KARIŞIK

1 Haziran 2016 Çarşamba

vARiDAT-i BEDREDDiN

VARiDAT-i BEDREDDiN 

Mutercimi: $eyhu'l-islam MUSA KAZIM EFENDl 
Miiellifi: 

SIMAVNA KADISI OGLU $EYH MAHMUD BEDREDDiN 
kaddesellahii sirrahu'l aziz 

Mutercimi: 

Daru'l-Funun-i Sahane Muallimlerinden ve Sabik Seyhii'l-islam 
MUSA KAZIM EFENDi 
Ne§re Hazirlayan: 
MEHMED SERHAN TAYSI 

VARiDAT-i BEDREDDiN 1 

Muellifi: 1 

SiMAVNA KADISI OGLU SEYH MAHMUD BEDREDDiN 1 

kaddesellahu sirrahu'l aziz 1 

(1/B) AHiRET 4 

HiKMET-i 'iBADAT 5 

MA'AD-i CiSMANI 5 

EVAMiR-i iLAHiYYE VE SA'iR BA'ZI ISTILAHAT-I KUR'ANiYYE 5 

(3/B) ESYANIN YEKDiGERiNDE MEVCOD OLDUGU, BiNAENALEYH, "KUNTU KENZEN" HADIS-i 
SERiFiNiN SIRRI ZUHUR EYLEDiGi 5 

iNSANLARIN iBADETTE HATALARI 6 

(4/B) ARZ VE SEMAYA 'ARZ OLUNAN EMANET 6 

(5/A) MELAiKE 6 

MELAiKE VASITASiYLE NUZUL-i MATAR 6 

CENAB-I HAKKIN MERATiB-l MUTEBAYiNEDE ZUHURU 6 

HAKK TE'ALA HAZRETLERiNiN BiZZAT ZUHURA MEYU 7 

LA MEVCODE iLLA HU 7 



HER MERTEBENiN ALEM-i ECSAMDA iNTiVASI 7 

iNSAN DAiKiCiHET 7 

iNSAN'DA iRADE VE iHTiYAR 8 

KIDEM-i 'ALEM VE HAKK'DAN SUDClR-i EZDAD 8 

EMR-i MUR$iDE iTA'ATiN LUZUMU 8 

sNr 9 

(11/A) MESALiK-i ENBiYA 9 

(12/A) ISA ALEYHi'S-SELAM 9 

HASR-I CiSMANI 10 

CENNET VE NAR VE MELA'iKE'YE DA\R BAHS-i DiGER 10 

HAKIKAT-I RU'YA 10 

HiLKAT-l ALEM'E DAiR BiR KAZiYYENiN MA'NA-YI HAKIKISi 10 

DUAVEZiKR 11 

YiNE iRADE VE iHTiYAR 11 

KELiME-iTEVHID il_E "EL-MELEKU LAYEDHULU i LA AHiR" HADIS-i §ERIFi'NiN MANALARI 11 

"iNSAN LARIN MA'BClD-i MEVHOMEYE iBADETLERi" 11 

ALLAH NEDiR? 11 

(17/A) LEHV'iN MANASI 12 

ASHAB-I SOlOKU SUNOF-I ADIDEYE TAKSIM 12 

VAHDET-i VUCClD 12 

VUCClD-U MUTLAK 13 

VE DiGER iBARE 13 

MESiYYETVE NEFH-i ROH 13 

HAYAT 13 

"BA'DE'L-VEFAT BEDENDEN iFTiRAK iDEN CEVHER" 13 

(20/B) YiNE VUCOD-i MUTLAK 13 

VUCClD-i MUTLAK' DA i Ki iTiBAR 14 

(21/B) VUCOD'DA UC i'TiBAR DAHA 14 

(22/A) HUViYYET-i iLAHiYYE 14 

VUCUD-i MUTLAK' DA DiGER i Ki i'TiBAR 14 

VEKAYi'-i NEVMiYYE 15 

AKSAM-I TEVHTD 16 

TASAVVUF'DANiFAK 16 

AKSAM-I YAKIN 16 



MUSAHEDAT-I KALBiYYE iLE KESF-i HAKAYIK 17 

DiGER BiR MUSAHEDE 17 

iNSAN MAZHAR-I KAMiLDiR 18 

MELA'iKE 18 

(30/B) TALiB-i HAKK'A LAY IK OLAN SEYLER 19 

(31/A) ESMA VE SIFAT VE EF'AL-i iLAHiYYE'NiN ESYADA ZUHURU 19 

YiNE CENNETVE ADEM 19 

(31/B) ULEMA-i AHiRET'iN KiTAB [VE] SUNNET'DEN AHKAM-i UHREViYYEYi iSTiNBAT 
EYLEMELERi 19 

iDRAK "HAKK"IN TARIK-i ESLEMi 19 

BiR KiMSENiN "ENA'LLAH" DEMESi SAHiH MiDiR? 19 

KEVN U FESAD 20 

HOR VE KUSUR VE CiNAN 20 

"mOtO kable en temOtO" hadisIne dai'r BAZI MUTALA'AT 20 

EBVAB-I CENNET 21 

A'MAL-i ZAHiREDEN MAKSAD-I ASU 21 

KIYAMET 21 

SEMAVE ARZ 21 

VELAYET 22 

iHYA-i ULOM VE KiMYA-YI SA'ADET G i Bi BAZI KiTAPLAR 22 

EL-CiNNET 22 

ME' AD 22 

VAHDET-i VUCODA DiGER BiR BURHAN DAHA 22 

HAKAYIK-I E§YAYA KESB-i ITTILA 22 

"MEN KALE 'LA iLAHE iLLALLAH' DAHALE'L-CENNETE" 22 

DECCAL VE KIYAMET VE DABBETU'L-ARD 23 

(42/A) ALLAH MUHIT-i ALEMDiR 24 

ENBiYA VE EVLiYA 25 

TAKSIM-i iBADAT 25 

iNKITA' iLA'LLAH 26 

SAVM-I ViSAL 26 

RU'YETU'N-NEBT 26 

YiNE VAHDET-i VOcOD'A DAiR BiR KESiF 27 

BA'ZI HALATIN ZUHURiYLE VAHDET-i VOcOD'A iSTiDLAL 27 



RUH 27 

UMClR-i GAYBiYYE'NiN SUVER MAHSUSAT iLE TECELUSi 28 

iNSAN'IN HEM BEDENi HEM DE RUHU iTiBARI iLE GIDAYA i HTiYACI 28 

MESAYiH-i i'ZAM'A MEYL-i MUHABBETiN LUZUMU 28 

SUFI iBNU'Z-ZAMAN'DIR 29 

(53/A) SALiK-i TARiKAT OLANLARA ZUHUR iDEN BiR HALET-i MUDHiSE 29 

SULUK'UN BA'ZI MUKTEZiYATI 29 

iNSAN HER SEYDEN KAMiLDiR 29 

HER SEY'iN VUCUD-i MUTLAK OLDUGU 29 

RU'YETU'LLAH 30 

EVUYA'ULLAH'DAN BA'ZI HAVARIKIN ZUHURU 30 

AHVAL-i ENBiYA 30 

SIFAT-I iLAHiYYE 31 

KUVA-Yi iNSANiYYE HEP HAKK'DAN iBARETDiR 31 

TE'SIR-j ME'ASI'DE iHTiLAF 31 

CENAB-I HAKK iLE MUKALEME 31 

iSTiDLALAT-l AKUYYE 31 

(59/B)YiNE BiR RU'YA 32 

AHiRETiN BiR MA' NASI DAHA 32 

ALEM-i MANADA ZUHUR iDEN BAZI KESFiYAT 32 

MENAFi-i ZiKRULLAH 32 

ECZA-i ALEM'iN YEKDiGERiNE OLAN SiDDET-i iRTiBATI 33 

HER SEYDE IKj CiHET 33 

SEYH BEDREDDiN kaddesellahu sirrahu'l aziz HAKKINDA 33 

Bismillahirrahmanirrahim 
(1/B) AHiRET 

Ey talib! Hak bil ki umur-i ahiret ciihelanm zu'm(yanli§ zann) ettikleri gibi degildir. Zira: Umur-i 
ahiret alem-i emr, alem-i gayb, alem-i melekutdan, yani alem-i ervahdandir. Avamm zannettigi gibi 
alem-i §ehadetden degildir. 

Bu umura miiteallik olan kelam-i enbiya dogrudur, enbiya o sozlerinde sadikdir. Lakin i§ o sozleri 
anlamaktadir. Hif §iiphe etme ki, asarda gelmi§ ve ahbarda varid ve §ayi' olmu§ olan cermet, hur(huri), 
kusur(kasrlar), esmar, enhar, azab-i nar ve emsali §eyler meani-i zahiresine munhasir degildir. 
Bunlann diger manalan dahi vardir ki, o manalan ancak asfiya ve evliya bilirler. 



HiKMET-i iBADAT 



ibadat-i vazi'dan maksad kulubiin o viicud-i a'zam ve baki-i akdeme (2/A) tevecciih ve incizab'dir, 
binaen-aleyh umur-u diinya ile mesgul bir kalb ile bin sene namaz kilmis olsan bile bundan dolayi 
hicbir ecr-i hiisn ve sevab-i cemileye na'il olamazsm! 

MA'AD-i CiSMANI 

Bu beden icin beka olmadigi gibi, ba'de'l-fena, eczasi iciin kema fi's-sabik bir daha terekkiib dahi 
yokdur. Vaki'a Kur'an'da ihya-i mevta meselesi vardir. Fakat oradaki ihya-i mevtadan maksad, ecza-i 
uzviyyenin ba'de'l-fena bir daha terekkiibii ve biaynihi evvelki haline ifragi degildir. 

Ey gafil; sen nerede, Hakikat nerede! Diinya ile mesgul oldugun iciin Hakk'i idrak idemezsin, 
mevhumati "kemalat" diye tahayyiil eylersin. Hakk'dan pek uzak oldugun ifvin Hakk'i idrak ve 
kemalati tahsile tevecciih ve ikbal bile etmezsin. Eger hakikat-i hali bilirsen asil kemalatm neden 
ibaret oldugunu anlarsin, siibhe yok ki kemal-i safvet ve halisiyetle Hakk'a meyl ve tevecciih eylersin. 
Sen bir cocuk gibisin; cocuga, talimden (2/B) nefret itmeyiip belki ana(ona) ragbet itsiin diye, ulum ve 
fiiniin fevakih ve sa'ir lezaiz-i mahsusa ile temsil olunur. Bu suretle cocuk tahsil-i kemalata alistinlur. 
Iste enbiya da evliya-yi etfal gibi olub, sizi tahsil-i kemalata ahstirmak ifiin umur-i ahireti birtakim 
lezaiz-i cismaniyye ve suver-i mahsusa ile temsil ve tasvir eylemislerdir. Sen bu gafil kalbin ile Allah'i 
ve enbiyayi "bildim" veyahiid kira'at-i kiitiib ile "bildim" zanmnda mi bulunuyorsun. Hie siibhe yok ki 
sen, ders ile istigal ettikce o nisbetde idrak-i Hakk'dan tebaiid idersin! 

EVAMiR-i iLAHiYYE VE SAlR BA'ZI ISTILAHAT-I KUR'ANiYYE 

Emr-i ilahi iktiza-yi zatdan ibaret, telaffuz ve huruf ve lisan-i Arab'dan miinezzehdir. Binaen-aleyh 
"Allah su seyi emr etti" dimek, "Viicud-i Mutlak'm zati o seyi oyle iktiza eyledi" dimekdir. "Kalem" 
de her seyin hakikatinden ya'ni Viicud-i Mutlak'dan ibaretdir. Her seyin hakikati etvarda, ezmanda, 
kendisine cari olacak seyleri yazmakda ya'ni te'sir etmekde oldugu ifiin "Kalem" namim almisdir. 

(3/A)Hiir, kusiir, enhar, escar, esmar ve emsali seylerin kaffesi de alem-i hisde degil, alem-i hayalde 
tahakkuk ider; "cinn" de boyledir, nitekim "el-cinn" ismi dahi buna delalet eyler. Zira "ciinne ani'l 
hissi'z-zahiri" denilir ki hiss-i zahiriden gaib oldu dimekdir. "Cinni miisahede ettik" diyenler am(onu) 
hiss-i zahiriyle miisahede itmis olduklanm zann iderlerse de, hakikat-i hal oyle degildir. Anlar(Onlar) 
cinni kuvve-i hayaliyyeleriyle miisahede etmislerdir. Zira eger hiss-i zahiriyeleriyle miisahede etmis 
olsalar idi, hiss-i zahiride herkes miisterek olmasiyle herkesin dahi cinni miisahede itmeleri lazim 
geliir idi!? 

"La ya'lemii'l-gaybe illa'llah ve'r-rasihune fi'l-'ilmi vema ya'lemu te'vilehu illa'llahu ver-rasihiine fi- 
l'ilm" ayetinin tevecciih ve tefsiri: 

Cenab-i Hakk "La ya'lemii'l-gaybe illallah ver-rasihiine fi'l-ilm yekiiliine amenna bihi" "vema 
ya'lemu te'vilehu illa'llahu ver-rasihiine fi-l'ilmi yekulune amenna bihi"(Al-i Imran-7) buyurdu. "El- 
gayb"daki "Elif lam" istigrak ifindir. Her gaybi bilen de ancak O, vahid-i kahhardan 'ibaretdir. 
Binaen-aleyh burada asla iskal yokdur!? 

(3/B) E§YANIN YEKDiGERiNDE MEVCUD OLDUGU, BiNAENALEYH, "KUNTU KENZEN" 
HADIS-i §ERiFiNiN SIRRI ZUHUR EYLEDiGi 

Her seyde hatta her zerrede bile biitiin 'avalim mevciiddur. Goriilmez mi ki, bir habbede bir agacm 
ciimlesi bi'l-kuvve mevcud ve miindemi? oldugu gibi habbe dahi bi-kiilliyetihi agacm her ciiz'iinde 
bi'l-kuvve mevcud ve miindemicdir, fiinki agag habbeden, habbe de agacm meyvesinden, ve meyve 
ise agacm bi'l-ciimle eczasmdan husule gelmekdedir. iste avalim de boyle olub, bi'l-ciimle eczasiyle 
kendi aslmda ya'ni viicud-i mutlakda var ve ash dahi bi'l-kiilliye avalimden her birinde mevcud ve 
miitehakkikdir. 

Oyle ise biitiin avalimin her zerrede mevcud ve miindemic oldugu siibhesizdir. Burasi malum olunca, 
Talib-i Hakk'a "kiintii kenzen mahfiyyen feahbebtii en u'rafe fehalaktu'l-halka li-u'rafe" hadis-i 
kudsi'sinin sirri elbetde zuhur eyler, Cenabi Hakk "Bir kenz-i mahfi idi, bilinmek istedi, biliinsiin diye 



bu mahlukati halk etti, halbuki ani(onu) bilen yine kendisidir, baskasi degil; kendisi her seyden 
miinezzeh olmakla beraber her sey ile muttasifdir! 

(4/ A) Beyt: Safa li nurun fitiluhu sahmu sine 

Fekeyfe'l-kalbu mahfufun bi-elfi mes'ale 

[Kalb'de mahfi olan sahmden (ic yagi) ibaret bir fitilin miicahede-i Hakk atesi ile erimesinden bana bir 
nur-i musaffa (saflasmis) hasil oldu, bu nur nasil hasil olmasm ki kalb, bin mes'ale ile ihata edildi!] 

"Ey salik! Me'yus olma ki kat'-i mehalik itdikten (tehlikeleri astiktan) soma senin de o nur ile 
safayab olacagm me'muldur (umulur)." 

iNSANLARIN iBADETTE HATALARI 

Insanlar yekdigerine yahud derahim (dirhemler) veya denanir (dinarlar) veya izzet ii mefahire, meakil 
(me'kele/yiyecekler) ve mesaribe (icecekler) ibadet ediyorlar da "ALLAH' a ibadet ediyoruz zanmnda 
bulunuyorlar! 

(4/B) ARZ VE SEMAYA ARZ OLUNAN EMANET 

Cenab-i Hakk; "Inna arazne'l-emanete ala-s-semavati ve'l-ardi ve'l-cibali fe-ebeyne en yahmilneha ve 
esfakne minha ve hameleha-1 insan(ii) innehu kane zalumen cehula(n)" (Bakara 283) buyurdu. Ehl-i 
tahkik: "Buradaki emanetden maksad marifetullah'dir." dedi. Ben derim ki, bu emanetden maksad 
"suret-i Hakk" olmak ihtimali daha kuvvet-lidir. Zira insan suret-i Hakk iizre halk olunmusdur. £unkii 
suret-i "Hakk" suret-i kiill olub, bu ise baskasmda degil ancak insandadir, binaen-aleyh "es-semavati 
ve'l-ard, ve'l-cibal", kavillerinde bir ehil lafzi takdirine hacet yokdur, su halde ma'na-yi nazm "Biz 
bizzat semavata, arza, cibale, kendi suretimizi arz ettik, anlar o sureti haml ve kabulden 
iba(5ekinme/tiksinme) itti, insan am hamil olub, kabul eyledi, halbuki insan suret-i Rahmaniyye'yi 
kabulden evvel maddesi itibariyle zalum ve cehul idi, o sureti kabul idince adil ve alim oldu." 
dimekdir. 

(5 /A) MELAIKE 

Seni Hakk'a tergib ve tesvik iden her sey bir "melek" ve Rahman, masivaya tevcih ve sevk eyleyen her 
sey dahi Iblis ve §eytan'dir. Bu halde seni sebil-i Hakk ve irsada meyl ettiren ya'ni kalbinde o meyli 
uyandiran kendi kuva-yi insaniyyen "Melaike" ve tarik-i fitne ve sebil-i fesada sevk eyliyen sehevat-i 
hayvaniyyen ve kuva-yi vehmiyyen dahi seyatindir. Binaen-aleyh sende mela'ike ve seyatin dolu olup, 
hiikm ise galibindir. "Cinn de bu iki kuva arasmda birtakim mu'tedil kuvvetlerden ibaretdir! 

MELAIKE VASITASiYLE NUZUL-i MATAR 

Katarat-i matar'dan (yagmur katreleri) her katrenin bir sebebi vardir. Bir katre ancak o sebeple ufk-i 
arzdan bir mevkie diiser, bu sebebe "siikut-i katre"nin "illet-i tammesi" deniir. tste katreyi o mahalle 
indiren melek o sebebden, o kuvvetden ibaretdir. Kezalik her katrenin ecza-i viicudiyyesinden yani 
viicudunu teskil iden eczadan her bir ciiz'ii (5/B) ifiin dahi bir sebeb ve bir kuvvet vardir ki, o sebebler, 
o kuvvetler vasitasiyle katre-i mezkure tesekkiil etmis ve katre haline girmisdir. Bu halde "Her katre 
iciin bir melek vardir" ve "Her katre iciin birtakim mela'ike vardir" kaziyyeleri arasmda miinafat 
aykinhk (miinafi/menfi/tenafi/nefy) yokdur. Zira bu iki kaziyyeden birincisi siikut-i katrenin illet-i 
tammesi, ikincisi dahi esbab-i viicudiyyesi 'itibariyle bila-sekk sadikdir. Bunun boyle olmasi o 
kuvvetin bir suretle temessiil etmesine ve o surete "Melek" tesmiye olunmasma da mani* degildir. 
Ya'ni her kuvvet bir suretle temessiil idebiliyor ve o surete de "Melek" nami virilebiliyor! 

CENAB-I HAKKIN MERATiB-I MUTEBAYiNEDE ZUHURU 

'Ukubet, rahmet, elem, lezzet ve emsali seylerin ciimlesi "Hak Teala'dir. Bunlarm "Hakk Te'ala'dan 
ibaret olmalarma hie mani dahi yokdur. £iinki bunlar Cenab-i Hakk'm (6/A) tenezziilati 
mukteziyatmdan olub umur-i nisbiyye kabilindendir. Hakk Te'ala bunlarm ciimlesinden bizzat 
miinezzehdir. Goriilmez mi ki insan ve yilandan her birinin agzmdaki liiab(salya) kendisine miilayim 
ve miinasib oldugu halde digerine muzir ve zehrdir. Halbuki hakikat-i hayvaniyye hem her ikisinden 



gayr-i hali ve hem de o zehr ii zarardan bi'l-kiilliye miinezzeh ve aridir. l§te Hakk Te'ala da boyle 
olub, hem meratib-i mevcudat-i mukteziyatmdan biri ve hem de o mevcudatdan gayr-i halidir. £iinki 
"Hakk Te'ala" "Kulli'l-kulliyyat" dir. 

HAKK TE'ALA HAZRETLERININ BIZZAT ZUHURA MEYLI 

Cenab-i Hakk'm zuhur'a meyl-i zatisi vardir. £iinki amn tahakkuku ancak ciiz'iyyata tebaiyyetledir. 
"Kiintii Kenzen" hadisinde zikr olunan muhabbet de iste o meyl-i zati ve iktiza-yi zatiden ibaretdir. 
Imdi hadis-i serifin manasi: "Ben bir kenz-i mahfi ya'ni her suretden ari bir viicud-i mutlak idim. 
Fakat zuhura meyl-i zatim olmagla bu mahlukatla (6/B) taayyiin ve tahakkuk iderek zuhura geldim" 
dimekdir. Bu ma'na ile ba'zi mesayihin o hadise virdikleri ve tahayyiil eyledikleri ma'na arasmda 
mesafe-i ba'ide vardir. Tenebbiih ve teemmiil ile de o gibi cemaat-i cahile ve seyyi'eden ihtiraz it. 
Hatib ve imam ve sa'ire gibi bir re'is-i cema'atm maksudi "Hakk" olmaz ise o cema'atdan uzlet itmek 
lazimdir. Megerki anlan(onlan) irsad kasd oluna. £iinki, ibadetin riikn-i a'zami maksudun "Hakk" 
olmasmdan 'ibaretdir. Bir cema'atda bu riikn fevt olunca anlann(onlarm) ibadetleri de fevt olur. 
Yalmz su'-i cem'iyyetleri kalir. Su-i cem'iyyetden ihtiraz ise evladir! 

LA MEVCUDE iLLA HU 

"Hakk Te'ala" dan baska mevcud yokdur. Asil "maksud" dahi ancak O'dur. 'Urefamn "Ya maksude" 
ve "ya mevcude" sozleri dahi buna delildir. Binaen-aleyh Hakk Te'ala" bi'l-ciimle esyaya samildir. 
Velevki esyamn ba'zisi ba'zisma zid olsun. (7/A) £iinki hep esya "viicud" mefhumu tahtmda 
miindericdir, ta'bir-i digerle her biri o asl-i vahid'in bir suret-i uhrasidir. Tezad ve tenafl ancak bu 
suretler, bu mertebeler i'tibariyledir. Binaen-aleyh Hakk Te'ala bu mertebelerden miinezzeh olmakla 
beraber anlardan(onlardan) hali de degildir. Oyle ise "Batil" "min haysi'l-viicud" "Hakk" olub butlam 
ise emr-i nisbidir! 

