KARIŞIK

16 Şubat 2016 Salı

Emir Melik Gazi Sultan

Emir Melik Gazi Sultan

ÇORUM




"Emir Melik Gazi Sultan; Türklerin Anadolu’ya girişi olan 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında (1071-1178) Danişmendli Beyliği’ni kuran Ahmet Melik Gazinin Oğludur.  Asıl adı Seyyid Selahaddin’dir fakat, tarihte aldığı unvan adlarıyla  “Danişmend Emir Melik Gazi Sultan” adıyla anılır. Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği 360 alperenlerden biri ve Horasan Erenlerindendir. Merzifon/Sarıköy’de bulunan Seyyid Battal Gazi Ocağı’nın seceresine göre Emir Melik Gazi’nin Hicri Doğumu 435, Şehadeti 530, Ömrü 95 tir. Emir Melik Gazi, 1134 yılında dünyadan göçtüğüne göre 1039 yılında doğmuştur."

Sonunu ise şöyle bağlamışlar:

"Emir Melik Gazi’nin, Melik Gazi Köyü’nden başka, Kastamonu, Erzincan/Kemah, Kırşehir Ordu/Ayabastı ve Çorum da da halk tarafından çok sevildiği ve unutulmaması için türbesi ve kümbeti yaptırılmıştır. 

Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi..çarşamba

Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi


Çarşamba’ya 6 kilometre mesafede Samsun – Ordu karayolu üzerinde bulunan Akçatarla Köyü’ndebulunmaktadır.
Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi 1
Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi
 Halk arasında “Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
ÖZELLİKLERİ: Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda betonarme olarak yenideninşaa edilmiştir. Çatısı kiremitle kaplı olan türbenin dış ve içi sıva üstü boyadır. Türbeye ait kabrin sandukası ahşaptandır. Sandukanın alt kısmı ve yerler ise fayans ile döşenmiştir.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Yeşil Tekke Murat Yüzbaşı Türbesi hakkındaçok fazla rivayet bulunmamaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

Hüseyin Dede ..samsun.. alaçam

 Hüseyin Dede ..samsun.. alaçam

Samsun’un Alaçam ilçesinin Kızlan mevkiinde bulunan Hüseyin Dede türbesi 

 Türbe, Samsun Alaçamilçesinde Tepe Bölmesi köyüne 1 km mesafede Alaçam – Durağan ana yolu kenarında bulunmaktadır. Büyüklerimizden aldığımız bilgilere göre Hüseyin Dede’nin aslıPeygamber Efendimiz (sas)'in soyundan olan Evliyaoğulları’na dayanmaktadır. HüseyinDede 3 kardeşi ile Orta Asya’dan gelerek Ağrı’nın Doğubeyazıt bölgesine yerleşmiş ardından Erzurum, Trabzon, Ordu üzerinden Alaçam’a kadar gelmiştir. Alaçam’da Tepe Bölmesi köyü mevkiine gelen 3 kardeşin her biri ok atarak gidecekleri yönü tespit etmişlerdir. Hüseyin Dede’nin oku Tepe Bölmesi mevkiine düştüğünden buraya yerleşmiştir." dedi.


Hüseyin Dede Türbesi

Hüseyin Dede Türbesi


melik mehemmed gazi türbesi.akkuş

melik mehemmed gazi türbesi.akkuş

aa_picture_20150807_6008452_web.jpg

Şeyh Abdullah Türbesi - Ordu

Şeyh Abdullah Türbesi - Ordu 
Ulubey İlçesi Şeyhler köyünde bulunmaktadır.
 
Ulubey İlçesi Şeyhler köyündedir. 14. yy. yöreye gelen Şeyh Abdullah, zora düşenlerin yardımına koşması nedeniyle vefatından sonrada insanlar tarafından unutulmamıştır. Türbe Turkuaz çinilidir. Bir tane mescit vardır. Bu yörede Şeyh Abdullah’ı anma törenleri vardır.



Şid Abdal Türbesi ( Şidlü Dede) - Ordu

Şid Abdal Türbesi
( Şidlü Dede) - Ordu
 


Kabataş -Ordu : 74 km dir. Kabataş ilçesi Kuzköy sınırları içerisinde bulunur. Ulaşım asfalt yolla rahatlıkla sağlanmaktadır.
 
ŞİD ABDAL TÜRBESİ (ŞİDLÜ DEDE) 
Kabataş ilçesi Kuzköy sınırları içerisinde bulunan Türbe 14. yüzyılda yöreye gelen Türklerden Şid Abdal’a aittir.Yörenin Türkleşmesine öncülük etmiş bir büyük hoca ve şeyhtir.

