Pîrî Baba Velayetnamesi
Velayetname of Pîrî Baba
Muzaffer DOGANBAġ*
Özet
Pîrî Baba, muhtemelen 15. yüzyılda Amasya‟nın Merzifon Ġlçesinde yaşamış bir velidir. Pîrî Baba‟nın menkıbevi hayatını anlatan bir de velâyetname bulunmaktadır. Bu çalışmada henüz hiçbir yerde yayınlanmamış olan söz konusu velâyetname nüshası Latin harflerine çevrilerek Pîrî Baba konusu aydınlatılmaya çalıĢılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: Pîrî Baba, velâyetname, keramet, Alevilik-BektaĢilik
Abstract
Piri Baba is believed to live in Amasya, Merzifon in the fifteenth century. There has been a velâyetname which tells his life. In this study our aim is to express his life by publishing this velâyetname with Romance letters.
Key Words: Piri Baba, Velâyetname, Keramet, Alevism-Bektashism
A- GiriĢ
ĠslâmlaĢan Anadolu‟da, geçmiĢten günümüze değin halkın belleğinde yaĢamıĢ velîler bulunmaktadır. Bu velîlerden birçoğu hakkında bilgi veren yazılı bir takım kaynaklara da sahibiz. Bu kaynaklar ülkemizin kütüphane ve araĢtırma merkezlerinde mevcut bulunmaktadır. ĠĢte bu kaynaklardan bir tanesi de Pîrî Baba Velâyetnamesidir.
Pîrî Baba‟nın tarihsel kiĢiliği hakkında ne yazık ki çok fazla bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte onun menkıbevi hayatını anlatan “Pîrî Baba Velâyetnamesi” önemli bir kaynak olarak elimizde bulunmaktadır. Pîrî Baba Velâyetnamesinin henüz hiçbir akademik çalıĢmada ele alınmamıĢ ve yayınlanmamıĢ olması bu çalıĢmayı gündeme getirmiĢtir. Burada konuya bir giriĢ yapılarak ulaĢılabilen mevcut kaynaklarla durum aydınlatılmaya çalıĢılmıĢtır.
Konuya açıklık getirebilmek için öncelikle velî kavramı ve Pîrî Baba‟nın velîliği hususu kısa bir Ģekilde iĢlendikten sonra asıl mevzuya girilecektir.
1- Velî Kavramı Üzerine:
Velâ kökünden türeyen velî kelimesi ve bu kelimenin çoğul hali olan evliya kelimesi Kur‟ân-ı Kerim‟de 80‟den fazla âyette geçmektedir (Öztürk, 1994: 610). Velî kelimesi Türkçe‟ye “sahip, ermiĢ ve eren” anlamlarıyla (Devellioğlu, 1999: 1146) geçmiĢtir. Ayrıca, velî kelimesi sevgili, dost, yakın ve yardımcı gibi ek anlamlara da sahip olmakla birlikte kelimenin asıl kök karĢılığı evlâ yani “bir iĢte ya da herhangi bir Ģeye herkesten daha öncelikli olan” anlamına gelmektedir (Çuhacıoğlu, 2002: 283).
Velî kelimesine tarihsel süreç içerisinde terimsel bazı anlamlar yüklenmiĢtir. Öyle ki velî, bir takım üstün özellikleri nedeniyle sıradan bir insanın yapamayacağı mükemmel Ģeyler yapan bir kiĢi gibi algılanmıĢtır. Bu anlayıĢın doğal bir sonucu olarak da velî olarak adlandırılan insanlar kerametleriyle
anıla gelmiĢlerdir. Böylelikle velî-keramet iliĢkisi halk arasında kabul görmüĢ ve keramet kavramı velîliğin alametlerinden sayılmıĢtır (Ocak, 1997: 1, 3).
Velîler yaĢadıkları çağda belli bir itibara sahip kimselerdir. Çoğunlukla bu kimseler öldükten sonra onların kerametlerini ve menkabelerini anlatan bazı eserlerin yazılmıĢ olduğu bilinmektedir. Bu eserlere menâkıbname veya velâyetname adı verilmektedir.
2- Pîrî Baba‟nın Velîliği Üzerine:
Pîrî Baba‟nın velî olup olmadığı konusunda velâyetnamede bazı tartıĢmalar aktarılmıĢtır. Velâyetname yazarı bu aktarmaları vermekle birlikte Pîrî Baba‟nın gerçek bir velî olduğunu yedi ayrı yerde ifade etmektedir (1b, 4b, 6a, 8b, 10b, 11b ve 16b). Zaten, “Pîrî Baba hazretleri (kaddesa‟llahu sirrahü‟l-„aziz) kerametlerin beyan idelüm. Bundan sonra ne vechile zuhur idüp ve ne mertebe veliyullah olup vücuda gelüp tevarihler yazıldığını eydür.” sözleriyle baĢlayan velâyetnamenin genel çerçevesi Pîrî Baba‟nın velîliği üzerine kuruludur.
Pîrî Baba‟nın velîliği konusuyla bağlantılı olarak velâyetnamede ilginç bir konu anlatılmaktadır. Bu bölümde; Pîrî Baba‟nın Eski Hamam içerisinde kadınlar ile birlikte yıkanması konusu iĢlenmektedir. Pîrî Baba‟nın bu davranıĢına karĢılık bazı Merzifonluların itirazda bulunduğuna dikkat çekilmiĢtir. Hatta bu itirazların sahipleri, durumu o günlerde Merzifon‟a gelmiĢ olan Osmanlı padiĢahı Fatih Sultan Mehmet‟e arz ettikleri velâyetnamede ifade edilmektedir. Bu bölümde (10b); kimileri Pîrî Baba‟nın divane, kimileri budala ve kimileri de velî olduğunu ileri sürmektedirler. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, Eski Hamama Pîrî Baba‟yı görmeye gider. PadiĢah Eski Hamam‟da gördükleri karĢısında Pîrî Baba‟nın velîyullah olduğuna karar verir (11b).
B- Pîrî Baba‟nın Hayatı ve Türbesi
1- Pîrî Baba Hakkında Bilgi Veren Kaynaklar:
Pîrî Baba hakkında bilgi veren kaynakların baĢında Evliya Çelebi seyahatnamesi gelir. Evliya Çelebi, Merzifon‟a geldiğinde Pîrî Baba türbesine uğradığını, onun Hoca Ahmed Yesevî‟nin izniyle Anadolu‟ya gelip Merzifon‟a yerleĢtiğini, ara sıra hamamlarda yatan ilâhî meczup biri olduğunu belirterek Pîrî Baba‟nın pek çok menkıbesinin (övünülecek yanının) olduğunu yazmaktadır (Evliya Çelebi, 1970: IV, 95).
Evliya Çelebi‟nin verdiği bilgilerden hareketle Fuad Köprülü Türk Edebiyatında Ġlk Mutasavvıflar adlı eserinde Pîrî Baba‟nın (Pîr Dede) Hoca Ahmed Yesevî‟nin Anadolu‟ya gönderilen halifelerinden olduğunu kabul etmektedir (Köprülü, 1993: 46).
Abdi-zâde Hüseyin Hüsameddin “Amasya Tarihi” adlı eserinde; Pîrî Baba‟yı Horasanlı olarak takdim etmekte ve Pîrî Baba‟nın 868H./1464M. tarihinde Merzifon‟da bir zâviye yaptırarak bu zâviye için vakıf tanzim ettirdiğini ayrıca Pîrî Baba‟nın Merzifon‟u ihya edenlerden olduğunu ifade etmektedir (Abdi-Zâde H. Hüsameddin, 1986: I, 326-327).
F. R. Haslok, 20. yüzyılın ilk çeyreği içerisinde BektaĢîlik üzerine yapmıĢ olduğu çalıĢmaları yayımladığı eserinde; Piri Baba‟ya bir cümle ile değinerek, Piri Baba‟yı Hacı BektaĢ‟ın dostlarından biri olarak takdim etmektedir (Haslok, 2000: 11-12).
M. ġükrü Akkaya, 1930‟lu yıllarda yaptığı Anadolu seyahati kapsamında Amasya ve Merzifon‟u da gezmiĢ ve bu konuda hazırladığı kitabının Merzifon bölümünde buranın yatırlarına da değinmiĢtir. Akaya bu bölümde, Pîrî Baba‟dan kısa bir cümleyle bahsederek onu bir mestçi çırağı olarak tanıtmaktadır (Akkaya, 1934: 47).
Uzun yıllar Merzifon‟da öğretmenlik yapmıĢ olan Vehbi Cem AĢkun‟un hazırlamıĢ olduğu “Pîrî Baba” adlı eser –akademik bir titizlikle yapılmamıĢ olsa da- bugüne kadar Pîrî Baba hakkında bilgi veren en önemli kaynaklardan biridir. AĢkun eserinde; Pîrî Baba‟nın Merzifon‟un Marınca (Kara Mustafa PaĢa) köyünden olduğunu ve velîler içerisinde irĢat görevi olmayan bir meczup olduğunu ifade ederek Pîrî Baba Velayetnamesinin özetini de okuyucuya vermektedir (AĢkun, 1947: 19-30).
Pîrî Baba hakkında akademik titizlikle yapılmıĢ olan çalıĢmalardan biri kuĢkusuz Suraiya Faroqhi‟ye ait makaledir (Faroqhi, 2001: 119-140). Faroqhi çalıĢmasında, Topkapı Sarayı Müzesinde yer alan Pîrî Baba Velâyetnamesi ile Evliya Çelebi‟nin vermiĢ olduğu bilgiler ıĢığında bir değerlendirmede bulunmaktadır. Faroqhi makalesinde, velâyetnamenin tıpkıbasımını da ek olarak vermektedir.
Merzifon üzerine bir kitap çalıĢması yapmıĢ olan Aziz TaĢan, Pîrî Baba ile ilgili olarak Evliya Çelebi, Fuad Köprülü ve Vehbi Cem AĢkun‟dan aktarmalar yapmakta ve halk arasında anlatılan bazı menkıbelere değinmektedir (TaĢan, 1979: 113-114).
Hüseyin Piroğlu, “Evliyalar Yatağı Anadolu” adlı kitabında; Pîrî Baba hakkında herhangi bir kaynağa dayanmayan ve aynı zamanda Pîrî Baba Velayetnamesiyle de bağdaĢmayan bazı bilgiler vermektedir (Piroğlu, 1992: 9-10). Örneğin o, Pîrî Baba‟yı Hoca Ahmet Yesevî‟den ve devamla Lokman Perende ile Hacı BektaĢ Velî‟den öğrenim görmüĢ birisi olarak sunmaktadır ki bu anlatılanlar tarihsel olarak mümkün olmayan Ģeylerdir.
Ġsmail Onarlı tarafından kaleme alınan bir makalede; Pîrî Baba‟nın hayat hikâyesi ve bu konuda bilgi veren mevcut kaynaklar ile Pîrî Baba‟nın tekkesi hakkında bilgilere yer verilmektedir (Onarlı, 1997: 18-21).
Ahmet YaĢar Ocak tarafından kaleme alınan ve Menâkıbnâmeler (velâyetnameler) üzerine yapılmıĢ derli toplu akademik çalıĢmaların baĢında gelen eserde, Pîrî Baba Velayetnâmesine bir cümle ile değinilmiĢ ve burada Pîrî Baba Velâyetnamesi 16. yüzyıla tarihlendirilmiĢtir (Ocak, 1997: 61).
Eraslan Doğanay hazırlamıĢ olduğu “Anadolu‟da YaĢayan Dergâhlar” adlı kitabında Pîrî Baba‟ya değinmiĢ ve bu çalıĢmada Pîrî Baba‟yı, Hacı BektaĢ Velî‟nin Anadolu‟daki babalarından biri olarak takdim etmiĢtir. Ayrıca yazar, konu hakkında Ġsmail Onarlı ve Hüseyin Piroğlu‟nun görüĢlerini tekrar etmekten öteye gitmemiĢtir (Doğanay, 2000: 49-54).
2- Pîrî Baba Türbesi:
Amasya iĠli Merzifon ilçesi Nusratiye mahallesinde yüksekçe bir mevkide yer alan Pîrî Baba türbesi, Merzifon‟un önemli ziyaretgâhlarındandır. Türbe, Kültür ve Turizm Bakanlığı‟na bağlı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‟nca tescil edilerek koruma altına alınmıĢtır.
Evliya Çelebi, Pîrî Baba dergâhından söz ederken dergâhın büyük kubbelerle süslü olduğunu ve buranın aĢevi ve derviĢ hücreleriyle donatıldığını, burada her gece iki yüz insanın konakladığını ve Pîrî Baba‟nın baĢı açık iki yüz derviĢinin bulunduğunu yazmaktadır (Evliya Çelebi, 1970: II, 398). Günümüzde ise sadece türbe ayaktadır.
Pîrî Baba türbesi kare mekânlı ve üzeri tek kubbelidir. Sekizgen kasnaklı kubbeye geçiĢ dilimli tromplarla sağlanmıĢtır. Türbe moloz taĢ malzeme ile yapılmıĢ ve önde yer alan iki gözlü revak kısmında ise, moloz taĢ ve tuğla malzeme kullanılmıĢtır. Ayrıca eserin beden duvarları ve kubbe kasnağı üzerinde tuğla dizilerinden oluĢan kirpi saçaklar bulunmaktadır. Türbe doğu ve batı duvarlarında, kubbe kasnağı seviyesinde açılmıĢ bulunan küçük birer pencere ile güney cephede yer alan bir pencereyle aydınlanmakta ve genel yapısı itibariyle dıĢa kapalı bir görünüm arz etmektedir. Ayrıca türbenin güney cephe alınlığında, sırlı tuğla ve çini bezeme izleri görülmektedir.
Türbe üzerinde inĢa kitabesi bulunmadığı için kesin yapım tarihi hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Fakat mimari özelliklerinden hareketle 15. yüzyılda yapılmıĢ olabileceği kabul edilebilir. Bu noktada “Amasya Tarihi” adlı eserde konuyla ilgili az da olsa verilen bilgi tarihleme konusundaki görüĢümüzü desteklemektedir (Abdi-zâde H. Hüsameddin, 1986: I, 327).
Pîrî Baba türbesine birkaç basamaklı bir merdivenle önce revak kısmına geçilir. Türbe iki katlı olup, alt kat cenazelik kısmıdır. Ziyaret edilen üst kat ise, sandukanın bulunduğu kısımdır. Buradaki sanduka alıĢılmıĢın dıĢında yüksek ve geniĢ bir biçimdedir. Sanduka dıĢa taĢıntı yapan bir kaide üzerindedir ve türbe mekânının tam ortasında mekânın büyük bir kısmını kaplamaktadır. AhĢap sandukanın üzerinde yeĢil renkte bir örtü bulunmaktadır.
Pîrî Baba türbesi sanat tarihimiz açısından da önemli bir yere sahiptir. Çünkü içerisin de yer alan duvar resimleri, geç devir Osmanlı resim sanatının seçkin örnekleri arasındadır. Burada olabildiğince bütün iç mekân kök boyalarla bezenmiĢtir. Beden duvarlarında özellikle dikkati çeken olgu birbirinin benzeri olan natürmort (ölü doğa) çalıĢmalarıdır. Ayrıca doğu duvarda yer alan ve kare bir pano içerisine karĢılıklı, birbirine bakar Ģekilde iĢlenmiĢ teber (derviĢ baltası), tespih ve zülfikâr1 motifleri ile ortada bir ipe asılı olan keĢkülden oluĢan kompozisyon ilgi çekicidir. Buradaki keĢkül motifi üzerine yazılmıĢ bir “destûr” ibaresi ve bu ibarenin altında iki satırlık bir de kitabe bulunmaktadır. Arap harfleriyle yazılmıĢ olan kitabe Ģöyledir:
Zâir gir bu makama bâ-hulûs bâ-ihtirâm
Kıl ziyâret merkad-ı Pîrî Baba zîr bu makâm (DoğanbaĢ, 2003: 174)
Ağırlıklı olarak patlıcan moru, kirli sarı, kırmızı, yeĢil, viĢneçürüğü ve mor renklerin kullanıldığı kalem iĢi bezemeleri yapan usta, imzasını giriĢ kapısının üzerinde bulunan kitabelik kısmına atmıĢtır. Ġki satırlık kitabenin üst satırında belirgin bir Ģekilde Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh (Kelime-i Tevhid ibaresi), altta ise, üste oranla mütevazı bir Ģekilde yazılmıĢ NakkaĢ Ġbrahim sene-1322 ibaresi yer almaktadır.
Pîrî Baba türbesinin, 20. yüzyıl baĢlarında büyük bir onarım geçirmiĢ olduğu (Erken, 1972: 334) göz önüne alındığında, NakkaĢ Ġbrahim tarafından 1322 H./1906 M. yılında yapılmıĢ olan duvar resimlerinin bu onarım kapsamında çizildiği anlaĢılmaktadır. Pîrî Baba türbesi, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 1977 yılında bir onarım daha görmüĢtür (Erken, 1972: 334).
Pîrî Baba türbesi, içerisinde çok sayıda ağaç bulunan geniĢ bir bahçeye sahiptir. Bahçe içerisinde kuruluk, mutfak ve çeĢme gibi birimler de bulunmaktadır. Ayrıca, türbenin güney kısmında bir de hazire (mezarlık) yer almaktadır.
C- Pîrî Baba Velâyetnamesi
1- Pîrî Baba Velâyetnamesinin Mevcut Nüshaları:
Pîrî Baba Velâyetnamesinin ilk kez ne zaman kaleme alındığı bilinmemektedir. Bununla birlikte mevcut nüshalar incelendiğinde, bu velâyetnameyi ġamluoğlu Hoca Ġbrahim adlı Ģahsın kaleme almıĢ olduğu anlaĢılmaktadır (Ocak, 1997: 61).
Muhtemelen XVI. yüzyılda yazılmıĢ olan velâyetname, bu dönemde BektaĢîlik tarikatı bünyesinde yazılmıĢ iki önemli eserden biridir. Diğeri ise Menakıb-ı Kaygusuz Baba adlı eser olduğu ifade edilmektedir (Ocak, 1997: 61).
Günümüzde Pîrî Baba Velâyetnamesinin kaç nüshasının bulunduğu konusunda kesin bir Ģey söyleyebilmek kolay değildir. Bugün halk arasında Pîrî Baba Velâyetnamesinin bilinmeyen nüshalarının olması kuvvetle muhtemeldir. Ġnsanlar bu tip el yazması eserleri açığa çıkarma noktasında biraz çekingenlik göstermektedirler. Doğallıkla bu tutumunda çeĢitli nedenleri bulunmaktadır.
Pîrî Baba hakkındaki çalıĢmalar sırasında Ġstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Kitaplığı Türkçe Yazmalar Bölümünde 1313 numarada kayıtlı bir velâyetname nüshasına rastlanmıĢtır. Transkripsiyon çalıĢması yapılırken el yazması olan bu nüsha esas alınmıĢtır. ÇalıĢmada bu nüsha kısaca TSM nüshası olarak adlandırılmıĢtır.
Vehbi Cem AĢkun “Pîrî Baba” adlı eserinde tıpkıbasımını vermediği bir velâyetname nüshasını yayınlamıĢtır. Ayrıca bununla birlikte kendisine sonradan gönderilen ikinci bir velâyetname nüshasından da bahsetmektedir. AĢkun, yayınlamıĢ olduğu nüshanın kim tarafından ve hangi tarihte kaleme alındığının bilinmediğini ve diğer bahsettiği ikinci velâyetname nüshasının ise, Mehmet Akdağ adındaki arkadaĢı tarafından kendisine gönderildiğini ve bu nüshayı Merzifonlu Kara Mustafa PaĢa Camiinin eski imamlarından Mehmet Hafız Efendi‟nin yazmıĢ olduğu bilgisini vermektedir (AĢkun, 1947: 19, 26).
Ġsmail Onarlı, yazmıĢ olduğu bir makalede; Merzifon‟da gazeteci-yayıncı olan Nurettin Gürgen adlı Ģahsın elinde bir Pîrî Baba Velâyetnamesinin bulunduğu bilgisini aktarmaktadır (Onarlı, 1997: 20).
TSM nüshası, Vehbi Cem AĢkun‟un bilgisini verdiği nüshalar ve Nurettin Gürgen‟de olduğu ifade edilen nüshadan baĢka, Ģahsıma ait özel kitaplığımda bir Pîrî Baba Velâyetnamesi bulunmaktadır. Böylelikle toplam (5) adet velâyetname nüshasının varlığı tespit edilmiĢtir.
Vehbi Cem AĢkun‟un bilgisini vermiĢ olduğu nüshalar ile Nurettin Gürgen‟de bulunduğu ifade edilen velâyetname nüshalarının akıbeti bilinmediğinden ne yazık ki teknik özelliklerine burada değinilememiĢtir. Bu nedenle burada sadece TSM nüshası ve özel kitaplığımızdaki nüshadan bahsedilecektir.
TSM Nüshası:
Pîri Baba Velâyetnamesinin TSM nüshası, aharlanmıĢ kâğıt üzerine nesih yazı ile harekeli olarak yazılmıĢtır. Yapraklar, 155 mm. boy ve 110 mm. enindedir. Metin kısmı 50 mm. uzunluğunda ve 11 satır olarak yazılmıĢtır (Karatay, 1961: I, 379). Karton kapak içerisinde, (17) yaprak (34 sayfa) halinde düzenlenmiĢ olan bu nüshanın ne zaman ve kim tarafından yazılmıĢ olduğu belli değildir. Ne yazık ki eserde bu konuda herhangi bir bilgiye yer verilmemiĢtir.
