KARIŞIK

3 Şubat 2016 Çarşamba

Ahi Emir Ahmet

Yalnız Kalmış Bir Kümbet ve Ahi Emir Ahmet


Yazar : Murat Türkyılmaz

Yaşadığınız mekânları tanıdığınız, bildiğiniz kadar siz oralısınızdır. Bunun ötesinde sadece nüfus kayıtlarınızda yazan yer isimlerinden ibaret olur köy, kasaba, ilçe ve il isimleri. Çevremizdeki yapılara bakmakla kalmaz onları görürsek o zaman değerine bin değer daha katar ve bizimle yaşamaya başlar yapılar. Bunun aksi durumlar ise sadece birkaç taşın üst üste dizilmiş halinden başka bir şey değildir.
Kurşunlu Caddesi üzerinde yer alan Ahi Emir Ahmet Kümbeti bu unutulmuşluğun ve yalnızlığın Sivas’ta ki örneklerinden sadece bir tanesi… Sivas Öğretmenevi’nin önünde olmasına rağmen buraya gelen giden öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bile burasının ne olduğuna dair fikrinin olmadığı, esnafın ilk defa duyduğu kendi geçmişleri… Bu ve benzeri sebeplerden yalnız kalmış bir kümbet.

Ahi Emir Ahmet’le ilgili yeni bilgiler ışığında bu unutulmuşluğa bir parça olsun son vermek, zamanlarının sosyal ve ekonomik yaşantılarına yön vermiş köklü bir kuruluşu ve üyelerini hak ettikleri yere getirmek insanımıza vazife olmalıdır. İşte bu duygu ile hakkında çalışmalar yapılmış olmasına rağmen Ahi Emir Ahmet’i tekrar tanıyalım;
Ahi Emir Ahmet’in ailesi Horasan’dan Azerbaycan ve Zencan üzerinden Bayburt’a gelmişler. 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Ahi Emir Ahmet’in doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber miladî 1260’lı yıllar olarak söylenebilir.
Bayburt ve Sivas’ta ahiliğin yerleşmesinde önemli bir yeri olan Ahi Emir Ahmet aynı zamanda bir Mevlevi şeyhidir. Mevlana’nın şöhretini duyan Ahi Emir Ahmet gençliğinde onu ziyaret etmek için Bayburt’tan Konya’ya gitmek istemiş fakat babası izin vermemiştir. Bu konuyla ilgili Ahmet Eflaki şu hikâyeye yer vermektedir; “Yine ufukların meşhuru ve baş olmayı hak eden Bayburtlu Ahi Emir Ahmet o diyarın reislerindendi. Zengin, hayır isteyen, makam sahibi ve büyüklerin sohbetine ermiş bir adamdı. Ariflerin Sultanı Çelebi Celalettin Arif Hazretleri Bayburt’a gittiği vakit, (m. 1315) oranın erkek ve kadın bütün ahalisi onun kulu ve müridi oldular.

Emir Ahmet şöyle hikâye etti ki:  Gençliğimde sizin ceddiniz Mevlana hazretlerinin güzel şöhreti ağızdan ağza Bayburt’a ulaşınca ve onun hal ve kal inin yüceliğini seyyahlar anlatınca, ben de babamdan müsaade dileyip Konya’ya gitmek ve o hazretin elini öpmek şerefine nail olmak hevesi uyandı. Fakat annem ve babam müsaade etmediler. Ben niçin olmasın diyerek gitme zamanını düşünüyordum. Bir gece son derece arzu ve aşkla kalktım, birkaç rekât hacet namazı kıldım ve tanrının nimet ihsan etmesi, yardımcım olurda sürüden ayrılıp o ziyaretle müşerref olurum ümidi ile kırk defa Enam Suresi’ni okudum. Sabaha yakın başımı koyup uykuya daldığım vakit rüyamda müritlerden ve seyyahlardan işittiğim şekilde Mevlana’yı gördüm. Mevlana, fereci giymiş duman renginde bir sarık başına sarmış olduğu halde evimize giriyordu. Ben daha önce koşarak baş koydum, yüzümü onun ayaklarına sürdüm ve yalvarıp yakardım. O bir dosttan makas istedi, saçlarımı kesti, yüzümü öptü ve birkaç defa”Tanrı mübarek etsin. ”dedikten sonra, ”Bu, mesnevi şeyhidir. ”buyurdu. Ben sevincimden uyandığım vakit, kesilmiş saçlarımı yastığın üzerinde buldum. Bu vaziyetten dolayı bende bir şaşkınlık belirdi. O zevkin şevkinden birkaç gün deli gibi dağlarda dolandım. Nihayet büyük bir posta oturma merasimi yaparak fereci giydim… Ondan sonra muhtelif şeylerden hazırlanmış olan güzel bir armağanı Mevlana’ya gönderip kendi halimi bildirdim. Bunun üzerine Mevlana hilafet şeceresini gönderip bu kulu müritliğe kabul etti. ”( Eflaki; 1986)
Ahi Emir Ahmet’in çocukluk ve gençlik yılları Bayburt’ta geçmiştir. Ahi Emir Ahmet’in yetişmesinde zamanının önemli ilim merkezleri olan Mahmudiye ve Yakutiye medreselerinin önemli bir payı olduğu kaçınılmazdır.

Ahi Emir Ahmet’in değişik kaynaklarda isminin yanında Zekiyüddin, Bayburti, Zencani, Zeki’i kavval mahlaslarını görmekteyiz.
Ahi Emir Ahmet Bayburt’tan sonra Sivas gelmiş ve zaviyesini, mescidini, tekkesini ve kervan sarayını kurmuş, yapmış olduğu hizmetlere Sivas’ta devam etmiştir.

Ölüm tarihini tam bilmemekle miladi 1333 tarihinden sonra demek uygun olacaktır. (Sivas ta vakfının kuruluş tarihi) Ahi Emir Ahmet’in türbesi, Sivas’ta ve Bayburt’tadır. Yunus Emre’nin, Abdulvahab  Gazi’nin olduğu gibi Emir Ahmet’in de Sivas ve Bayburt’ta olmak üzere iki türbesi vardır. Bayburt’ta Ahi Emir Ahmet Efendi kümbeti olarak bilinen türbe Eski Hastane Caddesi üzerinde Sivas’ta ise Kurşunlu Caddesi üzerinde Sivas Öğretmenevi önündedir.

İbrahim Aslanoğlu, Sivas Meşhurları kitabında Emir Ahmet’le ilgili şu bilgilere yer vermektedir; “14. yüzyıl Sivas ahilerinin en ünlülerinden. Babasının adı Hacı Zeyneddin… Mezarı Kurşunlu Hamamı’nın karşı sırasında, Dursun Ağa bahçesindeki büyük ve muhteşem kümbettedir. Adı ve kimliği hakkında kümbetin üst kemerini çepeçevre kuşatan kırık-dökük yazılarda, vakfiyesinde ve Yıldızeli’ndeki kervansaray kitabesinde oldukça bilgi vardır. Bu kaynaklara göre Emir Ahmet: ”İslam ve Müslümanların direği… Tarikat ve hakikat sahiplerinin en yücesi”dir. Yani herkesin sevgi ve saygısını kazanmış, zengin, hayırsever ve kudretli bir Ahi başkanı.” (Aslanoğlu: 2006)

14. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’yu gezen İbn-i Batuta Sivas’a gelişini seyahatnamesinde şöyle anlatır;
“Şehre yaklaştığımız zaman bizi Ahi Bıçakçı Ahmet’in yoldaşları karşıladı. Bunlar kimi yaya, kimi atlı kalabalık bir gruptu. Onlardan sonra Ahi Çelebi’nin yoldaşları karşıya çıkmıştı. Bu zat ahilerin ileri gelenlerinden olup rütbece Ahi Bıçakçı’dan üstündür. Bunlar kendilerinde konaklamamı istediler ise de, ilk gelenler öncelik almış olduklarından bu isteğin yerine getirilmesi mümkün olmadı. Böylece hep birlikte şehre girdik. Hepsi de bundan övünç duymakta idiler, hele ilk gelenler kendi tekkelerinde misafir oluşumuzdan ayrı bir sevinç duyuyorlardı. Oraya gelince öteki ahi tekkelerinde yapıldığı gibi yatacak yerimizi, yiyeceklerimizi ve yıkanmak üzere hamamı hazırladılar. En güzel bir şekilde ağırlanmak suretiyle aralarında üç gün kaldık. ”(Üçer:  1986) İbn-i Batutabundan sonra Sivas’ta üç gün daha kalmıştır.
Sivas’ta Ahi Emir Ahmet hakkında anlatılan menkıbelere yakın tarih itibariyle rastlamadık daha çok yazılı kaynaklarda onunla ilgili inanışlar bulunmaktadır. Bayburt’ta ise Ahi Emir Ahmet ile Ahi Emir Ahmet Zencani’yi aynı kişiler olarak düşündüğümüzde ki aynı kişilerdir şunlar anlatılmaktadır;

Erzurum beldesinden bir mühtedi Bayburt’a gelir bu adam dini tartışmalar yaparak bütün Erzurum beldesini “mat etmiş” Bayburt’a gelir gelmez buradaki vatandaşlarla dini konularda tartışmaya başlar, milleti dininden döndürüp, onları kandırmaya çalışır, kendisi inkârcı zaten…  Ahmet-i Zencani ile bahse girerler. Mühtedi; ”Bir fırın yaktıralım, fırına girelim, kimin dini hak ise o yanmaz…  ”der. O arada Ahmet-i Zencani abdestini alarak yanmakta olan fırına girer. Durumu gören mühtedi kaçmaya başlayınca halk tarafından yakalanarak linç edilir. Ahmet-i Zencani de yanan fırından sağ-salim çıkar. (Anlatan:  Ahi Emir Ahmet-i Zencani’nin Torunu Hüsnü OKUR)

Kedi Gayrimüslimi Saymamış Ahi Emir Ahmet Kümbeti’nin yanında bir tekke varmış. Buraya gelen giden herkese bedava yemek verilirmiş. Bu tekkede bir de kedi varmış ki, bu kedi “Misafirhane”ye gelen konukların sayısını ”Aşhane”ye girip, işaretle bildirir, yemeği yapanlar da konukların sayısınca yemek yapıp getirirlermiş.

Bir defasında, diyelim ki dört kişi konuk gelmiş ama kedi üç kişinin geldiğini işaret etmiş. Bakmışlar ki kedi ilk olarak da olsa yanlış söylemiş, nedenini araştırmaya başlamışlar, öğrenmişler ki, konukların birisi gayrimüslimmiş…  ( Anlatan:  Hüsnü OKUR )
Kedi Mezarı Ahmet-i Zencani’nin tekkesinde bulunan kedi, bir gün yandım-yandım olmuş…  Bir şeyler anlatmaya çalışmışsa da, kimse bir şey anlamamış.

