26 Mart 2016 Cumartesi
ALEVİLİKTE İKRAR
ALEVİLİKTE İKRAR
Malım ile Canım ile Bu Yoldayım Malım Kurban, Canım Tercüman
Alevi toplumsallığı ikrar yani söz üzerine kurulur.Her bir Alevi can ancak ikrarı ile
toplumun bir parçası olur.Alevi hukukunun yaptırımları da gücünü canın topluma verdiği
ikrardan alır.Yola giren cana yolun emir ve yasaları , toplumsal kurallar bütün incelikleri ile
ifade edilir, anlatılır. Yolun zorluğu dile getirilir.Can bunları bilerek isteyerek yola katılma
iradesini tüm canların önünde beyan eder. Bu irade açıklamasıyla birlikte alevi hukukunun
yaptırımlarının da kendi şahsında işlemesineolur vermiş olur.Alevi hukuku bağlayıcılığını
ikrardan alır.
ALEVİLİKTE FARZLAR VAR MIDIR?
Alevilikte olsun Bektaşilikte olsun farzlar kişinin hangi makamda olduğuna göre
değişir.Fakat yaşamla özdeş olan Alevi ibadetinde, bütün yaşam boyunca uyulması
gereken Oniki Farzda konulmuştur.Bunlar şöyledir :
1- Allah’ı sevmektir. Başkasının hakkına zarar getirmekten korkmaktır.
2- Kimseye haksız söz söylememek,cümle insanlara aynı gözle bakarak bencillik
etmemektir.
3- Yola ,erkana, edep ile bağlı olmak, tüm varlıklara şefkatli ve öğütçü olmaktır.
4- İnsanın yüceliğini tanımak ve ona saygı göstermektir.
5- Tanrı’dan gelene razı olmak ve belalara sabırlı olmaktır.
6- Dünya işlerinin içinde kaybolmamaktır.
7- Her şeye tahammüllü olmaktır.
8- Halktan sakınmaktır.
9- Kanaat ehli olmaktır.Aza kanaat çoğu getirir.
10- Haktan gelen rızk için gam tutmamaktır.
11- Yalnızlık.Halka karışmamak gerekir.
12- Hakka ulaşmaya, O’nunla birleşmeye istekli olmaktır.
Görüldüğü gibi tüm bu farzlar biçime ilişkin değil,öze ilişkindir.Saygı yada
sevginin biçimi anlatılmamış,özde olması gereken varlıkları övülmüş ve farz kılınmıştır.
Labels:
ALEVİLİKTE İKRAR
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Halkalı Dede Türbesi..amasya
Halkalı Dede Türbesi..amasya
Amasya’da Çeribaşı (Sarıbaş) Mahallesi sınırında Halkalı Sokakta bir teras üstünde yer alan türbenin Şadgeldi Paşanın torunlarından 1475 yılında vefat eden Burak Beyin kızı Sâru (Şahruz) Hatun’a ait olduğu kabul edilir. Sadece güney tarafı duvarla örtülü olan yapı baldaken tarzı türbelere girer. Ayaklar, konsollara oturan sivri kemerlerle birleştirilmiş, üzeri bir kubbe ile örtülmüştür. Geniş bir kare kasnağa oturan bu kubbe beton mozaik kaplıdır. Kubbeye içte tromplarla geçilmiştir. İçinde bulunan yere gömülü tek parça mermer sandukanın üzeri yazılıdır. Mezarın baş ve ayak taşlarında da yazılar vardır. Kenarları dört metreye yaklaşan kare planlı yapının orta yerinde bulunan sandukanın kuzeyinde dikdörtgen şeklinde siyaha yakın birbiriyle karşı karşıya duran iki taş üzerinde bulunan halkalar sebebiyle burası Halkalı Evliya diye meşhur olmuştur. Halk arasında Halkalı Dede Türbesi olarak da tanınantürbede sandukanın altındaki mahzende bulunan tabuttaki naaşınbozulmamış olup hafifçe sararmış olduğundan söz edilir. Halk arasında yürümeyen çocukların ayaklarının üç hafta cumartesi günleri taşlar üzerindeki halkalara geçirilmesi durumunda Allah’ın izniyle yürüdükleri inancı hakimdir.
-Evliyalar Şehri Amasya'dan-
-Evliyalar Şehri Amasya'dan-
Labels:
Halkalı Dede Türbesi..amasya,
TÜRBE
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
25 Mart 2016 Cuma
Hacı Bayram-ı Veli Türbesi
Hacı Bayram-ı Veli Türbesi
ANKARA / ALTINDAĞ – Hacı Bayram Mahallesi
Hacı Bayram-ı Veli Türbesi, Ankara İli, Altındağ İlçesi, Hacı Bayram Mahallesi, Hacı Bayram Caddesinde bulunan Hacı Bayram Camisine bitişiktir.
Öncelikle bu büyük ulu kişileri tanıtmak, onların kim olduğu konusunda kelam etmek bizim harcımız değildir. Haklarında yüzlerce araştırma yapılmış, kitaplar yayınlanmış bu kişiler hakkında verebileceğimiz bilgiler, her yerde bulabileceğiniz, rahatça ulaşabileceğiniz ansiklopedik bilgiler olacaktır. Kaynakça bölümünde yayınlamış olduğumuz iki kitap temel referans noktalarıdır. Daha detaylı bilgi almak isteyen, konuyu daha derinlemesine ve ayrıntılarıyla çalışmak isteyenlere bu kitapları tavsiye edebiliriz. Bu kitaplar dahi Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerini tanımamız için ancak bir önsöz olacaktır…
Ankara’nın Solfasol Köyünde doğmuştur. Doğum tarihi kaynaklarda 1350-56 yılları arasında gösterilmektedir. Kesin tarih bilinmemektedir. Asıl adı Numan’dır. Babası Koyunlucalı Ahmetveya Koyunluca Ahmed, annesi Fatma Hanım’dır. Abdal Murad ve Safiyüddin adlı kendisinden küçük iki erkek kardeşi vardır. Babasının çiftçilikle uğraştığı veya hayvancılık yaptığı düşünülmektedir.