Bu nüshanın ilk yaprağının ön yüzü (1a) boĢ bırakılmıĢ ve velâyetname metnine ilk yaprağın arka yüzünden (1b) baĢlanılmıĢtır. Eserin son yaprağının önyüzünde (17a) Hz. Muhammed‟e ait Ġbn Abbas‟tan nakledilen bir duadan bahsedilerek duaya aynı yaprağın arka yüzünde (17b) yer verilmiĢtir.
Özel Kitaplığımızdaki Nüsha:
Özel kitaplığımızda yer almakta olan nüshada ise, Pîrî Baba Velâyetnamesi ile birlikte Hacı BektaĢ Velî ve Koyun Baba Velâyetnamelerine yer verilmiĢtir. Üç velinin menkıbelerini içeren bu nüsha, toplam (155) yapraktan (310 sayfa) ibarettir. Sayfalar, 240 x 170 mm. ebatlarındadır. Harekesiz olarak yazılmıĢ olan metnin ilk bölümünde Hacı BektaĢ Velî Velâyetnamesi, ikinci bölümünde Koyun Baba Velâyetnamesi ve üçüncü bölümünde ise Pîrî Baba Velâyetnamesi yer almaktadır.
Pîrî Baba Velâyetnamesi 149. sayfanın (149a) ön yüzünün 12. satırının son iki kelimesiyle baĢlamakta olup ilk iki satır kırmızı mürekkepli kalemle yazılmıĢtır. Velâyetname metni 155. sayfanın ön yüzünün (155a) sonunda bitmektedir. Metin kısmı, 17 satır halinde, 170 mm. boy ve 110 mm. eninde bir alanı kaplamakta olup, kırmızı mürekkepli kalemle iki sıra halinde çerçevelenmiĢtir.
Bu nüshanın 155. yaprağının arka yüzünde (155b), velâyetnamenin hicri 1303 yılı ramazan ayında “Alancık karyesinden Ġnce Ali Oğlu Molla Sadık Efendi” adlı kiĢi tarafından yazılmıĢ olduğu belirtilmektedir. Bu kısmın alt tarafında ise, önce yedi beyitlik devamında ise beĢ beyitlik bir nefese yer verilmiĢtir.
Yazmanın deri cildi orijinal olmayıp yenidir. Sayfalar yer yer yıpranmıĢ olmakla birlikte, özellikle Pîrî Baba Velâyetnamesinin olduğu kısımlardaki bazı sayfalar kısmen yırtık ve eksik bir haldedir. Bu nedenle transkripsiyon çalıĢmasında bu nüsha esas alınmamıĢtır.
2- TSM Kütüphanesindeki Nüshanın Özeti:
Pîrî Baba, Merzifon‟un Narince köyündendir. Yedi-sekiz yaĢlarındayken annesi onu Merzifon‟a getirip bir yaĢmakçının yanına çırak olarak verir. Pîrî Baba küçük yaĢlarından itibaren ibadet ehli ve keramet sahibi bir erendir. Öyle ki, o; öğle namazlarını Kâbe‟de kılar ve tekrar gelip sanatıyla meĢgul olurmuĢ.
Üstadı Pîrî Baba‟yı birkaç kez suya gönderir ve her seferinde Pîrî Baba sudan geç gelir. Çünkü o bazen ġad suyuna, bazen de Ġmam Hüseyin çeĢmesine gider. Fakat üstadı bilmediği için bu duruma çok kızar ve onu her seferinde uyararak incitici sözler söyler. Hatta bir keresinde Pîrî Baba üstadına zemzem suyu getirmek için Kâbe‟ye gider ama üstadı buna inanmadığı için onu değnekle dövmeye çalıĢırken araya adamlar girer ve Pîrî Baba‟yı ustasının elinden alırlar.
Pîrî Baba‟nın ustası bir gün hacca gitmeye karar verir. Hacdan dönene kadar Pîrî Baba‟yı baĢka bir üstadın yanına verir. Verirken de Pîrî Baba‟nın akĢamları kendi eĢinin yanında kalmasını Ģart koĢar.
Üstadı hacdayken hanımı bir kazan helva piĢirir. Pîrî Baba bu helvayı alır Kâbe‟ye götürür. Üstadı niyazda iken, kendisine göstermeden bir lenger helvayı üstadının yanına bırakır. DönüĢte üstadının eĢi bu olan bitenden dolayı Pîrî Baba‟nın “velî” olduğunu anlar.
Yine bir gün üstadı Pîrî Baba‟dan su ister. O da eline yeĢil bir bardak alarak suya gider fakat yine geç kalır. Bu nedenle üstadı Pîrî Baba‟ya olur olmaz sözler söyleyerek onu dövmeye kalkıĢınca Pîrî Baba‟nın Ģahadet parmağıyla iĢaret etmesi üzerine üstadının bir gözü kör olur. Bu olayı duyan Ģehir halkı Pîrî Baba‟nın ziyaretine gelirler. Bu sırada Pîrî Baba‟nın ilk ustası hacdan döner ve eĢine helva lengerini sorar. EĢi olan biteni anlatır ve Pîrî Baba‟nın bir velî olduğunu açıklar. Yine bu arada, Hz. Ġmam Hüseyin‟inden (Kerbelâ‟dan) birkaç kimse gelir. AĢura günü elinde yeĢil bir bardak ile Ġmam Hüseyin çeĢmesinden su alan gencin Pîrî Baba olduğunu bildirirler. Pîrî Baba‟nın ustası, bütün bu olup bitenleri onun annesine anlatarak, artık Pîrî Baba‟nın kendilerine değil kendilerinin Pîrî Baba‟nın hizmetine layık olduklarını bildirir. Bu olaylardan sonra Pîrî Baba, eski hamam külhanına girer ve kerametler gösterir.
Pîrî Baba bir gün külhanda yatarken cuĢ edip eline aldığı bir keseri külhan ocağında bir taĢa koyup onu yumruğuyla bir karıĢ batırır. Gittiği bir bağda henüz piĢmemiĢ olan kebabı erken piĢirir. Yine bir bağda henüz olmamıĢ olan üzümleri yenecek duruma getirir. Eski hamamın damlayan tavanına “hamam bundan sonra damlama” der ve hamam artık damlamaz.
Bir gün Geylan (Gilan) vilayetinden bir âlim bazı sorulara cevap bulmak için önce Amasya‟ya gider fakat Amasya‟nın âlimleri sorularını cevaplayamayınca Merzifon‟a gelir. Buradaki âlimler sorularına tam bir cevap veremeyince Pîrî Baba, Molla Ali adındaki âlime cevapları söyler.
Pîrî Baba eski hamamda, öğleye değin erkeklerle, öğleden sonra ise kadınlarla beraber yıkanır ama kadınlara bakmayıp kendi halinde gezermiĢ. Bu duruma bazı Merzifonlular razı olmazlar ve konuyu, Merzifon‟a gelmiĢ olan Osmanlı padiĢahı Fatih Sultan Mehmed‟e bildirerek bu konuda hüküm vermesini isterler. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed, Pîrî Baba‟nın bulunduğu eski hamama gider. Pîrî Baba zekerini eline alarak Fatih‟in üzerine yürür. Kapıcılar ise engel olmak isterler. Fakat Fatih Pîrî Baba‟ya engel olmamalarını ister. Bu arada Pîrî Baba zekerin salıvererek padiĢahın kulağına Ģahadet parmağıyla üç kere “aldılar verdiler” diyerek hamamdan çıkar. Bunun üzerine PadiĢah Pîrî Baba‟nın veliyullah olduğunu anlar ve bu söz ve davranıĢlarını müneccimlerden yorumlamalarını ister. Müneccimler, Pîrî Baba‟nın zekerinin “anahtar” kulağının ise “kapı” olduğunu ve padiĢahın bir vilayet fethedeceğini bildirirler. Fatih Sultan Mehmed, Pîrî Baba için vakıflar tahsis etmek ister fakat Pîrî Baba istemez. O bu tahsisi Merzifonlu âlimler için ister.
Fatih Sultan Mehmed, Merzifon‟dan Osmancık Ģehrine gider ve orada Koyun Baba‟ya uğrar. Koyun Baba‟yla görüĢtükten sonra Ġstanbul‟a hareket eder ve kendisine Ġstanbul‟un alındığı müjdesi verilir.
Pîrî Baba her gün iki kez uğradığı yerde (tekkesinde) vefat eder. Bu arada Narıncalılar Pîrî Baba‟nın cesedini alıp köylerine götürmek isterlerse de Merzifon‟un âlimleri buna razı olmaz ve Pîrî Baba‟nın öldüğü yerde toprağa verilmesini isterler. Ve Pîrî Baba Merzifon‟da toprağa verilir. Olan bitenin padiĢaha bildirilmesi ve Pîrî Baba‟ya köyler vakfedilmesi için Kara Baba adındaki kiĢi Ġstanbul‟a gönderilir. Ancak Kara Baba Ġstanbul‟a varıp padiĢahla görüĢtükten sonra burada vefat eder.
Bu arada Merzifonlular, Pîrî Baba için bir türbe ve tekke yapması için Pîrî Baba‟nın akrabalarından olan Ali Dede‟den istekte bulunurlar. Ali Dede bu iĢe pek olumlu bakmamakla beraber kendisine yapılan baskılardan da rahatsız olur.
Bu sırada ġamluoğlu Hoca Ġbrahim namında biri denizde fırtınaya tutulur. Bunun üzerine “Yâ Pîrî Baba eğer bu fırtınadan kurutulursam evime gitmeden önce mezarının üzerini yaptırayım.” diye dilekte bulunur. Bu arada Hoca Ġbrahim uykuya dalar ve rüyasında bir akca güvercin donunda Pîrî Baba‟yı görür. Rüyasında Pîrî Baba‟ya mezarının üzerine bir türbe yaptıracağını tekrar eder ve kızını da süpürgeci olarak adayacağını ahdeder. Bu arada güvercin uçup gider.
ġamluoğlu Hoca Ġbrahim fırtınadan kurtulduktan sonra hemen Merzifon‟a gelir ve Bizircioğlu namındaki Ģahıstan yer satın alarak, Pîrî Baba‟nın türbesini ve tekkesini yaptırır. Hoca Ġbrahim, kızını da Pîrî Baba‟nın kardeĢinin oğlu Ali Dede‟yle evlendirmek ister. Ali Dede yetmiĢ seksen yaĢlarında yaĢlı bir insan olduğunu ve bu yaĢtan sonra zürriyeti olmayacağını gerekçe göstererek bu teklifi reddeder. Fakat sonra yapılan ısrarlar üzerine evlenmeyi kabul eder ve bir evladı olur.
3- Velâyetnamede Anlatılan Kerametler:
Pîrî Baba Velâyetnamesi, baĢtan sona Pîrî Baba‟nın veliliğini ve kerametlerini anlatan bir eserdir. Velâyetname yazarının esere, “Pîrî Baba hazretleri (kaddesa‟llahu sirrahü‟l-„aziz) kerametlerin beyan idelüm.” ifadeleriyle baĢlaması da bunun açık bir kanıtıdır. Velâyetnamede anlatılan kerametler maddeler halinde aĢağıya çıkarılmıĢtır.
1- Pîrî Baba‟nın Öğle Namazlarını Kâbe‟de Kılması: (2a), Pîrî Baba‟nın üstadının hizmetinde olduğu ifade edildikten sonra onun her gün öğle namazını Kâbe‟de kıldığı ve sonra gelip tekrar sanatıyla meĢgul olduğu belirtilmektedir.
2- Pîrî Baba‟nın Üstadına Zemzem Suyu Getirmesi: (2b-3a), Üstadının su istemesi üzerine Pîrî Baba üstadı için zemzem suyu getirir. Fakat üstadı onun sudan geç gelmesine kızar. Pîrî Baba‟nın zemzem suyu getirdiğini söylemesine de inanmaz ve kendisiyle eğlendiğini sanır hatta onu dövmeye yeltenir.
3- Üstadı Hacdayken Ona Helva Götürmesi: (4a), Pîrî Baba‟nın üstadı hacca niyet edip gider. Bu arada Pîrî Baba üstadı tarafından baĢka bir üstada çırak olarak verilir. Ama akĢamları hacca giden üstadının evinde kalır. Üstadı hacdayken üstadının hanımı hac arifesinde bir kazan helva piĢirir. Pîrî Baba, bu helvadan bir kısmını bir lengere koyarak Kâbe‟de olan üstadına götürür.
4- Kendisini Dövmeye ÇalıĢan Üstadının Bir Gözünü ġahadet Parmağıyla ĠĢaret Edip Kör Etmesi: (5a-5b), Yine günlerden bir gün üstadı Pîrî Baba‟dan su getirmesini ister. Pîrî Baba eline yeĢil bir bardak alarak su getirmeye gider. Fakat yine geç kalır. Geldiğinde üstadı bu duruma sinirlenir. Pîrî Baba ise, “Bu içtiğin su buraya uzaktır. Üç buçuk aylık yoldur.” diye açıklamada bulunur. Ancak üstadı yine inanmaz ve bulduğu bir değnek ile Pîrî Baba‟yı dövmeye çalıĢtığında, Pîrî Baba Ģahadet parmağıyla iĢaret ederek nazar eylemesi üzerine üstadının bir gözü kör olur.
5- Pîrî Baba‟nın Ġmam Hüseyin ÇeĢmesinden Su Getirmesi: (5a, 6a), Üstadının su istemesi üzerine Pîrî Baba eline aldığı yeĢil bir bardak ile çıkar ve suyolunda geç kaldığı için üstadı ona kızar hatta onu dövmeye yeltenmesi üzerine üstadının bir gözünü kör eder. Sonrasında ise Hazret-i Ġmam Hüseyin‟den Pîrî Baba‟yı ziyarete gelen bazı kimseler aĢure günü Ġmam Hüseyin ÇeĢmesinden elinde yeĢil bir bardak ile su alanın Pîrî Baba olduğunu ifade ederler.
6- Keseri TaĢa Batırması: (6b), Pîrî Baba, Eski Hamam külhanında kaldığı bir zamanda, “bir kere cuĢ edip” eline bir keser alarak yumruğuyla keseri külhan ocağındaki bir taĢa batırır.
7- Kebapların Erken PiĢmesi: (7a-7b), Bazı kiĢiler Havyalı nahiyesine bir bağa kebap yemeye giderler. Kebabı ocağa koyarlar. Bu arada Pîrî Baba çıkagelir ve orada oturur. Henüz kebap piĢmemiĢken Pîrî Baba kebap getirin de yiyelim der. Kebabı ocağa koyanlar ĢaĢırıp kalırlar. Pîrî Baba‟ya kebabın piĢmesine daha çok zaman olduğunu söylerler. Pîrî Baba ısrar ettiğinde, ocağı açıp bakarlar ki kebap çoktan piĢmiĢ.
8- Üzümlerin Erken Olması: (7b-8a-8b), Pîrî Baba, birlikte kebap yediği kiĢilere, bir yer tarif ederek oraya gitmelerini ve oradaki bağda olmuĢ olan üzümlerden getirmelerini ister. Bu istek üzerine buradaki kiĢiler ĢaĢırarak henüz üzüm mevsiminin gelmediğini dolayısıyla bu mevsimde üzüm bulamayacaklarını ifade ettiklerinde, Pîrî Baba gitmelerini ister. Gidip bakarlar ki üç tevekte üzümler olmuĢ. Bu kiĢiler aralarında anlaĢarak iki tevekteki üzümleri alıp birini bırakırlar ve gidip hep beraber yerler. Bu kiĢiler geride bıraktıkları bir tevek üzüm için bir plân hazırlarlar. Üzümünü yedikleri bağın sahibine bu mevsimde taze üzüm bulduklarını söylerler. Bağın sahibi ise bu mevsimde üzüm olacağına inanmaz ve aralarında bahse girerler. Bunun üzerine bağa gelip bakarlar ki üzümlerin yerinde yeller esiyor. Anlarlar ki üzümler Pîrî Baba‟nın kerametiyle olgunlaĢmıĢ.
9- Eski Hamamın Damlamaması: (9a), Merzifon‟daki Eski Hamamın tavanı terlediği için damlarmıĢ. Pîrî Baba‟nın “Hamam bundan sonra damlama” diye nefes etmesi üzerine hamam bir daha damlamamıĢ.
10- Geylanlı Âlimin Sorusuna Cevap Vermesi: (9a-9b-10a), Bir gün Geylan (Gilan) Vilayetinden bir âlim çıkar gelir. Önce Amasya‟ya uğrar ve buradaki âlimlere bazı sorular sorar. Amasya âlimleri Geylanlı âlimin sorularını cevaplayamadıkları için Geylanlı âlim bu kez de Merzifon‟a gelir. Burada da aynı soruları sorar ve bu sorularına karĢılık arar. Merzifon âlimleri de soruların cevabını veremez. Ancak Molla Ali adlı kiĢi Geylanlı âlimden biraz süre ister ve Eski Hamama doğru giderken yolda Pîrî Baba‟yla karĢılaĢır. Pîrî Baba, Molla Ali‟ye soruların karĢılığını söyler. Bu kez Molla Ali Geylanlı âlime bir soru sorar. Fakat Geylanlı âlim de bu soruyu cevaplayamaz ve Molla Ali‟nin bir velinin himmetiyle sorulara cevap verdiğini anlar. Molla Ali de sorulara Pîrî Baba‟nın himmetiyle cevap verdiğini açıklar.
11- Ġstanbul‟un Fethinin Önceden Haber Verilmesi: (11a-11b), Fatih Sultan Mehmet Merzifon‟a geldiği bir zamanda, Pîrî Baba‟yla sohbet etmek için Eski Hamama gider. Bu arada Pîrî Baba zekerin eline alarak padiĢahın üzerine doğru yürür. PadiĢahın koruma görevlileri Pîrî Baba‟yı durdurmak isterlerse de padiĢah buna engel olur. Bunun üzerine Pîrî Baba zekerini salıverir. PadiĢaha gelerek onun kulağına Ģahadet parmağıyla üç kere “aldılar, verdiler.” diyerek hamamın kapısından çıkar. Bu durumu müneccimlere yorumlatan padiĢah, zekerin anahtar, kulağının da kapı olduğunu öğrenir. Fatih Sultan Mehmet, Osmancık‟tan dönüĢte Ġstanbul‟un alındığı müjdesini alır.
12- Koyun Baba ile Fatih Sultan Mehmed Arasındaki KonuĢmaların Pîrî Baba‟ya Mâlum Olması: (13a), Fatih Sultan Mehmed, Merzifon‟dan Osmancık Ģehrine gider ve orada uğradığı Koyun Baba‟ya “Yâ Dede Sultan iste benden ne muradın?” diye sorduğunda, Koyun Baba itlerine yallık için köy, abdallarına aba ve yüz elli altın ister. Bu durum Pîrî Baba‟ya malum olur ve Pîrî Baba “Koyun Baba gayrı dünya meĢakkatine düĢtü.” der.
13- Pîrî Baba‟nın Güvercin Donunda Görünmesi: (15b-16b), Denizde fırtınaya tutulan ġamlıoğlu Hoca Ġbrahim adındaki kiĢi, fırtınadan kurtulursa Pîrî Baba‟nın türbesini yaptıracağını vaat eder. Sonrasında ise uykuya dalar ve rüyasında, Pîrî Baba ağca güvercin donunda kendisine görünür. Fırtınadan kurtulduktan sonra söz verdiği gibi türbeyi yaptıran ġamlıoğlu Hoca Ġbrahim, Pîrî Baba‟yı yine ağca güvercin donunda görür ve O‟nunla konuĢur.
4- Velâyetnamede Pîrî Baba-Koyun Baba ĠliĢkisi:
Koyun Baba Ġmam Ali Rıza soyundan gelmektedir. Ġmam Ali Rıza ise, Hz. Ali soyundan gelen ve 12 Ġmamlar olarak bilinen Ġmamların sekizincisi olup Ġran‟da Horasan‟ın MeĢhed Ģehrinde medfun bulunmaktadır. Velâyetname-i Koyun Baba adlı esere göre; XV. yüzyılda yaĢamıĢ olduğu ve Fatih Sultan Mehmet ile çağdaĢ olduğu bilinmektedir (ġahin, 2002: 26, 229).
Pîrî Baba velâyetnamesinde Pîrî Baba ve Koyun Baba iliĢkisi Ģu Ģekilde gündeme gelmektedir: Fatih Sultan Mehmet Merzifon‟dan Ġstanbul‟a giderken Osmancık Ģehrine uğrar ve bu Ģehirde bulunmakta olan Koyun Baba‟nın yanına giderek velâyetnamenin deyimiyle “merhaba etmek murad eyler.” Fakat Koyun Baba elini padiĢaha vermeden önce “Beylerbeyi”ne uğrayıp uğramadığını sorar. PadiĢah bu soruya karĢılık “Yâ Sultan‟ım beylerbeyi kimdir?” sorusuyla cevap verir. Bunun üzerine Koyun Baba Ģu karĢılığı verir: “…Merzifon‟da eski hamam külhanında sakin olan Pîrî Baba‟ya dirler.” Fatih Sultan Mehmet bu cevap üzerine Koyun Baba‟ya: “Hay Dede Sultan biz dediğin kimsenin himmetiyle gideriz” Cevabını verir. Ondan sonra Koyun Baba Fatih Sultan Mehmet ile “merhaba” eder.
