KARIŞIK

12 Temmuz 2016 Salı

TELLİ BABA TÜRBESİ ..İSTABUL

İstanbul Sarıyer’de bulunan Telli Baba Türbesi, en çok bilinen türbelerden biridir. Rivayete göre asıl adı İmam Abdullah Efendi olan Telli Baba, Fatih Sultan Mehmet devrinde orduda tabur imamı iken şehit oldu. 80 yıl önce hastalıklı bir genç kızın onu rüyasında görmesiyle birlikte mezarı ortaya çıkarıldı. Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz'da Yuşa, Beşiktaş'ta Yahya Efendi ile birlikte boğazın dört bekçisinden biri olduğuna inanılıyor. Türbenin ziyaretçileri arasında kadınlar büyük bir yer tutuyor. Özellikle evlenmek isteyen genç kızlar, Cuma günleri türbenin yolunu tutuyor. Kimi İyi bir kısmet, kimi de evliliğinin mutlu geçmesi için türbede dilekte bulunuyor. Türbede önce bırakılmış olan gelin duvaklarından tel alıp hayırlı bir kısmet için dua eden ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması halinde ise bu kez hem duvaklarından tel bırakıyor. 

9 Temmuz 2016 Cumartesi

HACET DEDE...MANİSA


Hacet Dede Türbesi Manisa'da bulunan Hacet Dede Türbesi'ne genellikle Hıdırellez zamanında gidilir.

Kısmetinin açılmasını isteyenler türbenin yanındaki tahtay yüzük resmi çizerler. Hacet Dede'ye horoz adağı yapanlar perşembe akşamı türbeye gidip horozu kurban ederler.
Hacı Bayram Veli Türbesi 

Hacı Bayram Veli Türbesi Ankara'da bulunan Hacı Bayram Veli Türbesi'nin minaresini ev anahtarı ile kurcalarsanız eviniz, araba anahtarı ile kurcalarsanız arabanız olur.
EYÜP SULTAN..

Hangi türbeden ne istiyorlar 5.resim

Sünnet olacak çocuk Eyüp Sultan Türbesi'ne götürülür.
YEDİ KIZLAR ..MANİSA



Kimileri kızlarına ve oğullarına hayırlı bir kısmet için kimileri borcunu ödeyebilmek için kimileri ise evliliğini kurtarabilmek için türbelere gidiyor. İşte o türbeler...Yedi Kızlar TürbesiManisa'da bulunan Yedi Kızlar Türbesi'ne gidilip adak adanır ve hayırlı bir kısmet istenir.