Hacı Bayram-ı Veli’nin eğitime çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk eğitimi Yayık Sokakta metfun olan Şey İzzettin tarafından verildiği söylenmektedir. Fakat bu bilgi aradaki 50 yıllık farktan dolayı muhtemelen yanlıştır. Medrese eğitim alan Hacı Bayram-ı Veli gençlik yıllarında Tefsir, Fıkıh, Hadis, Matematik, Felsefe, Arapça, Farsça Edebiyat gibi çeşitli dersleri okumuştur.
Hacı Bayram-ı Veli öğrencilik hayatından sonra Ankara’da Melike Hatun isimli bir hayırseverin yaptırdığı Kara Medrese’de müderrislik yapmıştır. Hacı Bayram-ı Veli zamanın ünlü din bilgini olan Şeyh Hamid-i Veli (Somucu Baba) tarafından Kayseri’ye davet edilir. Bir Halveti şeyhi olan Somuncu Baba ile karşılaşması ilk defa bir kurban bayramı günü olduğu için şeyh kendisine Bayram adını verir. Bugünden sonra Numan ismi yerine Bayram ismini kullanır. Bu ziyaret esnasında Somuncu, Baba Hacı Bayram-ı Veli’ye zahir ilminin ve batın ilminin derecelerini ve geleceğini manevi yolla kendisine göstererek, ikisi arasında bir seçim yapmasını söyler ve kendisini tasavvuf yoluna girmeye, bu yolda öğrencisi olmaya davet eder. Hacı Bayram-ı Veli bu daveti kabul eder ve tasavvuf eğitimine Şeyh Hamid-i Veli yanında başlar.
Kesin tarih bilinmese de Şeyhi ile birlikte 1394 yıllarında Bursa’ya geçerler. Bursa’da Çelebi Sultan Mehmet (Yeşil) Medrese’de müderrislik yapar. Yine Şeyhi ile birlikte 1400 yıllarında Bursa’dan ayrılıp Şam, Mekke ve Medine’ye hac yolculuğuna çıkarlar. 1412 yıllarında döndüklerinde Şeyh Hamid-i Veli yaşlı ve yorgundur. 1412 yılında Akasaray’da vefat eder. Hacı Bayram-ı Veli Ankara’ya döner. Artık kendi adıyla anılan Bayramilik Tarikatının şeyhidir. Ankara’nın merkezinde Ogust (Augustus) Tapınağının yanında 1415 yılında Tekkesini kurar.
Tekkenin ilk imamı ileride damadı olacak olan Eşrefoğlu Rumi’dir. Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin Hocalığı, bilgisiyle Bayramilik Tarikatı hızla yayılacaktır. Alimlerin büyüklerinden olan Akşemsettin Hazretleri de gelip öğrencisi olacaktır. Bayramiliğin ilerlemesi Osmanlı’da tedirginlik yaratır. Yakın zamanda Şeyh Bedreddin olayından ağzı yanan Osmanlı bu tür ilerlemelere kuşkuyla bakacaktır. Sultan II. Murad Han tahta çıkınca, 1421 yılında Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirne’ye çağırır. Öğrencisi Akşemsettin’le birlikte Edirne’ye geçen Hacı Bayram-ı Veli burada padişahı ve yanındakileri etkilemeyi başarır. İhbarın ve dedikoduların boş olduğu anlaşılır. Birkaç kez daha Edirne’ye geçen Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri geride halife olarak Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer’i bırakarak 1430 yılında Ankara’da vefat eder.
Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin üç kız ve beş erkek çocuğu olduğunu biliyoruz. Kızlarından sadece Eşrefoğlu Rumi ile evlenen Hayrunisa’nın ismi bilinmektedir. Oğullarının adları sırasıylaŞeyh Ahmet Baba, Ethem Baba, Baba Sultan, İbrahim ve Ali’dir.
Bilenen halifeleri şöyledir: Selahaddin Bolevi, Seyyid Abdülkadir İsfahani, Bursalı Şeyh Ömer Dede, Şeyh Lütfullah Efendi, Molla Zeyrek, Şeyh Baba Nahhasi Ankaravi, Şair Şeyhi, Akbıyık Meczup Sultan, İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Kemal Halveti, Şeyh Elvan-ı Kirazi, Akşemseddin Hazretleri, Eşrefoğlu Rumi, Yazıcızade Muhammed Efendi, Ahmet Bican, Şeyh Yusuf Hakiki Baba, Şeyh Muslihiddin Halife, Şeyh Ahmed Baba, Bardaklı Baba ve Şeyh İsa Dede'dir.
Hacı Bayram-ı Veli Türbesi |
Hacı Bayram-ı Veli Türbesi |
Hacı Bayram-ı Veli Türbesinin Tavanı |
Hacı Bayram-ı Veli'nin Sandukası |
Kare planlı, kubbeli yapılan türbe, 1429/1430 yıllarında inşa edilmiştir. Çatı kurşun kaplamadır. Türbe Hacı Bayram Camisinin mihrap duvarına bitişik inşa edilmiştir. Türbe yığma ve düz taştan, kiremitten inşa edilmiştir. Türbe içinde Hacı Bayram-ı Veli’ye ait sandukayla birlikte dokuz sanduka daha bulunmaktadır. İkisi oğulları Ethem Baba ve Şeyh Ahmet Baba’ya aittir.
Cami ve türbe Koruma Kurulu Kararıyla 1972 yılında, Hacı Bayram-ı Veli’nin Solfasol Köyünde bulunan doğduğu ve öldüğü ev 1996 yılında, Annesinin türbesi ise 2007 yılında 1. Derece Anıt Eser olarak tescillenmiş ve korumaya alınmıştır.
Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri öncelikle hayır duası için ziyaret edilmektedir. Ayrıca değişik dilekler için de ziyaret edenler vardır.
Kaynakça: Doç. Dr. Ethem Cebecioğlu –Hacı Bayram Veli ve Tasavvuf Anlayışı –Muradiye Kültür Vakfı Yayınları -1994 / Abdülkerim Erdoğan –Ankara’nın Menavi Mimarı Hacı Bayram-ı Veli –Ankara BŞB. Yayınları -2011 / www.hacibayramiveli.com / www.enventer.gov.tr
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Hacı Doğrul Türbesi ANTALYA / AKSEKİ – Yarpuz Beldesi
Hacı Doğrul Türbesi
ANTALYA / AKSEKİ – Yarpuz Beldesi
Hacı Doğrul’un Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin kardeşi olduğu rivayet edilmektedir. Horasan ereni olduğu da söylenmektedir. Türbede ayrıca Yusufi Dede ve Torununun da mezarı vardır. Onlar Yarpuzludur. Yarpuz’un eski ismi Doğrul’dur. Bu adı Hacı Doğrul’dan almış olmalıdır.
Türbe 1988 yılında inşa edilmiştir. Taş duvarlardan inşa edilen türbenin, kubbesi de betondandır.
Bölge halkı tarafından büyük saygı gören Hacı Doğrul değişik dilekler için ziyaret edilmektedir. Yöre halkı her yıl bir kez hayır için pilav günü düzenlemektedir.
Serik İlçesinde Cuma Selası verilirken ilçenin ileri gelenlerine “Bana bir at verin, köyümde Hoca yok, Cuma Namazı kıldıracağım” der. Atı alınca hareket eder. Ardına iki izlemesi için gönderilir. Namaz vaktine iki, üç dakika kala yetişir ve köyünde namazını kıldırır. Aynı yere onu takip edenler iki gün sonra ulaşmıştır. Cuma namazını kim kıldırdı diye sorduklarında Yusufi Dede cevabını alınca, onun evliyadan olduğunu anlamışlardır.
Kaynak: Dr. Yaşar Kalafat –Horasan Eri Olarak Bilinen Anadolu Yatırları –I
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kınalı Türbesi ANTALYA / ELMALI – Eskihisar Mahallesi
Kınalı Türbesi
ANTALYA / ELMALI – Eskihisar Mahallesi
Kınalı Türbesi, Antalya İli, Elmalı İlçesi, Eskihisar (Köyü) Mahallesi Kınalı Mevkiinde yer almaktadır.
Kınalı Türbesi |
Eskihisar Köyü gelenek ve görenekleri bakımından Oğuz/Türkmen boylarından biri tarafından kurulmuş olmalıdır. Köy yakınındaki Kınalı Türbesi 6 Mayıs tarihinde Hıdrellez Törenleri kapsamında köylüler ve çevreden gelenler tarafından topluca ziyaret edilmektedir. Hakkında başka herhangi bir bilgi yoktur.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
23 Mart 2016 Çarşamba
KIZ DEDESİ..balıkesir
KIZ DEDESİ..balıkesir
Yatır Muharrem Hasbi Koray lisesi karşısında bulunmaktadır.Bu mezar Sultan Beyazıt'a hocalık yapmış değerli bir alim olan Hoca Sinan efendiye aittir.1930 lu yıllarında burası garipler mezarlığıydı yakınlarının ziyarete gelen okuma yazması olmayan bir kişi bu türbenin kapısının üzerinde bir ad olmadığını görüp gelişi güzel seçtiği bir mezar taşını bu türbenin üstüne koyar. Bu mezar taşı bir bayana ait olduğu için daha sonraki yıllarda türbe Kız dedesi olarak anılmaya devam eder.
Labels:
KIZ DEDESİ..balıkesir
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
İBRAHİM DEDE..balıkesir
İBRAHİM DEDE..balıkesir
Halk tarafından Allah(CC) kabul edilen İbrahim Dedenin kabri Sındırgı Hisaralan köyünde bulunmaktadır.İbrahim dedeyle ilgili köylüler tarafından anlatılan Menkibesi: Vaktiyle hizmetini yaptığı zengin bir Ağa, hacca gitti ve orada bir gün canı helva istedi Onun bu arzusu İbrahim Dede’ye malum olunca koştu ağanın hanımına.
Halk tarafından Allah(CC) kabul edilen İbrahim Dedenin kabri Sındırgı Hisaralan köyünde bulunmaktadır.İbrahim dedeyle ilgili köylüler tarafından anlatılan Menkibesi: Vaktiyle hizmetini yaptığı zengin bir Ağa, hacca gitti ve orada bir gün canı helva istedi Onun bu arzusu İbrahim Dede’ye malum olunca koştu ağanın hanımına.
- Bir sahan helva yapar mısın?
- Olur, ama ne yapacaksın?
- Birine göndereceğim.
O esnada Ağa, Mekke’de, çadırında namaz kılıyordu. Selam verince, bir sahan helva gördü yanında.Yeni pişmiş, sıcacık.
“Biri bırakmıştır” diye düşündü. Afiyetle yiyip dua etti gönderene.
Ancak sahan yabancı gelmedi ona.“Bu, bizim sahana ne kadar da benziyor” diye geçirdi içinden. Ve hacdan döndü...
Hanımı, eşyaları arasında helva sahanını görünce şaşırdı.
Ve sordu hayretle:
- Bu sahan evdeydi. Sende ne arıyor?
- Evde miydi?
- Evet, ben bununla helva yapıp, İbrahim Dede’ye vermiştim. O günden beri bu sahanı arıyorum.
Ağa da olanları anlatınca bilmece çözüldü.