Hayvan çok rahatsız olmuş, yemek yenmek üzere iken kedi hızla atlayarak, kaynayan kazanın içerisine düşmüş. Kedinin içerisine düşmesiyle pis olan, yemek kazanının yemeğini dökmüşler ki, ne görsünler;  yemeğin içerisinde koskocaman zehirli bir yılan…  Kedi tekkedekileri kurtarmak için kendini feda etmiş. Haşlanarak ölen bu kedi için kümbette bir mezar yapılarak buraya gömmüşler. ( Anlatan:  Cemal KOÇER)
Buna karşılık Sivas’ta Ahi Emir Ahmet’in türbesi değişik sebeplerle özellikle hasta ve huysuz olan çocuğunu yedi tekke dolaştıranlar tarafından ziyaret edilmektedir. ”Sivas halkı, Emir Ahmet diye söyledikleri, bu türbede metfun kimsenin evliya olduğuna inanmaktadır. Bu ulu kimse hakkında Sivas halkı arasında çeşitli menkıbeler söylenmekte, efsaneler anlatılmaktadır. Emir Ahmet’in mumyasının hiç bozulmamış durumda olduğuna inanılır. Türbede define aramak için girenler üst kattaki kabri ve aşağıda cenazelik bölümünde bulunan kabri tahrip etmişler bunun üzerine komşu evlerden yaşlı bir hanımın rüyasına girerek, kabrine yapılan bu işler üzerine”Halinizi düşünün. ”demiş. Komşular toplanıp kabir sıvalarını düzeltmiş, üzerine de aldıkları yeşil bir örtüyü örtmüşlerdir. Ahi Emir Ahmet’e mahallenin manevi bekçisi denmektedir. Bu yüzden de sarhoşların türbenin olduğu caddeden geçemediklerine inanılır. Emir Ahmet, cenazelik bölümünde şahideleri de bulunan kabrinden abdest almak üzere, Kızılırmak’a kadar her sabah gidermiş. Cenazelik bölümünde dört yönde olan nişlerden, doğuda olanından Kızılırmak’a yol gittiği söylenir. Ahi Emir Ahmet’in türbesiyle ilgili bir inanış da, türbe dışındaki yazıyla ilgilidir. Bu yazıda”Yağın okkası on paraya düşünce helva yapılsın dağıtılsın. ”ifadeleri olduğu söylenir. (Üçer:  1986)

Ahi Emir Ahmet’in yaşamış olduğu her iki şehre kazandırmış olduğu vakıflar zamanlarında önemli görevler üstlenmişlerdir. Bayburt’ta, Yrd. Doç. Dr. Yunus Özger’in “Osmanlıda Vakıf Geleneği ve Bayburt Vakıfları” isimli yazısında belirttiğine göre Bayburt’un önemli vakıflarından biriside Emir Ahmet Zencani Zaviyesi Vakfı’dır. Ahi Ahmet Zencani Zaviyesi Vakfı’nın ne zaman kurulduğu hakkında malumat bulunmamakla beraber vakfın Osmanlı öncesinde tesis edildiği ve Osmanlı döneminde de devam ettiği tahmin edilmektedir. Vakıf gelirleri arasında Kalisgavar, Avaneski ve Şehidderesi köylerinin öşür vergileri görülmektedir.

Sivas açısından daha şanslı olduğumuz açıkça görülmektedir ki mevcut vakıf senedine göre 733 h. (1333 m. ) tarihinde kurulmuş olan vakfın Sivas’ta devrinin en büyük vakıflarından biri olduğunu görüyoruz. Vakıf senedinde kayıtlı olan mal varlıklarına baktığımızda Sivas’ın değişik ilçe ve köylerinde araziler, hanlar, hamamlar, dükkânlar, değirmenler, mescit vb. yer almaktadır.

Bunca vakfedilmiş mal varlığından sonra Yalnız Kalmış Bir Kümbet ve Ahi Emir Ahmet neden diye sorarsak kümbetin etrafında yıllardır iş yapan esnafa sorduğumuz;  Ahi nedir? Ahi Emir Ahmet kimdir? Sorularına alamadığımız cevaplar, okul çıkışlarında dinlenmek ve eğlenmek için öğretmenlerin uğrak yeri olan öğretmenevinde; ”Şuradaki kümbet nedir? Biliyor musunuz hocam?”sorularına yarım yamalak verilmeye çalışılan cevaplar karşısında yalnızlığın artık tamamen unutulmaya gittiğini görmek bizleri üzmüştür.

Yaşadığı dönem boyunca yolcuyu, garibi, kimsesizi aç ve açıkta koymayan tüm varlığını yaşadığı şehre ve onun insanlarına vakfeden Emir Ahmet şimdilerde insanların ilgisizliği yüzünden kalabalıkların ve yüksek binaların arasında yalnız bir türbede yatmaktadır.
Sonuç olarak;  zamanın yıpratıcı çarkları arasına giren her varlık zamanla unutulmaya yüz tutmuş demektir. Bu çarklardan kendisini kurtaranlar elbette şanslı 13. yüzyıldan günümüze bakan yönüyle Ahi Emir Ahmet ve türbesi zamana meydan okumaktadır. Modern toplum olmanın gereği olsa gerek(!) bakıyoruz ama göremiyoruz. Emir Ahmet, her yönüyle ben buradayım. Bakın bu civardaki tarihi eserlerin çoğu benim sizler için bıraktığım mirastır diyor ama biz bunu pek önemsemiyoruz. Etiyopyalı bir iş adamının İbn-i Batuta’tan dolayı Emir Ahmet Türbesi’ne gösterdiği ilgiyi biz kendi geçmişimize gösteremiyoruz. Bu yazının Emir Ahmet’in yalnızlığını gidermesi için ilk adım olması ve daha geniş çalışmalarla taçlanması ümidiyle… Hiçbir kümbet yalnız kalmasın.

Kaynakça
Aslanoğlu, İbrahim (2006), Sivas Meşhurları, Sivas, s. 44
Baran, Merih (1991), Ahi Emir Ahmet, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
Baran, Merih (1998), ”Bir Ulu Türk Emiri Ahi Emir Ahmet Kimdir?”, Revak, s. 76–80, Sivas
Bayburt 2005 Yılı İl Çevre Durum Raporu (2006), Bayburt
Eflaki, Ahmet (1986), Ariflerin Menkıbeleri, İstanbul
Hacıgökmen, Mehmet Ali (2006), ”Kadıburhanettin Devletinde Ahilerin Faaliyetleri”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, S. 16, s. 215–224
Kaya, doğan, (1998)”Sivas’ta Yatırlar”I. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri, Ankara, s. 263–279
Özen, Kutlu( 1999), ”Sivas Yöresinde Ahilik”, 2. Uluslar arası Ahilik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara, s. 252–263
Özger, Yunus, ”Osmanlı’da Vakıf Geleneği ve Bayburt Vakıfları”, http://www.bayburt.net/
Üçer, Müjgan (1986), ”Sivas’ta Ahi Emir Ahmet Kümbeti ve Halk İnançlarındaki Yeri”, Türk folkloru Araştırmaları, s. 175–183 Ankara 

Haydar Sultan

Haydar Sultan


Bismi Şah, Allah Allah
Horasan Erimiz
Yesevi Pirimiz
Bektaş Veli Hünkarımız
Haydar Sultan
Hasan Dede, Yürük Kulu Ejdamımız
Kadim Erenlerin demine devranına
Hak Muhammed Ali adına hüü!




Veyis Haydardedeoğlu

Anadolunun ortasında Kırıkkale’ye yaklaşık 35km, Keskin Kazasına da 15km uzakta Beğrek dağının eteklerinde kurulan köklü bir köydür. Köyümüz 12. yüzyılda daha yukarıda Beğrek dağının üst kesimlerinde konaklamış ancak hem ulaşım hem de tarıma daha elverişli olmadığı için dağın etklerine inip köyü oraya kurmuşlardır.

 

Küyümüz daha ilk zamanlarda hiç karışık değildi, ancak kurtuluş savaşından hemen sonra hem Erzurum yöresinden gelen Alevi Kürtler, hemde Sünnü Kürtlere kucak açarak gelen göçmenlere kültürümüz icabı yer, yurt gösterip, yeni gelenlere tarla, koşu hayvanı, saban, ekmek ve aş derken köyümüzün bir parçası haline gelmişlerdir. Zamanla kültür kaynaşması yolulyla evliliklerde yapılmış. Yavuz Sultan dönemi kıyımlarına gögüs gererek yerleşik yurtlarından ayrılmamış ve özünden de hiç ödün vermeden Devletin kontroluna girmeden dimdik ayakta kalmıştır. Ne varki, Hacı Bektaş türbesi büyük bir talihsizlik sonucu Belgrad Ormanlarıyani tarihte Vakayi Hayriye denilen ancak bizim tabirimizle de Vakayi Şerriye bildiğimiz 15 Haziran 1826 yılındaki Yeniçeri Ocağının kapatılmasıyla Kültür Bakanlığı kontroluna alınmıştır. Bu tarih itibariyle Hacı Bektaş kültürü kirletilmeyebaşlamıştır. Türbeye Kültür Bakanlığınca atanan rehberler Hacı Bektaş kültürüne oldukca yabancı hatta bilgi fakirliği yaşamakta olduğu halde Hacı Bektaş köylüleri ve Türkiye'de duyarlı Alevi kuruluşları bu duyarsızlığa sesiz kalmaktalar.

1938 yılında Atatürk’ün ölümüyle başlayan Devlet baskısı Aleviler’le iligile belge ve kaynakların yok edilmesi döneminde köyümüzün elindeki olan Ahmet Yesevi’nin oğlu Haydar’a vermiş olduğu İcazetname köy muhtarlığının elinden zorla alınarak ya yakılmış, yada yok edilmiştir.

Bu konuyla igili Erbay Haydardedeoğlu’nun yaptığı araştırma sonucu Kültür bakanlığı arşivlerinde yalnız Köy muhtarlığından teslim alınan belgeye ait bir eski yazı bulunmakta. İcazetnamenin nereye kaldırıldığı veya ne yapıldığı konusunda hiç bir kayda rastlanmamıştır.

Buda şunu göstermekte, elimizde bulunun belgelerin alınması, veya düşüncemize vurulmak istenen kelepçe bize ne kadar etki yapmış olabilir? Tamam belgelerimizi aldınız, yüreğimizde yatan insanlık seliyle çoşan cesareti, hak sevgisiyle deryaya dalan düşüncemizi, külütürümüzü nasıl yok edeceksiniz..... 