Aydede (Kırk Fenerliler) Türbesi


















Türbe, Fatih’in emirlerinden Balıkesir’de medfun bulunan Zağnos Mehmed Paşa’nın oğlu Hamza Bey’e aittir. Mezar taşında daha önce bulunan, fakat Yunan işgalinde kırılan hilal sebebiyle “Aydede” adıyla meşhur olmuştur.55 Daha önce burada bulunan dergâhın şeyhlerinin Ramazan Ayında Emir Sultan’a veya Ulu Cami’ye fenerleri ile teravih namazına gittikleri için “Kırk Fenerliler” de denilmektedir. Mezar taşındaki kırık hilalin bulunduğu yere mum dikilip istekte bulunulmakta; aynı yere dilek için taş yapıştırmaya çalışılmakta; çeşitli sebeplerle sınava girecek kimseler, sınavlarda kullanacakları kalemleri mezar taşına sürmektedirler. Cami haziresinde Aydede’nin yakınında bazı mezarlar da bulunmaktadır. Ev, araba, çocuk sahibi olmak gibi istekleri olanlar, istedikleri şeyin şekillerini bazı kâğıtlara çizip bu mezarların bulunduğu yere bırakmaktadırlar. Bazı ziyaretçiler, Aydede’nin rüyalarına girerek kendilerine tarif ettiği otlarla şifa bulduklarını söylemektedirler. Çocuğu olmayan kadınlar da, Aydede’ye adakta bulunup da çocuk sahibi olurlarsa buradaki camide mevlit okutmaktadırlar. Bu inanış, eski Türklerde
çocukları koruma görevini ve üremeyi sağlama işini Umay’a (çocukların koruyucusu) verme inancının İslâmileşmiş şekli gibi görünmekte olup muhtemelen Umay’ın yerini bazı yatırlar almış ve çocukların koruyuculuğu da bu şekilde devam ettirilmiştir.56 Keza yaygın inanışa göre, çocuk sahibi olmak isteyen analar, ata mezarlarını, evliya türbelerini ziyaret edip onlara adak adar, dilek diler ve kendilerinden himmet beklerlerdi. Aynı şekilde mukaddes kabul edilen ağaçlara, ata mezarlarına, kam mezarlarına çaput bağlayarak, saçı ve kurban sunarak çocuk dilemek ve yardım istemek eski Türkler arasında yaygın bir inançtı. Yine eski Türklerden çocuk sahibi olmak isteyenler Tanrı’nın rızasını kazanmak için açları doyurur, çıplakları giydirir ve ağzı dualı kişilerin dualarını talep ederlerdi. Dede Korkut boylarında da bu inancın örneklerine rastlanmaktadır. Oğuz beyleri, göğe el açıp yüz tutarak alkış tuttuklarında, Tanrı’nın dileklerini geri çevirmeyeceğine ve çocuğu olmayanların bu şekilde dileklerinin yerine geleceğine inanıyorlardı. Bazı destanlarda da çocuk sahibi olmak isteyenlerin kutlu pınar başlarında, ata mezarlarında yatmalarının gerektiği vurgulanmıştır. Buna benzer adak, dilek ve ziyaret yerlerine Bursa’da da rastlanmaktadır. İslâmî anlayışta benimsenen “hayır duası” kazanmak da çocuk sahibi olmak için önemli bir unsur olarak görülmektedir.58 Ayrıca, Bursa’da evlendikten sonra mutlaka çocuk sahibi olmak isteyen genç ve orta yaşlı kadınlar, çevrelerinden duyduklarına da inanarak, samimi bir dilek ile velilerin himmetine başvurmuşlar, iyi netice aldıklarına inandıkları bu alışkanlıklarını asırlar boyu devam ettirmişlerdir.
HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ ..tokat ..zile




Tokat'ın Zile ilçesinin dört kilometre güneybatısında, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunan Hüseyin Gazi Türbesi'ni genellikle çocuğu olmayan kadınlar ve evlenemeyen kızlar ziyaret ediyor, adakta bulunuyor. Ziyarete arataşa dönüşür ve tarlayı mercimek taşı kaplar. Hüseyin Gazi Türbesi'nin içinde bulunduğu tarla, mercimek büyüklüğünde taşlarla kaplıdır. Hüseyin Gazi'nin hemen yanı başında bulunan iki mezardan birinin Güllü'nün diğerinin de bebeğinin mezarları olduğu söylenir. Ziyarete giden ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, bu tarladan yedi tane mercimek taşı alıp yastıklarının altına bırakırlar. Yedi gün sonra bu taşları tarlaya serperek, çocuk için dilek dilerler. Çocukları olunca da kurban keserler.lıksız yedi perşembe gidildiğinde, dileklerin kabul olacağına inanılıyor. Efsaneye göre, hastalanan bebeğini tedavi ettirmek için üvey babasının Hüseyin Gazi Tepesi'nde bulunan mercimek tarlasında çalışan Güllü, buna rağmen, bebeğini kaybeder. Bu sırada yatırdan "Mercimeğin taş ola, mercimeğin taş ola!" diye bir ses duyulur. Tarladaki bütün mercimekler tıpkı yeşil mercimek şeklinde birer 

