Pir (Seyyid) Hasan Zerraki, Keban ilçesine bağlı Gökbelen Köyü sınırları içerisinde bulunan Ziyaret Dağının tepe kısmındadır. Burada bulunan Türbeden dolayı Ziyaret Dağı veya Pir Hasan Dağı denilmektedir. Gökbelen köyüne yaklaşık 2 km. mesafededir. Etrafı meşe ağaçlarıyla çevrili olan türbe, kare planlı olup, içerisinde ayrı bölümler halinde mescit ve mezarında olduğu, yer yer beton sıvalı, üzeri çatılı, etrafında da bir mutfak ve oturma yerlerinin olduğu, yolu ve elektriği olan, geniş bir düzlüğe kurulu haldedir. Mezarın olduğu bölümün giriş kapısında Pir Hasan Zerraki hakkında bazı bilgiler verilmiştir. Mezarın uzunluğu üç metreye yakın olup, baş ve ayakucunda herhangi bir kitabe bulunmamaktadır.
Pir Hasan Zerraki’nin Anadolu’daki bütün sevilen evliyalar gibi yurdun birçok yerinde mezar veya türbesi bulunmaktadır. Bu yerlerin en başında Keban ilçesi gelmektedir. Diyarbakır’ın Hazro ilçesinin Ülgen Köyü, Batman’ın Hasankeyf ilçesi ve Mardin’de de türbeleri bulunmaktadır. Buralardaki ismi Şeyh Hasan Ezraki diye geçmektedir. Şeyh Hasan Zerraki Türbesi ile ilgili olarak, Diyarbakır’ın Hazro ilçesinin Ülgen Köyünde olduğu, bu türbenin ziyaretgah olarak kullanıldığı ve hakkında söylenile gelen birçok efsanenin olduğu rivayet edilir. Bu rivayetlerden en yaygın olanı şu şekildedir; Şeyh Hasan Erzaki, Şam’da ikamet etmekte iken göç ederek Mardin’e geldiği, Mardin’de ilim ve ibadetle meşgul olduğu ve kerametler göstererek kısa sürede ününün bütün bölgeye yayıldığı ve etrafına seçkin insanların, halkın toplanıp kendisine mürit olduğu rivayet edilir. Zamanındaki Mardin hükümdarı, Şeyh Hasan Erzaki’nin bu yükselişinden rahatsızlık duymuş ve kendi hükümdarlığına zarar getirir endişesiyle, tabanı suyla dolu, içinden çıkılması zor bir zindana attırmıştır. Zindan bekçisi Şeyh Hasan Ezraki’nin bir gün zindanın bahçesindeki çeşmede abdest aldığını ve namaz kıldığını görünce içine bir korku düşmüştür. Zindan bekçisi olayı ilgililere anlatır. Hükümdar başta bu olaya inanmak istemez. Daha sonra Şeyhin namaz kıldığı camide, kendiside namaz kılarken görmüş; kendisine yaklaşıp konuşmak istemiş ama Şeyh ortadan kaybolmuştur.Şeyhi uzun süre takibe alan hükümdar, Şeyhin zindandan kaçarak değil de, zindana inen güneş ışıklarının huzmesiyle girip çıktığını, bir sabah kendisi müşahede etmiştir. Zindandaki kişinin hakikaten evliya olduğu anlaşılınca hükümdar Şeyhten af dileyerek kendisine hürmet gösterir. Kerametlerinin anlaşıldığını anlayan Şeyh, buralarda duramayacağını söyleyerek Mardin’den ayrılarak, büyük bir şehir olan Atak’a yerleşir. Şan ve şöhreti gittikçe artmaktadır. Bu sıralarda Selçuklu kumandanı Artuk Bin Eksem Amid’de ikamet ediyormuş ve Selçuklu Sultanı namına, Amid, Harput, Mardin, Hasankeyf ve bölgesini idare ediyormuş. Bu arada Emir Artuk’un güzel ama akıl hastası bir kızı varmış. Daha önce hiçbir tabibin derman bulamaması üzerine, Emir Artuk, Şeyhten kızını iyileştirmesini istemiş. Şeyh, Emir’in kızını iyileştirince, Emir kızını Şeyhle evlendirmek istemiş. Şeyh kendisinin yaşlı olduğunu, oğluyla evlendirmesini istemiştir. Emir kızını Şeyh’in oğluna vermiş, çeyiz olarak ta Tercil, Atak, Mihrani kalelerini kendilerine bırakmıştır. Bu şekilde Zırkı beyleri türemiş ve çevreye hükmetmiştir.