( İbrahim dedeye hürmeten köyde davul çalınmaz ve köylüleri tarafından yılda iki defa adına hayırlar yapılır)
Labels:
İBRAHİM DEDE..balıkesir
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
KABAKLI BABA TÜRBESİ: balıkesir
KABAKLI BABA TÜRBESİ: balıkesir
Balıkesir merkeze 15 km uzaklıkta kabaklı köyünde bulunmaktadır. Rivayetlere göre hacca giden tarla sahibi hizmetçisine buğday ekmesini söyler ancak bu yerlere kabak eken kişi hac dönüşü buğday ek dediği yerlerde kabak görünce kızar ve kabağa sopayla vurur.kabak kırılır içinden ise buğday çıkar.diğer kabaklardan da çıkınca tarla sahibi bu zatın ermiş olduğunu kabul eder. Bu ermiş zat ölünce mezarıda buraya yapılır.köyün adıda kabaklı köyü olarak kalır.
Bu kişinin 5-6 yüzyıl önce Arabistandan gelme biri olduğuda söylenmektedir.Bundan dolayı Arap dedesi de denmektedir.
Balıkesir merkeze 15 km uzaklıkta kabaklı köyünde bulunmaktadır. Rivayetlere göre hacca giden tarla sahibi hizmetçisine buğday ekmesini söyler ancak bu yerlere kabak eken kişi hac dönüşü buğday ek dediği yerlerde kabak görünce kızar ve kabağa sopayla vurur.kabak kırılır içinden ise buğday çıkar.diğer kabaklardan da çıkınca tarla sahibi bu zatın ermiş olduğunu kabul eder. Bu ermiş zat ölünce mezarıda buraya yapılır.köyün adıda kabaklı köyü olarak kalır.
Bu kişinin 5-6 yüzyıl önce Arabistandan gelme biri olduğuda söylenmektedir.Bundan dolayı Arap dedesi de denmektedir.
Labels:
KABAKLI BABA TÜRBESİ: balıkesir
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
BALLICA SULTAN ..balıkesir
BALLICA SULTAN ..balıkesir
Bu türbeden yatan zat evliyaullahtan Geyikli baba ve hanımı balım sultanır.Bu kişiler Sultan Orhan zamanın da yaşamış Bursa'nın fethinde bulunmuş ve hocasının işaretiyle Balıkesir'e Şimdikiyerine yerleşmiştir.
Labels:
BALLICA SULTAN ..balıkesir
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
PAŞA SULTAN..balıkesir
PAŞA SULTAN..balıkesir
Karesi beyliğinin kuruluş döneminde 1300'lü yıllarda yaşamış Karesi beyinde de hocalığını yaptığı rivayet edilen ilimizin ilk önemli manevi sultanlarındandır. Kabri Aygören Mahallesinde Karaoğlan camisinin yanınındadır
Labels:
PAŞA SULTAN..balıkesir
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
ALEMŞAH KÜMBETİ..sivrihisar
ALEMŞAH KÜMBETİ..sivrihisar
Sivrihisar'da XIV. yüzyıla ait bir türbe.
Kapısı üstündeki Arapça kitabeden analaşıldığına göre, İlhanlı Beyi Sultan Şah için bir mescid ve bir medrese İle birlikate 728 (1327-yılında Melikşah taarafından yaptırılmıştır. Son yıllarda da önemli ölçüde bir tamir görerek harap olmaktan kurtarılmıştır.
Türbenin sekizgen gövdesi muntazam işlenmiş kesme mermer taşlarından yaapılmış, üstü tuğladan yine sekiz dilimli bir piramit külahla örtülmüştür. İki taaraflı merdivenle çıkılan üst mekâna zenagin süslemeli bir niş içine açılmış kapıadan girilir. Bir duvarında mihrap olan bu mekânın altında esas mezar odası bulunmaktadır. Nisbetleri bakımından biraz dar ve geometrik motiflerin hâkim olduğu çerçevelerle sınırlanmıştır. Bu çerçevelerde dal kıvrımları aralarınada hayvan kabartmaları yer almaktadır.
Alemşah Kümbeti Anadolu Selçuklu türbe mimarisinin devamı sayılan bir yapı olmakla beraber, süslemesindeki bazı motifler Orta Asya geleneklerine işaret etmektedir. [394]
Bibliyografya
1) Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir 1960, s. 72;
2) Hamza Gündoğdu, “Sivrihisar Alemşah Kümbetinin Mimarisi, Geometrik ve Plastik Süslemeleri Üzerine”, VD, XVI (1982), s. 135, 142. [395]
Sivrihisar'da XIV. yüzyıla ait bir türbe.
Kapısı üstündeki Arapça kitabeden analaşıldığına göre, İlhanlı Beyi Sultan Şah için bir mescid ve bir medrese İle birlikate 728 (1327-yılında Melikşah taarafından yaptırılmıştır. Son yıllarda da önemli ölçüde bir tamir görerek harap olmaktan kurtarılmıştır.
Türbenin sekizgen gövdesi muntazam işlenmiş kesme mermer taşlarından yaapılmış, üstü tuğladan yine sekiz dilimli bir piramit külahla örtülmüştür. İki taaraflı merdivenle çıkılan üst mekâna zenagin süslemeli bir niş içine açılmış kapıadan girilir. Bir duvarında mihrap olan bu mekânın altında esas mezar odası bulunmaktadır. Nisbetleri bakımından biraz dar ve geometrik motiflerin hâkim olduğu çerçevelerle sınırlanmıştır. Bu çerçevelerde dal kıvrımları aralarınada hayvan kabartmaları yer almaktadır.
