KARIŞIK

10 Şubat 2016 Çarşamba

VANLI MEHMED EFENDİ

VANLI MEHMED EFENDİ



Sultan Dördüncü Mehmed devrinin en önemli din adamlarından olup sürgüne yollandığı Bursa-Kestel’de 1685 yılında vefat eden Vânî Mehmed Efendi’nin kendi inşa ettirdiği camideki kabridir. Sekiz-on sene önce bu fotoğrafı çektiğim vakit türbesinde ve haziredeki kitabeler kara boyalı bir el tarafından çalakalem boyanmıştı. İnşallah bu zaman zarfında elden geçirilip yapılan tahribatın izleri silinmiştir. Vani Mehmed Efendi “Türk Tarihi”nde tartışmalı bir kişiliktir. Meziyetleri ile zaaflarının muhasebesini yapmak benim açımdan mümkün değildir. Şu kadarını söylemeliyim ki bu ülkede ulema sınıfında Türk lafını telaffuz ederek Oğuz Kağan’dan bahseden nadir kişilerdendir. Sırf bu özelliği bile başka bir gözle incelenmesini gerektiriyor. Mezar kitabesinin okunuşu şöyledir.
SÜBHANALLAH
Kıdvetü ulemâi’s-sâlihîn
Zübdetü fuzalâi’l-kâmilîn
en-Nâtıku bi’l-Hakk
el-Vâizu li’l-halk
ed-Dâ’î-i ilallah
el-Mültecî-i ilâ civârullah
Muhammedü’l-Vânî Revvahallahü Rûhahu


Fî yevmi’l-Cum’ati
es-Sâlisü aşer
min Zilka’deti’ş-Şerîfe fî
şühûri sittetün
ve tis’ûne ve elf
senetün
1096
[11 Ekim 1685]

Enihan Baba Türbesi Bulgaristan

ENİHAN BABA TÜRBESİ








Erguniye Türbesi - Kütahya

Erguniye Türbesi - Kütahya




Celalettin Ergun Çelebi, Mevlana Celalettin Rumi hazretlerinin oğlu Sultan Veled'in kızı Abide Mutahhare Hatun ile Germiyan beyi Süleyman Şah'tan doğma İlyas Paşa'nın oğlu Çelebi Burhanettin'in oğludur. Hazreti Ergun Kütahya Mevleviliğinin ulularından ve olgunlarından büyük bir zat olup ömrünün ortasında hilafet tacını giyerek Kütahya Mevlevi dergahının postnişini olmuştur.Ergun Çelebinin ölümünde vasiyeti üzerine buraya gömülmüş ve burası Erguniye Türbesi olmuştur. Mevlana torunlarından ve postnişinlerinden 13 kişi gömülmüştür

GELİNCİKANA TÜRBESİ


GELİNCİK ANA

Gelincik Ana / Selçik Köyü

GELİNCİK ANA


   Erenler muhabbet eyler, Anadolu'nun dört bir yanında. Karış karış toprakların sahipleridir onlar. Yaşayan, inanan insanlardır. Kayıp Erenleridir... Horasan Pirleridir... Rum Erenleridir... Evliyalardır, pirler, mürşitlerdir. "Erkek, dişi sorulmaz muhabbetin dilinde" onların. Muhabbet ehlidir, canlarla muhabbetin bağıdır erenler.

   "Bacıyan-ı Rum" erenleri, Anadolu'nun (Rum Elinin) muhabbet ehli kadınlarıdır. Anadolu'da yüzyıllardır var olan, bu toprakları irşad eden erenler, bin bir dondan baş gösterdiler. Sevgiyi, barışı yaydılar yeryüzüne. Güvercin donunda süzülüp geldiler. Aslanları ve ceylanları bir kucakta tuttular bu gönül erenleri.


   Horasan erenlerinden bir "Bacıyan-ı Rum" gelincik donunda gelir mekan tutar, Afyonkarahisar'ın Sandıklı yöresini. Sandıklı'nın şimdi dağılmış, yok olmuş köylerinden olan Sarıcık denilen bir yerde kurmuş dergahını. Sarıcık Köyü, şimdi Selçik Köyü sınırları içerisinde Karadeli denilen bir mevkinin yakınlarında yer almaktadır.


   Gelincik Ana yatırı, Sarıcık'ta kurak bir tarlanın köşe başında, bir yol kenarında, üstünde bir alıç ağacının gölgesinde sessiz sedasız beklemektedir canların niyazını. Gelincik Ana, eski bir Alevi yerleşim yeri olan Sarıcık'ın, Babadağlar denilen erenlerin mekanıyla birlikte, önemli ziyaret yerlerindendir.


