Veli Babanın amcası olup kayıtlara göre Romanyanın ULUBEY şehrinde şehit düşerek defni orada olmuş ,türbesinin orada olduğu kaydına geçmiş. 

Veliyittin gazi 3 oğlunuda şehit vererek köye döndüğünde Veli Baba`nın 5 yaşında yetim kaldığı ve dedesi Veliyittin Gazi ,nenesi Gelincik ana ve annesi tarafından büyütülmüştür. O zamanlar Veliyittin Gazi evliya idi ve türbeleri yoktu fakat Dergâh ve müritleri var idi . İbadetlerini büyük dergâh haline getirilmiş evlerde yaptıkları kanatindeyiz 

ENİHAN BABA TÜRBESİ..BULGARİSTAN




HASAN VELİ ABALI BABA TÜRBESİ..ANKARA



HASAN VELİ ABALI BABA KİMDİR? HASAN VELİ ABALI BABA HORASAN ERENLERİNDEN OLUP KESİN OLARAK DOGDUGU VE ÖLDÜGÜ TARİH TAM OLARAK BİLİNMEMEKTE OLUP OCAGINDAN OLAN TÜRBE GÖREVLİLERİN DEN BABA DAN OGULA ANLATILA GELEN SECERESİ ŞÖYLEDİR. HASAN VELİ ABALI BABA TAKRİBEN 1300-1400 YILLARI ARASINDA YAŞAMIŞ YÜCE ALLAHIN SEVGİLİ KULLARIN DAN OLDUGUNA İNANILAN ALAHIN İZNİYLE KERAMET SAHİBİ MUBAREK BİR ZADTIR HASAN VELİ ABALI BABA HER NEKADAR MEMLÜK KÖYÜNDE YAŞAMIŞ VE ALAH YOLUNDA HİZMETTE BULUNMUŞSADA İLK ÖNCE MEMLÜK KÖYÜNÜN GÜNEYİNDE KALALAN YAKACK KÖYÜNDE KISABİR ZAMAN YERLEŞMİŞ İSEDE KIR ATINI OTLAMASI İÇİN HER SALDIGINDA AT HER SEFERİNDE MEMLÜK KÖYÜNDE DEDE GÖLÜ DENİLEN MEVKİYE OTLAMAYA GELİR BUNUN ÜZERİNE ABALI BABA BUNDA BİR HİKMET OLDUGUNU DÜŞÜNÜP MEMLÜK KÖYÜNE GELİR, EVİ VE TEKKE SİNİN İNŞASINA BAŞLAR KENDİSİ AYNI ZAMANDA DUVAR USTASIDIR İNŞAATTA ÖGRENCİLERİYLE ÇALIŞIRKEN UZAKTAN MİSAFİRLERİNİN GELMEKTE OLDUGUNU GÖRÜR BUNUN ÜZERİNE ÖGRENCİLERİNE MİSAFİRLERİ OLDUGUNU ONLARI HEP BERABER KARŞILAYACAKLARIN SÖYLER VE HER KES ELİNDEKİ ALET EDAVATNA BİNSİN DER KENDİSİDE DUVARIN ÜZERİNE BİNER ÖGRENCİLERİ ŞAŞIRMIŞLARDIR ABALI BABA YÜRÜ YAMUBAREK DEDİGİNDE ALAHIN İZNİYLE DUVAR VE KAZMA KÜREK BİNEK GİBİ YÜRÜTEREK GELENLERİ KARŞILAMIŞLARDIR.GELEN MİSAFİRLERİNSE HOROZ TAVUK GİBİ CANLI HAYVANLARI BİNEK OLARAK GELEN HACI BAYRAM VELİ VE HÜSEYİN GAZİ OLDUGUNU GÖRÜRLER SELAMLAŞMA DAN SONRA GELEN ZAT LARDAN BİRİNİN ŞÖYLE DEDİGİ SÖYLENİR YA MUBAREK ALLAH KATINDA SENİN DEGERİN BİZDEN ÜSTÜNMÜŞ BİZ SANA ZİYARETE CANLI HAYVANLARI BİNEK OLARAK GEDİKSE DE SEN CANSIZ VARLIKLARI BİNEK OLARAK YÜRÜTÜP KAŞILADIN DER HEMEN MİSAFİRLER İÇİN YEMEKLER PİŞİRİLMEYE BAŞLANMIŞTIR SOHBET SIRASIN DA GELENLERDEN BİRİ ŞÖYLE DER YA MUBAREK YERİN HOŞ GÜZEL HAVADAR FAKAT GÖLGELİGİN YOKMUŞ DER ABALI BABA HEMEN YERİNDEN KALKIP OCAKLARDA YANMAKTA OLAN 3 MEŞE PALAMUT AGACINI ALIR AYRI, AYRI YERLERE DİKER VE PÜRLEN YA MUBAREK DEDİGİNDE O UÇLARI YANMAKTA OLAN AGAÇLAR ALLAH IN İZNİYLE YEMYEŞİL GÖLGELİKLİ AGAÇLAR OLULAR GÖLGESİN DE YEMEKLERİNİ YER VE ALAH A ŞÖYLE DUA ETTİKLERİ RİVAYET EDİLİR. HÜSEYİN GAZİ :ALLAHIM BENİM ZİYARETİME GELİP YOLUMDAN CANLILARA ZARAR VERMESİN DİYE BİR TAŞ ATAN CEHENNEM YÜZÜ GÖRMESİN. HACI BAYRAM VELİ:ALLAHIM BENİM ZİYARETİME GELİP BİR TUTAM BURÇAK YOLAN CEHENNEM YÜZÜ GÖRMESİN HASAN VELİ ABALI BABA :DA ŞÖYLE DUA ETMİŞTİR ALLAHIM AREFE GÜNÜ ATINI ÇATLATACAKMIŞ GİBİ KOŞTURARAK GELİP BİR TAS ÇORBAMI İÇEN CEHENNEM YÜZÜ GÖRMESİNDER . BU DUAYI İŞİTEN HACI BAYRAM VELİ VE HÜSEYİN GAZİ ŞÖYLEDER ÜSTADIM GENE BİZİ MAHÇUP ETTİN BİZ ZİYARETİMİZE GELENLERİ İŞE DAVET ETTİK SEN İSE SOFRANA DAVET ETTİN DERLER.HASAN VELİ ABALI BABA TÜM HAYATINI ALLAH YOLUNDA İYİ BİR KUL VE ÖGRENCİ LER YETİŞTİRMEKLE GEÇİRMİŞ VEFATINDAN SONRA DERGAHINA EŞİ VE ÜÇ ÇOCUGUYLA DEFNEDİLMİŞTİR 
MAKSUT BABA TÜRBESİ..EDİRNE