Alemşah Kümbeti Anadolu Selçuklu türbe mimarisinin devamı sayılan bir yapı olmakla beraber, süslemesindeki bazı motifler Orta Asya geleneklerine işaret etmektedir. [394]
Bibliyografya
1) Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir 1960, s. 72;
2) Hamza Gündoğdu, “Sivrihisar Alemşah Kümbetinin Mimarisi, Geometrik ve Plastik Süslemeleri Üzerine”, VD, XVI (1982), s. 135, 142. [395]
Labels:
ALEMŞAH KÜMBETİ..sivrihisar
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
ÖMER HAYYAM.iran
ÖMER HAYYAM.iran
Astronomi ve matematik âlimi, şâir. İsmi, Ömer bin İbrâhim’dir. Künyesi Ebü’l-Feth olup, lakabı Gıyâsüddîn’dir. Şiirlerinde Hayyam (çadırcı) mahlasını kullandığı için, bu mahlas ile meşhûr oldu. 1044-1132 (H. 436-517) seneleri arasında yaşadı. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Önce Nasîrüddîn Şeyh Muhammed Mansûr’dan, daha sonra meşhûr âlim ve hekim Muvaffaküddîn Abdüllatîf ibni Lubad ile matematikçi Hâce Ali’den ilim öğrendi. Hayyam, Nizâm-ül-mülk ve Hasen Sabbâh’ın aynı hocadan ders aldığı da rivayet edilmektedir (Bkz. Nizâm-ül-mülk, Hasen Sabbâh).
Ömer Hayyam, Selçuklu sultânı Melikşâh’ın ve Karahanlı sultânı Şemsül-Mülûk’un iltifatına kavuştu. Çalışmalarında Nihavendi, Mahanî, Mervezî, Sabit bin Kurra, Ebü’l-Kâmil Suca’, Bettânî, Neyrîzî, Ebü’l-Vefâ, İbn-i Yûnus, İbn-i Heysem, Bîrûnî ve İbn-i Sînâ gibi İslâm âleminde yetişmiş fen âlimlerinin eserlerinden faydalandı. Uzun bir ömür süren Ömer Hayyam, 1132 senesinde Nişâbûr’da öldü. Kabri bu şehrin Hira mezarlığındadır.
Ömer Hayyam, matematik alanında yaptığı çalışmalar ile meşhûr oldu. Cebirde ikinci dereceden denklemlerin geometrik ve cebirsel çözümleriyle, üçüncü dereceden denklemlerin geniş bir tasnifini yapmıştır. Bu tasnif, o zamana kadar yapılmamıştı. Üç kökü pozitif olan bir üçüncü derece denkleminin üç kökünü tâyin etmiştir. Bugünkü cebir ile matematik analizde seri ve dizi konusunda yeni bir uygulama alanı olan; formülünü ortaya koymuştur. Bu formül, zamanımız cebir kitaplarında Binom formülü veya Nevvton formülü otarak bildirilmektedir. Bu formülün terimlerin açılımlarının katsayılarını pratik olarak veren;
(a + b)° 1
(a + b)1 1 1
(a + b)2 1 2 1
(a + b)3 1331
(a + b)4 14641
(a + b)5 15101051
(a + b)6 16 15 20 15 61
(a + b)7 1 7 21 35 35 21 7 1
bu tablo bugün aritmetik üçgen veya Paskal Üçgeni adını almaktadır. Bu tablo da Hayyam’a ait bir keşiftir. Binom formülü ve aritmetik üçgeni, matematik târihinde ilk defa Ömer Hayyam tarafından ortaya konduysa da, ondan asırlar sonra yaşamış batılı ilim adamları bunlara sâhib çıkarak kendi buluşlarıymış gibi ilim dünyâsına açıklamışlardır.
Ömer Hayyam, denklemler üzerinde çok önemli çalışmalar yapmıştır. Birçok cebir denklemlerinin çözümünü, geometrik olarak açıklamıştır. Kübik denklemlerin kısmî çözüm şekillerini sistematik bir şekilde tarif ve tasnif etmiştir. Hayyam, Fransız Matematikçi Descardes’dan ortalama altı asır önce, analitik geometrinin Harezmî’den sonra ikinci önderidir. Bu denklemleri; x3 + b2x = b2c denklemini, x = by ve y2 = x(c-x) koniklerinin kesiştirilmesiyle;
x3 + ax2 + bx2 = b2c denklemini de, x2 = (x + a). (c-x) ve x (b+x) = bc eğrilerinin kestirilmesiyle çözmüştür.
Bugün matematikte önemli bir yer tutan, on yedinci asır Fransız matematikçisi Pierre Fermat’ın adına atfen, Fermat Teoremi’nin özel bir durumu olan x3+y3 = 23 denkleminin tam sayılarla çözülemiyeceğini, büyük bir ustalıkla Fermat’tan beş buçuk asır önce göstermiştir. Bu konudaki çalışmaları kendinden sonra gelen matematikçiler tarafından temel kural olarak kabul edilmiştir.
Ömer Hayyam’ın geometrideki çalışması, Oklid elemanları üzerine yaptığı araştırmayı ihtiva etmektedir. Oklid’in yaptığı çalışmaları geliştirmiş, genişletmiş ve mükemmel bir hâle getirmiştir. Bugünkü cebirsel geometriye ilk adımı atanlardan birisidir. Ömer Hayyam’ın matematikdeki şöhreti, özellikle üçüncü dereceden denklemleri mükemmel bir surette tasnif etmesinden ve bunları sistematik olarak çözmüş olmasından ileri gelmektedir. Her ne kadar onun çözüm metodları Harezmî’ninki gibi geometrik görüşlere dayanıyorsa da, Hayyam’ın cebirinde her şeyden önce, şu yön kayda şayandır. Hayyam kullandığı denklemlerin hepsinde, nümerik veya cebirsel çözümleri geometrik metodlara bağlamakla bu işi kânunlaştırdı. Üçüncü dereceden denklem tipleriyle dördüncü dereceden bâzı denklemlerin özellikle Ebü’l-Vefâ tarafından çözümüne başlanılmış olan x4 + ax3 = b tipindeki denklemi çözmeye muvaffak oldu.