   Gelincik AnaSarıcık yöresinde yaşamış bir erendir. Alevi-Bektaşi inancında önemli bir yere sahip olan, ulu kadınlar denilen "Bacıyan-ı Rum" erenlerindendir. Yöre halkının  Gelincik Ana adıyla tanıdığı ve adlandırdığı kişi, Gelincik denilen bir hayvanın kılığında göründüğü hakkında söylenceler vardır. Efsaneden gerçeğe uzanan bu rivayetler halkın dilinde yüzyıllardır söylenmekte, hikayeleri anlatılmaktadır. Günümüze kadar anlatılarak gelmiş olan bu menkıbeler yöre insanının inancından, kültüründen, geleneklerinden izler taşımaktadır.


   Bir ağaç gölgesinde erenler meclisi kurulmuş, üç can hak muhabbeti etmektelermiş. Gelincik Ana burada muhabbet edildiğini sezince birden ağacın üzerinde belirmiş, muhabbetleri dinlemeye koyulmuş. Gelincik Ana, nerede, ne zaman canların toplanıp muhabbet ettiğini hissetse hemen orada belirir, muhabbete katılırmış, orada canların dost meclislerinde bulunurmuş. Kimi anlatanlara göre de Gelincik Ana'nın acı dolu, dertli bir gelin olduğu söylenir. Nerede iç yakan, üzüntülü bir olay olsa allı gelin suretine bürünen Gelincik Ana'nın ah'ı dertlilerin acı ve figan dolu seslerine karışırmış.


   O allı duvaklı dertli gelinde, bir ağacın dalından muhabbetleri dinleyen gelincikte sır içinde sırdır. O sırra erebilenler bu yurtlardan çoktan göçtüler. Yalnız onların bu sırrını bilen, inançlarını yaşatan insanlar varlıklarını sürdürüyorlar. İnançlarını, kültürlerini yaşatmaya devam ediyorlar. Bu inanca sahip çıkan tek bir kişi kalana kadarda yaşatmaya devam edecekler.


   Gelincik Ana'nın sesine kulak verenlerin yüreği hak sevgisiyle dolar. Kırklar meydanındaki muhabbetleri, yüzyıllardır bu topraklarda yapılan cemlerde okunan gülbenkleri, gönülden okunan nefesleri, duvazları, aşkla dönülen semahları gönül gözüyle duyarlar ve görürler. Bu sesi duyarak, bu gerçeği görenlerin, Gelincik donuna bürünen Gelincik Ana'nın yaydığı aydınlığın yürekleri aydınlatmasıdır bizim dileğimiz.



Metin ÖZDEMİR
Serçeşme Dergisi, Ağustos 2014, 12.Sayı



***

Gelincik Ana / Selçik Köyü

Gelincik Ana Ziyareti -I / AFYONKARAHİSAR -Sandıklı -Bekteş-Selçik Köyleri


   Gelincik Ana Türbesinin Yeri: Afyonkarahisar İli, Sandıklı İlçesi Bekteş Köyü ile Selçik Köyü arasında bulunan Karadeli mevkiinde türbesi vardır.


   Gelincik Ana Kimdir: Saracık olarak da adlandırılan ve yöre halkı tarafından ziyaret edilen Gelincik Ana ulu bir kadın veya dertli bir gelin olarak tanımlanmaktadır.Gelincik Ana Gelincik denilen hayvanın kılığına girer ve nerede dini bir sohbet olsa, nereden dertli bir ses duysa uzaktan izlermiş.

   Türbenin Durumu: Üstü açık olan türbenin başında bir alıç ağacı mevcuttur.

   Ziyaret Nedeni: Yöre halkı tarafından ziyaret edilmektedir.

   Menkıbeler:

   1-) Bir gün üç dertli kişi bir alıç ağacının altında dertleşiyorlarmış. Gelincik Ana’da Gelincik donunda ağaca çıkmış bu şahısları dinliyormuş. Bu kişilerin sohbeti uzamış. Gelincik Ana’yı bu sohbet üzmüş ve ağzından kazayla yüksekçe bir “Ahhh!” çıkmış. Sohbettekiler bir bakmışlar alıç üzerinde bir Gelincik onları dinliyor. Şaşırmışlar ve uzun uzun konuşarak Gelinciği aşağı indirmişler. Gelinciğin sırrı ortaya çıkınca orada ölüvermiş.

   2-) Köylüler türbeden zaman zaman sesler geldiğini söylemektedir.     

Kaynakça: Ozan Çulsuz - www.sandikli.biz

Taylan Köken
***

Gelincik Ana / Selçik Köyü

Bambul Dede Türbesi AFYONKARAHİSAR -Çay -Elbiz Deresi

Bambul Dede Türbesi

AFYONKARAHİSAR -Çay -Elbiz Deresi

Bambul Böceği
 Afyonkarahisar İli Çay İlçesinin merkezinde Afyon Yolu üzerinde bulunan Elbiz Deresinin ağzında türbesi vardır.