ŞEHZADE MUSTAFA TÜRBESİ (Mustafa-iCedit Türbesi)

ŞEHZADE MUSTAFA TÜRBESİ 

(Mustafa-iCedit Türbesi)


Bursa merkez Osmangazi İlçesi'nde, Muradiye külliyesi içinde türbe. XVI. yüzyılda yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'ın (salt. 1520-1566) Ereğli dolaylarında boğdurduğu oğlu Mustafa için kardeşi Selim II (salt. 1566-1574) tarafından şehzadeliği döneminde yaptırılmıştır. "Mustafa-yi Cedit Türbesi" adıyla da bilinir. Giriş kapısı üzerindeki 0.45 X 1.00 metre boyutlarındaki mermer yazıtında "Şah Selim bin ilan Süleyman emr edüp oldı hoş bu ravzâ-i cennet-nümâ /Dedi tarihin Edâyî bendesi merkad-i gülzâr-ı Sultan Mustafa" dizeleri bulunmaktadır. Bunlar ebced hesabıyla 963 H. (1555/56) tarihini göstermektedir.
Türbe, sekizgen planlı bir yapıdır. Sekizgen kasnak üzerine oturan kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Mermer söveli giriş kapısı ve üzerindeki zarif mermer yazıtı görülmeye değer.
Ancak türbenin en önemli özelliği doyum olmaz güzellikteki çinileridir. XVI. yüzyıl İznik çiniciliği, burada bütün görkemi ile kendini göstermektedir. Üst bölümünde lacivert taban üstüne beyazla yapılmış geniş bir bordur kendini göstermektedir. Duvarlar beyaz zemin üzerine karanfil lale, sümbül ve kabak çiçeği gibi çeşitli çiçeklerin kırmızı, mavi, lacivert ve yeşil renkleriyle süslenmiştir. Bir bakıma insanın başını döndürecek denli güzel olan bu çiniler, devrinin tüm özelliklerini yansıtırlar. Türbenin, özensiz kireç ve badanalardan dolayı bozulan kalem işçiliği de başlı başına ilgi çekicidir.
Duvar örgüsü: Üç sıra tuğla ve bir sıra kesme taş biçimindedir.
Türbe içinde Şehzade Mustafa (öl. 1553), Kanuni Süleyman'ın bir başka oğlu Orhan (öl. 1562), Mustafa'nın annesi Mah-l Devran (öl. 1580), Selim I'in oğlu Ahmet (öl. 1513) ve bir de çocuk sandukası bulunmaktadır.
Kâzım Baykal'ın kadı sicillerinden aktarımına göre, bu türbe, Yavuz Sultan Selim tarafından Muharrem 919 H. (Mart 1513) tarihinde Bursa'da boğdurduğu kardeşleri ve kardeş çocukları için yaptırmış; Kanunî Süleyman'ın oğlu Mustafa sonradan buraya gömülmüştür 

Abdulvahap Gazi Türbesi Ve Çatbaşı Şehitliği..muş

Abdulvahap Gazi Türbesi 
Ve Çatbaşı Şehitliği..muş
Muş İli Merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyünde bulunmaktadır. Şehre 7-8 Km. Mesafede olup şehrin batısındadır. Çatbaşı Köyü Camii bitişiğindedir. Yaklaşık 40-50 mezarın bulunduğu, dörtgen planlı,mazgal pencereli,beşik tonuz örtülü türbe, ahşap destekli direk, üzeri toprak örtülü bir ön odadan oluşmuştur. Türbenin doğusunda yer alan kare planlı,direk destekli düz toprak dam örtülü eski camii türbenin ziyaretçilerinin ibadet ve ikametgahı için yapıldığı düşünülmektedir. Türbeyle camii arası ahşap kakmaların taşıdığı direk destekli düz damla örtülerek, her şart altında camii den türbeye gidiş geliş sağlanmıştır. Türbenin içinde üç gömü mevcut olup, bunlar; Sahabeden Abdulvvahap Gazi, Tarışlı (Silvan) Şeyh Şeref ve Muş ulemalarından Hacı Tayyip Efendi’ye ait dir. Türbe ile camii arasındaki üzeri örtülü mekanda beş gömü mevcuttur. Bunlardan üçü bilinmektedir. Bunlar Hoca İbrahim efendi, Muş alimlerinden Faik Aykal efendi ve Hacı Tayyip efendinin oğlu Molla Fethi Rahman efendiye aittir.

