KARIŞIK

7 Ocak 2016 Perşembe

Kurt Baba Türbesi - ( Kemalpaşa )


Kurt Baba Türbesi - ( Kemalpaşa )


İzmir ili; kemalpaşa İlçesi, Turgutlu yolu üzerinde , Turgutluya 4 km. kala dağ yolu üzerinde bulunur.
İranın eski adıyla Meşet şehrinin bir köyünde Türkmen gelinin biri arazide çalışırken bebeğini beşikye bırakmıştır. Dişi bir kurt bebeği alıp inine  kaçırmıştır. Dişi kurt çocuğu yedi yaşına kadar annelik yapmış, daha sonra halktan biri çocuğu sahiplenip büyütüp, yetiştirmiştir. Zaman içinde bu çocuk büyüyüp Türk Birliği kurarak, Ahmet Yesefi dergahında hizmetlerde bulunmuş. Daha sonraları ise Hacı Bektaş Veli degahında da yetişen KURT BABA Anadoluya İslamiyeti ve Türklüğü yaymak için seferler düzenler ve Türklüğün ve İslamiyetin yayılması için çalışırken en son geldiği Kemalpaşa ve yörelerini de alırken vefat etmiş ve mezarı şu an türbesi olan yerdedir.






Habib Dede - (Karabağlar )


Habib Dede İzmir’in Karabağlar ilçesinde eski mezarlığında medfundur. 1862 yılında doğmuş olan Habib Dede 1920 yılında Haziran ayında vefat etmiştir. Tarikat ehli , ve tasavvuf insanıdır.. Eşi Fatma hanım 1958 yılında ölünce yanına gömülmüştür. 1958 yılında mezarlık düzenlenmiş ve başlıklara mermer cephe ile demir korkuluk ilave edilmiştir.






AHİ TÜRBELERİ ETRAFINDA OLUŞAN HALK İNANÇLARI

AHİ TÜRBELERİ ETRAFINDA OLUŞAN HALK İNANÇLARI
(Diyanet İşleri Başkanlığı Arşiv Kayıtlarına Göre)
Dr. Yaşar KALAFAT*