HAYDAR SULTAN KİMDİR?
Ahmet Yesevinin oğlu olan Haydardede, Haydarı Kerrar, Haydar Sultan ve Bakancak olarak da bilinen ocağın evlatları olarak bu bilgileri vermekle Türk dünyasında yapılan yanlışlıkları düzelmektden gurur duyuruz.

Haydar, Hacı Bektaş’dan yaklaşık 15 yıl önce daha genç yaşta 5000 insan seliyle önce Amasya, Tokat, Yozgat yöresinden sonra Kayseri'ye kadar gelir. Geçtiği yerlerde insanları gönül seferberliğiyle Alevi kültürünü Divanı Hikmetle başlatır. Ne varki, Kayseri Küffarı acımasızıdır. Haydar esir düşer ve daha sonra şu an bulunduğu yerdeki kuyuya atılır. Bunun üzerine babası Ahmet Yesevi Anadoluya Haydar’ın yarım bırakmış olduğu misyonun devamı için 40 yüce eren görevlendirir.

Bunla başlayan gönül seferberliği Türk Tasavvuf Edebiyatı Hocası olan Ahmet Yesevi, Alevi Bektaşi kültürünü Hacı Bektaş önderliğinde, Yunus Emre gibi Yesevi ocağından yetişen 40 yüce erenler aracılığyla Anadolu'ya gönderen ilk Türk düşünürü büyük insan Ahmet Yesevi’nin oğludur Haydar..

İnancın heteredoks mantığyla yoğrulduğu insanlığın güzelliğiyle harman olan bu düşünce Anadolu'ya Arap dilinden ve kültüründen arıtılmış insana odaklanmış, Ahmet Yesevi Divan’ı Hikmet'iyle yerleşmiştir. Günümüzde Divanı Hikmeti, Diyanet İşleri kendi istediği şekilde yönlendirmekte ve Arapça sözcüklerle içini boşalmaktalar.

Bu nedenle, yüreğinde insanlık sevgisi olan, evrensel değerlere sahip çıkan ve kendi mesleğinde yücelik gören Antrapoloğ ve Etamolocistleri göreve davet ediyoruz. Hem Köyümüzün elinden alınan Velayetnameyi hemde Ahmet Yesevi’nin Divanı Hikmet kültürünü Diyanetin elinden alıp hak ettiği yere devredilmesi için gönül sevgisiyle üstlenecek araştırmaya davet ediyorum. Bu şekilde hem Divanı Hikmet Diyanetinin kıyımından hem de Sünnü zihniyetin hakimiyetinden kurtarılımış olacaktır.


KÖYÜMÜZ CAMİYLE DE TANIŞTI!
1949 yılına kadar da köyümüzde Cami bile yoktu. Ancak, Atatürk sonrası Devletin yanlış duymadınız Devletin zoruyla köyümüze bir Cami yaptırıp bir de imam verilmiştir. Ancak köydeki Sünnü insanlarımız bile Camiye gittikleri az görülür. Bu cami ne yazık ki, daha on yıl önce minaresiyle tanıştı. Hemde kim yaptırdı onu da söylemeden edemeyeceğiz.

Hem Anamın hem de babamın yiğeni aynı zamanda da eniştem Ramis Özlük’ün kardeşi Murtaza Şıh torunlarından Şazili Özlük yaptırmıştır. Şazili Özlük Kırıkkale’de eli kalem tutan ve ilk defa MKK Fabrikasından emekli olarak köye geri taşınan akrabamızdır.

Köy muhtarlığı yaptığı dönemde Devlete yaranıp köye yol, su getirmek uğruna diye Camiye minare de yaptırmış fakat bugün bile köyümüz yine yolsuz ve susuz kalmıştır.

Kasıtlı olarak Cami ve minareyi köyümüze yakışmadığı gibi, kültürümüzn bir ayıbı olduğu için köy görüntüsünün içine almadık.
DELİLER KUYUSU BU KÖYDEDİR.
Evet doğru duydunuz! Haydar Sultan’ın atıldığı kuyu diye bilinen Köyümüz, Nokta dergisinde ve Uğur Dündar’ın Arena proğramlarında yer almış Deliler Koyusunun bulunduğu yerdir. Köyümüze Anadolunun her yerinden akın akın ziyaretci gelir. Genellikle itikatı sağlam olan kişiler her yıl geri dönüp adak kurbanlarını türbede keserler.

Deliler kuyusundan söz etmişken, Uğur Dündar Arena proğramında insanların saflığından rant çıkaran ve din tüccarlığı yapan kişileri deşifre etmiştir. Kükürtlü gaz çıkaran bu kuyu, sonradan akıl hastası olmuş, hatta saralık geçiren insanların şifa bulduğu yer olarak yıllarca hizmet vermiş. Çocuğu olmayan insanlar bu kükürtlü suyun buharından almış oldukları nefesle de zamanla çocuk yapabildikleri için kız olursa adını Sultan, oğlan olursa da adını Haydar koymuşlardır.

Ancak, din tüccarları bunu kendi çıkarlarına kullanarak tıbbın tedavi edemediği, sakat, topal ve doğumdan özürlü insanları otübüslere doldurarak akın akın ziyaretci getirmeye başlamaları, duygu sömürüsü yapam sahtekarları Arene deşifre etme erdemliğini göstererek durdurmuşlardır. Uğur Dündar basında halka götürdüğü kutsal görevde bir başarıya daha imza atmıştır. Bütün köylümüz bu tür insanlara minettardır..

Hacı Ali Turabi Ocağı Haydar Sultan için Ne söylemiştir?

Haydar Sultan’ın başında hem büyük bir komutan hem de ordunun sancaktarı olan Hacı Ali Turabi’nin torunlarından Hasan Dedeoğlu bakın Haydar Sultan için neler söylemekte:

Türkistan Piri Şeyh Hoca Ahmed Yesevi’nin oğlu Kutbettin Haydar (Haydardede veya Haydar Sultan bilinen) komutasında Anadoluya gönderdildi. Beş bin kişilik ordunun sancaktarı olan Hacı Ali Turabi’yi görevlendirmiştir.

Ordu Keskin Tekfuruna yenildi. Haydar Sultan Kuyuya atıldı. Bunun üzerine Hacı Ali Turabi 1205 yılında geri dönüş yaparken soğuk bir kış günün Cankırı’nın Şabanözü ilçesine bağlı Mart köyüne gelmiş. Burası Mart gibi soğukmuş diyerek bu köye yerleşmiş ve köye böylece adını da vermiştir. Turabi Dede, 1265 tarihinde Şabanözü ilçesi Mart köyünde vefat etmiştir (Teberoğlu,1999:16).Türbesi bu köyde bulunmaktadır. (Düzeltme: Teberoğlu burada Keskin Tekfuru diye yazmıştır. Ancak, o çağda Kayseri Rum diyarı olduğu için Haydar Sultan Kayseri'ye kadar gelmiştir. Dolaysıyle Keskin yerine Kayseri Küffarı diye yazması gerekirdi)

Hacı Ali Turabi, Çubuk yöresinin çeşitli köylerinde bulunan taliplerini eğiterek pirlik görevini yerine getirmiştir.
 

Sarı Saltuk

Horasan Erenlerinden Sarı Saltuk

Türkistan taraflarından Anadolu’ya gelip İslâmiyetin yayılması için çalışan mücâhid Türk derviş ve erenlerinden. İsmi, Muhammed Buhârî’dir. Sarı Saltuk lakabıyla meşhûr olmuştur. Doğum ve vefât târihleri kesin bilinmemekle birlikte on üçüncü yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Türbesi Baba Dağındadır.



 
Türkistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden Ahmed Yesevî hazretleri ve talebeleri Anadolu’ya gelen Türklere maddî ve mânevî yardımda bulundular. Yetiştirdikleri mümtaz insanlardan bâzılarını Anadolu’ya gönderdiler. Bunlar arasında Hacı Bektâş-ı Velî ve Sarı Saltuk lakabıyla tanınan Muhammed Buhârî de vardı.
 
Ahmed Yesevî hazretleri, Hacı Bektâş-ı Velî’den sonra Sarı Saltuk’u Horasan erenlerinden yedi yüz kişi ile ona imdâda gönderdi. Meşhûr tahta kılıcını Sarı Saltuk’un beline kuşatarak şu nasîhati verdi: "Saltuk Muhammed'im! Bektaş’ım seni Rûm’a göndersin. Var git. Leh diyârında Makedonya ve Dobruca’da yedi krallık yerde nâm ve şân sâhibi ol.”
 
Sarı Saltuk ve yanındaki yedi yüz mücâhid, gâzi, derviş Anadolu'ya geldiler. Hacı Bektâş-ı Velî, Ahmed Yesevî hazretlerinin emrine uyarak Sarı Saltuk’u Dobruca’ya gönderdi.
 
Sarı Saltuk ve arkadaşları Bizans ucunda derviş gâzilerin öncülüğünü yaptılar. Gittikleri yerlerdeki yerli ahâlinin pekçoğu Sarı Saltuk ve arkadaşlarının güzel ahlâkını ve örnek yaşayışını görerek müslüman oldular.
 
Geldikti bir zaman Sarı Saltuk’la Asya’dan,
Bir bir Diyâr-ı Rûm’a dağıldık Sakarya’dan.
 
Sarı Saltuk, Sakarya boyundan hareketle Dobruca’ya geçerek Baba Dağını merkez edindi. Oğuznâmede; Sarı Saltuk’un 1263-1264 (H.662) senelerinde Dobruca Baba Dağı havâlisinde bulunan mücâhid dervişleri irşâd ve idâre ettiği bildirilmektedir.
 
Sarı Saltuk, güzel ahlâk ve kahramanlığıyla Batı Türkleri arasında efsâneleşti. Hamse sâhibi Şâir Nev’îzâde Atâî, Kitâb-ı Nefehât-ül-Ezhâr der Cevâb-ı Mahzen-il-Esrâr’da ve Kemâlpaşazâde Mohaçnâme’sinde ondan bahsedip; “Dobruca Kırı dedikleri yerde sâhib-i serîr-i vilâyet, tâcdâr-ı iklîm-i kerâmet, Sarı Saltuk Sultan’ın ki havârık-ı âdât-ı kâhire ve bevârık-ı kerâmât-ı bâhire ile zâhir olan emir-sûret, fakîr-sîret azizlerdendi.” diyerek kerâmet sâhibi bir velî olduğunu bildirmektedir.
 