Fatih ile Koyun Baba arasında geçen bu konuĢmadan sonra, PadiĢah Koyun Baba‟ya “Yâ Dede Sultan iste benden ne muradın ?” diye sorması üzerine Koyun Baba: “Ya padiĢahım benim itlerime yallık içün bir köy viresin dahi abdallarıma aba viresin yüz elli altun viresin.” Diyerek isteklerini sıralar. PadiĢah ise, “BaĢ üstüne sultanım emir sizindir.” Diyerek Koyun Baba‟nın isteklerini kabul eder.
Fatih Sultan Mehmet ile Koyun Baba arasındaki bu diyalog, bu sırada Eski Hamam külhanında oturmakta olan Pîrî Baba‟ya malûm olur ve o bunun üzerine eleĢtirel bir üslupla: “Koyun Baba gayri dünya meĢakkatine düĢdi.” diye söyler (12b-13a).
Yukarıda anlatılanlar ıĢığında Pîrî Baba‟nın Koyun Baba ve Fatih Sultan Mehmet ile çağdaĢ olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Fakat tarihsel olarak gerçekten Fatih Sultan Mehmet‟in Ġstanbul‟un fethinden önce Merzifon ve Osmancık‟a uğrayıp uğramadığı konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz.
5- Velâyetnamede Su Olgusunun ĠĢlenmesi:
Velâyetnamede; üstadının su istemesi üzerine Pîrî Baba genellikle uzak mesafelerden su getirir ve her seferinde de geç kaldığı için üstadının sitemlerine maruz kalır (2a, 2b, 5a). Hatta Ģiddete maruz kaldığı bile olur (3a). Bir keresinde ise, Ģiddete maruz kaldığı bir anda keramet göstererek üstadının bir gözünü kör eder (5a).
Pîrî Baba üstadının su istemesi üzerine bir keresinde Ģad (Ģat) suyundan bir keresinde zemzem suyundan bir keresinde ise Kerbela‟daki Ġmam Hüseyin çeĢmesinden su getirir. Bu konunun velâyetnamede iĢlenmesi oldukça anlamlıdır.
Gerek zemzem suyunun gerekse Ġmam Hüseyin çeĢmesi suyunun konu edilmesi rastgele bir anlatım değildir. Yani velâyetname yazarının bu iki tarihsel olayı çağrıĢtıran su olgusunu Pîrî Baba Velâyetnamesine tesadüfen taĢımamıĢ olduğu düĢünülmektedir. Üstadının Pîrî Baba‟dan su istemesi ve geç kaldığı için ona sitem ve azarda bulunması hatta dövmeye yeltenmesi, bütün bunlar aslında sembolik birer anlatımdan baĢka bir Ģey değildir.
Velâyetnamedeki zemzem suyu, sabır ve Allah‟a teslimiyeti ifade eden tevhid dinini, Ġmam Hüseyin çeĢmesinden AĢure günü getirilen su ise, Ġmam Hüseyin‟in Kerbela‟da haince katlediliĢini ifade eden sembolik bir anlatım olduğu kanaatindeyiz. Buradaki anlatımın özünde; henüz Kerbela‟nın mesajını kavrayamamıĢ olan bir anlayıĢa karĢı, Muhammedî Ġslâm‟ı savunan ve bu uğurda canını ortaya koyarak tevhid dininden taviz vermemiĢ olan Hz. Ġmam Hüseyin‟in dik duruĢu vurgulanmıĢ olmalıdır. Bu anlamda Pîrî Baba‟nın ustasının Muhammedî Ġslâm‟ı kavrayamamıĢ bir anlayıĢı temsil ettiği kuvvetle muhtemeldir.
D- Pîrî Baba Velayetnâmesinin Latin Harflerlerine Çevirisi
(1b) Bismillahirrahmanirrahim.
Pîrî Baba hazretleri (kaddesa‟llahu sirrahü‟l-„aziz) kerametlerin beyan idelüm. Bundan sonra ne vechile zuhur idüp ve ne mertebe veliyullah olup vücuda gelüp tevarihler yazıldığını eydür.
Pîrî Baba hazretleri kariyye-i Narince‟den olup amma yedi sekiz yaĢına vardıkda validesi Merzifon‟a getürüp bir y(p)aĢmakcıya Ģakirdliğe virüp. Pîrî Baba üstadı yanında iĢine meĢgul iken ve dahi tıfıllık halinde ibadete meĢgul idi. Üstazının (2a) hizmetinde olup herhalde üstazı emrine muti idi. Amma her gün öyle namazın Kâbe‟de kılup gelür yine dükkânda oturup sanatına meĢgul idi.
Bir gün Pîrî Baba Hazretleri‟ni üstadı suya saldı. Pîrî Baba dahi sudan giç gelüp üstadı eyitdi:
“Bre oğlan niçün eğlendin?” didi. Pîrî Baba üstadına eyledi ki:
“Hay usta bu araya Ģad suyu çok menzildir.” didi. Üstadı incinüp eyitdi:
“Bre yaban oğlanı sen beni hiç bir nesne komazsın bana böyle latife idersin bu nasıl sözdür Ģad suyu bu araya çok menzildir (2b) dirsin.” Pîrî Babaya vafir sözler söyledi. Amma caizdi ki keramete eriĢdiğüni evvel vakit Pîrî Baba hazretlerinin gönlüne geldi ki üstadın alup Ģad ırmağı kenarında koya yine sabridüp durdu andan sonra günlerde bir gün üstadı eyitdi. Ya Pîrî Baba eline bir bardak alup kapu taĢra alup bu kez varup zemzem suyundan bir getürüp üstadıma zemzem suyu içüreyim didi. Pîrî Baba suda eylenüp bir mikdar giç kaldı yine üstadı eyitdi:
“Bre oğlan seni bir dahi bir yere göndermeyom zira sen bu san‟ata muhabbet (3a) etmeyüp öğrenmeğe sa‟y etmezsin” didi. Pîrî Baba eyitdi:
“Bu içdüğin su değildir zemzemdir.” didi. Üstadı eyitdi:
“Bre yaban oğlanı sen beni mezlenür misin” didi. Pîrî Babayı döğmeye değnek tedarik iderken araya adamlar düĢüp elinden aldılar. Andan sonra bir nice eyyam üstadı ile sanata meĢgul oldu. Andan Pîrî Baba‟nın üstadı hacca niyyet idüp meĢgul günlerde bir gün revan olup gitmiye falan gün deyü va‟d eylediler. Pîrî Baba‟yı üstadı getürüp bir âhir usta (3b) yanına emanet virüp eyitdi:
“Sen bu oğlanı alasın amma ahĢam oldukça benim hanımda olsun inĢallah gelmek müyesser olursa yine oğlan Ģâkirdimdir.” deyüp karar itdiler. Andan üstadı hacca revan olup gitdiler.
Pîrî Baba âhir usta yanında iĢine meĢgul ahĢam olıcak gelüp üstadı hanesinde sakin olur idi. Amma üstadı beyt-i Ģerifde iken çünki hac arefesi oldu. O hatun kalkup bir kazan helva biĢürüp andan ortaya bir mikdar helva koyup bugün üstadın bunda olmak (4a) gerek idi didi. Pîrî Baba eyitdi :
“Getür bir lengeri içine helvâ koyun anı üstadıma iletem” didi. Hatun eyitdi:
“Ya oğlan üstadın dükkânda değil ki sen bu helvâyı iletesin” didi. Baba dahi:
“Sen elbetde bu helvayı virin iletürem.” deyüp durdu. Hatun eline bir lengeri alup içine bir mikdar helva koyup Pîrî Baba eline virdi. Pîrî Baba taĢra olup tarfetülayn varup üstadı beyt-i Ģerifin altun oluk altına baĢını secdeye koyup günahlarına tevbe idüp rabbisine niyazda iken Pîrî Baba helvayı üstadı yanına (4b) koyup gözden pinhan oldu.
Baba Pîrî hatun yanına gelüp oturdu. Hatun eyitdi :
“Ya Pîrî kani lenger ile helvayı getürdin” didi. Pîrî hazretleri eyitdi :
“Üstadıma iletüp virdim” didi. Hatun eyitdi:
“Bana böyle cevab idersin” deyü hatırı Ģerifinizde olup Pîrî Babaya birkaç sözler söyledi. Pîrî Baba hemen bî-huzur olup eyitdi:
“Bir lengeri zayi eylemedi. Üstadıma virüp bunda gelürem.” didi. Hatun bildi ki bu oğlan velidir.
Raviler Ģöyle rivayet iderler ki o (v)akitde Pîrî Baba ol hatunu alup beyt-i Ģerife iletüp anı (5a) dahi irĢad eyledi. Ve bu tarafda olan üstadı ile san‟ata meĢgul iken bir gün üstadı:
“Ya Pîrî var bir su getür.” deyüp eline bir yeĢil bardak alup dükkândan taĢra olup gitdi. Suyolunda eğlenüp giç kaldı. Üstadı Pîrî Babaya olur olmaz sözlere baĢlayup söyledi. Pîrî Baba eyitdi:
“Niçün böyle söylersin bu içdüğün su buraya ırakdır üç buçuk aylık yoldur.” didi. Üstadı bunun bu sözüne kakup hemen değnek tedarikin idüp döğe. Hemen Pîrî Baba Ģahadet barmağı ile iĢaret idüp (5b) nazar eyledüği gibi üstadının bir gözi kör oldu. ġehir halkı Pîrî Baba‟nın bu kerametlerin görüp iĢidenler ziyaretine geldiler.
Hikmet-i Hüda üstadı selametle evine geldiğünde:
“Hatun bu ahval ne ahvaldir.” deyüp helva lengerinden sual eyledi. Hatun veliyullah oldığın bilmiĢ idi. Hacıya bir bir naklidüp baĢladı Pîrî Baba‟ya azim iltifat idüp kerametleri bir bir zuhura gelüp beyan olundı. Andan sonra Pîrî Baba‟ya üstadı yanına okuyup Ģefaatin dileyüp duasın rica ve niyaz eyledi.
Raviler Ģöyle (6a) rivayet eylediler. Hazret-i Ġmam Hüseyin‟den birkaç kimseler Pîrî Baba‟nın ziyaretine geldiler, gördiler Ġmam Hüseyin çeĢmesinden gelüp elinde bir yeĢil bardak ile AĢura gününde gelüp su alan oğlan budur deyü Ģehadet eyleyüp cem olup Pîrî Baba‟yı gördükleri gibi dar ayağına düĢüp merhaba sultan veliyullah deyüp eyitdiler :
“Biz bu oğlanı Ġmam Hüseyin çeĢmesinden su alurken elin(d)e bir yeĢil bardak gördiğimiz bu oğlan” didiler. Üstadı validesine haber idüp Pîrî Baba‟nın kerametlerin haber virüp validesi eline teslim idüp:
“Bu Ģimden gerü bize (6b) hizmete layık değildir bize buna hizmetkâr olmağa layık olduk.” deyüp Pîrî‟nin gözlerine öpüp duasın rica itdiler.
Pîrî Baba dahi külhana düĢüp meczup divane meĢrep kendi olup kerametleri bir bir zuhur eyledi. Pîrî Baba eski hamam külhanında oturdı. Bir gün külhana yatarken bir kere cuĢ idüp eline bir keseri alup külhan içine girüp ol keseri2 külhan ocağında bir taĢa koyup yumruğıyla kakduğı gibi keseri bir karıĢ taĢa battı. Keramet zahir (o) eyledi.
Raviler Ģöyle rivayet eylediler bir gün Ģehirden bir nice kiĢiler bağ bağçe muhabbeti (7a) etmeye gitmek murad eylediler. Hayvalı nahiyesinde bir bağa kebab yemeğe andan sonra bağa oturup anı ortaya koyup kebap kesmeğe aldılar. Anda olan kimseler her biri bir iĢe tayin olup kebap ĢiĢine saçup ocağa aldılar ve kimi dahi ayak üzre iken anı gördiler ki Pîrî Baba çıkageldi. Hazır olan yarenlere selam virdi. Anlar dahi aleyke alup cümlesi ayağa kalkup:
“HoĢ geldin ya Dede Sultan.” didiler. Pîrî geçüp oturdı. Eyitdi:
“Kebab biĢmiĢ ocakdan indirin yiyelüm.” didi. Ol kimseler birbirine bakıĢup eyitdiler:
“Hay Dede Sultan dahi ocak henüz aldık (7b) nice piĢdi?” didi.
“Ġndirin” didi. Ġndirdiler gördiler içi taĢrasından pek piĢmiĢ ele aldılar eyvah eyvah kebaba hizmet yediler. Pîrî Baba eyitdi :
“Var ki Ģol bağa üzüm getürin kebap üzerine yiyelüm.” didi. Ol kimseler birbirine bakıĢup e(yit)diler:
“Dede Sultan Ģimdi üzüm zamanı değil.” Pîrî eyitdi :
“Hele siz varın vardır.” didi. Anlar eyitdiler :
“Bağlarının kimi buda nur kimi de riylup (?) üzüm vakti değildir.” didiler. Pîrî eyitdi :
“siz varın benim didiğim üç tevekde üzüm bitmiĢ bil ki öyle üzüm olmaz.” taaccübe kaldılar. Didiler ki gelmek bu tevekde olan (8a) üzüm ikisin keselüm birini alıkoyalum bunu kimse görmiĢ değildir falan kimseye bu ahvali söylerüz ol dahi inanamaz Ģimdi üzüm olmaz dir biz dahi ideriz ki bize ne ikrar idesin ki sana taze tevekde bitmiĢ üzüm getürelüm. Andan iki tevekde kesdiler birin alıkoydılar. Gelüb eyvah eyvah kebap ile yediler. Andan kalkup Ģehir halkı geldiler ol dedikleri kimsenin bağına varup eyitdiler :
“Bu gün biz bir bağda taze üzüm gördük.” didiler. Ol adam eyitdi:
“Sen deli misin Ģimdi tımar vaktidir.” didi. Bunlar müca(de)leye varurlar eğer tane üzüm bulur ise ben felan Ģeyi virem sana eğer (8b) bulunmaz ise sen dahi bana fülan Ģeyi viresin didi. Sözü yerine kodılar andan kalkup bağa geldiler yerinde yeller eser ma-hâzâ ol üzüm Pîrî Baba‟nın kerameti olmuĢ.
Andan sonra Pîrî Baba eski hamam külhanını mekân eyleyüp Pîrî Baba‟nın kerametleri bir bir beyan olunup zuhura gelüp cümle Ģehir halkı bulup agâh oldılar. Pîrî Baba gerçek veliyullahdır Pîrî Baba‟nın ziyaretine gelür. Ol dahi hamamdan gaip olup külhandan çıkup gördiler ki Pîrî Baba külhan önünden oturur sonra külhandan gaip olur hamam içinde oturur.
Ol vakit eski hamam terleyüp damlardı. Pîrî Baba (9a) eyitdi :
“Hamam bundan sonra damlama.” deyü nefes eyitdi haliya Ģimdi eski hamam damlamaz.
Günlerde bir gün Geylan (Gilan) vilayetinden bir âlim zahir oldı. Vakitde bir ehli ilim var bulursam bir mesele vardır anı sual iden bulurlar mı deyü Amasya Ģehrine geldi. Anda olan ulemalar cem eyledi. Geylani meseleye sual eyledi anlar aciz olup cevap virmeye kadir olamadılar. Andan kalkup azm-i Merzifon deyüp gelür. Ulemaların cem ider ol meseleyi bunlara dahi sual ider. Anlar dahi hiç bilmezler. Amma Monla Ali namında bir ehl-i ilim kimse var idi. Bana destur vir ki Hamid Camisi (9b) amma ziyade mudayaka çekerdi. Geylani‟ye eyitdi:
“Ya Ģeyh imdi bana destur vir ki hamid camisi mescidinde iki rekât namaz kılayum andan gelüp meseleye cevap vireyim.” didi. Andan Geylan(i) Monla Ali‟ye destur virdi. Monla Ali mescidde iki rekât namaz kılup kitaba meĢgul iderken Monla Ali üĢüdi. Kalkup eski hamam külahına gelürken Pîrî Baba çıkageldi. Monla Ali‟ye selam virüp eyitdi :
“Ya Monla Ali, Geylan vilayetinden bir kimse gelmiĢ bir mesele sual eylemiĢ hiçbir kimse bilmemiĢ. Ya Monla Ali ol mesele Ģudur.” deyü cevap virdi. Hemen Monla Ali eline kalem alup (10a) filhal (v)arup Geylani‟ye karĢu çıka. Geylani Monla Ali‟ye merhaba ider. Monla Ali Geylani‟ye tiz sen dahi bana cevap vir (di)di. Geylani hemen Monla Ali‟nin eline ayağına düĢüp eyitdi:
“Ya Ģeyh sen velisin yahud bir veliye eriĢmiĢsin kerem idüp kimseye dimeyesin.”
“Beli ya Ģeyh Pîrî Baba himmetiyle sana cevap virdim.” didi. Geylani gelüp Pîrî Baba ziyaretine meded eyitdi. Andan bu sırrı saklayasın inĢallah Ġslambol‟a varayımda andan senin yanında kalayım didi. Azm-i Ġslambol deyüp gitmekde olsun.
Raviler Ģöyle rivayet iderler kim Pîrî Baba‟nın âdeti eski hamamda öyleye değin erkek (10b) ile bağlanur öyleden ahĢama değin avratlar ile yuyunur. Velâkin kendi halinde avratlara bakmayup meczup gezüp yürür. Amma bazılar buna razı olmadılar. Didiler her birisi bir mana virir didiler kimi didi divanedir ve kimi didi ve kimi budaladır didi velidir. Amma ol mahalde Sultan Mehemmed Merzifon‟a gelmiĢ idi. Merzifon büyükleri bir yere olup ittifak eylediler ki Sultan Mehemmed‟e bir arzuhal idüp virelüm bu iĢden fârig ola didiler. Eyitdiler:
“Ya padiĢahım vilayetimizde bir budala zahir oldı gerçi veliyullahdan bir kimsedir Pîrî Baba dirler. Amma eski hamamda olur. Hamamda avratlar ile gezer. Biz buna razı (11a) olmayuz. Siz lutf u kerem idüp söyleyesiz ferman senindir.” didiler. PadiĢah eyitdi :
“Ana ben varayım.” didi.
Raviler Ģöyle haber virdiler ki günlerde bir gün Sultan Mehemmed hamama sohbeti içün Pîrî Baba‟yı görmek müĢtak oldı. PadiĢah hamama girüp oturdı. Sağında ve solunda vezirler el bağlayup turdular. Gördiler ki Pîrî Baba zekerin eline alup padiĢahın üzerine yürüdi. Kapucılar komadı. PadiĢah gördi ki gelen Pîrî Baba‟dır. Değmen deyü iĢaret eyledi. Pîrî Baba zekerin salıverdi. PadiĢah hazretlerinin kulağına Ģahadet barmağıyla üç kerre:
“aldılar (11b) virdiler.” deyüp hamamın kapusından taĢra olup yürüyordı. Bu iĢ padiĢahın hoĢuna geldi. Pîrî‟nin ardınca adam tayin itdi. Elbetde ol budalayı getürin didi. Vardılar gördiler külhan ocağına girmiĢ oturur. Gelüp padiĢaha ahval-i haber virdiler. PadiĢah dahi bildi ki Pîrî Baba veliyullahdır. Müneccim getürüp tiz bana cevap virin. Biz bu Pîrî‟nin bu iĢinden acaba ne lazım gelür didi. PadiĢaha cevap virdiler ki ol Pîrî‟nin zekeri anahtardır, kulağınız kapudır. ĠnĢallah ol devletlünin himmet-i âlisi ile bir vilayeti feth idersin “lâ yâ lemul ğaybe illellâh”3 didiler. PadiĢah bunlara ihsan idüp (12a) hatta Ali Dede‟ye ve Kara Dede‟ye bir kaftan eyledi amma Pîrî Baba bunlara bî-huzur olur. PadiĢahın kaftanın giydiler deyü. Andan sonra padiĢah eyitdi :
“Var ki Pîrî Baba‟ya söyleyin Merzifon‟u kendüye vakf ideyüm.” deyüp haber gönderdi. Külhan içinde otururken gelen adamlara Pîrî Baba cevap virdi ki:
“Bana vakıf hacet değil Ģehrin ulemalarına vakf eylesün. Benim ruhım içün okuyup bana hayr dua eylesünler.” didi. Gelüp eyitdiler:
“Sultan bir dahi cevap kadir olmadın.” Pîrî Baba cevap virdi:
“Merzifon ulemalarına vakıf eylesün.” didi deyüp cevap virdiler. PadiĢah(a) Pîrî‟nin bu cevabı hoĢ (12b) geldi. Pîrî abdallarına sadaka-i müsliminden hâsıl olan tekkeye deyü buyurdı.
Andan sonra padiĢah azm-i Ġslambol deyüp revan olup Osmancuk Ģehrine dâhil olunur. Koyun Baba‟ya uğradı. Merhaba etmek murad eyledi. Koyun Baba padiĢaha elin virmedi. PadiĢah eyitdi:
“Bu devletlü niçün yüz çevirdi bizden muradın ola.” didi. Koyun Baba cevap virdi:
“Beylerbeyine uğradın mı?” PadiĢah:
“Ya sultanım beylerbeyi kimdir?” didi. Koyun Baba eyitdi:
“PadiĢah Merzifon‟da eski hamam külhanında sakin olan Pîrî Baba‟ya dirler.” didi. PadiĢah cevap virdi eyitdi:
“Hay Dede (13a) Sultan biz dediğin kimsenin himmetiyle gideriz.” didi. Koyun Baba padiĢah ile merhaba idüp eyitdi andan sonra padiĢah eyitdi:
“Yâ Dede Sultan iste benden ne muradın?” Koyun Baba eyitdi:
“Ya padiĢahım benim itlerime yallık içün bir köy viresin dahi abdallarıma aba viresin yüz elli altun viresin.” didi. PadiĢah eyitdi:
“BaĢ üstüne sultanım emir sizindir.” didi. Pîrî Baba Hazret-i Merzifon‟da eski hamam külhanında otururken Pîrî Baba‟ya malum oldı. Abdallarına eyitdi:
“Koyun Baba gayri dünya meĢakkatine düĢdi.” deyüp söyledi. Andan sonra (13b) padiĢah Ġslambol‟a varmasu zin bulda mücde haberleri zahir oldı. Eyitdiler :
“PadiĢahım Ġslambol alındı iĢte anahtarlar” deyüp virdiler. PadiĢah bu haberi iĢidicek sevindi. Ġslambol‟a dâhil olup.