Türbeler üzerindeki çalışmalarımız devam ederken, bu defa Ahi Türbelerini yazımıza bildirimize konu aldık. Bu çalışmaları biz, Diyanet İşleri Başkanlığı Arşiv kayıtlarını esas alarak yapıyoruz. Çalışmalarımız-da bazen coğrafi bölgeleri esas alıyoruz ve bazan da bu bildirimizde ol-duğu çeşitli kodlardan yola çıkıyoruz. Evvelce, “Horasan Eri” “Bayramilik” “Bektaşilik” gibi bölünmeleri esas almıştık. Ahi olabil-mek, ulu kişi olabilmek itibariyle Türk halk inançları ortamında bir kod olabilir diye düşünüyoruz. Kültürümüzde ahilik bir kült oluşturmuştur.
Türk–İslam kültür coğrafyasının sınırları belirlenirken bize göre, Ahilik özel önem arz eder. Bu itibarla Ahi Türbeleri bulundukları yerlerin kültür kaleleridir. Esasen türbeler, çekilerek terk etmek zorunda bırakıl-dığımız coğrafyaların geride kalan bekçileri iken, ticari hayattaki işlevleri itibariyle de Ahi türbeleri farklı önem arz eder. Bununla beraber diğer ça-lışmalarımızdan mevcudiyetini bildiğimiz birçok Ahi türbesini kaynağa sadık kalmak adına bildirimize almadık.
Biz bildirimize 15 adet Ahi ulusunun türbesine dair bilgi alabildik. Yararlandığımız arşivin düzenlenmesinde formatlar meslek kuruluşu ola-rak Ahilik konulu bilgileri içeren veri tabanını esas almamıştı. Bu itibarla belirtilen sayının artırılabileceğinden şüphemiz yoktur. Türbeler hakkında bilgi verirken, adresleri, mimari özellikleri var ise, efsane ve rivayetleri ait oldukları dönem, müştemilatları, ziyaretçi sayıları, korunma ve bakım-larının nasıl yapıldığı gibi konular üzerinde duracağız. Bizim bu bilgilere
* ASAM Kafkasya Masa Başkanı
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Dr. Yaşar KALAFAT
178
bizzat katkımız ise, türbe etrafında oluşan mistik folkloru irdelemek şek-linde olmuştur. Bunu yaparken bazı karşılaştırmalar yaptık ve tesbiti ya-pılan inanç veya uygulamanın Türk kültür tarihindeki yerine işaret etme-ye çalıştık.
İhtisas dallarına göre Ahi Pirleri ile meslek pirleri olarak derinli-ğinde eski Türk inançlarında “iye “ kavramının yer aldığı “baba” kültü arasındaki ortaklıklara ilaveten farklı olgular olmadıklarını da tekrar fark ettik. İncelediğimiz arşivde; İğneci Baba, Şerbetçi Baba, Terzi Baba, Eskici Baba, Baba Nakkaş, Keserci Baba, Somuncu Baba, Keçeci Baba, Cerrah Baba gibi mesleklerle birlikte mistik statüsü olan “baba” kelimesinin bir arada ulucanlara isim olduklarını tesbit ettik. Bu babalar anılan mesleklerin dönemlerinde piri mi idiler? Değişik isim yapılanma-larında yer alan “baba” isminin farklı mistik mesaj verdikleri de bilin-mektedir. Daha ayrıntılı inceleme tekrar yapılabilir. Ancak şurası muhak-kak ki, mistik içerikli “baba” ismi, ahi yapılanmasında olduğu gibi batını bir boyuta sahiptir. Bir çok kaynakta Ahi Pirlerinin “Ahi Baba” olarak geçtikleri bilinirken (Dr. Müjgan Cumbur “Ahilik Şer‘iyye Sicillerinde Ahi Babaların Değiştirilmesiyle İlgili birkaç belge II. Uluslar arası Ahi-lik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1999 sh. 77 – 81) Azer-baycan Türklerinde mistik içerikli “baba” karşılığında “Pir” tabiri kul-lanmaktadır. Sabahattin Güllülü’ye bu noktada katılıyoruz. Bu teşhisimi-ze yer yer açıklık getirmeye çalışacağız.
Bizim ele alacağımız Ahi Ulucanları arasında, Ahi Barak Baba (Amasya), Ahi Şerefettin (Amasya), Ahi Elvan (Ankara), Ahi Yusuf (An-talya), Ahi Bayram (Aydın), Ahi Yunus (Çanakkale), Ahi Evran (Kırşe-hir), Ahi Zekeriyya Helv. ( Konya), Ahi Ebubekir (Muğla), Ahi Yusuf Perende (Tokat) Ahi Emir Ahmet (Sivas), Ahi Menteşe (Çorum), Ahi Ev-ren Dede (Trabzon), Ahi Yusuf Perende (Tokat), Şeyh Ahmedi Gülşehri, (Nevşehir) Şeyh Edebali (Bilecik), Ahi Yunus (Çanakkale) Kazancı Baba (Çanakkale) gibi isimler var. Bu miktarın asgari iki katının Ankara’dan tesbit eden çalışmaların olduğunu biliyoruz. (A.Esat Bozyiğit, “Günümüz Ankara’sında Ahilikten Kalan Gelenekler” II. Uluslar arası Ahilik Kül-türü Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1999, sh. 71 –77)
AHİ TÜRBELERİ ve İNANÇLAR
1. AHİ EVRAN
Ahi Evran Türbesi, Kırşehir ili, merkez ilçesi Ahi Evran mahalle-sindedir. Ahi Evran İran’ın Hoy şehrinden Anadolu’ya gelip, Ahilik Eko-nomik Okulunu kurmuş ve Kırşehir’i Ahiliğin merkezi yapmıştır. 1261
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Ahi Türbeleri Etrafında Oluşan Halk İnançları
179
yılında ölen Ahi Evran’ın türbesini 1482 yılında takipleri yaptırmıştır. Türbe, kubbe örtülü kare planlıdır. Halk türbeyi Ahi Evren’in Ahiliyi ku-ran şahıs olması itibariyle ziyaret etmektedir. Ahi Evran Zaviyesiyle or-ganik bütünlük arz eden türbenin onarımını Vakıflar Genel Müdürlüğü yaptırmaktadır. Türbenin bakımını Ahi Evran Camii görevlileri yapmak-tadırlar.
Bizim kaynağımızda yer almamakla beraber bazı kerametlerine da-ir halk inançları vardır. Bunlardan birinde Ejderha donuna girip Ahi Mahmud iken Ahi Evran olmuştur. Herkese istediği kadar malından ver-mesine rağmen mallarında eksilme olmamış böylece ismi veli ekini al-mıştır. Deniz felaketi ile karşılaşanların imdadına Hızır gibi yetişmiştir. Gitmediği halde hacda görülmüştür. Aynı günde farklı şehirlerde beş va-kit namazını kılabilmiştir. (Y. Çalışkan –M.Lütfi İkiz, Kültür, Sanat ve Medeniyetimizde Ahilik, Ankara, 1993 sh. 4-6) Ahi Evren diye bilinen Şeyh Nasiru’d – din Murnud’un “Tabsiratü’l –mübtedi ve tezkiretu’l–müntehi” isimli tercüme eseri Anadolu’daki tekke ve zaviyelerde en çok okunan ve tanınan bir eser olmuştur. Tasavvufi dünya görüşünü çok özlü bir şekilde ve basite indirgeyerek sunan bir eserdir. “Tabsıra” olarak bi-linen Ahi Evren aynı zamanda usta bir teşkilatçı olup Mogollar tarafın-dan öldürülmüştür. (Doç.Dr. Mikail Bayram, Ahi Evren Tasavvufi Dü-şünce Esasları, Ankara 1995)
Ahilik toplumun sadece maddi yapısında belirleyici olmuyordu. Tarımda, esnaf ve sanatkarlar arasında sadece maddi örgütlenmeyi yü-rütmüyordu. O’nun dini, ahlaki, sosyal ve ekonomik boyutları da vardı. İbn Batuta’nın açıklamalarına göre Anadolu’da Türkmenlerin her şehir ve köylerinde yapılanmaları vardı. Ahı kelimesi Arapça kardeş anlamına gelmekle birlikte Fuat Köprü Ahi’nin Türkçe “ak”’dan geldiği kanaatin-dedir. Sebahattin Güllülü Ahiliğin tarihi ideolojik ve sosyo – ekonomik öğeleri üzerinde dururken Fütüvvet’in Batınilik ve Melamilik boyutu’nun yanı sıra Şamanizm ve Eski Türk gelenekleri boyutu üzerinde de dur-maktadır. (Dr. Sabahattin Güllülü, Ahi Birlikleri, İstanbul, 1977)
Biz halk inançları çalışanı olarak “ak” kelimesinin mistik boyutunu bir çok inanç ve uygulama gözleyebiliyoruz. Bu itibarla Fuat Köprülü ho-camız gibi Ahi kelimesinin, Ak’dan gelmiş olabileceği kanaatindeyiz. Eski Türk İnanç sisteminin izlerini halk sufizminde görmek mümkün i-ken, Ak’ın durumunu izah etmek de zor olmamaktadır. Ak sadece zahiren paklık değildir. “akyol” hayırlı yolculuk anlamındadır. “Gönlünü akla-mak” töbekâr olmak manasındadır. Yaş günü anlamında “Karagün” ün karşılığı “Ak gündür” “Akpak –Kızoğlu Kız” iffetini korumuş anlamına gelir. Ak kardeşlisi temiz ticari ilişkiler anlamında alınmış olabilir.
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Dr. Yaşar KALAFAT
180
Bazı metinlere Şaminizm’in izleri olarak geçen ifadeler bize göre eski Türk inançlarının tasavvufta tezahürü olarak alınabilir. Biz bu tesbiti başka vesilelerle de yapmıştık.
2. AHİ YUSUF
Ahi Yusuf’un türbesi Antalya ili merkez Muratpaşa ilçesinde Sel-çuklu mahallesi Mermerli sokaktadır. 1249 yılında yapılmış olan türbe iki katlı üst kata açılan blok taşlardan yapılmış profilli kemeri vardır. Türbenin yanında bir sema yeri ve bir de küçük oda vardır. Türbeyi ge-nellikle kadınlar Perşembe akşamları ve Cuma sabahları ziyaret ederler. Sıkıntıları ve dilekleri için Allah’dan niyazda bulunurlar. Cami görevlile-rinin bakımı yaptığı türbeyi yılda ortalama 3.000 kişi ziyaret eder.
Sema Yeri, sema, tekke ve zaviyelerde, tarikat ehlinin kollarını daha ziyade yanlara açarak dini musiki eşliğinde yaptıkları dini rakstır. Tarikatlarda kişi, şeyhi tarafından gösterdiği yetenek ve yapısına bakıla-rak farklı tarikatlara yönlendirilebilmektedir. Ayrıca Ahi inanç yapılan-masında bir kişi birçok tarikat ile ilişkili de olabilmektedir. Bu itibarla Ahi türbeleri yanında sema yerlerinin olması doğaldır. Ahilerde sema yapmışlardır, yaparlar.
3. AHİ BAYRAM
Ahi Bayram’ın türbesi, Aydın ili Çine İlçesi, Eskiçine köyündedir. Türbede Ahi Bayram ve Lalası yatmaktadır. Ahmet Gazi tarafından örme tuğla, dik kubbeli müştemilatsız olan türbenin ne zaman yapıldığı bilin-memektedir. Burası hayır işlemek ve dua etmek için ziyaret edilir. Burada adak da adanır. Tamiratını Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı tür-benin bakımını köyün imamı yapmaktadır. Türbeyi yurt içi ve dışından yılda yaklaşık 500 kişi ziyaret etmektedir.
Adak’ın Türk halk inançları dünyasında geniş bir uygulama alanı vardır. Adak Ağacı’na adak bezi bağlama, ziyaret yerlerine adak taşı koymak, türbelere, hediye ve ziyaret vaad etmek, 7 komşudan dilenmek, oruç tutmak, fakir doyurmak, lokma vaadinde bulunmak, kan akıtmak gi-bi, maldan ve nefisten yapılmış adak uygulama biçimleri vardır. Adak adamak eski Türk inançlarında da gözlenmektedir.
4. AHİ ŞERAFETTİN
Ahi Şerafettin’in Türbesi, Ankara ili Kılıçarslan mahallesi Kurnaz sokak 14 numara, Samanpazarındadır. Türbede Ahi Şerafettin’in ailesine
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Ahi Türbeleri Etrafında Oluşan Halk İnançları
181
mensup 8 adet taş sanduka bulunmaktadır. 1330 yılında Ahi Şerafettin tarafından yaptırılan türbe, klasik Selçuklu mimari tarzında, kare planda, kesme taştan bir platform üzerine kurulmuştur. Türbenin beden duvarları eski kalıntılardan toplanılmış çeşitli taşlardan yapılmıştır. Duvarları mermer taştan yapılmış olan türbenin, silmelerden nihayetlenmekte ve daha sonra kareden pramide geçilerek sivrilen 8 kemerli küllah ile bit-mektedir. Müştemilatı bulunmayan türbe, Allah rızası için ziyaret edil-mekte ve burada dualar edilmektedir. Bilinen bir rivayeti olmayan türbeyi Vakıflar Genel Müdürlüğü onartmıştır. Temizliğini cami görevlisi yap-makta olup yılda yaklaşık 5000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Mezar yerini ölmeden evvel satın almak ailesi ile birlikte o yere defn edilmek geleneği günümüzde de “aile mezarlığı” olarak devam et-mektedir.
5. AHİ ELVAN
Ahi Elvan’ın türbesi, Ankara ili Etimesgut ilçesi, Elvan mahallesi Caminde olup türbede ahi Elvan ve kardeşi yatmaktadır. Selçuklu dönemi olan cami avlusundaki türbesi 1994 yılında belediye onartmıştı. Daha zi-yade hasta olanların şifa bulmak inancıyla ziyaret ettikleri türbenin bakı-mını cami cemaatı yaptırmaktadır. Yılda 100 kadar ziyaretçisi vardır.
Hastalıkların tedavisinde tarikat şeyhlerinden şifa umulduğu bili-nirken, eski Türk inançlarının Türk Dünyasının birçok yerindeki Baba’lar adeta branşlaşmışlardır. Anadolu’da “Öksürük Baba” “Huykesen Ba-ba” “Lal Baba” “Sarılık Ocağı” gibi farklı alanlarda şifa verdiğine ina-nılan ulu kimseler vardır.
6. AHİ EMİR AHMET
Ahi Emir Ahmet’in türbesi Sivas il merkezinde Kongre Lisesi ya-nındadır. 733 /1333 tarihli Vakfiyesinde “ Ashab-ı tarikat Ahi Emir Ah-met Bin Zeynel Haç” tac diye tanıtılmaktadır. Doğum ve ölüm tarihleri belli olmayan zatın 1340 yılında yapılmış olan türbesinin kimin tarafın-dan yaptırıldığı bilinmemektedir. Sekizgen gövdeli, kesme taşlardan ya-pılmış türbenin sekizgen küllahı alemsiz olarak biter. Sekizgen dış plan içeride daireye dönüşür. Çapı 4.97 m. Olan türbenin dışında saçak kıs-mında Selçuklu sülüs hattıyla bir yazı kuşağı vardır. İki kısımdan oluşan türbenin alt kısmında 0.81 m eninde 2.09 m boyunda örtülü taş bir sandu-ka olup içerisi toprak doludur. Bakım ve onarımını Vakıflar Genel Mü-dürlüğünün yaptığı türbe ile ilgili bilinen bir efsane yoktur. Yılda yüzler-ce kimse tarafından ziyaret edilmektedir.