Maksud Baba kimdir?

 Muhterem bir kişi olduğu belirtilen Maksud Baba hakkında araştırmalara rağmen çok doyurucu bir bilgi edinilemedi. Sadece Mehmet KÖKREK/İSMEK EL SANATLARI-14 ismiyle Osmanlı mezar taşlarıyla ilgili  “Taş” ile “Yazı”yı Buluşturan Medeniyet; “Osmanlı Mezar Taşları” başlığı ile kaleme aldığı yazısındaki bir paragrafta geçmektedir. Bu paragrafta tarikatlardan söz etmesi akıllara Maksud Baba’nın bir tarikatın önemli kişisi mi acaba fikrini getirir. O paragraf aynen şöyledir:
“Saraçhane Kabristanı ise son derece harap vaziyettedir. Saha çalışmaları sırasında toprak altında kalmış iki adet yeniçeri mezar taşını tespit ettiğimiz kabristanda bulunan bir Nakşibendi tarikatı şeyhine ait olan mezar taşı oldukça önemlidir. Ne yazık ki serpuşu kırılmış ve bütün araştırmalarımıza rağmen bulunamamıştır. Kitabesinden anlaşıldığı üzere Nakşibendi-Halidi şeyhi olan Şeyh Süleyman Efendi’nin mezar taşının yanı sıra aynı kabristanda bulunan Rufai tarikatına mahsus tâc-ı şerifli mezar taşının ise kime ait olduğu ne yazık ki tespit edilememiştir. Saraçhane Kabristanı etrafında mevcut bulunan tarlalarda birçok mezar taşı parçası tespit edilmiştir. Bu kabristanın yakınlarında medfun(defnedilmiş, gömülmüş) bulunan Maksud Baba’nın mezar taşı ise kayıptır. Etrafında oldukça harap vaziyette bulunan mezar taşları arasında tespit edebildiğimiz Bektaşi tarikatına mahsus Fehmi tâc-ı şerifli mezar taşının kime ait olduğu ne yazık ki tespit edilememiştir. Saraçhane Kabristanı ve Maksud Baba Türbesi etrafında bulunan mezar taşları arasında erken döneme ait olduğu anlaşılan birçok mezar taşı bulunmaktadır.”
  