HER MERTEBENiN ALEM-i ECSAMDA INTIVASI 

Kaffe-i meratib-i alem hep ecsamda muntavi(durulmiis/tayy) ve miindemicdir. Hatta alem-i ecsam 
bi'l-kiilliye mahv ii ma'dum olsa alem-i ervah ve alem-i miicerredat bile kalmaz. "Sahib-i Mirsad" bir 
mesel irad eylemis ve o meselde ecsami seker kamislanna, ervahi da anlarm 'usaresine tesbih etmis ve 
bu tesbihle ecsamsiz ervahm mevcud ve baki olabilecegini iham(vehme diisiirme) eylemis ise de 
ecsamsiz ervahm viicud ve bekasi miimkin degildir. £iinki bu ikisi arasmdaki tegayur bir emr-i hakiki 
degil belki emr-i i'tibaridir. Zrra hakikat ve nefsii'l-emrde ervah ile ecsam yekdigerinin aymdir. (7/B) 
Ez ciimle beden-i insan fi'l-asl ruh idi. Ta'bir-i diger ile "Hak" idi. Ya'ni bir cevher-i gayr-i maddi ve 
bir mevcud-i gayr-i suri idi. Terakiim ve teakub-u suver ile tekasiif ide ide bir kalibdan diger kaliba 
gire gire nihayet beden-i insan oldu. Halbuki su tekasiif ve ictima'dan hasil olan suretler birer birer zail 
olunca yine telattuf iderek(latifleserek) serik ve nazirden miinezzeh "Hakk" olur! 

INSAN DA IKi CiHET 

Insan, min haysi't-te'sir "Hakk" ve min haysi't-te'essiir "Abd, mahliik, mahkum, mecbur, 
makhur"dur. Binaen-aleyh bi'l-ciimle ef 'al "Hakk"m olub suretler hep O'nun aletleridir. Ya'ni "Hakk" 
suret-i insan'da tecelli itmis ve o suret ve o alet vasitasiyle faaliyetini icra eylemekde bulunmusdur. 
Fakat insan bundan gaflet ederek kendisine mahsus irade, ihtiyar, fiil, viicud oldugunu tahayyiil ider. 
insamn bu gaflet ve tahayyiilii bir diilgerin kendisinden (8/A) sudtir iden bir fi'ili yine varligi 
kendisinden husule gelmis olan bir aletine isnad etmesine benzer. §urasmi ihtar iderim ki, insamn bu 
tasavvuru bu tahayyiilii miicerred bir gaflete mebni oldugu ifiin mezmumdur. Amma eger kendisinin 
"Hakk"dan ve "Hakk"m da kendisinden baska bir sey olmadigim biliyor da fi'ili, ihtiyan kendi 
nefsine hakk oldugu cihetle isnad eyler ise tahayyiil ve tasavvur-i mezkur mezmum degildir. Zira abd 
bu takdirce fiil-i mahsusun bir suret-i mahsusadan sudur etmis olacagim ve o suret-i mahsusamn sahibi 
ise Hakk'dan baska bir sey olmadigim bilmis oldugundan tasawur ve tahayyiil-i mezkur vaki' ve 
nefsu'l-emr'e mutabikdir. Bunun ifiindir ki "Ben yaptim" ve "Ben isledim" gibi sozlere arifler musib 
olub cahiller ise muhtilerdir!(hatahlar) 



INSAN'DA iRADE VE iHTiYAR 



Insanda "irade" ve "ihtiyar" denilen sey kendisinden sudur iden bir fi'ili bir isi isdar ve icad ideni 
bilmekden 'ibaretdir. Yoksa (8/B) diler ise islemek, dilerse terk etmek manasma degildir. ZM ef 'alin 
suduru mesiyyetle olub, mesiyyetde esbab-i harice ve dahilenin ictima ile hasil birtakim suvar ve 
meratib mukteziyatmdan bulunmakla, esbab-i mezkure ictima' itdikde mesiyyet bi'z-zarure ve bi'l- 
viicub zuhur ider. Ve bunu miite'akib ef 'al dahi bi-tariki'l-viicub husule geliir. Fi'l-vaki 'insan 
kendisinin ef 'al-i mezkureyi terke muktedir oldugunu zannider. Fakat bu zan bi'l-kiilliye yanlisdir. 
Tavrun dahi ef 'al gibidir. Oyle ise 'inde't-tahkik bir fi'ili isdar ve icad idende o fiilin kendisinden 
sudur ettigini bilmekden baska bir sey kalmamisdir. "Irade ve ihtiyar"m manasi ise bundan ibaretdir. 
Bir hayvandan ef 'al-i mutezadenin(zid) sudur etmekde oldugu o hayvanda "diler ise islemek ve diler 
ise terk itmek" manasma bir irade ve bir ihtiyar bulundugunu iham ediyorsa da hakikat-i hal benden 
istedigin seydir. 

Horozun mezbelede esinmesinde ve nisfi'l-leylde otmesinde bir nev'-i garabet (9/A) vardir. Avam 
zann ider ki, horozun (diler ise islemek ve diler ise terk etmek) manasma irade ve ihtiyan vardir da 
horoz o irade ve ihtiyar ile mezbelede esiniyor ve nisfu'l-leyPde otiiyor. Halbuki bu bir zann-i batil ve 
kavl-i kazibdir. Iste kesf ve ilhamm bana i'ta eyledigi tahkik bundan ibaretdir. Fakat bu tahkik 'ukul-i 
nakisa'ya muvafik gelmez! 

KIDEM-i 'ALEM VE HAKK'DAN SUDUR-i EZDAD 

Alem cinsiyle, nev'iyle sahs-i mutlakiyle kadim olmakla beraber hudus ile de muttasifdir. Fakat bu 
hudus, hudus-i zemani degil hudus-i zati 'dir. Ya'ni alemin mukteza-yi viicud-i Hakk olmasma 
"Hudus" nami verilmis ve fakat muktezi ile mukteza arasina bir an bile girmemisdir. Cenab-i 
Hakk'dan ezdad(zidlar) sudur ile bunlarm ba'zisma razi olur, diger ba'zisma da razi olmaz. Hele esya- 
yi miitezadenin Hakk'dan suduru miikteza-yi Zat oldugundan bunun vuku'u behemehal lazimdir. 
£iinki miikteza-yi Zat'dan (9/B) tehalliif itmez. 

Ba'zismm marazi ve digerinin gayr-i marazi olduguna gelince, bu da dogrudur. ^iinki bu esya ve ef 'al- 
i miitezade iki kisma munkasimdir. Birisi nizam-i aleme aid ve digeri ise bu maksad-i ali'den haricdir. 
Birincisine "marazi" ve ikincisine dahi "gayr-i marazi" nami virilmisdir. Cenab-i Hakk'dan boyle 
gayr-i marazi esya ve ef 'alin suduru, bir sahsdan hal-i siikut ve zeman-i i'tidalde razi olmayacagi 
birtakim ef al-i kabiha'nm hasebii'l-gazab bila-ihtiyar sudur itmesine benzer. Vaki'a sudur-i ef 'al ve 
esya mesiyyetledir. Fakat o mesiyyet iktiza-yi zat manasmadir. Ehl-i zahirin zann ettigi manaya degil, 
anlardan ba'zilan kabayih ve fevahisin Cenab-i Hakk'dan sudur ittigini i'tikad ile beraber bu sudurun 
kendilerince muteber olan ma'naya gore irade ve ihtiyar ile husule geldigini iddi a etmisler ise de 
Hakk Te'ala Hazretleri o misillu irade ve ihtiyardan miiteali ve o zalimlerin dedikleri seyden bi'l- 
kiilliye beridir! 

EMR-i MUR$iDE ITA'ATIN LUZUMU 

(10/A) Talib-i Hak hastaya, kemalat-i mathibe de sihhate, cehl-ii nadani dahi maraza, miirsid ise tabib- 
i hazika benzer, soyle ki bir hasta kendisini tabibe teslim ider. Tabib am iktiza itdigi vechile muayene 
ve tedavi eyler. Enva-i edviyyeyi ita ve bir9ok mualecati(ilac tedavisi) icra ider. Hasta bu edviyye'nin 
meraretine(acihk) ve mu'alecatm alam ve ekdarma sabr ii tahammiil eyler. Kesb-i sihhat ve i'ade-i 
afiyet itmek iimidiyle tabibin her emrine imtisal eyler. Halbuki iimid ettigi sihhat ve afiyete ba'zan 
na'il olur, ve ba'zan de olamaz. 

Ma'a hazihi yine emr-i tabibe imtisal kendisine behemehal lazim gelir. Hatta "Beni sifayab itmeyince 
senin emrine imtisal etmiyecegim, dedigin seyleri yapmiyacagim" dise, bu soz kat'iyyen ma'kul 
goriilemez. Talib-i rah-i hakikat ve salik-i tarik-i hidayet olan kimse de boyle olub, 'ava'ik- 
i(aika/engel) diinyeviyye ve ala'ik-i(alaka) nefsaniyyesini kat' iderek matlubuna vuslat iciin "seyh" ve 
"miirsid"i tarafmdan ne gibi seyler tavsiye ve emr olunur ise o emirlere cidden imtisal ve heman anlar 
ile ger9ekden istifade (10/B) eylemek kendisine lazim geliir. Binaen-aleyh miirsidine "matlubum hasil 
olmaymca dedigin seyleri icra edemiyecegim" dise bu soz emare-i sefahet ve delil-i cehalet addedilir! 



Si'iR 

Beyt: 

Velil meri en yes'a bitnafihi nefuhu 
Veleyse aleyhi en yusaidehu eddehru 
Fe innale bissayi el miina temme emruhu 
Ve in aradal makduru kane lehul gadru 

[Mealen: insan kendisine nafi 'olan sey'i tahsile sa'y etmeli ve ma'a haza dehrin de her hususda 
kendisine miisa'ade etmeyecegini bilmelidir. Bina'enaleyh eger insan sa'yligi ile matlubuna na'il olur 
ise temamen miirur ve eger bir mani-i makdur-i zuhur ise bila-sek ma'zurdur.] 

Mesela diinya ile istigali terk Hakk'a vusul ve sa'ilinin a'zam-i usuliidiir. Is bu merkezde iken bircok 
adamlar vardir ki, hasebii'z-zahir vuslat-i Hakk arzusunda bulunduklan halde kendilerine bu cihet yani 
diinya ile istigali terk ciheti arz ve teklif olundukda: "Mat-lubuma na'il olmaymca diinya ile istigalimi 
terk idemem" derler, bu soziin akl'dan ba'id bir soz oldugunu hie de dusiinmezler. 

(11/A) MESALiK-i ENBiYA 

Enbiya, evliya-yi etfale benzerler. Evliya-yi etfal cocuklanni nefsu'l-emrde mevcud olmayan birtakim 
esya ile itma(tamah) veya ihafe(korkutma) iderek kesb-i kemalat'a tesvik ve tergib ettikleri gibi, 
enbiya dahi meb'us olduklan akvami birtakim esya-i maddiyye ve suvar-i mahsuse ile i'tma veya 
inzar eyliyerek anlan kemalat-i Hakk'a ve maarif-i ilahiyyeye tesvik ve tergib eylemislerdir. 

§u kadar ki etfali kesb-i kemalata tesvik ifiin zikr olunan seyler ba'zan kizb-i mahz olabiliir. Fakat 
enbiya-i i'zam hazerati sa'ibe-i kizb'den miinezzeh olduklarmdan anlar tarafmdan ummetlerinin 
ahvaline miinasib olarak serd ve ityan edilen tebsirat ve tenziratm diger manalari dahi vardir. O 
manalan ancak arifler bilirler. Mesela avamdan birisine "su isi isler isen sana nurdan iki kus 
virilecekdir" denildigi zeman o kimse buradaki "nurdan iki kus" soziinii beyne'l-'avam ma'ruf (11/B) 
ve meshur olan manaya haml ider. Halbuki kasd ve irade olunan mana bu degil belki beyne'l-enbiya 
ve'l-evliya ma'ruf olan manadir ki, o da o iki kusun iki mes'ele-i 'ilmiyye'den ibaret olmasidir. 
Rii'yada bunun naziri olub, andagoriilen suret-i zahiri iizere degildir. Lakin rii'ya herkes hakkmda 
kesiru'l-vuku oldugundan amn zahiri iizere olmadigim biliirler. Ve binaen-aleyh ta'biri hususunda 
teemmiil ve tefekkiir iderek delalet idecegi seyi anlarlar. Fakat mesalik-i(meslek/suluk) enbiya, 
evliyaullah'dan baskalarma mesdud(sedd konmus) oldugu cihetle evliyadan ma' da biitiin nas o 
yollarda a'ma olub, adeta nereye basdiklanm bilemezler. Amma evliyaullah nur-i kesif ve ziya-i ilham 
ile bi-avni hiida mesalik-i mezkureyi pek giizel goriib anladiklarmdan, oralarda basiret iizre yiiriiyiib 
giderler. Nas'm "siiluk" ettikleri turuku teemmiil ider isek bu tariklar fiinuna miinkasim ve ciimlesinin 
ziinununa miibteni(bina edilmis) oldugunu goriirsiin. "Men lem yezuk la ya'rif (Tatmayan bilmez). 

(12/A) 'ISA ALEYHI'S-SELAM 

"Isa" aleyhi' s-selam riihu ile "Hayy" ve cesed-i unsurisiyle "Meyyif'dir. Fakat kendileri "Ruhu'llah" 
oldugu ve binaen-aleyh riihaniyyet anda galib bulundugu ve mevt ise ruha degil ancak cesede te'alluk 
ettigi iciin "isa olmedi" denildi. Ve bu soz "el-hiikmii li'l-galib" hikmetine bina edildi. Yoksa "isa 
olmedi" soziinden "Isa cesed-i unsurisiyle olmedi" manasi kasd edilmedi, zira cesed-i 'unsurisinin 
olmeyiib el-an "Hayy" olmasi kat'iyyen muhaldir, f efhem, sekizyiizsekiz senesinde bir Cuma 
gicesinde alem-i manada serapa yesil elbiseye biiriinmus iki adem gordiim. Bunlar isa aleyhi's- 
selam'm cesed-i meyyitini iki elleriyle tutarak bana arz ediyorlar. Ve bu vechle musarii'n-ileyh'in 
vefat etmis olduguna beni ikaz ve irsad eyliyorlar idi! 



HA§R-I CISMANI 



Avamm zu'm itdigi gibi hasr-i ecsad mumkiin olamaz. Meger bir zeman gele ki, anda nev'-i insandan 
bir sahs kalmiya ve ba'dehu peder ve madersiz olarak toprakdan insan tevelliid idub, (12/B) andan 
sonra yine tenasiile baslaya. 

["Hakka'l-yakin" mertebesine vasil olmayan erbab-i siiluk daima ruhaniyetle mesgul olub, 
cismaniyata asla iltifat edemedikleri iciin hasr-i ecsad' 1 siddetle inkar iderler. Bunlara '"Urefa" denir. 
Hazret-i §eyh'de bunlardan oldugundan hasr-i ecsadi inkar etmistir. (Miitercim)] 

CENNET VE NAR VE MELA'IKE'YE DAIR BAHS-I DIGER 

Cennete, nara ve bunlann tafsilatma aid lafizlar iciin manalar vardir. Fakat o manalar ukul-u ciihhale 
yerlesmis olan manalann gayri'dir. Mela'ike de alem-i melekutdandir ve bu melek-i mahsus zimmnda 
mevcudlardrr. £iinki alem-i melekut bu alem-i mahsus'un batmmdan baska bir sey degildir. El-hasil 
beva'is-i hayra "mela'ike", beva'is-i serre de "seyatin" ve "ebalis" tesmiye olunmustur. Bazi insan y-i 
mahsus surbu beva'isden birisini tahayyiil ve tasavvur ettikde am kendi isti'dadma gore bir seetinde 
goriir. Ve bunun iizerine esya-yi sa'ire gibi amn da hakikaten haricde mevcud bir sey oldugunu zan ve 
i'tikad ider, halbuki bu zan ve bu i'tikad hilaf-i vaki'dir. (13/A) ^iinki o sey haricde degil anm kuvve-i 
hayaliyyesinde mevcuddur. Bu zan ve itikadm sebebi ise miisahede-i hayaliyye'nin miisahede-i 
hissiyyeye ziyadesiyle benzemesidir. Hatta bir insan bir sey'e bir zeman dikkatle bakdiktan sonra 
gozlerini yumdukda o seyi zahirde oldugu gibi hayalen miisahede ider, anm ne sekilde ne va'ziyyetde 
ne keyfiyyetde oldugunu gozleriyle goriir gibi goriir. 

"Hakk"dan i'raz iden bir reciil-i fasik'a ve bir sahs-i miitemerride dahi "§eytan" tesmiye olunur. 
Evham ve ebatildan hali bir kalbe malik olan bir merd-i salih de ba'zan alem-i menamda istikbalde 
zuhura gelecek seyleri aynen goriir! 

HAKIKAT-I RU'YA 

Hiikema, hakikat-i rii'yayi beyanda "Ruh-i insani alem-i miicerredata ittisal ider de suvar-i vekayi' 
oradan kendisine miin'akis olur" dediler. Bunun boyle olmak ihtimali oldugu gibi, goriilen sey'in 
na'imden(uyuyan) harif olmayib belki anm kendi hayalat-i dimagiyyesi ve tasavvurat-i zihniyyesi 
olmak ihtimali dahi vardir. £unki insan esyayi (13/B) hal-i yakazada tasavur ettigi gibi hal-i nevm'de 
de tasavvur ider. §u halde bir naimin hal-i nevm de miisahede eyledigi sey'in ruhan miicerredata kesb- 
i ittisal itmesi ve anlara mukabele eylemesiyle hasil olmak bir suret, bir ma'na oldugu te'ayyiin itmez. 
Ve binaen-aleyh hiikemamn rii'ya hakkmdaki sozleri kat'iyyet hiikmunii alamaz. Hatta me'mul iderim 
ki hakk benim dedigim gibi olub hiikemamn dedigi gibi degildir. Zira na'im(uyuyan) ancak hal-i 
yakazada bildigi veya gordiigii veyahut isittigi veya tasavvur eyledigi veyahud ana miinasib bir sey 
gorebilir. Eger rii'ya hiikemamn dedigi gibi miicerredata mukabele ve ittisal ile hasil olmus bir sey 
olmasa idi, na'imin alem-i ma'nada gordiigii seyler meyaninda gerek kendisini ve gerek cinsini evvelce 
hie de gormedigi ve isitmedigi veya kalbine hutur eylemedigi bir sey dahi bulunabiliir idi. Halbuki 
na'im boyle bir seyi asla goremiyor, alem-i menam(uyku)da gordiigii seyler hep hal-i yakazadaki 
kendi tasavvurati ve tahayyulati da'iresinde deveran ediyor. Kalb ve dimag hal-i yakazada oldugu gibi 
hal-i nevm'de de faaliyetini icra iderek tasavvurat ve tehayyiilatmdan (14/A) asla hali kalmaz. Safvet 
ve halisiyyet nisbetinde bu tasavvurat ve tehayyiilatda isabet dahi eyler. El-hasil rii'ya denilen sey' 
na'im'in birtakim siiretlere temessiil etmis kendi havatir-i zihniyyesinden baska bir sey degildir. 

HiLKAT-I ALEM'E DAIR BIR KAZIYYENIN MA'NA-YI HAKIKISI 

"Cenab-i Hakk evvela bir 'cevher' yaratdi. Ba'dehu o cevherden bu alemi halk ve icad itdi" kaziyesi 
meshur-i enam(mahlukat/herkes)dir. Ben derim ki, bu "cevher"den maksad suret-i Hakk en evvel 
kendisinde zuhur itmis olan birinci mazhardir. Binaen-aleyh "kaziye-i mezkure Cenab-i Hakk evvela 
bir suret-i basita'da zuhur eyledi. Ba'de o suretden diger suretler tesa'iib(su'be) ederek nihayet su 
miikevvenat husule geldi" demekdir! 



DUA VE ZIKR 

Du'alar zikirler, hep kalbin matluba ya'ni Hakk'a tevecciih itmesi iciindiir. Binaen-aleyh bunlar rabita 
hiikmiinde olub, asil miiessir ise ancak tevecciihdiir. Bu meseleye esya-yi kesire teferru' ve bununla 
ehl-i gaflete hafi olan seyler tebeyyiin eyler. Amelsiz ilm, imansiz amele veyahud(14/B) ruhsuz 
bedene benzer! 

YiNE iRADE VE iHTiYAR 

Miitekellimin; "Cenab-i Hakk kadir-i muhtardir" didiler ve bu ihtiyara da "sihhatu'l-fi'il ve't-terk" 
manasim virdiler. Binaen-aleyh anlarm bu sozleri Cenab-i Hakk'm kafir'in kufrunii ve zalim'in 
zulmiinii irade ve ihtiyar itmis oldugunu ifade eder. Ebu 'Ali ve emsali de "Allah-u Te'ala mucib-i 
bi'z-zat'dir, ya'ni anm viicudu alem'in viicuduna mugayir ve andabi-tarikil-icab muessirdir" reyinde 
bulundular. Bu iki itikadm ikisi de batil olub, cehl-i mahzdan ve Hakk'a 'adem-i lttila'dan nes'et 
eylemisdir. Birincisi batildir, zira Hakk'm iradesi, mesiyyet-i ihtiyari hep isti'dad-i alem iizre cari ve 
ana tabidir. Bir seyde isti'dad olmaymca andabir eser zuhur itmek ihtimali yokdur. "Yef 'alullahu 
mayesau ve yahkiimu mayiirid" kavlinin manasi "Cenab-i Hakk 'sey-i vahid'de her ne olursa olsun 
isler' dimek degildir", belki bunun manasi "Cenab-i Hakk bir sey'in her neye isti'dadi var ise anda am 
diler ve am isler" dimekdir. (^iinki mesiyyet-i ilahiyye istidada tabi' ve biitiin ka'inat bi-hasebi'l- 
isti'dad (15/A) kendilerinden sadir ve hasildir. tste mesiyyet-i ilahiyye'nin taalluku ancak boyle olub, 
bunun hilafma te'alluk mesiyyet gayr-i miimkindir. 

Evet, "Allah" diledigi seyi isler ve fakat ancak isti'dadda olan seyi diler. Hakk Te'ala Hazretleri 
diledigi seyi nasil islemez ki, dilemesi mukteza-yi Zat ve islemesi kendi zuhuruna mir'atdir. Insandaki 
irade ve ihtiyar dahi "Sihhatii'l fiil ve't-terk" manasina degildir. "Irade ve ihtiyar" sihhatu'l-fiil ve't- 
terk manasma nasil olabilir ki insan ba'zan bilmedigi bir sebebden nasi gam-nak olur. Halbuki eger o 
sebebi bilse gam ve kederi derhal za'il olur. Am bilemedigi i9iin batmen kendisinde bir elem hisseder. 
Ve bu elemle, bir miiddet magmfim olur gider. Iste bu gam batini ve elem de vicdani bir isdir. O insan 
bunu da mi, "sihhatii'l-fiil ve't-terk" ma'nasmca kendi irade ve ihtiyariyle yapmisdir. Ikincisi, ya'ni 
hukema'nm kavli de batildir. (^iinkii viicudda te'addiid yokdur! 