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Dr. Yaşar KALAFAT
182
Kutlu Özen Sivas yöresi Ahilerini tanıtırken,Ahi Emir Ahmet’e i-laveten, Ahi İsa, Ali Baba, Şeyh Beyazıt, Ahi Yusuf, Ahi Polat, Ahi Hızır, Ahi Abdal hakkında da bilgi vermektedir. (Kutlu Özen, “Sivas Yöresinde Ahilik, II. Uluslar arası Ahilik Kültürü Sempozyumu bildirileri Ankara, 1999, sh. 252-263)
7. AHİ MENTEŞE
Ahi Menteşe’nin diğer ismi Ahi Müsteşar’dır. Çorum Evliyaları arasında ismi geçen Ahi Menteşe’nin halen kabri tesbit edilememiştir. Eski kayıtlara göre Sığırcıklı Mahallesi’ndedir. Bu mahallenin bugünkü ismi Çöplü mahalledir.
8. AHİ EVREN DEDE
Ahi Evren Dede’nin türbesi, Trabzon ili, merkez ilçe, Boztepe ma-hallesi, Erenler sokak Kır Mevkii- 1’ dedir. Türbede Ahi Evren Dede, Hacı Hakkı Baba ve Hacı Hakkı Baba’nın müridi olan iki kadın mezarı vardır. Türbe Hacı Hakkı Baba tarafından, Ahi Evren Dede adına 1888 yılında yapılmıştır. Türbe, Gubbeli, camiye bitişik, taş duvarlı, dört köşe-li, dört pencereli ve bir kapılıdır. Türbe manevi tatmin, şifa dileği, adakda bulunma gibi sebeplerle ziyaret edilmektedir. Halktaki inanca göre, tekke ve zeviyelerin resmen kapatıldıkları dönemde türbedeki zatın manevi gü-cü türbenin kapatılmasını engellemiştir. Ayrıca Trabzon’un Ruslar tara-fından işgal edilme döneminde, Rus topçusunun denizden açtığı ateşten Trabzon’u ahi Evren Dede’nin koruduğuna inanılır. Bakımı dernek tara-fından yapılan türbenin yıllık ziyaretçi sayısı 15-20 bin civarındadır.
Halk inançlarımızda ulu kişilerin icazeti almadan türbelerine doku-nulmayacağı inancı çok yaygındır. Bilhassa yol yapımı münasebeti ile türbelerinin yerinin izinsiz değiştirilemeyeceğine inanılır. Bu ulu, zatın bu dünyadan göçtükten sonra da gücünün devam ettiği anlamına gelmek-tedir. Keza, ulu zatların savaş zamanında ülkenin müdafaasında yer al-dıkları inancı da Ana Maygıl olarak eski Türk inançlarının devamı niteli-ğindeki inançlardandır.
9. AHİ YUSUF PERENDE
Ahi Yusuf Perende – Kuddusi sir ruhul aziz’in Türbesi Tokat ili Turhal ilçesi, eski İmam Hatip Lisesi Amasya yolu üzerindedir. Türbede Ali Yusuf ve eşi yatmaktadır. Maytap taifesinin pirlerinden olup Tabhanesi vardır. Osmanlı mimari sitilinde yapılan 1324 yılında yapılan
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Ahi Türbeleri Etrafında Oluşan Halk İnançları
183
Türbenin bahçesinde iki ayrı türbe daha vardır. Türbe halk arasında “Pi-sik Çarpan” “semerciler Piri olarak bilinir. Ahi Yusuf Turhal 1301 yı-lında Bizans’dan fethedildikten sonra bölgeye gelmiş ve bölgenin Türk-leşmesi – İslamlaşması yolunda başarılar göstermiştir. Bunun üzerine kendisine Dazya Köyü deresindeki bir değirmen ile çevresinin geliri bıra-kılmıştır. Kaz gölü kıyısından getirdiği kamışlardan semer yaparak ün saldığı için Semerciler Piri diye ün salmıştır. Yılda 500 civarında ziyaret-çisi bulunan türbenin bakımını Turhal Eski Eserler Derneği yapmaktadır.
Pişik veya kedi’nin halk arasında cin olabileceği inancı vardır. Bazı kedilerin dilinin mühürlü olduğuna inanılır. Ahi Yusuf’un Semerciler Piri olarak bilinmesi bize Türkmenistan’daki “Semerciler Piri” “Demirciler Piri” gibi meslek türlerini hatırlattı.
Ahi Evren Dede veya Ermiş Baba, Ali Çelik tarafından ayrıntılı ele alınmıştır. (Doç. Dr. Ali Çelik, “Trabzon’da Ahilik ve Ahi Evran De-de” II. Uluslar arası Ahilik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1999 sh. 81-88),
10. AHİ BARAK BABA
Ahi barak baba türbesi, Amasya ili Gümüşhacıköy ilçesi, Gümüş kasabası, Gümüş Camii Kebir Mahallesindedir Kitabesinde; “Ahi Barak El Basri Küllün aleyha Fani sahibi ve Yebga el Makberetün Merhüm el magfir bahaddin el Baraki Tufi fi senedi hamsü seb ama sitte 705” yazısı bulunmaktadır. Yakın zamana kadar türbenin müştemilatında, bir imaret-hane bir mescit ve bir çeşme mevcut iken bunlardan sadece çeşme kal-mıştır. Tekke’nin önünde bulunan ve tekkenin vakfı olan hamamın geliri imarethane açılmıştır. Barak Baba’nın Sarı Saltuk’un halifesi ve Tabduk Baba’nında Barak Baba’nın dervişi olması asabiyle halk türbeyi ziyaret etmektedir. Bakımını çevre sakinlerinin yaptığı türbenin yıllık zi-yaretçi sayısı 1000 kişiden fazladır.
11. ŞEYH AHMED-İ GÜLŞEHRİ
Şeyh Ahmedi Gülşehri’nin türbesi Nevşehir ilinin Gülşehir ilçesi Eski Mezarlık içi Gedik Sokak’dadır. Gülşehri’de dünyaya gelen Şeyh Ahmed’in doğum tarihi bilinmiyor iken ölüm tarihi 1350 veya 1360 yılı-dır. Ahi Evren’in öğrencisi Mevlana’dan da ders almıştır. Gülşehri’nde dergahını kurup öğrenci yetiştirmiştir. 1317 yılında yazılmış, Felekname, Keramet-i Ahi Evren ve Mantıku’t-tayr isimli manzum eseri vardır. Ayrı-ca fıkıh konulu Kudurî isimli bir eseri daha vardır. Yapılış tarihi bilinme-yen türbeyi 1777 yılında silahtar Karaveli Paşa onartmıştır. Mimari özel-
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Dr. Yaşar KALAFAT
184
liği olmayan türbe yığma siyah taştan yapılıp üzeri toprakla örtülüdür. Bir mezarlık ortasındaki türbenin yıllık ziyaretçi sayısı 3000 kişi civarındadır. Anlatıldığına göre, kendisini ziyaret edenlerin rüyasına girerek dileklerini gerçekleştirdiği bu arada hamile kadınlara da rüyalarında doğacak bebe-ğin cinsiyetini söylemektedir. Daha ziyade bayram ve kandil günlerinde ziyaret edilmektedir.
12. AHİ EBUBEKİR
Ahi Ebubekir Türbesi, Muğla Yatağan İlçesi Tekke Alanı, Akyol Mahallesi’ndedir. Ne zaman yapıldığı bilinmeyen türbenin 1974 yılında Belediye onarımını yaptırılmıştır. Betonarme olan türbenin hiçbir mimari özelliği ve ayrıca müştemilatı da yoktur. Halk türbeyi çeşitli dilekleri için ziyaret etmektedir. Bu amaçla türbeden bir taş parçası alınmakta dilek ye-rine gelince taş tekrar türbeye getirilmektedir. Türbe civarında muhtelif zamanlarda fakirlere ve çocuklara hayır niyetine yemek verilmektedir. Yatağan ilçesinin Ahi Ebubekir ve iki kardeşi tarafından ilk defa “Ahi Köy” olarak kurulduğu ifade edilmektedir. Bakımını halkın yaptığı tür-benin yıllık ziyaretçi sayısı 5.000 civarındadır.
Ahi Türbeleri diğer türbeler gibi dilekte bulunulan ve ayrıca hayır işlenen mekandır. Taş ile ilgili inançlar Türk halk inançlarında bir kült oluşturacak derecede zengin olup eski Türk inançlarında taş ve kaya iyesi de vardır. Türbeler betonarme olarak yapılmaya başlanılıp sanat değerleri kalmayınca, dini turizm bu gelişmeden olumsuz etkilenmişti. Ahi Köyü Örneğinde olduğu gibi Ahilik yer ve aile isimlerine de yansımıştır. A. Esat Bozyiğit Ankara için yaptığı bir çalışmada Ahilerin isim verdiği ca-mi, mahalle ve aileleri belirtmiştir. (A.Esat Bozyiğit, “Günümüz Anka-ra’sında Ahilikten Kalan Gelenekler” a.g.e., a.g.y)
13. ŞEYH EDEBALİ
Şeyh Edebali Türbesi Bilecik ili merkez ilçe İstiklal mahallesi Edebali sokak. Tabakhane deresindedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun ma-nevi kurucu Osmangazi’nin kayınpederi ve Anadolu’nun ilk Ahi Şeyhle-rinden olan Şeyh Edebali türbesinde kızı Malhatun ve akraba ve müritleri ile birlikte yatmaktadır. Orhangazi tarafından yaptırılmış olan türbe baş-langıçta kubbeli iken Yunanlıların çıkarmış oldukları yangında tahrip o-lunca ahşap örtülerle örtülmüştür. Türbenin yanındaki oda mihraplı olup tavanı 19. y.y sitilindeki ampir üslubundadır. Üzerindeki 1889 tarihli Sul-tan Abdülhamit tuğrası onarım tarihine işaret etmektedir. Ana kubbeli bö-lüm kare biçimindedir. Tek bir girişi olan türbenin yanlarında eyvan ve duvarlarında değişik işçilik gösteren pencereleri vardır. İşçilikler 16. ve
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Ahi Türbeleri Etrafında Oluşan Halk İnançları
185
17. yüzyıl sanatını yansıtmaktadır. Türbenin bahçesinde “Dilek Ağacı” vardır. Türbede kurbanlar kesilir, dilekte bulunulur. Ziyaretçilerin çoğun-luğu türbede yatanların ruhuna Allah rızası için dua ederler. Türbede mevlüt okutulduğu da olur. Türbe ile ilgili rivayetlere göre; akşamdan doldurulup konulan testilerin sabahleyin boşandıkları, geceleri türbede manevi bir ışığın yandığı, kurtuluş savaşı döneminde türbeyi yıkmak is-teyen işgalcilerin muvvaffak olamadıkları, 1974 yılı Kıbrıs harekatına bu ulu zatların da katıldıklarına inanılmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü-nün onartıldığı türbeyi yılda 10.000 dan fazla kimse ziyaret etmektedir.
14. AHİ YUNUS
Ahi Yunus Türbesi, Çanakkali ili, Ezine İlçesi ana cadde üzerinde Şerefşah caminin karşısındadır. Türbedeki üç sandukadan birisi Ahi Yu-nus’a diğer ikisi onun kardeşlerine ait olduğu ifade edilmektedir. Türbe 1324 yılında Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırılmış olup, ahşap ve kiremit örtülü ve geniş pencereli bir yapıdır. Müştemilatında küçük bir bahçesi bulunan türbeyi halk mumlar yakarak dilekte bulunmak için ziya-ret etmektedir. Halk Ahi Yunus’a “Şehrin Sahibi” ünvanı vermiştir. Yu-nus, fatih ve ermiş bir kimse olarak bilinir. Onarımını Vakıflar Müdürlü-ğü’nün yaptırdığı türbenin temizliğini merkez Şerefşah Camii görevlileri yapmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı yüzün üzerindedir.
15. KAZANCI BABA
Kazancı Baba’nın türbesi, Ankara ili, kalecik İlçesi, Ahi Kemal mahallesindedir. Fatih Sultan Mehmet’in Tüfekçibaşısı Rufai Şeyhi Kazancıbaba’ya ait olan türbe 15.yy.a tarihlendirilmekte olup yaptıranı bilinmemekle birlikte 1969 yılında tamir görmüştür. Türbe’nin üst kısmı yuvarlaktır. Çatısı piramidol kulaklı ve kiremit kaplıdır. Kapısının üstü sivri kemerli kapısı tahtadır. Burası tedavi dileği ile gelinip dua edilen bir mekandır. Tamirini belediyenin bakımını halkın yaptığı türbeyi yılda 150 civarında kimse ziyaret etmektedir. Kazancı Baba’nın Ahi olduğu teşhisi-ni bir mahallenin isminden babanın mesleğinden hareketle karineyle biz koyduk.
SONUÇ
Diyanet işleri Bakanlığı’nın il ve ilçelerindeki personeli’ne çok şey borçlu olduğumuz bildirimizde vardığımız sonuç, Ahi uluları sadece yalın esnaftan şahıslar değil genelde olduğu gibi özelde de mistik haya-
TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Dr. Yaşar KALAFAT
186
tımızın bir paçası olmuşlardır. Bazan sanatkar ve ticaret ehli mistik kim-likleri, alp erenlik ve kolonizatör derviş kimliği ile de bütünleşmiştir.
Halk mistisizminde benzerlerinde olduğu gibi Ahi Türbeleri etra-fında da gelişmiştir. Bid’at, hurafe ve şirke varmadıkça bu miras bizim kimliğimizin bir parçasıdır bize göre onlara sahip çıkılmalıdır. Ahi kültü-nü Afganistan’ın Hazara Türklerinden Anadolu ve Balkanlar istikametin-de Türk dünyasında görebiliyoruz. Hazara Türklerinde kişinin dört piri vardır. Bunlar, anne, baba öğretmen ve ustadır. Zanaat teşkilatları onlarda da hala meslek mensubuna mahsus bazı sırlar içermektedir. Bu itibarla Ahilik sadece Anadolu Türk Kültür itibariyle önemli değildir. (B. Fevzioğlu: “Kıbrıs Adasına Esnaflığı Taşıyan İlk Ustalarımız” II. Uluslar arası Ahilik kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1999 sh. 139-157; Mehmet “Balkanlarda Ahilik teşkilatı Hakkında Bazı Mülahazalar” II. Uluslararası Ahilik Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1999, sh. 234-241, Prof.Dr. M.G. Naskali, “Doğu Türkistan’da Ahilik” I. Uluslar arası Ahilik kültürü Sempozyum Bildirileri, Ankara 1993, sh. 97-100).
Ahi türbeleri çalışması muhtemelen ilk deneme olmuştur. Yeni ça-lışmalarla, işaret etmeye çalıştığımız coğrafya daha bir netleşip, manalı olacaktır.