Şeyh Lütfullah Efendi..BALIKESİR

Şeyh Lütfullah Efendi

Şeyh Lütfullah Camii: Balıkesirin manevi bekçilerinden Şeyh Lütfullah tarafından 1429 tarihinde yaptırıldı Orijinal haliyle günümüze gelemeyen cami, 1907’de yenilenmişdir Bahçesinde kendi mezarı olmak üzere 100 civarında mezarın bulunduğu cami, Balıkesir’in önemli tarihî eserlerindendir

Şeyh Lutfullah’da veliler velisi Hacı Bayram-ı Veli’nin ünlü  talebelerinden ve müridlerinden birisidir. Balıkesir ve civarının mânevi mimarlarının başında gelmektedir. Kendi adıyla anılan Balıkesir’deki Lutfullah Camiinde medfundur.
Şeyh Lutfullah’ın mezar taşına yazılmış olan manzumeden İskendiyar oğlu  neslinden geldiği, Karesi’de doğduğu  belirtilmektedir.

Mezar taşındaki manzume aynen şöyledir:

“Kimine mülk verir kimine velilile verir Hz. Allah
Burada yatan veli İskendiyar oğlu neslinden Şeyh Lutfullah
Karesi’de doğup ilmi irfanı orada yapmıştı tamam
Büyüklerin dileğiyle Ankara’ya gidip yaptı bir hamam
Faziletli, duygulu, işbilir, cömert bir zattı; açıktı eli
Kendisini Ankara’dan tanımıştı Hacı Bayram-ı Veli

Hacı Bayram’la beraber geldiler Karesi’ye
Hacı Bayram kendisini kemâle erdirirsin diye
Hacı Bayram’ın Balıkesir’de vekili oldu
Bu mâna gülü burada açtı, burada soldu
Halifelik devri rastlar 1404 ile 1421 yılına
Allah ne isterse onu ikram eder kuluna”

Bu manzume de göstermektedir ki, Şeyh Lutfullah 17 yıl Hacı Bayram’ın vekilliğini yapmıştır. 1404 tarihi ile 1421 tarihleri arasında, Balıkesir ve çevresinin aşk, feyz ve gönül ırmağı olarak, nice insanı bağrında yumuş, arıtmıştır. Nice gönül ilâhı sevda ile alev alev yakmış ve yandırmıştır.
O yıllarda Karesi adı, Balıkesir’in adıdır. Karesi toprağı Hacı Bayram’ın ilim ve iryadını arar, sorar olmuştu. Hacı Bayram’ın ünü köy köy, belde belde söylenip durmadaydı. Pozitif bilimleri hemal etmiş olan Lutfullah, manânın kaynağına gitmeliydi. Gitti Ankara’ya vardı. Hacı Bayramın dergâhına. Orada diz çöktü, nefsini yıktı,toz etti.  Manâ ilminin merdivenlerini birer birer adımladı. Bulutların üzerine çıktı. Topukları toz toprakta, alnı ve beyni bulutların üstündeydi. “Ankara’da bir hamam” yapmanın manâsı da, içini,yüreğini, gönlünü beynini o büyük Veli’nin gösterdiği metodla yuyup, yukarı arıtmasıydı. Yani, tasavvuf ehli olmalıydı.

Şeyh lutfullah’ın oğlunun adı Bahaüddin Efendi’dir. Oğlu da Bayramî erenlerindendi. Babaüddin’in oğlu da Muhittin Mehmet Efendidir.
Şeyh Lütfullah’ın oğlu Bahaüddin Şakayık adlı esere göre Hacı Bayram Sultan hazretlerinin veliliğini, tacını giyerek ve son nefesine kadar o tacı çıkarmayarak yapmıştır. Son nefesini verdiğinde Hacı Bayram eserlerinden olduğunu simgeleyen tacı başı üzerindeydi.



ÜÇPINARLI HAYRETTİN HOCA TÜRBESİ BALIKESİR

ÜÇPINARLI HAYRETTİN HOCA TÜRBESİ

BALIKESİR

      Üçpınarlı hayrettin efendi Balıkesir velilerindendir mübarek kabir Balıkesir Kayabey mahallesinde kayebey camisinin bahçesindedir.Fatih sultan Mehmet ile oğlu Sultan Beyazıt döneminde yaşamış alimlerdendir Kutbül Arifindir.

