KARIŞIK

25 Şubat 2016 Perşembe

Selman-ı Farisi

Selman-ı Farisi 

Selman-ı Farisi Kimdir
Selman-ı Farisi’yle ilgili bu rivayeti daha önce defalarca dinlemiştim.
Rivayette bir Hoca ve bir de öğrencisi şeklinde başlanıyordu. Bu anlatım tarzıyla da rivayet iki bölümlü ve iki karakter ortaya koyuyordu. Bundan dolayı ben bu rivayetin birinci bölümünün kahramanlarının Şemsi Tebriz’i ve Mevlana olduğu ve onların arasında geçtiği olaylara yorumlamıştım. Dolayısı ile ikinci bölümde adı geçen Selman-ı Farisi ile Şemsi Tebriz’inin ayni kişiler olabileceği üzerine durmuştum. Bir başka Alevi sitesinde “Selman-ı Farisi ve Şems-ı Tebriz’i” başlığı altında anlatmaya çalıştığım şekliyle, yorumumu ifade etmiştim.
Daha önce de bu rivayeti dinlediğim kişi Dedelik yapmayan Baba Mansurlu 80 yaş civarında, Alevilik Erkânı konusunda derin bilgilere sahip olan Alevi Piridir. Bu kez bu rivayeti özel olarak kendisinden dinlemek istedim.
Ve kendisine Selman-ı Farisi kimdir? Diye sordum ve rivayetin doğrusu anlaşılmış oldu.
Selman-ı Farisi kimdir sorusu üzerine; Selman-ı Farisi bir Hükümdarın oğludur. 
Hükümdarın kim olduğu konusunda rivayette herhangi bir isim geçmemektedir.
Özet olarak rivayete göre; bir Hükümdar varmış. Hükümdar, oğlu Selman’ı herkesten sakınır. Sakındığı oğlu Selman’ı bir odaya kapatır ve odanın bütün açık pencerelerini örter, kendisine bir de hoca tutar. Selman’ın eğitimi ve öğretimiyle ilgilenen hocanın dışında odaya başkası alınmaz. Kapalı odadaki Selman’a yemek getirilmesinin ve hocasının odasına girip çıkmasının dışında başka kimselerin girmesini ve Selman’ın dışarı çıkmasına izin verilmez. 