Haydar Baba Türbesi – (Karabağlar )

Haydar Baba Türbesi – (Karabağlar )


Haydar Baba (1859-1919) Midilli’de doğmuş, sonra İzmir’e yerleşmiştir. Turabi Dede’den nasip almıştır. On sene kadar dervişlik yaptıktan sonra Babalık payesine kadar yükselir. Saz şairliğinde yetişmiş olduğu için irticalen nefes ve gazeller söyleyebilen birisidir. Vefatında önce Yusuf Dede Kabristanına, bu mezarlığın kaldırılması üzerine de Paşaköprü Mezarlığına defnedilmiştir.












6 Ocak 2016 Çarşamba

Yatağan Baba Türbesi,

Serinhisar ilçesine bağlı Yatağan Mahallesi’nde bulunan Yatağan Baba Türbesi, Selçuklu Dönemi eseridir. Yapı üzerinde Hicri 642 (Miladi 1244-1245) tarihi bulunmaktadır.
Türbe kare formlu ve kagir yapılıdır. Türbenin üzeri piramidal sac çatı ile örtülüdür. Yapının girişi kuzeydoğu cephesinin kuzey köşesindeki ahşap kapıdan sağlanmaktadır. Türbe; türbedar odası ve sanduka odası olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Türbedar odasında, kapının tam karşısında küçük bir pencere mevcuttur. Sanduka odasının kuzeydoğu cephesinde de dikdörtgen bir pencere vardır. Sanduka odasında birbirine bitişik vaziyette 3 sanduka yer almaktadır. Bu sandukalar Yatağan Baba’ya, eşine ve oğlu Murat Bey’e aittir. Sanduka odasının içinde, güneybatı duvarda bulunan sivri kemerli niş dikkat çekicidir.

Emir Sultan Türbesi

büyük sütun üzerine oturtulmuştur. Yapı tamamen devşirme taş bloklardan inşa edilmiştir. Türbenin bulunduğu alanda çok sayıda antik mimari parça bulunmaktadır. Yapıda kullanılan ve çevresinde bulunan mimari parçaların büyük çoğunluğu Tripolis Antik Kenti’nden getirilmiştir.
Türbenin girişi kuzey cephesindedir. Giriş kapısı ahşap ve çift kanatlıdır. Kapının üzeri yuvarlak formlu mermer kemerle sonlandırılmıştır. Yapıda kapı haricinde herhangi bir açıklık bulunmamaktadır. Tuğla örgülü olan kubbesi içeriden ve dışarıdan sıvalıdır. Duvarları ise yalnızca içeriden sıvalıdır. Türbenin içinde sonradan yapıldığı anlaşılan bir sanduka yer almaktadır. Türbe günümüzde iyi durumdadır.








Trakya ve BALKANLARDAKİ YATIR, TÜRBE, TEKKE VE ZAVİYELERİMİZ[

Trakya ve BALKANLARDAKİ YATIR, TÜRBE, TEKKE VE ZAVİYELERİMİZ[1]
Refik Engin

Her toplum bir yerden bir yere göç ederken, sadece oralara yerleşmekle kalmamış, kendi kültürünü ve inancını da beraberinde taşımıştır. Bu Balkanlarda halklar arasında ortak kültür olmuş ve toplumları birbirine yaklaştırmıştır. Sanılmasın ki Balkanlar sadece silah zoru ile alındı Balkanların fetheden ve onu TÜRK Yurdu haline getirenler isimsiz kefensiz kahramanlardır. Bu kahramanlar ve kültüre hizmeti geçmiş tekke zaviyeleri yazılı ve sözlü kaynaklardan derleyebildiğimiz kadarıyla yazmaya çalıştık. Bu yazdıklarımız belki de %1 yoktur. O kadar türbe, tekke, zaviye, dergâh yok edilmiş ki aynı yere yeniden tekrar tekrar başka adlar ile kurulmuşlardır. İnsanlığın kuruluşundan beri bazı yerler kutsal kabul edilmiştir. Öyle ki halen bazıları günümüzde de yaşamaktadırlar.
Bizde elimizden geldiğince bu Alp Erenleri ve onların mekânlarını tespit etmek tanıtmak istedik. Bazı kişilerin karaladığı mekânlarını yakmak ve onları yok etmek istedikleri bu kutsal yerleri inancı ne olursa olsun ayırt etmeden bir konu altında derlemeye çalıştık. İnsan bilmediğinin düşmanı olurmuş biz de bilmediğimizi öğrenmeye çalışarak onları anmak yâd etmek istedik.
Her devirde inanlar toplumlar inançları için acılar çekmiş, onu ne yokluklar ile günümüze getirmişlerdir. Bazıları ise günümüze kadar ulaşamamıştır. Bazılarının isimlerini ilk defa duyacaksınız. Artık onların inancını ne uygulayan ne de devam ettiren vardır. Bu Alp erenlere bir kefen pek çoğuna nasip kısmet olmadığı gibi günümüzde bir metre karelik bir yatacak yeri de çıkar uğruna ve mal uğruna çok görmüşüz. Yokluklarla vatan yapanları rahat bırakmamışız.
Ne diyelim elimizden sadece onları tespit etmek geldi. Kimseyi suçlamak istemiyoruz. Belki de yok edildikleri zaman olsa idik biz de yok edenlerden de olabilirdik. Şimdi ise var olmalarının çabası içindeyiz.
Ne mutlu ki onlara bize bu yurdu ve toprakları vatan yaptılar. Belki günümüzde onlara layık olamadık. Onların bıraktıklarını koruyup kollayamadık.
Öyle zamanlar gelmiş ki bu ilim ve irfan yuvaları Orta çağ katranlığından daha korkunç katliamlara maruz kalmışlar. Din adına yapılan gösteriler dinsizliğe hizmet etmişler. Dini kullanarak bazı dış mihraklara hizmet etmişlerdir. Buna devletin en üst seviyesi de katılınca yağmalar devlet eliyle desteklenmiştir. Her devir de TÜRKMENLER ve TÜRKMEN KOCALARI devlet tarafından baskı ve işkence ölümlere varan denetimlerden geçirilmişlerdir. Hâlbuki bu toplumlar ve önder kişileri sadece din ve devlet adına Gazi ve Şehit olmadılar mı? Bazıları saltanatını köşklerini bırakıp bu inançlara hizmet ettiklerini göreceksiniz. Bu erenlerin pek çoğu savaşlarda yararlık gösterdiklerinden dolayı bir yurtluk ile ödüllendirilmişler. O çevrenin sorumlusu olmuşlar. Bazıları ise Türk Yurdu yaptıkları yere ayak basar basmaz Hakk’a yürümüşlerdir.  Saydığımız bu olumsuzluklara rağmen inandıklarına hizmet için çalışmışlardır.
Hak onlardan razı olsun.

Aşağıdaki tekke yatır türbe ve zaviye sayıları halen devam etmekte olan çalışmamdaki son verilerdir. Toplam 600 sayfayı aşan bu çalışmamın Balkanlar kısmı 420 Trakya kısmı da 200 sayfa civarlarındadır.

Balkanlarda ki yatırlar
Toplam yatır
Arnavutluk yatır sayısı
281
Avusturya
1
 Bosna Hersek
87
Bulgaristan yatır sayısı
489
Fransa
1
Kosova yatır sayısı
216
Macaristan
25
Makedonya yatır sayısı
230
Romanya yatır sayısı
31
Sırbistan
72
Yunanistan yatır sayısı
715
Balkanlar Toplam
 2148

Trakya’daki iller
Toplam
Çanakkale yatır sayısı
152  adet
Edirne yatır sayısı
432 adet
Kırklareli yatır sayısı
118 adet
Tekirdağ yatır sayısı
174 adet
Genel toplam
876 adet


Toplam
Balkanlar
2148
Trakya
  876

3024

TRAKYA’DA YATIR, TÜRBE, ZAVİYE ve TEKKELERİMİZ
1071 Tarihinde Türklerin Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya girmeleri  daha sonraları Trakya ve Balkanlara dağılmaları sürecinde beraberlerinde mallarını eşyalarını ve canlarını da getirdiler. Bununla beraber her millet gibi kültür ve inançlarını da yeni yerleşimlerine taşıdılar.
Biz Trakya ve Balkanlarda yatır, türbe, tekke ve zaviye kayıtlarını ve adlarını tespit ederken onlarla ilgili bulabildiğimiz kayda değer, tüm bilgileri vermeye çalışacağız. Ayrıca yatır olarak halkın benimsediği yerleri inançlarını ve tarikatları ne olursa olsun hepsini yazmaya çalışacağız.    Tekkelerin küçüğüne zaviye adı verilmiştir. Kayıtlarda bazen bir yerin tekke, zaviye hatta dergâh olarak ta adlandırıldığı görülmektedir.

İlk kurulan zaviyeden günümüze tarihsel dönemleri.

Rum Abdalları denilen savaşçı şeyh ve dervişlere karşı ilk Osmanlı Hükümdarları çok müsamahakâr davranıyorlardı. Özellikle Osman (1300–1326) ve Orhan(1326–1360)Beyler, İslam ilahiyatının ince meselelerini kavrayacak ilmi seviyede olmayan sade ve basit yaşayışlı Türkmen reisleri olduklarından bu müsamahayı da biraz da tabi görmek lazımdır. Bunun yanında yeni kurulan devletin muhtaç olduğu sağlam bir halk kitlesinin teşekkülünde bu dervişlerinin oynadığı rolün önemini dikkate almak şarttır. Kısaca bu dervişlerle ilk sultanlar bir çeşit karşılıklı dayanışma söz konusuydu.  Dervişler hizmetlerine karşılık onlarda kendilerine zaviyeler açıp köyler bağışlıyorlardı.    
Kendiside bir Ahi Şeyhi olan 1.Murat ise en fazla Ahiliğe önem vermiş görünmektedir.

Hükümdarların şeyhlere ve dervişlere bunca imtiyaz tanımalarına rağmen, gerektiğinde onların faaliyetlerini takip ve kontrol edilmekten geri durulmuyordu.
İlk Osmanlı hükümdarlarının takip ettikleri bu siyaset, gerçekten dervişler ve şeyhler aracılıyla halkın birliğini sağladığı gibi, diğer beyliklerden kazanılan topraklardaki Müslüman ahalinin yeni fethedilen arazide iskân meselesinin çözümüne büyük çapta yardımcı olmuştur.

Zaviyelerle ilgili bu siyaset şu iki temel noktada toplamak mümkündür.