 Bambul zararlısı yüzünden ziyaret edilen Bambul Dede hakkında elimizde herhangi bir bilgi yoktur.     
Elbiz Deresinin ağzında bulunan ahşap bina içinde iki türbe bulunmaktadır. Bina Bambul Tekkesi olarak anılmaktadır. 

Ziyaret Nedeni: Genellikle çevrede bulunan çiftçiler tarafından ziyaret edilmektedir. Tarlaları Bambul Böceği tarafından istila edilen çiftçiler türbeyi ziyaret ederler. Çiftçiler türbeden aldıkları toprağı tarlalarına serperler. Bu topraktan serpilmiş olan tarlaları Bambul böceğinin terk ettiği söylenmektedir.
Kaynakça: Abdulhalim Durma – Evliyalar Şehri Afyonkarahisar – Amasya -2009 /www.cayilcesi.com 

Tur Ali Türbesi , Çay , Afyonkarahisar

Tur Ali Türbesi 
Çay , Afyonkarahisar

Afyon’dan gelen şosenin ikiye ayrıldığı yerde aralık sokak içinde ahşap ve toprak damlı bir oda içerisinde halkın “Ali Baba”adıyla bildiği türbedir. Yapının mimari değeri yoktur. Odanın ortasındakimerkad üzerinde Selçuk tarzı mermer bir sandukadaki iki satırlık Arapçakitabe şöyledir. “Bismillahirrahmanirrahim”. Küllü men alıyla fan.Sahibi hazet-türbe Tur Ali Bin, “Yusuf nevvere Allahü mezcaahu fi gurrei şehriramazan el mübarek sene selase ve seb’ine ve siddemie”.
   Bu kiyabeden öğrendiğimize göre miladi 1275 yılı Mart ayı başında Yusufoğlu’dur Ali bu türbede gömülmüştür. Çaydaki külliyenin bazısıYusuf Bey’in oğlu pek tabii olan Tur Ali Bey, Cimri Vak’asından iki yılönce ölmüş olması ailenin burada görevli olduğu kanısını vermektedir.Yusuf Bey’in ve babası ve Yakup Bey’in Çay Kadılığı zaimi olduğu vealaybeyi derecesinde bir subaşı olduğu anlaşılmaktadır. İsim benzerliğibakımından Doğuda Akkoyunlu Devletinin kurucusu Karaosman Bey’in dedesi TurAli Bey’i hatıra getirmekte ise de zaman bakımından uzak görünmektedir

9 Şubat 2016 Salı

Yaren Dede Türbesi – Yukarı Kızılca – ( Kemalpaşa )

Yaren Dede Türbesi
 Yukarı Kızılca – ( Kemalpaşa )







Horasan'dan Anadolu'ya İslâmiyeti yaymak için gelen gâzi dervişlerdir. Hayâtı ve hangi devirde yaşadığı hakkında bilgi bulunamayan Yâren Dede'nin kabri, Kemalpaşa’nın Yukarı Kızılca köyünün merkezine çok yakın bir tepededir.
Köyün Alevilerinin Tufan Dede, Sünnilerin Yaren Dede ve Pelit Dede tarafından korunduğu, her yıl aşure ve Hıdırellez şenlikleri Tufan Dede mesire alanında yapıldığı söylenmektedir

imam baba.. aydın

  İMÂM BABA

Ne zaman yaşadığı bilinmeyen ve bölge halkı tarafından kışın yolların kapanmasıyla yalnızca yaz aylarında ziyâret edilebilen İmâm Baba'nın kabri, Aydın'ın Konuklu Köyü'nde Madran Dağının tepesindedir.