KIZ DEDESİ..BALIKESİR

KIZ DEDESİ..BALIKESİR

Yatır Muharrem Hasbi Koray lisesi karşısında bulunmaktadır.Bu mezar Sultan Beyazıt'a hocalık yapmış değerli bir alim olan Hoca Sinan efendiye aittir.1930 lu yıllarında burası garipler mezarlığıydı yakınlarının ziyarete gelen okuma yazması olmayan bir kişi bu türbenin kapısının üzerinde bir ad olmadığını görüp gelişi güzel seçtiği bir mezar taşını bu türbenin üstüne koyar. Bu mezar taşı bir bayana ait olduğu için daha sonraki yıllarda türbe Kız dedesi olarak anılmaya devam eder.

Kız dedesi

BARDAK KIRAN DEDE Balıkesir

BARDAK KIRAN DEDE  Balıkesir 

Dinkçiler mahallesinde bulunmaktadır kimliğiyle ilgili bilgi yoktur. sadece savaşlarda askerlere su dağıtan birisi olduğu rivayet edilmektedir.

  Halk özellikle hıdrellez günleri ziyaret eder dilek ve dualarda bulunurlar. Dileklerini bazıları kağıtlara yazar kabir üzerine bırakırlar bazıları ise çaput şeklinde etrafında ki ağaçlara asarlar. 1 yıl sonra ise bu duaları kabul olanlar testi ve bardakları kabir üzerinde kırarak adaklarını yerine getirirler.

     Her zaman ziyaret edilen bu yatır 5 mayıs'ı 6 mayısa bağlayan gece büyük ziyaretci akınına uğramaktadır. Etrafında hayırseverler tarafından lokmalar dökülmekte, topraktan yapılmış testi ve bardak satıcıları gelmektedir. Ziyaretler isesabahın ilk ışıklarına kadar devam etmektedir.




ARAP KILCI DEDESİ ..BALIKESİR..

ARAP KILCI DEDESİ ..BALIKESİR..

Aygören mahallesinde eskiedremit yolu ile yenisi arasında emin ağa caminin hemen altında çıkmaz arada bulunmaktadır.
Osmanlı devletinde konar göçer yörükler vergiye tabi unsurlardır. Yörüklerin arasında karakeçili yörükleri Osman beyin aşiretinden olduğu için ayrıcalıklı görülen her zaman farklı tutulan aşirettir. Yörüklerin vergilendirilmeleri mal,hizmet yada para olarak alınmaktadır. Bu vergiler yörükhan zabitleri denilen kişiler tarafından toplanır ve devlete iletilirdi.Karakeçili yörüklerinin vergilerinin  önemli bir kısmı mekke ve Medine gibi kutsal yerler için harcanırdı.Bunun için Karekeçili yörüklerine Harmeyin, Muhteremeyn aşiretide denilirdi.
     Balıkesir çevresindeki Karekeçili yörükleri devlete vergi olarak "Kıl" verilirdi her yıl belli aralıklarla Balıkesir abahanesine merasimle bu kıllar teslim edilir ve burada imal edilen abalar osmanlı ordusu yeniçeri ve sipahi askerleri için kullanılırdı.  Karekeçili yörüklerine Balıkesir seriyye sicillerinde "kıl donlu cemaat" de denilirdi.Vergi düzeni içerisinde kılların toplanması abahaneye satılması elde edilen paranın götürülüp mekke ve Medine gibi kutsal  yerlerde harcanması için bir görevli bulundurulurdu.Genellikle seyyid ve şerif olan bu görevlilere Hacı yada Nakib-ül eşraf denilirdi.Bu zatlar Hz.Peygamberin soyundan gelen seyyit ve şerif olanların hizmetiyle görevli oldukları için halk arasında büyük hürmet görürlerdi.
 Burada yatan zat "kıl" vergisinin yönetimiyle görevli olan muhtemelen Hz Pygamberin soyundan gelen kişidir.Kılcı arap hacı olarak anılan bu kişi zamanla Arap Kılcı dedesi olarak bilinmeye başlamıştır.  

ARAP KILCI DEDESİ
ARAP KILCI  DEDESİ
7- İBRAHİM DEDE Halk tarafından Allah(CC) kabul edilen İbrahim Dedenin kabri  Sındırgı Hisaralan köyünde bulunmaktadır.


