Hacı Kureyş ve Seydi Kureyş TÜRBELERİ
GAZİANTEP
Hacı Kureyş ve Seydi Kureyş TÜRBELERİ
GAZİANTEP
BOZGEYİKLİ DEDE OCAĞI
HALEP
Şah Sultan Türbesi
Malatya-Arguvan-Bozan Köyü
Çağlayancerit, Bayırlı (Kulyan) Mahallesi
Beykoz’da, Boğaz’a nazır Yûşâ Tepesi’ndedir. İstanbul’da halkın en çok ziyaret ettiği ziyaret mekânlarındandır. Türbe binası yoktur; demir parmaklıklarla çevrilmiş 4 m genişliğinde 17 m uzunluğunda bir kabirden oluşmaktadır. Mezarda, Hz. Musa’nın kız kardeşinin oğlu ve sancaktarı Hz. Yûşâ’nın yattığına inanılmaktadır. Mezarın yanında Hz. Yûşâ Camii bulunmaktadır. Tarihsel bilgilere göre Hz. Yûşâ, Hz. Musa’dan sonra İsrailoğullarının başına geçen ve onları Tih Çölü’nden çıkarıp Filistin’e ulaştıran kişidir.44 Bazı müfessirler, Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresinin 60. ayetinde45 geçen “genç” ifadesinin Yûşâ’ya işaret ettiğini zikretmektedir. Yûşâ Hazretlerinin veli mi yoksa peygamber mi olduğu konusu ihtilaflı olmakla birlikte peygamber olduğuna dair rivayetler daha fazladır.46 İstanbul halkı da genellikle onu peygamber olarak bilmekte ve “Yûşâ Nebi” olarak isimlendirmektedir.
İnanışa göre Hz. Yûşâ, Hz. Musa Peygamber’le birlikte pek çok savaşa katılmış ve sayısız kahramanlıklar göstermiştir. Yine bir savaşta İstanbul’a kadar gelmiş, savaş sırasında Sarıyer’in tam karşısına düşen Sütlüce köyü civarında vurulmuş, bedeni ikiye ayrılmıştır. Belinden aşağısı Sütlüce köyünde kalmış, burada bir su fışkırmış, bu su halk tarafından şifalı sayılıp âb-ı hayat (yaşam suyu) olarak isimlendirilmiştir. Üst kısmı ise şimdi türbesinin bulunduğu yere kadar gelmiş ve burada şehadete ermiştir. İnanışa göre, mezarın baş tarafı ilk zamanlar Kudüs yönünde olsa da Kâbe’nin kıble olmasıyla Hz. Yûşâ’nın baş tarafı da yön değiştirmiştir.47
Yûşâ Tepesi tarihin ilk zamanlarından beri kutsal kabul edilen bir yer olmuştur. Geçmişte farklı dinî inançlara sahip uygarlıklar tarafından bu tepeye tapınaklar inşa edilmiştir. Hz. Yûşâ’nın kabrinin Beşiktaşlı Yahya Efendi tarafından ilahi keşif yoluyla belirlenmesinden sonra burası İstanbul’daki Müslüman halkın da başlıca ziyaret yerlerinden biri olmuştur. Osmanlı döneminde halk, hem bireysel olarak hem de toplu hâlde türbenin bulunduğu Yûşâ Tepesi’ni düzenli olarak ziyaret etmiştir. Topluca yapılan büyük ziyaretler, genellikle temmuz ve ağustos aylarında cuma günleri yapılmış, ziyaretler bir hafta önceden civar köylere duyurulmuş, böylece ziyaretçi sayısı artmıştır.48 Asırlardır Yûşâ Hazretlerine halkın büyük bir sevgi ve saygısı olmuştur. Özellikle Beykozlular Hz. Yûşâ’yı, Beykoz’un manevi koruyucusu olarak görmüşlerdir.49 Zaten Hz. Yûşâ, İstanbul Boğazı’nı koruyan dört manevi bekçiden birisi kabul edilir.50