1. Yeni fethedilen topraklarda yerleşen şeyhlere vakıf tahsis edip zaviyeler açmak veya vakfı olanların vakfını genişletmek,
2. Selçuklularda ve Beyliklerden geçen zaviyelerin vakıf ve imtiyazlarını olduğu gibi bırakmak, gerekirse yeni vakıflarla takviye etmek. Fakat 15. Ci yüzyıldan itibaren, yani devlet otoritesinin tam anlamıyla merkezleştiği ve kuvvetlendiği yükselme devrinde, zaviyelere tanınan ilk devirdeki imtiyazların(vergi muafiyeti vs.) yavaş kısıtlanmaya başlandığı müşahede olunuyor.
15.ci yüz yılın ikinci yarısında Fatih devrinde, bazı zaviyelerin evkafına el konulmuştur. Bu arada Zaviye teriminin bu gelişmelerle birlikte özel bir anlam daha kazandığı görülmektedir. Bilhassa 16.cı yüz yıl arşiv belgelerinde zaviye terimim, şehir kasaba ve köydeki küçük tekkeler hakkında kullanılmakla beraber, ticaret ve seyahat yolları üzerindeki misafirhaneleri de ifade eder olmuştur. Geçitlerde ve derbentlerde kurulmuş bulunan bu müesseselerin dini bir hüviyet taşımadıkları noktası daha ağır basmaktadır.
Arşiv belgelerine bakılırsa 16.cı yüz yılda bu tip zaviyelerin gerekli olan yerlerde hızla kurulup sayılarının arttırılması konusunda kesin kararlar alındığı anlaşılıyor.
Yavuz Sultan Selim zamanında (1512–1520) Anadolu’da Kızılbaşlarla yapılan mücadeleler esnasında(Kızılbaş fetretti)  birçok zaviyenin harap olup ortadan kalktığı veya terk edildiği biliniyor. Kanuni Sultan Süleyman devrinde (1520–1566) bu tip zaviyelerin yeniden eski hallerine getirilmeleri için büyük çabalar harcanmış olduğu görülüyor.
Bu ihya faaliyetinde ek olarak yeni zaviyelerin yapımına izin hız verilmiştir.
16.cı ve özellikle 17.ci yüzyıllar dini hüviyeti olan zaviyelerde bir takım bozuklukları ortaya çıkardığı devreler olarak dikkati çekmektedir. Belgeler incelendiği zaman bu bozukların değişik biçimlerde aldığı müşahede olunuyor. Mesela bazı şeyhler zaviye evkafını kötüye kullanmakta olduklarından bir süre sonra zaviyenin istenilen biçimde çalışmamasına sebebiyet vermektedirler. Bu yüzden sık azil ve tayinler yapılmakta, yeni şeyh ile eskisi arasında çıkan n anlaşmazlık ve rekabet zaviyenin harap olup gitmesine yol açmaktadır.   Bir kısım şeyhlerinde vakit vakit vakfa ait mallardan yolsuz gelir etmeye kalkıştıkları, vakıf arazi üzerinde yaşayan köylüleri hayatlarından bezdirerek yerlerini terk edecek duruma soktukları görülüyor. Devlet artık ardı ardası kesilmez bu yolsuzlukların önüne geçinmeyecek duruma gelmiş olup zaviye şeyhlerine rast gele kimselerin tayin edildiği göze çarpmaktadır. Görülüyor ki artık zaviyeler eski parlaklıklarını kaybetmeye başlamışlar ve çoğu defa bir geçim aracı durumuna düşmüşlerdir.[2]

Tekke ve zaviyelerden vergi alınmamasına örnek

Tarih: 14/Za/1271 (Hicrî) Dosya No:1 Gömlek No:7 Fon Kodu: Y..PRK.AZJ.
  Tekke, zaviye ve vakıflardan vergi alınmaması

Tarih: 26/S /1278 (Hicrî)    Dosya No:131  Gömlek No:66   Fon Kodu: A.}MKT.MVL.
Bazı evliya zaviyelerine bağlı olup mütevelli ve zaviyedarları taraflarından idare ve taşir edilen karye ve arazilerin öşrünün mültezimlere ihale olunmayıp zaviyedarları yoluyla icra edilmesi ve ahali hakkında zulüm vukua gelmemesi için daima dikkat gösterilmesi..[3]

Zaviyelerin pek çoğu boş toprak bulmak ve kendilerine yer ve yurt edinmek için gelip yeni açılan, Rum memleketlerine yerleşen muhacirler tarafından kurulmaktadır. Yeni açılan boş topraklar üzerinde zaviyelerin tesiri oralarını şenlendirmek imar ve iskân etmek hususunda büyük bir rol olmaktadır. Boş toprak aramak dağdan ve bayırdan toprak açmak iskân edilemeyecek bir halde ıssız ü tenha ve vahşi bir tabiat ortasında hırsız yatağı yerler de yerleşmek gibi işlerin ise ancak Azimkâr insanlar ve hayatiyeti yüksek bir millet tarafından yapılacağı aşikârdır. Zaviyelerin ekseriya devlet tarafından bilhassa seyahat ve mübadele işleri için tehlikeli ad delin yerler de tesisi teşvik edilmektedir ve bu bakımdan dağlarda korkunç boğazlarda tesis edilen melcelere jandarma karakollarına benzemektedir. [4]

 İlk tekke Remle de Hace Abdullah Ensari tarafından kurulmuştur.

1. Tekkeler özellikle kuruluş yıllarında kendi şeyhleri tarafından seçilen yerlere kuruluyorlardı. Bundan dolayı onlar, etrafındaki insanların manevi ihtiyaçlarını temin ederek bölgelerinin insanlarına sahip çıkıyorlardı. Böylece Kur’an’ ın tavsiye ettiği bir metot olan hikmet ve güzel öğüde insanları dine ve hakikate çağırıyorlardı.
2. Tekke ve zaviyelerin bir kısmı devlet tarafından bilhassa yolculuk için tehlikeli olan yerlere tesis ediliyorlardı.  Bu bakımdan dağlara korkunç boğaz ve geçitler de tesis edilen tekkeler, askeri sevk ve idareyi kolaylaştırmak, ticarete engel olabilecek eşkıya vs. gibi kimseler mani olmak için birer jandarma karakolu vazifesi de görüyorlardı. Böylece tekkeler kar ve yağmurlu günlerde de ticari sevkıyatta bulunanlara bir sığınak oluyorlardı.
3. Çok geniş topraklara sahip olan Osmanlı devletinin, devlete uzaklıkları dolayısıyla otoritenin zaaf gösterdiği yerlerde bazı isyanların çıkması normaldi.  Devlet böyle yerlere (üstelik maaş vermek suretiyle )  daimi zabıta kuvveti yerleştireceğine, orada bir zaviyenin kurulmasını daha uygun ve netice itibariyle daha faydalı görüyordu. Bu vasıta ile devletin bu neviden dert sıkıntıları tekkenin terbiye edici eliyle ortadan kaldırıyordu.
4. Oturma merkezlerinde (meskûn mahallerde) kurulan dergâhların gördüğü önemli hizmetlerden biri de temel inanç ve kültürünün, halk arasındaki birlik sıhhatli bir haberleşmenin sağlanması idi.  Günümüz yayın organlarının yaptığı o dönemlerde cami ve tekkeler yapıyordu.
5. Nihayet tekke ve zaviyelerin zaman zaman ruh ve sinir hastalıkları için tedavi merkezi olarak kullanıldığını biliyoruz. Daha çok telkin ve irşat yolu ile hizmetlerini sürdüren bu şifa yurtları, çoğu zaman bir şeyhin önderliğinde toplumun bu sahadaki yaralarını çareler arıyordu.
Görüldüğü gibi çeşitli yönleri ile insanlara hizmete bulunan tekkeler tamamıyla vakıflara bağlıydılar. Devlet çeşitli yollara bunlara yardımda bulunmaktan çekinmiyordu. Bununla beraber bu yardımların en yaygın şekli özellikle kendisine bağlı bulunan vakıf arazileri olan tekkelerden vergi almamaktı.
Tekkeler insanlara sundukları hizmetleri yanı sıra dervişlerin devamlı olarak ikamet ettikleri ve tarikata intisap edenlerin, zikir ve merasimi toplu olarak yaptıkları yerlerdir. Bu sebeple tekkeler mimari yapı olarak aşağıdaki kısımlardan teşekkül ederdi. Semahane, türbe, çile hane, derviş odaları, selamlık, harem, mutfak ve kiler, kahve ocağı.[5]

18.ci yüzyılda tekke ve zaviyelerde genellikle şu personel barındıkları görülmektedir.
Dini görevlikler. Şeyh, Dervişler, Virt okuyanlar, Zakir, Kelime-i tevhit han, hatip han, Aşır han, imam, müezzinler.Hizmetliler. Aşçı, helvacı, vekilharç, bevvap, bakıcı, hizmetçi ve çerağcı.[6]

KÖYLERDE ZAVİYE NASIL KURULUR.
Umumiyetle bizim şehirlerde gördüğümüz türbe ve mezarlar, sahiplerinin ölümünden sonraki hayatlarının temini için, bir takım hayır işleri ve umumi hizmetlere tahsis edilen gelirlerle vakıflandırılmıştır. Bu surette ayende ve revendenin yani gelenin geçenin çeşmesinden su içip hayır sahibi için dua ettiği türbeler olduğu gibi vakit, vakit fukaraya yiyecek ve içecek dağıtmak, yolcu ve misafirlere yiyecek yatacak yer temin etmek için vakıfları olan türbeler vardır. Bu hususta en müteammim olan usullerden birisi de bırakılan vakıf para ile türbeyi bekleyen kimselerin ölünün istirahat-i ruhi için gece gündüz ibadete yahut Kur’an okumaya memur edilmeleridir.
Zaviyeler içtimai ve dini mühim cereyanlarının doğurduğu mühim propaganda ve kültür müesseseleri, yeni açılan memleketlerde yerleşen Türk Muhacirlerinin yerleşme ve teşkilatlanma merkezleridir. Mevzu bahis zaviyelerin müessesleri veyahut namına kurdukları şeyhler dervişler de umumiyetle o köylere yerleşen muhacirlerin o mıntıkada öncüleri ve kafile şefleri veya büyük babalarıdırlar.[7]

Zaviye kurmak için vesile ittihaz edilen sebep ne olursa olsun, o zamanki iktisadi ve içtimai bünyenin neticesi olarak her tarafta zaviyeler kurmak ve hayatı bu zaviyeler etrafında manalandırmak ve teşkilatlandırmak büyük bir ihtiyaç halinde hissedilmektedir. Devrin hususi şartları içinde zaviyelerin tebarüz ettirmeğe değer bir mana vazifesi olduğu şüphe götürmez bir hakikattır.  Bu dikkate şayan kudret tezahürlerine, dini ve tasavvufi cereyanların kendi organlarını yaratma faaliyetine bilhassa köylerde tesadüf edilmesi ise; o devirde köy hayatının bu günkü olduğu gibi şehirlerin tabii artık ve ek bir mevcudiyeti yaşatmaktan ibaret olmaktan ziyade; kendilerine mahsus bir âlemi ve hayatiyeti bol bir uzviyet teşkil ettiklerini bütün hayat prensiplerini kendi içlerinde bulduklarını, kuvvetli bir şekilde köklerinin kendi toprakları içinde olduğunu göstermektedir.[8]