Raviler Ģöyle rivayet iderler ki Pîrî Baba her gün iki zamanında gün batıncaya değin bu asitanenin yerinde sakin olurdı ahĢam yine durmayup külhana giderdi. Bir gün Pîrî Baba yine gelüp bu asitanenin yerinde bi-emrullah merhum olup rahmetullahı aleyh.
Andan sonra Narinceli bunı iĢidüp merhum bizimdir alup gitmek isterler. Merzifon (14a) âlimleri cem olup Pîrî Baba‟yı virmeğe razı olmadılar. Bu yere defn olsun ve hem üzerine tekke bina olsun deyüp karar eylediler. Andan sonra Ģehir halkı gayet melül olup kaldılar. PadiĢah tarafından olanlar gelüp eyitdiler padiĢah Pîrî Baba‟ya ruhiçün köyler vakf idecekdir elbetde ki senin deyü bir hattı Ģerif getürdiler. Olmaz Kara Baba‟ya elbetde sen varup padiĢaha hali beyan idüp bildirsin didiler. Andan sonra Kara Baba‟ya azm-i Ġslambol deyüp varup padiĢaha buluĢup eyitdi:
“PadiĢahım Allah sizlere ömürler virsün.” deyüp andan padiĢah Baba‟ya bir oda virüp anda oturup (14b) kız sefasında meĢgul iken bir gün varup gördiler ki Kara Baba kubbesi içinde vefat eylemiĢ. Gelüp padiĢaha eyitdiler:
“PadiĢahım Merzifon‟dan gelen derviĢ merhum olmuĢ.” deyü haber virdiler. PadiĢah dahi bildi ki evliyanın kendiçün köyler vakıf olmaya izni yokdır. Merhumu defn eylediler.
Bu tarafda Ali Dede‟ye cümle halk bu merhumun üzerini yap ve hem tekke bina olsun didiler ve dahi her neye vardısa evliyalar Ali Dede‟nin yakasına yapuĢurlar. Elbetde ol merhumun üzerini yap deyü kendi olup Ali Dede bir tarafa revan olup halkın (15a) elinden halas bulam deyü her nereye varsa rahatlık bulmayup yine evine gelür.
Yine halk baĢına üĢürler ki sen bu merhumın üzerine niçün yanmazsın deyü görse olmaz mübaĢeret iderken ġamluoğlu Hoca Ġbrahim namında bir kimse derya içinde iken hikmet-i Hüda bir fırtına oldı ki kimi içinde olan adamlar birbirlerine helallik dilediler andan sonra ġamluoğlu Hoca eyitdi:
“Ya Pîrî Baba eğer Ģu fırtınadan selamet bulursam evime varmayumda evvel ol senin üzerine varup kabr-i Ģerifini yapdırayım.” didi. Hoca Ġbrahim‟in gözine uyhu galip (15b) olup uyudı. Hemen düĢi içinde bir kimse gelüp eyitdi kim ya Hoca Ġbrahim iĢte ol nezir idüp üzerini yapdırayım. Gine Pîrî Baba benim didi zinhar ahdin bozma didi. Hoca hem uykusı nezir olsun önünde süpürgeci olsun diyecek. Hemen Pîrî Baba bir akca güğercin tonında olup serendireğinin baĢına konup uçdı gitdi.
Vakitde Hoca Ġbrahim uyanup gördi Allah Tealâ ol fırtınadan halas virüp emin oldılar. Andan ġamluoğlu Hoca Ġbrahim evine gelüp Bizircioğlu namında bir kimse var idi (16a) andan satun alup bu asitaneyi yapdırup bu cümle vakıfları ġamluoğlu Hoca Ġbrahim bina idüp ve ol nezir eyledüği kızı Pîrî Baba karındaĢı oğlu Ali Dede‟ye helalliğe murad eylediler. Ali Dede kabul etmeyüp ben yetmiĢ seksen yaĢımdan sonra zürriyetim gelmez bana göre kız almak gerek değildir didi. Elbetde sen bu kızı almak gereksin didiler. Raviler Ģöyle rivayet iderler Ali Dede ol kızı alur bir evladı olur.
Pîrî Baba‟nın mezarının üst eĢiğine tarih yazmak murad eylediler. Sahibü‟l hayrat ve‟l hasenat (16b) bina sahibi ġamluoğlu Hoca Ġbrahim namı kim kıyamete değin duadan yâd itmeyeler çünkü Pîrî Baba‟nın kerametlerin iĢidüp bildiler gerçek. Pîrî Baba bir ağca güğercin donında gelüp Hoca Ġbrahim fasih lisan birle söyleyüp andan Hoca Ġbrahim eyitdi :
“Sizinle akrabadan olduk.” deyü taĢdan bir güğercin tasgir idüp Pîrî Baba‟nın üst eĢiğine karĢu asa kodılar. Her kim ziyarete gelürse nazar idüp bileler Pîrî Baba‟nın gerçek veliyullah imiĢ deyüp ruhiçün bir fatiha Ģerif (17a) okuyalar deyü bu kitabı telif idüp yazdılar. Pîrî Baba‟nın kerametleri bir bir beyan olunup destan idüp yazdılar. Çünkü bu kıssa bundan oldı tamam vir Muhammed Mustafa ruhuna yüz bin selam. Temmet.
Ġbn Abbas radyallahu anhu eyitdi :
“Ben Resulullah‟dan iĢitdim ki: „Benim ümmetimden bu duayı her sabah okusa bir kere ya iki kere ya üç kere Allah Teala o kulun gönlin ve gözin zâhirin ve bâtınin keremiyle pür-nûr eyleye Ģeytan iğvasından emin eyleye.‟ Ol mübarek dua budur.”
(17b) Bismillâhirrahmânirrahîm. Allâhümmecal fî kalbî nûran ve fî Ģemmî nûran ve fî basarî nûran ve an Ģimâli nûran ve emâmi nûran ve halfî nûran ve tahtî nûran ve fevkî nûran vecalnî nûran ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Temmet.
Kaynaklar
Abdi-zâde H. Hüsameddin. (1986). Amasya Tarihi. Haz: Ali YILMAZ-Mehmet AKKUġ. Ankara: Amasya Belediyesi Kültür Yayınları.
AKKAYA, M. ġükrü. (1934). Orta Anadolu‟da Bir DolaĢma. Ankara.
AġKUN, Vehbi Cem. (1947). Piri Baba. Sivas: Kâmil Basımevi.
BABĠNGER, Franz. (1988). “Koyun-Baba”. Ġslâm Ansiklopedisi. C. 6. s. 881. Ġstanbul: MEB
BÖCEKÇĠ, Turan. (2002). Amasya Evliyaları. Amasya.
ÇUHACIOĞLU, Abdulkadir. (2002). Hz. Peygamberin Dilinden Hz. Ali. El-Hasâis Tercüme ve ġerhi. Amasya.
DOĞANAY, Eraslan. (2000). Anadolu‟da YaĢayan Dergâhlar. Ġstanbul: Can Yayınları.
DOĞANBAġ, Muzaffer. (1999). “Piri Baba Türbesi”. Cem Dergisi. S. 87. Ġstanbul.
DOĞANBAġ, Muzaffer. (2001). “Amasya Yöresi Alevî Ziyaretgâhları”. Hacı BektaĢ Velî AraĢtırma Dergisi. S. 17. Ankara.
DOĞANBAġ, Muzaffer. (2003). Kültürel ve Sanatsal Boyutuyla Amasya. Ankara.
EVLĠYA ÇELEBĠ. (1970). Evliya Çelebi Seyahatnamesi. C. IV. Haz: Zuhuri DanıĢman. Ġstanbul.
ERKEN, Sabih. (1972). Türkiye‟de Vakıf Abideler ve Eski Eserler-I. Ankara.
FAROQHĠ, Suraiya. (2001). “Osmanlı Ġmparatorluğunda Bir Kent Ereninin Hayat Hikâyesi: Merzifonlu Pîrî Baba”. Hacı BektaĢ Veli AraĢtırma Dergisi. S. 18. Çev: Harun Yıldız. Ankara
HASLOK, F. R. (2000). BektaĢîlik Tetkikleri. Haz: Kâmil Akarsu. Ankara.
KARATAY, Fehmi Edhem. (1961). Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katalogu. C. I. Ġstanbul.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad. (1993). Türk Edebiyatında Ġlk Mutasavvıflar. Ankara.
OCAK, Ahmet YaĢar. (1997). Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler. Ankara.
ONARLI, Ġsmail. (1997a). “Pîrî Baba Tekkesi-I”. Cem Dergisi. S. 71. Ġstanbul.
ONARLI, Ġsmail. (1997b). “Pîrî Baba Tekkesi-II”. Cem Dergisi. S. 72. Ġstanbul.
ÖZTÜRK, YaĢar. (1994). Kur‟an‟ın Temel Kavramları. Ġstanbul.
PĠROĞLU, Hüseyin. (1992). Evliyalar Yatağı Anadolu. Ankara.
ġAHĠN, HaĢim. (2002). “Koyun Baba”. TDV Ġslâm Ans. C. 26. s. 229-230. Ankara.
TAġAN, A. Aziz. (1979). Dünden Bugüne Merzifon. Ġstanbul.
* Amasya Müzesi AraĢtırmacısı.
1 Zülfikâr, Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından Hz. Ali‟ye (a.s) armağan edilmiĢ olan kılıçtır.
2 Akeseri gibi de okunabilir. Çünkü keser sözcüğünün baĢında elif harfi bulunmaktadır.
3 “Ğaybı ancak Allâh bilir.” Âyeti.
alıntıdır..TEŞEKKÜRLER.
Muzaffer DOGANBAĞ
4 Eylül 2016 Pazar
Labels:
Pîrî Baba Velayetnamesi
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
2 Eylül 2016 Cuma
Pir İlyas..amasya
Gümüş madeni dolayısıyla Amasya’nın Gümüş adını alan bir kasabası vardır. Bu kasabanın önde gelen sülalelerinden biri de Gümüşlüoğlu diye bilinir. Gümüşlüzade Şücaeddin İlyas’ın 1400’lere doğru Amasya müftüsü olarak şöhret bulduğu anlaşılıyor. Menkıbe onu aksak Timur ile karşı karşıya getirir. Önemli bir askeri kuvvet ile Amasya’ya gelen Numaneddin ül Cebbar el Mutezili adında faziletli bir zatın başkanlığındaki heyet, Amasya ulemasını imtihana davet eder. Akli ve nakli ilimlerden on tane zor soru soracaktır. İyi cevap verildiği takdirde Amasya halkı zulüm görmeyecek, aksi takdirde Sivas gibi Teymurlenk’in ordusu tarafından urulacak, kılınçtan geçirilecektir.Şücaeddin İlyas Amasya’daki ilim heyetini toplar ve bu davete icabet eder. Sorulan sorulara tereddütsüz gayet ikna edici cevaplar verir. Timur’un heyeti hayrete düşer ve Amasya ve halk böylece büyük bir felaketten kurtarılmış olur.
Timur Şücaeddin İlyas’ın ilmi derecesini takdir eder ve şehzadesi Kara Mehmet’e gönderdiği fermanla onu ve yeğeni Mevlana Şemseddin Ahmed’i Şirvan’a gönderir(1402). Amasya’da boşalan müftülük makamına da İlyas’ın oğlu Gümüşlüzade Celaleddin Abdurrahman Çelebi geçer. Şirvan’da bir müddet tedris ile meşgul olmakla birlikte Sadreddin Hayayi’nin meclislerine de katılan Şücaeddin İlyas, burada ahz-ı tarikat eyler. Timur’un vefatından (1405) bir müddet sonra yeğeniyle birlikte Şirvan’dan Amasya’ya dönen İlyas’ın burada artık Halveti tarikatının neşrine çalıştığı görülür. Anadolu Beylerbeyi Yakup Paşa’nın yaptırmış olduğu 1413 tarihli vakfiyesi ile tekke, mescid, tabhanesi ve çile odalarıyla tarikatın Amasya’daki merkezi haline gelir. Pir İlyas’ın burada uzun seneler hizmet verdiği ve 1433 yılında vefat ettiği anlaşılıyor.
Yakup Paşa Tekkesi’nin hemen üzerinde medfun bulunduğu yere 1482 yılında II.Bayezid tarafından inşa ettirilmiş olan türbesi, enine dikdörtgen planlı olup inşa kitabesi giriş kapısı üzerinde yer alır.“Yakin ve fena makam sahiplerinin önderi, ulu şeyhlerin kutbu, Gümüşlüoğlu diye bilinen Şeyh Şücaeddin Pir İlyas için bu türbe imar edildi. Allah onun aziz ruhundan bizi faydalandırsın. Bu bina 887 yılında yaptırıldı.” Merzifon’un Kara Mağara adlı köyünün geliri de bu türbeye meşruta olarak vakfedilmiştir. Bu arada Amasyalı şaire Mihri Hanım’ın pirin torunu olduğunu not edelim.
Velilerin hayat hikayelerini anlatan eserlerde onun tasavvuf alanındaki kudretinden övgüyle bahsedilir. Vaktiyle bir rüsum uleması olmaktan mana alemlerinin sırlarına vakıf bir Hakk aşığı olma yoluna geçişi aslında hiç de kolay olmamıştır. Arif-i billah Sadreddin Hayayi’nin sohbetiyle şereflendiği ve onun yanında kırk gün halvette kaldığı sıralarda, nefsin istediği şeyleri yapmamanın ve nefsin istemediklerini yerine getirmenin zorluklarını yaşar. Hocasının ümmi oluşu, müridin teslimiyetini adeta imkansız kılar. Yalnız başına yürümenin mümkün olmadığını da düşünerek Zeynüddin Hafi’ye gitmeye karar verir. Fakat rüyasında alemlerin efendisini görür. Peygamber efendimiz ona şöyle buyurur. “Ey İlyas!..Kalbinden başka sevgileri çıkar. Şu anda zamanın en hayırlısı Sadreddin Hayayi’dir. Hizmetine koş.” Uyanır ve yaptığı hatayı kabul eder. Tövbe edip Sadreddin Hazretlerinin huzuruna koşar. Keramet ehli mürşidin talebelerine, “Pir İlyas geliyor, onu karşılayın” dediği anlatılır. Önünde diz çöken müridine de, “Peygamber efendimizin yol göstermesi nimetine herkes nail olamaz” diye buyurarak gördüğü rüyayı bildiğini işaret eder. Bundan sonra Pir İlyas’ın şeyhinin hizmetinde kalıp mücahede ve riyazetle meşgul olduğu anlaşılıyor.Onun Amasya’ya döndükten sonra artık Taciyye diye bilinen dergahta talebe yetiştirerek, peygamber efendimizin ahlakını anlatmak ve yaymakla meşgul olduğu görülür. Yaşayışıyla etrafındakilere örnek olur. Kendisine sorulan, “evliyanın alametleri nelerdir?”, sorusuna şu karşılığı verir. “Söz söylemek icap etse, nasihat veren olur. Evliya o kişidir ki, boş işlerle meşgul olmaz. Ve yine, Kur’an-ı Kerim okuduğunda, dinleyenlerin kalplerinin yumuşadığı kimsedir.”
Pir İlyas vefat ettiğinde, cesedi kendi bağlarındaki sofada gasledilip yıkandığı esnada, kırılan bir ağaç parçası üzerlerine düşerken doğrulup bir eliyle bu ağacı tutar ve kenara bırakır. Sonra yerine uzanır. Cenaze başında bulunanlar bu hali görünce büyük bir hayrete düşerler. Bu olayın birçok kişinin imanını güçlendirdiği anlatılır.
Evliya Çelebi, Amasya’ya geldiğinde şeyhin kabrini ziyareti vesilesiyle şunları yazar. “Yüzlerce başı ve ayağı açık aşıkları vardır. Vakıfları çok olduğundan gelip geçene nimeti boldur. Hakire ziyareti müyesser olduğu vakit, ruhları için bir hatm-i şerif okumaya başladım. Mezarının duvarında bir kağıda şu beyitler yazılıydı.
“Ali kulunu eyleme bigane(ye) kıyas Hızır ol ona her vartada ya Hızır İlyas
Dergahına mensubdur ol beynennas Sal devlet bünyadına avnü ile esas”
Şehirde bir zamanlar fakirlere ve yolculara yemek sağlayan imaretler arasında Pir İlyas Dede İmareti’nin adı da yer alır.
Labels:
Pir İlyas..amasya
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
1 Eylül 2016 Perşembe
ROMANYA DOBRUCASI'NDA YEDI TURBE
KÜLTÜR BAKANLlGI YAYINLARI
HALK KÜLTÜRLERiNi ARAŞTIRMA VE
GELİŞTiRME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYıNLARı
TÜRK HALK KÜLTÜRÜ
ARAŞTIRMALARI
·1998
ANKARA - 2000
ROMANYA DOBRUCASI'NDA YEDI TURBE
Yrd. Doç. Dr. M. Neci ÖNAL*
GiRiş
Dobruca topraklarına Türklenn kuzeyden ilk gelişleri, M.Ö. V. yüzyılda baş- i
lar.!" Anadolu'dan giden Türklerin bölgeye ilk yerleşimleri ise, Selçuklu Sultanı ii.
izzettin Keykavus'un Sarı Saltuk'u daveti ile 12631,1264'de qerçekleşir.?' Osmanlılar,
Dobruca'yı Yıldırım Bayezit zamanında 1393'te ele geçirirler. 1876-1877 Osmanlı-
Rus Savaşı sonucunda Berlin Antlaşması ile 1878'de bölge, Romanya'ya
bırakılır.
1940'ta Hitler'in empoze ettiği Craiova Antlaşması ile Romanya, Cadrilater
Bölgesi'ni yani Güney Dobruca'yı Bulgaristan'a bırakır. Bugün bilinen RomenBulqar
sınırı böylece tespit edilirken(3
) Dobruca da ikiye ayrılmış olur.
Balkanlardaki Türk nüfusunun Osmanlı dönemindeki yoğunluğunu kaybettiğini
biliyoruz. Dobruca'daki Türk nüfusu da aynı akıbeti paylaşmıştır. Türklerin
sayılarının düşüşüyle orantılı olarak onların maddi ve manevi kültür varlıkları da
giderek azalmış, bir kısmı tamamen yok olmuştur. Bütün bu olumsuzluklarla birlikte,
bugüne gelebilen çeşitli kültür varlıkları, hala mevcudiyetlerini dürdürmeye
çalışmaktadır. Bunlar arasında maddi kültür kalıntılarından çeşitli camiier, çeşmeler,
evler, mezarlıklar ve türbeler bulunmaktadır. Manevi kültür kalıntıları hem çeşitli
camiier, türbeler etrafında, hem de yerleşik Türk halkının gündelik yaşamında
sürdürülmektedir.
Bu çalışmada, Tuna nehri ile Karadeniz arasında yer alan, kuzeyde Moldova
güneyde Bulgaristan ile sınırlandırılmış olan Romanya Dobrucası'nda, günümüze
kadar gelebilmiş olan türbeler ve bu türbelerin ortaya çıkarılmasındaki
inanışlar ile, türbeler etrafında oluşan menkıbeler / efsaneler serqilenrneye çalışılacaktır.
1"1 Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
1'1 Akdes Nimet Kurat, "Doğu Avrupa'daki En Eski Türk Kavimleri", Türk Dünyası Ei Kitabı, TKAE
Yayınları, Ankara, 1976, s. 740.
(2) Michael Kiel, "Sarı Saltuk ve Erken Bektaşilik Üzerine Notlar, Güney Romanya'da Sarı Saltuk'un
Çalışmaları ve Doğu Bulgaristan'da Erken Bektaşilik Merkezi Üzerine Tarihsel Önem Taşıyan
Notlar", Hacı Bektaş-i Bildirileri, Ankara, 1977, s. 26-27.
(3) Frederick de Jong, "The Turks and Tatars in Romania, "Turcica. (1.18) 1986, s. 173
31
Dobruca'da bugüne kadar gelebilen türbelerden yedisi, bu çalışmanın konusunu
oluşturmaktadır. Bunlar, Babadag (Babadağl'd? 1- Sarı Saltuk Baba
Türbesi, 2- Koyunbaba Türbesi, 3- Gazi Ali Paşa Türbesi; Isaccea (isakça)'da: 4isak
Baba Türbesi; Maçin'de: 5- isak Baba Türbesi; Fıntına Mare (Başpınar) köyünde:
6- Sığırtmaç Evliya Türbesi; Çevnavoda (Boğazköy)'da: 7- Şehit Baba
Türbesi olmak üzere yedi turbedir.
Bu türbelerin önce birer mezar olarak ortaya çıkarılmaları, bazılarının
üzerlerine türbe yapılması, bazılarının da mezar şeklinde etrafı çevrilerek belirlenmesi
biçimi ıle karşılaşıyoruz Üzerine ister sonradan lürbe yapılsın, ister yapılmasın
burada hepsine - halkın ifadesini göz önüne alarak - türbe denilmiştir.