KELiME-i TEVHID iLE "EL-MELEKU LA YEDHULU iLA AHiR" HADIS-i §ERIFi'NiN MANALARI 

(15/B) "La ilahe illallah" "Ma fi'l-kevni gayrullah" dimekdir. "el-melekii la yedhulu beyten fihi kelb" 
hadis-i serifi de kendisinde sifat-i kelbiyyeden bir eser bulunan bir kimsenin kalbinde meratib-i 
melekiyye'den bir mertebe ve evsaf-i kudsiyyeden bir vasif bulunamaz" mealindedir. 

"INSANLARIN MA'BUD-I MEVHUMEYE IBADETLERi" 

Insanlar zaman-i cehaletde sanem-i mahsusa ibadet ediyorlar idi, bu zamanda da sanem-i mevhuma 
'ibadet ediyorlar. timid iderim ki, Allah Hakk'i izhar ider de nas ma'bud-i Hakk'a bi-hakkm ibadet 
iderler! 

ALLAH NEDiR? 

Allah, Viicud-i mutlak'dan ibaretdir. Bi'l ciimle ef 'al o viicud'dan zuhur ettigi ve binaen-aleyh kaffe-i 
kemalati miictemi' oldugu cihetle ana "Allah" tesmiye olunmusdur. §u kadar ki, ef 'alin, sifatm, 
su'unun, kemalatm andan zuhuru ancak mezahir vasitasiyle ol-dugundan 'umumiyyeti itibariyle 
mezahirin ciimlesi kemalat-i ilahiyye'yi itmam etmis ve anlarm (16/A) ihtilaflan hasebiyle her 
birinden esya-yi muhtelife sudur ve zuhur eylemekde bulunmus ve bu sebeble kesret-i zahirde degil 
belki mezahirde vuku'a gelmisdir. 

Imdi Allah Te'ala Hazretleri bi'l-ciimle mezahirde tecelli etmis bir viicud-i asli ve bir cevher-i batini 
olmagla mezahirden her biri digerine bi-hasebi's-suret mugayir ise de bi-hasebi'l-hakikat ciimlesi 
birdir. Binaen-aleyh mezahirden birisi "Ben Allah'im" dise, bu soz bi-hasebi'l-hakika sahih ve 
dogrudur. (^iinki fi'l-vaki' kaffe-i esya amn ya'ni o mazhann asl ve hakikatinden zuhur itmisdir. 
Bundan te'addiid-ii ilah da lazim gelmez, zira kariben zikr olundugu vechile ta'addiid zahirde degil 
mezahirdedir. Ta'bir-i digerle asilda degil suvardadir. Zahir ve asl hepsinde birdir. Kezalik mezahirden 



birisi "Ben Hakk'im" dedikde bu soz dahi ale'l-itlak sahih ve gercekdir. Zira her seyde viicud olub, 
viicud ise mutlakiyeti ya'ni birsey ile adem-i tekayyiidii i'tibariyle "Hakk" tesmiye olunmustur. 

"Bu soz, ale'l-itlak sahihdir" dimek, "Ister o mazhardan hersey veyahud ba'zi sey' sudur itmis olsun ve 
ister ise hicbir sey' sudur (16/B) itmemis bulunsun, kezalik ister her sey' ile ittisaf eylemis olsun ve 
ister ise eylememis bulunsun" dimekdir. §u kadar var ki, bi-i'tibari's-suret her sey' kendilerinden 
siidur itmemis bulundugundan "mezahirden her biri gayru'llah'dir" sozii dahi dogrudur. 

Bunu biraz da soyle izah edelim; masadak i'tibariyle ciimle esya birdir. Mesela "Hahk" lafzmm sadik 
oldugu sey ne ise "Rezzak" lafzmm sadik oldugu sey dahi odur. "Abd" ve "Hakk" ve sa'ireyi de buna 
kiyas eyle. Binaen-aleyh "Bi-hasebi'z-zat kesret ve tegayiir olmayub bunlar hep hasebi'l-mefhumat ve 
hasebi'l-i'tibaratdandir. Ta'bir-i vazih ile, kesret ve mugayeret hep evham-i hayalat kabilindendir. 
Nitekim: "Kana'llahu ve lem yekun ma'ahu sey'iin ve Hiive'l-an ala makan" hadis-i serifiyle; "Kulli 
sey'in halikun ilia vecheh" ayet-i kerimesi dahi buna delalet etmekdedir. 

(17/A) LEHV'IN MANASI 

Kur'an-i Kerim'de diinyaya "Lehv" ve "La'b" denildi. Buradaki el-lehv ve el-melha manasmadir ki, 
insani Hakk'a tevecciih ve meyl'den men' iden sey dimekdir. Diinya dahi insam Hakk'a meyl ve 
tevecciihden men' eyledigi igiin "Lehv" ve "La'ib" namlanm almisdir. Fakat bir sey iki ciheti cami' 
olur ve bu iki cihetden birisiyle insani Hakk'a digerleriyle de masivaya sevk eyler ise anda hem "Hal" 
ve "Ibahiyyet" hem de "Hiirmet" ve "Kerahiyyet" i'tibar olunmak lazim geliir. Iste diinyada boyle iki 
ciheti cami' oldugundan anmla istigal "Hakk" ile istigal olmak itibanyla miibah, ve belki de ibadet ve 
masiva ile istigal olmak cihetiyle dahi haram ve kerahetdir. "Sema" da bu kabildendir. Evkat-i 
mahsusalan hasebiyle fukara-i muhlisin haklarmda helaldir. Zira esvat-i haseneyi isitdikleri vakit 
anlarm kalbleri Cenab-i Hakk'a tayaran ider. Efkar-i diinyadan kalblerinde bir zerre bile kalmayub 
kalbleri muhabbet-i (17/B) ilahiyye ile dolar. §imdi insaf idelim su suretle vuslat-i Hakk'a vesile olan 
bir sey' tahrim itmek, ana haramdir, dimek bir miislime nasil helal olur! 

ASHAB-I SULUKU SUNUF-I ADIDEYE TAKSIM 

Ashab-i siiluk, odun gibi sunuf-i adide'ye miinkasimdir. Odun 119 smifdir. Birinci "sinif-i yabis"dir ki 
onu bir ates ile isti'al ider(tutusturur/mes'ale) ve bir daha sonmeyub yana yana bil-kiilliye ates olur 
gider. Bir fakir-i muhlis tekemmiil itdikte "Allah olur" diyenlerin maksadlan dahi bu manaya hami 
olunur. Ikincisi dahi son derece smif-i ratb'dir ki, rutubeti biraz za'il olmadikfa am ihrakda ne kadar 
ilhah ve ikdam olunsa isti'al etmesi mumkin olamaz. 

Uciincusu de; simf-i mutavassitdir ki, ba'zi aksam-i onu mesakkatle isti'al ider. Ve ba'de'l-isti'al bir 
daha sonmeyip bitinceye kadar yanar ise de diger ba'zi aksam-i ziyade mesakkatle yanar. (18A) Ve 
bi'l-ciimle rutubeti za'il oluncaya veya biraz tenakus idiinceye degin ugrasmak ve cahsmak iktiza 
eder, salikin de boyledir. Iste bu tesbih ile ahval-i talibin ve etvar-i salikini bil de bundan sonra halkm 
adat ve harekatma akval ve ahvaline ve ef 'aline ehemmiyet virme! 

VAHDET-i VUCUD 

"Zat-i Hakk her seyden miinezzehdir. Bununla beraber her sey anda ve O her sey'dedir. Vacibdir. 
Hicbir tavirda viicudun andan aynlmak ihtimali yoktur. "imkan" bi-hasebi's-suret ve binaen-aleyh 
hayalidir. Hudus ve kidem, hep surete teakub ider. "Allah", suretden miinezzeh olmakla beraber yine 
suretdedir. (^iinki 0 suretin ash, hakikati Andan(O'ndan) baska bir sey degildir. Bunun ifiin viicud-i 
mumkin bi-hasebi'l-hakikat "Hakk" ve bi-i'tibari's-suret mahlukdur. "Siibhane men merece'l-bahreyni 
yeltekiyan beynehiima berzahu'n-la yebgiyan". Buradaki "Bahreyn'den maksad "viicub" ile "imkan" 
bahirleridir. Anlarm yekdigerine (18/B) miilaki olmasi da ikisinin viicudda istirak eylemesidir. 
Beynlerindeki "berzah" da iste 0 viicud'dan ibarettir. "La yebgiyan' dan miistefad olan anlarm "adem-i 
bagiyleri de birisinin digerine 'adem-i iltibasmdan kinayedir. Hem "viicud" hem de imkan i'tibariyle 
ne "Hakk" bir sey-i mumkin olabiliir, ne de bir sey-i miimkinden "Hakk" olabiliir. Fakat "ayn-i 
viicud" i'tibariyle ikisi de birdir. £iinki hakikatde vacibde olsun miimkinde olsun ayn ayn viicud 
yokdur. Bazilan da "her birinin ayn ayn viicudu vardir" dimis ise de bu emr-i i'tibariden baska bir 
sey degildir! 



VUCUD-U MUTLAK 



"Viicud-u Mutlak" fi'il ve tesir i'tibariyle "Allah, Ilah, Hahk" olub, teessiir ve infial cihetiyle de abd 
ve mahlukdur! 

VE DIGER IBARE 

"Viicud-u Mutlak" mutlakiyyeti i'tibariyle bi'l-ciimle esyaya sirayet etmis ve hepsi aninla tezeyyiin 
(19/A) etmisdiir. Halbuki bu Viicud-u a'zam yine mutlakiyyeti cihetiyle ciimlesinden miinezzeh olub, 
"Hisset, serafet, zulmet, keduret," gibi seyler hep mezahirde zuhur etmekde ve bu tefaviit yine o 
mezahire nisbetle husule gelmektedir. Yoksa Viicud-i Mutlak'a nisbetle hepsi bir olup hakikatde gayr 
yokdur. O "viicud-u mutlak" bin suretde zuhur etse yine sey-i vahid' dir. Bu matlabi biraz da soyle izah 
edelim! 

"Viicud-u Mutlak", "Hakk"dir. "Hakk" her seyde ve her sey' dahi anda zuhur etmekdedir. Binaen- 
aleyh hakikat ve nefsii'l-emr'de zahir ve mazhar sey-i vahid olub, beynlerindeki tegayiir ve tehaliif, bir 
emr-i i'tibaridir. Hakk'm esyada zuhur etmesi de, kendi zati i'tibariyle degil belki mahallin kabiliyet 
ve isti'dadi cihetiyledir. 

ME§iYYET VE NEFH-i RUH 

Hakk'in mesiyyet ve iradesi, iktiza-yi Zat'dan 'ibaretdir. Yoksa ciihhal ve ulema-i riisumun zu'm 
etdikleri gibi degildir.(19/B) Cenab-i Hakk'in "Ve iza sevveytuhu ve nefehtu fihi min rvihi" kavli de 
"esbabm iftimai ve isti'dadm husulii sebebiyle beden-i insan vech-i mahsus iizere tesviye olundukda 
yani her azamzi kendi mahall-i layikda zuhur iderek bedenin kabul-u riiha olan isti'dad ve kabiliyyeti 
tamam olundukda anda nefh ta'bir olunan riih zuhur eyler." mealini miiiddir. Riiha "nefh" ta'bir 
olunmasi beynlerindeki bir miinasebet ve bir miisahebete mebnidir. Yoksa bu ta'bir bir ta'bir-i hakiki 
degildir. 

HAYAT 

Bedende hasil olan hayat hasiyet-i terkib ve faaliyet-i ecza ile hasildir. Nutk, dihk gibi seyler de 
boyledir. 

Insan ile hayvan arasmdaki tefaviit de terkibden nasi olup hepsinin ash ise birdir. Bu asl-i vahid her 
mertebede bir zuhur-i mahsus iktiza itmis ve o zuhiir-i mahsiisa mertebe-i hayvaniyyede ruh-i hayvani 
ve mertebe-i insaniyede nefs-i natika unvam verilmisdir. Yoksa ruh-i hayvani baska, ruh-i insani de 
baska bir sey degildir. (20/A) Mertebe-i hayvaniyye'de "hayvan" olan sey ne ise mertebe-i 
insaniyyede "insan" olan sey dahi odur. Ikisi arasmdaki tefaviit ancak isti'dad hasebiyledir! 

"BA'DE'L-VEFAT BEDENDEN IFTiRAK IDEN CEVHER" 

Bir beden vefat ettikde andan iftirak iden "cevher" o bedende, o suretde zuhur etmis olan Viicud-i 
Mutlak'dan ibarettir. Viicud-i Mutlak suretin fesadiyle fasid olmaz. Belki ile'l-ebed baki ve kendisine 
suvar-i esya 'ala'd-devam miitevalidir. (^iinki bu cevherin kendi kendine taayyiinii olmadigmdan her 
zeman kendisi ifiin bir suretin bulunmasi emr-i zariiri ve binaen-aleyh cevher-i mezkur la-a'letta'yin 
bir suretden gayr-i halidir. 

(Ez serima restenumuden ve bi dest ve o nest ez yaran kusiden alem-i dil hud bi payanest her zaman bi 
hasabi vakt rahi bi numayed tacil nemi bayed kerd ki her meyvera vakitest veleykin der ciddi 
miicahede tacil bayed kerd ki taksir.) 

[Bizden ser-reste gosterib ele virmek yarandan da sa'y ve gayret itmekdir. 'alem-i dil ya'ni makamat-i 

kalbiyye bi-payandir. Her zaman hasebii'l-vakt bir tecelli gosterir. ( zahid vardir. Hat miicahede 

ve ta'cil eden taksir etmemelidir.)] 

(20/B) YiNE VUCUD-i MUTLAK 

"Viicud-i Mutlak" li-zatihi vacibdir. Miimteni' olmasi gayr-i kabildir. Zira viicud ile 'adem beyninde 
miinafat(aykinlik) oldugunda birisi digeri ile ittisaf(vasiflanma) idemez. Ve hicbir sebeble viicud 



ma'dum olamaz. Nerede kaldi ki viicud'un 'ademi vacib ola. Viicud-i Mutlak imkan-i has ile mumkiin 
de olamaz. 

[Imkan-i amm ile miimkin olmak viicube miinafi olmadigi iciin Hazret-i §eyh imkan-i hassi tahsis 
bi'z-zikr etmisdir.] 

Zira Viicud-i Mutlak imkan-i has ile miimkin olub, ya'ni varhgi da yoklugu da vacib ve lazim degil 
belki her iki tarafi miisavi bulunur ise varhgi miikteseb olmak lazim geliir. Ve bu halde nefsine 
nazaran fi'1-asl ma'dum bir sey' olmasi iktiza eder. Halbuki Viicud-i Mutlak fi'l-asl ma'dum olunca 
zatma hakikatine nazaran adem ya'ni yokluk ile ittisaf etmis olmasi icab eyler. Viicud'un 'adem ile 
ittisafi ise kariben beyan olundugu iizere bila- sekk muhaldir. 

Bir de Viicud-i Mutlak imkan-i has ile mumkin oldugu takdirde varhgi iciin bir mucide muhtac olur. 
Bu ise kat'iyyen batildir. Zira o mucid mevcud bir sey' ise, Viicud-i Mutlak'm (21 /A) behemehal anm 
zimmnda tahakkuk etmis olmasi lazim ve labiid [siiphesiz, kesin] oldugundan viicud-i mutlak'm 
nefsinden ol tahakkuku, ta'bir-i diger ile tahakkukdan ewel tahakkuku lazim geliir. Bu ise bir seyin 
kendi nefsine takaddiimii dimek oldugundan kat'iyyen muhaldir. Yok, eger o mucid mevcud degil 
belki ma'dum bir sey ise, bir sey ma'dumun diger bir seyi icad idemeyecegi der-kardrr. Oyle ise su iki 
takdire gore dahi viicud-i mutlak'm imkan-i hass ile miimkiin bir sey olamayacagi taayyiin iderek 
bi'zzat "vacibii'l-viicud" oldugu sabit olur. 

"Viicud-i Mutlak" vacibii'l-viicud olunca anm "Allah" oldugu ve her sey'in viicudu ancak anmla 
husule geldigi ve binaen-aleyh ciimle esya ana mazhar ve kendisi o esyada zahir oldugunu tahakkuk 
eyler!.. 

VUCUD-I MUTLAK'DA IKI ITIBAR 

Viicud-i Mutlak ayn-i Hakk'dir. Hakk, her mertebe'de iki i'tibardan hali degildir. Birisi te'sir, digeri 
de teessiir ve infi'aldir. Hakk birinci i'tibar ile "Ilah" ve "Allah", ikinci i'tibar ile de "Alem, Halk, 
Hadis" tesmiye olunmustur. Fefhem. . . ! 

(21/B) VUCUD'DAUC: i'TIBAR DAHA 

Viicud'da diger iic i'tibar daha vardir. "Viicud-i srrf , "Viicud-i Mutlak", "Viicud-i Mukayyed". Itlak 
ve takyidden hali olan viicud-i sirf "Hakk"dan ibaret oldugu gibi, itlak ve takyid ile ittisaf eyleyen 
viicud dahi "Hak'dan ibarettir. "Hakk" itlak ve takyidden hali bir viicud-i srrf olmak i'tibariyle ne 
kiilli ne ciiz'idir. (^iinki kiilliyet itlak ciiz'iyyet de takyid itibariledir. 

Ya'ni kendisinin kaffe-i esyaya siimulii ve esyamn anda istiraki i'tibar olundukda ana "kiilli" unvam 
viriliir. Esya-yi kesire'nin anda istirakinden kat-i nazar anm mezahirden bir mazhar-i muayyende 
zuhuru i'tibar edildigi suretde ise "ciiz'i" nammi alur. Binaen-aleyh Hakikat-i sirfe-i ilahiyye min 
haysi'z-zat kiilliyet ve ciiz'iyyet iizre sabik ve bunlar aninla mesbukdur. Her ne kadar itlak ve takyid 
sifatlanyla ittisaf i'tibariyle istirak ve adem-i istirakden hali degil ise de! 

(22/A) HUVIYYET-i iLAHIYYE 

Min haysi'z-zat her seyden miicerred olan viicud-i srrf, Hiiviyyet-i Ilahiyye'dir. Anin fevkinde bir 
mertebe daha yokdur. Viicud-i sirf, her sey'in fevkinde oldugu cihetle ciimle esya' andan sadir ve 
ma'a haza kendisi ciimle esyada dahildir. Her sey O ve O her sey'dir. Bu mertebe-i sirfda evveliyet, 
ahiriyyet, zahiriyyet, batmiyyet de yokdur. Evsaf ve usulde sa'ireyi de buna kiyas eyle: Zira bu 
mertebede viicud, her sey'den miicerred olub evveliyet, ahiriyyet gibi seylerin tahakkuku ise viicudun 
kaffe-i esya'ya umum ve siimulii ve anlarda duhulii cihetiyledir. Hatta o mertebe Zat-i sirfda ezel ve 
ebed dahi yokdur. Anda ikisi de sey-i vahidden ibaretdir! 

VtiCUD-i MUTLAK'DA DiGER iKI I'TiBAR 

"Viicud-i Mutlak"da diger iki i'tibar daha vardir. Birisi "adem-i te'ayyiin" digeri de "te'ayyiin'diir. 
Birinci i'tibar ile ana "Ehad" tesmiye olunur. Ve celal sifatiyle tavsif idiliir. Ikinci i'tibar ile de ana 
"vahid" tesmiye olundugu ve celal sifatiyle tavsif (22/B) edildigi gibi cemal sifatiyle dahi tavsif idiliir. 
Bu iki sifatdan "yedeyn" lafziyle de ta'bir idiliir. Kezalik "yedeyn" nami zahir, batm, kabiz, basit, gibi 



sifat-i miitekabile'den her ikisine de ltlak olunur. Nitekim "Halaka Ademe bi-yedeyhi" hadis-i serifiyle 
de zikr olunan sifat-i miitekabileden her iki sifata isaret olunmusdur. "Yedeyn" lafzi suret-i alem ile 
suret-i "Hakk'a dahi ltlak olunur! 

"inna'llahe halaka Ademe ala suretihi" hadisinin manasini Resul-i Ekrem: "Cenab-i Hakk, Hazreti 
Adem'i kendi sureti iizre halk itdi" buyurdu. Tevrat'da dahi boylece vaki' oldu. Bunun manasi: 
"Cenab-i Hakk Adem'i kendi suret-i kemaliyyesi iizre halk itdi" dimekdir. Binaen-aleyh bu suretden 
maksad suret-i hissiyye degil suret-i ma'neviyyedir. £iinki Rububiyyet ve Uhihiyet mertebelerinde 
"Hakk"m suret-i hissiyyesi yokdur. 

Cenab-i Hak bu mertebelerde suret-i hissiyyenin kaffesinden miinezzehdir. Zira suret-i hissiyye 
hakayik-i alemden olub suret-i Hak ise (23/A) o mertebelerde suret-i batmiyye'den ibaretdir. "Ma 
mena'ake en tescude lima halektii bi-yedey"'(Sad-75) kavl-i serifindeki "yedi"den maksad dahi suret-i 
hissiyye ile suret-i ma'neviyye ve batmiyye'dir. Hakk Tea'la mertebe-i Rububiyyet ve Uluhiyyetde 
suret-i hissiyye'den degil, belki ma'neviyye'den ibaret oldugu iciindiir ki, bir hadis-i Kudsi'de: "Kiintii 
sem'ahu ve basarahu" denildi; "Kiintii iiziinehu ve aynehu" denilmedi. "Inna arazna'l- 
emanete"(Ahzab-72) kavl-i serifindeki "el-Emanete" lafzi da suret-i hissiyye ile suret-i 
ma'neviyye'nin beynini cami' olan suret-i ilahiyye'ye isaretdir ki, "Adem" iste bu suret iizre halk 
olunmus ve anmla ru-yi zeminde "Halifetu'llah" olmusdur. 

VEKAYI'-i NEVMIYYE 

Alem-i menamda goriilen vekayi' ve suvar hep derecat-i ma'rifet ve hakikat-i tevhid'e isaretdir, ciinki 
bundaki hikmet salikini tarik-i Hakk'a irsad ve delaletdir. Ta ki salikin bu vekayi'i miisahede itsiin, bu 
vasita ile maksad-i aksa'ya ya'ni tevhid-i hali-i zevki'ye vuslat (23/B) i5iin nefsiyle miicahedeye sa'y 
ve gayret eylesiin. ^iinki tevhid-i hali-i zevki, alem-i menamdaki vekayi' ve suvar-i mer'iyye ile 
kendisine isaret idilen tevhid'e mugayirdir. Bu iki tevhid arasmda mesafe-i ba'ide vardir. Bunu ancak 
o mertebeye vasil olanlar bilirler. 