6 Temmuz 2016 Çarşamba


HZ. FATIMA ZEHRA ALEYHİSSELÂMIN KABRİ 


Bir birçok Müslüman kardeşimiz, Hz. Fatıma aleyhisselâm annemizin kabrinin nerede olduğunu bilmediği gibi, çok bilmiş geçinenlerde bilgi kirliliği yüzünden  “yeri tam belli değildir” diyerek geçiştirmektedirler. Bu durumun ortaya çıkmasında Suud yönetiminin Vahhabî olup kabirlere karşı farklı tutumları veya sünnî ve şiâ kaynaklarının bir noktada birleşmemeleri ihtilafların oluşmasına zemin hazırlamıştır, denilebilir. Rivayetlerde, Annemizin kabrinin yeri hakkında üç yerden biri üzerinde durulur.
a)    Hz. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin kabrinin kenarında.
b)    Cennet’ül  Bakî Kabristanında.
C)  Mescid’un- Nebi’de; Hz. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin kabri ile minberi arasında.
Yukarıda mekanlar, kabrin bulunduğu yerler olarak bahsedilse de; taassuptan, mezhebi kaygılardan uzak ve objektif tarafıyla Evliya Çelebi,  “Seyehatnâme”si (1671-1672) ndeki yıllarına ait Hicaz Seferi ile ilgili malumatlarını kayda geçerken  açık bir şekilde konu başlığı altında Hz. Fatıma aleyhisselâm annemizin kabr-i saadetinin durumu beyan etmiştir. Tarihi içerikleri ile faydalı bir kaynak olarak kabul edilen “Seyahatnâme” göz ardı edemeyeceğimiz bir kitaptır. Evliya Çelebi 1671 yılındaki Hz. Fatıma aleyhisselâm validemizin kabrinin, bilginin ve durumun gerçeğini beyan etmiştir. Bu nedenle günümüz hacılarının bu bilgi ile aydınlatılması üzerimize bir borçtur.
Orijinal dili ile “Seyahatnâme”de konu şu şekilde geçmektedir.

ZİYARETİ HAZRETİ FATIMATÜZ ZEHRA VE BİNT RESALETPENÂH

Bunlar dahi Hazreti Resaletpenâhın kubbesi sahası dâhilinde başka şebeke içindedir Amma şebekelerinin kıble canibi Resulü Hudanın şebekesine muttasıldır. Amma kendüleri Hazreti Resul gibi cibinlik içinde değildir Zer enderzere müstagrak sandukları ile aşikardır Bu  mahalle dahi âdâb ile gelüb bu duayı okuya
السلام عليك يا فاطمة الزهرى
diyüb şefaatlerin reca iderek ruhu şerifleriyçün fatiha (i) şerif tilâvet olunur.
Bu Medine şehri icre bir kız vücude gelse bu merakadi Fatımeye getiriib bir saat mikdarı dururlar ve Hazreti Fatımanın mevlûdu şerifler (i) sene nübüvve Mekkede vücude gelmişlerdir Müddeti ömrü azizleri sene cümle sâdâtı kiramın silsileleri bunlara müntehi olur.  (s.634)
Bu bilgiye ek olarak (s.637) Evliya Çelebi cibinliği izah ederken şu notu tekrar düşmüştür.
[Hazreti Eba Bekir dahi ol cibinliğin içinde Hazretin mübarek uylukları sağında ol beraberlikde siyah kâbe örtüsü ile puşide sanduka içinde Hazreti Omer ibnül Hattab asude­dirler. Bu kubbei âlide bunlardan kimesne medfun değildir. Hazreti Fatıma bu kubbeden hariç sahasında medfundur. Ve bu cibinlik ile taşra demir şebeke mabeyni üç adım vasi bir yerdir Ve seraperdenin canibi erbaası devir olunur bir yerdir.]
Bu meselenin acıklı tarafı Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin biricik kızının kabir yeri hakkındaki bu bilgilerden birçok hacı kardeşimizin gafil veya şüphe ile hareket etmeleridir. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemi ziyaret ederken, Efendimizin şebekesinin güney tarafında Hz. Fatıma aleyhisselâm annemizi ziyaret etmeyi unutmamalı ve dostları uyandırmalıyız.
İhramcızâde İsmail Hakkı
Kaynak:
Evliya Çelebi Seyahatnamesi Anadolu, Suriye, Hicaz (1671-1672) (Dokuzuncu Cilt) 1935 İstanbul Devlet Matbaası

Günümüz Türkçesiyle

RASÛLÜ EKREM’İN KIZI HAZRETİ FÂTIMAT’ÜZ-ZEHRÂ

Bunlar da, Rasûlü Ekrem’in kubbesi altında, başka kafes içindedirler. Buraya da edeple girip “Esselâmu aleyki yâ Fâtımat’üz-Zehrâ, yâ binti Rasûlallah..” deyip şefaatleri için Fâtiha okunur. Medine’de bir kız çocuğu doğsa buraya getirip bir saat kadar dururlar. Sâdât-ı kirâmın hepsinin silsilesi bunlara ulaşır.

