KARIŞIK

29 Şubat 2016 Pazartesi

Karaağa ve Çevresinde Mezarlar, Yatırlar

Karaağa ve Çevresinde Mezarlar, Yatırlar

Karaağa ve komşu köylerde, ilçeler de yerleşik düzen şöyledir. Anadolu’ya gelen Türk boyları Akşehir, Doğanhisar, ArgıtHan ve çevresine yerleştirilmiştir. Bu bölgedeki oyun havalarından “Türkmen Emmiler” oyunun çok meşhur oluşundan da anlaşılmaktadır. Yerleşim durumu Selçuklu dönemine kadar uzanır. Osmanlı Avrupa’da yeni yerleşim yerleri açtıkça bu bölgeden Avrupa’ya Balkanlara gidenlerin yerine doğudan gelen Türk boylarını bölgedeki boş yerlere yerleştirmişlerdir. Genel olarak Orta Asya’dan Kafkaslar ve Rusyadan gelenler bu bölgeye yerleştirilmiştir. Örnek: Azeri köyü, Konarı köyü, Kazak köyü gibi. ArgıtHan, Doğanhisar, Akşehir Türk ve Türkmen boylarındandır. Tuzlukçu, Koraşı, Turgut, Koçaş ve Yazır ayrıca Karaağa’nın bir kısmı aynı soydan olduğu bölgenin yaşlılarından eski köy odalarındaki sohbetlerden gelen söylentiler vardır.Biz yakınımızdan ArgıtHan’dan başlayalım:
ArgıtHan üç parça köyden ibaretmiş. Argıt Dede Camii ve Türbesi’nin olduğu yer Argıt imiş. Bir de Han varmış, depremler nedeniyle bu günkü merkezde toplanıldığı rivayet edilir.
Argıt Dedenin günümüze kadar söylene gelmiş bir hikâyesi vardır. Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazit’in Timur Han’a yenilmesinden sonra Timur Han, Akşehir’de karargâh kurup birkaç yıl kaldığı zamanlarda rüyasında bu bölgede bir âlim kişi olduğu söylenir. Timur Han vezirlerini toplayıp bu âlimi bulmaları için araştırma yaptırır. Sonunda Argıt Dede olduğu anlaşılır, Timur Han’a haber verilir. Timur bir bilirkişi heyetiyle Argıt Dede’ye gelir. Argıt Dede, Çebiçli çayı kenarında manda otlatıyormuş. Timur Han, atını hocanın yanına çevirip hocaya selam verdikten sonra hoca da selamı alıp güler yüzle misafirlerini buyur eder. Timur Han’a; “Ben de sizleri bekliyordum!” diye cevap verir.
Timur hemen sorusunu sorar ve der ki “Değerli hocam, şu çay kenarında yatmakta olan camızın karnındaki yavrucağızın alnı ak mı, kara mı?” diye sorar.
Bizim hoca hemen cevap verir:
“Yüce hünkârım siz yanlış görüyorsunuz, yavrunun alnı ak değil kuyruğunun ucu aktır. Ana rahminde kuyruk alnına gelmiştir.” Der. Timur Han derhal camızı kestirir bakarlar ki hoca haklıdır. Bu olay üzerine Timur Han, hocayı mükâfatlandırmak üzere Çebiçli tepesine çıkarır ve der ki “Gözlerinin görebildiği yerlerin vergisi sana aittir.”
Yakın bir tarihe kadar bölgenin vergilerinin Argıt Han’a yatırıldığı rivayet edilir.
Koçaş ve Yazır en eski yerleşim yerleridir. Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre’nin burada yaşadığı rivayet edilir. Bu bölgede bol miktarda alıç ağaçları mevcuttur. Yunus’un heybesine doldurduğu alıçları, Hacı Bektaş-ı Veli’ye kadar taşıdığı söylentileri yaygındır. Dağa çıkıp hocasına doğru odun kestiği yerlerde bu bölgedir. O dönemlerde Karaağa’nın Ardıçlar mevkisi Yazır’a kadar ormanlıkmış.
Tabduk Emre, Yunus’un olgunlaşıp bir evliya olduğunu anladığında elindeki asasını fırlatıp “nereye düşerse oraya mezarım kazılsın” dediği yer Koçaş köyüdür.
Koçaş ve çevresinde anlatıla gelen eski bir hikâye vardır.
Kırk Erenlerin Koçaş’taki Yunus Emre Camisi’ni bir seher vakti acelece bu camiyi bitirdikten sonra Yazır köyüne de bir cami yapmak istemişler fakat burada çok köpek havlama sesleri olduğundan burayı acele terk etmişler.
Bölgeye yakın bulunan Reis kasabasındaki Emir Yavaşgel mezarına bir türbe yapmak için işe başlarlar. Türbenin tamamını bitiremeden sabah ezanı okunur. Kırk Erenler buraları terk edip giderler.
