KARIŞIK

5 Şubat 2016 Cuma

ZEYNELÂBİDÎN KAYSERÂNÎ

ZEYNELÂBİDÎN KAYSERÂNÎ


Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. 1349 (H.750) yılında Medîne-i münevverede Rasas mahallesinde doğdu. Babası Seyyid Ahmed Şemsüddîn Efendi, annesi ise, Seyyid İzzeddîn Hasan Rıfâî’nin kızı Sâdiye Hanım’dır. Nesebi, yirmi dokuzuncu batında hazret-i Ali’ye ulaşmaktadır. Doğum yerine nisbetle Medenî, yerleştiği Kayseri şehrine nisbetle de Kayserânî denildi. 1414 (H.817) yılında Kayseri’de vefât etti. Kabri, Burhâneddîn Tirmizî hazretlerinin türbesi içinde olup, ziyâret edilmektedir.
Seyyid Zeynelâbidîn hazretleri, küçük yaşta babasından ve Medîne-i münevverenin meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi. Evliyâdan feyz alıp, olgunlaştı. Allahü teâlânın sevgili kullarının sohbetlerinde, Resûl-i ekremin güzel ahlâkı ile ahlâklanıp âzâlarını Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakla süsledi. Çok ibâdet eder, haram ve şüphelilerden pek sakınırdı. Mübârek pederinin vefâtından sonra Anadolu’ya doğru yola çıktı. 1397 senesinde Kayseri’ye geldi. O sıralarda Sivas ve Kayseri dolaylarının beyi olan Kâdı Burhâneddîn Ahmed Bey yeni vefât etmiş, Kayseri şehri de Osmanlı Türklerinin âdil idâresi ile şereflenmişti. Kayseri halkı ve idârecileri, şehirlerine yeni gelen, Resûl-i ekremin bu mübârek torununa izzet ve ikrâmda bulundular. Zeynelâbidîn hazretleri için bir dergâh ve ev inşâ ettiler. Yine Basra’dan gelip Kayseri’de yerleşen Seyyid Burhâneddîn Ahmed Efendinin mübârek kerîmesi Fâtıma Hanım ile evlendirdiler. Resûl-i ekremin iki kıymetli torununun ilim ve feyzinden istifâde için ellerinden geleni yaptılar.
Uzun boylu, buğday tenli ve güler yüzlü bir zât olan Seyyid Zeynelâbidîn, vefâtına kadar insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmekten, Resûl-i ekremin güzel ahlâkını tatbik etmekten ve Selef-i sâlihînin mübârek yolunu yaymaktan bir ân geri durmadı. Allahü teâlânın sevgili kulları ile sohbet etmekten çok hoşlanır, sâlihlerle bulunmaktan zevk alırdı. Söz ve kerâmetleri dilden dile nakledilirdi.
Seyyid Zeynelâbidîn hazretlerinin Fâtıma Hâtun’dan; Ahmed, Mûsâ ve Eyyûb isminde üç oğlu dünyâya geldi. Onlar da babalarının ilim ve feyzinden istifâde edip, üç günlük dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya gayret ettiler. Her üçü de Kayseri’de yerleşip, orada vefât ettiler.
Zeynelâbidîn hazretlerinin menkİbe ve kerâmetlerinden bir bölümü, sevenlerinden Ahmed Remzi Dede tarafİndan Mir'ât-İ Zeynelâbidîn baŞlİklı bir manzûmede anlatılmıştır. Sekiz kasîdeden müteşekkil olan bu manzûmenin bâzı kıt'aları şöyledir:

Ehlullahın hâline vâkıf olan eshâb-ı din,
Feyz alıp fil-hâl elde eder irfân ve yakîn.
Arzulanan en üst menzile kavuşur şüphesiz,
Bende-i dergâh-ı ehlullâh olan merd-i güzîn.

Yüksek âlimlere ayak basar iclâl ile,
Âsitân-ı evliyâya eyleyen vaz’ı cebîn.
İsimlerini yâd eden elbet bulur feyz ü felâh,
Zikreden evsâfını elbet olur gamdan emîn.

Ey muhibbî evliyâ! Ey teşne-i feyz-i Hudâ,
Coşar deryâ-yı rahmet zikredilirse sâlihîn.
Gel ziyâretgâhın olsun kabr-i Zeynelâbidîn,
Hâzihi Cennetü Adnin fedhulûhâ hâlidîn.

KAYNAKLAR

1) Müselsil (Es’ad-ül-Medenî) Kayseri Râşid Efendi Kütüphânesi, No: 21377
2) Ravzat-ün-Nediyye fî Terâcim-i Silsile-it-Tâhiret-il-Es’adiyye (Mustafa Rüşdî Efendi), Râşid Efendi Kütüphânesi, No: 21377/2
3) Bergüzâr-ı Ahmed Remzi Dede
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.171

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.