Ömer Hayyam, matematiğin yanında astronomi ilmi ile de meşgul olmuştur. Nizâm-ül-mülk’ün yardımı ile Nişâbûr” da eski bir astrolojik rasad kulesinde rasadlar yapmıştır. Daha sonra 1074 senesinde Bağdâd Dâr-ür-Rasad’ına müdür tâyin edilerek Zîc-i Melikşâh’ı hazırlamakla görevlendirildi. Bir süre sonra tekrar Nişâbûr’a dönen Hayyam, Sultan Melikşâh tarafından Fars takviminin ıslâhına me’mûr edildi. Hayyam, bunun üzerine Melikşâhî veya Celâlî takvimi adı ile anılan güneş takvimini hazırladı. Bu takvimde hatâ, 5000 senede takriben bir gündür. Zîyc-i Melikşâh’ı Batlemyüs’ün astronomik tablolarını esas alarak hazırlamıştır. Bu cetveller adlarıyla birlikte yüz yıldızın enlem ve boylamını ihtiva eder.
Doğu dünyâsında Ömer Hayyam, ilmî cephesinden daha çok rubâîleri ile meşhûr olmuştur. Kolay anlaşılır, akıcı ve açık bir üslûbla bu türün en güzel örneklerini vermiştir. Rubâîlerindeki bütün mısra’lar, kelimeler ve kâfiyeler ölçülü, çok kuvvetlidir. Dünyâ ve insan hayâtını konu alan yaklaşık iki yüze yakın rubaisinde; geçici ve fâni olan (ölüm bulunan) dünyâdan azamî seviyede zevk almak gerekir görüşünü ileri sürmektedir. Ahıret hayâtından habersizmiş gibi görünerek eğlence, aşk ve şarap konularına ağırlık vermekte, kendisini bunlarla teselli etmeğe çalışmaktadır. Ömer Hayyam için gerçek olan, yaşanan ve ele geçendir. Alamut kalesini işgal ederek bir eşkıya devleti kurmuş olan Hasan Sabbah’ın etkisinde kalmış ve onun yoluna girmiştir. Bu dünyânın ötesinde ikinci bir dünyâ olduğuna ve öldükten sonra dirilmeye inanmaz. En mühim ölçünün bütün felsefeciler gibi akıl olduğuna inanır. Gerçeğe ancak akıl yoluyla varılabileceğini zanneder. Bu yüzden şuarâ tezkirelerinde rubailerinin değeri takdir edilmekle beraber, insanların îmânî esaslarını bozan düşünceleri sebebiyle makbul olmadığından bahsedilmektedir.
Ömer Hayyam, astronomi, cebir ve geometri ile ilgili bir çok eser yazmıştır. Bunlardan en önemlisi Fil-berâhin âlâ mesâil-il-Cebr vel-Mukâbele’dir. Aslı elli iki sahîfeden ibaret olan eser muhtevası bakımından beş ana bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm; önsöz, cebirin esas rasyonlarının tarifleri ve denklemlerinden ibarettir. İkinci bölüm; birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözümünü ihtiva eder. Üçüncü bölüm, kübik denklemlerin teşkilinden bahseder. Dördüncü bölüm, paydalarında bilinmiyenin kuvvetleri bulunan kesirli terimli denklemlerin münâkaşasını ihtiva eder. Beşinci bölüm ise, Cebire dâir bâzı ek ilâveler hakkındadır. Eser, 1851 senesinde F.Woepcke tarafından Fransızcaya tercüme edilmiştir. Eserin Leiden, Paris ve india Office kütüphanelerinde yazma nüshaları mevcuttur.
Yazmış olduğu diğer eserlerden bâzıları şunlardır: 1-Risale fi şerhi mâ-eşkele min müsâdereti Kitabı Oklides, 2-Muhtasar fit-tab’iyyat, 3-Risale fî Külliyât-il-vücûd, 4-Risâlet-ül-kevn vet-teklîf, 5-Müşkilât-ül-hisâb, 6-Mîzân-ül-hikme, 7-Levâzım-ül-emkine, 8-Kitâb-üş-şifâ, 9-Risale fi ha el-ihtiyâl li-mârifeti mikdâr-iz-zeheb vel-fîddati fî cismin mürekkebin, 10-Nevruznâme 11-Ravdat-ül-kulûb, 12-Risâle-i vücûdiyye.
Eserlerinin ve rubailerinin hepsi bütün dünyâ dillerine tercüme edilmiştir. Yahya Kemâl de dâhil olmak üzere bir çok şâir ve yazar tarafından rubâîleri nesir ve nazım şeklinde Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Ömer Hayyam’ın geometrideki mantıkî ve derin araştırmaları, cebirdeki kendisinden önce bu ilimlerde büyük gayret gösterenlerin çalışmaları üzerine kaydettiği ilerleme, asırlarca bu ilimlerdeki değişmeyen program olarak kalmıştır.
Labels:
ÖMER HAYYAM.iran
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Alamadan dede türbesi..izmir.
Alamadan dede türbesi
Alamadan dede türbesi ; İzmir – Tire ilçesi, 4 Eylül Mahallesi Alamadan Sokakta küçük bir bahçe içerisindedir
Halveti Melâmi Şeyhi, ünlü Seyyid Sultan Alaeddin’in, mermer antik malzemelerden yapılmış olan türbesi, Tire’de, daha çok Alamadan Dede Türbesi olarak bilinir. Mısır Memlûkları tarafından, önce Mısır’dan, daha sonra da Fatih Sultan Mehmet Han tarafından İstanbul’dan Tire’ye sürgün edilmiş olduğu anlatılan Şeyh Seyyid Alaeddin Sultan’ın, halk indinde ünlü “Önce düşünce temizliği” sözü, hakkında anlatılan menkıbesine konu olur. Ölümünden sonra defin hazırlıkları yapılırken, kendisini yıkayan hocanın, ‘Dede’nin gerekli temizliği sağlığında göstermediğini düşünürken, Alaeddin Sultan’ın teneşirden doğrularak “Hoca Efendi, biz içimizi temizlemekten dışımızı temizlemeye zaman bulamadık“, dediği nakledilir.