RAVZA-İ MUTAHHARE KUBBESİNİN İÇİ

Velinimetimiz Hüseyin Paşa ile Rasûlüllah’ın kubbesi içine girdiğimizi beyan eder.
Evvela temiz, helal elbiseler giyip, devamlı salâvâtı şerife getirmek gerek. Şeyhül- harem, 12 tavaşi ile, ellerinde buhurdanlar, gülapdanlar, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin kafesi önüne gelirler. Evvela Şeyhülharem, paşanın kemerine bir beyaz futa kuşatıp, eline bir süpürge verir. Hakir ile birlikte yedi adam olduk. Herkesin elinde birer süpürge vardır. Padişahın vekili Şeyhülharemdir. O da eline bir süpürge alır. Kafesin kapısı açılır. 12 harem ağası içeri girip kapıyı kaparlar ve hiç kimseyi içeri koymazlar. “Ya Rasûlallah’ın kızı” diye içeri girerler.Çünkü Hazreti Fâtıma’nın kabrine, Rasûlü Ekrem’in mübarek kabrinin yanından girilir.
Paşa ve hakir yeri öpüp, şefaatlerini dileyip, yeri süpürmeye başladık. Onbeş kişi ile Ravza-i Mutahhare’de kaldık. Ama bende can kalmadı. Aşkından mest oldum. Sonra mübârek ruhlarından yardım istedim. Aklım başıma gelip üç kandil yaktım. Bu kubbenin ta ortasında asılı bir cibinlik vardır. Değeri cihan değer, içeri kimse giremez. Çünkü Allah’ın sevgilisi burada yeşil dokuma Kâbe örtülü sanduka içinde yatar. Burada o kadar kıymetli mücevherler, kandiller, şamdanlar vardır ki hesabını Cenâbı Hakk bilir. Senede bir kere hademeleri girip tozlarını alırlar.
Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ömer de bu kubbe içindedir. Hazreti Fâtıma kubbenin dışındadır. Bu cibinlik ile dışarıdaki kafes arası üç adımlık yerdir ve zemini akik, firuze, zeberced, billur, necef gibi en kıymetli taşlarla döşenmiştir. Onun için halı ile örtülü değildir. Kubbe içindeki altıntoplar mücevherler, asılı kandilleri görenin aklı perişan olur. Kubbe içinde bunlara yer kalmayıp yetmiş seksen yere zincirlerle kubbenin köşelerine küme küme asmışlar.. Adam boyunca altın şamdanlar vardır. Ve Rasûlü Ekrem’in önünde örtüye dikili iki parça elmas var ki biri yetmiş kırattır. Allah bilir gece baktım, ışığından kubbe nur gibi idi. Bazı kimseler ışığında ders okurlar. Bu kubbe elli arşın yüksektir. Kubbenin etrafında “Allâhu nûru’s-semâvâti velardı meselü nûrihi kemişkaâin fiha misbâhin” âyeti yazılmıştır. Böylece ziyaret edip dışarıya çıktım.
Kafesin üzerinde “Ellezine yettebiûne’r-Rasûlen nebiyyel ümmiyyillezî yecidûnehu mektuben indehüm fi’t-tevrati ve’l-incil” âyeti yazılıdır.
Ve yine burada “Ve kefâ billahi şehîden” âyeti yazılıdır. Velhasıl gücümüz yettiği kadar yazdık. Gençliğimde 50 senesinde hakir rüyamda müezzinlik edip, mübârek ellerini öpüp buyurdular ki “Şefaati, ziyareti, seyahati Elfâtiha..” Hamdolsun nutukları bu sene husûl buldu.
Şam’dan Müzeyrib Kalesi’ne gelip orada çadırdan onyedi gün çıkamamıştık. Bu onyedi günde yedi hatmi şerif okuyup, birini Vedduhâ, birini Yâsin, bir kaçını İhlâs surelerinde bırakmıştım. Hamdolsun hepsini burada tamamlayıp hediye ettim ve şefaatlerini rica ettim. Hatta hatm-i şerifin birini öğle namazında müezzinler mahfelinde tamamlayıp bahr-i tavil üzere bir duâ ettim ki, bütün hacılar şaşırıp kaldılar. Burada bütün ziyaretlerimiz tamam oldu.
Kaynak:
SEYAHATNAME(Kısaltılmış Versiyon) Evliya Çelebi bin Derviş Mehmet Zillî (1611, İstanbul – 1682, İstanbul) Sadeleştirerek Çevirenler: Tevfik Temelkuran, Necati Aktaş, Mümin Çevik, Eserin Çevirisinden Özetleyen: Sabri Yılmaz, Yeni Şafak, 2006, İstanbul, s. 608-610