Süleyman Şah Türbesi..suriye

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, şubat sayısında Suriye toprakları içinde kalan Süleyman Şah'ın mezarına dair önemli bilgilere yer verdi. Araştırmacı yazar Ertuğrul Özbilen'in kaleme aldığı 'Suriye'deki Türkiye Toprağı' başlığıyla verilen makalede Süleyman Şah, türbesi ve başka bir ülkenin toprağının vatan toprağı yapacak kadar önemli hususiyetleri ele alındı.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Ca'ber Kalesi ile birlikte Suriye'nin sınırları içinde kalan ve Fransa'nın mandasına verilen Süleyman Şah Türbesi ve civarı, Fransa ile yapılan anlaşma gereğince 1921 yılında Türkiye toprağı olarak kabul edildi. Şubat sayısında bu konuyu ele alan Yedikıta'da konuyla ilgili yayınlanan makalede şöyle deniliyor:
"Suriye sınırları içinde kalan Ca'ber Kalesi yanında bir türbe mevcuttur. Bu türbede senelerdir Mehmetçiklerimiz nöbet tutar, Türk bayrağı dalgalanır. Burası, kendisinde milletimize mal olmuş tarihî bir şahsiyet medfun olduğu için Türkiye toprağı sayılmıştır. Peki, başka bir ülke toprağını kıyamete kadar milletine mal eden bu şahsiyet kimdir?"
SÜLEYMAN ŞAH VE TÜRBESİ
Özbilen'in kaleme aldığı makalede Ca'ber'de medfun olan bu tarihi şahsiyetin Süleyman Şah olduğu, Şah'ın Fırat suyunda boğularak şehid olduktan sonra Ca'ber Kalesi yakınındaki bir yere defnedildiği ifade edilerek, ilk dönem eserlerinde sıkça zikredilen bu boğulma hadisesi ve Süleyman Şah'ın fetih hareketinin Oruç Bey Tarihi'nde şöyle anlatıldığı aktarılıyor:
"Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah, Mahan şehrinin padişahı idi. Bunlar konargöçer yörükler idi. Vardılar Acem beyleri ile ittifak ettiler. Cengiz Han'dan kalmış konargöçer Tatar evleri, Süleyman Şah'a koştular. Elli bin Tatar, evlerini çıkarıp varıp Rum ve Arap vilayetine havale oldular. Âl-i Selçuk ve Âl-i Abbas tefrika olunca Süleyman Şah elli bin konargöçer Tatar evleriyle Mahan şehrinden göçtü. Vilayet-i Rum'a (Anadolu) gelmeye ve Arap diyarına niyet ettiler. İşittiler ki Rum vilayetinde gazalar olurmuş. Bunlar o itikat ile gelip inançlı yörükler idi. Acem vilayetinden göçüp Erzincan'a geldiler. Erzincan'dan göçüp Rum vilayetine girdiler. Amasya tarafı Rumlarındı, orada çok cenkler ettiler. Rum vilayetinden göçüp Âbilistan vilayetinden geçip Halep Kalesi önüne geldiler. Halep nahiyesinde bir kale vardır, ona Ca'ber Kalesi derler. Gelip önüne kondular. Birkaç gün durup oradan da göçtüler. Fırat Irmağı önlerine geldiler. Fırat Irmağı suyunu geçmek istediler. Yol iz bilmez, göçmen yörük tâifesi. Bunca halk gafil olarak Fırat ırmağına girdiler. Süleyman Şah'ı at tepti, Fırat Irmağı'na düştü. Geçmek istedi. Kazâ-yı âsmânî, hükm-i rabbânî ecele karşı gelmek olmaz. Fırat Irmağı geçit versin diye Süleyman Şah Fırat Irmağı'nda boğuldu, şehid oldu. Süleyman Şah merhumu Fırat Irmağı'ndan çıkardılar, Ca'ber Kalesi önüne defnettiler. Şimdi oraya mezar-ı Türk derler. Süleyman Şah şehid olunca kendisiyle beraber gelen konargöçer Tatar evleri her tarafa dağıldılar."
TÜRBEDE ABDÜLHAMİD HAN'IN İMZASI
Makalede, Osmanlı'nın kuruluşunun 600. yılı münasebetiyle ecdadının türbe ve hatıralarını ihya eden Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın 1884 yılında büyük atasının açık alandaki harabe haline gelmiş kabrine muntazam bir türbe inşa ettirdiği de yer aldı. Abdülhamid Han, buraya sadece türbe yaptırmakla kalmamış, bir onbaşı takımı ile türbenin sürekli korunmasını, bir türbedar ile de temizliğinin yapılmasını da emretmiş. Görevliler için de ayrıca odalar inşa edilmiş. Masraflar ise Başkâtip Ali Rıza Paşa'nın tezkeresine göre Cebel-i İys'deki Çiftlikât-ı Hümâyûn'un (Devlet Çiftliği) gelirlerinden karşılanmış.
"BÜYÜK ATAMIN AÇIK ALANDAKİ MEZARI TÜRBE HALİNE GETİRİLSİN"
Osmanlı Arşivi'nden çıkan 28 Temmuz 1884 tarihli Sadrazam Said Paşa imzalı, Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın emrini bildiren, belgede şöyle deniliyor:
"Padişahımızın büyük atalarından Zor Sancağı'na bağlı Rakka Kazası'ndaki Ca'ber Kalesi'nde Süleyman Şah medfun bulunmaktadır. Nurlu makamlarının yüce efendimizin şanına yakışacak surette muntazam bir türbe içine alınması padişahımızın iradesi gereğidir. Padişahımızın iradesi mahalline bildirilmiş, türbenin inşaat ve tefrişatı için 49 bin 145 kuruş masrafa lüzum olduğu anlaşılmıştır. Korunması için Ca'ber'e bir on başı takımı konulması, temizlik ve bakımını sağlamak için yüz kuruş maaşla bir de türbedar tayini gerekmektedir. Bu masrafların 1884 yılı bütçesinden ödenmesi hakkındaki mazbata, mazbataya bitişik keşif defteri ve resim arz edilmiştir."
TÜRBE ALANI NASIL TÜRKİYE TOPRAĞI OLDU?
Sultanın emriyle Halep Valisi Cemil Hüseyin Paşa tarafından 12x7 ebadında dikdörtgen şeklinde yaptırılan türbe ve müştemilatı anıt mezar olarak telakki edilmiş ve toplum nezdinde fevkalade bir mevki kazanmış. Birinci Dünya Savaşı sonunda Ca'ber Kalesi ile birlikte Suriye'nin sınırları içinde kalan ve Fransa'nın mandasına verilen türbe, Anadolu Türkleri için büyük bir manevî değer taşıdığı için 20 Ekim 1921 tarihinde TBMM hükümetiyle Fransa hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnâmesi'nin 9. maddesi gereğince Türkiye'ye bırakılmış.
TÜRBEYİ TÜRK ASKERİ KORUYOR
Türbe çevresindeki 8 bin 797 metrekarelik Türkiye Cumhuriyeti toprağında Türk bayrağını dalgalandırma görevini yürüten bir jandarma karakolu bulunuyordu. 1974 yılında Tabya Barajı'nın suları altında kalacağı anlaşılan mezar, Suriye hükümetiyle varılan anlaşma uyarınca biraz daha kuzeydeki Karakozak mevkiine nakledilerek üzerine modern İslâm mimarisinde kesme taştan bir türbe ve onun yanına da aynı malzemeden bir karakol binası yapıldı. Türbe, 20. Zırhlı Tugayı 3. Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı bir manga asker tarafından korunuyor. Suriye'de yaşanan iç karışıklık nedeniyle güvenlik üst düzeye çıkarılmış durumda.
ERTUĞRUL GAZİ'NİN BABASI SÜLEYMAN ŞAH MI, GÜNDÜZ ALP Mİ?
Osmanlı'nın ilk dönem kaynakları Osman Gazi'nin babasının Ertuğrul Gazi olduğu konusunda müttefiktir. Yalnız Ertuğrul Gazi'nin babasının kim olduğu konusu tartışmalıdır. Âşıkpaşazâde ve Neşrî gibi tarihçilerle bu tarihçilerin eserlerinden istifadeyle hazırlanan son dönem arşiv belgelerinde Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah olarak geçmektedir. İlk Osmanlı tarihçilerinden Ahmedî, Enverî ve Karamânî Mehmed Paşa ise Ertuğrul Gazi'nin babasının Gündüz Alp olduğunu yazarlar. Bu ikinci kaynak grubunda verilen bilgilerin doğru olduğu bugün kesinleşmiş gibidir. Nitekim ele geçen Osman Bey'e ait bir sikkede "Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp" ibaresinin bulunması bu fikri daha da güçlendirmiştir. Dolayısıyla son bilgilere göre Ertuğrul Gazi'nin babası Gündüz Alp'tir.
Kaynak: Suriyedeki vatan toprağı; Süleyman Şah Türbesi haberi cihan