 Bektaşi Dergâhları ilk kez 2.c. Mahmut zamanında 1825/1826 da Bektaşilerin Yeniçerilerle birlikte başkaldırdığı savı ile kapatılmıştı.
Bektaşi düşmanı güçler, onu yok etmek amacıyla tekkelerin kapatmak için buyruk çıkartmışlardı. Bu buyruk üzerine (özellikle Balkanlarda) Hıristiyanlarla birleşen ağzı kara Müslümanlar da dergâhları yok etmişlerdi. Bektaşi dergâhlarının kapatılmasına karar veren, Topkapı Sarayı’ndaki Ağalar Camii’nde diğer yolların (Tarikatların) şeyhleri ile toplanarak bu kararı almışlardı. 1826 da dergâhlar yeniden açıldı. Birçok dergâh ise Nakşî tekkesi görüntüsü altında çalışmalarını sürdürdü. Fakat buralarda Bektaşi ayini yapıldı. 1826’da yeniçeri ocağı kanlı şehir savaşı ile kaldırılınca, Bektaşilik de ilgal edildi. Bu tarihten 60 yıl önceden beri açık bulunan eski dergâhlar (Yani 1767 den önce kurulmuş olanlar) kapatılmadı, fakat başka tariklere devredilmiştir. 2.ci Mahmut’tan sonra 23 Nisan 1823 te doğmuş Abdülmecit geçmiştir. Abdülmecit’in tahta geçiş tarihi 3 Temmuz 1839 dur. Sultanın annesi Bezmi Âlem Sultan Bektaşi idi. Padişah annesini çok severdi. Annesinin ricasını kıramayan Abdülmecit Bektaşi tekkelerini açılmasına karar verdi Tekke ve Zaviyeler, bu arda Bektaşi tekkeleri 25 Kasım 1925 Cuma günü 677 sayılı yasa ile ikinci kez kapatılmıştır. Bektaşi dergâhları hukuksal açıdan kapanmış ama faaliyetleri devam etmiştir. [9]

1826 yılında Trakya ve Balkanlarda sadece Bektaşiler değil aynı zamanda Osmanlının bir türlü hazmedemediği Şeyh Bedreddin’ilerde dağıtılmış liderleri çeşitli işkencelere maruz kalmışlardır. Bulgaristan içinde yeni yerleşimlerin bu devirde yapıldığını tahmin ediyoruz.
Hala Anadolu Trakya ve Balkanlarda pek çok tarikat yaşam savaşı vermektedir. Nakşî Şeyhlerinin atanması sonucu hala kimliklerin korumaya çalışan Nakşibendî Bektaşileri Trakya ve Balkanlarda Bektaşilik araştırmamızda geniş şekilde sunulacaktır.

Yatır: Halk arasında ermişliğine inanılan keramet sahibi kişilere verilen unvandır. Trakya’da yatırlara olan inanç ve sevgi büyüktür. Yatırları saygı ile anar ve ziyaret ederler. Bu konuda bir ayrım söz konusu değildir. Her kez inancında serbest ilkesi geçerlidir. Bilindiği gibi her kabile veya toplumların kabir ve yatır ziyaretlerinde bazı değişikliler vardır. Ortak yönleri veya benzerlikleri çoktur. Günümüzde yatır ziyaretleri.  Muntazam bir şekilde inanç ve itikatla yapılmaktadır. Kurban adaklarında "Kaz kes ama tez kez "  düşüncesi hâkimdir. Burada bir şeyi açıklamak istiyoruz.
Biz Ehli Beyt inananları olarak, adaklarımızı ve dileklerimizi aşağıda açıkladığımız ayete göre yapıyoruz. Aslında bu uygulama ve yapıla gelen bazı inançlarımızın İslâmiyet evveli Türk dini inanışlarından olan ŞAMANİZİM’in uzantısıdır. Bazı art niyetli kişiler "Allah varken ölülerden mi medet istiyorsunuz  " diye söylentiler yayıyorlar. Bunu niçin böyle yapıyorsunuz diye bir tarikat ehline sorma zahmetine katlanmışlar mı? Bu konu da ne bilmektedirler? Bu tür iddiaları ortaya atarak halkı bölmek istiyorlar. Kurban adaklarımız elbette Allah adına kesilmektedir. O yatırda kesilmesi o Ermiş Evliyanın”Yüzü suyu hürmetinedir ”. Dilekler dilenmesi ise şu ayete göre yapıla gelmiştir.

"Her ümmete bir kurban kesecek yer yaptık ki, ulu Çalab’ın azık diye size verdiği dört ayaklı davarlar orada tığladır, sizin tapacağınız tek tanrıdır, hepiniz ona teslim olun ona boyun veriniz.  Der. Hacca suresi 34.   ayet.

Aynı eserin 6 nolu dip notunda şu açıklama bulunmaktadır.

Kurban yaşayan ya da geçmişte kalan birçok dinde vardır. İslâm öncesi dinlerin birçoğu, ilâhların öfkesini yatıştırmak veya işlenen suçların yükünden kurtulmak amacıyla kurban tığlardı.
İslâm da ise kuran tığlamak, işi dış yüzüdür. Kurban tığlayan insan gerçek bildiği yolda bütün yarar ve isteklerini, malını canını fedaya hazır olduğunu anlatmaktadır. Bektaşilerde de, diğer mistik kuruluşlarda da nasip almak, yola girmek kurban tığlamakla başlar ve burada asıl kurban, yola giren kişidir. Bu nedenle “ filan gün kurban olduk” denir. Kurban olmak demek, bir amaca inançla bağlanıp teslim olmak ve her şeyi bu yolda feda kılmaktır. Ayetin devamında tek Tanrı’ya bağlanmak (Vahdâniyyet) konusu vadır ki, amaç budur. Tek Tanrı’ya bağlanmak sonunda Hak ile Hak olmak. Miraç a erip Hak Cemaline kavuşmaktır.(aynı eserin 744 sayfasındaki 6 nolu açıklamadan) [10]

Kur'an-ı Kerim, Mutu kabile ence mutu, yani ölmeden evvel ölünüz demektedir. Bu gün bu tür insanlara, Allah yolunda ölenlere, yaşarken dünyada nefsini öldürenlere Evliya veya ermiş denilmektedir. Kerametleri ile tüm Anadolu ve Rum elinin fethine yardımcı olmuşlardır. Bu gibi kişilere sırf kuru inatları yüzünden dil uzatanlara ne demeli.

 Belli zamanlar yatır ziyaretleri hayli kalabalık olur. Bunlar tatil günleri, düğün zamanları ve o yatırın senenin belli günlerinde hayli kalabalaşır.  Gelenler inancına ve itikadına göre çer ağlar uyarır, dilekler dilenir, Kurbanlar kesilir, Kur 'anı Kerim okunur. Niyazlar kılınır. Bazı yatırlarımızda kesilen kurbanları tığlara yerleri bulunmaktadır. Bu gibi yerleri olan yatırlarımızda tığlanan kurbanlar yatıra ziyarete gelenlere dağıtılır. Yatırlara boş elle gidilmemektedir. Kurban kesemeyen kişi hiç olmasa bir iki horoz götürüp kesmektedir. Çer ağlar bırakılır. Bunlar bakıcıları tarafından yatıra belli geceler yakılır. Ayrıca yatırlarımıza genç kızlarımız ve kadınlarımızca el işi işlemeler bırakılmaktadır. Bunlar yatırın duvarlarına asılmaktadır. Ayrıca dilek dileyenler yatırın üzerine, havlu, çember, Krep gibi bazı eşyalar bırakılmaktadır.     Bunlar yatırın görevlisi tarafından belli zamanda toplanıp köy kızlarının çeyizlerine koyması için dağıtılıyormuş. Yatırların bazı dertlere dileklere çare olduğuna inanılır.  Adaklar kesilmesi halinde,  kurban kanı adak sahibinin alnına sürüldüğü görülmektedir. Bazı yatırların üzerindeki toprağına eli ile karıştırıp eline geçen nesneye göre yorumlar yapılmaktadır. Bazı yatırlarda ise yatırın yanında küçük kiremitçikler ile üst üste dizerek dilekler tutul maktadır. Her yatırın halk arasında anlatıla gelen bazı kerametleri vardır. Bir evliyanın birden fazla yerde nazarlaşası bulunmaktadır.  Evliyaların yattıkları yerde değil anıldıkları inanıldıkları yerde yaşar inancı ile var olmaktadır.

Trakya’da belli zamanlarda en çok ziyaret edilen kurbanlar kesilen yatırlarımız şunlardır. Kırklareli ili Kofcağız ilçesine Bağlı Topçular Köyünde MAHMUT TOPÇU Baba, yine aynı ilçenin Ahmetler köyünde GÜL BABA Nazarlaması, yine Kırklareli ilinin Babaeski ilçesine bağlı Mutlu köydeki BOLCA ANA, Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine bağlı Aydın köyünde GÖZCÜ ALİ BABA Kurbanı, YAYLA şenlikleri Edirne’nin Yeni köy de yapılmaktadır. Yayla şenliklerinde asıl tekkesi ve yatırı Yunanistan’ın Dimetoka da bulunan Seyit Ali Sultan’a ve bazı yatırlar adına  kurbanlar kesilmektedir.[11]

 Trakya da tespit edebildiğimiz yatırlarımız. Tüm yatırların tamamında erenler Baba sıfatı ile anılmaktadır. Dede lakabı ile anılan çok azdır.

Bektaşiliğe ve Bektaşilere en büyük zararı dokunan 2.ci Mahmut fermanı incelendiğinde o gün şartlarında ve bu gün de bazı kişilerin zihniyetlerinin hala değişmediği görülecektir.

2.Ci Mahmut’un 1826 Yılında Bektaşi Tekke ve zaviyelerinin kapatmak, Bektaşilerin mal, arazi ve vakıflarına el koymak ve Bektaşileri idamla cezalandırmak için Tekirdağ naibine gönderdiği buyruk(çeşitli bölgelere gönderilen örnek)

Rumeli’de adı geçen tekke ve zaviyelerin bulundukları yörede üst görevler değiştirilerek tarafımdan Ali Bey, şeyhülislamca da müderris Seyit Ali Zemteri yardımcı ve müftüleriyle birlikte atanmışlardır. Uzun zamandan beri kimi Rafiziler ve tanrıtanımazlar Hacı Bektaşi Veli’ye bağlılıkla ortaya çıkarak; şeriata karşı çıkmışlar, namaz kılmamakla ve oruç tutmamaktadırlar. Halifelere küfür etmektedirler. Saf inançlı olan insanları kandırarak yanlarına çekmekte ve İslam dan dan uzaklaştırmaktadırlar. Bu durum İslam’i çevreleri derinden yaralamış ve katıma şikâyet edilmişlerdir.
Mevlevi, Nakşibendî, Celveti, Sadi Kadiri, v.s. Sünni tarikatların şeyhlerinden oluşan bir kurulda bulunan durum ve tutumları görüşülerek değerlendirilmiştir. Bunların Rafizi, dinsiz ve dinden çıkmış oldukları, tümüyle şer, at dışı hareket ettikleri anlaşılmıştır. Bunlar bulundukları bölgelerdeki, kadı, müftü ve ulemaca cezalandırılacak ve idam edileceklerdir. Başkentteki Bektaşilerse küfür ve yanlışlığa saptıkları için cezalandırılacak ve idam edileceklerdir. Şeriatın gereği olarak bütün Bektaşi tekkeleri yıkılacak ve yok edilecektir.
Yüce soyum önceden beri Hacı Bektaşi Veli’ye ibadet için yaptıkları tekke ve zaviyelerin üzerinde yer aldığı arazi ve meraları temlik olarak bağışlamıştır. Son dönemlerde görülmüştür ki, Bektaşi güruhu yeniçerilere dayanarak bu arazileri sahiplenmiş ve buralarda fisku fücur gibi uygunsuz hareketler yapmaktadır. Yeniçerilerle birleşerek tarafıma ve devlete düşmanlık etmekteler. Devlete karşı düşmanlık yapanlar ve karşı olanlar için yasalar (şeriat) neyi gerekli görüyorsa; bu Rafiziliğe ve Tanrıtanımazlığa sapmış kesimler için de o cezalar uygulanacaktır. Elindeki tekke ve zaviyeler için verilen arazileri de amacı dışında kullanmışlardır.
Alevi ve Rafıziler bunlara verilen arazileri tek tek saptanacak, amacı dışında kullanıldığı için önceden verilen arazi vakıfları iptal dilecek, bu arazi vakıflar devlete  (Beytülmal) döndürülecektir.
Bunun için, kadı, müftü ve ulema kesiminin ortak bir kararı olarak Mevlana Muhammed Tahir’den 2 tane fetva alınmıştır.
Temlik edilen tarlalar, vakıflar ve vakıf ürünlerinin toplandığı bir zaviyede şeyh olanlar, o zaviyenin odalarında oturanlar bu gelirleri kullanırken ölüp veya oraya gömülenler ve o zaviyede şeyhlik eden ve yaşayanlar zalimlik edip içki içip günah işleseler, arsızlık etseler, İslam padişahının bunların tümünü başka yerlere göndermesi uygun olur mu?
Yanıt: Olur.
Yine geçmişten beri arazinin Amir’e temlik edilmesi Amir’in temlik ettiği bu vakıf ve evlerin bir zaviyede şeyh olanlar ve o zaviyenin ölenler, hâlâ zaviyede şeyh olanlar ve oralarda yaşayanlar günah işlemeleri ve yanlışlıkla yapmaları durumunda İslam padişahının bunların tümünü başka yerlere gönderilmesi caiz olur mu?
Yanıt Olur.
Devlet tarafından buralara yetkili görevliler gönderilecek. İncelemeler yapılacak. Bektaşi topluluğunun durumu incelenecek ve ellerine geçmiş, bütün tekke, zaviye, arazi ve vakıf devlet adına kaydolunacak. Rafizi ve Tanrıtanımaz bu topluluklar için şeriat yasaları uygulanacaktır.[12]