Resimler

mescidinebi
 Hücre-i Saadete ait olan bu fotoğraflar ise yine 2010 yılına ait olan son ziyaretten… 2011 yılı boyunca açılmayacağı için Hücre-i Saadetin çekilen son görüntüleridir.
rasc3bclc3bcllah-kabri.jpg
Hücre-i Saadetin Batı (Cennet Bahçesi) tarafından çekilen fotoğraf. İlk kırmızı kare Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin mübarek başının hizasıdır. İkincisi Hazreti Ebubekir Efendimiz ve Hazreti Ömer Efendimizin mübarek başlarını gösteren kırmızı karelerdir.
Hz. Fatıma Kabri
Hazreti Fatıma Annemizin Kabr-i Şerifi
(Zayıf bir rivayete göre Hazreti İsâ aleyhisselâmın kabri olacak denilse de bu bilginin doğruluğunda şüpheler bulunmaktadır. Eğer bu husus hakkında açık bir bilgi olsa idi Evliya Çelebi, “Seyehatnâme”sinde izah buyururdu.)
Hz. Fatıma Kabri2
Hazreti Fatıma annemizin mihrab-ı şerifleri. Hücre-i Saadetten iç arka görüntü.

5 Temmuz 2016 Salı



Altın Kızlar Türbesi..samsun



Lâdik’in 17 kilometre Kuzeybatısında bulunan Çadırkaya Köyü’nün merkezinde yer almaktadır.
Halk arasında “Altın Kızlar Türbesi” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir. Ancak mezar taşlarından türbenin Anadolu Selçuklu döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda yıkılarak doğal taşlarla çevrilmiştir. Türbe içerisinde 2 adet Selçuklu dönemine ait kabir bulunmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Altın Kızlar Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre bölgede yaşayanlar sabah namazı için kalktıklarında türbelerin çevresinde gezen sapsarı saçlı, ay gibi parlak 2 genç kız görmektedir. Türbe’nin etrafında dolaşan sarı saçlı genç kızların birçok kişiye görünmesi nedeniyle yöre halkı burada bulunan türbelere Altın Kızlar Türbesi ismini vermişlerdir. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, çocuğu olmayanlar içinde Allah’ın (c.c)izni ile evlat sahibi olmak umuduyla ziyaret edilmektedir

Asarma Türbesi..asarcık




Asarcık’ın 6 kilometre Güney Batısında yer alan İmamlı Köyü’ne 1 kilometre mesafede bulunmaktadır.
Halk arasında “Asarma” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
Tarihi ve mimari özelliği olmamakla birlikte Türbe; orijinali ahşap iken son yıllarda kâgir olarak yeniden inşa edilmiştir. Çatısı kiremit ile kaplanmış, iç ve dış duvarlar sıvalıdır. Türbeye ait sanduka betonüstü ahşaptan yapılmıştır. Türbenin etrafı ağaçlar ile çevrilidir.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Asarma Türbesi hakkında fazla rivayet bulunmamaktadır. İnsanları hakka davet eden, İslamiyet’i en güzel şekilde yaşayamaya gayret gösteren Allah dostu kardeş oldukları, diğer kardeşlerinin Yeni Ömerli ile Aydın Köy’de metfun bulunduğu rivayetler arasındadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunulmaktadır. Hasta olanlar Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak,evlenecek gençler Allah’tan (c.c.) hayırlı kısmet istemek amacıyla da türbeyi ziyaret etmektedirler.