İbrahim dedeyle ilgili köylüler tarafından anlatılan Menkibesi: Vaktiyle hizmetini yaptığı zengin bir  Ağa, hacca gitti ve orada bir gün canı helva istedi  Onun bu arzusu İbrahim Dede’ye malum olunca koştu ağanın hanımına. 
- Bir sahan helva yapar mısın? 
- Olur, ama ne yapacaksın? 
- Birine göndereceğim. 
O esnada Ağa, Mekke’de, çadırında namaz kılıyordu. Selam verince, bir sahan helva gördü yanında.Yeni pişmiş, sıcacık. 
“Biri bırakmıştır” diye düşündü. Afiyetle yiyip dua etti gönderene. 
Ancak sahan yabancı gelmedi ona.“Bu, bizim sahana ne kadar da benziyor” diye geçirdi içinden. Ve hacdan döndü... 
Hanımı, eşyaları arasında helva sahanını görünce şaşırdı. 
Ve sordu hayretle: 
- Bu sahan evdeydi. Sende ne arıyor? 
- Evde miydi? 
- Evet, ben bununla helva yapıp, İbrahim Dede’ye vermiştim. O günden beri bu sahanı arıyorum. 
Ağa da olanları anlatınca bilmece çözüldü.
( İbrahim dedeye hürmeten köyde davul çalınmaz ve köylüleri tarafından yılda iki defa adına hayırlar yapılır)

İbrahim dede türbesi
İbrahim dedenin türbedarı

İbrahim dedenin kabri

ARAP KILCI DEDESİ ..BALIKESİR

ARAP KILCI DEDESİ ..BALIKESİR

Aygören mahallesinde eskiedremit yolu ile yenisi arasında emin ağa caminin hemen altında çıkmaz arada bulunmaktadır.
Osmanlı devletinde konar göçer yörükler vergiye tabi unsurlardır. Yörüklerin arasında karakeçili yörükleri Osman beyin aşiretinden olduğu için ayrıcalıklı görülen her zaman farklı tutulan aşirettir. Yörüklerin vergilendirilmeleri mal,hizmet yada para olarak alınmaktadır. Bu vergiler yörükhan zabitleri denilen kişiler tarafından toplanır ve devlete iletilirdi.Karakeçili yörüklerinin vergilerinin  önemli bir kısmı mekke ve Medine gibi kutsal yerler için harcanırdı.Bunun için Karekeçili yörüklerine Harmeyin, Muhteremeyn aşiretide denilirdi.
     Balıkesir çevresindeki Karekeçili yörükleri devlete vergi olarak "Kıl" verilirdi her yıl belli aralıklarla Balıkesir abahanesine merasimle bu kıllar teslim edilir ve burada imal edilen abalar osmanlı ordusu yeniçeri ve sipahi askerleri için kullanılırdı.  Karekeçili yörüklerine Balıkesir seriyye sicillerinde "kıl donlu cemaat" de denilirdi.Vergi düzeni içerisinde kılların toplanması abahaneye satılması elde edilen paranın götürülüp mekke ve Medine gibi kutsal  yerlerde harcanması için bir görevli bulundurulurdu.Genellikle seyyid ve şerif olan bu görevlilere Hacı yada Nakib-ül eşraf denilirdi.Bu zatlar Hz.Peygamberin soyundan gelen seyyit ve şerif olanların hizmetiyle görevli oldukları için halk arasında büyük hürmet görürlerdi.
 Burada yatan zat "kıl" vergisinin yönetimiyle görevli olan muhtemelen Hz Pygamberin soyundan gelen kişidir.Kılcı arap hacı olarak anılan bu kişi zamanla Arap Kılcı dedesi olarak bilinmeye başlamıştır.  

ARAP KILCI DEDESİ
ARAP KILCI  DEDESİ

KABAKLI BABA TÜRBESİ..BALIKESİR

KABAKLI BABA TÜRBESİ

  Balıkesir merkeze 15 km uzaklıkta kabaklı köyünde bulunmaktadır.  Rivayetlere göre hacca giden tarla sahibi hizmetçisine buğday ekmesini söyler ancak bu yerlere kabak eken kişi hac dönüşü buğday ek dediği yerlerde kabak görünce kızar ve kabağa sopayla vurur.kabak kırılır içinden ise buğday çıkar.diğer kabaklardan da çıkınca tarla sahibi bu zatın ermiş olduğunu kabul eder. Bu ermiş zat ölünce mezarıda buraya yapılır.köyün adıda kabaklı köyü olarak kalır.
      Bu kişinin 5-6 yüzyıl önce Arabistandan gelme biri olduğuda söylenmektedir.Bundan dolayı Arap dedesi de denmektedir.
KABAKLI BABA