Abdullah-i Dehlevi Hazretleri.türbesi. hindistan ..pencab

Abdullah-i Dehlevi Hazretleri  türbesi..


hindistan ..pencab


_1_20090222_1474300501
Hindistan evliyâsından. Silsile-i aliyye denilen büyüklerden olup, seyyiddir. 1745 (H. 1158)’te Hindistan’ın Pencab şehrinde doğdu. 1824 (H. 1240) senesinde Delhi’de vefât etti. Kabri Şâhcihân Câmii yakınındaki dergâhındadır. Binlerce seveni her zaman ziyâret edip, feyz almaktadır.
Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin babası, Abdullatif Efendi âlim, sâlih, zâhid, dünyâya rağbet etmeyen, yüksek haller sâhibi Kâdirî yolunda bir zât idi. Bu yolu Hızır’la görüşmüş olan hocası Şeyh Nâsırüddîn Kadîrî’den aldı. Ayrıca Çeştiyye ve Şettâriyye yollarından da feyz almıştı. Tasavvuf yolunda kemâle, olgunlaşmaya çalışırdı. Haram yemekten son derece sakınır, kırlarda yetişen meyvelerle yetinir, nefsini terbiye etmek için uğraşırdı. Sahrâlarda Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak dolaşır, yarattıklarına bakar, O’nun büyüklüğünü tefekkür edip düşünür, bir an olsun Rabbini unutmazdı.
Bir gün rüyâsında hazret-i Ali ona şöyle dedi:
“Ey Abdüllatîf! Allahü teâlâ sana bir oğul ihsân edecek, o ilerde büyük bir zât olacak. Ona bizim ismimizi koyarsın.”
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de annesine rüyâsında; “Yakında dünyâya bir oğlun gelecek. Ona bizim ismimizi koyarsın.” buyurdu. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de evliyâdan bir zât olan amcasına rüyâsında, doğacak çocuğa Abdullah isminin verilmesini emretti. Çocuk doğduğunda, ismini babası, Ali, annesi Abdülkâdir, amcası Abdullah koydu. Abdullah-ı Dehlevî altı yaşına gelince, hazret-i Ali’ye karşı sevgi ve edebinden kendisine Ali demeyip Ali’nin hizmetçisi mânâsına Gulam Ali dedi ve bu isimle tanındı.