Maksadimizi biraz izah idelim! Ba'zan salik, hal-i yakaza'da serr bi-hasebi'l murakabe oldukda kendi 
cisminin kesb-i inbisat ve ittisa' ittigini ve hatta biitiin mele-i a'la kendisinden ibaret bulundugunu 
miisahede ider. Ve nefsinde cibal, enhar, escar, besatin ve sa'ir bi'l-ciimle esyayi gordiigii gibi 
kendisinin bu seylere mugayir degil, belki hep o seylerin ayni oldugunu dahi goriir. Ve 6ylece hiikm 
eyler. Basar-i basireti her hangisine ihale eder ise "O ben ve ben O'yunTder. Nefsinden baska bir sey 
g(3rmez, hatta sems ile zerreyi yekdigerinden fark itmez. Zamamn dahi bir olub, anda evvel ve ahir 
olmadigmda dahi asla tereddiid eylemez. "§u zaman-i Adem'dir, bu da zaman-i Muhammed'dir" 
soziine ta'acciib eyler. El-hasil bu haletde evveliyyet ve ahiriyyet olmadigmi ve zamamn tebeddiil 
itmeyiib hepsinin (24/A) "An-i vahid"den ibaret bulundugunu aynen goriir. Ba'dehu bu miisahedat ve 
halatdan diger bir halete intikal eyler, bu haletde de amn kalbi ba'zan alemin mevcudiyyetine, ba'zan 
de ma'dumiyyetine hiikmeyler! Sonra bi'l-ciimle esyayi hatta kendisini dahi hayret ifinde bulur. Ve 
bunu miiteakiben kendisi dahi dahil oldugu halde bi'l-ciimle esyamn; adem-i sirfdan ibaret oldugunu 
miisahede eyler bir halde ki am tavsife kendisi dahi muktedir olamaz. Ba'dehu alem-i kesret'e intikal 
iderek, orada esyamn yekdigerine zarf ve mazruf ve sebeb ve miisebbib oldugunu goriir. Ve o alemde 
dahi bir mikdar tevakkuf ettikden sonra artik Hakk-i zahirisine avdet ider. 

Tasvir ettigim su halat, ba'zi muridlerimizin vekayi'inden olub, te'vil ve tavzihi de sudur: alemin, 
esyamn, adem-i sirfdan ibaret olmasi "Mertebe-i Ehadiyyet'e; kalbin, anlarm ba'zan mevcudiyyetine 
ve ba'zan de ma'dumiyyetine hiikm eylemesi de "Mertebe-i Vahidiyyet'e; kesret de "Tecelli-i 
suhuda"; herhangi seye nazar itdikde "O ben ve ben O'yum" dimesi dahi "Tevhid'e isaretdir. 

(24/B) Binaen-aleyh bunlarm hepsi "Hakk'dan Hakk'a" birtakim tenbihatdir. Halbuki tevhid-i hali-i 
zevki bundan ibaret degildir. Belki tevhid-i hali-i zevki halat-i mezkurenin delalet eyledigi tevhidin 
fevkinde diger bir tevhid olub, salik am ancak kendi zevki ile bulabilir. esyamn ciimlesi bu tevhide 
merbut ve belki de ciimle esya' andan ibaret ise de bu mertebeyi lisan ile ta'bir ve tavsif mumkin 
olamaz. Ve am zevk itmeyen bilemez! 



AKSAM-I TEVHID 



Tevhid tic kisimdir. Kism-i evvel tevhid-i ilmiyyedir ki, efvah-i rical ve kiitiibden me'huzdur. Kism-i 
sani tevhid-i tenbihdir ki, vekayi-i nevmiyye ve ilhamat-i ilahiyye ile hasil ve evvelkine fa'ikdir. Kism- 
1 salis tevhid-i hali-i zevkidir ki, ciimlesinden a'la olub, matlfib olan tevhid dahi odur! 

TASAWUF'DA NiFAK 

Tasavvuf tamam oldukda nifaka miinkalib olur. £tinkti sufi-i hakiki, gozlerin gormedigi, kulaklarm 
isitemedigi, bir beserin kalbine gelmedigi birtakim ahval ve esrara muttali olur. (25/A) Halbuki ahval 
ve esrar-i mezkurenin ekserisini halk'a soyliyemez. Belki 'uktil-i nasa miilayim geleni ve insanlarm 
ahvaline mtinasib olam izhar ve olmiyani kalbinde izmar eyler. Zira her muttali oldugu seyi izhar 
edecek olur ise nasm kendisini katl ideceklerini kat'iyyen biliir. Bu halde bir sufi-i hakiki miinafik 
olmaz da ya ne olur! 

"Seriyy-i Sakati'nin kavli dahi buna delalet ider. Zira mtisarti'n-ileyh: "sufi-i hakiki o kimsedir ki nur- 
i marifetiyle nur-i takvasmi sondtirmez ve zahir-i kitaba mtinakiz olan 'ilm batmmi izhar itmez. Izhar 
ittigi keramat kendisini estar-i meharim-i ilahiyyeyi hetk'e hamil ve ba'is olmaz" dimis ve bu 
sozleriyle bizim didigimiz gibi tasavvuf hakikatin nifak olduguna isaret eylemisdir. Ma' a haza buna 
"Bir sufi-i hakiki izhar ettigi sey i'tikad ettigi gibi, izhar eyledigi sey de i'tikad ider ve bu halde zahiri 
batmma muvafik olarak miinafik olmaz" diye cevab virmek dahi mumkundiir. Bir sufi-i hakikinin 
i'tikadda iki ziddini fasl-i cem' itdigine veya idebilecegine ta'acciib olunur ise de biraz 
muteammikane(derinlemesine) muhakeme (25/B) idiiliir ise bunda ta'acciib olunacak bir sey olmadigi 
goriiliir. £unkii bu iki i'tikaddan her biri kendi makammda, kendi mahal ve mertebesinde Hakk'drr! 

aksAm-i yakin 

Ey talib-i Hakk; Bil ki ehl-i Hakk, ilmi ug kisma taksim ettiler. Birincisine "ilme'l-yakin" ikincisine 
"ayne'l-yakin", ufunciisiine de "hakka'l-yakin" dediler. Ehl-i Hakk bu sozlerini ibarat-i muhtelife ile 
serh ve izah eylediler ise de bu babda sadra sifa virebilecek giizel bir ibare soyliyemediler. O ibareleri 
nakl ve hikayeye mahal ve makam miisa'id olmadigmdan, bu hususda fakire zuhur ve inkisaf ideni 
soyliyeyim. 

Aksam-i mezkure tevhide mahsus degildir; secaat, sehavet gibi seylerde de caridir. Mesela bir kimse 
bir adamin sahi veya seci' oldugunu bi't-tevatiir isitdikde kendisinde o adamm secaatine "ilme'l- 
yakin" hasil olur. Ve o seca'at veya sehaveti bi'z-zat kendisi miisahede itdikde anda" Ayne'l-yakin" 
viicude gelir. (26/A) Ve bu sifat-i fazila kendisinden siidur eyledikde ve am bi'z-zat kendisi ha'iz 
oldukda anda "Hakka'l-yakin" denilen ilm mevcud olur. El-hasil "ilme'l-yakin" miisahedesiz ve fakat 
delil-i kat'i ile hasil olan, "ayne'l-yakin" de miisahede ile husule gelen ilm olup, "Hakka'l-yakin" ise 
nefsinin andan ibaret oldugunu ya'ni kendisiyle mesela secaatin baska baska seyler olmayub ikisinin 
bir oldugunu idrakdir. §imdi bunlan tevhid'e tatbik ve anda tahkik idelim: 

Bir salik viicud-i Hakk' dan baska fa'il ve miiessir olmadigim siibhesiz bir delil ile biliir ise bu bilise 
"ilme'l-yakin" tesmiye olunur. Ve bunu bi'z-zat rii'yet ve miisahede ile idrak eyler ise ana da "ayne'l- 
yakin" nam viriiliir. §unu ihtar idelim ki bu aradaki "rii'yet ve miisahede" ve sa'ire gibi elfazdan 
maksad, rii'yet-i basariyye ve miisahede-i ayniyye degildir. Belki bu lafizlar kemal-i ilm ii ma'rifetden 
kinayedir. £iinki Viicud-i Hakk misal ve emsalden miinezzehdir. Ve eger salike baskasi ifiin viicud 
olmadigi ve viicud ancak(26/B) Hakk' dan ibaret bulundugu tahakkuk ider ise amn bu bilisine de 
"Hakka'l- Yakin" unvam verilir. ^iinki salik bu mertebeye vasil oldukda kendisinin hatta hifbir seyin 
ayn viicudu olmayub belki viicud mahiyetinin "Hakk' a miinhasir oldugu ve kendi viicudunun ayn-i 
viicud-i Hakk'dan ibaret bulundugu kendisine bi-hakkm tahakkuk ve taayyun eyler. Sufiyye'nin "Zikr, 
zakir, mezkur hep birdir" sozleri dahi viicudun Cenab-i Hakk'a miinhasir oldugunu ve binaen-aleyh, 
sey'in hakikat-i viicud itibariyle "sey'-i vahid"den ibaret bulundugunu ifade eyler. Salik'in bunu kesf 
ve miisahede eyleyebilisi de "Ayne'l-yakin" olub, buradaki "Hakka'l-yakin" ise, salikin su mana ile 
tahakkuk itmesinden ya'ni o manamn ayni oldugunu bi-hakkm bilmesinden ibaretdir. Bu makamda 
bana zuhur iden sey de ber-vech-i atidir(asagidaki gibidir): 



Lisanda cereyan eden zikr-i zahir, zikr-i hakikatin suretidir. Zikr-i hakiki de kalbin sekl-i zikr ile 
tesekkiiliinden ibaretdir. Bu i'tibar ile kalbe "Zikr" tesmiye olunmustur. Kalb ise "Hakk"dan {211 A) 
ibaret oldugundan "Zikr, zakir, mezkur" hepsi birdir. Bunu bir misal ile izah idelim: Riizgar siddetle 
esdigi zaman "su" bir sekl-i mahsus ile tesekkiil iderek, ana"dalga" tesmiye olunur. Halbuki dalganm o 
sudan baska bir sey olmadigim her akil biliir. Iste kalb de tibki boyle olub, kendisini "zikr" 'ahz u istila 
eyledikde bi'l-kiilliyye "zakir" olur; ve bu sekil zikr ile tesekkiil eylemesi i'tibariyle "Zikr-i hakiki 
namim alur. Lisan iizre cari olan zikr-i zahiri'ye de amn sureti diniir. Vaki'a zikr-i hakiki sekilden 
miinezzeh ise de tefhim-i meram iciin bi'l-kiilliye kalbi istilasmdan "sekl" ile ta'bir olunur; su 
beyammizdan iki hatiranm kalbde defaaten ictima idemiyecegi dahi biliniir. £iinki her hangi bir hatira 
kalbe hutur ve viirud ider ise o anda kalb bi'l-kiilliye andan ibaret olur, anmla mesgul bulunur ve bu 
hal devam itdigi hengamda diger bir hatiranm ana duhul ve vurudu muhal hiikmiinii alur. Riizgann su 
ile bi't-temevviic sekl-i mahsusu peyda itmis olan bir denizin o sekli haiz oldugu esnada diger bir 
suret-i mevc ile temevviic etmesi ve baska bir sekle girmesi (27/B) muhal hukmiinii aldigi gibi 
tesbihatima dikkat eyle! Zira bu bahs gayet dakik olub, bu babda beni kimse takaddiim itmemistir. 
Allah-u a'lem! 

MU§AHEDAT-I KALBIYYE ILE KE§F-I HAKAYIK 

Ben bazen kendimi goriilmez ve hissolunmaz derecede kesb-i letafet itmis bir sey gibi goriiyor ve 
binaen-aleyh su suret-i bedeniyyenin benim mer'i olmakligima sebebiyyetden baska bir sey 
olmadigim biliyor ve bu sebeble hiikm ediyorum ki bu suret-i bedeniyye o latife-i insaniyye'nin suret-i 
zahiresi olub, ana miibayin bir sey degildir. O latife-i insaniyye bu suret-i bedeniyye ile zuhura gelmis 
ve bu sebeble his ve miisahede olunmusdur. Bunu bir misal ile izah idelim! Ma'lumdur ki ebhire-i 
ma'iyye gayet latif oldugundan rii'yet olunmaz. Fakat bi't-tekasiif bulut suretine girdikde rii'yet 
olunur. Binaen-aleyh bulutun suret-i zahire ve suret-i hissiyyesi suret-i batme-i latifesine miibayin 
degil, belki amn ayni olub, beynlerindeki fark yalmz letafet ve kesafet cihetiyledir. Yoksa diger bir 
viicud-i ebhire-i mezkureye munzam olarak bulut olmus degildir. Imdi bulutun suret-i mer'iyesi suret-i 
latifesinin(28/A) ayni oldugu ve beynlerindeki fark yalmz letafet ve kesafetden ibaret kaldigi gibi, 
insanm suret-i mer'iyesi de suret-i latifesinin ayni olub, miicerred letafet ve kesafet cihetleriyle 
yekdigerinden fark olunmusdur. Ma'a haza bu bir temsil olub, bize zuhur iden su miisahedeyi bir 
dereceye kadar tefhim i5iin irad edilmisdir. Yoksa buhar ile insan arasmda min kiilli'l-viicuh 
miisabehet yokdur! 

DiGER BiR MU§AHEDE 

Ba'zen murakabe ile mesgul oldugum bir srrada birden bire kalbime birisinin sureti tulu ider. O halde 
ki biitiin kalbimi istila iderek, adeta beni zikr ve murakabeden men' eyler, her ne kadar define 
cahsryor isem de muktedir olamam, o sureti kalbimden bir diirlii cikaramam. Ferdasi ale's-sabah o 
siiretin sahibi beni ziyaret iderek bana kendisini hissen dahi gosterir. Resul-i Ekrem "Niibiivvet'den 
ancak miibessirat kalir" buyurmus. Ve bu hadisle miibessiratm niibiivvetden ciiz' olduguna isaret 
eylemisdir. Binaen-aleyh talib-i rah-i (28/B) Hakk olan bir miirid miibessirat ve ta'birinden gaflet 
itmemelidir. £iinki andan faide-i kesire vardir. Ez-ciimle mugayyebata ve sihhat ve fesad cihetiyle 
ahval-i salike ve etvar-i talibe, ancak anmla vukuf hasil olur. Zira halat-i mezkure envar-i Hakk'dan 
bir nur olub, sahibini piir-ziya eyler. Bir gice bu nurunu ahz eyledi. Ziyayi hayret efzasi her tarafimi 
istila itdi, tarif olunmaz bir hal-i vecde geldim. Kendimi bi'l-kiilliye ga'ib itdim. O sirada nice 
mugayyebat-i ilahiyye ve lezzat-i azimeye mazhar olarak su beytleri min gayri ihtiyarin soyledim! 



Beyt: 



"Ya nefsi seci ebeden 



Ya nefsi mevta kemeden 
Vela temenni ehaden 
ilia celilan sameden" 

[Manasi: Ey nefs, agyardan ebediyyen miifarekat it. Ey nefs, zarar ve kederden kebirde 
[buyukliikliikte] celil ve samed'den baska kimseye arz-i ihtiyac itme!] 

0 gice yanimda fukahadan bir cema'at dahi hazir idiler. Anlar benim bu halimden miiteessir olmuslar! 
Bu siddet-i lztirab ve kesret-i hayretimden havfa diismiisler! Bunlar icinde Misir'da Berkukiyye 
medresesinin miiderrisi Mevlana Seyfuddin dahi bulunuyor idi. 

(29/A) Sahve geldigim zaman evvela am gordiim. Fakat kendi suretinde degil, belki "Seyhuniyye" 
medresesinin miiderrisi Mevlanazade suretinde gordiim. Ikinci bir nazarda musariin ileyhi kendi suret- 

1 asliyyesinde miisahede ettim. Bu tebeddiil-i suret meselesi ya'ni bir sahsm ba'zan bir sahs-i ahar 
suretinde goriinmesi dahi garib bir seydir. Ehlullaha gore bir sahsm sahs-i ahar suretinde goriinmesi o 
sahsm kendi degil belki o surete miinasib bir manamn maksud ve matlub olduguna ya'ni o iki sahs 
arasmda min vechin miinasebet bulunduguna delalet itdigi gibi tevhide dahi delalet eyler! 

iNSAN MAZHAR-I KAMiLDiR 

Cenab-i Hakk "Ve alleme Adem el-esma'e kiilleha siimme aradahum ale'l-mela'ikeh" (Bakara-31) 
buyurdu. Buradaki esma'dan maksad semi', basir, alim, ve sa'ire gibi esmaullah olmagla Cenab-i 
Hakk bu kavl-i serifi ile mela'ikenin degil belki insamn esma-i mezkfireye mazhar-i kamil olduguna 
isaret olundu. Binaen-aleyh kavl-i serifde "Cenab-i Hak ilm, kudret, semi', basar, irade, ihtiyar gibi 
sifat-i kudsiyyesine (29/B) ve bunlardan miistak esma-i ilahiyyesine bi-temamiha mazhar olmak iizre 
mela'ikeyi degil belki insam halk itdi" dimekdir ki, asd seref de budur, yoksa miicerred hacer ii secer 
gibi birtakim miisemmeyat hizasma mevzu olan elfaz-i masrufu bilmek degil. (^iinki elfaz ve huriif-i 
mezkureyi bilmek insan iciin mucib-i mefharet olamaz. 

MELA'iKE 

Semaya, arza, anasir'a ve sa'ireye mii'vekkel olan mela'ike anlardaki kuva-yi tabi'iyyedir. O kuva-yi 
tabi'iyye ki anlardan daima asar zuhur itmekdedir. Mela'ikenin ta'at-i Hakk'dan bir an hali 
kalmamalan, ezeli ve ebedi tesbihleri dahi asarm kendiilerinden ale'd-devam sudur ve zuhur 
itmesinden ibaret ve "Ve in min sey'in ilia yiisebbihu bi-hamdih"(Isra-44) kavl-i serifi de buna 
isaretdir. Kezalik insamn damarlarma hulul iden seyatin de insam mesihiyat-i hayvaniyyeye sevk iden 
ve ser'a, Hakk'a da'ima muhalefet eyliyen kuva-yi hayvaniyye ve kuva-yi vehmiyyeden ibaret ve 
Resul-i Ekrem'in "Es-seytanu yecri mecra'd-dem""innes-seytane yecri min ibn-i ademe mecred-dem" 
kavl-ihadis-i serifi de buna isaretdir. 

(30/A) Ey ciihela, ey ulema-i riisum, siz lisan-i Hakk'i anlamadigimz gibi, lisan-i enbiya ve lisan-i 
evliyayi da anlamazsimz. Aklmizm killeti ile, kalbinizin keduretiyle,[ Gam, tasa, keder. ] ahiretden 
gafletiniz ile, diinyaya fark-i muhabbetiniz ile, anlarm kelamlarmdan anladigimz seylerin hif birisi 
vaki' ve nefsii'l emre mutabik degildir. Siz bu babda dalalettesiniz. Lakin sizden hidayetiniz 
dalalinizdedir. Halinize merhameten sari'-i Te'ala o seyleri ya'ni maneviyat ve ahval-i ahireti size o 
yollarla tasvir itmis ve sizi cehaletde birakmistir. Ciinki hidayetiniz cehaletinizdedir. Nitekim 
mes'ele-i kaderde cehaletiniz sizi Hakk'a hidayet ve irsad eylemis ve halbuki cehliniz sebebiyle kasr-i 
basiretiniz o meselenin hakikatini gormekden mahrum kalmisdir. Yoksa enbiya ve evliya hakikati 
bilmiyor degillerdir. Anlar hakayik-i ahvali sems ile kameri bildikleri gibi biliirler. Ve anlan 
gordiikleri gibi goriirler. Fakat siz sefele kibr ii hinden ve ukul-i za'ife erbabmdan oldugunuz igiin o 
hakayiki size izhar itmezler. Siz de biraz tasfiyye-i batm iderseniz o zaman belki anlarm sozlerini biraz 
anlarsimz! 



(30/B) TALIB-i HAKK'A LAYIK OLAN §EYLER 



Talib-i Hakk'a layik olan sey ibadat-i kesiresini kalil ve kemalat-i azimesini sagir, ziinub ve uyub-i 
sagiresini de kebir gormelidir. Eger boyle yapmaz ise anda maksuda vuslat iimidinin yokluguna hiikm 
idilir. Keza talib-i Hakk Kur'an'a bakarak diinyaya miiteallik ayetler ile ahirete da'ir ayetleri bi'l- 
mukayese beynlerindeki nisbeti bilme ve ana gore evkat-i omriinii §u'un ve fiinun-i diinyeviyye ile 
ulum ve umur-i uhreviyyeye bi't-taksim ol vechile sarf-i makderet eylemelidir. 

Kur'an otuz ciizden ibaretdir, halbuki bu otuz ciizden ancak bir ciiz mikdan diinyaya a'id, miitebakisi 
hep ahirete mii'teallikdir. Kur'an'm bu nisbet iizre niizulii de avamm diinya ve ahiretle, ulemamn dahi 
ulum-i diinya ve ulum-i ahiretle o nisbet iizre istigal itmeleri lazim ve vacib olduguna tenbih ve irsad 
iciindiir. Niizul-i Kur'an hakkmdaki tefekkiir, bu miitalaa dahi varidat-i Hakk' dan bir varide olub, 
hakikat-i hali daha ziyade bilen ise ancak Allah'dir! 

(31/A) ESMA VE SIFAT VE EF'AL-i iLAHiYYE'NiN E§YADA ZUHURU 

Esma ve sifat ve ef 'al hepsi isti'dadata tabi'dir. Yani ilm, kudret, irade, semi', basar gibi sifatlar ve 
halk, tekvin, terzlk, ihya, imate gibi fi'iller ve bunlardan miistak kilman isimler esya' ve mezahirde 
zuhur itmekde ve fakat bunlarm zuhuru kendi kendilerine degil bu mezahirdeki isti'dadat sebebiyle 
husule gelmektedir. Eger isti'dadat olmasa idi, bunlarm birisi zuhur etmez idi. Sirr-i kader de buna 
miibtenidir. Hamd olsun Cenab-i Hakk'a ki, beni su umur-i dakikaya muttali' eyledi. ^iinki bu 
dekayikm bana zuhuru ne bir kitab miitala'asiyle, ne de bir muallim suriden ahz suretiyledir! 

YiNE CENNET VE ADEM 

Cermet, alem-i melekutden ibaret oldugu gibi, Adem aleyhi's-selam'm andan hurucu da bi't-tedric 
tekasiif iderek, nihayet su sureti ihraz eylemesinden ibaretdir! 