Türk hâkimiyetinin ulaştığı her yerde onun adına türbeler, makamlar, tekkeler yapılmıştır. Baba Dağındaki türbesi hakkında Evliyâ Çelebi şöyle demektedir:
 
Sultan İkinci Bâyezîd Han, Kili ve Akkermân kalelerinin fethine çıktığında, Baba Dağına gelince; sâlih kimselerden bâzıları; “Pâdişâhım! Burada Sarı Saltuk adına nûrlu bir türbe vardı. Kâfirler yıkıp üzerine taş, toprak, çöp dökerek kabrini kaybettiler.” diye şikâyette bulundular. Sultan Bâyezîd-i Velî o mezbeleliğe gitti. Bir seccâde üzerinde Kara Şems (Şemseddîn Sivâsî) ile ikişer rekat namaz kılıp hakîkatı öğrenmek üzere o gece istihâreye yattı. Hemen Sarı Saltuk, sarı renkli sakallı ve yeşil sarığı ile görünüp; “Yâ Bâyezîd! Hoş geldin. Akkermân ve Kili kalelerini ve vilâyetlerini Boğdan kâfirleri elinden harp yapmadan fethedeceksin. Oğulların Mekke ve Medîne’ye hizmet edecek. Beni bu pislikten kurtar.” dedi. Sultan uyanınca; Kara Şems’e; “Efendi! Gördüğün rüyâyı bir kâğıda yaz. Ben de yazayım. Şeyhülislâma gönderelim. Bakalım ne cevap verir.” dedi. Herbiri gördükleri istihâreyi yazıp mühürlü olarak şeyhülislâma gönderdiler. Allahü teâlânın hikmeti ikisinin de görüp anlattıkları rüyâ aynıydı. Şeyhülislâm hemen; “Padişâhım! O yere büyük bir türbe yaptırasın.” diye haber gönderdi. Sultan Bâyezîd Han, o yeri temizlettirdi. Temizlenirken üzerinde; “Hâzâ Kabr-i Saltuk Bey Seyyid Muhammed Gâzi” diye yazılmış bir mermer sanduka göründü. Mîmâr ve mühendisler toplanıp nûrlu bir türbe ve câmi ile diğer hayır yerlerinin inşâsına başladılar. Bâyezîd Han, Kili ve Akkerman kalelerini hakîkaten harpsiz fethedip, oraların fâtihi oldu. Zaferle Baba Dağına döndü. Bir sene orada kışladı. Etrâfı düzene koyup, Baba Dağı şehrini îmâr etti. Bütün hayır yerlerini Baba Sultan’a vakfetti.
 
Eviyâ Çelebi, burayı ziyâretten sonra kapısına;
 
“Hazret-i Sultan Saltuk’u ziyâret eyledik
Çok şükür şimdi görüp Hakk’a ibâdet eyledik.”
 
beytini yazdığını haber vermektedir.
 
Kânûnî Sultan Süleymân Han da 1538 senesindeki seferde onun Baba Dağındaki türbesini ziyâret edip hayır ve hasenâtta bulundu.
 
Sarı Saltuk’un edebiyâtımızda da mühim yeri vardır. Hayâtı destânî şekilde de olsa Saltuknâme adındaki eserde geniş olarak ele alınmıştır. Kitabın ortaya çıkışında Cem Sultan’ın rolü pek büyüktür. Fâtih Sultan Muhammed Han, Uzun Hasan üzerine sefere çıkarken Cem Sultan’ı Edirne’ye göndermişti. Edirne'den Baba Dağına geçen Cem Sultan, Sarı Saltuk’un menkıbelerini dinleyip, hayran kalmıştır. Bunun üzerine maiyyetinde bulunan Ebü’l-Hayr-ı Rûmî’yi vazifelendirerek bu menkıbeleri derlemesini istemiştir. Müellif, Anadolu ve Rumeli’yi adım adım dolaşıp Saltuknâme’yi yedi senede üç cild hâlinde yazmıştır.
 
1) Kâmûs-ül-A’lâm; c.4, s.2916
2) Selçuklular Zamânında Türkiye; s.581
3) İbn-i Battûta; s.345
4) Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi; c.3, s.971
5) Saltuknâme  
 

Girit’teki Kadirî Tekkeleri - Edebali KARABIYIK

Girit’teki Kadirî Tekkeleri -Edebali KARABIYIK

Pir-i Türkistan Ahmet Yesevî Hazretlerinin “Şu ata bin, batıya doğru git. Atının durduğu yerde in ve hizmete başla!” fermanıyla Anadolu ve Rumeli’ye akın eden tasavvuf zümreleri, yeni fethedilen yerleri şenlendiriyor, İslam kültürünü tanıtmaya başlıyorlardı.


Çok cazip bir şekilde tanıtılan bu kültür sayesinde, yerli halkın Müslümanlaşmasını kolaylaştırmış oluyorlardı. “Horasan Erenleri”, ”Türkmen Babaları”, “Ahî Babaları” olarak da bilinen bu zümreler, yol kenarlarına, ıssız yerlere kurdukları tekke ve zaviyelerle yerli halka, gelip geçen yolculara en güzel şekilde hizmet sunuyor; fakirlerin, yolda kalmışların, kimsesizlerin, hastaların yardımlarına koşuyorlar ve böylece gönülleri fethediyor, bu insanların kendi istekleriyle Müslüman olmalarını sağlıyorlardı. İslam’ı tasavvuf yoluyla ruhunun derinliklerine işleyen bu gönül insanlarının ve onların kurduğu tekke ve zaviyelerin Anadolu ve Rumeli’nin fethinde büyük katkıları olmuştur. Sadece fetihlerde değil söz konusu toprakların imâr ve iskânında, siyâsî ve iktisadî hayatın düzenlenmesinde, sosyal ve kültürel hayatın zenginleştirilmesinde de çok önemli katkılar sağlamışlardır.(1)
250 yılı aşkın bir süre Osmanlı idaresinde kalan Girit’in fethedilmesi ve İslamlaşması da Anadolu’dan Rumeli’den pek farklı olmamış, burada da tasavvufî zümrelerin katkısı büyük olmuştur. Girit’in fethinden bir süre önce Kadirîliğin Rumiyye kolunun kurucusu İsmail Rumî (ö.1053/1643), piri Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin “Yâ Rumî! Rum’a git, tarikatımı orada neşret!” manevi işareti ile Anadolu, Mısır ve Rumeli’de tekkeler kurmanın yanında Girit’te de bir tekke kurmuş ve birçok halife görevlendirerek adadan ayrılmıştır.
Bu tasavvuf ehli gönül erleri yerli halk tarafından o kadar sevilmişlerdir ki kendilerine şiar edindikleri Yunus Emre Hazretlerinin “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin, yüzün yumaz değil.”  nutku, yerli halkın dilinde ve gönlünde  “Hilyus tekkedes ke camya/Na htisis ya na yasis/Afu emena tiranas/Ola hamena tasis (Bin tekke cami yaptırsan/Hayatının bahşı için/Sen bana eziyet ettikçe/Her şeyini yitirmişsin.)” şeklinde makes bulmuştur.(2)
Kadirîlik, Girit adasında Kandiye, Resmo ve Hanya’da kendisini göstermiştir. Evliya Çelebi’ye göre, fetihten sonra Kandiye kalesine Abdülkadir Geylanî (k.s) yolundan bir şeyh gelerek dervişleri ile birlikte zikir halkaları kurmuştur. Her gün büyük topluluklar halinde gönül sohbetleri edilmiştir.(3)
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’ndeki kayıtlardan Kandiye’de üç tane Kadirî tekkesinin olduğunu öğreniyoruz. İlki Şeyh Ali Efendi Zaviyesi, ikincisi Arif Baba Dergahı’dır. Şeyh Ali Efendi Zaviyesi, Tophane’deki Kadirîhane şeyhlerinin birinden hilafet aldığı belirtilen Hanyalı Ali Efendi tarafından (ö.1205/1794) 18.asırda Kandiye’de kurulmuştur.(4) Esasen Şeyh Hacı Muhammed Efendi tarafından tesis olunan ve Tophane Tekkesi diye de bilinen tekkenin 19. asrın sonlarına kadar faal olduğu bilinmektedir.
Arif Baba Dergâhı’na gelince, burada 1856 yılında Şeyh Mustafa Arif Efendi irşad postunda olup, 1863 yılında tekkenin ikmâl ve tamiri için yazı çıkarılmıştır.(5)
Kandiye’deki üçüncü tekke ise Burhan Baba Dergahı’dır. 1921 yılına ait kararda Burhan Baba Dergahı’nın vakıf şartları gereğince söz konusu tekkede sadece Kadirî adâb ve erkânının uygulanması gerekmektedir. Ancak tekkeyi yöneten Sakalaki Timur Efendi, Rifaî yoluna mensuptur. Sonradan anlaşıldığı kadarıyla Sakalaki Timur, tekkede Kadirî usulüne uymayıp Rifaî adâbını uygulamak istemiştir.(6)  Bunun üzerine tarikata mensup kırk dokuz kişi imza toplayarak dergâha Kadirî yolundan birinin atanmasını talep etmişlerdir.
Tarikatın Hanya’daki faaliyetlerine gelince, BOA’daki kayıtlara göre Hanya’daki Kadirî Tekkesi’nin müessisi Şeyh Süleyman Efendi’dir. Süleyman Efendi aynı zamanda Hz.Peygamber’in (s.a.s) soyundan gelmekte olup, Hanya “Reis’ül-Meşayıhı” yahut “Şeyhü’l-Meşayıhı”(Şeyhlerin Başkanı) ünvanına da sahiptir.(7)
Resmo’da da Kadirîliğin faaliyet gösterdiğini belirtmiştik. Şehirde Valide Sultan’ın Resmo Kalesi dışındaki Pir Abdülkadir Geylanî(K.S)’nin cami, imaret ve tekkesine bazı gelirler vakfettiği belirtilmiştir.(8) Resmo’da, tarikatın Rumiyye kolu da etkili olmuştur. Şöyle ki, Girit’te bu kolun müessi olan İsmail Rumî’nin bir tekke kurduğu ve burada görevlendirdiği halifelerinin gayr-i müslim halk tarafından şehit edilmesi üzerine İstanbul Fatih semtindeki Körükçü Tekkesi’ni kuran halifesi Körükçü Mehmet Efendi’yi adaya gönderdiği ve bu zâttan sonra pek çok şeyhin burada postnişinlik yaptığı bilinmektedir.
Tespit edildiği kadarıyla adada Bektaşîliğe bağlı 10, Halvetîliğe 7, Celvetîliğe 1, Mevlevîliğe 1, Kadirîliğe 8, Nakşbendîliğe 4, Bayramîliğe 1 ve tarikatı tespit olunamayanlara bağlı 6 tekke olmak üzere toplam 38 tekke faaliyet göstermiştir.(9) Bu sonuçlara göre adada en etkili olan tarikat Bektaşîlik olup ikinci sırayı Kadirîlik ve üçüncü sırayı da Halvetîlik almaktadır.
Ayrıca, Girit’te Kadirîliği temsil ettiği bilinen üç sûfî şair vardır. Bunlar: Râmiz el-Kadirî, Aşkî ve Yahya Kamî’dir. Divan’nında başta Hz.Peygamber (s.a.s) Efendimiz olmak üzere Ehl-i Beyt’e ve bilhassa Hz. Ali’ye (k.v) yer veren Aşkî’nin bağlı bulunduğu Kadiriyye tarîkatı ile ilgili bir şiiri şöyledir:
Kutb-ı âlem pirimiz
İsm-i a’zam gülümüz
Cümle dilde ismimiz
Kadirîyiz Kâdirî
İmam Hüseyn aşkına
Ergör Mevlam sırrına
Canlar fedâ yoluna
Kadirîyiz Kadirî
Esrârullah mahzeni
Açıldı Hak gülşeni
Ehlullâhın sultânı
Kadirîyiz Kadirî
Cedd-i Resul ol veli
Yoludur sırr-ı Ali
Mesrur et cân u dili
Kadirîyiz Kadirî
Derviş Aşkî bendeni
Esirge bîçâreni
Fedâdır cân u teni
Kadirîyiz Kadirî (10)
z
Dipnotlar
1. Selami Şimşek, Dünden Bugüne Girit’te Türk Tasavvuf Kültürü,Doğu Kitabevi,İstanbul.,s.11
2. Şimşek,a.g.e.,s.13
3. Evliya Çelebi,Evliya Çelebi Seyahatnamesi,Haz.Seyit Ali Kahraman,C.VIII,s.225-239
4. BOA,C.EV., Dosya No:158, Gömlek No:7873,1551209
5. BOA,MUL,Dosya No:790,Gömlek No:29,18Ra1280
6. Melike Kara,Girit Kandiye’deki Müslüman Azınlık Cemaati,Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,Mersin Üniv.Sos.Bil.Enst.,2007.,s112
7. BOA,İML.,Dosya No:5,Gömlek No:1310/N-21,20 N 1310
8. A.Nükhet Adıyeke,Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı,s.105
9. Selami Şimşek,a.g.e.,s.192
10. Aşkî,Divan,vr.73b-74a.