Tire yakınında Güzelhisar köylerinden Rûşen köyünde doğmuş olup Ömer Rûşenî hazretlerinin büyük kardeşidir. Anlatıldığına göre, Şeyh Alaeddin, doğduğu köyde büyür. Karamanoğlu karışıklığında Şirvan’a gidip, orada Seyyid Yahyâ hazretlerine talebe olur. Daha sonra hocasının emriyle Anadolu’ya döner. Oradan Rumeli’ye geçer. Edirne’de Sultan Fatih Mehmed Han ile görüşür. Sultan Fâtih ve vezirleri ona talebe olurlar. Daha sonra Sultan Edirne’de Tunca kenarında Şeyh Alaeddin Hazretleri için bir dergâh yaptırır. Rumeli halkını irşâd edip hak yolun bilgilerini öğretmesini ister. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir süre burada kaldıktan sonra memleketi olan Tire’ye gelir ve daha sonra Karaman vilâyetine gider. Larende’de irşâd ile meşgûl olur. Dergâh ve mescidler bina ettirir. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir ara Bursa’ya gelir. O sırada Kaplıca Medresesi Müderrisi Molla Arap, Şeyh Alaeddin Hazretlerinin büyüklüğünü anlayamamış, üstelik sû-i zanda bulunmuştur. Bir gün bir mecliste Şeyh Alaeddin Hazretleri ile bir araya gelir. Aynı sû-i zan hâli içindedir. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir ara Molla Arab’ın yanına yaklaşıp kulağına, “Yâ Allah!” diye seslenir. Alaeddin Hazretleri kimin yüzüne baksa veya kulağına bir şey fısıldasa, o kişi Allah aşkıyla kendinden geçerdi. Molla Arab’ın da hâli öyle olur ve yere düşer. Daha sonra kendine geldiğinde hatâsını anlayıp, Şeyh Alaeddin Hazretlerinden özür diler. Sonra da ona talebe olur. Pek çok kimse Molla Arab’ın bu hâlini görüp tövbe eder ve hak yola girerler.
Alamadan Dede’nin öğrencileri olan Molla Çelebi, Molla Arap, Abdülkerim Efendi, Abdülvehhab Efendi, Karaçelebizade, Derviş Bayezit ve Şeyh İbrahim, Halvetilerin Tire’deki etkisini uzun yıllar sürdüren isimlerdir. Alaeddin Sultan, ünlü Osmanlı Şeyhülislamı Molla Arap takma adlı Şeyhülislam Alaeddin Ali Arabi ile yine, II.Bayezit döneminin ünlü ismi Abdülkerim Efendi’nin hocalarıdır. Yine, Tire’nin Yeniceköy semtindeki Abdülvehhap Mahallesinin, camisinin ve medresesinin banisi Şeyh Abdülkerim’in kardeşi Abdülvehhap Efendi’nin de hocasıdır. Fatih Döneminde Tire’ye sürülmüş ve burada ölmüştür.
Türbe’de 15.yüzyılın ünlü adlarından Alaeddin Sultan (Alaeddin Halveti) yatmaktadır. Kitabesi yoktur. Türbe’de iki mezar vardır. Alaeddin Sultan’ın Tire’de zaviyesi ve vakıfları da bulunmaktadır. Sicil defterlerinde, türbenin 1832 yılında onarıldığı bilgileri yer alır. Türbe, 2005 yılında Tire Belediyesi tarafından yeniden düzenlenmiştir.
Alamadan Dede’nin öğrencileri olan Molla Çelebi, Molla Arap, Abdülkerim Efendi, Abdülvehhab Efendi, Karaçelebizade, Derviş Bayezit ve Şeyh İbrahim, Halvetilerin Tire’deki etkisini uzun yıllar sürdüren isimlerdir. Alaeddin Sultan, ünlü Osmanlı Şeyhülislamı Molla Arap takma adlı Şeyhülislam Alaeddin Ali Arabi ile yine, II.Bayezit döneminin ünlü ismi Abdülkerim Efendi’nin hocalarıdır. Yine, Tire’nin Yeniceköy semtindeki Abdülvehhap Mahallesinin, camisinin ve medresesinin banisi Şeyh Abdülkerim’in kardeşi Abdülvehhap Efendi’nin de hocasıdır. Fatih Döneminde Tire’ye sürülmüş ve burada ölmüştür.
Türbe’de 15.yüzyılın ünlü adlarından Alaeddin Sultan (Alaeddin Halveti) yatmaktadır. Kitabesi yoktur. Türbe’de iki mezar vardır. Alaeddin Sultan’ın Tire’de zaviyesi ve vakıfları da bulunmaktadır. Sicil defterlerinde, türbenin 1832 yılında onarıldığı bilgileri yer alır. Türbe, 2005 yılında Tire Belediyesi tarafından yeniden düzenlenmiştir.
Labels:
Alamadan dede türbesi
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
ŞEMSİ BABA..izmir
ŞEMSİ BABA..izmir
Şemsi Baba Haziresi İzmir Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yol üzerinde Yağhaneler bölümünde Sabit bey Camii bahçesindedir.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin müridlerinden olan Şemsi Baba rumi 1270 miladi 1855 ‘li yıllarda, bağlık ve zeytin bahçeliği olan bu yerde, önceden var olup sonra yıkılan KARADUTLU TEKKESİni yeniden yapmak suretiyle insanlara irşad hizmetlerini anlatmaya ve davet etmeye burada devam etmişlerdir.