YUSUF HAKİKİ BABA HAZRETLERİ..aksaray



YUSUF HAKİKİ BABA HAZRETLERİ
 





Aksaray'da medfun bulunan velilerdendir.

 Tasavvufta Halk arasında Somuncu Baba diye meşhur olan Hamid-i Veli Hazretleri'nin oğludur.

 

Çocukluğundan itibaren babasının terbiyesi altında yetişip kemale eren Yusuf Hakîkî Baba Hazretleri, Konya ve Aksaray medreselerinde okumuştur.

 

Babasından vefatına kadar Aksaray'da evinde şeyhlik yaptı.

 

"Hakîkatnâme", "Muhabbetnâme" ve "Metaliul İmân" adlı eserlerinin yanında tasavvuf edepleriyle ilgili bir eseri ve babasının "Şerh-i Hadîs-i Erbaîn" adlı eserine yazdığı haşiyesi olan Yusuf Hakîkî Baba Hazretleri'nin türbesi Aksaray'da Şeyh Hamid mahallesindeki evin bahçesindedir.

 

Yöre halkınca bol feyizli olduğu söylenen hazretin kabri halen ziyaretgâhtır.
 

Kınalı Türbesi / ANTALYA / ELMALI – Eskihisar Mahallesi

Kınalı Türbesi / ANTALYA 

/ ELMALI – Eskihisar Mahallesi

Türbenin Yeri: Kınalı Türbesi, Antalya İli, Elmalı İlçesi, Eskihisar (Köyü) Mahallesi Kınalı Mevkiinde yer almaktadır.
Kınalı Türbesi
Kınalı Kimdir: Eskihisar Köyü gelenek ve görenekleri bakımından Oğuz/Türkmen boylarından biri tarafından kurulmuş olmalıdır. Köy yakınındaki Kınalı Türbesi 6 Mayıs tarihinde Hıdrellez Törenleri kapsamında köylüler ve çevreden gelenler tarafından topluca ziyaret edilmektedir. Hakkında başka herhangi bir bilgi yoktur. 

Türbenin Durumu: Türbe betonarmeden kare plana yakın inşa edilmiştir. Çatısı kiremit kaplıdır.

Mahmut Seydi Türbesi / ANTALYA / ALANYA

Mahmut Seydi Türbesi / ANTALYA / ALANYA

 – Mahmutseydi Mahallesi

Türbenin Yeri: Mahmut Seydi Türbesi, Antalya İli, Alanya İlçesi, Mahmutseydi (Köyü) Mahallesi yakınındadır.
Mahmut Seydi Türbesi
Mahmut Seydi Kimdir: Mahmut Seydi’nin Horasan’dan bölgeye gelen yedi evliyadan biri olduğu söylenmektedir. Mahmut Seydi bölgeye gelerek eski adı Onas olan köye yerleşmiş ve zaviyesini kurmuş burada İslam’ı yaymıştır. Seyyid Harun Veli’nin öğrencisi ve ahfadından olduğu söylenmektedir. Yaşadığı dönem ve ölüm tarihi bilinmemesine rağmen 1461 yılındaMahmut Şeydi adına düzenlenmiş vakfiyesi kayıtlarda görülmektedir. Köylüler soylarının Mahmut Seydi’den geldiğini söylemektedirler. Mahmut Seydi Konya Hadim İlçesi Dedemli Kasabasında medfun olan Seyyid Bayram’ın kızı ile evlenmiştir.   
Deretürbelinas Köyünde medfun olan Mahmut Yusuf Narabi Mahmut Seydi’nin kardeşidir.
Mahmut Seydi Türbesi
Mahmut Seydi Türbesi
Türbenin Durumu: Türbe üç bölümden oluşan, dikdörtgen planlı, yığma moloz taştan inşa, çatısı kiremit örtülü bir türbedir. Türbe mutfak, ibadet odası (eskiden zaviye yeri olarak kullanılmış) ve sandukanın bulunduğu üç bölümden oluşmaktadır. Mahmut Seydi’nin asası sandukaya dayalı olarak durmaktadır. Türbeyi Hamdullah Emin Paşa yaptırmıştır.

Ziyaret Nedeni: Özellikle çocuğu olmayan kadınlar ve çeşitli hastalıkları ve dilekleri olanlar tarafından ziyaret edilen bir türbedir. Kurban adağı türbe yanında gerçekleştirilip, etler fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaktadır.