KABAKLI BABA

BALIKESİR TÜRBELERİ

TÜRBELERİ

1-PAŞA SULTAN Karesi beyliğinin kuruluş döneminde 1300'lü yıllarda yaşamış Karesi beyinde de hocalığını yaptığı rivayet edilen ilimizin ilk önemli manevi sultanlarındandır. Kabri Aygören Mahallesinde Karaoğlan camisinin yanınındadır


Paşa sultan türbesi


PAŞA SULTAN

-BALLICA SULTAN Bu türbeden yatan zat evliyaullahtan Geyikli baba ve hanımı balım sultanır.Bu kişiler  Sultan Orhan zamanın da yaşamış Bursa'nın fethinde bulunmuş ve hocasının işaretiyle Balıkesir'e Şimdikiyerine yerleşmiştir.
BALLICA SULTAN

BALLICA SULTAN


BALLICA SULTAN

HASAN BABA TÜRBESİ: 
 Bursa’da metfun bulunan Büyük veli Emir Sultan'ın halifesi olan Hasan Baba dindar ve alim birisidir.O, şimdi kabrinin bulunduğu ve o zamanlar Arap Hanı'nın bir odası olan yerde yaşadığı için "Öldüğüm zaman beni buraya gömersiniz" diye va­siyet etmiş, öldükten sonra da bu vasiyeti yerine ge­tirilmiştir. Hasan Baba'nın halife olmadan önce Zağ­nos Paşa Camii'nin helalarını temizlediği de söylen­mektedir. Münzevi bir hayat sürmesine rağmen son derece alim bir zat olduğu, ilimizde Ayak Dedesi adıyla bilinen yatırın sahibi Şeyh Semseddin Efen­di'nin müridi olduğu da bilinmektedir. 
HASAN BABA TÜRBESİ

KUŞADASI TÜRBELER

KUŞADASI TÜRBELER
Kuşadası Osmanlı döneminde önemli bir ticaret merkezi idi ve sığla sancağının merkezi konumundaydı.   Halkın çoğunluğu teşkil eden Müslüman-Türk nüfusunun eğitildiği ve irşad edildiği medreselerde eğitim veren din alimleri kadar, çeşitli tarikatlara mensup tekke ve dergahların postnişinleri yani tekke şeyhleri de vardı. Halkın sevip ve saydığı bu alimler vefat edince türbeleri yapıldı ve halk bu türbeleri çeşitli vesilelerle ziyaret ederek hem saygı gösterdi hem de dertlerine şifa aradı. 17. Yüzyıldan itibaren Kuşadası merkez ve çevresinde türbelerin sayısı çoğalmaya başlamıştır. Medrese alimleri genellikle şehrin ana mezarlıklarına ve cami hazirelerine gömülmüş ve türbeleri buralara yapılmıştır. Tekke ve dergah şeyhleri ise vakıf arazileri olan dergahların bahçelerine defnedilmişlerdir.  Ne yazık ki İtalyan işgali ve bilhassa Yunan işgali sırasında bu türbelerin çoğunun talan edildiği, tahrip edildiği ve ortadan kaldırıldığını biliyoruz. Düşman tahribatından kurtulan türbelerimizde Kuşadası turizminin gelişmesi ile adeta yok edilmişlerdir. Bugün Kuşadası merkez ve civarında  günümüze ulaşan çok az sayıda türbe vardır.

 
1. ADALIZADE TÜRBESİ

Adı :                                   Adalızade Mezarlığı ve Türbesi
Tescil tarihi:                 
 06.11.1191                 
Sayı :                               
  2238               
Pafta No :                      
 19 J-II pafta, 639 ada, 4-5  parsel              
Tescil eden kurum:   
 İzmir II nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (1)

İlçemizin en eski ve tek mezarlığı özelliğini uzun yıllardır korumakta olan  bu mezarlık Kuşadası Türkmen mahallesi sınırları içeresindedir.  İçinde uzun servi ağaçlarının  bulunduğu ve  insana huzur veren  bir  ortamın olduğu bu mezarlık şehrin merkezini ikiye bölmektedir. 
Mustafa bin Hamza adında  “ Adalızade “ lakabı ile tanınan 17. Yüzyıl önemli Osmanlı bilgini ve evliyasına padişah tarafından ihsan edilen  korulukta bulunan medrese ile başlamış ancak bu bilginin 1677 yılında vefat etmesi ve bu koruluğun tam ortasına yapılan türbe etrafında oluşmuştur.  Kuşadası halkı tarafından evliya kabul edilen bu zatın türbesi etrafına definler başlamış ve zaman içerisinde geniş bir mezarlık haline gelmiştir. Bir zamanlar çok geniş bir alanı kaplayan Adalızade mezarlığı yoğun göçle gelen defin işlemleri ile tamamen dolmuş durumdadır ve  artık defin işlemleri durdurulmuştur. Kuşadası Adalızade mezarlığı ,  Kuşadası Belediyesinin ve Aydın Müze müdürlüğünün ve  Aydın Anıtlar Bölge kurulunun gözetimi ve denetimi altındadır