Şehir merkezine uzak ve ulaşımı zor olmasına rağmen, hem İstanbul’dan hem de İstanbul dışından pek çok kişi Yûşâ Tepesi’ni ve türbesini ziyaret etmektedir. Türbe hemen hemen her gün ziyaret edilse de, mübarek gün ve gecelerde, cuma günleri ve hafta sonlarında diğer günlere nazaran daha çok ziyaretçi gelmektedir. Ziyaretçi sayısı bazı günler üç bini bulmaktadır. Türbe, “türbe ziyareti” turları içerisinde en önemli uğrak yerlerinden biridir.51 Bazı ziyaretçiler, Yûşâ Hazretlerinin kendilerine rüya vasıtasıyla yol gösterdiğini ve türbesini ziyaret ettiklerinde problemlerinden kurtulduklarını ifade etmişlerdir. Ziyaretçilerin çoğu, Kur’an-ı Kerim, ezbere bilinen dua veya sureler okuyarak ya da sadece dua ederek ziyaretlerini tamamlamaktadır. Geçmişte türbenin etrafında Kâbe’yi tavaf eder gibi 7 kez dönenler olduğundan günümüzde bunu engellemek için ayrı bir çıkış kapısı yaptırılmış ve iki kapının arası demir parmaklıklarla örülmüştür. Sayısı çok olmamakla birlikte, hırçın, konuşamayan, zamanı geldiği hâlde yürüyemeyen çocuklar ya da nazardan korumak için bebekler anne veya babalarının kucağında dualarla türbenin etrafında gezdirilmektedir. Sanatçılar, futbolcular ve milletvekilleri de dâhil olmak üzere toplumun her kesiminden insanlar burayı ziyaret etmektedir. Üniversite ve liseye giriş sınavlarının olduğu zamanlarda özellikle öğrenciler bu türbeyi ziyaret etmektedir.52
Türbe, İstanbul Beşiktaş’ta Çırağan Sarayı’nın karşısında Yahya Efendi Sokağı’ndadır. Türbede Osmanlı devletinin yükseliş dönemi âlim ve mutasavvıflarından Yahya Efendi’nin kabri vardır. Türbenin yanında yine Yahya Efendi’nin yaptırdığı bir cami bulunmaktadır. Yahya Efendi, 1495’te babasının kadılık yaptığı Trabzon’da dünyaya gelmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da vali olduğu dönemde doğan Yahya Efendi, Yavuz’un oğlu Kanunî Sultan Süleyman’ın süt kardeşidir. Trabzon’da başladığı ilim tahsilini İstanbul’da kemale erdirir. Kanunî zamanında müderrislik yapan Yahya Efendi, Şehzade Mustafa’yı boğdurtmasından sonra Kanunî Sultan Süleyman’a yaptığının yanlış olduğunu bildiren bir mektup yazmış, bunun üzerine padişah tarafından görevinden alınmıştır. Bu görevden sonra bugün türbesinin bulunduğu dergâhı yaptırıp inzivaya çekilenYahya Efendi, 1571’de 79 yaşında vefat etmiş ve aynı yere defnedilmiştir. II. Selim, mezarına türbe yaptırmıştır. Yahya Efendi sağlığında, sarayın ve halkının sevgi ve saygısını kazanmıştır. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman ve oğlu II. Selim, Yahya Efendi’ye büyük ilgi göstermişler, onu ziyaret edip sohbetini dinlemişlerdir. Halk kendisini “sofi”, “cömert”, “kerim”, “müşfik” sıfatlarıyla nitelendirmiş, Hz. Ali makamında tutmuş, her cuma gecesi Hızır aleyhisselam ile görüştüğüne inanmıştır. Yahya Efendi’nin en önemli kerametlerinden birinin Beykoz’da türbesi bulunan Yûşâ Hazretlerinin kabrinin yerini manevi keşif yoluyla bulması olduğu kabul edilir.40 Yahya Efendi’yi daha hayattayken başta padişah olmak üzere devlet adamları, farklı kesimlerden halk ve özellikle de denizciler ziyaret edip hediyeler getirerek dua talep ederlermiş. Bilhassa sefere çıkan ve seferden dönen gerek Müslüman gerekse Hristiyan gemiciler Yahya Efendi’ye uğrayıp hayır duasını alırlarmış.41