Menkıbeler: 1-) Türbeyi yaptıran Hamdullah Emin Paşa Mısır’da görevde iken, onu tanıyan zengin bir Mısır’lının rüyasında bir evliya görünür. Zengin Mısırlı Mahmut Seydi sandukasının üstüne örtülmek üzere işlemeli güzel bir halı hediye eder. Türbeyi yenileyen Emin Paşa sandukanın üzerine bu hediyeyi koyar. Dönemin Alanya Kaymakamı 1932 yılında iki ilkokul çocuğuna bu halıyı çaldırır. Halı kayıplara karışır, fakat halıyı çalan çocuklar yıllardır belirsiz bir hastalıktan muzdariptir.
2-) Türbe ağaçlık bir alandadır. Fakat türbe etrafındaki ağaçlar kutsal kabul edilip kesilmezler. Kesenin rüyasına giren evliya odunları geri istemektedir.   

Kaynak: Metin Türktaş –Alanya ve Köylerindeki Türbe Yatır ve Adak Yerleri -1997 / Ahmet Çaycı –Alanya Mahmud Seydi Külliyesi / www.facebook.com

Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Türbesi / ANTALYA

Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Türbesi / ANTALYA / AKSEKİ – Cevizli Beldesi

Türbenin Yeri: Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Türbesi, Antalya İli, Akseki İlçesi, Cevizli Beldesine hakim konumda bir tepe üzerindedir.
Sarı Şey Hüseyin Efendi Türbesi
Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Kimdir: Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Türbesinde yazılı tabelaya göre Kolağası yani dönemin Yüzbaşısıdır. Sarı Şeyh Hüseyin Efendi hakkındaki bilgileri beldenin internet sitesinden Sayın Hakan Özdemir’in yazısından aktaralım:
“Cevizli’yle ilgili mevcut olan en eski yazılı belgeler, Sultan I. Mahmud döneminde verilen, padişahın tuğrasını da içeren 1750 ve 1754 tarihli beratlardır. Bu beratlarda o dönemde Kağras’ın bağlı olduğu Alaiye Sancağı kadısına verilen talimatlar göze çarpar. Kağras ve Sarı Şeyh zaviyeleri isimlerinin geçtiği bu beratlar, aynı zamanda en önemli ziyaret mekanı olan Sarı Şeyh Hüseyin Efendi Türbesi hakkındaki bilinen en eski belgedir. Bu yerin sadece bir isim olarak geçiyor olması, Hüseyin Efendi’nin gerçekten kim olduğu ve hangi dönemde yaşayıp nasıl öldüğü ile ilgili konuları henüz aydınlatılamamıştır. En yaygın rivayet olan “Bizans'a karşı savaşan Fatih’in Kolağası” iddiası ise tarihsel çelişkiler barındırmaktadır. Çünkü Bizans, Fatih Sultan Mehmet döneminden çok önce İstanbul’a sıkışıp kalan bir şehir devletine dönüşmüştü. Kolağası unvanı ise ilk kez 1826’da kullanılmaya başlanmıştı.”

Türbenin Durumu: Türbe Cevizli Cami Yaptırma Derneğince 2012 yılında yenilenmiştir. Çatısı kurşunla kaplanan türbenin duvarlarına desenli çiniler döşenmiştir.

Ziyaret Nedeni: Bölge halkı tarafından büyük saygı gören Sarı Şeyh Hüseyin Efendi adına her yıl Ayran Festivali kapsamında vatandaşlar tarafından yemekler verilmektedir. Bu geleneğin 600 yıldır devam ettiği söylenmektedir.

Hacı Doğrul Türbesi / ANTALYA / AKSEKİ – Yarpuz Beldesi

Hacı Doğrul Türbesi / ANTALYA 

/ AKSEKİ – Yarpuz Beldesi

Türbenin Yeri: Hacı Doğrul Türbesi, Antalya İli, Akseki İlçesi, Yarpuz Beldesindedir.
Hacı Doğrul Türbesi
Hacı Doğrul Kimdir: Hacı Doğrul’un Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin kardeşi olduğu rivayet edilmektedir. Horasan ereni olduğu da söylenmektedir. Türbede ayrıca Yusufi Dede ve Torununun da mezarı vardır. Onlar Yarpuzludur. Yarpuz’un eski ismi Doğrul’dur. Bu adı Hacı Doğrul’dan almış olmalıdır.

Türbenin Durumu: Türbe 1988 yılında inşa edilmiştir. Taş duvarlardan inşa edilen türbenin, kubbesi de betondandır. 

Ziyaret Nedeni: Bölge halkı tarafından büyük saygı gören Hacı Doğrul değişik dilekler için ziyaret edilmektedir. Yöre halkı her yıl bir kez hayır için pilav günü düzenlemektedir.

