KARIŞIK

17 Kasım 2023 Cuma

 HİCRAN HATUN TEKKESİ,

DENİZLİ VİLAYETİ,

SERİNHİSAR İLÇESİ, YATAĞAN BELDESİ

Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardır. Bundan dolayı Orta Asya’da kurulan Türk Devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet yönetiminde hakanların yanında, “hatun” adı verilen eşleri de söz ve yetki sahibidir. Diğer yandan kadın Türk sosyal hayatının bütün katmanlarında etkin bir görev almış ve faaliyet sürdürmüştür. Bu gelenek Âşıkpaşazade’nin ifadesiyle Gaziyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Âhiyan-ı Rum yanında Bacıyan-ı Rum diye tarif ettiği Türk kadınlarının, erkekler ile birlikte Anadolu’nun Türkleşmesinde tarihi görevlerini de yerine getirdiği bilinmektedir.
Bu gelenek Alevî-Bektâşî toplumunda "Kadıncık Ana" olarak zuhur etmiş, Hacı Bektâş-ı Velî Hakk’a yürüdükten sonra Bektâşî öğretisinin kurumlaşması ve tarikat halinde örgütlenmesini sağlamıştır. Bundan dolayı Türk kültürünün etkin taşıyıcısı olan Alevî-Bektaşî toplumu ilk günden beri kadını erkekten ayırmamış, ona eşit haklar tanımış ve saygı göstermiştir. Zaten hem Alevî Dedelerinin eşleri, hem de Bektâşî Babaların eşleri Alevî-Bektâşî toplumu içerisinde “anabacı” olarak büyük saygı görmektedir. Bu eşitlik anlayışını Hacı Bektaş Velî;
”Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok,
Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde.” diyerek yüzyıllar ötesinden Türk kadınının yerini tarif etmiştir. Bundan dolayı Anadolu kadını erkeğin çalıştığı her alanda ona yardım etmiş ve destek olmuştur. Bu destek Alevî-Bektâşî öğretisinin hizmet alanında da görülmüştür.
Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı Arşiv Kayıtlarında yaptığı bir araştırmada Kız Bacı Zaviyesi, Âhi Ana Zaviyesi, Sakari Hâtun Zaviyesi, Hacı Fatma zaviyesi gibi bazı zaviye şeyhlerinin kadınlar olmasını dikkat çekmiş ve “…Gerçekten, bu asırlarda (XVI. asrı kasdediyor olmalı) Anadolu’da kadın tekke şeyhleri görmek bizi hayrete düşürmemelidir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Âşıkpaşazade bu kadın dervişlerden Baciyan-ı Rum adı altında bahsetmekte ve Hacı Bektâş-ı Velî Gaziyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Âhiyan-ı Rum zümreleri arasında Bacıyan-ı Rum kadın zümresinden olan Kadıncık (Fatma) Ana adındaki bir kadına bütün kerametini göstermiş ve Bektâşî Tarikatı’nı ona teslim etmiştir.” demek suretiyle 1500’lü yıllarda, kadınların kurduğu ve idare ettiği Bektâşî tekke ve zaviyeleri dikkat çekmiştir.
İşte bu Kadıncık Ana Bektâşî geleneğinin Denizli temsilcilerinden birisi de Hicran Hatun olduğu görülmektedir. “Hicran Hatun Tekkesi, Serinhisar ilçesi, Yatağan kasabasındadır. 1745 tarihli bir kayıtta, müteveffa Yatağan Baba silsilesinden (evlatlarından) müteveffiye (vefat etmiş olan hanım) Hicran Hatun Tekkesi’nden söz etmektedir. Seyyid İslam ve Seyyid Hasan adındaki komşu Yüreğil köylüleri, Yatağan Baba ile yakınlığı olan bu Hicran Hatun Tekkesi’nin vakıf arazisi olan Tekkenişin Yaylası’nın kendilerine ait olduğu iddiası ile Hicran Hatun Tekkesi’ni (Hicri) 1150 (Miladi 1737) tarihinde baskın yapıp insanları darp ve tecavüz etmişler. (Yatağan kasabasında bulunan) Tekkkenişin Yaylağı bu Hicran Hatun Tekkesi’ne ait olduğu bilinmektedir. Bu baskın olayı o dönemde dava konusu olmuştur. Davayı Hicran Hatun Tekkesi yetkilileri kazanmış, Tekkenişin Yaylası’nın Hicran Hatun Tekkesi vakıf arazisi olduğu kararına varılmıştır. Bu konudaki ilgili kadı hükmü çıkarılmıştır.
Yatağan kasabasında Yatağan Baba Tekkesi, Abdi Bey Sultan Tekkesi, Banaz Dede Tekkesi ve bu Hicran Hatun Tekkesiyle birlikte dört Alevî-Bektâşî Tekkesi bulunmaktadır. Bu tekkelerin dışında Yatağan kasabasında, Yüreğil yolu üzerinde bir Çığırgan Dede mezarı vardır. Burada bir mezar ile delikli bir taş vardır. Çok ağlayan çığıran çocukların bu delikli taştan geçirilirse ağlama ve çığırtmalarının geçeceğine inanılırmış. 1940 yılında mezar, yerinden kaldırılmış yeri de kaybolmuştur. Bu tahribat sırasında kabirde gerçekten bir mezar olduğu görülmüştür. Yatağan kasabasının doğusunda, eski Kuyucak köyü yolu üzerinde Çatlayan Dede yatırı vardır. Burası da bir makam mezarı olup işareti olan büyük çıtlık ağacı yanmıştır. “ Çal Dağı’nın tepesinde de Bubalar (Babalar) diye anılan üç makam mezarı vardır. “ Dört Bektâşi Tekkesi, üç de yatır ve kutsal mekân olgusu, Yatağan kasabasında Alevî-Bektâşî geçmişin şahitliğini ve hala hatıralarına işaret etmektedir.
Kaynak: Denizli Alevi-Bektaşi Tarihi, Dorlion Yayınları, İbrahim Afatoğlu







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.