Şeyh Beğ Türbesi..samsun



Ondokuzmayıs İlçesine 4 kilometre uzaklıktaki Yörükler Beldesi’nde, Kızılırmak Deltası, Kuş Cennetinin kıyısı Fevzi Çakmak mahallesinde bulunmaktadır.
TARİHÇESİ: Halk arasında “Şeyh Beğ ” şeklinde anılan türbenin, kitabesi bulunmamaktadır. Şeyh Beğ 1730-1825 yılları arasında Dağ Köyü’nde yaşamış ve Yörükler beldesinde şehit düşmüştür. Kendisi gibi şehit düşen Hızar,Hüseyin ve Musa adındaki kardeşleri ise Dağ Köyü’nde metfundur.
MİMARİ ÖZELLİĞİ: Türbe; Kızılırmak Deltası, Kuş Cennetinin kıyısındadır. Kâgir inşaat tekniği kullanılmış kubbeli şekilde inşa edilmiş olup, içinde mermerden yapılı sanduka vardır.
RİVAYET: Günlerden bir gün, İstanbul’dan Hopa’ya yük getiren bir gemi, Karadeniz Ereğlisi açıklarında fırtınaya tutulur. Gemi ha battı ha batacak! Mürettebat ve kaptan büyük bir korkuya kapılmış durumda Allah’a dua ederlerken, nur yüzlü, aksakallı, yaşlı bir zat ortaya çıkar. Allah’ın izniyle, tehlikenin geçeceğini, telaşa kapılmalarına gerek olmadığını söyleyerek hem onları teskin eder, hem de onlarla birlikte duada bulunur. Bir süre sonra fırtına geçer, gemi salimen yoluna devam eder.Bu arada gemi kaptanı, kendilerine yardımcı olan yaşlı adama;-“Baba, senin adın ne? Sana kim derler? Evin, yurdun neresi?” diye sorar.İhtiyar;—Benim evim, Samsun –Bafra Yolu üzerinde, Engiz denilen bir yer var. Oradan Balık göllerine giderken Boğaz üzerinde köprü ve mezarlık var. Mezarlıktaki yaşlı dut ağacının hemen yanındaki ev benim evim. Biz 7 kardeşiz” derve ortalıktan kaybolur. Daha sonra “Şeyh Beğ “i rüyasında gören kaptan Samsun’a geldiğinde Engiz’e varırkendisine tarif edilen dut ağacını bulur. Fakat yanında ev falan yoktur. Sadece tek bir mezar vardır. O zaman anlarki, Şeyh Beğ ulu bir zattır. Orda hemen karar vererek mevcut mezar üstüne bugünkü binayı (Türbeyi) yaptırır.Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak için ziyaret edilmektedir.

Tütünsüz Baba..edirne





Edirne – Tütünsüz baba sokakta.  Edirne Teknik ve Endüstri meslek lisesi’nin arkasında
Asıl ismi Ahmed Rıdvani olup II. Beyazıd Han devrinde baş defterdar olarak görev yapmıştır. 1499 yılında vefat eden Tütünsüz Baba‘nın tekkesi günümüze ulaşamamıştır. Bu isimle anılmasının sebebi ;
Ordunun Avrupa içlerinde sefer gittiği günlerdir. Ordu çok acele hareket etmektedir., ordu mola verir, yemeğin hemen yenmesi gerekir. Ancak odun bulunamaz. Çaresiz kalmışlardır. Ordu içinde hal sahibib bir zat , kazanların altına mum koymalarını söyler i Mum koyarlar ve yemekler hemen pişer. Bundan sonra bu zata Tütsüsüz (dumansız) pişirdiği için Tütsüsüz Baba derdeler bugün yanlış olarak Tütünsüz Baba denmektedir. Bu zata savaşta kelle koltukta fütursuzca savaştığı için Fütursuz Baba da denmektedir.