Sultan Baba..saraylı..örcün..gölcük





   Örcün Köyü tarihinin en önemli isimlerinden bir tanesi Sultan Baba’dır.Zat’ın ismi İbrahim Ethem olup lakabı Sultan Baba’dır.Fatih Sultan Han zamanında Sinop’tan gelerek şuanki türbenin bulunduğu yere yerleşmiş ve ormanlık olan bu alanları açarak bir zaviye evler hamam, hamamcık yaptırmış ve bağlar yetiştirmiştir. 
 
     Sultan Baba Türbesi’nin teşekkülünde bir “harç” vazifesi gören kerâmetler, “Sultan Baba” adının verilişine de vesile olur. Padişah’ın kızı çaresiz bir hastalığa yakalanır. Rüyasında Derviş Baba’yı görür. Bir başka rivayete göre kerâmetleriyle tanınan Derviş Baba’ya gitmesi salık verilir. Derviş Baba, rüyasında gördüğü yollardan geçerek Örcün’e gelen Sultan’ı sağlığına kavuşturur. Bunun üzerine Padişahın kızı, Derviş Baba’ya, “Siz, benim Baba Sultanımsınız” der ve “Baba Sultanım” diye hitap eder. O günden sonra Derviş Baba, “Baba Sultan” adıyla anılır.
 
     Padişah, kızının iyileşmesine çok sevinir. Derviş Baba’ya kızıyla gelerek, kendinden bir istekte bulunmasını söyler. Derviş Baba, bir zaviye, bir küçük ev ve bir hamam istediğini belirterek; bunların yerini işaret eder. Bu işaret öylesine etkilidir ki, eliyle işaret ettiği yerlerin ağaçları birden bire sapsarı olur. Bir rivayete göre de sapsarı ağaçlar yemyeşil olur.
 
     Sultan Baba’nın hastalıkları iyileştirmek, vücut arızalarını gidermek gibi biyolojik mahiyetteki kerâmet motiflerinin yanında; bereket, az yiyecekle çok kişiyi doyurma keramet motifi de velî hüviyetine dahil edilebilir. Sultan Baba, bir gün, zaviyesine uğrayanların, yoldan gelip geçenlerin ve köy halkının yemesi için küçük bir kazan pilav pişirtir. Gelenler arasında dişi ağrıdığı için pilavı yiyemeyen bir adam vardır. Sultan Baba, parmağını adamın ağrıyan dişinin üzerine koyar ve ağrı hemen kesilir. Pilav, onca insan tarafından yenmesine ve birçok kişiye de dağıtılmasına rağmen hiç bitmez.
 
     17 Ağustos 1999 Marmara depreminin merkez üssü olan Gölcük’te, çok büyük kayıplar verilirken; Gölcük’ün köyü Örcün’de hiç bir kaybın olmamasını halk, Sultan Baba’ya ve onun, “felaketlere mâruz kalanlara çok uzaklardan müdahale ile kurtarma” kerâmetine bağlamaktadır.
 
     Rivayete göre, Sultan Baba, depremde türbesinden çıkarak denizden gelen dev dalgaları eliyle durdurmuş ve denizin Gölcük’ü tümden yutmasını engellemiştir. Deprem gecesi Sultan Baba ve Türbenin mezarlığındaki bütün evliyalar ayağa kalkarak dua etmiş, topluca namaz kılmışlardır.
 
     Sultan Baba Türbesi’nin yedi yıl türbedârlığını yapan ki, eşi de kendinden önceki türbedârdır, Fatma Günel’e, . Cihan Harbi’nin biteceğini, kocasının da ihtiyat askerliğinden döneceğinin müjdesini rüyada Sultan Baba vermiştir.
 
     Sultan Baba Türbesi’nin şimdiki türbedârı Ahmet Özyar, kendisi için imkân dahilinde olmayan Hacc’a gideceğini Sultan Baba’dan öğrenmiş ve gitmiştir.
 
     Köye on beş yıl önce yerleşen Hazal Kına’nın yedi kızı vardır. Eşinin ısrarla erkek çocuk istemesine rağmen,olmayacağı düşüncesiyle kendisi istemez. Rüyasında kendini Sultan Baba’nın elindeki taslardan su içerken görür.Buna bir anlam veremez, çok geçmeden hamile kalır ve bir erkek çocuk dünyaya getirir.