Menkıbeler: Serik İlçesinde Cuma Selası verilirken ilçenin ileri gelenlerine “Bana bir at verin, köyümde Hoca yok, Cuma Namazı kıldıracağım” der. Atı alınca hareket eder. Ardına iki izlemesi için gönderilir. Namaz vaktine iki, üç dakika kala yetişir ve köyünde namazını kıldırır. Aynı yere onu takip edenler iki gün sonra ulaşmıştır. Cuma namazını kim kıldırdı diye sorduklarında Yusufi Dede cevabını alınca, onun evliyadan olduğunu anlamışlardır.       
   
Kaynak: Dr. Yaşar Kalafat –Horasan Eri Olarak Bilinen Anadolu Yatırları –I  

Hacetgana Türbesi / ANTALYA / AKSEKİ – Dutluca Köyü

Hacetgana Türbesi 

/ ANTALYA / AKSEKİ – Dutluca Köyü

Türbenin Yeri: Hacetgana Türbesi, Antalya İli, Akseki İlçesi, Dutluca Köyünde, mezarlıktadır.
Hacetgana Türbesi
Hacetgana Kimdir: Kayıtlara göre Eski Gelves, yeni Dutluca Köyünde bir medrese vardır. Halkın ziyaret ettiği türbe Hacetgana / Hacı Agdana / Hacet Ganı / Hacet Kanı olarak anılmakta ve Horasan’dan bölgeye gelen bir eren olduğuna inanılmaktadır. Merhum Kemal Özkaynak bu türbede medfun olanın medresenin kurucusu Pir Ahmed veya bir müridi olabileceğini söylemektedir.
Ayrıca köye 1 saatlik yürüyüş mesafesinde halkın Kocakatran dediği ağacın tılsımlı olduğuna inanılmaktadır.
Kocakatran Ağacı
Türbenin Durumu: Türbenin etrafı betonarmeden inşa edilmiştir. Köyün mezarlığındadır.

Ziyaret Nedeni: Değişik dilekler için ziyaret edilen türbede, kurban adağı kesilmektedir.  

Kaynak: Ali Sümbül –Akseki ve Köyleri –Yaylacık Matbaası -1989 / Kemal Özkaynak –Akseki Kazası -1954 / www.tr.wikipedia.org

Sinan Dede Türbesi / ANTALYA / AKSEKİ

Sinan Dede Türbesi / ANTALYA / AKSEKİ 

– Bademli Beldesi

Türbenin Yeri: Sinan Dede Türbesi, Antalya İli, Akseki İlçesi, Bademli Beldesindedir.
Sinan Dede Türbesi
Sinan Dede Türbesi
Sinan Dede Kimdir: Bademli’nin eski adı Bodamye/Bodamya’dır. Kaş İlçesi İslamlar Köyünün de eski adı Bodamya’dır. Bu ismin Rumlardan kaldığını düşünmekteyiz. Bodamya’nın anlam olarak “Nehir Yurdu” demektir. İki yerin de bol sulu olması bunu doğrular niteliktedir.
Evkaf Kayıtlarında İbradı kazasına bağlı Bodamye Karyesi olarak geçmektedir. 1285 yılında Sinan Hoca tarafından yaptırılan cami Salih Efendi bin Hüseyin’e bırakılmıştır.
Sinan Dede’nin bu hoca olduğunu düşünmekteyiz. Türbe içinde ayrıca Kenan Dede olarak anılan diğer bir zat vardır.Türbe Dedeler Türbesi olarak da anılmaktadır.

Türbenin Durumu: Türbe iki kubbeli olarak betonarmeden inşa edilmiştir. İlk kubbe altında Sinan ve Kenan Dede’nin mezarları bulunmaktadır. İkinci kubbenin altında bir mezar daha bulunmaktadır. Türbeye bitişik bir ibadet yeri de bulunmaktadır.  
   
Kaynak: Kemal Özkaynak –Akseki Kazası -1954

Çile Dede Türbesi / ANKARA / POLATLI

Çile Dede Türbesi / ANKARA / POLATLI 

/ Sarıoba Köyü

Türbenin Yeri: Çile Dede Türbesi, Ankara İli Polatlı İlçesi, Sarıoba Köyü Ardıçlı Mevkiindedir.
Çile Dede Türbesi
Çile Dede Kimdir: Sarıoba Köyü Türkmen Boyu Sarı’lar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Yel Dedesi olarak da anılan Çile Dede’nin kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi yoktur.            

Türbenin Durumu: Türbe bir tepe üzerinde, dört duvarla çevrili üstü açık bir mezar şeklindedir. 

Ziyaret Nedeni: Çile Dede, Yel Dedesi olarak anıldığına göre Yel Hastalığından muzdarip olanların ziyaret ettiği bir türbe olduğunu düşünmekteyiz.