KARIŞIK

17 Kasım 2023 Cuma

 BEKİLLİ BEKTAŞİLİĞİ VE MUSTAFA NACİ BABA, DENİZLİ VİLAYETİ, BEKİLLİ İLÇESİ

Ömer Lütfi Barkan ünlü makalesinde, Alevî-Bektâşî dervişleri için “Kafir-i körden toprak açup taşını budağını arıdup bağ ve bahçe yetiştirmekle kalmayup gayet iyi cinslerden ağaçlar, limon, portakal ve gül bahçeleri yetiştiren mahir bahçıvanlar, değirmen binası ve arığı inşa eden, kuyu kazub su çıkaran ve araziyi sulamasını bilen muktedir mühendisler olduğu anlaşılmaktadır.” demektedir.
Çal ve Bekilli Bölgesi, pekmez ve şaraplık üzüm bağları ile meşhurdur. Bazı kaynaklarda Bromios, Euhios, Dithyrambos veya İobakkhos olarak da geçen Yunan Şarap Tanrısı Dionisos’un Antik Yunan Kenti Baküs yani, bugünkü Çal kazasından olduğu ifade edilmektedir.
Mücerret Mustafa Naci Baba, Şucaeddin Veli Ocağı Dedesi ve Seyyid Battal Gazi Dergâhı son postnişini Şükrü Arıkaya Baba (1873-1948) tarafından, 1910-1911 yıllarında Hacı Bektâş-ı Velî Derğâhı’na götürülerek, orada usul ve erkân öğretilmiş, babalık icazeti verilmiş, babalık yapmak üzere Bekilli’ye geri dönmüş, 1918 yılında kurduğu Bektâşî Tekkesi ile çevredeki Bektâşîleri irşad etmiş bir Bektâşî Babasıdır.
Mücerret Mustafa Naci Baba, tam da Ömer Lütfi Barkan’ın tarif ettiği Türkmen Alevî-Bektâşî dervişlerinden biri olduğu anlaşılmaktadır. 1920’li yıllarda Çal Bölgesi’nde Filoksera hastalığı musallat olmuş, bütün üzüm bağları kurumuş. O sırada Mücerret Mustafa Naci Baba’nın Bekilli’de kurduğu Bektâşî Tekkesi, bölgeye gelen devlet ve hükümet adamlarının, kanaat önderlerinin uğrak yeridir. Üzüm bağlarının kurtarılması için tekkeye gelen yetkililerden yardım istemiş. Onların verdiği bilgiler doğrultusunda kuruyan bağların yerine delice bağ dikmiş. Daha sonra da bu delice üzüm asmalarını akıllı asmalarla aşılamış. Böylece onun bağları yeniden üzüm vermeye başlamış. Meğer Filoksera hastalığı delice asmalara zarar veremiyormuş. Bu tekniği gören bütün Çal bölgesi bağcıları aynı yöntemle bağlarını yeniden oluşturmuşlar.
Günümüzde olduğu gibi 1920’li yıllarda da pekmez önemli bir besin kaynağıdır. Bölgede en iyi ağda-pekmez, yani koyu pekmez Kütahya vilayeti, Simav ilçesinde yapılmaktadır. Mücerret Mustafa Naci Baba kardeşi Mehmet Ali Candoğan’ı bir miktar altın vererek ağda-pekmez yapımını öğrenmesi için Simav’a göndermiş. Mehmet Ali Candoğan, ustasının yanında ağda-pekmez yapımını öğrendikten sonra beraberinde götürdüğü altınları ustasına vererek onu Bekilli’ye getirmiş, o dönemin ağda-pekmez makinelerinin kurulumunu ve tekniklerini öğretilmesini sağlamış.
Yine Mücerret Mustafa Naci Baba, Bekilli’ye yedi kilometre kadar mesafede olan Çalçakırlar Bektâşî köyünde, Menderes Nehri üzerinde tıpkı Ömer Lütfi Barkan’ın söylediği gibi değirmen arığı kazdırıp dört değirmen yapmış, Bekilli ve Çal Bölgesi’nin un ihtiyacı bu değirmenlerden karşılanmış.
15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e asker çıkartan Yunanlılar, Batı Anadolu içlerine ilerleyerek Temmuz 1920 tarihinde Bekilli’yi de işgal etmiştir. Yunan işgal birliği komutanı Bekilli’de en bakımlı ve en geniş binalara sahip olan Bektâşî Tekkesi’ne gelerek karargâh yapmış, Mücerret Mustafa Naci Baba’yı tekkenin bir bölümünde oturmasını müsaade etmiş. Bu süre içerisinde Mücerret Mustafa Naci Baba, kendine ayrılan bölümde, etraftaki canlarla birlikte Bektâşi ibadetlerini devam ettirmiş. Meğer Yunan komutan Girit Bektâşîlerindenmiş. Bundan dolayı hem Mücerret Mustafa Naci Baba’ya karşı bir sempati beslemiş, hem de yapılan ibadetleri müdahale etmemiş. Hatta işgal süresi içerisinde Bekilli’de hiçbir zorbalık ve zalimlik de yapmamış. 30 Ağustos 1922 tarihindeki Büyük Taarruz Meydan Savaşı’nda Yunan Ordusu’nun yenildiği anlaşılınca, diğer işgal edilen Türk köylerine talan ettikleri halde yunan komutan, askerleriyle birlikte 31 Ağustos 1922 tarihi gece yarısı, hiçbir zarar vermeden, sesizce Bekilli’yi terk etmiş.
Kaynak kişimiz Mehmet Ali Bektaş’ın anlatımına göre Mücerret Mustafa Naci Baba Bekilli’ye yerleşen Abdal Musa Sultan neslinden Fettah Baba torunlarındandır. 1881 yılında doğmuş, 1938 yılında Bekilli’de Hakk’a yürümüştür. Mezarı Bekilli İlçe Mezarlığı’ndadır.
(Kaynak: İbrahim Afatoğlu, Denizli Alevî-Bektâşî Tarihi, Dorlion Yayınları)



(Bekilli’de kurulan Bektâşi Tekkesi’nin kitabesinin ön yüzündeki yazı)
“Yâ Hu
Lâ ilahe illallah Muhammeden Resulallah Aleiyyün veliyullah
Bu bir mekteb-i irfândır bâb-ı Hayder nâm-ı Ali
Muhammeddir kitâbı tefsîri Ali
Bahş etdi pîrimiz Hünkâr Hacı Bektaş Velî
Lâkin siyahdır nikâbı içinde nûr-ı celî (Hicrî) 1336 (Miladi 1918)”




(Bekilli’de kurulan Bektâşi Tekkesi’nin kitabesinin arka yüzündeki yazı)
“Cenab-ı Pir-i Hünkâr’dan esince bâd-ı saba
Dolar bu hânkâha muhibi Âl-i abâ
Geldi gaybdan on iki er târihin didi
Ettirdi inşâ bu dergâhı Mustafa Naci Baba”



https://www.facebook.com/ibrahim.afatoglu..alıntıdır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.