Yahya Efendi hakkında yazılan ve anlatılan birçok menkıbe vardır. Menkıbelerde pek çok insanı tefekkür etmeye yönelttiği ve insanlara doğru yolu gösterip hidayete erdirdiği anlatılır. Menkıbeye göre, Karadeniz’de bir Rum gemici fırtınaya yakalanır. Fırtınadan yolunu bulamayan ve zor durumda kalan gemici dua eder: “Ey herkesin imdadına yetişen Yüce Mevla! Bizi batmaktan kurtar. Senin Trabzonlu Yahya adında çok sevgili bir kulun varmış, onun hürmetine bizi bu felaketten kurtar; eğer sağ selamet sahile çıkarsak, Yahya kuluna bir küp şarap götüreceğim.” Sağ salim İstanbul’a ulaşınca Yahya Efendi’ye bir küp şarap getirerek başından geçenleri anlatır. Yahya Efendi “Eyvallah kaptan, ver bir tas içeyim.” deyince herkes çok şaşırır. Önce Yahya Efendi içer, ardından da huzurda bulunanlara ikram eder. Huzurda bulunanlar aldıkları tası çekinerek ağızlarına götürünce bunun nar şerbeti olduğunu anlarlar. Olaya çok şaşıran Rum gemici Müslüman olur ve bir daha Yahya Efendi’nin yanından ayrılmaz.42
Ölümünden sonra onun manevi varlığına olan saygı devam etmiş, özellikle saltanat ailesinden ve halktan bazı kişiler ona yakın bir mekâna defnedilmeyi arzu etmiştir. Tıpkı sağlığında dergâhı ziyaret edildiği gibi ölümünden sonra da türbesi asırlardır Müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Türbeyi geçmişte olduğu gibi bugün de pek çok kişi ziyaret etmektedir. Hem İstanbul’un farklı semtlerinden ve farklı sosyal kesimlerinden hem de Anadolu’dan ve hatta yurtdışından gelen turistler türbeye rağbet etmektedir. Bugün türbe, İstanbul’da daha ziyade sosyoekonomik düzeyi yüksek kişilerin oturduğu Bebek, Nişantaşı, Beşiktaş, Ortaköy gibi semtlere yakın olması nedeniyle ziyaretçilerin önemli bir kısmı buralardan gelmektedir. Ziyaret edenler daha çok mezarın başında Kur’an okumakta ve dua etmektedir. Pek çok kişi burada edilen duaların kabul edildiğini, bu kutsal mekânda bulunmanın kendilerini rahatlattığını, manevi olarak kendilerini olgunlaştırdığını düşünmektedir. Bazı ziyaretçiler ise dertlerinin ve sıkıntılarının giderilmesi için burada dua ettiğini ve bu dualarının kabulü üzerine “vefa ziyareti” yaptığını belirtmektedir. Nadir de olsa bazı ziyaretçiler zaman zaman mezarın kenarında bulunan tespihleri alıp “lafzatullah” çekerek daha sonra tespihi bereket ve huzur vermesi için evine götürmekte ve bir müddet sonra getirip yerine koymaktadır.4
ARZU BABA TÜRBESİ -TEKİRDAĞ
Muratlı’nın Arzulu Köyü’nde yer alan ve klasik türbelere benzemeyen Arzu Baba Türbesi, daha çok etrafı çevrilmiş bir mezar görünümüne sahip.
Arzu Baba’nın mezarının tarihi hakkında detaylı bir bilgiye ulaşılamazken, türbenin mezar taşı ve kitabesinin olmadığı da gözlemlendi.
Kerkük’ün Dakuk ilçesinde bulunan İmam Zeynelâbidin Türbesi’ni, bazı ziyaretçiler kutsal olduğu için bazıları da hastalıklara şifa olduğu için ziyaret ederek, dua ediyor.
İmam Zeynelâbidin Türbesi olarak bilinen, Ebu El-Hasan Ali Bin El-Hussein Bin Ali El-Saccad, İslam peygamberi Muhammed'in torunu olan Hüseyin'in oğullarından biridir. Medine'de ömrünü ibadetle geçiren Zeynelâbidin 57 yaşında öldü.