Rumeli’de Aleviler(Trakya ve Balkanlar)

Rumeli’de Aleviler(Trakya ve Balkanlar)

Hacı Bektaş-ı Veli hakka yürüdükten sonra tarikatı derleyen, toparlayan ve düzenleyen Pir Balım Sultan Dimetokalı’ydı. Dimetoka şu an Yunanistan sınırları içerisinde kalan bir şehir. İsmini sık sık duyduğumuz meşhur Kızıldeli Sultan Gümülcine’de faaliyet göstermişti. Gümülcine de şu an Yunanistan sınırlarında. Meşhur Harabati Baba Kalkandelen(Makedonya)’da; Demir Baba, Elmalı Baba, Otman Baba, Ali Koç Baba ve Doğu Anadolu’da da aşiret ismi, ocak ismi olarak varlığını koruyan Sarı Saltuk Bulgaristan’da faaliyet göstermiştir. Abdülhamit döneminde Arnavutluk topraklarında Bektaşiliğin resmi din olarak kabul edilmesi teklif edilmişti ancak baskıcı Osmanlı zihniyeti bunu reddetmişti. Dünya üzerinde Alevi-Bektaşi mezhebini resmi olarak tanıyan tek ülke ise Arnavutluk’tur. Sadece Arnavutlar değil, Anadolu’da Şahkulu isyanıyla, Akkoyunlular içinde barınarak veya başka herhangi bir şekilde Şah İsmail’e destek veren Türkmenler de Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya topraklarına sürülerek orada süreklerini devam ettirmişlerdir. Bugün Bulgaristan’da bulunan Karallar, Köçekli, Işıklı, Salmanlı, Sindelli, Mihmadlu, Muslucalı, Balabanlı gibi köy isimleri, Akkoyunlu devletinin ardılı olan ve Şah İsmail’e destek ver Bozulus Türkmen aşireti içerisinde yer alan Türkmen obalarının isimleridir. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde de tapu tahrir defterleri kayıtlarında Bozulus Türkmenleri’nin Rumeli’de yerleştirildiği yazmaktadır. Trakya ve Balkan topraklarında yani genel manada Rumeli’de Alevi-Bektaşi tekkelerini ve köylerini burada toplayarak güzel bir konu oluşturabiliriz. Ben Rumeli’deki Alevi-Bektaşi tekkelerini yazarak başlayayım.
ARNAVUTLUK:
1. ABİDİN BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Leskovik’tedir.
2. ALİ BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri’dedir.
3. ALİ BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Bastivan’dedir.
4. ALİ POTİVAN TEKKESİ : Arnavutluk’tadir.
5. ASİM TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri’dedir
6. AZİZ ALİ BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri Nevrakta
7. BABA KAMBER TEKKESİ : Arnavutluk / Berat ‘dedir
8. BACKA TEKKESİ : Arnavutluk / Backa’dadir.
9. BACKA TEKKESİ : Arnavutluk / Frasari’dedir
10. BALİM SULTAN TEKKESİ : Arnavutluk / Martenes’dedir
11. BARUCİ TEKKESİ : Arnavutluk / İstaria’dadir.
12. BERMAS TEKKESİ : Arnavutluk / Kolonya’dadir.
13. DRİZAR TEKKESİ : Arnavutluk / Drizar’dadir.
14. DUKA TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri ‘dedir
15. DUSK TEKKESİ : Arnavutluk / Grobova’dadir.
16. FUSA KURİYES TEKKESİ : Arnavutluk / Kruya’dadir.
17. GLAVA TEKKESİ : Arnavutluk / Glava’dadir.
18. GORUCE TEKKELERİ : Arnavutluk / Goruce’de dort tekke vardir.
19. GRESİTZA TEKKESİ : Arnavutluk / Gresitza’dadir.
20. GUMANİ TEKKESİ : Arnavutluk / Gumani’dedir
21. HACİ SULEYMAN BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri ‘dedir.
22. HACİ HUSEYİN BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Martenes’dedir
23. HAYDAR BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Konica’dadir.
24. HAYDAR BABA TEKKESİ : Arnavutluk / İskodra’dadir.
25. İSTARYA TEKKESİ : Arnavutluk / Kolonya’dadir.
26. KAMBER BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Kicok’tadir.
27. KANURUM TEKKESİ : Arnavutluk / Kolonya’dadir.
28. KAPANİ TEKKESİ : Arnavutluk / Kapani’dedir
29. KESERAKA TEKKESİ : Arnavutluk / Premet’dedir
30. KESTREKA TEKKESİ : Arnavutluk / Kolonya’dadir.
31. KİRACOVA TEKKESİ : Arnavutluk / Kolonya’dadir.
32. KHOUTEH TEKKESİ : Arnavutluk / Gorice’dedir.
33. KİATOROM TEKKESİ : Arnavutluk / Gorice’dedir.
34. KOMARİ TEKKESİ : Arnavutluk / Komari’dedir.
35. KOSUDAN TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri’dedir.
36. KRAHAS TEKKESİ : Arnavutluk / Malakastra’dadir.
37. KREMENAR TEKKESİ : Arnavutluk / Kremenar’dadir.
38. KRUYA TEKKESİ : Arnavutluk / Kuriya’dadir.
39. KUC TEKKESİ : Arnavutluk / Gorice’dedir
40. LAPOLETS TEKKESİ : Arnavutkuk / Lapolets’dedir
41. MALİ KURİYES TEKKESİ : Arnavutluk / Kuriya’dadir.
42. MARİCAN TEKKESİ : Arnavutluk / Marican’dadir.
43. MELCAN TEKKESİ : Arnavutluk / Melcan’dadir.
44. METAN TEKKESİ : Arnavutluk / Nepraviste’dedir
45. MUSTAFA BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Elbasan’dadir.
46. NEMALİYE TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri’dedir.
47. OSMAN ZEZE TEKKESİ : Arnavutluk’tadir.
48. PİRİSTA TEKKESİ : Arnavutluk / Pirista’dadir.
49. PREMETİ TEKKESİ : Arnavutluk / Premet’dedir
50. RABİA TEKKESİ : Arnavutluk’tadir.
51. RİFAT BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Kuta’dadir.
52. SİANOLAS TEKKESİ : Arnavutluk / Barmas’dadir.
53. SUKA TEKKESİ : Arnavutluk / Pirsta ‘dadir.
54. SEYH NASİBİ TEKKESİ : Arnavutluk / Fraseri’dedir
55. SİMİRDEN TEKKESİ : Arnavutluk / Tomaritza’dadir.
56. TOMAR TEKKESİ : Arnavutluk / Tomar’dadir.
57. TREPEL TEKKESİ : Arnavutluk / Trepel’dedir
58. TURAN TEKKESİ : Arnavutluk / Melcan’dadir.
59. TURAN TEKKESİ : Arnavutluk / Gorice’dedir.
60. VELİKİOT TEKKESİ : Arnavutluk / Velikiot’dedir.
61. VELİKOY TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri ‘dedir.
62. YUSUF BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Baltaca’dadir.
63. ZEYNEL ABİDİN BABA TEKKESİ : Arnavutluk / Ergiri’dedir.
BULGARİSTAN:
1. Demir Baba tekkesi – Mumcular köyü / Sveştari / Kemaller ilçesi / İsperih / Razgrad ili
2. Hüseyin Baba tekkesi – Voden Milli parkı; Adaköy köyü yakınları / Ostrovo / Zavet ilçesi, Razgrad ili
3. Ali Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
4. Koçlu Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
5. Hüseyin Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
6. Hasan Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
7. Hazır Nazır Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
8. Yoksuz Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
9. Topuz Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi / Sleven ili
10. Alvan Baba türbesi – Alvanlar köyü / Yablanovo / Kotel ilçesi, Sleven ili
11. Akyazılı Sultan tekkesi – Tekke köy / Obroçşite / Balçik ilçesi / Dobriç ili
12. Mustafa Kanaat Baba tekkesi – Kapaklı / Aleksandriya köyü Kruşari ilçesi / Dobriç ili / Maaleesef iki yıl önce Bulgarlar tarafından kiliseye döndürüldü, tekke yıkıldı
13. Softa Baba tekkesi – Tutrakan / Silistra ili
14. Deniz Ali Baba tekkesi – Denizler / Varnentsi köyü / Tutrakan ilçesi / Silistra ili
15. Musa Baba tekkesi – Tekke Kozuca / İzbul köyü Yeni Pazar / Novi Pazar ilçesi / Şumen ili
16. İsa Baba tekkesi – Tekke Kozuca / İzbul köyü / Yeni Pazar / Novi Pazar ilçesi / Şumen ili
17. Seyyit Baba tekkesi – Koşu kavak / Krumovgrad / Kırcaali ili
18. Hasan Baba türbesi – Babalar / Baştino köyü / Kırcaali ili
19. Gazi Ali Baba tekkesi – Ryahovtsite köyü / Sevlievo ilçesi / Gabrovo ili
20. Hamza Baba tekkesi – Tekke / Bogomil köyü / Harmanlı ilçesi / Haskovo ili
21. Ali Baba tekkesi – Malevo köyü / Haskovo ili
22. Otman Baba tekkesi – Tekke köyü / Haskovo ili
23. İsman Baba tekkesi – Çalı köy / Vrelo / Mestanlı ilçesi / Momçilgrad / Kırcaali ili
24. Hamza Baba tekkesi – Petrovo köyü / Eski zağara ili /Stara Zagora
25. Yamur Baba türbesi – Dajdovnik köyü / Kırcaali ili