(31/B) ULEMA-i AHiRETlN KiTAB [VE] SUNNET'DEN AHKAM-i UHREViYYEYi iSTiNBAT 
EYLEMELERi 

Fukaha su'unat ve muamelat-i diinyeviyyeye miiteallik mesa'il-i fikhiyye'yi kitab ve siinnet'den 
istinbat eyledikleri gibi, ulema-i ahiret de ahirete miiteallik umur ve vekayii kitab [ve] siinnetden ahz ii 
istinbat eylemislerdir. Binaen-aleyh tarik-i ahiret ve tefasiline muttali' olmak ve ahval-i ahireti bi- 
hakkm bilmek arzusunda olan bir kimseye ehl-i ahiretin musannefat ve miiellefatim miitalaa 
behemehal lazimdir. Mesa'il-i fikhiyyeyi bilmek talebinde bulunan bir kimseye her halde kiitub-i 
fikhiyyeyi miitalaa lazim olub "Ben de anlar gibi bir insamm, anlar kitab ve siinnetden ahkam istinbat 
ettikleri gibi ben dahi iderim, anlarm kitablanm miitalaaya hig de mecbur degilim" dimek layik 
olmadigi gibi, ahkam ve ahval-i ahireti bilmek arzusunda bulunan bir adem de ehl-i ahiretin 
musannafat ve miiellefatim miitalaa lazim olub, (32/A) "Hiimu'r-rical nahnu'r-rical" [onlar da adam 
biz de adamiz] da'iyyesine diismek layik degildir. Ciinkii ba'zi kiimmelin miistesna oldugu halde bu 
fikr tazyi'-i omrden ibaretdir? 

iDRAK "HAKK"IN TARIK-i ESLEMi 

Zat-i Hakk-i hiiviyyet-i ilahiyyeyi goz ile idrak miimkiin degildir. Vaki'a muhabbet-i ilahiyye ile aliide 
olmakla bir arife bazen Cenab-i Hakk gayr-i ma'ruf olan bir suretle tecelli ider. Fakat bu pek nadirdir. 
Binaen-aleyh bu babda i'timad olunacak sey tasfiyye-i kalbdir. Ciinki kalb safi oldukda hasil eyledigi 
nur-i marifet sayesinde kendisine "Hakk" suret-i mahsusa ile degil belki suret-i hakikiyyesi ile tecelli 
eyler. Ve bu halde hakikat zahir ve reyb ve sekk bi'l-kiilliye za'il olur gider! 

BiR KiMSENiN "ENA'LLAH" DEMESi SAHiH MiDiR? 

§ecer'in "Inni ena'llah" dimesi, bir insan bu sozii soyledikde istib'ar olunmayacagma bir tenbih ve 
belki de bu soziin insandan kabulu evla bi't-tarik olacagma bir delildir. (32/B) Mademki biitiin alem 
suret-i Hakk' dan ibaretdir, bu halde her kim ve hangi sey "ben O'yum" der ise bu soz bila-sekk 
sadikdir. Ciinkii buradaki "ben" lafzi ciiz'-i alem olan ve mazhar-i nutk-i insani bulunan sahsa, zata 
degil belki suret-i alemin sahibi olan "Hakk'a isaretdir. Bunu bir misal ile tavzih idelim. Zeyd tekelliim 



idiib "Ben Zeyd'im" dedigi zaman bu soz sadikdir. Halbuki buradaki "ben" lafzi bir kit'a lahmden 
ibaret bulunan lisana degil, belki zat-i hiiviyyet-i Zeyd'e isaretdir. I§te bir insanm, bir sey'in "ena'llah" 
demesi dahi bu kabildendir. Ya'ni bu soz dahi bila-sekk sadikdir. Zira buradaki "ene" lafzi secere 
veyahud o insana degil belki o suretlerin sahibi olan Cenab-i Hakk'a isaretdir. tste bu i'tibar ile 
secerin, insanm degil hatta her zerrenin bile "ena'llah" dimesi bila-sekk sadikdir. §urasmi da ihtar 
idelim ki lisan "Ben Zeyd'im" cumlesini tekelliim etdikde bu soz sadik oldugu halde, baska bir 
kimsenin "bu lisan-i Zeyd'dir" veyahud "Zeyd o lisan-dir" dimesi sahih olmadigi gibi, bir secer 
veyahud bir insan (33/A) veya baska bir sey dahi "Ena'llah" dedikde bu soz dahi sadik oldugu halde 
diger bir kimsenin o insana ve yahud o agaca veyahud o sey'e "Iste O Allah' dir" ve yahud "Allah 
odur" demesi dahi sahih olmaz. Resul-i Ekrem'in: "Kana'llahii ve lemyekun ma'ahu sey'iin" 
ilah. . . [devamiyla] kavli de mertebe-i vahidiyyet'e "Allah" ltlak olunacagma delalet ider. Zira bi'l- 
ciimle esya' o mertebeden i'tibar olunabiliir! 

KEVN U FESAD 

Kevn ii fesad maddeden bir suretin zevaliyle yerine diger bir suretin hudus ve arazmdan ibaret olub bu 
da ezeli ve ebedidir. Binaen-aleyh diinya ve ahiret bir emr-i i'tibari olub siiver-i zahire diinya-i 
faniyye, siiver-i batma da ahiret ve ukbadir. Diinya ve ahiret ikisi de ezelen ve ebeden mevcuddur. 
Fakat i'tibar-i galibe oldugundan diinyaya faniyye ahirete de bakiyye nami virilmisdir? 

HUR VE KUSUR VE CINAN 

(33/B) Kiimmeline [kamillere] hasil olan leza'iz-i akliyye ve kemaliyye lezzat-i hur ve kusur-u cinan'a 
tesbih olunarak bunlarm isimleri leza'iz-i mezkure ifvin isti'are idilmis ve bu da miicerred ol lezzetleri 
fehm ve idrakden kasir olan ukul-i nakisa-i cahiliyyeye bir dereceye kadar tefhim-i hikmete bina 
kilmmistir. Zira eger bu leza'iz dogrudan dogruya tasrih idilse idi, ukul-i kasira erbabi anlardan i'raz 
iderek leza'iz-i diinyeviyyeyi tahsile koyulacaklar ve bu hallerle o ma'bud-i a'zami bi'l-kiilliye 
unutacaklar idi. imdi leza'iz-i kemaliyyeden hur ve kusur ve cinan ile ta'brr buyuruldu. Ta ki ukul-i 
kasira ashabi anlara istiyak itsiinler de Hakk'a vuslat iciin balig hiikmiine girince ya'ni hakikati 
anlaymcaya kadar ibadat ve ta'at ile istigal iderek bu tarikle "Hakk"i idrak eylesiinler. Eger boyle 
yapilmamis olsa idi tarik-i Hak ihmal idilmis olur idi. Fi'l-vaki' Hak vuslat igiin evvelemirde bundan 
baska bir sebeb ve bir delil yokdur. Zira ukul-i kasira erbabi ancak leza'iz-i hissiyeyi idrak 
idebildiklerinden ibadat ve ta'ata terettiib eyleyecek (34/A) olan leza'iz-i akliyyeden hur ve kusur gibi 
seyler ile ta'bir olunur ise anlar ol leza'iz-i hissiyeye neyl-i timid ile ibadat ve miicahedat ile ugrasa 
ugrasa bi't-tedric kesb-i kemalat iderek nihayet min gayr-i kasdin Hakk'a vasil olurlar! 

Cenab-i Hakk hakki soyler ve halki tarik-i Hakk'a hidayet eyler. Resul-i Ekrem'in "Insanlarm malik 
olduklan seyden ictinab it ki inde'n-nas makbul olasm ve Allah'a mahsus olan kibriya ve azamet 
sifatlarmdan ihraz eyle ki inda'llah mahbub olasm" diye buyurduklan hadis-i serifleri de beyan-i 
hidayete isaretdir. 

El-hasil taraf-i ilahiden beyan olunan va'd ve va'idin ciimlesi hakdir. Fakat is, anlan anlamakdadir. 
"MUTU KABLE EN TEMUTU" HADISiNE DAiR BAZI MUTALA'AT 

"Olmezden evvel 61 ki ebedi hayy olasm" buyuruldu. Bu kelam ber-vech-i ati viicuh ile tefsir ve tevcih 
olunur. Evvelen: olmezden evvel olmekden maksad, leza'iz-i diinyeviyye ve sehevat-i hayvaniyyeden 
ictinab olub hadis-i serif "Leza'iz-i diinyeviyye ve sehevat-i hayvaniyyenden (34/B) ictinab it ki 
ezelen ve ebeden viicud-i hakiki mevcud ve hayat-i ebediyye ile Hayy olasm" mealindedir. Lakin 
insanlar hayat-i diinyeviyyeyi ziyade sevdikleri iciin o misiil-lii hayata nza ve ragbet gostermezler. 
Saniyen: "Olmezden evvel 61 dimek" Ahlak-i Ilahiyye ile tehalluk it" dimekdir. Bu halde hadis-i serif 
"Ahlak-i Ilahiyye ile tehalluk it ki ba'de'l-mevt evsaf-i cemilen ile'l-ebed yad olunarak Hayy-i daimi 
hiikmiinde olasin" mealini miifiddir(ifade eder). Salisen: Olmezden evvel olmekden maksud "Fena 
fi'llah" mertebesine vasil olmak ve Allah'dan baska bir seye viicud isnad itmemekdir. Binaen-aleyh 
hadis-i serif "Kendi varhgim selb idiib senin yenabi-i viicud-i ilahi'den bir yenbu' oldugunu bil ve 
Hakk'a bila-isneyniyet kesb-i ittisal eyliye ki ebediyyen hayy olasin" miifadmdadir. Fi'l-hakika bu 
mertebeye vasil olan bir salik nazarmda ancak bir viicud kulub bu viicudun adem ile ittisafi ise 
muhaldir! 



EBVAB-I CENNET 



Cennetin sekiz kapisi olduguna da'ir ba'zi ahbar varid olmus (35/A) ve bunun vechi dahi bize su yolda 
zuhur eylemisdir. Ars-i Cennet felek-i sevabitde zemin-i Cennetdir. Felek-i sevabitin makadi da sakf-i 
nardir. Binaen-aleyh ikisinin tahtmda bulunan eflakdan her biri bir babdir. Bu halde cennetin sekiz ve 
cehennemin yedi kapusu oldugu siibhesizdir. £unkii felek-i atlasm ya'ni arsin tahtmda sekiz felek 
vardir ki felek-i sevabit, felek-i zuhal, felek-i miisteri, felek-i merih, felek-i sems, felek-i ziihre, felek-i 
utarid, felek-i kamer'dir. Imdi felek-i sevabitin: makadi sakf-i nar olunca amn tahtmda yedi felek baki 
kahr ve binaen-aleyh her felek bir bab i'tibar olunur. Ve bu halde cennetin sekiz, nann da yedi kapusu 
oldugu tezahiir ider. 

Bu bahsi yazdigim sirada tefe'ul iciin mushaf-i serifi elime aldim, keyfe m'ettefak acdim: "Inne'llezine 
kezzebu bi-ayatina v'estekberii anha la tufettahu lehiim ebvabii's-sema'i ve la yedhulune'l- 
cenneteh"(A'raf-40) ayet-i kerimesi zuhur eyledi. Bu ayet "ayetlerimizi tekzib ve anlar ile amel ii 
i'tikadda istikbar idenlere, ebvab-i cennet olan semavat acil-maz" me'alini (35/B) miifid oldugundan 
bizim dedigimiz seye dahi bi'l-isare delalet ider; 

A'MAL-i ZAHiREDEN MAKSAD-I ASLI 

Tertib-i feva'id hakkmda muhtelif suretde birtakim ahbar varid oldu. Bunlarin bazilan tertib-i 
mezkurun viicubuna, bazilan da adem-i viicubuna delalet itdi. Birinciye Ebu Hanife, ikinciye de §afi'i 
zahib oldu. Kezalik tesehhiid duasi hakkinda da muhtelif eserler viimd eyledi. Bu eserlerin tesehhiidde 
kelam-i nasa miisabih sozler ile duamn cevazma bazilan da adem-i cevazma delalet itdi. Ve bu burada 
da birinciye §afi'i, ikinciye de Hanefi ka'il oldu. Iste bu minval iizre sa'ir birtakim a'mal-i zahire 
hakkinda dahi bircok asar-i muhtelife viirud eyledi. 

Boyle birtakim a'mal-i zahire hakkinda asar ve ahbar-i muhte-lifenin sudur eylemesi ise asil matlub ve 
maksudun a'mal-i zahire degil belki anlar vasitasiyle husule gelecek olan tasfiyye-i batm ve tehzib-i 
ahlak olduguna ve bu babda asil dikkat ve ihtimamm ancak bunlara ma'tuf olmasi lazim geldigine 
delalet ider. 

(36/A) ^iinku a'mal-i zahire maksud bi'z-zat olsa idi, amel-i vahid hakkinda muhtelif suretde eserler 
viirud itmez idi. Fakat asil maksad tasfiyye-yi batin ve tehzib-i ahlak olub, bunlar ise her ne suretle 
olur ise olsun ale'l-itlak ibadet-i bedeniyye ve a'mal-i zahire ile husule geleceginden tertib-i feva'id ve 
sa'ire gibi bircok ibadat ve a'mal-i zahire hakkinda muhtelif suretde asar ve ahbar seref-vurud ve 
seref-siinuh eylemisdir. Lakin ulema-yi zahir "aslaha umuru'llahi Te'ala", batmi terk idiib kisra itimad 
itdiler. Hatta ekserisinin batmlan sakk edilse hubb-i diinya ve hubb-i riyasetden baska bir sey 
bulunmaz. Hazzelehumu'llah! 

KIYAMET 

"Ve yes'eluneke ani'l-cibali fekul yensifuha Rabbi nesfen feyezeruha ka'an safsafan la tera fiha 
'ivecen vela emta"(Ta-Ha 105,6,7) kavl-i serifi ahir zamanda "Hakk" zahir olub, tevhid siiyu' 
bulacagma ve bina'en-aleyh andan sonra hiikm ancak zat-i vahid i9iin(36/B) olacagma isaretdir. ^iinki 
Resul-ii Ekrem halki tevhid-i sirf a davet itdi. Sirr-i tevhidde ahkam-i sifata hacet birakmadi. Ibadat ve 
ta'at ise "Allah" ve "Rahman" isimleriyle miisemma olan zatm ahkamim kabule isti'dad hasil itmek 
hikmetine mebni idi, halbuki enbiya-yi salife'nin serayi'i ahkam-i sifatdan hali degiller idi. El-hasil bu 
ayet-i kerime ahir zamanda ahkam-i sifat artik batil olub, yerine ahkami-i Zat ka'im olacagma tenbih 
ve isaretdir ki, kiyamet-i kiibramn manasi dahi budur. Hakk Te'ala bu ayette ahkam-i sifati cibale, 
anlarm mahv ve izalede cibalin kum gibi olarak savurulmasma tesbih itmis ve ba'dehu miisebbehiin 
bihe mevzu' olan elfaz-i miisebbihete isti'mal eylemisdir! 

SEMA VE ARZ 

Hakk Te'ala Hazretleri sure-i Enbiya'da: "Evelem yera-llezine keferu enne's-semavati ve'l-ardi kaneta 
retkan fe fetaknahiima"(Enbiya-30) buyurdu. Miifessirin bunu tefsirde "Evvelce sema ile arz bitisik 
idi.(37/A) Ba'dehu biz anlan yekdigerinden ayirdik" diye tefsir eylediler. Ben derim ki semavat Alem- 
i Melekut'a, arz da Alem-i miilke isaret olub, insanlar ise bu ikisini dahi cami' oldugundan bu ayetdeki 



sema ile arzdan maksad insandir. Bina'en-aleyh ayet-i kerime nutfede, rahimde alem-i melekut ile 
alem-i miilkte muttasil idi. Ba'dehu biz o mazhara nefh-i ruh iderek anlan yekdigerinden tefrik ve o 
mazharda asar-i Miilk ve melekuti izhar eyledik" mealini miifiddir! 

VELA YET 

Velayet, muhabbet-i Ilahiyyenin kalbe cidden hululiyle kalbin hubb-i diinyadan bi'l-kiilliye hali 
olmasmdan ibaretdir! 

IHYA-i ULUM VE KIMYA-YI SA'ADET gibi bazi kitaplar 

"Ihya-i Ulum" ve "Kimya-yi Sa'adet" gibi bazi kitablar ilm-i tahkiki ile ilm-i taklidi arasmda birer 
berzahdir. Bu tarik-i berzah irsad-i alem iciin giizel bir tarikdir. Zira halkm ibtida-yi emirde tahkik-i 
mahza kabiliyyeti yoktur. Bina'en-aleyh eger ibtida anlara (37/B) hakayik tasrih idiliir ise tabiatlan 
kabul-u Hakk'dan imtina iderek ya dalaletde kahrlar veyahud bu hakayik erbabini tekfire kadar 
vanrlar. Halbuki bu tarik-i berzah miimtezic bir tarik olub, min vechin muvafik min vechin de muhalif 
oldugundan ibtida-yi emr'de bu tarike siiluk iderler ise bu sayede kesb-i isti'dad iderek, yavas yavas 
Hakk'i kabul iderler. Ve o zaman tarik-i mezkurun bir alet-i sayd(av) oldugunu anlarlar! 

EL-CiNNET 

"El-cinnet"ii ta'bir-i Kur'anisi mela'ikeye, seyatin ve iblise samil bir ta'birdir. Bunlann kaffesi de 
alem-i ecsamdan degil, alem-i ervahdan olub, alem-i ervah ise ecsamdaki kuva-yi kiilliyye ve kuva-yi 
ciiz'iyyeden ibaretdir. Insam Allah'u Te'ala'ya takrib eden kuvaya Mela'ike ve Allah'dan teb'id ve 
diinyaya takrib eyleyen kuvaya da seyatin tesmiye olunmusdur. Bizim "el-cinnet" lafzi mela'ike ve 
seyatine samildir" s(3zumiize delil ise "Ve ce'alu beynehu ve beyne'l-cinneti neseba"(Saffat-158) kavl- 
i serifidir. ^iinkii bu ayet "kiiffar, Allah ile cinn arasmda neseb isbat ettiler(38/A), cinler Allah'm 
kizlan olduklarma kail oldular" dimek olub, kiiffar ise "Allah'm kizlan" namim cinn ve seyatine degil 
belki mela'ikeye virdiklerinden, su ayet "el-cinnet" lafzrnm mela'ikeye dahi ltlak olundugunu, ta'bir-i 
digerle Mela'ikenin "el-cinnet" lafzrnm medlfilati ciimlesinden bulundugunu kat'iyyen ifade ider! 

MEAD 

"Me'ad" hakkmda seref-niizul iden "Feenzelna bihi'l ma'e ve ahrecna bihi min kiilli's-semerati 
kezalike nahrucu'l-mevta le'allekiim tezzekkerun"(A'raf-57) ayet-i kerimesi, semerat-i zahire ve 
keennehu semerat-i faniyye'nin misli olub aym olmadigi gibi, ebdan-i hadise'de ebdan-i faside'nin 
misl ii miisabihi olub, aym olmadigina delalet itmekdedir!" 

VAHDET-i VUCUDA DiGER BiR BURHAN DAHA 

"Ma halkukiim ve la ba'siikiim ilia kenefsin vahide(tin)"(Lokman-28) kavl-i serifi, a'lasiyle, ednasiyle, 
gaybiyle, sehadetiyle, el-hasil her isiyle biitiin alemin sahs-i vahid gibi olduguna ve bina'en-aleyh 
te'addiid-i esya' te'addiid-i a'za gibi olub, a'zanm te'addiidii sahsm vahdetine (38/B) gayri mani' 
oldugu misillii, esyamn taaddiidii de Hakk'm vahdetine gayr-i miinafi bulunduguna isaretdir. 

HAKAYIK-I E§YAYA KESB-i ITTILA 

Hakayik-i esyaya vukuf ve riyazat-i bedeniyye ve miicahede-i mutlakiyye ile hasil olur. Ve fakat 
ezminenin, emkinenin ihtilafi hasebiyle enva'-i miicahedatm tesiri dahi ihtilaf ider. Iste bunun iciin 
serayi'de ihtilaf goriiliir. Enbiya ve riisiil-i kiram hazeratmm ahval-i seniyyeleri de buna delalet ider. 
£iinki anlarm seri'atleri furu' cihetiyle yekdigerinden muhalif oldugu halde, usul cihetiyle beynlerinde 
asla fark yokdur! Bina'en-aleyh ciimlesi "Hakk"dan Hakk iizerine ba's ve irsal buyurulmuslardir! 

"MEN KALE 'LA iLAHE iLLALLAH' DAHALE'L-CENNETE" 

Resulii Ekrem (sallalahu aleyhi ve sellem)'in ("La ilahe illa'llah" diyen cennete girer.) kavli viicuh-i 
ati ile tevcih ve tefsir olunur. Evvelan: Buradaki (39/A) 'cennet'den maksad hur ve kusur ve sa'ire ile 
miizeyyen olan Darii's-sevab'dir ki, cennetin ma'na-yi meshuru dahi budur. Saniyen: Buradaki cennet 
hisn-i eman haletden kinayedir; kiiffar, katl ve esaret ve nehb ve garat ve darb ve mukatelat ile ta'zib 



olunduklan ve islam olanlar ise bu azabdan halas bulduklan iciin Resiil-i Ekrem (sallallahu aleyhi 
vesellem) "Men kale ilah...." buyurub, kelime-i tevhidi ityan eyliyenin bu azabdan bi't-tahalliis hisn-i 
eman cennete dahil olacagma ima ve bagce dimek olan "cennef'i o hisn haletinden kinaye kilmistir. 
Salisen: Buradaki cennet "setr ii seyr" manasma olub Hadis-i §erif: "Kelime-i Tevhid'i ityan 
iden(getiren) kimse kendisini bi'l-ciimle gava'il ve mesaibden himayet ve siyanet itmis olur," me'alini 
miiflddir. Rabi'an: Buradaki "cennet", cennet-i vechiyye, yani "Zatiyye"den ibaret olub, Hadis-i serif: 
"Kevneyn-i alemeyn'de Allah' dan baska bir mevcud olmadigmi bilen kimse cennet vechiyye-i 
Siibhaniyye ve Zat-i Ilahiyeye'ye dahil ve vasil olur" dimekdir. Hamisen; buradaki Cennet'den maksad 
Viicud-i Baki-i Firdevsi (39/B) olub, Hadis-i serif: "Fenafi'llah mertebesine vasil olarak viicud-i 
zulmani cehenneminden bi't-tahalliis Viicud-u Baki-i Firdevsi'ye dahil olur" mealindedir. Sadisen: 
Buradaki cennet, meratib-i serife ve makamat-i Aliyye manasma olub, Hadis-i mezkur: "Kelime-i 
Tevhid'i ityan iden kimse, kemalat-i serife ve meratib-i Aliyye'ye nail olur" ma'nasim miifiddir. Zira 
her halet-i hasise ve deniyye'ye "Cehennem" tesmiye olundugu gibi, her halet-i serife ve mertebe-i 
aliyyeye dahi "Cennet" tesmiye olunur. Halet-i Tevhid bir halet-i serife ve halet-i israk'da bir halet-i 
hasise ve deniyye oldugundan "La ilahe illa'llah" diyen bir adem bila-sekk halet-i hasiseden bi'l- 
huruc, halet-i serifeye duhul itmis olur. El-hasil diinyada olsun ahiretde olsun, her halet-i serifeye 
"Cennet" ltlaki sahih oldugu gibi her halet-i kerihe ve rezileye de "Cehennem" (nar) ltlaki sahihdir. 
Bina'en-aleyh kiitub-ii semaviyyede vasf olunan "hur", "kusur" ve sa'ire hep bu dedigimiz seylerin 
suretlerine haml idiliir. Buna rii'ya-yi sadika dahi delalet ider. (40/A) Bir adem alem-i manada 
kendisinin miizeyyen bir bag9ede yahud ali bir koskde bulundugunu goriir ve bu hal anm bir mertebe-i 
aliyye ve bir halet-i serife'ye vasil olduguna delalet ider. Ve fi'l-vaki' biraz zaman soma o adem 
mutlaka bir halet-i serifeye ve mertebe-i aliyyeye vasil olur. O zaman mukaddemen gormiis oldugu 
bagcenin veya koskiin iste bu haletden bu mertebeden ibaret bulundugunu anlar. "Nevm" denilen sey 
de bir "Mevt-i sagir"den ibaret oldugundan miisahedat-i nevmiyyenin, miisahedat-i uhreviyye 
cinsinden olmasim iktiza ider. Imdi makamat ve halat-i mezkureye miitenasib olan suver-i nevmiyye 
siiver-i uhreviyye cinsinden oldugu sabit olunca kiitiib-ii semaviyyede zikr ve vasf olunan cennet, hur, 
kusur, nar, azab ve sa'ire gibi seylerin herbiri kendisine miinasib bir makam ve bir halete isaret oldugu 
bila-sekk taayyiin ider. Bu didigim seyden tenebbiih it de ahiretin, cennetin, nann, hurun, kusurun 
neden ibaret olduklanm bil, gaflet itme,(40/B) fakat bu hakayiki bi'l-miitala'a vakif-i esrar-i hakikat 
ve mu'tekid-i Hakk-i hakkaniyyet oldugun zaman dahi zinhar ibadat ve ta'ati terk eyleme, zira maarif- 
i hakikiyyenin miikasefat-i yakiniyyenin kemalat-i aliyyenin makamat-i serifenin mense'i ancak 
riyazet ve ancak ibadetdir. Oyle ise sakm aldanub da "Diinya ve ahiret ve huri ve cennet bunlardan 
ibaret olunca ibadat ve riyazata hacet yokdur" dime, zira bu sozleri soyliyen bir adem hem dal hem de 
mudil olub, katli miibahdir. Sabi'an: Buradaki "Cennet" mestur manasma olub, hadis-i mezkur 
"Kelime-i tevhidi ityan iden kimse mahsusdan bi'l-huruc, gayr-i mahsusa duhul eyler. Ya'ni hiss-i 
zahiri ile hiss olunan asnama ibadetden farig olarak hissen idrak olunmiyan Zat-i Hakk'a ibadetle 
mesgul olur" mealindedir. §ol zikr olunan viicuh ile Resul-i Ekrem'in "Inne li'l-Kur'ane zahren ve 
batnan ve libatnihi batnan ila seb'ati ebtunin" kavl-i hadis-i serifiyle bey an buyurdugu biitun-i seb'a 
tamam oldu. 