Türbelerin ortaya çıkarılması ve yapımı üç şeki,lçJe karşımıza çıkmaktadır:
a) ikisi rüya sonucunda bulunur.
b) Dördü efsanevi olaylar sonucunda bulunur.
c) Biri de vakıf sahibi tarihi bir şahsiyete aittir.
Vakıf sahibı tarihı şahsiyet etrafında ne bır menkıbe vardır, ne de yardım
etmesi istenilen, dualarda dileklerde bulunulan ziyaretçiler vardır. Menkıbelerin
rüyalar ve efsanevi olaylar sonucu bulunan yatırlar etrafında oluştuğu görülmektedir.
insanlar, bılınen tarıhi şahsıyetiere ait türbeler etrafında bir olağanüstülük
yoksa, o türbeyi bir aracı olarak görmemektedir. Gizemli olan, olağanüstü olaylar
sonucu, sonradan ortaya çıkarılan türbeler ziyaret edilmektedir. Bazen her ikisi
bir arada olabilmektedir. Mesela San Saltık Baba türbesi. hem tarihi bir şansiyete
aittir, hem de hakkında anlatılan birtakım menkıbeler vardır.
Türbeleri anlatırken yukarıdaki üç madde ile belirtilen türbelerin or-taya çıkanımaları
ve yapımı dikkate alınmıştır. Daha sonra durumlarına göre: a) Türbeiliil
bulunduğu yer lı:ıkkınci,ı, (1) Türbede vatan veya yattı-qma inan/Ian zat hakkında,
c) Turbenin bulunusu hıkkınd;:ı, d) Türbenın son durumu hakkında, e) Türbed
e yatan zatın f3trafıııdc1 oluşmuş efsane' ler .. menkıbeler hakkında, sırasıyla
bılgı verilmiştir.
1- RÜVA SONUCUNDA BULUNAN TÜRBELER
A- SARI SALTUK BABA TÜRBESi
1. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki
Müslüman-Türk Nüfusu:
Sarı Saltuk Baba Türbesi. Tulca (Romence: Tulcae) vilayetine bağlı Babadağ
kasabasının merkezindedir. Halen ayakta kalabilen Gazi Ali Paşa Camii'nin
yaklaşık iki yüz metre batısında yer almaktadır. Kasaba, adını Sarı Saltuk Baba'dan
alrruştrr."
Romen resmi k-ayltlarına göre, 1992'de Babadağ'ın toplam nüfusu
10435'tir. Müslümanların toplam sayısı ise 1155'tir. Halbuki bizim araştırmalarırnızda
Babadağ'daki Müslümanların 60 hane olduğu tespit edilmiştir. Bir hanede
dört kişi olduğu düşünülürse Müslümanların toplam sayıları yaklaşık 240-250 kişiyi
bulmaktadır. Bunların dışındakiler kendilerini Türk ve Müslüman olarak kabul
eden Çingenelerden oluşmaktadır.
2. Sarı Saltuk Baba'nın Tarihi Şahsiyeti:
Sarı Saltuk adı Yunus Emre'nin şiirlerinde geçmektedir. Yunus Ernr e şiirlerinde
Sarı Saltuk'tan kendisine rıasip geldiğini söyler."
On beşinci yüzyılda Saltuk-name'nin müellifi olan Ebu'l- Hayr Hurni'ye"
göre, Sarı Saltuk Seyyit Battat Gazi soyundandır. Buna göre, astı adı Şer,~ Hızır'dır.
Hayatı, Battal Gazi gibi efsanelerle doludur. Bilindiği gibi, Saltuk· name.
Danişmend-name ve Seyyit Battal Gazi Destanı'nın bir devamı niteliğindedır,
Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Sarı Saltuk Baba'nın mezarınınbulunması
ve türbenin inşası hakkında, geniş bilgı verir ve onun kerametlerinden bol
bol söz eder. Ayrıca asıl adının Mehmet Buhari olduğunu belirtir. Evliya Çelebi'ye
göre, Hacı Baktaş-ı Veli, Sarı Saltuk'a bir tahta kılıç, bir seccade, davul, dümbelek
ve sancak vererek onun Rum erenlerinden olmasına müsaade etmıştır. O da
halk içine giderek, postlarını denize sermiştir. Tef ve kudüm çalarak bir günde Kırım
diyarına, oradan Moskof diyarına ve taifesi ile birlikte Leh diyarına gıtmıştır.
Orada kıyafet değiştirerek "Esvet Nikola - Sarı Saltuk" adında bir rahiple sohbet
etmış, sonra da onu öldürerek yerine geçip seneleres ben Sarı Saltukum dıye
binlf 'ce adamı gizlice lslarn dinine davet etmiştir. Uzun zaman Sarı Saltuk adıyla
colaşrr.ıştrr."
" Babadağ'daki Türk sakinlerinde ve Evliya Çelebi Seyahatname'sınde bu 1::;"',ecC'rm8
görülmektedir Bk Evlıya Çelebi, Seyahatname (Rumeli·Solkol 'le Edifne) iHa7JC;"Yrt~ ls,--,e;
Parmaksızogıu). Kültur ve Turizm Bakanlıgı Yayınları, Ankara. 198<1. S 8 ı
Mustafa Taıçı. Yunus Evre Divaru, ii Tankitli MC!1I1. Ankara. 1S90. s. 21 ~
Ebü'I·Hayr Rıınıi, Sattuknarne. (Yayına Hazulavan Şinasi ~Cklf-;: Tq)1.,ILJ3sl:n Te:I·.... ;!i'
değerlendirme Uslup incelemesi Dizin: Fatıir iz). Harva-o Unıversite~: B3Slf'lll~VI. 1~r;~
Evliya Çelebı a.o.e.. s 73-89
;
Evliya Çelebi Sarı Saltuk'a ait üç yerin Osmanlı topraklarında olduğunu,
her ülkede birer isimle anıldığını anlatır. Rum'da Baba Sultan, Sarı Saltuk, Kelgra
Sultan olarak anılırken kafir diyarıarında Esved Nikola olarak bilindiğini bütün
Hırıstiyan milletlerin ona hürmet ettiğini belirtir." Sarı Saltuk ayrıca Aziz Spyrdon
Spırıdion ile ilişkili kabul edilip daha sonra Aziz Georges, Aziz Elias, Aziz Sieon
ve nihayet Kara Konjolos ile bir tutulmuştur."
Sarı Saltuk Baba'nın diğer makam veya türbelerinin Kroja, Korfu, Mostar
civarı, Blagay, Cakova ve Bosna'da olduğuna inarulrnaktadrr.''"
3. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Sarı Saltuk Baba türbesi rüya sonucu bulunmuş bir türbedir. Rüyayı gören
Osmanlı padişahı Sultan ıı. Bayezil'tir Evliya Çelebiye gtlre, Bayezid-i Veli, Kili ve
Akkirman seferi sırasında Babadağ'a gelir. Babadağ halkı Sultan Bayezil'e, burada
Saltuk adına bir türbenin bulunduğunu, ama sonradan çöplüğe dönüştürütdüğünü
ve zamanla türbenin kaybolduğunu anlatır. sultan Bayezit ile veziri Kara
Şemseddin çöplüğe varıp orada seccade esererek namaz kılarlar. Gece de istıhareye
yatarlar. Sultan Bayezit rüyasında sarışın sakallı, yeşil sanklı bir vaziyette
Sarı Saltuk'u görür. Bayezil'e, hoş geldin, der ve Kili ile Akkirman'ı savaşmadan
alacağını söyler. Ardından da, beni bu çöplükten kurtar, der. Ertesi gün, Sultan
Bayezit, Kara Şemseddin'in gördüğü rüyayı bir kağıda yazmasını ister. Kendisi
de yazar ve bunları şeyhulislama gönderir. ikisinin de gördüğü rüya aynıdır.
Bunu gören şsyhülislarn cevabında: "Padişahım oraya büyük bir asitane yaptırasın."
der. Bunun üzerine Sultan Bayezit çöplüğü temizletir. kazma sonucu üzerinde
"haza kabri Saltuk Bay Seyyid Mehemmed Gazi" yazılı mermer bir sarıduka
çıkar. Sultan Bayezi! sandukanın üzerine kubbeli bir türbe inşa ettirir. Ardından
han. medrese, kervansaray, çarşı ve imaret yaptırır.
Sultan Bayezit ve Kara Şamseddin lstanbul'a doğru yola çıkacakları gece
rüyalarında tekrar Sarı Saltuk'u görürler. Sarı Saltuk ikisine de: "Üzerimdeki kurşunlu
kubbeyi kaldırın, tahta kubbe yapın," der. Sabah düşlerini birbirlerine söylerler
ve taş kubbe yerine, göklere yükselen tahta bir kubbe yaptmrlar.:'"
A.g e. s 79
~I Franz Babinger, "Sarı Scı::u;(" tsrarn AnSiklopedisi, istanbuL. 1966 C.X, s. 222.
Ag.e .5.222
r~ rj ı.., s. B587
34
4. Sarı Saltuk Baba Türbesi:
ii. Bayezil'ın eserleri, Sarı Saltuk türbesi de dahil olmak üzere 18. yüzyıldaki
Osmanlı-Rus savaşları sırasında yıkrtmıştır. Batılı araştırmacılardan Mıcha-
- ei Kiel, Babadağ'a ilk kez 1967 yılında, ikinci kez 1971 yılında gitmiştir. M. Kiel'in
Sarı Saltık türbesi hakkındaki izlenimleri iç açıcı değildir. Türbenin harap bir halde
bulunduğunu görmüştür. Durumu Romen yetkililerine anlatmış ve böylece türbenin
1974 yılında restore edilmesini saölarmştır.'?'
1976 yılında bölgede araştırma yapan, Ekrem Hakkı Ayverdi ile Aydın Yüksel
ise, ayn türbe için, "Kala kala basit ve garip bir türbe kalmıştır," demişler, eserlerinde
türbenin bir resmine ve planına yer vermlşteroir.''"
Evliya Çelebi ünlü eseri Seyahatname'de, Sarı Saltuk'un kerametlerinden
de çeşitli örnekler verir. Bunlardan biri, Oğuz Kağan Destanı'nda Oğuz'la canavarın
mücadelesini hatırlatan türden bir vak'adır. Sarı Saltuk, Karadeniz'in kıyısında
cümle halka musallat kesilen bir canavarı öldürür. Kralın kızını ejderhadan
kurtarır ve kralı islama davet eder. Böylece Dobruca kralı Orhan Gazi'ye elçiler
göndererek padişaha boyun eğdiğini bildirir.!"
Resim-1: Babadağ'da yer alan Sarı Saltuk lürbesinin dıştan görünüşü.
'.:;: Kie!, a.g.e.. s. 30. . .
Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksek. Avrupa'da Osmanlı Mımarr Eserlerı Romanya.
Macarıstarl, 1 cin. 1 k.tap. Arıkara. 1977. S. 14 -?O
Evtıya Çelebi. a.q.e .. s 75-77
35
Resim-2 Sarı Saltuk türbesi'nin içten görünümü
Sarı Saltuk un son kerameti de ölümü ile ilgili alanıdır. Sarı Saltuk: "Ölünce
beni yıkayıp yedı tabut hazırlayın; çünkü benim için yedi kral cenk etse gerek",
dıye vasiyet eder Olümünden sonra cesedini bulunduğu yerin bilinmemesi oraların
Müslümanlar tarafından fethedilmesi için, bu yedi tabutu küffar diyartanndakı
şehırlere gönderilir.!''' Moskof diyarından gelenler: "Bre medet. bizim tabut imiş,
deyıp tabutlardan bırını alıp Moskof ülkesine götürmüş. ikinci olarak Leh kralı askeri
gelip bir tabut aldılar. O mübarek cesedi buldular. Leh diyarına götürüp Danıska
iskelesi şehrinde gömdüler. Üçüncü olarak Çek kralı tabutu görüp alarak
Pronıçe adlı şehre gömdüler. Dördüncü isveç kralı Piyvançe adlı şehre gömdü.
Beşıncı Edirne kralı tabulu aldı Baıorya (Babaeskı)'da manastıra gömdü. Altıncı
olarak Bağdan kralı tabutu alarak Bozova'?' yakınlarında sık orman içindeki eski
S.lb'''9r" age s 221
Bc:gurıku ao Buzeuc.ır
36
kiliselerine gömdü. Yedinci tabut da Dobruca krallığında islam ile şereflenen Ali
Muhtar alıp Kelgra kayalarında, ejderha mağarasında toprağa verdi. Kelgra Latincede,
yedibaşlı ejder anlamına gelmektedir. Onun için yedi kırallıkta gömülü
olup yedi mezarı vardır.":"
Sarı Saltuk adına söylenen pek çok efsane ve rnenakıbnarne bulunmaktadır.
Türkiye'de Sarı Saltuk araştırmaları devam etmekle beraber.!" bölgede Sarı
Saltuk adına anlatılanlar giderek kaybolmuştur.
B· iSAKÇA'DAKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
isak Baba türbesi. isakça kasabası merkezinde bulunmaktadır. isakça Tulça
vilayetine bağlıdır. Osmanlı döneminde Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Tuna
kıyısında bir kasabadır. 1992 resmi sayımına göre, 5588 kişi yaşamaktadır ve
bunlardan 164'ü Türk'tür. Tespitlerimize göre, isakça'da 72 Türk ailesi yaşamaktadır.
Türk halkına göre, isakça adını isak Baba'dan almaktadır. isakça kasabası'nın
kapalı ve harap durumda bir de camii vardır.
2. isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Aslen Rize'nin Arhavi ilçesinden olan, istanbul'da eğitim gördükten sonra,
isakça'ya gelerek altmış yıl hocalık yapan ve 1956 yılında ölen imam Osman Zu\bie'nin
lsakça'ya geldiği ilk yıllarda, yaşanan bir olay, isakça'daki türbenin ortaya
çıkmasına sebep olduğu anlatılmaktadır. Anlatııanlara göre, bu imam isakça'ya
yerleştikten iki yıl sonra, Türkiye'deki hanımını getirmiş. imamın hanımı lsakça'da
yattığı ilk gece bir rüya görmüş. Rüyasında, omzunda peşkiri, elinde ibriği ile Tuna'ya
doğru giden bir ihtiyar, kadına: "Selarnünaleykürn'', demiş. Sonra da: "Beni
tanıdın mı?" diye sormuş. Kadın: "Yok", deyince: "Ben isak Baba'yırn". demiş.
Sabah olunca, kocasına rüyasmı anlatan kadın, türbenin isakça Camii'ne
yakın bir yerde olduğun~ dair tahminde bulunmuş ve oraya bir türbe yapılmış.
1171 Evliya Çelebi. a.ç.e .. s. 78· 79
(18) Türkiye'de Sarı Saltuk üzerine geniş çalışmalar yapılmıştır. Mesela Yrd. Doç. Dr. Kemal Yüce'nın
Saltukname'de Tanh'. Dini ve Etsanev; Unsurlar. (Ankara. 1987) adlı eserınde Sarı Saltuk adına
daha önce yapılmış Sattuk-narneler ıle ılgılı genış bılgi ve',:nııştır: ayrıca çeşitli ansıklopedilerden
bilgi edinılebılir.
37
4. isak Baba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
Üç aga kardeş varmış. Birisinin adı ismail, birisinin adı isak, diğerinin adı
lbrait imiş. Savaşta herbir kardeş ayrı yerlerde çarpışmışlar. isak adlı kardeş lsakça'da
savaşırken boynu kılıçla düşman tarafından kesilmiş. Başını alıp şimdiki
mezarına kadar gelebiimiş ve orada durmuş. Böylece bu yer isakça adı ile anılır
olmuş.
Şimdi Tuna nehrinin isakça'ya göre kuzey doğusunda (bugün Moldova'da)
kalan ismail adlı kardeş de halen ismail olarak anılan yerde ölmüş. Üçüncü kardeş
lbrail de aynı şekilde savaşırken Tuna nehrinin kuzey batısında ilk belde olan
İbrail (Romence: Brail) adlı yerde ölmüş. Böylece bu üç yerin adı da üç kardeşten
kaırruş.?"
j
isak Baba'nın geceleri kalkıp Tuna nehrine giderek abdest aldığını Romenlerin
bile gördüğü anlatıımaktadır. Bu yüzden Romenler de lsak Baba'ya saygı
göstermektedirler."")
3. isak Baba Türbesi:
E.H. Ayverdi ve A. Yüksel isak Baba türbesinin rövölesini yapmış ve kabri
incelemişlerdir. Daha sonra ise, türbenin etrafı tahta ile çevrilmiş-tir.
11- EFSANEVi OLAYLAR SONUCU BULUNAN TÜRBELER
A- SIGIRTMAÇ EVLiYA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Türbe, Fıntına Mare (Başpınar) köyünde bulunmaktadır. Başpınar köyü
eski adı Bayram Dede şimdiki adı independenta bucağına dahilolup Köstence vi·
layetine bağlıdır. Bulgaristan sınırına yakındır. Başpınar'da 120 hane bulunmaktadır
ve tamamı Türklerden ibarettir. Osmanlı'dan kalan bir camii ve bir çeşmesi
vardır. Köy sıradan bir Anadolu köyünü andırmaktadır.
(191 Birsen Behzat. 1954 lsakça doğumlu. aynı yerde oturur, eğitimi 12 yıl. muhasebeci,
derleme tarihi: Mayıs 1993
120' Aynı kişı
2. Sığırtmaç Evliya Türbesi'nin Bulunuşu ve Hakkında
Anlatılan Menkıbeler:
Türbedeki zatı yöre halkı, sığırtmaç evliya, çoban evliya, inekçi evliya olarak
isimlendirmektedir. Hakkında anlatılan menkıbeler:
Resim-4: isak Baba
türbesinin
arkadan
görünümü
Resim-3 isak Baba türbesinin önden gÖrünümü
38
39
a) Başpınar halkının büyük dedelerinin sığırları çokmuş. Salih adlı bir Stğlrtmaç
Başpınar'a gelmiş. Bu adam oölunu da buzağıcı koymuş. Buzağıları güderken
çocuğu, öğlen sıcağında çeşmeye getirmiş. Adam da sığırları getirmiş.
Buzaqılaria sığırlar çeşme başında birbirine karışmış. Karışınca, ahali: "Hey sen
inakleri karıştırdın buzaöııan emzirdin. Bun bu kadar süt kaybettim." Bir başkası:
"Ben bu kadar..." Öteki: "Utanmaz mısın, bu işi böyle yaptın? Senin kafanı koparı
nz", de' .iş. tükürrnüşler yüzüne. Tükürdükten sonra Sığırtmaç: "Hey Allah'ın Ya
Rabb'im, emmesinier," demiş.
Bunun ardından buzağılar üç gün süt emmemişler. Üç gün emmedikten
sonra, cuma gelmiş. Cumaya camide toptaşmış mı bunlar. Birbirlerine: "Hey, demişler,
benim buzağılar emmiyor." "O adam beddua etti; buzağı/ar emmesin diye."
"Senin nasıl?" "Senin nasıl?" Hiçbirisi emmiyor diye konuşmuşlar. Emmedikten
sonra, bunlar demişler ki: "Haydi gidip özür dileyelim. Kıra gidelim. Affetsin bizi.
Biz tükürdük ona ama, o bizi affetsin. O adamda bir şey var."
Gelmişler. Şimdiki bulunduğu yere gelmişler. Demişler ki: "Heyefendi biz
sana sövdük küfrettik. Sen bizi affet. Bizim yaptığımıfı bağışla. Üç günden beri
ernrniyorlar." Adam: "Bağrışırdınız ya emiyorlar diye. Emsinler," demiş.
a1) Ve o arada kaybolmuş. Onların gözü önünde. Kaybolduktan sonra orayı
türbe yapmışlar. Cami yapmışlar üstüne. Bir nine oraya gelirmiş ateş yakarmış.
Su getirirmış, sabahleyin gelirmış su yok. Ayaklarının yaş izini görürmüş. Suyu
gene getirirmiş ertesi günü. Kadın ölünceye kadar su taşımış oraya.?"
a2) Halk durumu görünce, koşup gitmiş. Başpınar'ın eski mezarlığına gelince
çobanı görememiş, bulamamışlar. Ondan arta kalan yalnız bir ibrik bulmuşlar.
Evliya olduğunu ve kaybolduğunu anlamışlar. Doldurmuşlar ibriğini, gitmiş
köylüler. Sabah vardıklarında, yerleri yaş bulmuşlar, ibrikte su yokmuş. Etrafta
kimseyi qörernermşler.:"
Ölenleri ondan sonra, gidip o yapılan türbenin etrafına gömmüşler.
Caminin kubbesi yıkık etrafının taşları duruyor. Camiyi birkaç kere yapmışlar,
yıkılmış Bu camiye Koca Cami derlermiş. Cami 1877'de yeniden devriimiş.
Caminin yıkılma sebebi ise şöyle anlatılmaktadır: Sığırtmaç Evliya, camii
sırrı belli olmadan evvel yapmış. Sırrı aşikar olduğu için, kaybolunca köylüler devam
ettırmış. Evliya, köylülerin iyiliğıni kabul etmemiş, yıkmış camiyi. Yapmışlar,
yine yıkmış.
:2') Anlatan Osman Davut. 1943 Başpınar doôurnıu tahsrti 4 yıı işi çobanlık. Derleme Tarihi. 7.05.1994,
dedelerinden .şıtmiş.