 2. SAKIZ DEDE TÜRBESİ

Adı :                                   Sakız Dede Türbesi
Tescil tarihi:                  21.11.2001                 
Sayı :                                 10227                        
Pafta No :                       19 J-II pafta, 1594 ada, 3 parsel                
Tescil eden kurum:    Türkiye Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu (2)

Hacı Feyzullah Mahallesinde bulunan Sakız Dede türbesi Kuşadası’nın önemli  türbelerinden biridir. Türbenin kitabesi veya bilgilendirici herhangi bir kaydı bulunmamaktadır. Kubbe ile örtülü olduğu ve kubbeden kare plana geçişin pandantiflerle sağlandığı düşünülerek restitüsyon projesi hazırlanmıştır. Bu tip türbe planları Anadolu Selçuklular zamanında başlamış ve Osmanlılar zamanında da devam etmiştir. Bu yüzden Sakız Dede türbesi 16.yüzyıl ile 19.yüzyıl arası bir tarihte yapılmış olmalıdır. Giriş kısmı yapının kuzey batı köşesinde yer alır. Yapı ile sokak arasında kot farkı olduğundan yapıya üç basamaklı bir merdivenle ulaşılır. Sakız Dede’nin sandukası türbenin ortasında yer alır. Mumyalık katı olmadığı için sanduka doğrudan mezarın üzerine gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Sanduka tabut şeklindedir ve harçla yapılmıştır. Yapının doğu ve batı duvarlarındaki sıva tabakası bu bölümlerde eskiden birer pencere olduğunu göstermektedir. Aydın Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 20.09.2007 gün ve 1109 sayılı kararı ile  türbenin röleve projesi onaylanmıştır. Aydın Müze Müdürlüğü denetiminde temel araştırma kazısının yapılmasını takiben restitüsyon ve restorasyon projeleri yine Aydın Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 20.03.2008 ve 1412 sayılı kararı ile uygun bulunmuştur. Yapının restore edilmesi için çalışmalar devam etmektedir.  Sakız Dede namı ile ilçemizde türbesi bulunan kişinin kim olduğu ve kimin için yapıldığı hakkında bir bilgi ne yazık ki bulunmamaktadır. Çeşitli kaynaklarda  tarihimizde Fetret Devri diye bilinen ve Çelebi Mehmet tarafından sona erdirilen dönemde devlete isyan eden Simavna kadısı  Şeyh Bedrettin’in müritlerinden Börklüce Mustafa olduğunu ileri süren çeşitli kaynaklar vardır. İsyanı kanlı bir şekilde sona erdirilen Şeyh Bedrettin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile birlikte binlerce müridi idam edilmişlerdir. Sakız Dede’nin Börklüce Mustafa olduğu iddiası Tire’nin  Gökçen köyünde idam edilmesi ve naaşının sonradan gizlice kaçırılarak Kuşadası’na gömülmesidir. İddiaya göre Sakız Dede türbesi etrafında Bektaşi Cevraki mezarlığının varlığı, türbe yakınlarında bir Alevi-Bektaşi cem evinin bulunması, iki oluklu mahallesinde yüzyıllardır aşure geleneğinin devam etmesi ve türbenin mumyalık kısmının olmaması, vb. tezler ileri sürülmektedir.(3)