Yine Pir Hasan Zerraki ile ilgili olarak, türbenin mezar kısmındaki yazılı tabelada şunlar yazılıdır. Pir Hasan Zerraki Ziyareti Keban ilçesine bağlı Gökbelen Köyü sınırları içerisindeki ziyaret tepesinde bulunmaktadır. Pir Hasan Zerraki 881 yılında Bağdat’ın Zerrak mahallesinde dünyaya gelmiştir. Lakabı Zerraki, künyesi Ebu Nasır Gazi’dir. Babasının adı Abdurrahman, dedesi Şeyh Ahmet’tir. Şeceresi İmam Zeynel Abidin’e dayanır. Bağdat’tan mareşal olarak Mardin’e gelmiştir. Hasankeyf, Diyarbakır ve oradan da Harput’a gelerek Malatya sancaktarı ile işbirliği yapmış, bu bölgede 18 kaleyi fethetmiştir. Zırkıbaz köyünde yüksek ziyaret dağı denilen yerde Moğollar ve Bizanslılarla çarpışmış, 70 arkadaşıyla birlikte 1001 yılında şehit olmuştur. Halen bu dağda metfundur. Yine bazı salname ve şecerelerde Seyyid Hasan Zerraki hakkında bilgiler mevcuttur. Bu bilgilere göre; Harput sancağına bağlı olarak Keban hakkında yazılan 1896 tarihli bazı “salnameler” okunduğunda, bu tekke ve zaviyenin debugün ki Zırkı yöresinde olduğudur. Pir Hasan Zerraki Türbesini başta yöre halkı olmak üzere, Elazığ, Malatya ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden insanlar, hastalıklara şifa bulmak, çocuğu olmayan çiftler; çocuk sahibi olmak ve de bazı insanların çeşitli istek ve dileklerine kavuşmaları için burayı ziyaret ettikleri bilinmektedir. Bunun yanında kısmeti kapalı olan gençler, ruhsal bozuklukları olan hastalar, sürekli korku ve baygınlık geçiren kişiler burayı ziyaret etmektedir. Yine bu hastaların bazıları gece ziyarette yatarak şifa bulacaklarına inanırlar. Hastalıklardan şifa bulanlar veya dilekleri yerine gelenler, bu ziyarete gelerek Allah rızası için kurban kesip, dua ederek şükranlarını ifade ederler. Yine eskiden yağmurun yağmadığı kıtlık zamanlarında “Yağmur Duası” için buraya çıkılırmış.
Çocuğu olmayan çiftlerin, çocuk sahibi olmak için veya çocukları olup ta kız veya erkek çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin ziyeret ettiği yerlerden biridir. Burayı ziyarete gidecekler; günler öncesinden hazırlık yapar; konu-komşu ve akrabalara haber salar, genellikle Perşembe ve Cuma günlerinde ziyaret yerinde toplanırlar. Burada öncelikle kurban kesilir, kurban etinden bulgur pilavı pişirilir ve gelen davetlilere, davet sahipleri ziyafet verirler. Verilen yemekten önce köyün imamı veya hoca olarak bilinen birisi Mevlid-i Şerif okur. Daha sonra insanlara okunmuş şerbet ikram edilir. İnsanlar, burada toplu bir şekilde namaz kılar, dua eder, dilekte bulunurlar, ayrılırken de yemeğin fazlası ziyarete gelemeyenlere dağıtılır. Ziyaret pilavını yöre halkı bir kutsiyet kazandırmış ve pilavın şifalı olduğu inanışı mevcuttur. Eskiden yöre halkı, Ziyaretteki temiz taşların üzerine serdikleri yufka ekmeğinin üzerine etli bulgur pilavını koyar ve kaşık kullanmadan, elleriyle veya yufka ekmeğiyle yerlerdi. Ziyarette pilav yeme usulü bu şekildeydi. Ziyarette “hayır” adı altında, çevreden gelen kişilere ziyafetler verilir.
Çocuk sahibi olmak isteyenler Allah’a dua eder. Pir Hasan Zerraki denilen zatı, dualarına aracı olmasını beklerler. Türbenin duvarlarına, dilek diledikten sonra taş yapıştırılır; eğer taşlar yapışırsa dileklerin kabul olacağına, yapışmazsa dileklerin kabul olmayacağına inanılır. Ziyaretten sonra çocuğu olan kadın, çocuğunun ismini Pir Hasan veya Hasan koyar. Ziyarete giden hamile kadınlar türbenin duvarlarına ellerini sürmezler. Eğer ellerini duvara sürdükten sonra hamile kadın elini vücuduna sürerse, doğacak çocuğun da vücudunda “ziyeret beni” diye bilinen bir lekenin olacağına inanılır. Yine ziyarette bulunan meşe ağaçlarının kutsal olduğuna ve ağaçları kesenlerin çarpılacağına inanılır.