;':' Zülfüye Osman, ı 9 ı 3 Bi1Şplni.1f Gogunllu. ı.v narunu. tansili yok. Başp.narda oturur, Derleme
tanhi Mayıs 1994.
40
Köylüler, Başpınar köyüne en yakın olan Bayram Dede köyündeki Bayram
Dede'yi ve Salih Evliya'yı birbirleriyle buluşurlarken uzaktan mum ışığı görürlerrniş.?"
b) Çok kalbi doğru bir çobanrnış. Çoban, Arif Ağa adında birisine bir gün
gitmiş. Arif Ağaların evinde o an ekmek yokmuş. Bizde ekmek kalmamış karpuz
var demişler. Getirip iki karpuz koymuştar. Kesmiş birini yemiş ve dua etmış. _Allah
size çok versin demiş. Sonra da kaybolmuş. Ondan sonraki yıllarda Arıf Agalarda
hiç karpuz eksik olmamış, onlarda mutIaka karpuz oiurmu Ş .1><1
B- ŞEHiT BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Eski adı Boğazköy olanve Rus işgalinden sonra adı Çemavoda olarak değiştirilen
kasabanın 1992 sayımına göre nüfusu 22046'dır. Resmı rakamlara göre
660'1 Türktür. Tespitlerimize göre ise 1BO hane Türk bulunmaktadır. Mecıdıye
şehrinin yaklaşık yirmi km kadar batısında ve Tuna kıyısındadır. Bir camii ve vakfı
bulunan Boğazköy'de cami bahçesinde bir de türbe yer almaktadır.
2. Şehit Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Muharebeden sonra, halk yerden bir mum yandığını görmüş. Bu ıŞığı görenler,
orada bir evliya var demişler ve mum yakmaya başlamışlar. Daha so.nra
ışık yanan yer kazılmış. Bulunan kemikleri caminin bahçesine taşımışlar ve uzerine
bir türbe yapmışlar. Muharebede şehit olduğu için, "Şehit Baba" adını verdıkleri
bir türbe yapmışlar.
Bugün de isteği olanlar gidip Şehit Baba türbesinde mum yakmaktadırlar.
1251
3. Şehit Baba Türbesi:
Şehit Baba türbesi hakkında yalnızca türbenin ortaya çıkarılması biçimi anlatılmıştır.
Eski bir caminin bahçesinde yeni bir türbe ile karşılaşıyoruz. Betonla ya-
"', Osman Oavut. 1943 Başp'r1ar dOğumlu tahsıü 4 yıl işi çobar1l1k Oerleme tarihi: 7.5.,1994: F:~~:
Mehmet 1927 Başpınar doğumlu. xobaoinoe oturur, 4 yıl okumuş. 15.05.1994. Zulfuye O ,
1913 Baş,pınar doğumlu, ev hanımı, tahsı·li yok, Başphınar'da oturur. Derlem·e tarı M 1994 i. ayıs .
12' Fecriye Mehmet, 1927 Başpınar doğumlu Kobadin'de oturur, 4 yılokumuş 15.051994
,:C Hasan Murat, 1915 Boğazköy doğumlu. tahsili 7 yıl. emekli. derleme tarıhı: 3.5.1995.
41
(2ti\ Anlatan Bedriye Ahmet, 1915 Baoadaq doğumlu. aynı yerde oturuyor, lahs,1I 4 yıl. emekli, derleme
tarihı: Nisan 1994.
j
rafını taşlarla çevirerek bu günkü şeklini vermişler. Mezarın etrafındaki ağaçlara
çaputlar bağlanmaktadır.
Koyunbaba'nın vaktiyle bir çoban olduğu ve mezarının bulunduğu yerde
koyun güUüğü anlatılmaktadır.
2. Koyunbaba Mezarının Bulunması:
Mezarın bulunması efsanevi bir olaya dayanmaktadır. Buna göre; dağda
çobanın biri çubuğunu bir yere batırmış ve üzerine yaslanmış. Az sonra bir "ahh"
sesi işitmiş. Korkan çoban köye gitmiş ve olanları köylülere anlatmış. Bunun üzerine
köylüler burada bir evliya vardır diye çobanın çubuğu batırdığı yerin etrafına
taşlar dizerek orada bir türbe yapmışlar. O günden sonra bu mezarlığın etrafında
mum yakmak ve çaputlar bağlamak adet haline gelmiş.I'.'
Resim-6: Babadağ'daki
Koyunbaba
mezarı
Resim-S Çernovoda'daki Şehit Baba türbesi
pılmış, mum yeri ve murncanhöı olan yeşile boyanmış bu türbenin bulunması dışında,
herhangi bir yazılı belgeye rastlanmamıştır.
c- KQVUNBABA TÜRBESi
1. Koyunbaba Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Koyunbaba türbesi. Babadağ kasabasının yaklaşık 3 km kadar kuzey doğusunda
ormanlık bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Sade bir mezar şeklinde olan
türbe Romanya'daki önemli ziyaret yerlerinden biridir.
Yöre halkına göre eskiden mezarın üzerinde bina varmış. Rusların işgal i
sırasında türbe ıçınde altın var dıye yıkılmış Daha sonra Müslümanlar mezarın et-
42 43
3. Koyunbaba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
1897 doğumlu Hürrnüz Fazlı'dan derlediğimiz Koyunbaba rnenkıbesi şöyledir
"Koyunbaba bır bayırda koyunları otlatan bir çobanmış. Bayırın yanı denizmış
Koyunbaba uzaktan bır alımi görmüş ki bu alim yatıp kalkıyor, yatıp kalkıyor.
Çoban ona bakmış başlamış o da yatıp kalkmaya.
Abclest bilmeden, namaz bilmeden uzaktan gördüğü gibi yatıp kalkarmış
çoban Yatıp kalkarken: "Ak taş, kara taş, yat Allah'ın kıtız (kimsesiz) baş," dermiş.
Denizden bir gemi geçermiş. Kaptanı bakmış ki adam kendi kendine yatıp
kalkjyor. Kaptan' "Bu adam ne yatıp kalkar," demiş. Gemisini durdurmuş, çıkıp
çobanın yanına gelmiş. "Hey çoban, demiş, gel buraya, sen ne yapıyorsun?" Çoban
"Alem ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum, demiş, yatıp kalkarak ibadet ediyorum'Nasll
ibadet ediyorsun?" demiş kaptan. Çoban da: "Ak taş. kara taş, yat
Allahım kutuz baş diyorum," demiş. Kaptan "Hayıröyle yapma," demiş. Çobana
nasıl namaz kılınacağını öğretmiş
Çoban namaz kılmasını öğrendikten sonra, namaz kılmaya başlamış; bu
arada kaptan yoluna koyulmuş. Çoban namaz kılarken kaptanın ne söylediğini
unutmuş Namazı bozup kapıana dogru koymaya başlamış. Su üzerinde koşan
çoban kaptana ulaşmış. Kaptana'Unuttum bana bır daha anlat," deyınce; kaptan:
'Dön, gerı dön, bildiğin gibi kıl," demiş.""
D- MAÇiN'DEKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin BulundUğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Maçın bır zamanlar Türklerın yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biridir.
1992 resmi sayımına göre 12047 nüfusa sahip olan Maçin'de halen 420 Türk yaşamaktadır.
Şırın bir camii ve bir lürbe bulunmaktadır,
2. Maçindeki isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Maçindeki türbenin bulunuşu ile ilgili iki rivayet anlatılmaktadır:
a) Sarhoşun biri yoldan geçerken bir köşede hacetini gidermiş. Öyle fena
hasta olmuş ki. onu bağıra bağıra işediği yere götürmüşler. Tövbe edip af dilemiş
ve hastalığından kurtulmuş.
b) Şimdi mezarın bulunduğu yere, adamın biri odun ve kereste yığmış, Aynı
adam gece rüyasında iri bir adam görmüş. Rüyada adam, bu odunları üzetimden
kaldırın, demiş. Böylece mezarın yeri belli olmuş. Daha sonra alelacele üzerine
bir türbe yapılrtuş.?"
3. Maçin'deki isa k Baba Türbesi:
Maçin'de olmasına rağmen bu türbenin isak Baba'ya ait olduğuna marulmaktadır.
Türbenin bulunduğu yerden daha sonra yol geçince, türbe bir evin bahçesi
içinde kalmış.
Resim-? Maçın'deki isak Baba türbesi
III· TARiHi ŞAHSiYETLERE AiT TÜRBELER
A- GAZi Ali PAŞA TÜRBESi
1. Gazi Ali Paşa Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Türbe, Babadağ'da Gazi Ali Paşa Camii'nin bahçesinde yer almaktadır.
Aralık 1989 Romen devrimine kadar cami müze olarak kullanılmıştır. bu tarihten
sonra, Babadağ'daki Çingeneler camiyi talan etmişler, bu tatandan türbe de nasibini
almış. Türbede çıplak tahta sanduka ve içinde kırık Osmanlı mezar taşları yer
alrnaktadrr.?" Aynı Çingenelerin mezarlıktaki mezar taşlarına da Türklerini ifadeleriyle
"karete yaptıkları" göz önüne alınırsa durum daha iyi anlaşılır.
ı"i Kadriye Recep, 1915 Maçin doğumlu, aynı yerde oturur, 4 yıl eğıtimı var, ev hanımı. derleme tarihi:
Mayıs 1994. .. . . i
';O<J, Babadağ Camii ve türbesi yöredekı Çıngeneler tarafından 1990 sonrası lalan edılmış olup, 1998 yı"
sonunda Türkiye'nin katkılaııyla cami onaulrn.ş ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demııel tarafından
ibadete yeniden açılmıştır
45
Resim-8 Gazi Ali Paşa türbesi'nin dıştan görünümü
Devrimden önce devlet cami ve !ürbeye özen göstermiş, cami müze olar~
k korunmuş ıken: dev~;m Sonrası camideki önemli eşyalar Tulca müzesine göturu/
muş ama camı ıle turbenin harap edilmesi önlene-memiş.
2. Gazi Ali Paşa'nın Tarihi Şahsiveli:
B G_~Zi Ali Paşa 1683 Viyana kuşatmasında büyük yararlılıklar göstermiş,
abadag da camı, çeşme ve birçok vakfiye bırakmış olup bu vakıflar arasında sekız
bın hektar (80 bin dekar) tarla, orman ve göl yer almaktaymış.IJOI
3. Gazi Ali Paşa'nın Türbesi:
Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Y Mimar Aydın Yüksel'in araştırmalarında da
yer alan Gazi Ali Paşa türbesi, tüm ölçüleri ve özellikleriyle anlatılmıştırY'l
':- lAustecib Ulkus al, Dobruca ve Turkler. TKAE Yayınları. Ankara. 1966, s 111
EKrem H.akk'.Ay.ver..di ve Aydın Yüksel ag.e., 1 cılt. 1 kitap, Ankara 1977 s
nr i b . . 14, 20; bu vakfiyele' lIÇ Irıs' gunumuze ulaşmamıştır ' .
46
Resim-9 Gazi Ali Paşa türbesi'nin içten görünümü
SONUÇ
Dobruca'dakı türbelerde, gelenek üzere Kur'an okutan biri, Kur'an okuyan
kişiye parasını gönderirken yanında iki de mum gönderir. Bu mumun rengi beyaz
olması gerekir. Mevlit veya adak kurbanı gibi törenlerde iki mum yakılır. Betonla
inşa edilmiş olan türbelerde mum yakmak için, mezar taşının arkasında özel bölmeler
yapılmıştır.
Bizim göremediğimiz bazı türbeler, Anadolu'da olduğu gibi, evlerin içinde
kalmıştır. Tulca'da. Hırşova'da böyle türbeler bulunmaktadır. Türbelerin bulunduğu
ev, Türklerin elinöerrçıkmca, türbeye gidişler azalmıştır. Müslümanlar eskiden
gider, bu türbelerde mum yakarlarmış. Fırtınada bile mumun hiç sönmeyeceğine
ve bu türbede tüm dileklerin kabulolacağına inarulrnaktayrruş.?"
Koyunbaba türbesinde de, diğer türbeter gibi, çeşitli dualar yapılmakta, dileklerde
bulunulmaktadır. Koyunbaba türbesinin diğer türbelerden farkı, dağlık bir
arazide olması ve çaputların bağlanmasıdır. Çaput bağlama, bilindiği üzere, eski
Türk dininin kalıntılarındandır ve Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi, Dobruca'da
da görülmektedir.
'30' Hürrnüz Fazlı. 1897 Tulca doğumlu, aynı yerde oturur. tahsif yok, ev hanımı. derleme
tarıhı: Nisan 1993.
47
Anadolu'da ve Balkanlar'da yoğun olarak anlatılan "kesik baş" motifi ·Peçevi
Tarihi"nde de geçmektedir.!''' iV. Murat'ın Bağdat seferinde, Genç Osman'ın
kuşatma sırasında başı kesilmiş ve başını koltuğuna alarak savaşı sürdürdOğü bir
efsane de billnrnektedir.?? işte bu tür efsanelere dayalı türbelerden biri de isakça'dadır.
Tuna nehrinin suları altında kalan Adakale türbelerinden biri de kesik baş
motifli türbedir.(3S1 Bilindiği üzere, Anadolu'da ve Balkanlar'da kesik baş rnenkıbesinin
bir haritası çıkanlrruşttr.?" Bu haritayı biraz daha kuzeye doğru gEmişleterek
isakça'daki kesik baş türbesini de dahil edebiliriz.
Su üstünde yürüme motifi Türkiye'de de bilinen bir etsanedir.?"
Romanya Dobrucası'ndagünümüze kadar gelebiimiş maddi kültür mirasımız
ve bu miras etrafında oluşmuş şitahi kültürümüz sadece türbelerle sınırlı değildir.
Türbelerin toplam sayısı da kuşkusuz yedi de'aeğildir. Dobruca'nın tamamına
yakını tarafımızdan dolaşılmıştır. Görülen türbelerin ve bu türbeler hakkında
anlatılan merkıbelerin günümüze kadar yansıması, Romanya'daki Türk kültür
varlığı izlerinin oldukça derin olduğunu ortaya koymaktadır.
13" Peçevi ıbrahim efendi, Feçevi Tarihi, (Haz: Bekir Sıtkı Baykal) Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1992, cilt. 1, s. 252-257.
,"" Pertev Naili Boratav, Türk Halk Bilımı' 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, s.o istanbul, 1992 s, 102,
13S1 Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksel, ag.e., s, 7
'36' Ahmet Yaşar Ocak, Türk Falklarunda Kesık Baş (Tanrı-Folklor ilişkisinden Bir Kesit). TKAE
Yayınları, Ankara. 1989.
'''' Sk. Pertev Boratav. a.g e , S, 106
48
KÜLTÜR BAKANLlGI YAYINLARI
HALK KÜLTÜRLERiNi ARAŞTIRMA VE
GELİŞTiRME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYıNLARı
TÜRK HALK KÜLTÜRÜ
ARAŞTIRMALARI
·1998
ANKARA - 2000
ROMANYA DOBRUCASI'NDA YEDI TURBE
Yrd. Doç. Dr. M. Neci ÖNAL*
GiRiş
Dobruca topraklarına Türklenn kuzeyden ilk gelişleri, M.Ö. V. yüzyılda baş- i
lar.!" Anadolu'dan giden Türklerin bölgeye ilk yerleşimleri ise, Selçuklu Sultanı ii.
izzettin Keykavus'un Sarı Saltuk'u daveti ile 12631,1264'de qerçekleşir.?' Osmanlılar,
Dobruca'yı Yıldırım Bayezit zamanında 1393'te ele geçirirler. 1876-1877 Osmanlı-
Rus Savaşı sonucunda Berlin Antlaşması ile 1878'de bölge, Romanya'ya
bırakılır.
1940'ta Hitler'in empoze ettiği Craiova Antlaşması ile Romanya, Cadrilater
Bölgesi'ni yani Güney Dobruca'yı Bulgaristan'a bırakır. Bugün bilinen RomenBulqar
sınırı böylece tespit edilirken(3
) Dobruca da ikiye ayrılmış olur.
Balkanlardaki Türk nüfusunun Osmanlı dönemindeki yoğunluğunu kaybettiğini
biliyoruz. Dobruca'daki Türk nüfusu da aynı akıbeti paylaşmıştır. Türklerin
sayılarının düşüşüyle orantılı olarak onların maddi ve manevi kültür varlıkları da
giderek azalmış, bir kısmı tamamen yok olmuştur. Bütün bu olumsuzluklarla birlikte,
bugüne gelebilen çeşitli kültür varlıkları, hala mevcudiyetlerini dürdürmeye
çalışmaktadır. Bunlar arasında maddi kültür kalıntılarından çeşitli camiier, çeşmeler,
evler, mezarlıklar ve türbeler bulunmaktadır. Manevi kültür kalıntıları hem çeşitli
camiier, türbeler etrafında, hem de yerleşik Türk halkının gündelik yaşamında
sürdürülmektedir.
Bu çalışmada, Tuna nehri ile Karadeniz arasında yer alan, kuzeyde Moldova
güneyde Bulgaristan ile sınırlandırılmış olan Romanya Dobrucası'nda, günümüze
kadar gelebilmiş olan türbeler ve bu türbelerin ortaya çıkarılmasındaki
inanışlar ile, türbeler etrafında oluşan menkıbeler / efsaneler serqilenrneye çalışılacaktır.
1"1 Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
1'1 Akdes Nimet Kurat, "Doğu Avrupa'daki En Eski Türk Kavimleri", Türk Dünyası Ei Kitabı, TKAE
Yayınları, Ankara, 1976, s. 740.
(2) Michael Kiel, "Sarı Saltuk ve Erken Bektaşilik Üzerine Notlar, Güney Romanya'da Sarı Saltuk'un
Çalışmaları ve Doğu Bulgaristan'da Erken Bektaşilik Merkezi Üzerine Tarihsel Önem Taşıyan
Notlar", Hacı Bektaş-i Bildirileri, Ankara, 1977, s. 26-27.
(3) Frederick de Jong, "The Turks and Tatars in Romania, "Turcica. (1.18) 1986, s. 173
31
Dobruca'da bugüne kadar gelebilen türbelerden yedisi, bu çalışmanın konusunu
oluşturmaktadır. Bunlar, Babadag (Babadağl'd? 1- Sarı Saltuk Baba
Türbesi, 2- Koyunbaba Türbesi, 3- Gazi Ali Paşa Türbesi; Isaccea (isakça)'da: 4isak
Baba Türbesi; Maçin'de: 5- isak Baba Türbesi; Fıntına Mare (Başpınar) köyünde:
6- Sığırtmaç Evliya Türbesi; Çevnavoda (Boğazköy)'da: 7- Şehit Baba
Türbesi olmak üzere yedi turbedir.
Bu türbelerin önce birer mezar olarak ortaya çıkarılmaları, bazılarının
üzerlerine türbe yapılması, bazılarının da mezar şeklinde etrafı çevrilerek belirlenmesi
biçimi ıle karşılaşıyoruz Üzerine ister sonradan lürbe yapılsın, ister yapılmasın
burada hepsine - halkın ifadesini göz önüne alarak - türbe denilmiştir.
Türbelerin ortaya çıkarılması ve yapımı üç şeki,lçJe karşımıza çıkmaktadır:
a) ikisi rüya sonucunda bulunur.
b) Dördü efsanevi olaylar sonucunda bulunur.
c) Biri de vakıf sahibi tarihi bir şahsiyete aittir.
Vakıf sahibı tarihı şahsiyet etrafında ne bır menkıbe vardır, ne de yardım
etmesi istenilen, dualarda dileklerde bulunulan ziyaretçiler vardır. Menkıbelerin
rüyalar ve efsanevi olaylar sonucu bulunan yatırlar etrafında oluştuğu görülmektedir.
insanlar, bılınen tarıhi şahsıyetiere ait türbeler etrafında bir olağanüstülük
yoksa, o türbeyi bir aracı olarak görmemektedir. Gizemli olan, olağanüstü olaylar
sonucu, sonradan ortaya çıkarılan türbeler ziyaret edilmektedir. Bazen her ikisi
bir arada olabilmektedir. Mesela San Saltık Baba türbesi. hem tarihi bir şansiyete
aittir, hem de hakkında anlatılan birtakım menkıbeler vardır.
Türbeleri anlatırken yukarıdaki üç madde ile belirtilen türbelerin or-taya çıkanımaları
ve yapımı dikkate alınmıştır. Daha sonra durumlarına göre: a) Türbeiliil
bulunduğu yer lı:ıkkınci,ı, (1) Türbede vatan veya yattı-qma inan/Ian zat hakkında,
c) Turbenin bulunusu hıkkınd;:ı, d) Türbenın son durumu hakkında, e) Türbed
e yatan zatın f3trafıııdc1 oluşmuş efsane' ler .. menkıbeler hakkında, sırasıyla
bılgı verilmiştir.
1- RÜVA SONUCUNDA BULUNAN TÜRBELER
A- SARI SALTUK BABA TÜRBESi
1. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki
Müslüman-Türk Nüfusu:
Sarı Saltuk Baba Türbesi. Tulca (Romence: Tulcae) vilayetine bağlı Babadağ
kasabasının merkezindedir. Halen ayakta kalabilen Gazi Ali Paşa Camii'nin
yaklaşık iki yüz metre batısında yer almaktadır. Kasaba, adını Sarı Saltuk Baba'dan
alrruştrr."
Romen resmi k-ayltlarına göre, 1992'de Babadağ'ın toplam nüfusu
10435'tir. Müslümanların toplam sayısı ise 1155'tir. Halbuki bizim araştırmalarırnızda
Babadağ'daki Müslümanların 60 hane olduğu tespit edilmiştir. Bir hanede
dört kişi olduğu düşünülürse Müslümanların toplam sayıları yaklaşık 240-250 kişiyi
bulmaktadır. Bunların dışındakiler kendilerini Türk ve Müslüman olarak kabul
eden Çingenelerden oluşmaktadır.