 
3. SOĞUCAK  KÖYÜ  TÜRBESİ

Soğucak köyü türbesi  eski mezarlık mevkiinde bulunan ve günümüzde harap halde bulunan kübik gövdeli bir eserdir. Eğilimli bir alan üzerine taş ve tuğla ile imal edilen türbenin üst örgüsü ve duvarların büyük bir bölümü yıkılmıştır. Kalan kısımlarda duvarlarında kasetleme tekniğinin uygulanmaya çalışıldığı görülmektedir. İzlerden üst örgüsünün kubbe olduğu ve kubbe yuvarlağına pandantiflerle geçiş yapıldığı anlaşılmaktadır. Girişi doğu cephesinde yer alan türbenin iç mekanında sarık şeklinde başlığa sahip mezar taşı mevcuttur. Yapının çevresindeki mezarlıkta bulunan mezar taşlarının bazılarının üzerinde hicri 1131 Miladi 1718 ve hicri 1191 Miladi 1777 tarihleri okunmaktadır. Yöre sakinleri türbenin güneyinde bir cami bulunduğunu, uzun yıllar önce yıkıldığını ifade etmektedirler. Kitabesi bulunmayan türbeyi, kübik gövdesi, kubbe örtüsü ve duvar işçiliği bakımından diğer örneklerle karşılaştırarak 14. veya 15. Yüzyıla tarihleyebiliriz. Soğucak köyünün tarihi çok eskidir ve Anya ismiyle Soğucak yerleşiminin Bizans döneminde kadar uzandığı bilinmektedir. Anya karyesi (köyü) ile ilgili ilk Osmanlı bilgileri I. Murat’ın tahta çıkmasından sonra düzenlenen 1421-1438 tarihleri arasında kayıtları tutulan “ mufassal tahrir defterlerinde “ yer almaktadır. (4)

4. SİNAN DEDE TÜRBESİ

Sinan Dede türbesi Kuşadası’na 10 km uzaklıktaki Kirazlı köyündedir. Köy camisinin yanı başında küçük evlerin arasında kalmış, köyün, küçücük kalan ilk mezarlığının bir köşesinde, 15–20  metrekarelik bir odacık içinde ebedi istirahatını sonsuza kadar sürdürecek olan merhum Sinan Dede yatıyor. 0 küçük baraka içindeki Sinan Dede'nin mezarının üzerine Arap harfleriyle yazılı, yeşil bir örtü örtülmüş, normal mezardan oldukça büyük, tahta kapısının çengeli geçirilmiş, sanki ziyaretçilerini bekler gibi upuzun  yatıyor. Halk arasındaki inanışa göre özellikle çocuğu olmayan" kadınların burayı ziyaret  ettikten sonra, çocukları olduğu inancı  yaygındır. Selvi ağaçları arasında kalmış olan o, eski muhteşem mezarlığın köşesinde anıt bir  mezar gibi duran Sinan Dede türbesini,  Türkiye’nin birçok yerinden ziyaretçileri ziyaretine gelerek dua edeler, adakta  bulunurlar, mum yakarlar. (5)

 5. YAREN DEDE MEZARI

Kirazlı’dan Kuşadası yönüne giden yolun üçüncü kilometresinde, Dere boğazı mevkiinden sağa kıvrılan toprak yoldan gidilir. Ortalama iki buçuk km. kavun, karpuz, tütün, susam tarlalarının yanından geçerek, toprak yolun solunda. Aslanlı Mağarasının hemen beş yüz metre berisinde, bir ağacın yanı başında ebedi istirahatını sürdüren Yaren Dede’yi görüyoruz. Mezar taşının üstünde şu yazıt var. ‘’Allah baki Yaren Dedesi ruhuna Fatiha ". Ağaç dallarının üstüne bez ve ip parçaları bağlanmış, niyetler tutulmuş, istekler birbiri ardına sıralanmış, ulu insan merhum Yaren Dede’ye yüzlerce dualar edilmiş. Yaren, dilimize Farsçadan geçmiş bir kelime olup, arkadaş, dost anlamına gelmektedir. 0, Allah'ın sevgili kulu olmuş, yaşamında Allah yolundan ayrılmamış, insanlara arkadaş olmuş; dost olmuş, sıkıntıda olan insanlara yardım için Allah'a yalvarmış, yakarmış, sonra da ermiş erenlerden olmuş. Bugün Yaren Mağarasına da adını veren Yaren Dede halen insanlara "yarenlik" ediyor. Yaren Dede dostça kal. Allah’ın selamı üzerine olsun. Bundan sonra da hiç yalnız kalmayacaksın. (6)
 6. BAYRAKLI DEDE

Kuşadası ilçesi Bayraklı Dede mahallesi Derici Mustafa Gürbüz Anadolu Lisesi yakınlarında bulunan bu türbe ve içindeki mezar hakkında yeterli bilgi yoktur. Halk arasında Bayraklı Dede olarak bilinen bir pir hakkındaki bilgiler muhtelif rivayetlerden ibarettir. Kimliği bilinmeyen kişiler tarafından bir ara kapısına “ Şehitler Türbesi “ levhası asılan ve Sivil Toplum Kuruluşları tarafından verilen sert tepkiler üzerine tekrar  kapısına Bayraklı Dede türbesi levhası asılan bu türbe ve içindeki mübareğin kim olduğu bir an önce araştırılmalı ve halkımız bu konuda bilgilendirilmelidir. (7)