7-8 yy dan itibaren Arap orduları Anadolu’nun içlerine doğru seferler yaparken, aynı zamanda hem asker yetkili hem de peygamber soyundan olan seyit kişiler vardır. Bunlardan biri de Seyyid Hasan Zerraki hazretleriydi; mahiyetiyle birlikte bugünkü Mardin yöresine gelip yerleşmiştir. Epey zaman yörede etki alanı oluşturmuştur. Yöredeki egemen güç olan “hükümdar” bu İslam ileri gelenini kıskanır olmuş. Seyyid Hasan Zerraki hazretleri ailenin bir kısmını Güneydoğu Anadolu’nun farklı bölgelerinde bırakarak göç etmiş. Mahiyeti - savaşçıları da dâhil- Malatya üzerinden Zırkı yöresine gelip yerleşmiş; yol boyunca bazı yerleşim alanlarını da (kaleler) fethetmiş; örneğin yörenin en mukim, korunur ve sağlam yapılı olan “büyük kale” gibi (Gökbelen köyü önündeki kale) ve “Zırkı Yöresi”ne yerleşmiştir. Seyyid Hasan Zerraki’nin soyu Hz. Muhammed’e (sav) dayanır. (Seçeresinin orijinali için bakınız: Prof. Dr. R. Demir; Zırkı Yöresi ve Seyit Hasan Zerraki Kitabı, Palme Yayıncılık ,Ankara 2004). Yörenin İslamlaşması için bir dergah, tekke, ocak kurar. Gelen insanları irşat eder. Vadesi geldiğinde, bölgenin en yüksek tepesi, Ziyaret dağına defnedilir. Beraberindeki silah arkadaşlarının bir kısmı da şehit ya da vefat ederler. Şehit olan ya da vefat eden diğer savaşçı-eren kişilerin bir kısmı Ziyaret dağının tepesine (Ziyaret düzlüğündeki Pir Gazi Baba bölgesi), bir kısmı da yine karşıdan ziyaret tepesini gören ve yöreye topografik olarak hakim vaziyette olan tepelere gömülür. Yani bir bakıma belli sayıdaki bu zatların (yatırların) mezarları (türbeleri) birbirini görecek şekilde bir konumlama vardır. Sanki mezarları da birbirlerini görsünler diye yerleştirilmiştir.
Örneğin; doğuda Karcığık tepesi, kuzeyde Nimri tepesi(Ağbaba ziyareti), güneyde Killiruşağı (Üçpınar) tepesi, batıda Kozan tepesinde (Abdulvahap ziyareti) ve Şalliyan tepesi (ziyareti) olmak üzere buralarda birer şehitlik vardır; her tepede birer komutan veya eren kişi yakını-şehit arkadaşları yatmaktadır. Seyyid Hasan Zerraki’nin…İlginç olanı, bunların tümü coğrafi olarak birbiri ile kıyaslandığında, Seyyid Hasan Zerraki hepsini görecek bir coğrafi konumda ve en yüksekte olmasıdır.
Ziyaret düzlüğünde, kuzey-batı tarafındaki tepecikte, Çük Uşağının (Göldere) bakan yarmanın tepesinde, atmaca taşının üst tarafında, tam Seyyid Hasan Zerraki türbesini görecek şekilde konumlanmış mezarı bulunan Pir Gazi Baba şehitliğidir. Sadece yığıntı halindeki mezarı ve yanı başında koyu yeşil yapraklı, özel meyveli, serin gölgeli “özgün meşe” ağaçları bulunmaktadır bu şehitliklerde.. Bu ağaçlar, sadece bu dağa, Ziyaret Dağı, özgü olup bir başka yerde görmek, bulmak mümkün değil…
Daha sonra, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri’nin Anadolu’ya egemen olmasıyla bu bölgede yaşayanlar, bulundukları bölgenin fethinde görev almış şehit-veli komutanlar ve bilge ulema kişilerin hürmetine, hem sağlıklarında hem de vefatlarından sonra isimlerinin yaşaması ve yaşatılması için türbelerine ait bölgeler “vakıf” olarak belirlenmiş, vakfiye senetleri ve beratları hazırlanmış, onların ismiyle anılmış ve ayrılmıştır. Her dönemde Harput Sancağı tarafından şahitli onaylı şecere ve vakfiye senetleri imzalanmıştır. Orijinallerinden alınan kopyaların tercümesinden bu süreklilik devam ettiği görülür. Bu arazilerin sınırları çizilerek vakfiye senetleriyle belgelere geçirilmiştir. Seyyid Hasan Zerraki’nin soyundan gelen birkaç nesil sonraki temsilcileri de Zırkı yöresinde yaşayan ailelerden olmuştur. Ayrıca Seyyid Hasan Zerraki’ye ait olduğu bilinen filama ve sancak da bu aileler tarafından bugüne kadar korunmuştur.