Bektaşiliği ve Bektaşilik kurumlarını kaldırmak için dönemin sadrazamının padişah 2.ci Mahmut’a yapacağı şeyler hakkında sunduğu rapor(Dönemin Sadrazamı Selim Mehmet Paşa’ dır dır )

Bektaşi tekkeleri ve Bektaşilerin kıyımlarını anlatan bir şiir.

Kavim-i Yezit Yezitliğini bildirdi
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali
Sürgün edip her dervişi öldürdüler
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

Eridi fakirin, yüreği yağı
Arttı münkirlerin, kalb-i ferağı
Yanmaz oldu türbelerin çırağı
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

Türbelerin yıkıldığını gördüler
Yezidi’ler ferah edip güldüler
Her dervişi bir diyara sürdüler
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

Dalgalandı gönül durmaz oldu
Gitti giden talip, görünmez oldu
Rehber mürşit, sorulmaz oldu
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

Sene bin iki yüz kırk iki aman(1826)
Dünyada fesat olmuştur iyan
Şimdiden sonra, sürülmez oldu erkân
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali

HAKKI’YA çağırırı, Yaradan Gani
Dertlilerin, dertlerinin dermanı
Bundan sonra, çok süreriz devranı
Yetiş Allah ya Muhammed ya Ali.[13]

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar tekke ve zaviyelerle ilgili alınan bazı kararlar.[14]

Tarih: 07/Ca/1214 (Hicrî)    Dosya No:36  Gömlek No:1829/A  Fon Kodu: HAT
Edirne'deki tekkelere muhassas pirincin aynen itaası hakkında Edirne Kadısı Hafız Hasan tarafından ilam

Tarih: 29/Z /1241 (Hicrî) Dosya No:289 Gömlek No:17345 Fon Kodu: HAT
Yeniçerilerin ilga edildiği ve yerli neferat hakkında ne suretle muamele edileceği ve Asakir-i Mansurenin tertibine başlandığı Bektaşi tekkelerinin kapatıldığı hakkında Kandiye Muhafızı Lütfullah ve Resmo Muhafızı Sehrab Paşa'lardan bildirilmekle, Kandiye muhafızlığına İzmir Gümrükcüsü Süleyman Ağa'nın vezaretle tayin edildiği ve yerli neferatla tekkelerin yerleri hakkında ve yeni tertib olunan Asakir-i Mansure hakkında Süleyman Paşa ile gönderilecek talimat mucibince hareketi lüzumunun mahaline yazıldığına dair. a.g.y.tt

Tarih: 29/Z/1241 (Hicrî)M.1825  Dosya No:290  Gömlek No:17386 Fon Kodu: HAT
Bektaşi tekkelreinin tahkiki ahvalleriyle muhaddes tekkelerin hedmedilmekden ise, cami ve mescide tahvili münasib görülerek Anadolu ve Rumeli cehitlerine yazılan tahriratların müsveddesinin arz-ı atebe olunduğuna dair.

Tarih: 1241 (Hicrî)   M.1825  Dosya No:293                     Gömlek No:17453                      Fon Kodu: HAT
Yeniçerilerin ilgası üzerine yıkdırılan tekye yerlerinin Vakıf olanları Bayezid Evkafı'ndan mülklerin varislerine ve mahlul olanların miriden zabtına ve türbelerin de verilecek fetvaya göre muâmele yapılmasına dair.

M.1825 Tarih: 22/Za/1241 (Hicrî)   Dosya   no:294     Gömlek No:17490 Fon Kodu: HAT
İdare tahtinda bulunan mahallerden Rumeli ve Anadolu'daki Bektaşi tekkelerini kapatmak üzere tayin olunan dört memurun fermanlarının yazılması hakkında.

Tarih: 19/S /1258 (Hicrî)M.1812 Dosya No:35 Gömlek No:632Fon Kodu: İ..MVL
Hüdavendigar eyaleti dahilinde bulunan tekke ve zaviyelere meşrut olan arazi hakkında.

Tarih: 28/B /1258 (Hicrî  Dosya No:43  Gömlek No:804  Fon Kodu: İ..MVL
Tanzimat dahilinde bulunan mahallerdeki tekke ve zaviyelere mahsus köy ve mezraaların idareleri.

  Tarih: 14/Za/1271 (Hicrî)  Dosya No:1  Gömlek No:7  Fon Kodu: Y..PRK.AZJ.
Tekke, zaviye ve vakıflardan vergi alınmaması.

Tarih: 16/Za/1276 Hicrî)M.1860   Dosya No:432   Gömlek No:19043    Fon Kodu: İ..MVL
Tekkelerde bulunan dervişlerin giriş ve çıkış kayıtlarının İstanbul Mahkemesi tarafından talebe katibi marifetiyle yapılmasına ve katibin maaşına dair

Tarih : 26/L /1321 (Hicrî)  M.1903.Dosya No:33 Gömlek No:88 Fon Kodu: Y..PRK.ZB..
Fakir ve tekke dervişlerine kurban ve yi”yecek ihsanı dağıtılması.

Tarih: 07/C /1324 (Hicrî)M.1906 Dosya No:113  gömlek  No:160  Fon Kodu: MV
Tekke ve zaviye taamiyelerine vergi tahsis edilmemesi

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yılları ve tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar alınan bazı karalar. [15]

Tarih: 27/8/1922 Sayı: Dosya: Fon Kodu: 51..0.0.0 Yer No: 7.64..23.
Ordunun muharebeye başlaması sebebiyle cami, medrese ve tekkelerde kuran-ı kerim okunup dua edilmesi.

Tarih: 22/3/1923   Sayı  : Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 3.26..11.
Zaviyedarların senelik ücret ve masraflarının bir cetvel halinde gönderilmesi.

Tarih: 26/2/1923    Sayı:    Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 3.26..8.
Camilerde, hayrat-ı şerifelerde ve tekkelerde bulunan eşya ve eski eserlerin nevi ve miktarını bildiren bir defterin tanzimi gerektiği.

Tarih: 20/9/1923   Sayı:  Dosya: 2295    Fon Kodu: 30..10.0.0   Yer No: 192.313..5.
Tekkelere önceden yapılan yardımın 1924 yılı bütçesinde de devam ettiği

Tarih: 25/5/1924   Sayı:   Dosya  : Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 3.20..4.
İmamet, hitabet, müezzinlik ve kayyımlık gibi tevcihlerin Müftülükçe Diyanet'e tevliyet ve zaviyedarlık gibi tevcihlerin de Evkaf Müdüriyetince Evkaf Umum Müdürlüğü'ne gönderileceği.

Tarih: 5/6/1924   Sayı:  Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 12.104..8.
Camiler, mescitler, tekkeler, zaviyeler ve sair dini müesseselerin tamir işlerinin öncelikle Vakıflar Genel müdürlüğü'ne yazılması

Tarih: 7/6/1924  Sayı:  Dosya:  Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 13.109..6.
Yazışmalarda her konunun ayrı ayrı açık olarak yazılması ve cami, tekke ve zaviyelerin tamiri için öncelikle vakıflar idaresiyle temas edilmesi.

Tarih: 9/6/1924    Dosya:    Sayı: Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.4..13.
Hayrat-ı şerife hademe vazifeleri ile tekkelerin taamiyelerinin mal sandıklarından ödeneceği.

Tarih: 27/7/1924    Sayı:   Dosya: Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 2.12..29.
 Hayrat-ı Şerife hademe vazifeleri, tekke taamiyeleri ve mefruşatı mal sandıklarından ödeneceğinden müfredatlı bir defterin düzenlenerek gönderildiği.

Tarih: 17/12/1924   Sayı:  Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 2.5..8.
Boşalan tekke ve zaviye postnişinliklerine o tarikattan ehil kimseler bulunduğu müddetçe başka tarikattan bir kimsenin seçilmemesi.

Tarih: 10/3/1925   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.5..16.
Bilumum tekke ve zaviyelerdeki cami ve mescitlerin boş kadrolarına görevli seçimi yapacak komisyonda postnişinler varsa öncelikle onların seçilmesi.

Tarih: 31/5/1925    Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 3.15..11.
Hangi tarikata mensup olursa olsun tekke şeyhlerinin üzerinde memuriyet, meclis azalığı vb. görev bulunup bulunmadığının bildirilmesi.

Tarih: 3/6/1926    Dosya: 2025  Fon Kodu: 30..10.0.0    Yer No: 26.150..5.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması üzerine tahsisatları kesilen meşayıhdan ilim ehli olanlara maaş bağlanması.

Tarih: 15/6/1925    Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 12.104..16.
Vakıf müesseselerinden olan tekke, zaviye, cami ve mescitlerdeki antika ve teberrukat eşyalarının muhafazasına itina gösterilmesi.

Tarih: 29/6/1925   Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 13.110..16.
Vakıf tekke, zaviye, cami ve mescitlerdeki antika eşyaların korunmalarına itina gösterilmesi

Tarih: 24/8/1925   Sayı: 2413  Fon Kodu: 30..18.1.1  Yer No: 15.54..7.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması ile bütün devlet memurlarının kıyafetlerine dair karar.