2. Sarı Saltuk Baba'nın Tarihi Şahsiyeti:
Sarı Saltuk adı Yunus Emre'nin şiirlerinde geçmektedir. Yunus Ernr e şiirlerinde
Sarı Saltuk'tan kendisine rıasip geldiğini söyler."
On beşinci yüzyılda Saltuk-name'nin müellifi olan Ebu'l- Hayr Hurni'ye"
göre, Sarı Saltuk Seyyit Battat Gazi soyundandır. Buna göre, astı adı Şer,~ Hızır'dır.
Hayatı, Battal Gazi gibi efsanelerle doludur. Bilindiği gibi, Saltuk· name.
Danişmend-name ve Seyyit Battal Gazi Destanı'nın bir devamı niteliğindedır,
Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Sarı Saltuk Baba'nın mezarınınbulunması
ve türbenin inşası hakkında, geniş bilgı verir ve onun kerametlerinden bol
bol söz eder. Ayrıca asıl adının Mehmet Buhari olduğunu belirtir. Evliya Çelebi'ye
göre, Hacı Baktaş-ı Veli, Sarı Saltuk'a bir tahta kılıç, bir seccade, davul, dümbelek
ve sancak vererek onun Rum erenlerinden olmasına müsaade etmıştır. O da
halk içine giderek, postlarını denize sermiştir. Tef ve kudüm çalarak bir günde Kırım
diyarına, oradan Moskof diyarına ve taifesi ile birlikte Leh diyarına gıtmıştır.
Orada kıyafet değiştirerek "Esvet Nikola - Sarı Saltuk" adında bir rahiple sohbet
etmış, sonra da onu öldürerek yerine geçip seneleres ben Sarı Saltukum dıye
binlf 'ce adamı gizlice lslarn dinine davet etmiştir. Uzun zaman Sarı Saltuk adıyla
colaşrr.ıştrr."
" Babadağ'daki Türk sakinlerinde ve Evliya Çelebi Seyahatname'sınde bu 1::;"',ecC'rm8
görülmektedir Bk Evlıya Çelebi, Seyahatname (Rumeli·Solkol 'le Edifne) iHa7JC;"Yrt~ ls,--,e;
Parmaksızogıu). Kültur ve Turizm Bakanlıgı Yayınları, Ankara. 198<1. S 8 ı
Mustafa Taıçı. Yunus Evre Divaru, ii Tankitli MC!1I1. Ankara. 1S90. s. 21 ~
Ebü'I·Hayr Rıınıi, Sattuknarne. (Yayına Hazulavan Şinasi ~Cklf-;: Tq)1.,ILJ3sl:n Te:I·.... ;!i'
değerlendirme Uslup incelemesi Dizin: Fatıir iz). Harva-o Unıversite~: B3Slf'lll~VI. 1~r;~
Evliya Çelebı a.o.e.. s 73-89
;
Evliya Çelebi Sarı Saltuk'a ait üç yerin Osmanlı topraklarında olduğunu,
her ülkede birer isimle anıldığını anlatır. Rum'da Baba Sultan, Sarı Saltuk, Kelgra
Sultan olarak anılırken kafir diyarıarında Esved Nikola olarak bilindiğini bütün
Hırıstiyan milletlerin ona hürmet ettiğini belirtir." Sarı Saltuk ayrıca Aziz Spyrdon
Spırıdion ile ilişkili kabul edilip daha sonra Aziz Georges, Aziz Elias, Aziz Sieon
ve nihayet Kara Konjolos ile bir tutulmuştur."
Sarı Saltuk Baba'nın diğer makam veya türbelerinin Kroja, Korfu, Mostar
civarı, Blagay, Cakova ve Bosna'da olduğuna inarulrnaktadrr.''"
3. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Sarı Saltuk Baba türbesi rüya sonucu bulunmuş bir türbedir. Rüyayı gören
Osmanlı padişahı Sultan ıı. Bayezil'tir Evliya Çelebiye gtlre, Bayezid-i Veli, Kili ve
Akkirman seferi sırasında Babadağ'a gelir. Babadağ halkı Sultan Bayezil'e, burada
Saltuk adına bir türbenin bulunduğunu, ama sonradan çöplüğe dönüştürütdüğünü
ve zamanla türbenin kaybolduğunu anlatır. sultan Bayezit ile veziri Kara
Şemseddin çöplüğe varıp orada seccade esererek namaz kılarlar. Gece de istıhareye
yatarlar. Sultan Bayezit rüyasında sarışın sakallı, yeşil sanklı bir vaziyette
Sarı Saltuk'u görür. Bayezil'e, hoş geldin, der ve Kili ile Akkirman'ı savaşmadan
alacağını söyler. Ardından da, beni bu çöplükten kurtar, der. Ertesi gün, Sultan
Bayezit, Kara Şemseddin'in gördüğü rüyayı bir kağıda yazmasını ister. Kendisi
de yazar ve bunları şeyhulislama gönderir. ikisinin de gördüğü rüya aynıdır.
Bunu gören şsyhülislarn cevabında: "Padişahım oraya büyük bir asitane yaptırasın."
der. Bunun üzerine Sultan Bayezit çöplüğü temizletir. kazma sonucu üzerinde
"haza kabri Saltuk Bay Seyyid Mehemmed Gazi" yazılı mermer bir sarıduka
çıkar. Sultan Bayezi! sandukanın üzerine kubbeli bir türbe inşa ettirir. Ardından
han. medrese, kervansaray, çarşı ve imaret yaptırır.
Sultan Bayezit ve Kara Şamseddin lstanbul'a doğru yola çıkacakları gece
rüyalarında tekrar Sarı Saltuk'u görürler. Sarı Saltuk ikisine de: "Üzerimdeki kurşunlu
kubbeyi kaldırın, tahta kubbe yapın," der. Sabah düşlerini birbirlerine söylerler
ve taş kubbe yerine, göklere yükselen tahta bir kubbe yaptmrlar.:'"
A.g e. s 79
~I Franz Babinger, "Sarı Scı::u;(" tsrarn AnSiklopedisi, istanbuL. 1966 C.X, s. 222.
Ag.e .5.222
r~ rj ı.., s. B587
34
4. Sarı Saltuk Baba Türbesi:
ii. Bayezil'ın eserleri, Sarı Saltuk türbesi de dahil olmak üzere 18. yüzyıldaki
Osmanlı-Rus savaşları sırasında yıkrtmıştır. Batılı araştırmacılardan Mıcha-
- ei Kiel, Babadağ'a ilk kez 1967 yılında, ikinci kez 1971 yılında gitmiştir. M. Kiel'in
Sarı Saltık türbesi hakkındaki izlenimleri iç açıcı değildir. Türbenin harap bir halde
bulunduğunu görmüştür. Durumu Romen yetkililerine anlatmış ve böylece türbenin
1974 yılında restore edilmesini saölarmştır.'?'
1976 yılında bölgede araştırma yapan, Ekrem Hakkı Ayverdi ile Aydın Yüksel
ise, ayn türbe için, "Kala kala basit ve garip bir türbe kalmıştır," demişler, eserlerinde
türbenin bir resmine ve planına yer vermlşteroir.''"
Evliya Çelebi ünlü eseri Seyahatname'de, Sarı Saltuk'un kerametlerinden
de çeşitli örnekler verir. Bunlardan biri, Oğuz Kağan Destanı'nda Oğuz'la canavarın
mücadelesini hatırlatan türden bir vak'adır. Sarı Saltuk, Karadeniz'in kıyısında
cümle halka musallat kesilen bir canavarı öldürür. Kralın kızını ejderhadan
kurtarır ve kralı islama davet eder. Böylece Dobruca kralı Orhan Gazi'ye elçiler
göndererek padişaha boyun eğdiğini bildirir.!"
Resim-1: Babadağ'da yer alan Sarı Saltuk lürbesinin dıştan görünüşü.
'.:;: Kie!, a.g.e.. s. 30. . .
Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksek. Avrupa'da Osmanlı Mımarr Eserlerı Romanya.
Macarıstarl, 1 cin. 1 k.tap. Arıkara. 1977. S. 14 -?O
Evtıya Çelebi. a.q.e .. s 75-77
35
Resim-2 Sarı Saltuk türbesi'nin içten görünümü
Sarı Saltuk un son kerameti de ölümü ile ilgili alanıdır. Sarı Saltuk: "Ölünce
beni yıkayıp yedı tabut hazırlayın; çünkü benim için yedi kral cenk etse gerek",
dıye vasiyet eder Olümünden sonra cesedini bulunduğu yerin bilinmemesi oraların
Müslümanlar tarafından fethedilmesi için, bu yedi tabutu küffar diyartanndakı
şehırlere gönderilir.!''' Moskof diyarından gelenler: "Bre medet. bizim tabut imiş,
deyıp tabutlardan bırını alıp Moskof ülkesine götürmüş. ikinci olarak Leh kralı askeri
gelip bir tabut aldılar. O mübarek cesedi buldular. Leh diyarına götürüp Danıska
iskelesi şehrinde gömdüler. Üçüncü olarak Çek kralı tabutu görüp alarak
Pronıçe adlı şehre gömdüler. Dördüncü isveç kralı Piyvançe adlı şehre gömdü.
Beşıncı Edirne kralı tabulu aldı Baıorya (Babaeskı)'da manastıra gömdü. Altıncı
olarak Bağdan kralı tabutu alarak Bozova'?' yakınlarında sık orman içindeki eski
S.lb'''9r" age s 221
Bc:gurıku ao Buzeuc.ır
36
kiliselerine gömdü. Yedinci tabut da Dobruca krallığında islam ile şereflenen Ali
Muhtar alıp Kelgra kayalarında, ejderha mağarasında toprağa verdi. Kelgra Latincede,
yedibaşlı ejder anlamına gelmektedir. Onun için yedi kırallıkta gömülü
olup yedi mezarı vardır.":"
Sarı Saltuk adına söylenen pek çok efsane ve rnenakıbnarne bulunmaktadır.
Türkiye'de Sarı Saltuk araştırmaları devam etmekle beraber.!" bölgede Sarı
Saltuk adına anlatılanlar giderek kaybolmuştur.
B· iSAKÇA'DAKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
isak Baba türbesi. isakça kasabası merkezinde bulunmaktadır. isakça Tulça
vilayetine bağlıdır. Osmanlı döneminde Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Tuna
kıyısında bir kasabadır. 1992 resmi sayımına göre, 5588 kişi yaşamaktadır ve
bunlardan 164'ü Türk'tür. Tespitlerimize göre, isakça'da 72 Türk ailesi yaşamaktadır.
Türk halkına göre, isakça adını isak Baba'dan almaktadır. isakça kasabası'nın
kapalı ve harap durumda bir de camii vardır.
2. isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Aslen Rize'nin Arhavi ilçesinden olan, istanbul'da eğitim gördükten sonra,
isakça'ya gelerek altmış yıl hocalık yapan ve 1956 yılında ölen imam Osman Zu\bie'nin
lsakça'ya geldiği ilk yıllarda, yaşanan bir olay, isakça'daki türbenin ortaya
çıkmasına sebep olduğu anlatılmaktadır. Anlatııanlara göre, bu imam isakça'ya
yerleştikten iki yıl sonra, Türkiye'deki hanımını getirmiş. imamın hanımı lsakça'da
yattığı ilk gece bir rüya görmüş. Rüyasında, omzunda peşkiri, elinde ibriği ile Tuna'ya
doğru giden bir ihtiyar, kadına: "Selarnünaleykürn'', demiş. Sonra da: "Beni
tanıdın mı?" diye sormuş. Kadın: "Yok", deyince: "Ben isak Baba'yırn". demiş.
Sabah olunca, kocasına rüyasmı anlatan kadın, türbenin isakça Camii'ne
yakın bir yerde olduğun~ dair tahminde bulunmuş ve oraya bir türbe yapılmış.
1171 Evliya Çelebi. a.ç.e .. s. 78· 79
(18) Türkiye'de Sarı Saltuk üzerine geniş çalışmalar yapılmıştır. Mesela Yrd. Doç. Dr. Kemal Yüce'nın
Saltukname'de Tanh'. Dini ve Etsanev; Unsurlar. (Ankara. 1987) adlı eserınde Sarı Saltuk adına
daha önce yapılmış Sattuk-narneler ıle ılgılı genış bılgi ve',:nııştır: ayrıca çeşitli ansıklopedilerden
bilgi edinılebılir.
37
4. isak Baba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
Üç aga kardeş varmış. Birisinin adı ismail, birisinin adı isak, diğerinin adı
lbrait imiş. Savaşta herbir kardeş ayrı yerlerde çarpışmışlar. isak adlı kardeş lsakça'da
savaşırken boynu kılıçla düşman tarafından kesilmiş. Başını alıp şimdiki
mezarına kadar gelebiimiş ve orada durmuş. Böylece bu yer isakça adı ile anılır
olmuş.
Şimdi Tuna nehrinin isakça'ya göre kuzey doğusunda (bugün Moldova'da)
kalan ismail adlı kardeş de halen ismail olarak anılan yerde ölmüş. Üçüncü kardeş
lbrail de aynı şekilde savaşırken Tuna nehrinin kuzey batısında ilk belde olan
İbrail (Romence: Brail) adlı yerde ölmüş. Böylece bu üç yerin adı da üç kardeşten
kaırruş.?"
j
isak Baba'nın geceleri kalkıp Tuna nehrine giderek abdest aldığını Romenlerin
bile gördüğü anlatıımaktadır. Bu yüzden Romenler de lsak Baba'ya saygı
göstermektedirler."")
3. isak Baba Türbesi:
E.H. Ayverdi ve A. Yüksel isak Baba türbesinin rövölesini yapmış ve kabri
incelemişlerdir. Daha sonra ise, türbenin etrafı tahta ile çevrilmiş-tir.
11- EFSANEVi OLAYLAR SONUCU BULUNAN TÜRBELER
A- SIGIRTMAÇ EVLiYA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Türbe, Fıntına Mare (Başpınar) köyünde bulunmaktadır. Başpınar köyü
eski adı Bayram Dede şimdiki adı independenta bucağına dahilolup Köstence vi·
layetine bağlıdır. Bulgaristan sınırına yakındır. Başpınar'da 120 hane bulunmaktadır
ve tamamı Türklerden ibarettir. Osmanlı'dan kalan bir camii ve bir çeşmesi
vardır. Köy sıradan bir Anadolu köyünü andırmaktadır.
(191 Birsen Behzat. 1954 lsakça doğumlu. aynı yerde oturur, eğitimi 12 yıl. muhasebeci,
derleme tarihi: Mayıs 1993
120' Aynı kişı
2. Sığırtmaç Evliya Türbesi'nin Bulunuşu ve Hakkında
Anlatılan Menkıbeler:
Türbedeki zatı yöre halkı, sığırtmaç evliya, çoban evliya, inekçi evliya olarak
isimlendirmektedir. Hakkında anlatılan menkıbeler:
Resim-4: isak Baba
türbesinin
arkadan
görünümü
Resim-3 isak Baba türbesinin önden gÖrünümü
38
39
a) Başpınar halkının büyük dedelerinin sığırları çokmuş. Salih adlı bir Stğlrtmaç
Başpınar'a gelmiş. Bu adam oölunu da buzağıcı koymuş. Buzağıları güderken
çocuğu, öğlen sıcağında çeşmeye getirmiş. Adam da sığırları getirmiş.
Buzaqılaria sığırlar çeşme başında birbirine karışmış. Karışınca, ahali: "Hey sen
inakleri karıştırdın buzaöııan emzirdin. Bun bu kadar süt kaybettim." Bir başkası:
"Ben bu kadar..." Öteki: "Utanmaz mısın, bu işi böyle yaptın? Senin kafanı koparı
nz", de' .iş. tükürrnüşler yüzüne. Tükürdükten sonra Sığırtmaç: "Hey Allah'ın Ya
Rabb'im, emmesinier," demiş.
Bunun ardından buzağılar üç gün süt emmemişler. Üç gün emmedikten
sonra, cuma gelmiş. Cumaya camide toptaşmış mı bunlar. Birbirlerine: "Hey, demişler,
benim buzağılar emmiyor." "O adam beddua etti; buzağı/ar emmesin diye."
"Senin nasıl?" "Senin nasıl?" Hiçbirisi emmiyor diye konuşmuşlar. Emmedikten
sonra, bunlar demişler ki: "Haydi gidip özür dileyelim. Kıra gidelim. Affetsin bizi.
Biz tükürdük ona ama, o bizi affetsin. O adamda bir şey var."
Gelmişler. Şimdiki bulunduğu yere gelmişler. Demişler ki: "Heyefendi biz
sana sövdük küfrettik. Sen bizi affet. Bizim yaptığımıfı bağışla. Üç günden beri
ernrniyorlar." Adam: "Bağrışırdınız ya emiyorlar diye. Emsinler," demiş.
a1) Ve o arada kaybolmuş. Onların gözü önünde. Kaybolduktan sonra orayı
türbe yapmışlar. Cami yapmışlar üstüne. Bir nine oraya gelirmiş ateş yakarmış.
Su getirirmış, sabahleyin gelirmış su yok. Ayaklarının yaş izini görürmüş. Suyu
gene getirirmiş ertesi günü. Kadın ölünceye kadar su taşımış oraya.?"
a2) Halk durumu görünce, koşup gitmiş. Başpınar'ın eski mezarlığına gelince
çobanı görememiş, bulamamışlar. Ondan arta kalan yalnız bir ibrik bulmuşlar.
Evliya olduğunu ve kaybolduğunu anlamışlar. Doldurmuşlar ibriğini, gitmiş
köylüler. Sabah vardıklarında, yerleri yaş bulmuşlar, ibrikte su yokmuş. Etrafta
kimseyi qörernermşler.:"
Ölenleri ondan sonra, gidip o yapılan türbenin etrafına gömmüşler.
Caminin kubbesi yıkık etrafının taşları duruyor. Camiyi birkaç kere yapmışlar,
yıkılmış Bu camiye Koca Cami derlermiş. Cami 1877'de yeniden devriimiş.
Caminin yıkılma sebebi ise şöyle anlatılmaktadır: Sığırtmaç Evliya, camii
sırrı belli olmadan evvel yapmış. Sırrı aşikar olduğu için, kaybolunca köylüler devam
ettırmış. Evliya, köylülerin iyiliğıni kabul etmemiş, yıkmış camiyi. Yapmışlar,
yine yıkmış.
:2') Anlatan Osman Davut. 1943 Başpınar doôurnıu tahsrti 4 yıı işi çobanlık. Derleme Tarihi. 7.05.1994,
dedelerinden .şıtmiş.
;':' Zülfüye Osman, ı 9 ı 3 Bi1Şplni.1f Gogunllu. ı.v narunu. tansili yok. Başp.narda oturur, Derleme
tanhi Mayıs 1994.
40
Köylüler, Başpınar köyüne en yakın olan Bayram Dede köyündeki Bayram
Dede'yi ve Salih Evliya'yı birbirleriyle buluşurlarken uzaktan mum ışığı görürlerrniş.?"
b) Çok kalbi doğru bir çobanrnış. Çoban, Arif Ağa adında birisine bir gün
gitmiş. Arif Ağaların evinde o an ekmek yokmuş. Bizde ekmek kalmamış karpuz
var demişler. Getirip iki karpuz koymuştar. Kesmiş birini yemiş ve dua etmış. _Allah
size çok versin demiş. Sonra da kaybolmuş. Ondan sonraki yıllarda Arıf Agalarda
hiç karpuz eksik olmamış, onlarda mutIaka karpuz oiurmu Ş .1><1
B- ŞEHiT BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Eski adı Boğazköy olanve Rus işgalinden sonra adı Çemavoda olarak değiştirilen
kasabanın 1992 sayımına göre nüfusu 22046'dır. Resmı rakamlara göre
660'1 Türktür. Tespitlerimize göre ise 1BO hane Türk bulunmaktadır. Mecıdıye
şehrinin yaklaşık yirmi km kadar batısında ve Tuna kıyısındadır. Bir camii ve vakfı
bulunan Boğazköy'de cami bahçesinde bir de türbe yer almaktadır.
2. Şehit Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Muharebeden sonra, halk yerden bir mum yandığını görmüş. Bu ıŞığı görenler,
orada bir evliya var demişler ve mum yakmaya başlamışlar. Daha so.nra
ışık yanan yer kazılmış. Bulunan kemikleri caminin bahçesine taşımışlar ve uzerine
bir türbe yapmışlar. Muharebede şehit olduğu için, "Şehit Baba" adını verdıkleri
bir türbe yapmışlar.
Bugün de isteği olanlar gidip Şehit Baba türbesinde mum yakmaktadırlar.
1251
3. Şehit Baba Türbesi:
Şehit Baba türbesi hakkında yalnızca türbenin ortaya çıkarılması biçimi anlatılmıştır.
Eski bir caminin bahçesinde yeni bir türbe ile karşılaşıyoruz. Betonla ya-
"', Osman Oavut. 1943 Başp'r1ar dOğumlu tahsıü 4 yıl işi çobar1l1k Oerleme tarihi: 7.5.,1994: F:~~:
Mehmet 1927 Başpınar doğumlu. xobaoinoe oturur, 4 yıl okumuş. 15.05.1994. Zulfuye O ,
1913 Baş,pınar doğumlu, ev hanımı, tahsı·li yok, Başphınar'da oturur. Derlem·e tarı M 1994 i. ayıs .
12' Fecriye Mehmet, 1927 Başpınar doğumlu Kobadin'de oturur, 4 yılokumuş 15.051994
,:C Hasan Murat, 1915 Boğazköy doğumlu. tahsili 7 yıl. emekli. derleme tarıhı: 3.5.1995.