Ciinki Resulii Ekrem "Biitun-i Seb'a'nin Kur'an hakkmda cari oldugunu"(41/A) ihbar buyurmus ise de 
kendileri mazhar-i cevami'iil-kelim olduklanndan anm her kelami hikmet nisabmda ve ale'l-husus 
kendilerine vahy olunan ve bina'en-aleyh Kur'an hiik-miinde bulunan su hadis-i serifde butun-i 
mezkurenin tahakkuku siibhesizdir. Hatta bu hadis-i serif "Cevami'u'l-kelim"den oldugu iciindir ki 
avam andan vuku'u miimkiin olmayan birtakim seyler anlamis ve bu da "Allah" ile "Rasihune fi'l- 
'ilm"den ma'ada kimsenin bilemiyecegi bir hikmete bina kilmmistir ki, biitiin umuma karsi seref varid 
olan bir seri'atin de boyle olmasi mukteza'-yi maslahatdir. Ba'zi kimseler vahiyde, seri'atde 
i'vicac(ivec/egrilme) goriiyorlar ise de bu i'vicac vahiyde, seri'atde degil kendi his ve idraklerindedir. 
Her nebiye gelen vahiy bi'l-ciimle muhtemilatiyle zahiriyle batimyla maksuddur. 

DECCAL VE KIYAMET VE DABBETU'L-ARD 

Zaman-i Resul aleyh'is-selamda ba'zi nas, Kur'an'dan hadisden anlamis olduklan "Deccal", 
"Kiyamet", "Dabbetii'l-arz" ve sa'ire gibi seylerin kendi zamanlarmda zuhuruna muntazir (41/B) 
oluyorlar idi. Nitekim anlarm bu intizarlan meshur ve kiitiib-i mufassalada mesturdur. 



Sonra miite'ahhirin dahi kendi zamanlarmda bunlarm zuhuruna muntazir oldular, hatta bu babda 
bircok kitablar dahi tasnif ve te'lif eylediler. Bunlardan bazilan o seylerin hicretin iicyiiz senesinde 
bazilan da zaman-i Mehdi de zuhur idecegini ve zuhur-i Mehdi'nin de yediyiiz ile sekizyiiz arasmda 
vuku'a gelecegini tevkit ve ta'yin itdiler. 

Halbuki hicret-i seniyye'nin sekizinci asrmm msfma dogru tekarriib etmis oldugumuz halde anlarm 
tahayyiil etmis bulunduklan seylerden hie birisi zuhur etmedigi gibi bundan soma daha nice bin 
seneler dahi miirur idecek ve yine o seylerden hie birisi zuhur eylemiyecek. Kezalik anlarm zu'm 
itdikleri gibi hasr-i ecsad dahi asla vuku'a gelmiyecekdir! 

Beyt: 

Sevfe tera iza incelel-gubaru 
Eferesi tuhibbuke em himaru 

[Toz duman ortadan kalkmca, altmdakinin at mi yoksa esek mi oldugunu anlayacaksm.] 

Ya Rab, kelimat-i tammen ve niifus-i kamilen hiirmetine nar-i cehennemden sana sigmiyorum. 

(42/A) ALLAH MUHIT-i ALEMDIR 

"Va'llahu min veraihim muhit"(Buruc-20) kavl-i serifi Hakk Te'ala'nm bi'z-zat biitiin ka'inati muhit 
oldugunu ifade etmis ve hakikat ve nefsii'l-emr de bundan 'ibaret bulunmusdur! 

Cenab-i Hakk'm bu alemi muhit olmasi Zeyd'in kendi a'zasim muhit olmasma benzer. Imdi a'za-yi 
Zeyd'den bir uzuv hareket itdikde veya bir is yapdikda o hareketin o fi'ilin fa'ili o uzuv degil belki o 
uzvun sahibi olan Zeyd oldugu ve binaen-aleyh a'za mezahir-i asar ve ef 'alden ibaret kaldigi gibi ecza 
ve efrad alemden bir ciiz ve bir ferd dahi hareket itdikde veya bir is yapdikda o hareketin o fi'ilin fa'ili 
dahi o ciiz veya o ferd degil belki Allah olub, ecza ve efrad hep mezahir-i asardan ibaret kalmisdir. 

Kezalik a'zamn taaddiidii ile taaddiid-i Zeyd lazim gelmedigi gibi ecza ve efradm taaddiidii ile de 
Allah'm ta'addiidii lazim gelmez ve bu halde Allah'dan baska fa'il-i sami miiteharrike 
olmadigmdan(42/B) hif siibhe edilmez; bunu biraz da soyle izah idelim. Zeyd a'zasmdan ibaret 
degildir. Belki a'za Zeyd'in mezahiridir. Zeyd her uzuvda o uzvun isti'dadma gore zuhur ider. Ve 
anda(onda) bir eser izhar eyler. Mesela elde "bats" bir sey'i siddet ve kuvvetle ahz itmek ayakda mesy, 
lisanda tekelliim, kulakda sem' zuhura gelir. Bina'en-aleyh masi, sami' ne ise miitekellim-i bats dahi 
odur. Yoksa bunlan beyan kendilerinin mahall-i zuhurlan olan a'zalar degillerdir. Goriilmez mi ki 
Zeyd bir sahsi darb ettigi vakit o sahs-i madrub "beni Zeyd darb itdi" der. "Zeyd'in eli" ve yahud 
"ayagi darb etti" dimez. Binaen-aleyh asil Zeyd tecezzi ve inkisami gayr-i kabil bir sey olub, tecezzi 
ve inkisami kabul iden sey ancak beden ve a'zadir. Fakat tecezzi ve inkisami kabul iden beden-i 
mahsusda zuhur etmis ve halbuki hissen beynlerinde fark olmadigi iciin o bedene "Zeyd" denilmisdir. 
Yoksa hakikat ve nefsii'l-emr'de Zeyd beden degil bel-ki bizim dedigimiz seyden ibaretdir, 
bunun(43/A) ifiin der ki bir uzuv tekelliim veya birisini darb yahud bir sada istima' eyledikde veya bir 
mahalden diger mahalle gitdikde bunlarm hepsi sey'-i vahid olan hakikat-i Zeyd'e isnad olunur. 
Herhangi bir uzuv tekelliim idiib "Ene Zeyd" dise bu soz sadik olur. Ve bundan "Zeyd"in taaddiidii 
lazim gelmez. 

Iste Hakk Te'ala dahi mahlukata nisbetle boyle olub o mezahirde zuhur itmis ve her mazhardan sudur 
iden eserin miiessiri dahi o mazhar degil belki anda hasebii'l-isti'dad zuhur itmis bulunan Hakk Celle 
ve Ala Hazretlerinden ibaret bulunmus ve mezahirin taaddiidii ile Cenab-i Hakk'm taaddiidii lazim 
gelmiyecegi dahi kat'iyyet hukmiinii almisdrr. Oyle ise bu alemde Allah'dan baska ka'il, fa'il, sani', 
masi, yokdur. Benim bu hakayika vukufumu istib'ad itme. Zira Hakk Te'ala "Velev enne ehle'l-kura 
amenu vettekav le-fetahna aleyhim berekatin mine's-sema-i ve'l-ard"(A'raf-96) buyurmus ve buradaki 
(43/B) "Sema" alem-i melekute, "arz" alem-i miilke isaret olmagla nazm-i kerim viicud-i hakiki erbabi 
riyazet ve ibadetle bize tevecciih eyler ise kendilerine alem-i miilk ve melekut yollanm feth ider. Ve 
iki alem'in hakayikim kasif olan ilhamat-i ilahiyye ve varidat-i kalbiyye'yi miiyesser kilariz" mealini 
ifade etmistir. 



ENBiYA VE EVLiYA 



Bir "Nebi" veya "Veli"ye kendi zamanmda pek az kimseler meyl ii muhabbet ider ve vefatmdan sonra 
ise nasm ana meyl ii muhabbeti yavas yavas artmaga baslar. Nihayet herkes amn nebi veya veli 
oldugunu tasdik eyler bu da ber-vech-i ati esbabdan neset ider. Evvelen bir nebi veya velinin kendi 
zamanmda hasudlan bulunur. Ve ekseriya bu hasudlar erbab-i niifuzdan olur. Bunlar amn hakkmda 
surada burada ana mukabele iderler. Halkm andan nefretini mucib birtakim sozler soylerler. Halk da 
bunlarm sozlerine inanarak o nebi veyahud o veliye layik oldugu ehemmiyeti virmezler.(44/A) 
Halbuki o nebi veya veli vefat edince bi't-tabii hasudlar dahi birer birer vefat iderek amn hakkmda 
mucib-i nefret olan sozler dahi tedricen ortadan za'il ve anlarm yerine menakib-i sirfa [Sadece, 
yalmzca] kaim olur. Iste bunun iizerine nas dahi ana muhabbet ve i'tikad itmege bashyarak nihayet 
ciimlesi amn nebi veya veli oldugunu tasdik eyler. Saniyyen: kesret-i miilakat taklil-i muhabbete badi 
oldugundan bir nebi veya veli ile kavminin daima yekdigerini miisahede etmesi ve birbiriyle muhadara 
ve muhavere eylemesi amn hakkmda muhabbet ve i'tikadi taklil ider. Ve bu cihetle zaman-i hayatmda 
kendisine pek az kimseler ittiba' eyler, vefatmdan soma ise bu hal za'il olarak gittikce kavminin ana 
muhabbeti, hiisn-i zanm tezayiid eyler. 

Salisen: Bir nebi veya velinin meziyyet ve fazileti tedricen zahir olur. Rabi'an: Avam-i nas 
niibiivvetde, velayetde vaki' ve nefsii'l-emre muhalif bircok seyler tevehhiim eyler. Nitekim Kitab-i 
Miibin'in delalet ettigi iizre miinkirler Peygamber olan (44/B) Zatm ekl ii siirb itmiyecegini ve 
sokaklarda mesy ii hareket eyliyemeyecegini ve insandan degil meleklerden olacagmi, vuku'u muhal 
olan birtakim havanki(harikalar) izhar ve icada muktedir olabilecegini tevehhiim eylemisler ve Resulii 
Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) ise bunlarm zu'm ettikleri gibi olmadigmdan "Muhammed de 
bizim gibi bir insandir, yiyib iciyor, sokaklarda geziyor, bununla beraber istedigimiz havariki de izhar 
idemiyor, halbuki Enbiya-i salife boyle degil idiler. Bizim andan taleb ettigimiz seylerin emsalini anlar 
ityan ve izhar ediyorlar idi. Bina'en-aleyh Muhammed nebi degildir" diye ta'n itmisler idi. Iste avam-i 
nas Enbiya'mn bu gibi evsaf-i muhaliyyeyi ha'iz olmalanm tevehhiim ve tahayyiil itdikleri cihetiyle 
iflerinden zuhur iden bir nebi veya bir velinin evsaf-i mezkureyi ha'iz olmadigim goriince "Enbiya-i 
salife soyle idi boyle idi. Bu ise anlar gibi degil" diye hemen am inkara musara'at(siir'at) iderler de 
Enbiya-i salife 'nin dahi o nebi gibi olduklanm bilmezler ve hatta o ciheti hatir ii hayallerine bile 
getirmezler. 

(45/A)Halbuki bu miinkirler Enbiya-i salife zamanlarmda gelmis olsalar idi bila-sekk anlan da inkar 
idecekler idi. Nitekim ol zamanlar mevcud olan avam dahi bunlar gibi olub, su zu'm-u faside binaen 
iflerinden zuhur iden Enbiya-i izam Hazaratmi inkar etmisler idi, el-hasil her kamilin zamam miirur 
ettikde ukul-i nakisa erbabi anlara birtakim kemalat-i muhaliyye isnad ve anlarm o evsaf-i 
muhaliyyeyi ha'iz olduklanm i'tikad itmekde olduklarmdan, asirlarmda zuhur iden kamillerde evsaf-i 
mezkureyi bulamaymca heman anlan inkara miisara'at iderler. Ma' a haza eger anlar kamilin-i salifeyi 
gormiis olsalar idi, anlan dahi inkar idecekler idi. 

£iinki zu'mlarmca enbiya ve evliyada bulunmasi lazim gelen kemalatm ekserisini anlarda 
bulamayacaklar idi. Nasil bulabiliyorlar ki bu gibi kemalat o zamanlarda vaki' olmadigi gibi gerek 
simdi ve gerek ileriide dahi vaki' olmak samnda degildir. Iste ekseriya avam-i nasm kamilin-i hazirayi 
inkar (45/B) ettikleri halde kamilin-i maziyyeyi i'tikad eylemeleri bu zikr olunan sebebden nasidir. 
Allahu a'lem! 

TAKSIM-I IBADAT 

Avam'm ibadati adete, ehl-i siilukden olan miibtedilerin ibadati da havf ii recaya, mutavassitinin 
ibadati da meyl-i makamat ve vuslat-i keramata, miintehilerinki ise hudud-i ser'iyyeyi hifz ii siyanete 
mebnidir. Fakat riyazet-i ciddiyye ve miicahede-i hakikiyyenin nihayeti yokdur. £unki riyazet ve 
miicahede maarif-i ilahiyyeyi ve "seyr-i fi'llah'i tahsil iciin olub, bunlar ise namiitenahi oldugundan 
riyazet ve miicahede dahi namiitenahidir. Binaen-aleyh kelam ve taksim-i sabikimiz ibadat-i mahsusa 
ve ta'at-i mukannene(kanunlu) hakkmda olub, miicahede hakkmda degildir! 



INKITA' ILA'LLAH 



"Inkita ila'llah" ta'biri istilah-i ehl-i tasavvufda tefekkiir ve teyakkuz manasmda miista'meldir. Bunun 
da hasili tahsil-i ma'rifetu'llah iciin ala'ik-i diinyeviyyeden bi'l-inkita' garik-i liicce-i (46/A) tefekkiirat 
ve teyakkuzat olmakdan ibaretdir. Vaki'a ma'rifetu'llah ancak bu yolda tahsil olunabiliir. Su kadar ki 
insanlar Allah'i bi-hakkm bilecek olurlar ise iclerinden pek az kimseler ibadat ve ta'at ile istigal idiib 
ekserisi ise bunlardan azade kalacaklarmdan Hakk Te'ala Hazretleri anlarm kalblerini miihiirleyerek 
kendisini anlara bildirmemis ve heva ve heveslerini kendilerine ilah ittihaz itdirerek ululara anlan ta'at 
ve ibadete sevk eylemisdir ki bundaki hikmet ve menfaati ancak arifin takdir iderler. 

SAVM-I VISAL 

"Savm-i Visal" mekruh degildir. Vaki'a amn hakkmda bir nehiy varid olmusdur. Fakat bu nehiy bizim 
aleyhimize degil lehimizedir. Bu gibi nehiy ise tahrim ve kerahet iciin olmayub belki terfih ve sefkat 
iciindiir. Nitekim usul-i fikihda dahi boylece tasrih idilmisdir. Binaen-aleyh savm-i visali terk ca'iz 
oldugu gibi (46/B) bila-kerahet fi'il dahi ca'izdir. Eshad hakkmda nazil olan "Ve eshidu zevey 'adlin 
minkum"(Talak-2) kavl-i serifindeki "Ve eshidu" emri viicub iciin olmayub, belki terfih ve sefkat iciin 
oldugu ve binaen-aleyh terk-i ishad ile ism ve kerahet lazim gelmedigi gibi savm-i visal hakkmda 
varid olan nehiy de tahrim veya kerahet iciin degil belki terfih ve sefkat iciin olub, gerek fi'iliyle ve 
gerek terkiyle ism ve kerahet lazim gelmez. 

Imam Miislim'in silsile-i rivayetini Enes ibn Malik Radiyallahu anh'e isal eyledigi "Vasale'n-Nebi 
Aleyhi's-selam fi ahiri sehr-i Ramazan fevasala nasun mine'l-miislimin febelagahu zalike. Fekale lev- 
muddelena es-sehru levasalna visalen hatta yede'ul-mute'ammikiine te'ammukahum." hadis-i serifi de 
su miiddeamizm hakikatine delalet ider. Zrra bu hadis-i serif mantukunca Hazret-i Resul aleyhi's- 
selam bir Ramazamn ahirinde savm-i visal itmis ya'ni iftar etmeksizin ertesi giiniin orucuna niyyet 
eylemisler, miisliimanlardan birtakim kimseler de bu hususda kendilerine pey-rev olmuslardir. Bu hal 
Cenab-i (47/A) Resulii Ekrem'e balig oldukda Resulii Ekrem anlarm bu fi'illerini takbih itmeyiib belki 
ekser sehr-i Ramazanda bizim iciin biraz daha uzadilmis olsa idi "Miite'ammikiin" terk-i visal 
idinceye kadar biz visalimizde devam ider idik" demisdir. Eger savm-i visal haram olsa idi, Hazret-i 
Resul anlarm bu visallerini takbih ider ve "Bir daha boyle sey yapmayimz" diye anlan o fi'ilden men' 
eyler idi. 

Imdi iste bu hadis delaletiyle anlasildi ki mukaddemen taraf-i Risaletpenahi'den "Savm-i Visal" 
hakkmda varid olan nehiy, nehy-i tahrim degil belki ehl-i iman ve islam'm dii?ar-i kiilfet olmamalan 
iciin varid olmus bir nehy-i terfih ve sefkatdir. 

Oyle ise bugiinkii orucunu iftar itmeksizin yarmki orucuna vasi itmek isteyen bir kimse iciin savm-i 
visal haram degildir, belki mendubdur. Hazret-i Siddik'in alti gun, Abdullah bin Ziibeyr'in yedi gun, 
ba'zi selefin de iicer gun savm-i visal eylemis olduklan dahi mervidir ki, (47/B) bunlar hep o gibi 
savmin mendub olduguna delalet ider. Ba'zi muttakilerin de "kirk giin savm-i visal" ettigi rivayet 
olunmus ve hatta suleha "Her kim giceli giindiizlii kirk giin sa'im olur ise ana alem-i melekut'dan bir 
nev'i kudret zuhur iderek, o kimse ba'zi esrar-i ilahiyye'ye vakif olur" dimislerdir! 

RU'YETU'N-NEBi 

Ba'zi kimseler alem-i menamda Resulii Ekrem'i goriirler ve gordiikleri suretin hakikaten Resulii 
Ekrem'in sureti oldugunu zann iderler. Fakat bu zann batildir. Sahib-i rii'ya'nm gordiigii sey' yine 
kendisidir. O giinlerde Resulii Ekrem'e peyda itmis oldugu bir miinasebet iizre kendi ruhu Resulii 
Ekrem'in suretine temessiil iderek alem-i menamda kendisine goriinmiisdiir. 

Na'imin alem-i rii'yada gordiigii sair suretler dahi hep bu kabildendir. Bir adam hal-i yakaza'da her 
kime miinasebet peyda ider veya hangi sey ile istigal eyler ise hal-i nevm'de amn ruhu (48/A) o kimse 
veya o sey suretine temessiil iderek kendisine goriiniir. Alem-i manada ba'zan sahib-i rii'yamn ba'zan 
da sahib-i suretin hali sahib-i rii'yaya miinkesif olur. Ve bu babda arif ile gayr-i arif arasmda min 
viicuhin fark bulunur. Ez-ciimle arif "Ba'de'r-Rab" gayr-i arif ise "Kable'r Rab"dir. Ya'ni arif olanlar 
bir fi' ill evvela ve bi'z-zat kendilerine isnad ettikleri halde arif olmayanlar her fi'ili evvelen bi'z-zat 
Rablerine ve ba'de kendilerine isnad nisbet iderler! 



YiNE VAHDET-I VUCUD'A DAiR BiR KE$IF 



Bir giin hiicremde oturmus ve ser-be-ceyb murakabe olmus idim. Bu sirada kendimi muztarib bir 
halde gordiim. Nefsimin hal-i ihtirak ve istialde bulunan bir odun parcasmda zuhur iden alevin 
sadasma miisabih bir sada virdigini isitdim bunu miiteakib karsimda kirmiziya mail bir levn-i ebyaz 
miisahede itdim. Ba'dehu hiss-i zahiriye avdet ile karsimdaki ocakda (48/B) bir odun parcasmm istial 
etmekde ve muztarib olmakda ve kendisinden kirmiziya ma'il beyaz renkde bir 'alev cikmakda 
bulundugunu ve o alevin rii'yada g(3rdugiim alev gibi bir alev oldugunu ve isittigim sada gibi bir sada 
virdigini gordiim. Bunun iizerine hal-i murakabede nefsimde vaki' olan sey'in iste bundan ibaret 
bulundugunu bildim ve hiikm ittim ki ocaktaki odun benden ve ben de andan ibaret olub, anm savti 
benim ve benim savtim da amndir. Kezalik anm istial ve rztirabi benim, ve benim istial ve lztirabim da 
amndir. O gordiigum iizre iste bu odundan zuhur iden alevin levni olub, baska bir levn degildir. 