26. Ahat Baba türbesi – Kircaali ili
27. Elmalı Baba tekkesi – Mandacı köyü / Bivolyane / Mesatnli ilçesi / Momçilgrad / Kırcaali ili
28. Nazır Baba türbesi – Kırcaali ili
29. Hızır Baba tekkesi – Karallar(Gorna Krepost) köyü / Kırcaali ili
30. Nalbant Baba türbesi – Raven köyü / Mesatnlı ilçesi / Momçilgrad / Kırcaali ili
31. İbrahim Baba türbesi – Raven köyü / Mestanlı ilcesi / Momçilgrad / Kircaali ili
32. Kıdemli Baba tekkesi – Grafitovo köyü / Yeni Zağara / Nova zagora ilçesi /Stara Zagora ili
33. Kız Ana tekkesi – Momino köyü / Tırgovişte ili
34. Аli Koç Baba tekkesi – Niğbolu / Nikopol
35. Baali Baba tekkesi – Sofya
36. Enihan Baba türbesi– Davidkovo köyü / Smolyan ili
37. Saruhan Baba türbesi – Momçilovtsi köyü / Smolyan ili
38. Şeyh İsen türbesi – Smolyan
39. Ayvaz Baba türbesi – Skobelevo köyü / Plovdiv ili
40. Malkoç Baba türbesi – Burya köyü /Pleven ili
41. Saadettin Baba türbesi –Vidin
42. Hüseyin Baba türbesi – Golyamo Sokolovo, Tırgovişte ili
43. Hüsem Baba türbesi – Tekke mahallesi, Tırgovişte ili
44. Sinan Baba türbesi – Sinan köyü / Pomen /Ruse ili
45. Mustafa Baba türbesi – Sinan köyü / Pomen /Ruse ili
46. Hızır Baba türbesi– Sinan köyü / Pomen /Ruse ili
47. Reis Baba türbesi – Bolyarovo köyü /Plovdiv ili Tırgovişte ili
49. Baba Kondu türbesi – Tırgovişte
50. Musa Baba türbesi – Işıklar köyü / Samuil / Razgrad ili
51. Mümün Baba türbesi – Bogomilovo köyü / Eskı Zağara /Stara Zagora ili
YUNANİSTAN: 
1. AHİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Ferecik’dedir.
2. ALASONYA TEKKESİ : Yunanistan / Alasonya’dadir.
3. ALİ BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Debre’dedir .
4. ALİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Uzuncaabad ‘dadir.
5. ALİ KULU TEKKESİ : Yunanistan / Agya’dadir.
6. ALİ SULTAN TEKKESİ : Yunanistan / Teselya’dadir. Hristiyanlar tarafindan ” Aya Yorgi” ismi ile ziyaret edilir.
7. AYDİN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Kesriye’dedir.
8. BAHCE TEKKESİ : Yunanistan / Sarigol Topcular Koyundedir.
9. BALLİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Tatar’dadir.
10. BİNBİR OKLU AHMET BABA TEKKESİ : Yunanistan / Pinarhisar’dadir.
11. BUHUR TEKKESİ : Yunanistan / İnebahti’dadir.
12. CUMA TEKKESİ : Yunanistan’dadir.
13. DEMİRBEYLİ TEKKESİ : Yunanistan / Gumulcine’dedir.
14. ELMALİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Sultanyeri’dedir.
15. ESKİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Zagra’dadir.
16. GAZİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / İneli’dedir.
17. GAZİLER TEKKESİ : Yunanistan / Ferecik’dedir.
18. HANYA DERGAHİ : Yunanistan / Girit / Hanya’dadir.
19. HASAN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Tempo vadisindedir.
20. HASAN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Girit / Resmo’dadir.
21. HASİP BABA TEKKESİ : Yunanistan / Yenice Karasu’dadir.
22. HASTA BABA TEKKESİ : Yunanistan / Giritli’dedir.
23. HİZİR BABA TEKKESİ : Yunanistan / Marki’dedir.
24. HORASANLİ ALİ BABA DERGAHİ : Yunanistan / Girit Kandiye’dedir.
25. İBRAHİM BABA DERGAHİ : Yunanistan / Girit’tedir.
26. İSMAİL BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Usturumca’dadir.
27. KADEMLİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Zagra’dadir.
28. KANDİYE AY VLAS DERGAHİ : Yunanistan / Girit Kandiye Ayvlas Koyundedir.
29. KATERİN TEKKESİ : Yunanistan / Katerin’dedir.
30. KESRİYE TEKKESİ : Yunanistan / Kesriye’dedir.
31. KİRKLAR TEKKESİ : Yunanistan / Yenice Karasu’dadir.
32. KOPEKLİ SİRACA BABA TEKKESİ : Yunanistan / Ferecik’dedir.
33. KUTUKLU TEKKESİ : Yunanistan / Yenice Karasu’dadir.
34. LESKOVİK TEKKESİ : Yunanistan / Leskovik’tedir.
35. MAGARALİKOY DERGAHİ : Yunanistan / Girit / Kandiye’dedir.
36. MEMİ BABA TEKKESİ : Yunanistan / Bucak’dadir.
37. MUMİN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Zagra’dadir.
38. MURSEL BABA TEKKESİ : Yunanistan / Dimetoka’dadir.
39. ODRA DERGAHİ : Yunanistan / Lapsista’dadir.
40. OSMAN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Uzuncaabad’dadir.
41. RENİ TEKKESİ : Yunanistan / Teselya’dadir.
42. RESMO DERGAHİ : Yunanistan / Girit Resmo’dadir.
43. RUSTEM BABA TEKKESİ : Yunanistan / Ferecik’dedir.
44. SANCAKTAR BABA TEKKESİ : Yunanistan / Marki’dedir.
45. SARİGOL TEKKELERİ : Yunanistan / Sarigol Kocana’da 4 Bektasi tekkesi vardir.
46. SELANİK BABA TEKKESİ : Yunanistan / Selanik’tedir.
47. SEYYİT ALİ SULTAN DERGAHİ : Yunanistan / Dimetoka’dadir. 1402 dolaylarinda hakka yuruyen (olen) Bektasi ulusudur. Yatiri Yunanistan’da Dimetoka’da kendi adiyla anilan Kizildeli irmagi kiyisindadir.
48. SAHİN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Kopekli Koyundedir.
49. TİRHALA TEKKESİ : Yunanistan / Tirhala’dadir.
50. TİMUR BABA TEKKESİ : Yunanistan / Cirmen’dedir.
51. TASLİK TEKKESİ : Yunanistan / Marki’dedir.
52. UC CESMELER TEKKESİ : Yunanistan / Selanik’tedir.
53. VODİNE TEKKESİ : Yunanistan / Selanik’tedir.
54. VODORİNA TEKKESİ : Yunanistan / Kesriye’dedir
55. YARAN BABA TEKKESİ : Yunanistan / Zagra’dadir.
56. YORUK BABA TEKKESİ : Yunanistan / Kirikkala’dadir. 
ESKİ YUGOSLAVYA:
1. GRADİSTA TEKKESİ : Yugoslavya / Gradista’dadir.
2. HACİ ADEM VECHİ BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Prizen’dedir.
3. HACE BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Koprulu’dedir.
4. HAMZA BABA TEKKESİ : Yugoslavya / İstip’tedir.
5. HİDİR BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Kirsova’dadir.
6. HUSEYİN BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Manastir’dadir.
7. İSMAİL BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Usturumca’dadir.
8. İZVORNİK TEKKESİ : Yugoslavya / İzvornik’dedir.
9. KANATLAR TEKKESİ : Yugoslavya / Manastir Pirlepe Koyundedir.
10. KARAC AHMET TEKKESİ : Yugoslavya / Uskup Komonova’dadir.
11. KİRCOVA TEKKESİ : Yugoslavya / Kircova’dadir.
12. KONYİC TEKKESİ : Yugoslavya / Konyic’tedir
13. KOYUN BABA TEKKESİ : Yugoslavya Kalkandelen Sipkovitsa’dadir.
14. MUSTAFA BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Uskup’tedir.
15. MOSTAR TEKKESİ : Yugoslavya / Mostar Bologay’dadir.
16. PRİZREND TEKKESİ : Yugoslavya / Yakova’dadir.
17. SARİ SALTİK TEKKESİ : Yugoslavya / Ohri Golu kiyisinda Hiristiyanlar tarafindan ”Aya Naum” olarak bilinir.
18. SULEYMAN BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Uskup’tedir.
19. SERSEM ALİ BABA TEKKESİ /HARABATİ BABA TEKKESİ : Yugoslavya Mekadonya Tetova’dadir. Harabati Baba’da buradadir. Ali adi “Elyas/ İlyas adiyla ozdestirildigi icin Hiristiyanlarca da ziyaret saygi duyulan bir merkez olmustur. Haci Bektas soyundan Kalender Celebi’nin ayaklanmasindan sonra Haci Bektas Dergahi’nin Anadolu halki uzerindeki etkisini zayiflatmak amaciyla Padisah Kanuni sultan Suleyman tarafindan 1551 tarihinde Haci Bektas Dergahina Baba olarak atanir. Orada fikir degistirir ve irsad olur. Dergahta Babagan (Mucerret Baba) kolunun ortaya cikmasi Sersem Ali Babayla baslar.
20. SEYH HAFİZ BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Yakova’dadir.
21. TUZLA TEKKESİ : Yugoslavya / Tuzla’dadir.
22. YAKOVA TEKKESİ / SEMSEDDİN BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Yakova’dadir.
23. YARAR BABA TEKKESİ : Yugoslavya / Kalkandelen’dedir.
Yugoslavya’da Bosna bolgesinde de Bektasi tekkeleri ve yatirlari bulunmaktadi