Yıllarca sürüp giden bu zikir ve hizmet kervanına katılanların sayısı çoğaldı. Hepsi de tekke müfredatına kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Ömrü vefa edemeyip dar-ı bakaya irtihal edenler (ölenler) derviş ve ermiş tabir edilenler, yine bu tekkenin etrafında defn edilmişlerdir.
Tekke sorumlusu ve pir-i olan ALAADDİN ŞEMSİ ( Şemsi Baba) rumi 1301 miladi 1885 tarihinde vefat edince buraya gömülmüştür. (baştaki yüksek kabir) Bundan sonra burası ŞEMSİ BABA TEKKESİ adını almış ve bir süre ( yaklaşık 25 yıl) rumi 1322 miladi 1906 yılına kadar Şemsi baba Tekkesi olarak devam etmiştir. Bütün hanedanı (hanımı, çocukları, yakınları) buraya defn edilmiştir.
Karadutlu Dergâhı ya da halk arasında bilinen adıyla Şemsi (Şemseddin) Baba Dergâhı Haziresi içinde tespit edilen yirmi dört mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan bazıları kadın ve çocuklara ait olmakla birlikte birçoğu da bu dergâhta yetişen Bektaşi dervişlerine aittir
Yıllarca sürüp giden bu zikir ve hizmet kervanına katılanların sayısı çoğaldı. Hepsi de tekke müfredatına kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Ömrü vefa edemeyip dar-ı bakaya irtihal edenler (ölenler) derviş ve ermiş tabir edilenler, yine bu tekkenin etrafında defn edilmişlerdir.
Tekke sorumlusu ve pir-i olan ALAADDİN ŞEMSİ ( Şemsi Baba) rumi 1301 miladi 1885 tarihinde vefat edince buraya gömülmüştür. (baştaki yüksek kabir) Bundan sonra burası ŞEMSİ BABA TEKKESİ adını almış ve bir süre ( yaklaşık 25 yıl) rumi 1322 miladi 1906 yılına kadar Şemsi baba Tekkesi olarak devam etmiştir. Bütün hanedanı (hanımı, çocukları, yakınları) buraya defn edilmiştir.
Karadutlu Dergâhı ya da halk arasında bilinen adıyla Şemsi (Şemseddin) Baba Dergâhı Haziresi içinde tespit edilen yirmi dört mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan bazıları kadın ve çocuklara ait olmakla birlikte birçoğu da bu dergâhta yetişen Bektaşi dervişlerine aittir
Sayın Prof. Dr. Necmi Ülker’in Karadutlu Dergâhı hakkında yapmış olduğu çalışmadan dergâhın kitabesinin tercümesi :
Yetişti Hacı Bektaş Veli Abdal Musa Sultan,
Seza gördü bu mevkide esasıyle hankabı,
Müridan Sıdk ile gelsün erenlere olsun teslim,
Kul olsun Al-evlada idüb ikar şahan şahı,
Müdavim ola hizmetle bu meydan-ı muhabbedde,
İrişup pir ü irşada tuta erkaniyle rahı,
Zuhüratla gelüp bir er didı şevkiyle tarihin,
Yeniden kıldı bünyad Şemsi Baba iş bu dergâh sene 1281
Yetişti Hacı Bektaş Veli Abdal Musa Sultan,
Seza gördü bu mevkide esasıyle hankabı,
Müridan Sıdk ile gelsün erenlere olsun teslim,
Kul olsun Al-evlada idüb ikar şahan şahı,
Müdavim ola hizmetle bu meydan-ı muhabbedde,
İrişup pir ü irşada tuta erkaniyle rahı,
Zuhüratla gelüp bir er didı şevkiyle tarihin,
Yeniden kıldı bünyad Şemsi Baba iş bu dergâh sene 1281
Dergâhın kurucusu Şemseddin Babanın Mezar Taşında ise;
“Hüvel Hayyü’llezi la yemut
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
Labels:
ŞEMSİ BABA..izmir..türbe
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
İsmail Samani Türbesi
İsmail Samani Türbesi
Halk İsmail mezarı olarak bilinen, bu erken Türbe bazen 943 AD önce Samani hükümdarı tarafından dikilmiştir. Varolan bir vakıf belgesi muhtemelen babası için inşa edildiğini göstermektedir. Üç ceset içinde yalan olsa da, bir ahşap plaket sadece İsmail torunu, Nasr ibn Ahmed ibn İsmail ya da-Said'in Nasr II (ö. 943) tanımlar. Görünüşte ilk yerel Müslüman hanedanı aile mezarlığına, bu popüler isimlendirme ile tutarlı, yapısı gerçekten İsmail kendisini mezar içeriyor olması mümkündür. Küpün dış yüzünden içerlek bir yarım küre kubbe ile örtülüdür hafif konik
küp: pişmiş tuğla yapısı basit bir form açıklanır. Derece belden tuğla dış yüzey dekorasyonu görsel
ilgi sağlar. Geleneksel alçı dekorasyon hareketle, allover dekoratif tuğla kullanımı önemli bir yeniliği temsil eder. Her cephenin yarı ekli dairesel sütunlar sonraki katılmadan, aynıdır. Her cephe içinde Merkezli sepet örgü, çaprazdan set sonunda tuğla oluşan köşelerine koydu tuğla çerçeveli kemerli bir açıklıktır. Sütunlar üzerinde küçük kemerli bir friz minyatür bir çarşı oluşturan kübün üst çevreleyen, köşe küp Yukarıdaki oturup küçük kubbe gibi formlar ile sıçramalı edilir. Bir iç galeri olarak iç üzerinde dış çarşı friz tekrarlar. Kare planlı gelen kubbe iç geçişi kolaylaştırmak için köşe kemerler kullanan bir başka önemli yeniliktir.
Labels:
İsmail Samani Türbesi
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)