Çanakkale – Gelibolu’da Hallacı mansur türbesinin karşısından bayraklı baba ya doğru değilde şehit nuriye ak sokağa doğru gidiyoruz. sokağa girdikten sonra fener 2 sokağa doğru devam ediyoruz. Sokakta 50 mt yürüdükten sonra sol tarafta bir evin arka bahçesinde

Hoca Hamza mahallesini adını veren kişidir. Yazıcızade çeşmesinin karşı tarafında Feneraltına doğru inen yerde mezarı bulunmaktadır. Mezarı tamir edilirken aslına uygunluğu bozulmuştur. tamirden önce kitabesinde şunlar yazmaktaydı ; Mebni hazel – mescidül şerif el mübareke el Abdülzaif el muhtaç ilellahi Teala Hoca Hamza el-emir fi şehri zilhiccesene fis’a ve semane mie el hicriyye H.809 M.1406.
Mezarı bugün bakımsız bir halde bir Fener 2 sokakta bir evin bahçesindedir.
ZEYNEL ARAP TÜRBESİ..gelibolu




Gelibolu’da Zeynel arap sok no :35. Mütevelli sokak ile zeynel sokağının kesiştiği yerde
Yazıcızade Mehmet efendi nin hocasıdır. Yazmış olduğu ünlü eseri ”Muhammediye” sinin bir bölümünde hocası Zeynel Arap Hazretlerindenn hürmet ve saygıyla bahsederek kendisin eğitimindeki etkisinde bahsetmektedir.
Yazıcızade Mahellesindeki türbesindeki kitabesinde ”Kutbul Arifin yazıcızade Mehmet efendinin hocası Zaynel arap hazretlerinin türbesi şeriflerdir” diye H. 1150 M. 1734 yazılıdır.
TEKKE DEDE TÜRBESİ...BERGAMA








İzmir – Bergama İlçesine 20 km. mesafede bulunan Güneşli köyü yakınlarında
Karasi Bey Bizans’tan Bergama’yı alır. Kozak’a çekilen Bizans ordusu ile Mehmet’ül-İns Kumandasındaki Karasi Bey ordusu Güneşli Yaylasında çatışmaya girerler. Bu çatışmada hayatını kaybeden komutanın türbesi ve askerlerin mezarları burada bulunmaktadır. Güneşli’nin eski Adı Tekke, bu olaylailgili olarak konulmuştur. Fakat halk kendi yaşantısı içinde bir Tekkedere söylencesi üreterek bu mezarı Çoban Dede diye birine mal eder.
Anlatılır ki, Kozak’ta asıl yayla burasıdır.
Ağacı az, otlağı çok, yeri yüksek, kışı sert, yağışı karlı, yazın pınarları buzludur. Yörükler yayla obası olarak buraya geldiklerinde otlak, sulak diye bildikleri bu yer zamanla kurak, çorak oluverir. Kışın karı eksik mi düştü, yazın sıcağı baskın mı çıktı neyse, sıkıntı baş gösterir. İnsanlar düşünüp taşınmaya başlarlar. Hastalık yayılmaya, susuzluktan hayvanlar bayılmaya, ölenler sayılmaya başlayınca Çoban Dedeyi arayıp bulurlar, el aman deyip ayağına kapanırlar. Çoban Dede üç gün bekler, kulağını yere koyar, akşamüzeri güneşi arkasına alıp değneğini savurup atar. Değneğin düştüğü yere koşan yörükler gürül gürül akan bir suyun kaynadığını görünce bayram yaparlar. Dönüp dedeye teşekkür için geldiklerinde onu ölmüş görünce yasa bürünürler.
Bugün dedenin mezarı olduğu yer türbedir. Sarı Dede ismiyle de anılan Tekke Dede ilçeye 25 km. mesafedeki Zeytindağı beldesine iki km. mesafede bulunan bir tepededir. İki kubbeli sağlam bir yapı olup duvar ve kubbeleri gibi pencerelerin de demir parmaklıkları iyi bir işçilikle yapılmıştır. Türbede üç mezar bulunmaktadır. İlkbaharda özellikle dağ köylerinden ziyarete gelen halk burada kurban keser.