Ayrıca Yazır köyünün Selçuklu ve Osmanlı idareleri döneminde çok göçe zorlandığı da rivayet edilir. Yalnız bir yaşlı ninenin inat edip köpekleri ile burada kalıp bu günkü Yazır köyü efsanelerle bu günkü yerini alır.
Bu bölgede birde ağlayan baba adıyla anılan evliya dede vardır. Karaağa’nın batısında bulunan İlyaslar köyünden sonra Yaylabelen köyü vardır. Bu köyün en yüksek tepesine Ağlayan Baba derler. Bölgenin yağmuru genelde bu dağdan yağmaya başlar. Ağlayan Baba bir gün şehirdeki evliyanın daveti üzerine dağdan bir bohça kar toplayıp hediye olarak şehirdeki evliyaya götürür. Fakat şehirde yürürken bilekleri açık bir bayan görür. Bohçasında erimeyen karlar erimeye başlar. Evliyanın yanına vardığında şehirli evliya ona şu sözleri söyler. “Dağdaki müslümanın imanı ile şehirdeki müslümanın İmanı farklı olur.” demiş ve Ağlayan Baba kusurunu anlamış, onun kendisinden üstün bir evliya olduğunu görmüş, evliyanın elerini öpüp helâlaştıktan sonra ağlayarak kendi köyüne evine dönmüş orada vefat etmiştir. O ağladıkça bölgeye yağmur yağar denilmektedir.
Karaağa’nın doğusunda bulunan Çınaroba köyü ile Doğanhisar arasında Koca Pelitler’de üç mezar vardır. Orta mezardan hazine avcılarının bir şeyler aldığı söylenir. Bu mezarların geçmişi hakkında fazla bir bilgimiz yoktur. Doğanhisar’ın ise beylik döneminde beylik merkezi olduğu tarihinin Akşehir’den daha eski yerleşim yeri olduğu şehir içi yollarının genişletilmesinde ortaya çıkan eserlerden anlaşılmaktadır.
Karaağa kasabasına gelince eski bir yerleşim yeri olduğu, Anamas mahallesinden inşaat temellerinden çıkan Rum mezarlarından anlaşılmaktadır. Yeni belediye binasının bulunduğu yer, eski ilkokul yeri, en eski mezarlıklardandır. Buranın hemen üstü yakın dönemin eski mezarlığıdır. 1940 – 1948 yılları arasında buralara devlet tarafından halk evleri yapılmış bu mezarlık buradan taşınmıştır. Şimdi ise burası yine mezarlık olarak görülse de Karaağa’nın musallası olmuş, cenaze namazları burada kılınıp defnedilmektedir. Karaağa Doğanhisar caddesinin kuzeyinde bulunan Pepe Dede mezarlığı vardır. Orada Pepe Dede’nin görkemli bir mezarı vardır. Dedeler mevkisinde ise bu günkü Kavasoğlu mezarlığının güney kısmında sağlık ocağının arkasında Büyük Âlim Müderris Cafer Dede ve yakınları vardır. Cafer Dede’nin yine güneyinde Medine kuyusu istikametinde Akbaba mezarı vardır.
Medine kuyusu ve koru başındaki mezar taşları incelenirse Emine kuyusu dâhil bu bölgede göçebe yaşayan eski Türklere ait mezar oldukları anlaşılır. Daha yukarıda Geçit köprüsüne varmadan sağ tarafta eski Yörük mezarları vardı. Ketenlik yaylasında gölletin yakınında ve Mertli oğullarının evlerinin olduğu yerde Yörük mezarları vardır.
Gıçırmak çayından yukarı doğru gidecek olursak, Gıçırmak’ta eski baraj yerinde bir dede olduğu Koru başında Yakub’un tarla yanında mezarlar olduğu yakın zamana kadar görünüyordu. Tarla sahipleri tarafından tahrip edilmişlerdir. Yukarı Gölcük’de İlyaslar yol ayrımında Yörük mezarları vardır. Gıçöz’de Serdarın derenin ağzında Yörük Mezarlığı Sulu Boğazın tepesinde Ziyafet Pınarının arka kısmında Hamza taşında Yörük Mezarlığı var. Eskiler, Yörüklerinin Şarkîkaraağaç Geçit belinde eski mezarlar bulunmaktadır.
Karaağa’nın içerisinde Topal Hoca’nın evin arkasında eski bir medrese ve burada bir dede olduğu bilinmektedir.
Hatıb mahallesinin Bayır kısmında ve Sel alanı mevkisinde Tek Parmak Dede ve medrese kalıntıları vardır. Karaağa Kasabası’nda bu gün eski ve yeni olmak üzere dört parça mezarlık bulunmaktadır.

Araştırma: Şair yazar Aşır TUNCA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.