BULGARİSTAN’DA DOĞU RODOP DAĞLARINDAKİ MESTANLI (Momçilgrad) KASABASI ÇEVRESİNDE BULUNAN TEKKELER, TÜRBELER ve BUNLARDA YAPILAN CEM TÖRENLERİ

BULGARİSTAN’DA DOĞU RODOP DAĞLARINDAKİ MESTANLI (Momçilgrad) KASABASI ÇEVRESİNDE BULUNAN TEKKELER, TÜRBELER ve BUNLARDA YAPILAN CEM TÖRENLERİ Mariya P. Nikolçovska (Çeviren: Ahmet Hezarfen)

BULGARİSTAN’DA DOĞU RODOP DAĞLARINDAKİ MESTANLI (Momçilgrad) KASABASI ÇEVRESİNDE BULUNAN TEKKELER, TÜRBELER ve BUNLARDA YAPILAN CEM TÖRENLERİ

Mariya P. Nikolçovska (Çeviren: Ahmet Hezarfen)


Mestanlı (Momçilgrad) İlçesi’nin dağlık bölgesi Damla Tepe (Zdravets) Kilise Tepe (Tsırkvin Vrıh) Omurcılar (Vrıh Sveti İliya) eteklerinde bir çok Alevi-Bektaşi köyleri bulunmaktadır. Bunlar: Mandacılar (Bivolyane) Aşağı Edirhan (Dolna Çobanka) Yukarı Çobanköy (Gorna Cobanka) Çomakova (Broş) Viyalo, Zornitsaköyleri olub bu köyler halkının tümü Alevi-Bektaşi olduğu gibi Kayabaşı köyü (Tatul) Raven, Devintsi köyleride Sünni ve Alevi karşımı köylerdir. Yalnız 20 Y.Y.’ın 2. Yarısından sonra yukarıda adı geçen Alevi-Bektaşi köylerinden bir çok ahali Mestanlı’nın MAMULİTSA Mahallesi’ne yerleşti.

Türkler bu halka “KIZILBAŞ” demektedir, oysa onlar Anadolu’da 13. Y.Y.’da Hacı Bektaş Veli tarafından kurulan “Bektaşi Tarikatı”na bağlılıkları nedeniyle kendilerine “BEKTAŞİ” demektedirler. Sünniler ile Aleviler arasındaki ayrılık 7. Y.Y.’da peygamberin ölümünden sonra ilk kez belirgin bir düşünce ayrılığı baş gösterdi, Muhammed’in amcası oğlu ve damadı Ali İbn-i Ebu Talib’in (602-661) hakkı olduğu, Ali’nin soyundan olanlara, Ali’yi imam olarak kabul edenlere “Şia”, Ali’yi tanrılaştıranlara genel anlamda “ALEVİ” adı verilmiştir.
Alevi-Bektaşilerin dinsel törenlerinde put perestlik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık’tan alınan bir çok öğe vardır. Bektaşiliğin temelinde eski kültlerden ateş, taş, ağaç, su kaynakları kültü olduğu gibi atalara saygı, Ali ve 12 İmam’a tapma, kendi aralarında gizli kardeşlik vardır. Aleviler, Sünniler tarafından soyutlanmış, kapalı dinsel toplumdur, her zaman marjinal olarak ve can güvenlikleri için, gizliliğe baş vurmak zorunda kalmışlardır.
14 Y.Y.’da Osmanlı Devleti yeni oluşturduğu Yeniçeri ordusunu Bektaşi tarikatına bağlıyarak Hacı Bektaş Veli’yi onun ideolojik eğitici ve koruyucusu haline getirdi, bu durum Sünni ortodoks Osmanlı İmparatorluğu’nda Bektaşiliğe karşı hoş görülü davranış sağladı. Bu yüzden Bektaşilik yeniçeri ordusunda ve halk kitlesi arasında güçlü bir yayılma ortamı bulduğu gibi Bektaşilik bir halk eğitimi olarak onaylandı.
Tahmin edildiğine göre Bektaşilik Bulgar topraklarında 15. Y.Y.’da Şeyh Bedrettin adıyla daha çok yayılma alanı buldu.
Şeyh Bedrettin adıyla daha çok yayılma alanı buldu. Şeyh Bedrettin Dobruca ve Deliorman’a geldi onun Hristiyanlara karşı açıkça dinler üstü bir tutum benimsemesi ve sosyal düşünce ve toprak mülkiyeti alanında devrimci tavırlar alması, 1416’da da derebeylik düzenine karşı ayaklanınca Müslüman, Hristiyan (Gagavuzlar) halk kitlesi gönüllü olarak peşine takılarak Çelebi Mehmed’in ordusuyla çarpışmak için Balkan’a yürüdüler.
Bektaşilik yeniçeri ordusuyla birleşince Rodoplar yöresinde İslamlığın yayılmasında onun dinsel silahı oldu, Doğu Rodop ahalisi arasında nüfusunu artırarak birçok yere tekke ve zaviyeler kurulmaya başlandı. Bu tekke ve zaviyelerde sürü sürü mürit ve dervişler yetişti, bunlar halk arasına dağıldılar. Padişah 2. Mahmut 1826’da Yeniçeri ordusunu kaldırınca Bektaşiliği de yasaklayarak tekkelerini kapatt.
15-18 Y.Y.’larda yeniçeri ordusundaki Bektaşi dervişleri halk arasında eren (evliya) olarak ünlenmiş, bunların kerametleri hala anlatılmaktadır.
Bektaşilerin erenlerine “Kırklar” denir, bunlar İran ili Horasan’dan gelerek dağ tepelerine yerleşmişler, bir ara Orta Rodoplar’da İnan dağın Yenihan tepesine toplanarak manda kurban edip çevirme yapmışlar, yemekten sonra geleceklerini saptamak için özel alametlerini çeşitli yönlere fırlatıp bunların düştüğü yere türbelerini bina etmiş Osman Baba (Otman Baba) çevirmede kullandıkları kazığı fırlatmış, bugünkü Tekkeköl (Trakiets) olan yere düşmüş, hemen orada bir çam ağacı çıkmış, Otman Baba gelip tekkesini oraya yapmış. Elmalı Babba bir elma fırlatmış Mandacılar (Bivolyane) köyün düşmüş, Elmalı  Babba da tekkesini oraya kurmuş. Bu iki tekke Doğu Rodoplarda çok ünlüdür. Çomakova (Broş) köyünde Balım Baba türbesi, Tekkeköy (Postnik) de Ahat Babba Tekkesi Bektaşilerce sım sık ziyaret edilir saygınlıkları çoktur.
Mandıracılar’daki tekkede bulunan bir mermer mezar taşında olan Arapça yazıda bunun Ahat Baba’nın oğlu Güner Baba’ya ilişkin olduğu en geç 17. Y.Y.’da yazılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Mestanlı (Momçilgrad) yöresinde Damla Tepe (Zdravets) ile Kilise Tepe (Tsarkvin vrıh) arasında aşağı derecede birkaç Bektaşi mezarı bulunmaktadır. Akçeli Tepe’de Akçeli Baba Türbesi vardır. Bunun üzerinde bir akça ağaç olduğundan ona bu ad verilmiştir. Su damlayan kayaya yakın Damlataş Tepesi’nde Yaran Baba Türbesi olup yakınında da Çomakova (Broş) Köyü’nde Balım Baba Türbesi’nin sınırdaşı Hüseyin Baba Türbesi’dir.
Son ilkbahar cemi yapılan Kazer Baba, buna Azgınca Baba da denir, burasının bayramında, ziyaret edenler kurban keser, getirilen hediyeler muzayede ile satılarak elde edilen parasıyla dövülmüş buğdaydan keşkek, etli pilav pişirirler, sonra yağmur duasına durup bir ağızdan amin derler. Bu törenlere kadın ve kızların katılması sakıncalıdır, onların inancına göre katılanlar hastalığı yakalanıp ölürmüş. Tarım işleri bittikten sonra güz cemleri başlar, bu cemlerde de yine kadın ve kızlara katılamaz yalız çok yaşlı kadınlar ilbahar cemlerine katılabilir. Kitlesel olarak ilkbahar cemi yapılan Mandacılar köyü civarındaki Elmalı Baba türbesidir.
Türbede altı mezar bulunmakta, sekiz köşeli tavanı olan bölümde peygamber Ali’nin eşi Fatma Ana türbesidir, Fatma Ana anne ve çocukların koruyucusu bilinir bu bakımdan ona çok saygı gösterilmektedir.
Mestanlı bölgesinde iki de kadın: İsan Baba ve Rukiye Baba türbeleri vardır.
İsan Baba’nın türbesi Vryala’da Rukiye Baba’nın ise Çakmaklar köyünde (Çakmaktsi)’dir bu iki türbe Sünniler tarafından da ziyaret edilir.
Güz cemleri, kalan ilkbahar toplantıları Raven, Kayabaşı (Tatul) ve Nanovtsi köylerinde yapılır. Son güz cemi nalbantların ve süvarilerin koruyucusu Nalbant Baba türbesinde yapılır. Söylentiye göre Ahat Baba hak dinin bayraktarı, dev gibi güçlü, sihirli özelliklerle ödüllendirilmiş, ölüleri diriltir, bir atlayışta Koca alanları aşan, dağdan dağa adımlayarak hak din uğruna savaşanlara yardıma gittiği, bastığı taşların üzerinde ayak izlerinin kaldığı türbesini yaparken kaldırdığı köşe taşında pençesinin kan izleri hala görülmekte, bu özelliğinden dolayı, çevredeki halk mezarındaki toprağı kutsal sayarak baş ağrısı ve başka hastalıkları giderip insanları sağlığa kavuşturduklarına inandıklarından oradan bol bol toprak alırlar.