Sultan Baba Türbesi’ne ziyaretçilerin gidiş nedenleri şöyledir:

*Çocuk sahibi olmak,
*İstediği cinsiyette çocuğa kavuşmak. 
*Çocuğa ad vermek, kırklı çocuğun kırkını uçurmak.
*Sünnet olacak çocuğun sünnetinin rahat geçmesini sağlamak.
*Lise ve üniversiteye giriş sınavlarında başarılı olmak.
*Askere sağ salim gitmek ve dönmek,
*Evlenmek, evlenememişlerin kısmetini açmak,
*İyi bir nişanlılık ve iyi bir evlilik geçirmek (evlenecekleri gün gelin ve damat türbeye gelirler)

15 Temmuz 2016 Cuma

Eyüp Sultan Kuyusu, Kısmet kuyusu


Eyüp sultan, Hz. Muhammed’in ordusunda sancaktar olup İstanbul muhasarasında şehit olan Hz. Ebâ Eyyüb-el Ensari Hâlid bin Zeyddir. Mezar, fetihten sonra bulunmuş ve türbe Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır.
Türbenin içinde duvar kenarında sandukanın ayakucunda bulunan bir kuyunun . Ahmet ( 1603- 1617 ) tarafından türbenin tamiriyle birlikte 1607- 1608 yıllarında ihya ettirildiği, üzerindeki kitabede belirtilir.
“Bu kuyu kim ol nezir suyu âlem içre zemzemân
Alemdar-ı Resulün ayağına yüz sürer zühreyân
(…)
Şu dem kim türbenin içini dışını kıldı Ahmed Han
Yapıp mermerler ile eyledi ihyâ ol şekker- güffâr
(…)
Halk, buradan çıkan suyu zemzem olarak kabul eder. Türbede bulunan bu kuyu yüzyıllarca akıl ve astım hastalarınca şifa olduğu gerekçesiyle ziyaret edilmiştir. Bu suyun şifa olduğu ve içenlerin tüm dileklerinin gerçekleşeceği söylenegelmiştir.
Rivayetlere göre bu kuyu kabrin keşfi sırasında mevcut olan bir pınardı. Vaktiyle Bizans imparatorlarından birinin kızı hastalanmış, bir gece rüyasında ancak bu pınarın suyuyla yıkandığı zaman iyileşeceği söylenmiş; ertesi gün pınarın yanına bir çadır kurulmuş ve hasta prenses o çadırda yıkanıp sıhhate kavuşmuş. Bunun üzerine kutsiyet kazanan pınar etrafı mermer bileziklerle çevrilerek kuyu haline getirilmiş. Bugün “Kısmet Kuyusu” olarak bilinen, türbe içerisinde kalan bu kuyu bir takım sıkıntılar yaşayanlar, kısmetini açtırmak isteyen kızlar, yeni evlenenler ve çeşitli dilekleri olanlar tarafından ziyaret edilir, dilekler dilenir ve adaklar adanır.

Zuhuratbaba Türbesi



EV, ARABA İSTEYEN  
Türbeye evlenmek niyetiyle gelen genç kızlar, kısmetleri açılsın diye ip makaralarını çözüyor, kimi kilit ve anahtarlık getirip açıp kapatıyor. Türbenin kenarlarına araba ve ev isteyenler anahtar, para isteyenler ise cüzdan bırakıyor ve hatta  hamile kadınlar türbeye erkek ya da kız çocuk çamaşırı da bırakıyorlar ( erkek çocuk istiyorsa erkek , kız çocuk istiyorsa kız çamaşırları !)
Kadınlar kadar olmasa da erkeklerin de ziyaret ettiği türbede, kimileri yanlarında getirdiği kilolarca  şekeri dağıtırken , Türbenin başka bir köşesinde sessizce dua edenler var … Bazıları oracıkta tanıştığı kişilere , evlenme yaşını geçen kızı ya da oğlunu  Zuhuratbaba sayesinde evlendirdiğini iddia ederek anlatıyor , yeni bir dilek için geldiğini söylüyor , . Türbenin çevresinde hayır yapmak için gelenler de ekmek ve pide dağıtıyor , tüm bunların amacı bu yaptıklarından sonra dileklerinin bir an önce kabul germesi . .Gelenlerin inancına göre dilekler yerine gelecek elbet !!