41
(2ti\ Anlatan Bedriye Ahmet, 1915 Baoadaq doğumlu. aynı yerde oturuyor, lahs,1I 4 yıl. emekli, derleme
tarihı: Nisan 1994.
j
rafını taşlarla çevirerek bu günkü şeklini vermişler. Mezarın etrafındaki ağaçlara
çaputlar bağlanmaktadır.
Koyunbaba'nın vaktiyle bir çoban olduğu ve mezarının bulunduğu yerde
koyun güUüğü anlatılmaktadır.
2. Koyunbaba Mezarının Bulunması:
Mezarın bulunması efsanevi bir olaya dayanmaktadır. Buna göre; dağda
çobanın biri çubuğunu bir yere batırmış ve üzerine yaslanmış. Az sonra bir "ahh"
sesi işitmiş. Korkan çoban köye gitmiş ve olanları köylülere anlatmış. Bunun üzerine
köylüler burada bir evliya vardır diye çobanın çubuğu batırdığı yerin etrafına
taşlar dizerek orada bir türbe yapmışlar. O günden sonra bu mezarlığın etrafında
mum yakmak ve çaputlar bağlamak adet haline gelmiş.I'.'
Resim-6: Babadağ'daki
Koyunbaba
mezarı
Resim-S Çernovoda'daki Şehit Baba türbesi
pılmış, mum yeri ve murncanhöı olan yeşile boyanmış bu türbenin bulunması dışında,
herhangi bir yazılı belgeye rastlanmamıştır.
c- KQVUNBABA TÜRBESi
1. Koyunbaba Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Koyunbaba türbesi. Babadağ kasabasının yaklaşık 3 km kadar kuzey doğusunda
ormanlık bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Sade bir mezar şeklinde olan
türbe Romanya'daki önemli ziyaret yerlerinden biridir.
Yöre halkına göre eskiden mezarın üzerinde bina varmış. Rusların işgal i
sırasında türbe ıçınde altın var dıye yıkılmış Daha sonra Müslümanlar mezarın et-
42 43
3. Koyunbaba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
1897 doğumlu Hürrnüz Fazlı'dan derlediğimiz Koyunbaba rnenkıbesi şöyledir
"Koyunbaba bır bayırda koyunları otlatan bir çobanmış. Bayırın yanı denizmış
Koyunbaba uzaktan bır alımi görmüş ki bu alim yatıp kalkıyor, yatıp kalkıyor.
Çoban ona bakmış başlamış o da yatıp kalkmaya.
Abclest bilmeden, namaz bilmeden uzaktan gördüğü gibi yatıp kalkarmış
çoban Yatıp kalkarken: "Ak taş, kara taş, yat Allah'ın kıtız (kimsesiz) baş," dermiş.
Denizden bir gemi geçermiş. Kaptanı bakmış ki adam kendi kendine yatıp
kalkjyor. Kaptan' "Bu adam ne yatıp kalkar," demiş. Gemisini durdurmuş, çıkıp
çobanın yanına gelmiş. "Hey çoban, demiş, gel buraya, sen ne yapıyorsun?" Çoban
"Alem ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum, demiş, yatıp kalkarak ibadet ediyorum'Nasll
ibadet ediyorsun?" demiş kaptan. Çoban da: "Ak taş. kara taş, yat
Allahım kutuz baş diyorum," demiş. Kaptan "Hayıröyle yapma," demiş. Çobana
nasıl namaz kılınacağını öğretmiş
Çoban namaz kılmasını öğrendikten sonra, namaz kılmaya başlamış; bu
arada kaptan yoluna koyulmuş. Çoban namaz kılarken kaptanın ne söylediğini
unutmuş Namazı bozup kapıana dogru koymaya başlamış. Su üzerinde koşan
çoban kaptana ulaşmış. Kaptana'Unuttum bana bır daha anlat," deyınce; kaptan:
'Dön, gerı dön, bildiğin gibi kıl," demiş.""
D- MAÇiN'DEKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin BulundUğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Maçın bır zamanlar Türklerın yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biridir.
1992 resmi sayımına göre 12047 nüfusa sahip olan Maçin'de halen 420 Türk yaşamaktadır.
Şırın bir camii ve bir lürbe bulunmaktadır,
2. Maçindeki isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Maçindeki türbenin bulunuşu ile ilgili iki rivayet anlatılmaktadır:
a) Sarhoşun biri yoldan geçerken bir köşede hacetini gidermiş. Öyle fena
hasta olmuş ki. onu bağıra bağıra işediği yere götürmüşler. Tövbe edip af dilemiş
ve hastalığından kurtulmuş.
b) Şimdi mezarın bulunduğu yere, adamın biri odun ve kereste yığmış, Aynı
adam gece rüyasında iri bir adam görmüş. Rüyada adam, bu odunları üzetimden
kaldırın, demiş. Böylece mezarın yeri belli olmuş. Daha sonra alelacele üzerine
bir türbe yapılrtuş.?"
3. Maçin'deki isa k Baba Türbesi:
Maçin'de olmasına rağmen bu türbenin isak Baba'ya ait olduğuna marulmaktadır.
Türbenin bulunduğu yerden daha sonra yol geçince, türbe bir evin bahçesi
içinde kalmış.
Resim-? Maçın'deki isak Baba türbesi
III· TARiHi ŞAHSiYETLERE AiT TÜRBELER
A- GAZi Ali PAŞA TÜRBESi
1. Gazi Ali Paşa Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Türbe, Babadağ'da Gazi Ali Paşa Camii'nin bahçesinde yer almaktadır.
Aralık 1989 Romen devrimine kadar cami müze olarak kullanılmıştır. bu tarihten
sonra, Babadağ'daki Çingeneler camiyi talan etmişler, bu tatandan türbe de nasibini
almış. Türbede çıplak tahta sanduka ve içinde kırık Osmanlı mezar taşları yer
alrnaktadrr.?" Aynı Çingenelerin mezarlıktaki mezar taşlarına da Türklerini ifadeleriyle
"karete yaptıkları" göz önüne alınırsa durum daha iyi anlaşılır.
ı"i Kadriye Recep, 1915 Maçin doğumlu, aynı yerde oturur, 4 yıl eğıtimı var, ev hanımı. derleme tarihi:
Mayıs 1994. .. . . i
';O<J, Babadağ Camii ve türbesi yöredekı Çıngeneler tarafından 1990 sonrası lalan edılmış olup, 1998 yı"
sonunda Türkiye'nin katkılaııyla cami onaulrn.ş ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demııel tarafından
ibadete yeniden açılmıştır
45
Resim-8 Gazi Ali Paşa türbesi'nin dıştan görünümü
Devrimden önce devlet cami ve !ürbeye özen göstermiş, cami müze olar~
k korunmuş ıken: dev~;m Sonrası camideki önemli eşyalar Tulca müzesine göturu/
muş ama camı ıle turbenin harap edilmesi önlene-memiş.
2. Gazi Ali Paşa'nın Tarihi Şahsiveli:
B G_~Zi Ali Paşa 1683 Viyana kuşatmasında büyük yararlılıklar göstermiş,
abadag da camı, çeşme ve birçok vakfiye bırakmış olup bu vakıflar arasında sekız
bın hektar (80 bin dekar) tarla, orman ve göl yer almaktaymış.IJOI
3. Gazi Ali Paşa'nın Türbesi:
Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Y Mimar Aydın Yüksel'in araştırmalarında da
yer alan Gazi Ali Paşa türbesi, tüm ölçüleri ve özellikleriyle anlatılmıştırY'l
':- lAustecib Ulkus al, Dobruca ve Turkler. TKAE Yayınları. Ankara. 1966, s 111
EKrem H.akk'.Ay.ver..di ve Aydın Yüksel ag.e., 1 cılt. 1 kitap, Ankara 1977 s
nr i b . . 14, 20; bu vakfiyele' lIÇ Irıs' gunumuze ulaşmamıştır ' .
46
Resim-9 Gazi Ali Paşa türbesi'nin içten görünümü
SONUÇ
Dobruca'dakı türbelerde, gelenek üzere Kur'an okutan biri, Kur'an okuyan
kişiye parasını gönderirken yanında iki de mum gönderir. Bu mumun rengi beyaz
olması gerekir. Mevlit veya adak kurbanı gibi törenlerde iki mum yakılır. Betonla
inşa edilmiş olan türbelerde mum yakmak için, mezar taşının arkasında özel bölmeler
yapılmıştır.
Bizim göremediğimiz bazı türbeler, Anadolu'da olduğu gibi, evlerin içinde
kalmıştır. Tulca'da. Hırşova'da böyle türbeler bulunmaktadır. Türbelerin bulunduğu
ev, Türklerin elinöerrçıkmca, türbeye gidişler azalmıştır. Müslümanlar eskiden
gider, bu türbelerde mum yakarlarmış. Fırtınada bile mumun hiç sönmeyeceğine
ve bu türbede tüm dileklerin kabulolacağına inarulrnaktayrruş.?"
Koyunbaba türbesinde de, diğer türbeter gibi, çeşitli dualar yapılmakta, dileklerde
bulunulmaktadır. Koyunbaba türbesinin diğer türbelerden farkı, dağlık bir
arazide olması ve çaputların bağlanmasıdır. Çaput bağlama, bilindiği üzere, eski
Türk dininin kalıntılarındandır ve Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi, Dobruca'da
da görülmektedir.
'30' Hürrnüz Fazlı. 1897 Tulca doğumlu, aynı yerde oturur. tahsif yok, ev hanımı. derleme
tarıhı: Nisan 1993.
47
Anadolu'da ve Balkanlar'da yoğun olarak anlatılan "kesik baş" motifi ·Peçevi
Tarihi"nde de geçmektedir.!''' iV. Murat'ın Bağdat seferinde, Genç Osman'ın
kuşatma sırasında başı kesilmiş ve başını koltuğuna alarak savaşı sürdürdOğü bir
efsane de billnrnektedir.?? işte bu tür efsanelere dayalı türbelerden biri de isakça'dadır.
Tuna nehrinin suları altında kalan Adakale türbelerinden biri de kesik baş
motifli türbedir.(3S1 Bilindiği üzere, Anadolu'da ve Balkanlar'da kesik baş rnenkıbesinin
bir haritası çıkanlrruşttr.?" Bu haritayı biraz daha kuzeye doğru gEmişleterek
isakça'daki kesik baş türbesini de dahil edebiliriz.
Su üstünde yürüme motifi Türkiye'de de bilinen bir etsanedir.?"
Romanya Dobrucası'ndagünümüze kadar gelebiimiş maddi kültür mirasımız
ve bu miras etrafında oluşmuş şitahi kültürümüz sadece türbelerle sınırlı değildir.
Türbelerin toplam sayısı da kuşkusuz yedi de'aeğildir. Dobruca'nın tamamına
yakını tarafımızdan dolaşılmıştır. Görülen türbelerin ve bu türbeler hakkında
anlatılan merkıbelerin günümüze kadar yansıması, Romanya'daki Türk kültür
varlığı izlerinin oldukça derin olduğunu ortaya koymaktadır.
13" Peçevi ıbrahim efendi, Feçevi Tarihi, (Haz: Bekir Sıtkı Baykal) Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1992, cilt. 1, s. 252-257.
,"" Pertev Naili Boratav, Türk Halk Bilımı' 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, s.o istanbul, 1992 s, 102,
13S1 Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksel, ag.e., s, 7
'36' Ahmet Yaşar Ocak, Türk Falklarunda Kesık Baş (Tanrı-Folklor ilişkisinden Bir Kesit). TKAE
Yayınları, Ankara. 1989.
'''' Sk. Pertev Boratav. a.g e , S, 106
48
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
30 Ağustos 2016 Salı
Horasan Evliyaları - Bünyan..kayseri
Kayseri ilçesi Bünyan mezarlığında bulunan Horasan Evliyalarına ait olduğu sanılan mezar taşları ilginç görünümleriyle dikkat çekiyor. Yalnız mezarlar kısmen tahrip olmuş ve üzerlerinde kitabe yok. Bu yüzden kimlere ait olduğu tam bilinmemekle beraber mezarlığın girişine konulan levhada Horasan Evliyaları (Yedi Kardeşler) Hepsinin de hoca olduğu ve 11 asır (1100) yıl önce yaşadıkları bilinmektedir. Ruhları şad olsun yazmaktadır. Evliyalar hakkında bilinen bilgi bu kadar.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
ŞEMSİ BABA HAZRETLERİ - İZMİR
Şemsi Baba Dergâhı İzmir’de Yağhaneler semtindedir. Dergâhı, Hacı Bektaş Veli halifelerinden” Eğriboz İstefesi göçmenlerinden Feyzullah oğlu Yusuf Şemseddin Baba yaptırmıştır. Dergâhın ilk postnişinidir. Dergâh, kitabesine göre, 1865- 66 yılında yapılmıştır. Vakfiyesi 1882’de hazırlanmıştır. Bu Bektaşi dergâhı 15 dönümlük arazi içerisinde iki kattan oluşan bir yapıdır. Tekkedeki mezar taşları oniki dilimli(terkli) “Hüseyni taclı” olarak Bektaşiliği yansıtırlar. Dergâhın mezarlığında birçok Bektaşi dervişi yatmaktadır.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Baba Haziresi İzmir Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yol üzerinde Yağhaneler bölümünde Sabitbey Camii bahçesindedir. Burası Vakıf kayıtlarında “Karadutlu Dergâhı” adıyla anılan bir tekkenin Haziresidir. Kadın erkek çocuk toplam yirmi dört kabir vardır. Dikkat çeken nokta mezar taşlarının üstünde Hüve l baki (o kalıcıdır, kalıcı olan yalnız Allah cc dir ) ifadesinin yerine Hu Dost ifadesinin( o dosttur, dost olan yalnız Allah cc dir ) yazılı olmasıdır. Sadece Hazirede bulunan Uşşakiye tarikatına mensup Asithaneli Süleyman Efendin oğlu Mir rıza ile Halkalıdan Rıza efendinin çocuğu Haydarın mezar taşlarında “Hüve- l Hayyul Baki “yazılıdır.
Dergâhın kurucusu Şemseddin Babanın Mezar Taşında ise;
“Hüvel Hayyü’llezi la yemut
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
Şemsi baba dergâhının 1910-1920 lerdeki durumu hakkında A.Şehabbetin Ege Eski İzmir’den Anılar adlı kitabında şöyle anlatıyor “Bozyaka’da yakınımızda bir tekke vardı tekke binaları yüksek duvarlarla çevrilmiş idi tekkenin demir kapısı ve tekkenin pencereleri daima kapalı dururdu… Tekkenin geniş bahçeleri, zeytinlikleri ve bağları vardı. Tekkenin Kara Fatma Dağı (bugünkü Yeşilyurt semtinin kuzey yamaçları) yolu üzerinde ikinci bir kapısı vardı bağ ve bahçelere girişleri bu kapılardan yaparlardı...”
Mir Rızanın Mezar Taşında da Şunlar yazılıdır;
Hüve l Hayyul Baki sene 1300
Asithaneli Süleyman efendinin
Mahdumu zişanıydı Mir Rıza
Tarik-i Uşakkiyeye mensup idi
Hüsameddin Pir de kılmıştı iktida
Aşk ve Şevk ile bu yolda hâsılı
Ömrünü geçirdi etti can feda
Dar-ı Ukbada olan bu şefi
Seyyidül kevneyn-i şah-ı enbiya
Lafz-i tarihini hatif didi
Eyledi üç yüz de fevt Mir Rıza
Ruhuna Fatiha
Şemsi Baba Dergâhı İzmir’de Yağhaneler semtindedir. Dergâhı, Hacı Bektaş Veli halifelerinden” Eğriboz İstefesi göçmenlerinden Feyzullah oğlu Yusuf Şemseddin Baba yaptırmıştır. Dergâhın ilk postnişinidir. Dergâh, kitabesine göre, 1865- 66 yılında yapılmıştır. Vakfiyesi 1882’de hazırlanmıştır. Bu Bektaşi dergâhı 15 dönümlük arazi içerisinde iki kattan oluşan bir yapıdır. Tekkedeki mezar taşları oniki dilimli(terkli) “Hüseyni taclı” olarak Bektaşiliği yansıtırlar. Dergâhın mezarlığında birçok Bektaşi dervişi yatmaktadır.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Baba Haziresi İzmir Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yol üzerinde Yağhaneler bölümünde Sabitbey Camii bahçesindedir. Burası Vakıf kayıtlarında “Karadutlu Dergâhı” adıyla anılan bir tekkenin Haziresidir. Kadın erkek çocuk toplam yirmi dört kabir vardır. Dikkat çeken nokta mezar taşlarının üstünde Hüve l baki (o kalıcıdır, kalıcı olan yalnız Allah cc dir ) ifadesinin yerine Hu Dost ifadesinin( o dosttur, dost olan yalnız Allah cc dir ) yazılı olmasıdır. Sadece Hazirede bulunan Uşşakiye tarikatına mensup Asithaneli Süleyman Efendin oğlu Mir rıza ile Halkalıdan Rıza efendinin çocuğu Haydarın mezar taşlarında “Hüve- l Hayyul Baki “yazılıdır.
Dergâhın kurucusu Şemseddin Babanın Mezar Taşında ise;
“Hüvel Hayyü’llezi la yemut
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
Şemsi baba dergâhının 1910-1920 lerdeki durumu hakkında A.Şehabbetin Ege Eski İzmir’den Anılar adlı kitabında şöyle anlatıyor “Bozyaka’da yakınımızda bir tekke vardı tekke binaları yüksek duvarlarla çevrilmiş idi tekkenin demir kapısı ve tekkenin pencereleri daima kapalı dururdu… Tekkenin geniş bahçeleri, zeytinlikleri ve bağları vardı. Tekkenin Kara Fatma Dağı (bugünkü Yeşilyurt semtinin kuzey yamaçları) yolu üzerinde ikinci bir kapısı vardı bağ ve bahçelere girişleri bu kapılardan yaparlardı...”
Mir Rızanın Mezar Taşında da Şunlar yazılıdır;
Hüve l Hayyul Baki sene 1300
Asithaneli Süleyman efendinin
Mahdumu zişanıydı Mir Rıza
Tarik-i Uşakkiyeye mensup idi
Hüsameddin Pir de kılmıştı iktida
Aşk ve Şevk ile bu yolda hâsılı
Ömrünü geçirdi etti can feda
Dar-ı Ukbada olan bu şefi
Seyyidül kevneyn-i şah-ı enbiya
Lafz-i tarihini hatif didi
Eyledi üç yüz de fevt Mir Rıza
Ruhuna Fatiha
Labels:
ŞEMSİ BABA HAZRETLERİ - İZMİR
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Hıdır Dede Türbesi - ( Seferihisar )izmir
İzmir ili, Seferihisar ilçesi, Tepecik mahallesi, Hıdırlık cami arkasındadır. Hıdırlık cami banisi olup, Seferihisar ve cevresinin alınması ve müslümanlaşmasında ismi geçen HIDIR BEY olduğu söylenmektedir. Türbe açık türbe olup, etrafı demir perdelikle çevrelenmiştir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
MELİKGAZİ TÜRBESİ ..tokat ..niksar
Melikgazi Türbesi Tokat ili Niksar ilçesinde bulunmaktadır. Niksar'ın fatihi Danişmendliler'in kurucusu olan Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi olmuştur. Danişmend Gazifetihten sonra Niksar'ı sahil Rumlarına karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Melik Gazi Türbesi Kayapaşa mahallesinde ziyaret edilmektedir.
Halk arasında “Melik Gazi Türbesi” adıyla bilinen türbe bir Danişmendli eseridir.
Danişmendli Devleti’nin kurucusu Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi (Ölümü: H.498-M.1105)’ye ait olan türbe 12. yüzyılın ortalarında torunu Nizamettin Yağıbasan (1143–1164) tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde 15. yüzyıl ortalarında bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir.
Bir hanedan ve devlet kurucusu olan Melik Danişmend Gazi; gazaları ve İslâmiyet’e hizmetleri dolayısıyla Anadolu Türkleri arasında bir millî kahraman ve velî kimliği kazanmış, türbesi asırlarca ziyaretgâh haline gelmiştir.
Türbenin bulunduğu Melik Gazi Mezarlığı; Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kümbetler, türbeler ve tarihi mezarların yoğun olduğu, çevreden toplanan mezar taşları ve kitabelerle düzenlenmiş bir açık hava müzesi görünümündedir.
Halk arasında “Melik Gazi Türbesi” adıyla bilinen türbe bir Danişmendli eseridir.
Danişmendli Devleti’nin kurucusu Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi (Ölümü: H.498-M.1105)’ye ait olan türbe 12. yüzyılın ortalarında torunu Nizamettin Yağıbasan (1143–1164) tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde 15. yüzyıl ortalarında bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir.
Bir hanedan ve devlet kurucusu olan Melik Danişmend Gazi; gazaları ve İslâmiyet’e hizmetleri dolayısıyla Anadolu Türkleri arasında bir millî kahraman ve velî kimliği kazanmış, türbesi asırlarca ziyaretgâh haline gelmiştir.
Türbenin bulunduğu Melik Gazi Mezarlığı; Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kümbetler, türbeler ve tarihi mezarların yoğun olduğu, çevreden toplanan mezar taşları ve kitabelerle düzenlenmiş bir açık hava müzesi görünümündedir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)