Cem Dergisi, Mayıs 2001, Sayı: 109,  Sayfa: 11

BULGARİSTAN’DA DOĞU RODOP DAĞLARINDAKİ MESTANLI (Momçilgrad) KASABASI ÇEVRESİNDE BULUNAN TEKKELER, TÜRBELER ve BUNLARDA YAPILAN CEM TÖRENLERİ (Devamı)

Bulgar araştırmacıların Mariya P. Nikolçovska yukarıda adı geçen Doğu Rodop Sıradağları bölgesinde birçok tekke ve türbe bulunduğu, bunların çoğunun Alevi-Bektaşiler'e çok azının da Sünniler'e ilişkin olduğu, yalnız Sünniler'in köylerindeki Alevi-Bektaşi tekkelerinin pek bakımsız, Bektaşilere de bakım ve onarımlarına izin vermedikleri, bu tekke ve türbelerde yılın belirli günlerinde Alevi-Bektaşiler toplanarak Nevruzda İmam Ali'nin doğum günü, 10 Muharrem'de İmam Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi Aşure günü, Hıdırellez, Kasım Doksanı-Acı-Su, Yedi Kızlar Aşı, Sayacılar-Camalcılar (Erkek karnavalı) törenlerini yaparken saz çalıp nefes söylemektedirler, diyor.

MESTANLI (Momçilgrad) YÖRESİNDEKİ TEKKE VE TÜRBELER
1-         Dambala (Damla Taş) Akçeli tepe eteğinde Akçeli Baba Türbesi.
2-         Şifalı kaplıcalara yakın Dambalanın Yaran Baba Türbesi
3-         Çomakovo (Broş) köyü arazisinde Balım Baba Türbesi
4-         Bivolyane (Mandacılar) köyü civarında kilise tepede Hüseyin Baba
5-         Gorno Tozlar (yukarı-toz) Köyü üzerinde Gedik Baba Türbesi. Yukarıdaki türbelerde yaz mevsimi cemleri yapılmaktadır. Aşağıdaki türbelerde güz mevsimi cemleri yapılmaktadır.
6-         Bivolyane (Mandacılar) Köyünde Elmalı Baba Türbesi
7-         Dolna Çobanka Köyü kazerler mevkiinde Kazer Baba Türbesi
8-         Başka yere göçen Omurcılar Köyü yanında Devintsi Köyü üzerinde Omur Baba Türbesi
9-        Dolna Çobanka Köyü'nün Kedicik mevkiinde Koca Meşe Türbesi olup burada Kamberler Cemi yapılmaktadır.
10-       Borovo (Çam-Dere) Köyü yanında Abalı Baba yahut Abalar Baba türbesinde ünlü Gavunlar Cemi yapılmaktadır.
11-       Devintsi Köyü üzerinde Zeki Baba Türbesi bulunmaktadır.
12-       Vryalo Köyü yanında İsman Baba (kadın baba) Türbesi buna İsman Ana da denir, burada Çalköy cemi yapılır.
I3-        TatuI (kaya-başı) Köyü yanında Acı oluk mevkiinde İbrahim
Baba Türbesi vardır.
14-       Gorna Çobanka (Çoban-Köy) Köyü yanında Kedçal mevkiinde İbrahim Baba Türbesi olup burada büyük kedçal cemi yapılmaktadır.
15-       Sünni köyü Plenitsa çevresi Ke-dikçal mevkiinde Nalbant Baba Türbesi bulunup bakımını Aleviler yapmaktadır.
16-       Varbişte (Bayramlar) Köyü yanında Taş Erli Baba Türbesi olup iki yıldan beri Bayramlar Cemi yapılmaktadır.
17-       Nanovitse Köyü üzerinde büyük-yaran ve küçük-yaran Türbeleri olup Aleviler tarafından saygıyla ziyaret edilmektedir.

KOŞU-KAVAK (Krumovgrad) YÖRESİNDEKİ TEKKELER
18-       Koşu-Kavak yanında Seyyid Baba Türbesi olup Sünni ve Aleviler tarafından ziyaret edilmektedir.
19-       Dıjdovnik (Ömer oğulları-Yağmurlar) Köyü yanında Yağmur Baba Türbesi Alevi lerce ziyaret edilmektedir.
20-       Doborsko Köyü çevresinde Celeve ile Kran tepelerde bulunan türbelere Aleviler ziyaret yapmaktadır.
21-       Doborsko Köyü arazisindeki iki türbe Aleviler'ce çok saygındır.
22-       Yine Doborsko Köyü Aleviler'ince Çal Köyündeki eski cami yanındaki türbe de kutsal sayılmaktadır.
23-       Padalo Köyü arazisindeki iki türbe Doborsko ve Çuçuliga yöresi Alevilerince ziyaret edildiği gibi birine de Sünniler sahip çıkmaktadır.
24-       Bubino Koyu çevresinde iki tür be olup birisi Sünni din bilgini bir efendi olup diğerine Orta-Köy (İvaylovgrad) ilçesi Çuçiliga Köyü Alevilerince çok saygı gösterilmekte, bu köye kadar doğudaki Alevi sınırı ulaşmaktadır.

KIRCAALİ (Kırcali) YÖRESİNDEKİ TEKKELER
25-       Baştino (Babalar) Köyü yanında Hasan Baba türbesi vardır, burasının Alevileri "Babaî" olup bu yöredeki diğer Alevilerin çoğu Bektaşi-dirlcr.
26-       Gorna Krepost (Tekke köyü) köyündeki Hızır Baba Türbesinde Ba-bailer burada ilkbahar Cemi yapmaktadır.
27-       Broş (Tekke) Köyü yanındaki  türbe Ali Baba'nındır. Burada Cem'den önce panayır yapılmakta. Aleviler Bektaşi olup şeriata göre mevlit okutmaktadırlar.
28-       Bolyartsi Köyü yanındaki Saran Baba Türbesi-Babai
29-       Zvezdelina (kaya altı) köyü yanında Nazar Baba ve Gaip Baba adında iki türbe vardır
30-       Siroko pole köyü yanında Alevilerce saygı gören Sürmeli Baba Türbesi vardır.

Bu bölgede kimlere ilişkin, adı belli olmayan birçok türbe vardır.

Cem Dergisi, Nisan 2001, Sayı: 108,  Sayfa: 24


Kitap

Deliorman’ın Koca Çınarı: AHMET HEZARFEN, (YAŞAMI, ALIŞMALARI, ANILARI, YAZILARINDAN ÖRNEKLER),  AYHAN AYDIN, Niyaz Yayınları, 2008, İstanbul,

ŞEYH ÇOBAN..MAZGİRT



SEYİD AZİZ KAYKAÇ VE HASAN ÇOBAN


Çeçe Sultan Türbesi..GERZE

Çeçe Sultan Türbesi

İlimiz Gerze ilçesi Çeçe Sultan köyünde bulunan türbe Selçuklular döneminden kalma bir yapıdır. Türbe dikdörtgen planlı, tek katlı ve tek mekanlı bir yapıdır. Kesme taştan yapılmış kemerli bir kapısı vardır. Kapı üzerinde Selçuklu Dönem yazı sitilinde yazılmış bir kitabesi vardır.

Türbe içinde Çeçe Sultan ve akrabalarına ait olduğu sanılan sekiz adet mezar bulunmaktadır. Türbe binası aynı zamanda camii olarak kullanılmaktadır. Hıdrellez kutlamaları her yıl burada yapılmakta, türbe ziyaret edilerek adaklarda bulunulmaktadır. Türbenin Çepni Türkleri Beyi Tayboğa ‘nın kardeşi Mehmet Çeçe Bey ‘e ait olduğu düşünülmektedir.

Horasan’dan gelen Mehmed Çece Bey’in babası Seyyid Abdullahu Ekber Hazretleri, Dedesi 12 imamdan biri olan Seyyid İmam Musa Kazım(RA) Hazretleridir.

Araştırmalara göre MS.. 1071 yılında Büyük Selçukluların Malazgirt Savaşı'ndan sonra İslam Dini'ni yaymak amacıyla Çeçe Sultan'ın bir grup mücahitle birlikte Anadolu 'ya akınlar düzenlediği anlaşılmaktadır. Öyle ki, türbesinde bulunan kılıç ve sancak da (çalındığı beyan edimektedir) bunu kanıtlamaktadır. Çeçe Sultan Türbesi'nin nasıl ve ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Yalnız türbe içinde Çeçe Sultan'ın kendi ve çocuklarının tabutu ile eşyaları korunmaktadır. Mimari yapısı yontma ve yığma taşlardan yapılmış ve harcı kurudukça sertleşen bir çeşit kum ve kireç karışımı olan Çeçe Sultan Türbesi'nin kapısında tarihi bir geyik boynuzu ile anlamı henüz çözülememiş dekoratif yazılar bulunmaktadır. Türbenin önünde yıllar öncesinden günümüze kadar gelmiş silindir şeklinde bir ''Dilek Taşı'' da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. 

Çece Sultan’ın Soy ağacı;



Seyyid Muhammed Hz.nin künyesel Soy şeceresi Peygamberimizin soyundan olup, aşağıda ad ve künyeleri bulunan aslı neslinden künyeler ile gelmiştir:



Halife İmam Hz. Ali bin Ebu Talip ve Hz. Fatıma-tüz-Zehra R.A (Cennet kokusu ve meyvesi)

Kerbela şehidi İmam Hüseyin Cennet efendisi,

İmam Şehid Zeynel Abidin (Ali Asgar) Hz,

Bini İmam Şianın imamlarından Seyyid Mehmed Baki Hz.

Bini İmam Seyyid Hüseyin Hz.

Seyyîd İmam Musa Kazım Hz.

Seyyid Abdullah (Abdullah Ekber Hz.)

Seyit Muhammed Cece Sultan El Mehmedi Meşuru Mehmet Cecebey Hazretleri.



Peygamberimizin soyundan gelen torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’in soylarından erkeklere Seyyid, bayanlara Seyyide, Hz. Hasanın soylarından erkeklere Şerif, bayanlara Şerife denilir.



Çeçe Sultan Türbesinde görev yapanlara 1259 senesinde verilen berat fermanı


Yedi senesi zilhicenin onyedinci günü üzere olup vahi umumi olunarak kaideri meriye saltanati seniyeden olduğun tecrid bent biraren, Kastamonu - Sinop - Gerze nahiyesindeki vaki Çeçe sultan vakfının zaviyesi vazifesi ile zaviyeden zaviye ciheti mutasarrylar olduğundan iş bu seyyid Hüseyin banisi ve Mustafa ve Muhammed hasan olan berat hittahıdar olunmakta rica naşi tahriri olunmaktadır, olunmakta ciheti merbure birraen 1259 senesi üçüncü günü mucibince beratı şerif taat olunarak baabinde satr olan ferman alisanı vechle bu beratı tahrirle yummuna hurra ve mieteyin sebine ve tira liseneti saniye receb şehri.