Hazret-i Siddik Radiya'llahu anhii "Her neye bakar isem evvela Allah'i goriirum. Hatta kalbimin 
nefsimin dahi mezahir-i ilahiyyeden birer mazhar olduklanm yakinen biluriim" dimis ve bu soziiyle 
her gordiigi seyde evvelen nefsini miisahede itmekde oldugunu ve anm da AlMh'dan ibaret 
bulundugunu i'tiraf eylemisdir. 

(49/A) Zira kuvve-i basira ve kuva-yi sa'ire hep andan ibaret olmagla kendisi de bila-sekk anin 
aynidir. Fakat Hazret-i Osman Radiya'llahu anhu her ne seye nazar ider ise evvelen o seyi ba'dehu 
Allah'i miisahede itmekde oldugunu soylemisdir! 

BA'ZI HALATIN ZUHURiYLE VAHDET-i VUCUD'A ISTiDLAL 

Hava gayet bulutlu oldugu ve sems o kesif bulutlar altmda kalmis bulundugu bir giin hiicremde 
oturuyor ve vaktini bir diirlii ta'yin idemiyor idim. Birdenbire kalbime "§imdi ikindi ezam okunacak" 
hatirasi tulii' itdi. Ve bu hatira birkac kerre tekerriir iderek zihnimde karargir oldu. O an'da vakt-i asnn 
hulul itmis oldugunu bildim. Ve hemen ezan sadasim dahi isitdim, gaybi bilis ise ancak o ya'ni 
"Allah" oldugundan kendimin Allah'dan baska bir sey' olmadigim iste bu hadise ile de bi'l-istidlal 
anladim bir de ahyanen nefsimde vaki' oluyormus gibi bir hareket-i kaviyye (49/B) ve bir mesiyyet-i 
seri'a hissederim, hem de bunu yalmz kuvve-i sami'am ile degil bi'l-ciimle kuvvetlerim ile duyanm, 
iste bu da vahdet-i viicud'un hakikatine delalet ider. 

[Not:§eyh'e aidiyeti meskuk; bu kadar zayif bir vakayi delil gostermis olamaz!..] 

Bu esrann tarafimdan dermiyan idilmesi bir fi'il-i ilahi'den baska bir sey' degildir. Zira Hakk Te'ala 
"Mayeftehi'llahu li'n-nasi min rahmetin fela mumsike leha vema yumsik fela miirsile lehu min ba'dihi 
min rahmetin vehuve-l'azizu'l hakim"(Fatir-2) buyurmusdur ki, bunun ciimleten meanisinden biri de 
Hakk Te'ala bir nebi veya veli vasitasiyle nasm hidayetini irade itdikte anm men'ine kimse kadir 
olamayub anm behemehal vuku'a geleceginden ibaretdir. "Va'llahu mutimmu nurihi velev kerihe'l- 
kafirun"(Saff-8) 

RUH 

Ecza-i ferdiyet-i bedeniyye'nin te'essiiratiyle bedende zahir ve alat-i bedeniyye vasitasiyle ef 'al ve 
harekat-i mahsusamn bedenden suduruna bais olan keyfiyet "Ruh" ltlak olunur. Bazi hiikema ve 
miitekelliminin didikleri gibi "ruh" ba'de'l-beden hadisdir. Kezalik alem-i misal vasitasiyle beden 
(50/A) suretine temessiil etmis olan seye de — ki bir cevher-i nuranidir— ruh ltlak olunur. Ruh bu 
cevherden ibaret olduguna gore hudus-i bedene iki mertebe takaddiim etmis olur. 

Zira alem-i misal bedenden bir mertebe, alem-i ervah da alem-i misalden bir mertebe mukaddem 
oldugundan cevher-i nuraniden ibaret olan ruhun bedenden iki mertebe mukaddem olmasi iktiza ider. 
Resulii Ekrem Efendimizin "Hulika'l ervahu kable'l-ecsadi bi elfey amin" hadis-i serifleri dahi buna 
isaretdir. Zira buradaki "elfey" lafzi "mertebeteyn" manasma olub, hadis-i serif "Ervah, ecsaddan iki 
mertebe evvel halk olundu" me'alini miifiddir. Bundan ervahm hudus-i zamani ile hadis olmasi da 
lazim gelmez. 



Resulii Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize su iki mertebeden her biri bin yil suretine 
temessiil itmis oldugundan kendisine zuhur ve inkisaf eyledigi gibi haber vermis, ta'biri ve tavzihi ise 
bizim dedigimiz seyden ibaret bulunmusdur. 

(50/B) Bu ta'birden gaflet itme zira bu ta'bir ile Resulii Ekrem'e zuhur idiib, ciihelanm ta'birinden aciz 
ve gafil kalarak zahiri iizre hami itdikleri pek 90k seyler sana miinkesif olur. Ma' a haza hikmet ve 
maslahat yine anlan zahirleri iizre terkdedir. Ehlu'llahdan "kummelin" (kamiller) bunu da pek a'la 
biliirler. El-hasil Resul-i Ekrem'e zuhur iden manalar hep suver-i mahsusatda zuhur itmis ve halbuki 
boyle suver-i mahsusatda zuhur iden manalar ekseriya ta'bir ve tevile muhtac bulunmusdur. Resul-i 
Ekrem bunlan niciin ta'bir ve te'vil itmedi de zahirleri iizre birakdi" diye sual olunur ise diriz ki 
hasebii'z-zaman bir nev'i hikmete binaen Resul-ii Ekrem anlan ta'bir ve tevile me'zun degil idi. Bir 
ma'zeret-i mesru'aya binaen 0 zaman Resul-i Ekrem anlan ta'bir ve tevil itmedi. Bu zamanda ise 0 
mazeret mevcud olmadigmdan artik simdi anlan ta'bir ve te'vilde hicbir mahzur yokdur. Bu 
sozlerimizden Nusus-u Kur'aniyye ve Ehadis-i Nebeviyye'nin ma'ani-i zahiresi nefy ve inkar itmis 
(51/A) oldugumuz anlasilmasm zira Resul-ii Ekrem "Inne li'l-Kur'ani zahran batnan ve li-batnihi 
batnan ila seb'ati ebtunin" buyurmusdur. Binaen-aleyh biz bir ayetin ve yahud bir hadisin ma'na-yi 
zahirisine mugayir bir ma'na-yi batmisi hakkmda bir sey soyler isek maksadimiz, zahiri nefy degildir. 
Belki biz zahire de batma da hem de yedinci batna kadar batma da ka'il ve zahir ile batm beynini 
cami'yiz. Indimizde Kur'an olsun, hadis olsun zahiren ve batmen Hakk'dir. Meger ki zahirden mani' 
bir mecaz taayyiin itmis ola! 

UMUR-I GAYBiYYE'NIN SUVER MAHSUSAT ILE TECELLISI 

Bir gun beyne'n-nevm ve'l-yakaza halinde bulundugum bir sirada karsimda bir suret zuhur etti, bana 
birfok sozler soyledi. Ezciimle birisi "Bana meyl ideni ve beni tahsil eyleyeni Allah'dan teb'id 
iderim" kaziyyesi idi. G(3ziimii afub bunun rii'ya oldugunu anlaymca 0 gordiigiim sureti diinya ile 
ta'bir ve te'vil eyledim. (51/B) Yine aym halde bulundugum bir zamanda ruhum bana tecelli itdi, 
etrafima semsden daha ziyade nurlar ziyalar safiyor idi. Bir haldeki anm niiruna haddii payan 
tasavvuru bile miimkin degil idi. Bunun iizerine bana na-kabil-i ta'rif bir vecd ve bir biika(aglama) anz 
oldu. Ve bu sirada birisi bana "ahiret ile diinya arasmdaki tagayyiir ihtiyarhk ile genflik arasmdaki 
tagayyiir gibidir" diye hitab eyledi. Ve yahiid bu soz kendi kendine kalbime tulu' itdi. 

Yine bir gun bir yerde oturuyor idim. Bana bir nevm-i hafif anz oldu. Alem-i menamda biitiin 
mevcudatm Allah'dan ibaret oldugunu miisahede itdim. Ve bu sirada Hakk Te'ala'mn benim lisamm 
iizre "Ya Allah" diye nida eyledigini isitdim. ^iinkii biitiin alem andan ibaret ve lisamm da anm lisam 
idi. Bu hengamda bende bir vecd husule geldi ki andan aldigim lezzet hala beni gasiy eylemekdedir! 

INSAN'IN HEM BEDENI HEM DE RUHU ITIBARI ILE GIDAYA iHTIYACI 

(52/A) Insan nefs-i natika ile bedenden ibaretdir. Halbuki bunlardan her ikisi iciin de, nzk, nfk, gida, 
tena'um lazimdir. Binaen-aleyh insan agziyye-i(gida) bedeniyyesini tahsil iciin sa'y eyledigi gibi ag- 
ziyye-i ruhiyyesini tedarik ifiin dahi sa'y itmelidir. 

Hatta akil olan kimse agziyye-i ruhiyyesini tedarik ifiin daha ziyade gayret eylemelidir. (^iinki insan, 
bedeniyle degil asil ruhiyle insan oldugundan agziyye-i bedeniyyesini tahsile sa'y idiib de agziyye-i 
ruhiyyesini tedarike sa'y etmeyen ha'ib(mahrum/haybet) ve hasrr ve mevta a'dadma dahildir. 

ME$AYIH-i I'ZAM'A MEYL-I MUHABBETIN LUZUMU 

Resul-ii Ekrem Efendimiz "Inne lillahe fi eyyami dehrikum nefehatiin ela fete'eradu en-nefehate" 
buyurmus ve buradaki "nefehat" lafziyle miirsidin-i kamiline isaret eylemis ve diger bir hadisinde de 
"Men ehabbe kavmen fehiive minhiim" buyurmustur. Zira birseyi bir seye takrib eyledikde anm 
hiikmiinii ahz ider. (52/B) Muhib de mahbuba kalben karib ve mukbil oldugundan mazmun-u hadis 
bila-sekk Hakk ve savabdir. Hatta goriilmez mi ki gice ile giindiiz yekdigerine tekarriib itdikde 
birbirinin hiikmiinii ahz idiyorlar. Ve bu cihetle "Ihvan" namim ahyorlar. 



SUFI iBNU'Z-ZAMAN'DIR 



Sufi ahval-i maziyeyi tefekkiir ve amn iciin teessiif etmedigi gibi ahval-i miistakbeleyi de teemmiil 
itmez, belki vaktini tevecciihe, tasfiyyeye, hal-i hazirda kendisine layik olan seyleri tefekkiire sarf 
eyler. Sufi bir tarik-i ibadet dahi iltizam itmez, her vakit Hakk'a tabi' olur. Hakk'dan baska bir seye 
nazar eylemez. Ba'zan tatyib-i hatir iciin halk ile mesgul olur ise de bu sirada ve belki her nev'i 
istigalinde ve her hal ii karmda Hakk'a mukarindir. Her ne kadar su iki istigal beyninde hasebe'z-zahir 
tebayiin ve tezad bulunur ise de. Zira a'mal niyyat iledir. El-hasil sufi "ibnu'z-Zaman'dir. 

(53/A) SALiK-I TARiKAT OLANLARA ZUHUR iDEN BiR HALET-i MUDHiSE 

Bir salik mertebe-i kiifre vasil olub, o mertebeyi kat' itmeyince tarn musluman olamaz. Bu mertebe iki 
islam arasmda bir berzah oldugundan orada tevakkuf iden salik tezanduk ider. Bu tevakkufdan Allah' a 
sigmiriz. Ben dahi o mertebeye vasil oldum ve orada bircok zamanlar kaldim ise de lehii'l-hamd ve'l- 
minne inayet-i ezeliyye imdadiyle oradan kat'-i mesafe iderek sahil-i selamete cikdim! 

SULUK'UN BA'ZI MUKTEZIYATI 

Miiridlerimizden bazilanm bizim bagm muhafazasma me'mur itmis idim. Bir gun anlardan birisi 
yamma geliib ber-vech-i ati ifadede bulundu ve "gecenlerde bir cocugun bizim baga girdigini ve bir 
agacdan meyve koparmak iizere bulundugunu gordiik. Arkadaslanmizdan filan derhal (53/B) 50cugun 
yanma kosarak focuga bir tokat vurdu. Ben ise karsudan bu hali seyr idiyor idim. Gayet miite'essir 
oldum. Hatta teessiiriimden ayakda duramayub, derhal yere dusdiim. Cocuk ise diismedi. Tokadi yiyen 
o cocuk oldugu halde benim andan daha ziyade miite'essir olusuma ta'acciib ittim ve hala idiyorum". 
Bizim miirid kendisine zuhur iden bu vaka-yi gara'ibden add eyledi ise de bu gibi seyler miintehilere 
ve hatta mutavassitlara gore mukteziyat-i siilukden olub, anlarda asla garabet yokdur. Kezalik ara sira 
bizi ziyaret iden ve muhibban-i siilehadan bulunan bir gen5 tiiccara zuhur itmis olan vak'a-i atiye dahi 
bu kabildendir. Miima'ileyh bir giin yamma geliib su yolda ifadede bulundu: 

"Bir gice odamda uyuyor idim. Birisi beni uyandirdi. Yatagimm iizerine oturdum, uyandiran adamin 
yiiziine bakdim, yiiziinden leme'an iden nurlar derun-u hiicreyi (54/A) tenvir eyliyor ve bu nur gayet 
latif ve gayet dilgarib (gonle yakm) bir nur olmagla bence ma'ruf ve ma' him olan nurlarm, ziyalarm 
hicbirisine benzemiyor idi. Bu zat karsumda bir zaman durdu ise de bu miiddet zarfmda bana hicbir 
sey soylemedigi gibi ben de ana hie bir sey soyleyemedim. Ba'dehu birden bire ga'ib olub gitti. 
Zulmetde yine avdet iderek dervin-i hiicreyi istila eyledi. Ikinci, iifiincu giceleri dahi ayni hal vuku' 
buldu. Fakat iifiincu gicede o zatm yanmda diger bir zat daha bulunuyor idi. O gice sabah oldukda bu 
vakayi ehibbamdan ba'zilarma hikaye itdim. Ve bunun iizerine gerek o zati ve gerek refikini bir daha 
goremedim. Birkag giin sonra siddetli bir hastahga tutuldum, az kaldi ki oliiyordum!" 

iNSAN HER SEYDEN KAMiLDiR 

Nev-i insanda olan idrakat, lttilaat, tasarrufat, gerek miicerredatda ve gerek anlarm mafevklerinde 
bulunmak ihtimali yokdur. (54/B) Yani su mertebe-i nev'-i insani'de "Viicud-i Mutlak" iciin hasil olan 
kemalat meratib-i sa'ire'nin hifbirisinde hasil olmak miimkin degildir. Ciinki Viicudun mir'at-i 
miicella-yi uzmasi ancak insandir. Bunun i^iindur ki bir hadis-i kudsi'de "Levlake levlak lemma 
halaktii'l-eflak" buyurulmus ve mela'ike dahi insana secde ve inkiyada me'mur olmusdur. 

Akl-i kiill, Nefs-i kiill ve bunlarm fevkindeki meratib viicudu insanda zuhur itmedikfe insan gibi bir 
seyi idrak ve ilm anlar igiln gayr-i kabildir. Ciinki nefsi viicud herseyden ari oldugundan viicud'un bir 
seyi insan gibi idrak etmesi kendisine ancak mertebe-i insaniyyede miimkin olabiliir. Vaki'a alemde 
zuhura gelmekde olan esya-yi acibe ve asar-i garibenin fa'ili, mutasarrifi, miidriki hep viicuddur. Fakat 
meraya (aynalar) ve mezahir vasitasiyle viicud'dur. Eger bu tahkiki anlar isen riisde balig olarak 
hidayeti kabul itmis olursun! 

HER SEYlN VUCUD-i MUTLAK OLDUGU 

(55/A) Bilmelisin ki, akil, nefis, ruh, kalb hep "Allah" ismiyle miisemma olan Viicud-i Mutlakdan 
'ibaretdir. Bunlara "Viicud" nami virilmesi her birinin meratib-i viicud'dan bir mertebe ve 
mezahirinden bir mazhar olmasi i'tibariyledir. "Viicud-i Mutlak" o seydir ki etvara sirayet eder. Ve bir 



mertebeden diger bir mertebeye intikal eyler, ba'zan felek ba'zan melek, ba'zan unsur, ba'zan 
me'adin, ba'zan nebat, ba'zan hayvan, ba'zan insan suretinde zuhur ider. Elhasil esfel-i safilin andan 
ibaret oldugu gibi a'la-i illiyyin de andan ibaretdir. 

"Viicud-i Mutlak" o seydir ki, evvela suret-i anasrrda zuhur itmis ba'dehu suret-i me'adinde zuhura 
gelmis sonra andan suret-i nebatiyye'ye ve ba'dehu suret-i hayvaniyyeye, andan sonra dahi suret-i 
insaniyyeye intikal eylemisdir. 

Binaen-aleyh bu suretlerin sahibi hep o "Viicud-u Mutlak" olub, o da Hakk Te'ala Hazretlerinden 
ibaretdir!(55/B) Hatta bu suretler za'il olsa viicuddan baska bir sey kalmaz. Nitekim bir koyun ekl 
olundukda (yenildiginde) insan olur ve bu da nefsin bedende tedbiriyle husule gelir. £iinki bedende 
hasil olan seylerin miidebbiri hep nefs olub, iktizasma gore orada enva'-i tedbirati icra ider. 

Me'kulat-i sa'ireyi de buna kiyas eyle, iste Viicud-i Mutlak'm bir nev'inden diger nev'e ve bir 
mertebeden diger mertebeye intikali buna benzer. Biitiin meratibde intikal iden viicud-i mutlak oldugu 
iciindir ki, Hazret-i Ali (kerremallahu veche)'den "Ene'l-kalem", "Ene'l-levh", "Ene'l-ars", "Ene'l- 
kiirsi" sozleri siidur itmisdir. 

RU'YETU'LLAH 

Cenab-i Hakk'm suver-i mahsiisatdan bir nev'-i surette kendisini evliya kullarma gostermesi ve bu 
tarik ile anlarm Cenab-i Hakk'i gormesi miimkindir. Bu da anlara taraf-i Ilahiden bir nevi atifet ve bir 
nevi keramet olmak hikmetine mebnidir. £iinki Hakk Te'ala bir abd-i muhlisine bu vechile goriinmege 
kadirdir. 

(56/A) "Risale-i Kuseyriyye"de bab-i keramet fasillarmda bu nev' riiyet hakkmda iki kavil zikr 
olunmusdur. 

EVLiYA'ULLAH'DAN BA'ZI HAVARIKIN ZUHURU 

Bir gice hiicremde oturuyor idim, bir pervane geldi, siracin etrafmda U9maga basladi, kendisini birkac 
kere siraca farpdi, nihayet yere diisdii. Vefat idiib itmedigini anlamak ifiin pervaneyi elime aldim, 
cisminin her tarafim nazar-i tedkikden gecirdim Zavallida hayatdan bir eser kalmadigmi goriince artik 
vefat itmis olduguna kat'iyyen hiikm itdim. Ba'dehu Bayezid-i Bistami Hazretlerinin vefat itmis bir 
karmcaya nefh-i ruh iderek diriltmis oldugu meseleyi tahattur idiib ben de bu pervaneyi ol vech ile 
diriltmek istedim ve heman safi bir kalb, halis bir yiirek ile iifiiriib bi-izni'llah am ihya eyledim. 
Pervane dirildikden sonra kema fi's-sabik u^maga basladi. Giiya ki evvelce atese diismemis ve bi'l- 
ihtirak vefat itmemis idi. 

(56/B) Zinhar bunu inkar itme. Zira arifde Allah miitecelli olub, Allah ise her seye kadirdir. Nitekim 
gaybi de ancak o bildigi halde ekmel-i mezahir olan insanda zuhur etmesi ve bu siiretle arifm andan 
ibaret bulunmasi sebebine binaen arif dahi mugayyebata muttali olmakdadir. Iste bir arifin ihya-i 
mevta itmesi de bu kabildendir! 

AHVAL-I ENBIYA 

Enbiya, hal-i nevmde (uykuda) oldugu gibi hal-i yakazada da bu alemden alem-i misale riihen intikal 
iderek, orada birtakim esya' miisahede iderler. Bunun iciin anlarm miisahede ettikleri seylerin bazilan 
te'vil ve ta'bire muhtac olurlar. Nitekim, Resulii Ekrem sallalahii aleyhi ve sellem Efendimiz 
Hazretleri bir gun yakaza halinde iken alem-i misale riihen intikal itmis ve orada kadm suretinde bir 
suret miisahede eylemis idi de ba'dehu o sureti diinya ile ta'bir buyurmuslar idi. Imdi alem-i misalde 
goriinen o sureti diinya ile ta'bir itmek lazim gelince bir nebiye yine o alemde goriinen cennet, Mr, 
kusur, (57/A) gibi esyamn suretlerini kendilerine miinasib birer mana ile ta'bir itmek ve anlarm 
muhtemelatmdan olan me'ani-i uhraya haml itmek ve ol babda seref-niizul iden ayetleri de ol vechile 
te'vil ve tefsir itmek dahi miimkin olur. Bunun iciindiir ki Resulii Ekrem "Inne li'l Kur'ani zahran ve 
batnan ve li-batnihi batnan ila seb'ati ebtunin" buyurmusdur! 



SIFAT-I iLAHiYYE 



Cenab-i Hakk'in sem', basar, kudret, hayat, ve sa'ire gibi bircok sifatlan vardir. Bunlarm ciimlesi 
mezahire zuhur itmekde bu vasita ile his ve idrak olunmakdadir. Mezahirden nazan kat' ile Cenab-i 
Hak bi'z-zat kendisi dahi bu sifatlan ha'izdir. Ve bu i'tibar ile sifat-i mezkure sifat-i zahiriyyeye 
tesbihden beri aklm, vehmin, hayalin id-rakinden miite'alidir. Sifat-i Hak ruhaniyye olsun, cismaniyye 
olsun, hayvaniyye olsun, cemadiyye olsun, semaviyye olsun, arziyye olsun, nebatiyye olsun, hulasa 
her ne olur ise olsun (57/B) bi'l-ciimle esyada sabit ve mevcuddur. Ezciimle hayat sifatiyle ciimle esya' 
hayat bulmakda, kelam sifatiyla da her sey am tesbih ve takdis eylemekdedir! 