Dakuk’ta bulunan Zeynelâbidin Türbesi’ne her yıl Irak’taki Şiiler sık sık ziyaret ederken, son dönemlerde, Şiilerin yanı sıra diğer mezheplerden çok sayıda kişi şifa, muradına ermek ve dertlerine deva olması için türbeyi ziyaret ediyor.
KirkukNow’a konuşan Dakuklu Hassan Abdel-Razzaq, “Türbe geçmişte yalnızca bir ibadet yeriydi, ancak şu anda hastalıklara, dertlerine derman, aşklarına çare ve hayallerinin gerçekleştirmek isteyenler uğruyor. Dakuk halkı herhangi bir sorunla karşılaştıklarında doğrudan bu türbeye gidiyor ve türbeye kuzeyden ve güneyden gelenler vardır” diye ekledi.
Hassan Abdul Razzaq, Zeynelâbidin Türbesi’ne gelen ziyaretçilerin talep ve niyetlerini doğal karşılıyor, ancak 32 yaşındaki Karzan Nuri Yusuf bu durumu normal görmeyerek, eleştiriyor.
Daha önce türbeyi ziyaret eden Karzan Nuri Yusuf, şunları söyledi:
“Türbeyi tarihi bir mekân olarak ziyaret etmek mümkündür, ancak dua etmek ve ihtiyaçların karşılanmasını istemeyi mümkün değil. İslam'a göre Yüce Allah'tan başka kimseden bir şey istemek caiz değildir, İmam'ın hastayı tedavi etme veya sevdiklerini bir arada tutma yetisinin olduğuna inanmıyorum.”
Muharrem ayında binlerce Şii, türbeye gitmesi beklenirken, önümüzdeki birkaç gün içinde Dakuk ilçesinin binlerce ziyaretçiyi ağırlaması bekleniyor.
İmam Zeynelâbidin Türbesi, Dakuk semtinin birkaç kilometre batısında ve geçmişi 750 yıl öncesine Osmanlı dönemine dayanıyor.
Şii Türkmen tarihçisi ve araştırmacı Dakuklu Seyyid Necmeddim İmamali, KirkukNow’a şunları söyledi:
“Yaptığım araştırmalara göre, İmam Zeynalâbidin'in Türbesi, Osmanlı Padişahı Ahmed Paşa tarafından yapıldı. Ahmed Paşa Bağdat'ı ziyaretinde bir gece kalır ve bölge halkının söylemlerine kulak verir. O da dönüşte bölge halkına türbeyi inşa edeceği vaadinde bulunur.”
2003'te Baas rejiminin devrilmesinden sonra ve Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin kararıyla, İmam Zeynelâbidin'in Türbesi yeniden inşa edildi. Şimdiye kadar da türbe Şii Vakfı tarafından denetlenip, korunuyor
Kakayi inancından olan Nevzad Muhammed Kakayi, “İmam Zeynelâbidin Türbesi, tüm bileşenlerin mülkü olarak kabul edildi. Bir mezhep veya din tarafından tekelleştirilmesine izin verilmemesi gerekiyor” dedi.

İmam Zeynelabidin Türbesi- Dakuk: Fotoğraf/ KirkukNow
Nevzad Muhammed Kakayi, İmam Zeynelâbidin Türbesi’nin bir türbe olduğunu ancak çoğu kişi tarafından medet umulacak bir mekân haline geldiğini söyledi.
Karzan Nuri, “Türbenin gerçek varlık nedeni insanlara anlatılmıyor ve kültürünü yaymıyorlar. Çoğu insan İmam Zeynelâbidin'in cenazesinin bu yere gömülmesi gerektiğini düşünüyor, bu yüzden insanlar dua etmenin şeyhlerin ve din adamlarının türbelerinde değil, Yüce Allah'ın gücünden olduğunu anlamalı" ifadelerini kullandı.
Şartlar ne olursa olsun Irak’ın farklı kentlerinden binlerce vatandaşın bu ay Muharrem ayı nedeniyle İmam Zeynelâbidin Türbesi’ne akın etmesi bekleniyor.
Haşdi Şabi güçlerine ait bir tugay da, türbe çevresinde koruma görevi üstlendi.
PİRİ ALİ BABA SULTAN... SİVAS
PATİ ABLA TÜRBESİ
Bulgaristan dulovo(akkadınlar) kasabası
karalar köyü