Tarih: 2/9/1925   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yr No: 5.43..18. 
Tekke ve zaviyelerin kapatılması, İlmiye sınıfı ve ilmiye kisvesi ve bilumum devlet memurlarının kıyafetleri hakkında kararnameler.

Tarih: 3/9/1925  Fon Kodu: 51..0.0.0 Yer No: 13.114..53.
Dergah tekke ve zaviyeler ilga edildiği için halkın buralara yardım yapmaması konusunda aydınlatılması

Tarih: 7/9/1925 Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.6..4.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması ile ilgili heyet-i vekile kararı ve buralardaki eşyaların devir-teslimi.

Tarih: 8/9/1925  Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 4.28..4.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması, ilmiye sınıfı ile kisvesi ve bütün devlet memurlarının kıyafetleri hakkındaki kararname.

Tarih: 9/9/1925   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.13..9.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması;ilmiye sınıfının kisvesi ve bütün devlet memurlarının kıyafetleri hakkındaki kararnamenin gönderildiği ve devir-teslimi yapılan eşyanın listesinin gönderilmesi gerektiği.

Tarih: 10/9/1925   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 5.43..21.
 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, ilmiye sınıfı ve kisvesi ve bilumum devlet memurlarının kıyafetlerine dair kararnamelerin tatbikiyle ilgili dairelerce yapılması gereken işlemler.

Tarih: 12/9/1925    Sayı:  Dosya: 232112   Fon Kodu: 30..10.0.0    Yer No: 194.330..13
Darülfünun Fen Fakültesi Başkanlığı'nın türbe ve tekkelerin kapatılmasından duyduğu mutluluğu belirten telgrafı

Tarih: 13/9/1925   Sayı:  Dosya:  Fon Kodu: 51..0.0.0 Yer No: 12.99..4.
1341(1925) yılı içinde mevcut tekke ve zaviyelere ait gönderilen havaleler için tanzim edilen çizelge.

Tarih: 16/9/1925   Sayı: 2509  Dosya: 259-4  Fon Kodu: 30..18.1.1  Yer No: 15.59..5.
Tekkelerle türbelerdeki san'at ve tarihi kıymeti haiz eserlerin müzeyenakli.

Tarih: 4/10/1925   Sayı:   Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 13.114..55.
Müftünün, tekke, türbe ve zaviyelerin eşyalarının toplanması ve tesbiti için kurulan komisyona katılması

Tarih: 7/10/1925  Sayı:   Dosya:    Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.13..14.
Tekke ve zaviyelere gönderilen havalelerden, kapatılanlarına ait 1342 bütçesinden çıkarılacak meblağı gösteren ayrıntılı bir cetvel hazırlanarak gönderilmesi

Tarih: 11/10/1925  Sayı:   Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 2.6..7.
Tekke, zaviye, cami ve mescidlerdeki sanat eserleri ile eşyaların koruma altına alınması.

Tarih: 11/10/1925   Sayı:    Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0  Yer No: 2.13..17.
Tekke ve türbelerdeki sanat ve tarihi değeri bulunan taşınabilir eşyaların tesbit edilerek müzelere teslimi.

Tarih: 11/10/1925    Sayı:   Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 13.110..24.
Tekke ve türbelerdeki taşınabilir tarihi eserlerin,Müzeler Müdüriyeti'ne devir edilmesine dair kararname sureti

Tarih: 17/10/1925   Sayı:  Dosya:    Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 5.44..1.
Türbe, tekke ve zaviyelerin ilgasına dair İcra Vekilleri Heyeti'nin kararı sureti.

Tarih: 13/12/1925     Sayı:   Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 12.104..21.
Tekke ve zaviyelerden okul olmaya elverişli olanların okul olarak kullanılması, diğerlerininde özel idarelere devredilmesi

Tarih: 31/12/1925     Sayı:    Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 2.6..9.
Tekke ve zaviyeler, ilmiye sınıfı ve ilmiye kisvesi ile bütün devlet memurlarının kıyafetleri hakkındaki kararname suretleri.

Tarih: 3/6/1926     Sayı:    Dosya: 2025    Fon Kodu: 30..10.0.0    Yer No: 26.150..5.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması üzerine tahsisatları kesilen meşayıhdan ilim ehli olanlara maaş bağlanması.

Tarih: 5/11/1927    Sayı:    Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0   Yer No: 4.28..34.
1927 senesi bütçesinde müstehakkikin-i ilmiye tertibine, kapatılan tekke ve zaviye mensuplarına maaş bağlamak için bir fasıl açıldığından, maaş bağlanacak ilmiye mensuplarında aranması gereken şartlar

Tarih: 10/11/1927   Sayı:   Dosya: 9016   Fon Kodu: 30..10.0.0   Yer No: 102.667..17.
Tekke ve zaviyelerin kapatılması ile ilgili kanun üzerine bunların tespiti için Kastamonu'da oluşturulan komisyonun görevlerini kötüye kullandıklarından haklarındaki soruşturmanın devam ettiği.

Tarih12/12/1927    Sayı:     Dosya:   Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 4.28..37.
Aranan şartlara haiz olmayanlara tekke ve zaviyeler tertibinden maaş bağlanamayacağı

Tarih: 10/1/1928   Sayı:    Dosya:    Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 8.68..16.
1927 senesi bütçesinin müstahıkkin-i ilmiye tertibine, mülga tekkeler ve zaviyeler mensupları adıyla açılan fasıldan maaş verilecek kişilerin taşıması gereken şartlar

Tarih: 10/1/1928   Sayı:    Dosya:    Fon Kodu: 51..0.0.0     Yer No: 4.29..2.
Vakıflardan devredilen ve müftülüğe ait olan kadrolarda, mülga tekke ve zaviye mensupları hakkında verilmesi gereken bilgilerin biran önce gönderilmesi.

Tarih: 16/6/1928   Sayı:    Dosya:    Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 2.7..2.
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla ilgili kanun gereğince mütevellilikleri şeyh ve zaviyedar olan bazı vakıfların kaldırıldığı.

Tarih: 17/6/1928    Sayı:    Dosya:     Fon Kodu: 51..0.0.0    Yer No: 3.18..1.
Kapatılan tekkelerin şeyhlik ve zaviyedarlıklarının ilgasıyla bunlara şartlı olarak verilen bazı vakıf mütevelliliklerinin de kaldırıldığı.

Tarih: 23/1/1932     Sayı:    Dosya: 22947     Fon Kodu: 30..10.0.0   Yer No: 192.315..8.
Tekke, Zaviye ve Türbeler Kanunu ile maaşı kesilen Süleyman Şah Türbesinin imamlık maaşının Haziran 1931 yılından itibaren Evkaf Umum Müdürlüğü bütçesine nakledildiği.

Tarih: 22/2/1936     Sayı: 2/4096   Dosya: 229-98    Fon Kodu: 30..18.1.2   Yer No: 62.15..1.
Tarihi kıymeti haiz olmayan bazı tekke ve mescitlerle, vakfa ait arsaların satılması.

Tarih: 20/4/1936    Sayı: 2/4426   Dosya: 229-102    Fon Kodu: 30..18.1.2    Yer No: 64.31..11.
Bazı cami, mescid ve tekkelere ait arsaların satılmaları.

Tarih: 29/7/1936   Sayı: 2/5095   Dosya: 229-105   Fon Kodu: 30..18.1.2   Yer No: 67.64..19.
Vakıflar Umum Müdürlüğü'ne ait çeşitli cami, mescit ve tekke binası ile arsalarının Vakıflar Kanunu'na göre satılmasına izin verilmesi.

Tarih: 9/11/1946  Sayı: 3/4893  Dosya: 68-20   Fon Kodu: 30..18.1.2  Yer No: 112.70..1.
Vakfa ait mescit, cami, türbe, tekke ve medrese arsalarının satılmaları

Tarih: 25/6/1947   Sayı: 3/6040   Dosya: 68-22   Fon Kodu: 30..18.1.2   Yer No: 114.43..20.
Vakfa ait bir cami ve mescit, sebil, cami, tekke ve musalla arsalarının satılmaları

Tarih: 12/12/1947  Sayı: 3/6683  Dosya: 68-25  Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 115.76..2.
Vakfa ait cami, mescit, tekke ve ziyaret arsalarının satışı.

Tarih: 8/1/1948  Sayı: 3/6811  Dosya: 68-26  Fon Kodu: 30..18.1.2  Yer No: 115.82..4.
Vakfa ait bazı tekke, mescit ve camii arsalarının satılması

Tarih: 9/5/1949  Sayı: 3/9199  Dosya: 71-1347  Fon Kodu: 30..18.1.2  Yer No: 119.34..20.
677 sayılı Tekkeler Kanunu'na bir fıkra eklenmesi hakkında kanun tasarısı.

Tarih: 12/1/1950   Sayı: 3/10409  Dosya: 71-1510  Fon Kodu: 30..18.1.2  Yer No: 121.95..8.
Tekke, Zaviye ve türbelerin seddire ve türbedarlıklarla birtakım unvanların men ve kaldırılmasına ait olan 677 sayılı kanunun birinci maddesine bir fıkra eklenmesi hakkında kanun tasarısı




[1] Bu yazımız Kırklareli ili Lüleburgaz ilçemizde basılan AŞK OLSUN dergisinde yayımlanmıştır.
[2] Ahmet Yaşar Ocak. Zaviyeler. Vakıflar dergisi. Sayı. 12. S.256.2576.258259 alıntılar.
[3] http//www.devletarsivleri.gov.tr./katolog/osmani/arsiv.
[4] Ömer Lütfi Barkan. Kolonizatör Türk dervişleri. S.41
[5] Dr. Ziya Kazıcı. İslam’i ve sosyal açıdan Vakıflar. S. 115
[6] Ahmet Yaşar Ocak. Zaviyeler. Vakıflar dergisi. Sayı. 12. S.265.
[7] Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan. Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân metodu olarak Vakıflar ve temlikler. İstila devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri. S.295.Vakıflar dergisi. 1942. Ankara. 2.Ci cilt.
[8]Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan. Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân metodu olarak Vakıflar ve temlikler. İstila devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri. S.295.Vakıflar dergisi. 1942. Ankara. 2.Ci cilt.(24 no lu dip nottan alıntı)
[9] Doç. Dr Bedri. Noyan. Bütün yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik. C.5.S 1.2.3.4 alıntılar.
[10]Bedri Noyan. Kur’anı Kerim.(Türkçe-Şiir) S.402 ve 744
[11] Bu konu da geniş bilgi Refik Engin. Amuca Kabilesinde  ve Trakya da kurban geleneğ.i  Can yayınları 2004
[12] Baki Öz.Alevilikle ilgili Osmanlı Belgeleri.S.87,88,89. Belge.74. İstanbul.1995 .
[13] İ.Hakkı Soyyanmaz. Destan-ı Edirne Destan tarzı Edirne halk tarihi..S.61 Edirne  2003 .
[14] http//www.devletarsivleri.gov.tr./katolog/osmani/arsiv. Tüm bu konu belgeleri aynı kaynaktan alıntı yapılmıştır
[15]             http//www.devletarsivleri.gov.tr./katolog/osmani/arsiv. Tüm bu konu belgeleri aynı kaynaktan alıntı yapılmıştır.