KUVA-YI INSANiYYE HEP HAKK'DAN IBARETDiR 

insanm sem'i, basan ve sa'ir kuva-yi zahiriyye ve batmiyyesi hep "Hakk'dan ibaretdir. Bunu nevafil 
ile kesb-i kurbet idenlere tahfife sebeb ise ma'rifet-i kamilenin anlarda husuliidiir. Ya'ni enva'-i 
nevafil ile bi'l-istigal Cenab-i Hakk'a tekarriib idenler kendi kuva-yi zahire ve batmalarmm hep 
Hakk'dan ibaret olduklarma ilm ve ma'rifet hasil ettikleri ve nevafil ile istigal itmiyenlar ise bu 
hakikatden gafil bulunduklan iciin hadis-i kudside: "Enva'-i nevafil ile bana takarriib idenin sem'i, 
basan, eli, hep ben olurum" buyurulmus ve baskalari bu hiikiimden istisna idilmisdir. 'Ilmiyle amil 
olmayan, cahil addolunarak ziimre-i ciihelaya ilhak olundugu gibi! 

TE'SIR-i ME'ASI'DE iHTiLAF 

I'tikadm ihtilafiyle te'sir-i me'asi dahi ihtilaf iderek (58/A) bir asi kendi itikadma gore muamele 
olunur. Nitekim "Ene inde zanne abdi bi" hadis-i kudsisi dahi buna delalet ider. tste elem, tena'um, 
azab, derekat, lezzat, derecat hep bu asla teferru' eyler. 

Binaen-aleyh ba'zi sahsm mu'azzeb ve mute ellim olmasma sebeb olan bir fiil diger sahsin miitena'im 
ve miitelezziz olmasma sebeb olur. Kezalik te'srr-i rii'ya dahi bi-hasebi'l-i'tikad tefaviit ve ihtilaf 
eyler. Ayni rii'ya hasebe'l-i'tikad bir miislim hakkmda su-i te'sir itdigi halde bir Nasrani hakkmda 
hiisn-i te'sir ider. Aks-i kaziyye de bunu icab eyler! 

CENAB-I HAKK iLE MUKALEME 

"Sekizyiizon" senesinde saferii'l-hayr'in bir gicesinde idi. §iddetli bir hastaliga du?ar oldum. O derece 
ki hayatumdan kat-i timid itdim. Ve heman masivadan bi'l-kiilliye sarf-i nazar iderek Hakk'a tevecciih 
eyledim. Derun-i dilden: "Ya Rab! Bu hastaliklanni alacak mism?" deyii niyaz itdim. Bunun iizerine 
hifbir suret miisahede itmeksizin Hakk Teala'nm: (58/B) "Ben seni bu hastalikdan halas idecegim" 
dedigini isitdim. Ve heman kendime geliib viicudumda alam ve lztirabdan eser kalmadigim 
hisseyledim, derhal kemal-i besasetle kalkub oturdum! Allah safi-i hakikidir. 

iSTiDLALAT-I AKLIYYE 

Akil ve nazar tarikiyle istigal, insan ifiin bir ikal(bag) ve bir hicabdir. Zira kuvve-i miifekkire vehim 
ve hayal ile mahlut ve memzuc oldugundan bir insan fikir ve nazar tarikiyle ugrasdikca bu iki kuvvetin 
kendisine tasallutundan halas olamaz. Ve binaen-aleyh bu tank ile esyayi bi-hakkm bilemez. 
Miitekelliminin mesailden bir meseleye fikir ve nazar tarikiyle ilim hasil ve anin iizerine karar 
verdikden bir miiddet sonra kendisine o meselenin hilafi zuhur iderek andan riicu itmeleri dahi 
miidde'amizi isbat ider! Hasih, nazar ve fikr ile istigal i'tibariyle akla i'timad yokdur. (^iinki 
karibandan beyan olundugu vechile vehim ve hayal ana tasallut (59/A) itdiginden bu hal am idrakat-i 
safiyye'den ve bir seyin hakikatini layikiyle kesf ve izhardan men ider. Bu maksadi biraz da soyle izah 
idelim. 

Akilda iki cihet vardir: Birisi "Fikir" ve "Nazar" tarikiyle esyayi idrak; digeri de "Tasfiy-ye-i batm" ile 
bir seyi "kesf ve "izhar"dir. Aklm bi-tariki'l-kesf bir seyi idraki, etemm ve hatadan eb'ad (uzak) olub, 
bi-tariki'n-nazar idraki ise hayalat-i vefire (90k) ve hataya-yi kesire ile mahlut (kansik -halt) ve 
memzucdur. Halbuki tarik-i kesf ancak tasfiyye ve tevecciih ve enbiyaya ittiba ile hasildir. Binaen- 
aleyh bunlardan hali olan fikir ve nazar tariki, insan iciin mucib-i hacalet ve dalaletdir. 



Oyle ise riyazetde miicahedede hep enbiyaya ittiba itmek, fikir ve nazar ile istigali i'tibariyle akla 
ittiba'i terk eylemek her akile ve her salike evla ve elyakdir. Ta ki hakikat kendisine tecelli eylesiin de 
hakayik-i esyayi hakkiyle bi'l-idrak, akh kediirat ve evham ve hayalatdan masun ve mahfuz kalub 
Cenab-i Hakk'i layik oldugu vechile bilsiin! 

(59/B)YiNE BiR RU'YA 

Birgiin alem-i manada semadan bir iki yildizi elimle mess(temas) ederek anlarm ecza-i semadan birer 
ciiz gibi olub bash baslarma birer sey olmadiklanm miisahede itdim. O anda hatinma su geldi; tavus 
kusunun kanadmdaki altun gibi seyler bash basma birer ciiz olmayub belki o kanad eczasmdan 
olduklari ve su kadar ki, bu cihetle bunlarm ecza-i saireye mugayir bulunduklan gibi bu kevkebler de 
ayn ayn birer sey degil belki ecza-i semadan olub yalmz beyazhk gibi kirmizilik gibi birtakim elvan-i 
muhtelife ile ecza-i sa'ireden temeyyuz etmislerdir. Kevakibin hadd-i zatmda boyle olmalan da 
muhtemeldir. Bu hal bazi elmalarda dahi miisahede olunur. Zira bir elmamn bazi mahalleri kirmizi ve 
diger mahalleri ise bu renkden hali oldugu kesirii'l-vuku'dur. Halbuki kirmizi rengi ha'iz olan ciiz 
bash basma bir sey degil belki ecza-i sa'ire gibi o elmadan bir ciizdiir. §u kadarki haiz oldugu kirmizi 
renk ile ecza-i sa'ireden temeyyuz eylemisdir. Iste kevakibin de (60/A) semaya nisbetle boyle 
olmasma hicbir ma'ni yokdur! 

AHiRETiN BiR MA'NASI DAHA 

Her sey'in eweline "diinya" ve akibetine de "ahiret" tesmiye olunur. Mesela zina, sarab ve hamr gibi 
seyler ile evvela bir nev-i lezzet husule gelir ba'dehu bu lezzet ve meserreti bir fezahat, bir nedamet 
ta'kib ider ki iste o lezzete "Diinya" ve o nedamet ve fezahata da "Ahiret" nami viriliir. Halbuki 
bunlarm her ikisi de su alemde vaki' olur. Bi'l-ciimle ef ali ve anlan ta'kib iden asar ve netayic-i 
sa'ireyi de buna kiyas eyle! 

ALEM-I MANADA ZUHUR iDEN BAZI KE§FiYAT 

"Sekizyiiz onsekiz" senesinde cemaziye'l-ahir'in asr-i evvelinde Persembe gicesinde alem-i manada 
Muhyiddin-i Arabi'yi gordiim Bana didi ki; "§eytam bu alemden atmak istedim ve atdim. §imdi bu 
alemde seytan kalmadi (60/B) yalmz ba'zi asan kaldi." Ba'dehu bu rii'yayi ashabimdan bazilarma 
hikaye itdim ve bunu hifz idiib sual ettigim zaman bana hikaye eylemelerini kendilerine 
ekiden(kesinlikle) tenbih eyledim. Allah'ii a'lem bunun te'vili sudur. §eytan insandaki kuvve-i 
vahimeye; Muhyiddin'in am bu alemden atmis olmasi da tesanif ve te'lifat-i kesiresiyle o kuvvetin 
heman bi'l-kiilliye denilecek kadar hiikmiinii izale ve yerine tevhid-i sirfi ikame eylemis olmasma ve 
andan bazi asarm bekasi da o kuvvetin bazi kimselerde hala hiikiim-ferma olmasma isaretdir. 

Bu rii'yamn bana zuhuru da o giinlerde "Fusus" miizakeresiyle mesgul bulunduguma mebni'dir. Yine 
bir gun alem-i manada birisinin bir bagcede zikrullah ile mesgul oldugunu gordiim. Uykudan uyaninca 
yammda bir miiridin Allah'i zikr eyledigini miisahede itdim ve bunun iizerine: "Men ehabbe en 
yertada riyada'l-cenneti fel yiiksur zikrullahi Te'ala" hadis-i serifmin hakikatine kat'iyyen hiikm 
eyledim. ^iinki bu hadisin meali Allah'i 50k zikr iden bir kimsenin (61/A) cermet bagcelerinden bir 
bagceye malik olacagim ifadeden ibaret olub, zuhur iden su vak'a-i nevmiyye ise bu hakikati bana ay- 
nen gosterdi! 

MENAFi-i ZiKRULLAH 

Allah Teala Hazretlerini 50k zikr itmek miftah-i ciimle-i kemalatdir. Zira bi'l-ciimle kemalat 
Allah' dan olub ana takarriib ise ancak devam-i zikr ile hasildir. (^iinki "Men ehabbe sey'en eksere 
zikra" hadis-i serifi mantuk-i alisince zikr-i kesir muhabbeti, muhabbet de kurbeti iras(irs) ider. Fi'l- 
vaki muhabbetu'llah zikirden baska bir seyle hasil olmaz. Zira Hak Te'ala rii'yet-i basar ile idrak 
idilemez ki goziimiiz ile am gorelim de 0 vasita ile ana muhabbet idelim, batmda baska bir sey ile 
mesgul olur ise bu halde ayn-i basiret ile de idrak idilemez. Ve binaen-aleyh artik ana muhabbete 
imkan bulunamaz. Bunun i^undiir ki ibtida-yi emr de salik ile Allah arasmda iilfet ve miinasibet gayet 
suubetlidir (zordur). Celb-i iilfet ve tahsil-i miinasebet (61/B) iciin Allah'i tezekkiir ve tahayyiil lazim 
geliir. Ve bu da ancak "Zikr-i da'imi" ile husul-pezir olur. Iste buna binaen Hakk Te'ala Hazretleri 



"Uzkiiru'llahe zikran kesira"(Ahzab-41) ve "kezikrikiim aba'ukum"(Bakara-200) ayetleriyle ibadette 
tarik-i zikri talim itmis ve bununla dahi anlara re'fet ve sefkatini izhar eylemisdir. 

Fi'l-vaki' bir salik zikre devam ettikde bu zikr amn batmma sirayet eyler. Ba'dehu kalbe vasil olur. Ve 
iste o zaman matlub olan muhabbetullah dahi husule gelerek aninla telezziiz itmege baslar, andan 
sonra da isti'dadma gore kendisine ebvab-i rahmet feth olunur. 

Zikr-i da'imi ile telezziiz muhabbetullah' in husuliine alamet ve bu da cemietin infitahma ve seadet-i 
ma'neviyyenin husuliine bir emaredir. Nitekim "Mektubun ala babii'l-cenneh la ilahe illa'llah" hadis-i 
serifi dahi zikirsiz Allah idrak olunamayacagma ve ebvab-i Cennetin feth idilemeyecegine isaretdir! 

ECZA-I ALEMlN YEKDiGERiNE OLAN §iDDET-i iRTiBATI 

(62/A) Biitiin alem a'lasiyle esfeliyle sahihu'l mizac bir insan gibi olub, cevf-i alemde ve su feza-yi 
na-miitenahide bulunan bilciimle esya ve ecsamm yekdigerine siddet-i irtibat ve te'siri vardir. Iste bu 
alemin nizamma sebeb olan sey amn su evza' iizerine bulunmasidir. Ve bunun iciin "Eflak 
bulunduklan hayizlerden biraz irtifa veyahud bir mikdar inhitat itseler nizam-i alem bila-sekk 
muhtell(ihlal) olur" dimisler! 

HER §EYDE iKi CiHET 

Bu alemde her seyde iki cihet vardir. Birisi cihet-i hiisn digeri de cihet-i kubhdur. Imdi Hakk Te'ala 
bir kuluna bir isi isletmek ister ise ana o isin o fi'ilin cihet-i hiisniinii ira'e ider. Ve bunun iizerine o 
kullar da o isi isler. Kezalik eger Hakk Te'ala bir kuluna bir sey terk ittirmek diler ise ana da o sey'in 
cihet-i kubhunu ira'e eyler. O kul da o isi terk eyler. Iste bu hal esbab-i kemalatda dahi can 
oldugundan Hakk Te'ala bir insam derece-i kemale isal itmek (62/B) ister ise ana esbab-i kemaldeki 
cihet-i hiisnii ve ezdadmdaki cihet-i kubhu ira'e ider. Ve bunun iizerine o insan dahi esbab-i mezkiire 
ile istigal ve ezdadim terk iderek maksiiduna nail olur. Mesela Zikr-i da'imi esbab-i kemalat 
ciimlesindendir. 

Imdi Hakk Te'ala herhangi bir kimseyi kemalat-i ekabir ve derecat-i ebrara isal itmek ister ise zikr-i 
da'imideki cihet-i hiisnii ve terkindeki cihet-i kubhu ana gostererek bu zikri kendisine sevdirir. Bunun 
iizerine o da zikr-i da'imi'ye miilazemet ide ide nihayet bi-mennihi'l-kerim matlubuna vasil olur. 
Vesail-i sa'ireyi dahi buna kiyas eyle, herseyin boyle iki ciheti cami' olmasi hie de istib'ad(uzaksama) 
olunamaz. £iinki Allah buna kadir bu da biiyiik bir asl'a miisteniddir ki o da zerrat-i alemden her 
zerrenin cami'ii-ezdad olmasidir. Zira Hakk Te'ala Cemal ve Celal sifatlanyla her zerrede tecelli itmis 
ve binaen-aleyh her zerre ve her sey bu iki sifatin eserini haiz olmusdur. Measir ve seyyiat dahi boyle 
olub, anlardaki cihet-i hiisnii gorenler anlan fi'ile ve cihet-i kubhu gorenler dahi anlari terke miisara at 
eylerler. 

intiha. 

§EYH BEDREDDiN kaddesellahii sirrahu'l aziz HAKKINDA 

§eyh Bedreddin birtakim kaynaklara gore Edirne civannda eski bir kaza merkezi olan Simavna'da 
diinyaya gelmistir. Babasi Selfuklu kadilarmdan Israil b. Abdiilaziz'dir. Dedesi Abdiilaziz Sel?uklu 
Sultam III. Ala'addin Keykubat'm kardesinin oglu ve aym zamanda veziridir. 

Babasi Simavna'da kadi iken h. 760 / m. 1359 yilmda Bedreddin Mahmud diinyaya gelir. Ilk derslerini 
babasmdan alan Seyh Bedreddin, babasimn yamnda hafiz olur. Daha sonra babasmm izniyle Edirne'ye 
gidip Kaplica Medresesinde tedrisatma devam eder. Mevlana Yusuf tan sarf, nahiv; Sahidi'den fikih 
dersleri ahr. Bu iki zattan bir siire ders aldiktan sonra tahsile devam etmek icin Misir'a gitmek iizere 
yola cikar. Bir siire Konya'da kahr. Mevlana Feyzullah'tan sarf, nahiv ve ilm-i niiciim dersleri ahr. Bu 
zat vefat edince Halep ve Sam iizerinden Kudus' e gider. Memliikliilerin Kudus emiri Ebu Ali el- 
Kesmiri ile karsilasir. Bedreddin' in zekasma ve ilmine hayran kalan emir, ona 90k iltifat eder. Bir 
miiddet burada kalan Bedreddin, Mescid-i Aksa'daki alimlerin ders halkalarma katihr. 



Bundan sonra Misir'a gecer. O devirde Ezher en sasaali donemlerini yasamaktadir. Seyyid Serif 
Ciircani, Kutbuddin Razi, Bedreddin-i Ayni gibi alimler orada bulunmaktadrr. 

Seyh Bedreddin orada ilim tahsiline devam ile Seyyid Serif-i Ciircani ve Miibareksah Mantikiden 
mantik tahsil eder. Bu esnada Hacca gider. Mekke'de Zeylai'den fikih dersleri alir. Burada el-Kesmiri 
ile bulusur ve Kudiis'e giderler. Tekrar Misir'a doner. Misir'da Haci Pasa ile bulusur ve Seyh 
Ekmeleddin ile tanisir. 

Zekasi ve ilimlerdeki ustaligi dolayisiyla Sultan Berkok'un ogluna ogretmen tayin edilir. Bu donemde 
Bedreddin kitap telifine baslar. UkuduT-Cevahir adh esere serh yazar. Letaifu'l-Isarat isimli fikih 
kitabmi kaleme alir. Bu sirada tasavvufa temayiil gosterir ve Seyh Hiiseyin Ahlati ile tanisir. 

Onun oliimii iizerine posta gecer; ancak itirazlarla karsilasmca Misir'i terk eder. Kudus, Halep ve Sam 
yoluyla Konya'ya gelir. Burada Somuncu Baba lakabiyla meshur olan Hamidiiddin Aksarayi onu 
ziyaret eder. Oradan Germiyan iilkesine, ardmdan Aydm ve Tire'ye gecer. izmir'e gelince Sakiz'dan 
bircok papaz gelir, elinden miisliiman olur. 

Seyh Bedreddin, Aydm ve Tire yolu Edirne'ye donmek ister. Ancak beyler arasmdaki catismalardan 
dolayi Kiitahya'ya ve Domanic'e gider. Bursa'dan Gelibolu yoluyla Malkara'ya gelir, oradan 
Edirne'ye gecer. 

Fetret devrinde Musa Celebi Edirne'de sultanligmi ilan edip, Seyh Bedreddin'i kazaskerlige getirir. 
Bedreddin, Camiii'l-Fusuleyn adh eserini burada kaleme alir. tic bucuk yil boyunca vazifesini 
siirdiiren Seyh bu esnada Teshil'i yazmaya baslar. 

Musa Celebi yenilip hayatim kaybedince, Mehmet Celebi, Seyh Bedreddin'e ayhk baglayarak Izmir'e 
siirgiine gonderir. Teshil'i burada tamamlar. Padisaha sunar ve Hacca gitmek icin izin ister. 

Sultan buna miisaade etmez. Bunun iizerine Seyh gizlice Iznik'ten ka^ar, Isfendiyar Beyi'ne gider. 
Ancak Bey, Celebi Mehmed'den korktugu igin iilkeyi terk etmesini ister ve Zagra'ya gonderir. 

Iran tarafma gitmek isteyen Seyh Bedreddin'in bu istegi reddedilir. Bey razi olmaz. Kirim Hanma 
gemiyle yollar. Seyh gemiye binerek Kinm'a dogru yol alir. Ancak oradaki deniz yolu Cenevizliler 
tarafmdan tutuldugu icin, kaptan gemiyi Eflak sahillerine yanastinr. Seyh'i burada birakarak, gemiyi 
hareket ettirir. 

Seyh Bedreddin, karaya cikmca bazi Eflakhlarca sehre gotiiruliir. 

Padisah Seyh'in geldigini isitince, Elvan Bey ve adamlanm, iizerine gonderir. Onlar da Seyh'i ahp 
Serez'e getirirler ve bir eve hapsederler. 

Selanik iizerine sefer icin yola cikan, Sultan, haberi isitince Serez'e gelir. 

Serez'de Sultamn karsisma cikanlan Seyhe saltanat ve nebilik davasmda bulundugu seklinde ithamlar 
vardi. Seyh bunlan reddeder. 

Seyhin torunu Hafiz Halil, Sultamn, Seyh'in faziletini bilmesine ragmen, onun etrafma 90k miirit 
toplanmasmdan iirktiigiinden, Seyhi ortadan kaldirma kararmda oldugunu yazar. 

Bir kisim tarihciler, Seyh'in kendi fetvasim kendisi vererek kendi idamma fetvayi verdigini, diger bir 
kisim tarihfiler ise, diger alimlerin Seyh Bedreddin'in ilim ve tasavvuftaki ululugu karsismda aciz 
kalip onun hakkmda fetva vermekten cekindikleri ve Haydar-i Acemi adh bilginden fetva aldigmi 
soylerler. Ancak verilen ceza ser'i olmaktan ziyade orfi olmahdir. Hafiz Halil de ser'an Haydar-i 
Acemi'nin fetva vermedigini, bu sebeple insaf sahibi biri oldugunu yazmaktadir. 

Neticede h. 818'de idam edilmistir. 

Eserleri: 

1. Letaifii'l-isarat 

2. Teshil 



3. CamhlT-Fusuleyn 



4. Varidat 



5. Ukudiil-Cevahir §erhi 

§eyhe en fazla hiicum, Varidat adli eserden dolayidir. Ancak eldeki mevcut Varidat nushalarmm 
§eyhe aidiyeti son derece tartismalidir. Zira eldeki Varidat niishalan diizenli ve tertipli olarak kaleme 
alliums bir eser manzarasim gostermemektedir. Ders notlan ve sifahi olarak soylenmis birtakim 
sozlerin birileri tarafmdan rastgele, diizensizce yaziya gecirilmesi tarzmdadir, birbirinden kopuk 
musahabeler seklindedir. Soylenen sozlerde konu butiinliigu olmadigi gibi, celiskileri de 
barmdirmaktadir. Daha 90k vecize tarzmdadir. Zaten mevcut Varidat' m ortaya cikisi 16. yy baslandir. 
Sohbetler seklinde olup mukaddime ve hatimesi yoktur. Bazi kimselerce notlar seklinde derlenip tasnif 
edilmis oldugu goriilmektedir. Mevcut niishamn onun kaleminden cikmadigi anlasilmaktadir. Belki de 
farkli bir Varidat niishasi bile olabilir. (M. Yuksel, s. 104) 

Varidat gozoniine alimrsa, §eyh'in ibahilige a?ik mesrepli hatta batini oldugu iddialan vardir. Bu 
goriisii, Aziz Mahmud Hudayi ve Sofyali Bali dile getirmislerdir. Ancak bu goriisler §eriata aykin 
inan^lardir. Camiu'l-Fusuleyn ve Teshil gibi eserlerin sahibinin, kazaskerlik yapmis birisinin bunlara 
inanmasi beklenemez. 

Varidat'm birfok serhi vardir. Muslihiddin Yavsi ve Muhammed Nuru'l-Arabi §erhleri, 
meshurlarmdandir. 

Elimizdeki eser de son Osmanli §eyhiilislamlarmdan Musa Kazim Efendi'nin serhidir. Dini 
makamlarm en iist derecesine 9ikmis bir zatm serhinin okuyuculara ufuk afacak bir eser oldugunu 
diisiinmekteyiz. 

M. Serhan Taysi 

(Not: Yazinin internete aktarimda tashih: Umut NAYMAN) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.