Ve Selman’ın bu hapis hayatı epeyce devam eder. Günün birinde Selman’a yemek gelir, Selman yemeği yerken mevcut yaşantısına da kahır eder durur. Yemeğinde olan et parçasının kemiğini fırlatır atar. Kemiğin değdiği yerden bir delik açılır. Ve o delikten içeri Güneş ışığı sızar. Ansızın içeriye sızan Güneş ışığı karşısında Selman paniğe kapılır. Selman yerinde fırlar içeriye sızan ışıkla boğuşmaya başlar. Bu boğuşma epeyce uzun sürer. Ve Selman’ın boğuşmaktan mecali kalmaz baygın düşer.
Bu arada Hükümdar ne hikmetse oğlu Selman ve Hocasının idam fermanını yayınlar. Bu olayı duyan Hoca alelacele Selman’ın odasına girer. Hoca, Selman’ın yerde upuzun yatmakta olduğunu görür. Hoca, Selman’ı silkeler uyandırır. Kendisine neler olduğunu sorar.
Selman, yemek yedikten sonra sinirli halde elimdeki kemiği fırlatıp atım, o sırada içeriye şu ışık girdi, ışıkla boğuşmaktan baygın düşmüşüm der.
Hoca, çabuk kalk burayı terk etmemiz lazım, artık burada kalamayız, burada kalırsak bizi öldürürler. Ve alelacele odayı terk ederler. Selman ve Hocası birbiriyle vedalaşır. Hocanın akıbeti hakkında rivayette geçen başak bir şey yoktur.
Fakat Selman bulunduğu yerden ayrıldıktan sonra Harrana gelir. Su ihtiyacını gidermek için arayıp da bulduğu suyun önünde duraklar ve elini yüzünü yıkarken ansızın bir ejderha çıkar karşısına. Ejderhadan kurtulmanın yolunu ararken ya Ali imdadıma yetiş beni bu ejderhadan kurtar der. O anda bir atlı çıkıveriyor kılıcını ejderhanın ağzına dayıyor ve ejderhayı ikiye ayırıyor.
Selman-ı Farisi, darda imdadına yetişen kurtarıcı atlıya yerden bir demet nergis toplayıp verir. Ve kurtarıcı atlı gözden kaybolup gider. Ve Selman-ı Farisi yoluna rahat bir şekilde devam ediyor.
Bu olaylar olup biterken daha Muhammed ve Ali dünyaya gelmemişler. 
Muhammed dünyaya geldiğinde bakıcılığını Selman-ı Farisi üstlenmiş, daha sonra Ali dünyaya geldiğinde Ali’nin bakıcılığını üstleniyor. Selman-ı Farisi, Ali’nin bakıcılığı sırasında, Selman ve Ali arasında şöyle bir olay yaşanır.
Yine ayni rivayete göre, Hz. Ali yedi yaşında bir çocukken bakıcısı Selman-ı Farisi'dir. Yetmiş iki yaşında olan Selman-ı Farisi hurma ağacının gölgesinde oturuyor. Yedi yaşındaki Hz. Ali hurma ağacına çıkıyor. Hurma ağacında hurma koparıp yerken çekirdeğini Selman-ı Farisi’nin başına atıyor. Selman-ı Farisi, ya Ali sen utanmıyormusun hurmayı yiyip çekirdeğini bu piri faninin başına atıyorsun der. 
Hz. Ali, senmi büyüksün yoksa benmi der. 
Selman-ı Farisi, ya Ali sen yedi yaşında bir çocuksun, ben ise piri fani biriyim. 
Hz. Ali, o zaman gidip Hz. Muhammed'e soralım der ve Hz. Muhammed'in huzuruna çıkarlar. 
Selman-ı Farisi, ya Muhammed Hz. Ali hurma ağacında hurma yiyip çekirdeğini bana atıyor ve benden büyük olduğunu söylüyor. Ne dersiniz. 
Hz. Ali, Hz. Muhammed’e fırsat vermeden, ya Selman sen diyarı Rum’a gitmiştin, giderken Harranda nelerle karşılaştın bize anlat bakalım der. 
Selman-ı Farisi, Harranda önüme bir ejderha çıktı. 
Hz. Ali, sen ne yaptın der. 
Selman-ı Farisi, Ya Ali imdadıma yetiş dedim, o anda çok heybetli bir atlı çıka geldi kılıcını uzattı ejderhanın ağzından ikiye böldü. 
Hz. Ali, Selman-ı Farisi'ye, seni kurtarana nasıl bir karşılık verdin der. 
Selman-ı Farisi, ben de bir demet nergis toplayıp kendisine verdim ve atlı gözden kayboldu der. 
Ve o anda Hz. Ali cebinde nergisleri çıkarıyor, al verdiğin nergisleri deyip, Selman-ı Farisi’ye uzatıyor. 
Ve Selman-ı Farisi, ya Ali senin sırrına aklımız ermez der. Ve kusur işlediğinden dolayı, Hz. Ali den bağışlanmasını diler.

Bu rivayeti dikkate aldığımızda Selman-ı Farisi Muhammed döneminde yaşamadığıdır. Ayni zamanda Hocası Mani olduğu anlaşılmaktadır. Ozanlarımızın deyişlerinde de çok rahat bir şekilde görülmektedir.
Kul Himmet, “Selman gibi eski dini terk ettim” diyor. Selman’ın terk ettiği eski din büyük olasılıkla Zerdüşt dinidir. Anlaşılan Selman-ı Farisi eski dinini terk etmesi kendisine pahalıya mal olmuş ve ayni zamanda katıldığı yeni din de büyük olasılıkla Maniciliktir kendisinin adını ölümsüzleştirdiğinden mükâfatını almıştır.
Şah Hatai bu rivayette geçen olayı şu şekilde bildirmektedir.
Şah Hatayi'm müşkülümü kandıran
Bir bakışla devi yere bandıran
Üçyüz yıldan sonra nişan bildiren
Selman'a nergisi sunandan meded
Şah Hatai bu dörtlüğünde adeta bu rivayetin özetini çıkarmış gibidir. Bu rivayette olsun veya Alevi ozanlarının deyişlerinde olsun bizlere aktardıkları, Selman-ı Farisi’nin Muhammed döneminden önce yaşadığıdır. 
Ama olay anlatılırken Muhammed ve Ali ismi etrafında kişileştirilmiştir. Aslında kast edilen Selman-ı Farisi’nin kendisi değil, kast edilen Selman-ı Farisi’nin geliştirdiği siyaset aracılığıyla Muhammed, Ali dönemine aktarılan öğretidir.
Rivayet ve deyişlerin ışığında Selman-ı Farisi ile Manici Salmaios bir ve ayni kişidirler. 
h-alibaba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.